Mezozom

Mezozom, bakteri sitoplazmik zarının hücre içine doğru katlantılar yapmasıyla oluşan yapıdır. Oksijenli solunum yapan bakterilerde görülür. Mezozom üzerinde solunum enzimleri bulunur. Mitokondrinin görevini yapar (yani analogdur). İki çeşit mezozom tanımlanmıştır. Septal mezozom bakteri DNA’sının tutunduğu ve hücre bölünmesinin başladığı yapıdır. Lateral mezozom ise bakteri içindeki plazmidlerin eşletilmesinde, spor oluşumunda ve beta laktamaz enziminin sentezinde görev alır.

ISI KALKANI KAYASI

Heat Shield Rock yani “Isı Kalkanı Kayası” Mars gezegeninde Mars gezgini Opportunity tarafından Ocak 2005′te keşfedilmiş, basketbol topu büyüklüğündeki bir demir-nikel meteorittir. Meteoritin resmî ismi Meridiani Planumdur (meteoritler her zaman bulundukları yerle anılırlar) ki bu isim Ekim 2005′te Meteoritical Society tarafından verilmiştir. Bununla birlikte literatürde ve konuşmada halen Heat Shield Rock olarak anılır.
Opportunity meteoritle tamamen şans eseri karşılaşmıştır; meteorit gezginin çıkarmış olduğu ısı kalkanının hemen yakınındaydı. Opportunity Endurance crater yani “Tahammül krateri”nden çıktıktan sonra ısı kalkanını incelemeye gönderilmiştir. Isı Kalkanı Kayası Dünya dışındaki bir Güneş Sistemi cisminde bulunan ilk meteorittir (Ay’da meteoritlere rastlanmamıştır).
Gezginin spektrometreleri kayanın bileşimini teşhis edebilmek için kullanılmış ve bir meteorit olduğu doğrulanmıştır. Dünya’daki demir meteoritleri üzerinde yapılan delme denemelerinin, gezginin sıradan kayaları delmek için tasarlanmış delgi araçlarının, demir-nikel alaşımından oluşan meteoriti delmeye çalışırsa zarar görebileceğini göstermesi üzerine delme işleminden vazgeçilmiştir.
Meteorun Marsta bulunduğu bölge olan Meridiani Planum’un daha önce, yakın zamanda erozyona uğramış 1km civarında bir kalınlığı bulunan bir malzemeyle örtülü olduğu düşünülüyor. Bu sebeple meteorit bir krater yarattıysa bile bu krater milyonlarca ya da milyarlarca yıl süren erozyon sürecinde yokolmuş olabilir. Mars’ın hızla paslanmaya yolaçan atmosferine rağmen meteoritin üzerinde pek pas izine rastlanmamaktadır. Bu yüzden ya çok yakın zamanda düşmüş veya uzun süredir toprağın altında bulunuyor olması gerekli. Ayrıca hava koşullarının etkisi de yüzeyinde pek fazla görülmüyor.

Ağaçhatmi

Ağaçhatmi (Hibiscus syriacus), ebegümecigiller (Malvaceae) familyasından, çiçek açan, ve Asya’nın büyük bir kısmında yetişen ve boyu 2–4 m.’ye erişen vazo şeklinde çalı türü bir bitkidir.
Çok dayanıklı olan bu bitki kesilip vazoya konduğunda diğer bitkilerden daha uzun süre dayanabilir. Yazları sıcak olan bölgelerde çekici beyaz, pembe, kırmızı, lavanta rengi ya da mor çiçekleri için yetiştirilir. Bu çiçekler yenilebilir.
Ağaçhatmi, Güney Kore’nin ulusal çiçeğidir. Ulusal amblemlerde görülmesinin yanı sıra Güney Kore Ulusal Marşı’nda da çiçekten söz edilir. Korece adı olan mugunghwa (Hangul: 무궁화; Hanja: 無窮花) ölümsüzlük anlamına gelen mugung sözcüğünden gelir. Çiçeğin sembolük anlamı bu addan kaynaklanmıştır.
Ağaçhatmi ‘Diana’, ‘Lady Stanley’, ‘Ardens’, ‘Lucy’, ve ‘Blushing Bride’ gibi çeşitli kültivarlarıyla oldukça popüler bir süs çalısıdır.

Hangi Kurum Kaç Memur Alacak ?

Milli Eğitim Bakanlığı 30 bin öğretmen alımı için başvuruları kabul etmeye başladı. Çalışma, Maliye, Adalet ve Bayındırlık bakanlıkları, SGK, Hazine Müsteşarlığı, SPK, TÜİK, başta olmak üzere çok sayıda kamu kurumu ile üniversiteler personel alımı yapacak.

Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sonuçlarının açıklanmasının ardından birçok kamu kurumu, peş peşe personel alımı için ilana çıktı. Kamu kurumları, eleman alımı için KPSS sonuçlarının açıklanmasını bekliyordu. Böylece bu sene mezun olanlar ile daha önce KPSS’ye girmeyenlere de kamuda istihdam yolu açıldı. Kamudaki en fazla alımı, her yıl olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yapıyor. 30 bin öğretmen alımı için başvurular başladı. Çalışma, Sağlık, Maliye, Adalet, Çevre Orman ve Bayındırlık bakanlıkları ile SGK, Hazine Müsteşarlığı, SPK, TÜİK, Vakıfbank, Başbakanlık Personel Başkanlığı ve Devlet Hava Meydanları başta olmak üzere çok sayıda kamu kurumu ile yine çok sayıda üniversite personel alımı için ilan verdi. Birçok kurum da engelli personel istihdamı için duyuru yaptı. 19 kurum, özürlü kadrolarına 2 bin 378 eleman alımı yapıyor. Birçok belediye de itfaiye eri almak için ilan vermiş durumda. Uzmanlar, kamuda çalışmak isteyen kişilerin önümüzdeki iki aylık dönemde ilanları yakından izlemelerini öneriyor.

Türkiye, uzun bir aradan sonra istihdamda en parlak günlerini yaşıyor. Birçok cepheden istihdama ilişkin olumlu veriler geliyor. SGK verilerine göre kayıtlı çalışan sayısı hızla artıyor. İki ayda kayıtlı çalışan sayısı 468 bin kişi artış gösterdi. TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları da hızlı iyileşmeyi ortaya koyuyor. Mayıs ayında yüzde 11′e inen işsizlik, yeniden tek haneli rakamlara dönüş için umut verdi. İstihdamı ağırlıklı olarak özel sektör sağlarken hükümet de işsizliği yenebilmek için elini taşın altına koydu. Çok sayıda kamu kurumunda on binlerce kişinin istihdamı için düğmeye basıldı. KPSS’nin açıklanmasıyla başlayan alımların önümüzdeki günlerde de sürmesi bekleniyor.

Bu dönemde en fazla istihdam sağlayan kamu kurumlarının başında Maliye Bakanlığı geliyor. Maliye’ye bağlı değişik kurumlara 1.295 personel alınacak. Gelir İdaresi Başkanlığı 750 denetmen yardımcısı alacak. Bakanlık 475 mali hizmet uzmanı için ilana çıkarken 45 hesap uzman yardımcısı ile 25 müfettiş yardımcısı istihdam edilecek. Maliye’nin kasım ayında 700 vergi denetmen yardımcısı daha alacağı öğrenildi. Böylece Maliye’nin istihdam edeceği personel sayısı 2 bini geçecek. Sağlık Bakanlığı da 2 bin engelli personel için geçtiğimiz günlerde duyuru yapmıştı. Kayıt dışı istihdamla mücadeleye ağırlık veren Çalışma Bakanlığı 265 iş müfettişi yardımcısı için duyuru yaptı. Bayındırlık Bakanlığı ise 294 tane mühendis, mimar ve şehir plancısı alacak.

En fazla alım yapacak kuruluşlardan biri olan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) da 60 müfettiş yardımcısı ile 442 sözleşmeli memur alımı yapacak. Kurum, 88 sözleşmeli avukat alacak. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü 103 kişinin istihdamı için ilana çıktı. Üniversiteler de hem öğretim görevlisi hem de memur olmak üzere çok sayıda alım yapacak. Halen 70 üniversite, binin üzerinde personel alımı için duyuru yapmış durumda. Kamuda istihdamın bir başka yolu ise belediyeler. 22 belediye, çeşitli sayıda ve statüde eleman alımı için duyuru yaptı. Kalkınma ajansları da eleman almak için ilana çıktı.

kaynak : http://www.bilgispot.com/10637/hangi-kurum-kac-memur-alacak/

12 Levha Kanunları

12 Levha Kanunları M.Ö. 451-M.Ö. 449 (Leges Duodecim Tabularum), günümüz Avrupa Hukuku’nun temelini oluşturan Roma Hukukunun gelişiminde, yazılı olmayan hususların yazılı biçimde hukuki kurallar haline getirilmesi devrine ait hukuk kaynağıdır. Roma İmparatorluğu dönemine ait ilk yazılı kanunlar olan 12 Levha Kanunları, Roma toplumundaki Patrici (soylular) ve Pleb (halk) arasındaki sınıf mücadelesi sonucu hazırlanmıştır. [1]
Roma İmparatorluğu’nda yazılı kanunlar olmadığı dönemde, örf ve adete göre hareket edilirdi. Bu örf ve adetleri de ancak Patriciler bilirdi. Bunun için Patriciler, örf ve adetlerin yazıya geçirilmesine, mümkün olduğu kadar uzun bir zaman karşı koymuşlardır.
Pleblerin baskısıyla M.Ö. 450’de kanunları yazmak üzere 10 kişilik bir komisyon (‘decemviri legibus scribundis’) kuruldu. Solon Yasaları’ndan da yararlanılarak 2 yılda hazırlandı. 12 madeni veya tahta levha üzerine yazılarak ve meclisin onaylamasından sonra, herkesin görebilmesi için Roma’nın en büyük meydanına (Forum Romanum) asıldı. M.Ö.307′de Galler’in Roma’yı yağmalamalarında imha edilene kadar orada asılı kaldı.
Bu levhalarda aile hukuku, veraset hakkı, dava hakkı, borç ve ceza kanununa dair hükümler vardı. Bunlar Roma Hukuku’nun hiç değişmeyen esaslarını teşkil ettiler. Bu kanunlar dizisi ile iki toplum arasında daha önce hiç olmayan adalet ve dürüstlük mekanizması kurulmuş ve güçler Patricili ve Plebli büyük toprak sahipleri tarafından paylaşılmıştır. Böylece, her iki halk grubu da seçme seçilme hakkı edinmiş, toplumdaki sınıf farklılıkları için ekonomik durum belirleyici olmuştur.
Bazı suçlar ilâhların mukaddes haklarına tecavüz şeklinde anlaşılmış, suçlu cemiyet dışı ve her türlü haklardan mahrum bırakılmıştır (herkes tarafından öldürülebilir). Şahıslara yönelik suçlarda şahsî intikam usûlü kullanılabilir. Diyeti kabul etmeyen suçlu, zarar görene teslim edilir; o da göze göz, dişe diş şeklinde öcünü alır. Aile reisinin (babanın) riyaseti altındakilere karşı hayat ve ölüm hâkimiyeti vardır.
Tarihçi ve hukukçuların naklettiği kısımlardan anlaşıldığına göre 12 Levha Kanunları’nda iki gaye güdülmektedir:
Siyasi gayesi: Asillerle halk arasında mümkün olduğu kadar eşitlik sağlamak ve vatandaşları, idarecilerin keyfi davranışlarına karşı korumak. (Ancak kanunlar bunu tam mânasıyla gerçekleştirememiştir; o devirde asiller ile halk arasındaki evlenme yasağı devam etmiştir.)
Hukuki gayesi: Eski teâmül hukukunu (örf ve adet hukunu) toplayıp tespit etmektir.[2]
Bir kimse, kendisine borçlu olan vatandaşı majistra (hâkim) önüne götürür, borçlu borcunu ödeyemezse muayyen şekillere riâyet ederek ona el koyar, evine götürür ve zincire vurur. Muayyen zaman içinde yine ödeyemezse öldürebilir. Veya köle olarak satar. Alacaklı birden fazla ise borçlu, alacaklar nispetinde parçalara ayrılır.
Vatana ihanet, ana veya babayı öldürme, kundakçılık (suçlu kırbaçlanır, zincire vurulur, ateşle öldürülür).
Yalancı şahitlik (suçlu uçuruma atılarak öldürülür).
Gece bir hırsızlık olursa ve hırsız suçu işlerken yakalanırsa, öldürülebilir. Daha hafif durumlarda yaptığı zararın iki misli ödettirilir. Günümüz Avrupa hukukunun temelini oluşturan bu kanunlar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin de temeli sayılmaktadır.

Kolon

Kolon; taşıyıcı sistemde düşey yapı elemanlarına verilen isimdir. Yapıda dış ve iç etkilerden oluşan kuvvetleri (moment, kesme kuvveti vb.) temellere, dolayısı ile zemine aktarırlar. Boyutlandırılmaları gelen kuvvetlere göre yapılan hesaplamaların dışında; yönetmeliklerde malzeme cinsine göre belirtilen minimum boyutlardan küçük olamaz.
Yapı tarihinin en başından beri yapıları ayakta tutmak için kullanılagelmiştir. Başlangıça taş, ağaç gibi doğal malzemeler kolon yapımında kullanılmışsa da modern teknolojinin gelişmesi ile birlikte bir tür yapay bağlayıcı olan çimento ve iskeleti oluşturan çelikten imal edilmiş betonarme veya yalnızca çelikten kolonlar kullanılmaya başlanmıştır.
Kolonlar yapı sistemlerinde, genellikle kirişlerden gelen yükleri temele, dolayısı ile zemine aktarırlar. Kolonlarda oluşabilecek bir hasar, yapının göçmesine varabilecek kadar ağır hasarlara neden olabilmektedir.
Kolon tanımı genellikle yapısal elemanın, geometrik yerleşimiyle ilgili bir özelliğini çağrıştırsa da, betonarme davranışı açısından irdelendiğinde diğer tür elemanlardan (kiriş, döşeme, perde vb.) farklı bir mekanik davranışı ortaya koyar. Betonarme Yapıların Tasarım ve Kuralları (TS500-2000) isimli Türk Standardı’nda belirtildiği üzere (Bölüm 7.3) hesap eksenel basınç değeri 0.1 * fck * Ac değerini aşmayan elemanlar eğilme elemanı olarak tasarlanırlar. Kirişler ve de döşemeler çoğunlukla bu tanıma uyarlar. Bu şartın dışındaki elemanlar ise, eksenel kuvvet seviyesinde bir üst sınır olmakla birlikte, eksenel kuvvet ve eğilmenin birlikte etkimesi durumuna göre tasarlanırlar (TS500-2000 Bölüm 7.4 ve Deprem Yönetmeliği ilgili bölümü). Kolonlar ise çoğunlukla bu davranış tanımına girerler. Ancak eğer bir yatay elemanın (kiriş) eksenel yük seviyesi yanal yüklerden dolayı bu tanıma giriyorsa kolon gibi tasarlanması gerekliliği vardır.

Tarihçesi

Mimari anlamda kolonların ilk kullanıldığı yapılar eski Mısır’da M.Ö. 2600 yıllarında taş kalıplarla yapılan Imotep tapınağında görülmüştür.

Mimari anlamda kolonların kullanıldığı diğer bir uygarlık ise Persler’dir.Perslere ait Apadana Tapınağı’nda 70 x 70 metre ebatlarında olan yapıda birçok kolon kullanılmıştır. Bu kolonların büyük bir kısmı hala ayakta durmaktadır.

Ayrıca kolonlar değişik medeniyetlerce yapısal eleman dışında; vergi taşları, sadaka taşı olarakta kullanılmıştır.

Eski Zamanlarda Kolon Üretimi

Kolonlar birçok ebatlarda tasarlanabilir. Bazıları kesme taşların üst üste dizilmesi ile imal edilmişlerdir. Bazıları da bütün olarak, taşların yonutulmaı ile imal edilmişlerdir.

Eski dönemlerde, yekpare kolonların ağırlıkları yüksek olduğu için taşınmaları ve yerleştirilmeleri zor olmuştur. Diğer kolonlar; kesme taşların üst üste konulması ya da taşların harçlarla birleştirilmesi şeklinde imal edilmiştir.Ayrıca genellikle bu tip kolonlarda; oluşacak gerilmeleri karşılamak için farklı taşlar ya da metal parçaları da kullanılmıştır. Genellikle kolonlar mukavemeti düşük betonlardan, tuğlalardan ya da taş parçalarından imal edilmişlerdir.

Vazelin

Karosen ticareti yapan iflasın eşiğindeki New York’lu kimyager Robert A. Chesebrough, 1859 yılında Pennsylvania’da yeni bulunan petrol kuyularına gittiğinde bir maddenin işçilerin ayaklarına yapıştığını gördü. Bu parafine benzer madde iş pompalarını tıkayarak işçilerin canını sıkıyordu ama ayaklarındaki kesik ve yaraların da iyileşmesine yardımcı oluyordu. Chesebrough bu tuhaf maddeyi kavanozlara doldurarak New York’a döndü. Üstünde aylarca çalışarak petrolden ayrıştırdığı maddenin vücuttaki yaraları iyileştirdiğini gördükten sonra 1870′te “Vazelin Petrol Jeli” ismiyle piyasaya satışa sundu.

Buz dalgıcı

Buz dalgıcı (Gavia immer), dalgıç kuşugiller (Gaviidae) familyasına ait bir kuş türü.
Erişkinler, 122-152 santimetre kanat açıklığında ve 61-100 santimetre uzunluğunda olup, benzer Gavia adamsii den ufakça daha küçüktür. Ağırlıkları 1.6-8 kg arasında değişir. Ortalama olarak bir buz dalgıcı, yaklaşık 81 cm uzunluğunda, 136 cm kanat açıklığında ve 4.1 kg ağırlığındadır. Üreme dönemi erişkinlerinin, siyah bir başı, beyaz alt parçaları ve karelerle kaplanan bir siyah ve beyaz örtüsü vardır. Üreme dönemi dışındaki kuş tüyü, çene ve ön boyundaki beyazla, kahverengimsidir. Gaga gri veya beyazımsıdır. Gaga rengi de, benzer olan Gavia adamsii türünden buz dalgıcını ayırır.

Patrona Halil İsyanı

Patrona Halil İsyanı, Osmanlı Devleti’ndeki Lale Devri’nin sonunu getiren ayaklanmadır. Patrona Halil idaresinde, bu ayaklanma 28 Eylül, 1730da başlayıp günlerce sürmüştür. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş; Sultan III. Ahmed tahttan indirilmiş ve tahta I. Mahmud getirilmiş ve sonradan Lale Devri adı verilecek devir sona erdirilmiştir.

Ayaklanmanın sebebi, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan, bu yapılanları israf olarak gören ve büyük bir ekonomik sıkıntı çeken bir kitle olmuştur. İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine halk harekete geçmiş, camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlanmıştı.Uzun zamandır maaşını alamayan Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmişti.[2]
Zamanın tarihin yazan Mehmed Raşid Efendi ve İsmail Asım Efendi, tepkilerin ve öfkelerin korkunç bir ayaklanmaya dönüşmesinde, halkın ekonomik sıkıntısına ve yüksek enflasyona rağmen geceli gündüzlü ziyafetlerin, çırağan eğlencelerinin, sefere çıkmak istemeyen padişahla sadrazamının Davutpaşa Sarayı bahçelerine gidip bülbül dinlemelerinin baş rolü olduğunu yazarlar.[3][4] Tarihçi Şem’danî-zâde ise daha pratik bir anlatım ve örneğinle ayaklanmaya neden olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı “mirasyedi meşreb, gece gündüz zevk u sürûr icad idüb halkı aldadacak şey lazımdır deyû bayramlarda meydanlarda dolaplar, beşikler, atlıkarıncalar, salıncaklar kurdurub erkeklerle kadınları karışık salıncağa bindiren, salıncağa binub inerken hubbaz yiğidlere kadınları kucaklatdıran, hoş-seda ile şarkılar söylettiren” kişi olarak tarif eder.[5] Topluluk tepkilerini halk ihtilaline döndürmeyi başaranlar, gerçekte Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın siyasi karşıtlarıydı.
Ayaklanmanın İdaresi ve Gelişimi
Halk isyanının elebaşısı Horpeşteli Arnavut Halil, levendlik ve Rumeli’de yeniçerilik yapmıştı ve yakın hemşerileri arasında “Patrona” (koramiral) lakabıyla anılmaktaydı. İstanbul’da bir hamam tellaklığı veya esnaflık yaptığı da söylenmiştir. İstanbul meyhanelerine devam ettiği, devamlı alkol aldığı ve ihtilal yoldaşlarını da bu meyhanelerde tanıdığı bilinmektedir. Patrona Haili kendini ayaklanmaya elebaşılık etmeye kışkırtanların telkinleri ile 1730 yaz sonunda bir ihtilalci kadro toplamış ve ilk ihtilal planlama toplantısı 25 Eylül 1730′da Mevlid Alayı günü yapılmıştır. Bu grubda başkan Patrona Halil; yardımcıları Muslu Beşe ve Emir Ali ve kolbaşı kurmaylar olarak Ali Usta, Karayılan, Çınar Ahmed, Oduncu Ahmed, Derviş Mehmed, Erzurumlu Mehmed, Küçük Muslu, Kutucu Halil adlarında daha çok zorba olarak adları çıkmış halk adamları bulunmaktaydı. Zorba ayaklanmacılar 28 Eylül Persembe günü bayrak açıp şeriat için herkesi bayrak altına gelmesini istediklerini bağırarak üç koldan şehirde yürüyüşe geçtiler. Kapalıçarşı’ya Bayezid Camii’nin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı resmen başlattılar; çarşıya girip tüccarlara zorla dükkânlarını kapattırdılar ve çarşı girişlerini tutup kimsenin alışveriş için girememesini sağladılar. Birden yürüyüş kolları kalabalıklaşıp büyümeye başladı. Ana kola hedef Etmeydanı oldu ve Patrona Halil ve erkanı bu meydanı merkez seçtiler. Bir grup da Üsküdar’a geçip orada muzır çıkarmaya başladı. Asayişi sağlaması gereken Yeniçeri Ağası Hasan Paşa bu kargaşalığa önce müdahale eder göründü ise de kalabalık dallanıp budaklanınca korkup, kurtulma çaresini kaçıp saklanmakta buldu.
Sultan ve sadrazam Damad İbrahim Paşa Üsküdar’da idiler. İstanbul Kaymakamı karşıya geçip gelişmeler hakkında bilgiler verdi. Karşılık olarak yapacakları kararlaştırmak icin devlet adamları ve yüksek ulema Üsküdar’a çağrıldı ve Sancak-i Şerif Topkapı Sarayı’ndan çıkarılıp getirildi. O gece Sultan, Sadrazam ve devlet erkanı İstanbul’a geçip Topkapı Sarayı’na yerleştiler. Fakat o akşam Yeniçeriler ve Acemoğlanları da kazan kaldırıp, şeriat için yürüyüşe geçen ve geceyi sokaklarda geçiren halka katıldılar. 29 Eylül günü ayaklanmacılar İstanbul’un kontrolunu ellerine almışlardı. Patrona Halil yandaşlarına emirler verip yağmalar ve baskınlar düzenleyip isyana katılmayan veya isyancıların uygun görmedikleri kişilerin öldürülmelerine başlandı. Bu aranan ve kayıplara karışan kişiler arasında devrin ünlü şairi Nedim de bulunmaktaydı. Böylece Patrona bir terör havası yaratmayi ve kendine muhalef edeceklere gözdağı verip muhalefeti önlemeyi başardı. Etmeydanı’nda bulunan elebaşılar heyeti karargahına müderrisler getirip isteklerini fetvalar şekline dönüştürüp güya meşruiyet kazandılar. “Şeriat isteriz” yaygaralariyla sokaklara dökülmüş acayip halk psikolojisi içinde bulunan halk güruhuna, tomruk ve zindan mahkumlarının salınması ile katılanlar ve İstanbul’un bütün ayaktakımı öncülük ve liderlik etmeye başladı.
Bu gelişmeler üzerine Saray’dan gönderilen bir aracı ile Sultan III. Ahmet isyancıların ne istediklerinin sorulmasını istedi. Patrona Halil, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kellelerinin kesilmesini istendiği belirtildi. Sultan duruma el koymak için Sancak-i Şerif’in açılmasını ve müslümanların bu sancak altına çağrılmasını emretti. Bu emire uyan çok az sayıda kişi Patrona Halil’in devriyeleri tarafından hemen dağıtıldılar. Yeni Kaptan-ı Derya olarak atanan Abdi Paşa, Patrona ile şahsi bir görüşme yapıp uzlaşma yolları araştırdı; ama başarı kazanamadı.
Sadrazamın İdamı
30 Eylul’de Topkapı Sarayı’nda yapılan toplantida Zulali Hasan Efendi Sadrazam İbrahim Paşa’nın idam edilmesini önerdi. Ulemanin fetvası da alınarak akşama doğru Sadrazam İbrahim Paşa ve damatları Mustafa Paşa ve Mehmed Paşa Kapılararası’nda boğduruldular. 1 Ekim sabahı, cesetleri öküz arabalarına konulup Saray’dan çıkartılıp isyancılara verildi. Ayaklanmacılar cesetleri İstanbul sokaklarında sürükleyip herkese gösterdiler.
Fakat, ayaklanmacılar arasında bu cesetlerden hiçbirinin İbrahim Paşa’ya ait olmadığına dair bir şüphe uyandı. Tekrar Saray’a bir yürüyüş başladı. Alay Köşkü önünde büyük bir kalabalık toplandı. Padişah pencerden görünmek zorunda kaldı.
lll.Ahmed’in Tahtdan Feragati ve l.Mahmut’un Tahta Geçişi
Ulemadan Zulalî Hasan Efendi ve İspirzade asilerle uzlaşmaya gönderildiler. Fakat Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan III. Ahmet’in tahtan indirilmesini istediler. Uzlaşma heyeti de Patrona Halil ile isyanın sona ermesinin ancak Sultan III. Ahmed’in tahttan inmesi ile mümkün olacağına anlaştılar. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan III. Ahmet, 30 Eylül gecesi yeğeni Şehzade Mahmud’u Kafes Köşkü’nden getirip önce alnından öptü; saltanata dair öğütlerde bulundu ve şehzadeleriyle birlikte yeni sultana biat etti.
I. Mahmud önce Hirka-i Saadet dairesinde namaz kılıp dua etti ve gece yarısından sonra iç biat törenine katılıp Saray halkının tebriklerini kabul etti. 2 Ekim,1730′da İstanbul Osmanlı tahtına I. Mahmut geçtiğini ilan eden cülus toplari ile uyandı. O gün Sadrazamlığa Silahdar Mehmed Paşa tayin edilmişti. Babüsaade onune kurulan bir tahta oturan I. Mahmut için dış biat törenine hemen başlandı. Bu torende protokol ayaklanma liderlerinin uygunsuz giysi, hareket ve tavırları ile bir skandal oldu. Ön sırada baldırı çıplak Yeniçeri eri kıyafeti giyinmiş ile silahları kuşanmış olarak Patrona Halil, Muslu Beşe vb efradı yer almışdı.
Ayaklanmacılar hemen organize olmaya başladılar. Patrona Halil, İstanbul Kadısı olarak Müderris İbrahim’i, Yeniçeri Ağası olarak eski yoldaşı Nişli Kel Mehmed’i ve Sekbanbaşı olarak Urlu Murteza’yi atamıştı. Yeni Padişah, ayaklanmacıların hazırladığı listelere göre, ta en küçük görev olan kürsü şeyhliğine kadar, yeni atamalar yapmak zorunda kaldı. Örnegin, Patrona’ya ayaklanmadan önce borç vermiş ve ayaklanma sırasında kredi sağlamış olan Yanaki adlı bir Rum kasap Buğdan Voyvodalığı’na kâğıt üzerinde atanmıştı.
6 Ekim 1730′da yeni Padişah için Eyüp’da yapılan kılıç alayında İstanbul halkı arasından geçip camide Peygamber efendimiz (s.a.v) kılıcını kuşandı.
Ayaklanmanın sonrası
Damat İbrahim Paşa nın zimmetine geçirdiği sandıklar dolusu altın patrona halili isnir etmiştir bu duruma , patrona Halil tarafından kuruşuna dokunulmadan hazinedarbaşına teslim edildi. Asiler daha önceki devirden elde kalan en önemli binaların bulundugu Saadabat’daki köşkleri yakıp küle döndürmeyi arzu etmekteydiler. Fakat I. Mahmud bu yangına izin vermedi. Ama yine de buraların yıkılmalarına engel olamadı.
I. Mahmud ayaklanma elebaşılarını birer görevle İstanbul’dan uzaklaştırmayı denedi. Patrona Halil Yeniçeri Ağası tarafından yapılan 10 bin altın maaşla nerede isterse vali olması teklifini reddedip; amacının mal, mülk ve unvan edinmek olmadığını ve bozuk düzeni kaldırmak ana hedefi olduğunu belirtti. Güvenilir adamları aracılığıyla I. Mahmut, Kapıkulu asker ocaklarındaki isyancıları ve Patrona Halil etrafındaki kalabalığı kendi safına çekmekte biraz başarı kazandı. Patrona Halil, Şeyhülislam ve kazaskerin kefil olmaları ile bu yoldaşlarının ayrılmasını kabul etti.
Fakat yine bir ay boyunca Patrona sık sık Etmeydanı karargahından ayrılıp silahlı olarak Sultan’ın huzuruna çıkıp istek ve önerilerde bulunmakta ve ayrıca çarşı pazarda denetimde bulunmaktaydı. Kasım 1730 ortasında (çoğu Arnavut asıllı olan) Patrona Halil erkanı ile kapıkulu askerleri arasında, özellikle Patrona Halil erkanına sağlanan ayrıcalıklardan doğan hoşnutsuzluk dolayısıyla, uyuşmazliklar başladı. Bunu önlemek için Patrona Halil Sadaret Kaymakamı görevini yüklenmek istediğini Sultan’a bildirdi. Bunun zararını anlayan Sultan hemen Kaptan-ı Derya Canım Hoca Mehmed Paşa’ya bir plan hazırlatıp uygulamaya koydu. 23 Kasım’da genel gündemli bir Divan-ı Hümayun toplantısı hazırlanıp Patrona Halil ve bütün erkanı bu toplantıya çağrıldı. Burada 25 Kasım’da bir gizli toplantı yapılması kararlaştırıldı. Bu gizli toplantiya gelen Patrona, erkanı ve muhafızları birbirinden ayrıldı. Silahlarından arındırılan Patrona Halil ve erkanı Sünnet Odası’ndan alınarak bir baskınla öldürüldüler. Dışarıda bekleyen muhafızlar ise birer ikişer ayrı ayrı idam edildiler. Enderun avlusu ve Sofay-i Hümayun bir savaş meydanına döndü. Patrona, erkanı ve mufahızlarının kelleleri ve cesetleri Saray’dan arabalarla çıkarılınca zorba kalabalıkları da hemen dağıtıldı.
İstanbul sıkı bir denetime alındı. Özellikle hamamlarda çalışıp yaşayan Arnavutlar dağıtıldı. 2.000 kişi yakalanip ya idam edildi ya da Anadolu’ya sürgüne dağıtıldı. Böylece 25 Kasım’dan hemen sonra Patrona Halil isyanı kalıntıları sona erdirilip I. Mahmud’un gerçek saltanatı başladı.

I. Gazi Giray

I. Gazi Giray, 1504-1524 yılları arasında Kırım Hanı. I. Меhmet Giray Han’ın oğludur. 1523-1524 senelerinde, bir yıl süre ile hanlık yapmıştır. 1504 yılında Kırım’da doğdu Kırım hanlarından Mehmet Giray’ın 1523′te Astragan’ı (Türkçesi: Hacı Tarhan) feth edip Kırım’a dönüşünde, veliahdı kalgay sultan ile birlikte Nogaylar tarafından şehid edildi. Yerine, Gazi Giray hanlığa getirildi. Ancak, Mehmet Giray’ın öldürülmesi olayına oğlu Gazi Giray’ın adı karıştı.[1]
Bu nedenle tahta geçmesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından kabul edilmedi. Zira öldürülen Mehmet Giray Han. Kanuni’nin babası, Yavuz Sultan Selim’in kayınbiraderiydi.
Yerine amcası Saadet Giray han olarak tayin edildi. Hanlıktan alınmasından üç ay sonra 21 yaşındayken kardeşi Baba Giray ile birlikte Bahçesaray’da idam edilerek öldürüldü. İdam nedeni babasının şehit edilmesi olayına isminin karışmasındandır.

Air France’ın 4590 sefer sayılı uçuşu

Air France’ın 4590 sefer sayılı uçuşu 25 Temmuz 2000 tarihinde meydana gelen bir uçak kazasıdır. Concorde’un önünden kalkan bir Mcdonnel Douglas Dc 10-30 tipi uçaktan düşen bir parça Concorde hızlanıp kalkarken sol arka tekerleğini parçalamış, tekerleğinden çıkan parça tekerin hemen üstündeki benzin deposuna gelip sızıntı yaratmasıyla uçağın arkasından alevler çıkmıştır. Uçak kalkıştan 1.5 dakika sonra, bir otele düşmüştür. Sadece uçaktakiler değil, oteldeki insanlardan bazıları da hayatını kaybetmiştir. 113 yolcudan kurtulan olmamıştır. Bu kazadan sonra Concorde, güvenlik önlemleri sebebiyle emekliye ayrılmış, son uçuşunu 2003 yılında yapmıştır.

Piyale Paşa Camii

Piyale Paşa Camii İstanbul’un Kasımpaşa semtinde bir camidir. Bu çoksütunlu Mimar Sinan anıtı, 6 kubbeli ve dikdörtgen plandadır. Caminin ortasındaki iki büyük sütuna dayanan kubbelerin ağırlığı duvarlardaki yan direklerle temele iner. Caminin üç tarafı kemer ve tonozludur, minaresi bunların üzerindedir.
Banisi Piyale Paşa türbesi mihrap tarafındadır. Mihrap çinileri sanat eseri olan camilerdendir.

İsa Bey Camii

İsa Bey Camii, İzmir’in Selçuk ilçesinde, Artemis Tapınağı’yla Saint Jean Kilisesi arasındadır. 1375 yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimar Şamlı Ali’nin eseridir.
İsa Bey Camii, Türk mimarlık tarihinin Anadolu Beylikleri dönemine ait en eski ve gösterişli eserlerindendir. 19. yüzyılda kervansaray olarak da kullanılmıştır.
Simetrik olmayan bir plana inşa edilen caminin yamaçta konumlandırılan iki giriş kapısı batı ve doğu tarafındadır. Batı kapısı yazılar ve geometrik şekillerle süslüdür. Batı yönündenki duvarlar mermerle kaplı, diğer cepheler ise kesme taştandır. Cephesi, pencere kenarları ve her iki kubbesinin de kasnağı Selçuklu çinileriyle süslüdür.
Caminin doğu ve batı kapısının üstünde yükselen iki minareden birisi tamamen, diğerinin ise şerefeden yukarısı 16. Yüzyılın ortalarında meydana gelen depremlerde yıkılmıştır. Aynı depremlerde caminin çatıları da yıkılmıştır. 1975 yılında dönemin Selçuk Müftüsü Abdullah Arılık tarafından yaptırılan iyileştirme çalışmaları ile çatısı ve duvarları onarılmış ve tekrar ibadete açılmıştır.
Bu camiinin kıblesinde 50 derece hata bulunmaktadır.

Şekerde acı oyunlar

Mısırdan elde edilen Nişasta Bazlı Şeker maddesinin başta ABD olmak üzere Fransa, Hollanda, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerdeki üretimi, halkın bilinçlenmesi ve devletin duyarlılığıyla beraber sınırlandırılarak kullanımı engellenirken Türkiye’de her sene artan kotanın ve beraberinde gelen tüketim artışının yarattığı ikilem nihayet gündemimize girdi.

Cumhuriyet- Doktorlar uyarıyor; önceki senelere oranla günlük tüketimi hızla artan nişasta bazlı şeker, diğer bir ismiyle mısır şurubu insan sağlığını tehdit ediyor… Çay şekerinde yarı yarıya olan glukoz/fruktoz oranı mısır şurubunda %20 / %80 ile fruktozun lehine. Mısır şurubu özellikle paketlenmiş şekerlemelerde, meşrubat ve bilhassa çocukların tükettiği kolalı içecekler, bisküvi, kek gibi yüzlerce üründe çok kullanılıyor.
Aşırı fruktozun insan vücudu için neden uygun olmadığını ise İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Dizdar açıklıyor; “Fruktoz insülin salgısını uyarmıyor, kanda yüksek seviyelere çıkıyor ve arkasından yağa dönüşerek depolanıyor. Bu yağa dönüşerek depolanma özellikle iç organlarda meydana geliyor”. Prof. Dr. Kenan Demirkol da yine NBŞ ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Pancardan elde edilen şekerin bilimsel adı sakarozdur. Sakaroz bir molekül glikoz ve bir molekül fruktozdan oluşur. Yendikten sonra ince bağırsakta bu iki şeker birbirinden ayrılır ve ayrı ayrı emilir. Mısır şurubunda ise fruktoz, glikoza bağlı olmadığından ve daha hızlı emildiğinden pancar şekerine göre daha fazla şişmanlatıcı etkisi olmaktadır. Normalde şeker insanı zehirliyor, fruktoz üzerinden…”
Sonuç olarak aşırı fruktoz insülin direnci, kilo problemi, karaciğer yağlanması, trigliserid yüksekliği ve neticede diyabet, kalp-damar hastalıkları, obezite ve hipertansiyonu tetikleyebiliyor. Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) kişi başına düşen tüketimi Avrupa’da 1-1.5 kilo arasında seyrederken bu rakam ülkemizde 6 kilo civarında. ABD’de gerçekleştirilen araştırmalar NBŞ’nin obezite ile obeziteye bağlı hastalıklara neden olduğunu, kronik hastalıkları salgına dönüştürdüğünü ortaya koyduktan sonra ve insanların bu konudaki bilinç düzeyinin artıp tüketimin düşmesiyle birlikte üretimde de yüzde 14 oranında azalma görüldü. ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama bile içerisinde mısır şurubu ihtiva eden ürünleri tüketmeyeceğini ve bu ürünleri çocuklarına vermeyeceğini söyledi.
Ülkemizde, “Herkes kendi sağlığından sorumludur” mantığı üzerinden “optimal beslenme”yi öne sürerek çözülemeyecek derece sağlığı tehdit eden NBŞ maddesiyle ilgili önlem almak en başta vatandaşın sağlığını korumakla yükümlü olan devlete düşmektedir. NBŞ’nin sağlık üzerindeki olumsuz etkisiyle ilgili gelişmiş ülkelerde yükselen alarm seslerine rağmen Türkiye’de üretimi düşürmek şöyle dursun, üretimin artırılması yoluna gidiliyor. Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök NBŞ üretim kotasının düşürülmesi için sendika olarak her sene dava açtıklarını, mahkemenin sendikayı haklı bulduğunu fakat Bakanlar Kurulu’nun kararı uygulamadığını söylüyor. Peki NBŞ üretimi neden ısrarla artırılıyor?
Lobicilik İddiaları
Sebep, şeker pancarına göre NBŞ’nin üretim maliyetinin düşüklüğü gibi aslında basit bir gerçeğe dayanıyormuş gibi görünse de olayı değişik açılardan değerlendirip, küresel boyutta ilişkilendirdiğimizde tablo biraz daha karmaşıklaşıyor. NBŞ üretimi, şeker pancarı üretimine nazaran ton başına 250-300 dolar kadar daha ucuz. Bu sebeple Türkiye, şeker pancarı üretiminde dünyada dördüncü ülke konumundayken mısır şurubunu üretmeyi tercih ediyor ve bu amaçla, örneğin geçtiğimiz 2010 senesinde, 500 bin ton mısır ithalatı yaptığı gözleniyor. Neticede genetiğiyle oynanmış mısırdan üretilen mısır şurubu insanların sağlığı üzerinde tehdit yaratmaya devam ediyor. Öte yandan konunun uluslar arası ilişkiler boyutunda daha ilginç niyet ve iddialar ortaya çıkıyor.
Türkiye coğrafi konumu itibariyle şeker pancarı üretimine en elverişli ülkeler arasında.. Bunun yanında etrafı yüksek oranlarda şeker ithalatı yapan ülkelerle çevrili. Bu durumda Türkiye’nin, şeker pancarı üretimini devam ettirdiği sürece etraf ülkelere hakim olup rekabet üstünlüğü sağlaması muhtemel. Buna izin vermek istemeyen AB Şeker Rejimi de çeşitli baskı yollarını kullanarak Türkiye’nin şeker sektöründe ipleri eline almasını önlemek istiyor.
Toplum sağlığı için duyulan endişe bir yanda, uluslar arası gıda A.Ş’lerinin ve yerli işbirlikçilerin ticari çıkarları ile küresel politik ve ekonomik çıkarlar öteki yanda… Nişasta bazlı şeker maddesinin denetimsiz üretiminin birbirinden ciddi ve birbirini tetikleyen sağlık problemleri üzerinden -hele ki toplumun kanserden yıkıldığı çağımızda- halkın geleceğini tehdit ettiği ise en temel gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Yaşanan durumun ülkemizdeki çiftçileri ve tarımı köstekleyen, yerli şeker pancarı üreticilerini ve pancar işleyen yerli şeker fabrikalarını iflasa sürükleyerek kapanmasına neden olan bir iktisadi politika olma niteliği ise konunun bir başka çarpıcı, tehlikeli ve acı boyutudur. Ve dört bir koldan yükselen tüm bu tehditlere rağmen uluslar arası gıda A.Ş’lerinin başrolleri üstlendiği ve ortada dönüp duran bir takım şeker oyunları…

Yüksek Sadakat Eurovision şarkısı

Eurovision 2011 şarkı yarışmasına sayılı günler kala ülkemizi temsil edecek Yüksek Sadakat Live up it adlı şarkıyı basına tanıttı. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’inde tanıtıma katıldığı gece renkli gösterilere sahne oldu. İngilice şarkılarını söyleyen Yüksek Sadakat grubu dinleyenlerden tam not aldı. Yüksek Sadakat grubu Live up it ( Hayatını Yaşa) adlı şarkı ile 56. Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’yi temsil edecek.
Basın Toplantısında konuşan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin önce sanatçıyı, daha sonrada grubun ya da sanatçının eserini oluşturması ile Eurovision süreci başlar dedi. Ülkemizi temsil edecek grubun şarkı ritmin dinleyenler tarafından beğenildiğini ve Eurovision’da favori olabileceğimiz ise gelen yorumlar arasında yerini aldı.
Eurovision 2011 şarkı yarışmasına katılan Yülsek Sadakat grubunun üyesi klavyesi Uğur Onatkut ile ilginç bir tesadüfü yaşıyor. 1984 yılında düzenlenen Eurovision’da Uğur’un annesi Nilgün Onatkut’ta ülkemizi temsil etti.Onatkut, Lüksemburg’da ikisi erkek üç arkadaşıyla kurdukları “5 Yıl Önce, 10 Yıl Sonra” grubuyla seslendirdikleri “Halay” şarkısıyla ülkemizi temsil etti. Grup aldıkları 37 puanla 12. oldu.

Tarihte İlk Uçan Türk Hezarfen Ahmet Çelebi

Tarihte İlk Uçan Türk Hezarfen Ahmet Çelebi
17. yüzyılda yaşamış olan Hezarfen Ahmet Çelebi ilk uçan Türk ve çeşitli buluşlarıyla ünlü bir bilgindir. Zaten Ahmet Çelebi”ye “Hezarfen” lakabının verilmesi de, bu kelimenin “binbir şey bilen” anlamına gelmesindendir.
17. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Hezarfen Ahmet Çelebi”nin hayatı ayrıntılarıyla bilinmiyor. Bu konuda kesinlikle bilinen, hayatının bir döneminin IV. Murat (1623-1640) zamanına rastlamış olduğudur. Hezarfen Ahmet Çelebi daha yukarda da değinmiş olduğumuz gibi çeşitli buluşlarıyla ünlü,uyanık, gerçekten bilge bir kişiydi. İnsanların çok eski zamanlardan beri en büyük rüyası olan havalarda uçmak bu hayali gerçekleştirebilmek, Ahmet Çelebi”nin de zihnini meşgul ediyordu. Bu konuda daha önceki bilginlerin düşünce ve çalışmalarını da incelemiş,bunlardan ne ölçüde yararlanabileceğini tesbit etmişti.
Sonunda kendi hazırladığı kanatları takarak Galata Kulesi”nin tepesine çıkmış, oradan kendini bırakıp denizi aşmış ve Üsküdar”da Doğancılar Meydanına inmişti.Bu başarı üzerine Hükümdar IV. Murat onu bir kese altınla ödüllendirmiş, fakat böyle bir adamın tehlikeli olabileceğini düşünerek Ahmet Çelebi”yi Cezair”e sürmüştü.
Gerçek ne olursa olsun, tarihte ilk uçan Türk Hezarfen Ahmet Çelebi”dir.Aynı zamanda dünya uçuş tarihinin de öncülerinden biri sayılması gerekir.Ahmet Çelebi”nin Cezair”de ne yaptığı, sonunun ne olduğu,bilimsel çalışmalarını sürdürüp sürdürmediği hayatının daha önceki devirleri gibi bilinmiyor. Devrin tarihi belgelerinde de bu duruma ışık tutacak kayıtlara rastlanmamıştır. Bir söylentiye göre, IV.Murat onu Cezair”e sürmekle de yetinmemiş,sonradan Cezair”e gönderdiği bir fermanla Hezarfen Ahmet Çelebi”nin öldürülmesini sağlamıştır. Aynı kaynaklar ,IV. Murat”ın Hezarfen Ahmet Çelebi”ye karşı böyle bir tavır takınmasının büyük bilgini kıskanan sözde saray çevresi bilginlerine,okumuşlarına,onların kıskançlığına ve bazı bağnaz kişilerin olumsuz etkilerine yormaktadırlar. Hezarfen Ahmet Çelebi”nin kanatlar takarak kendini tepesinden koyuverdiği Galata Kulesi”nde, onun adını ve gerçekleştirdiği işi belirten, ona adanmış bir plaka vardır.

Ay’da ki garip olaylar

Ay’da ki garip olaylar
Yüzyillar içindeki garip olaylar;
* 5 Mart 1587: “Ay´in yüzeyinde bir yildiz görüldü.” Yüzlerce insan bu mucizeye sasirdi, isigin sivri uçlari ve boynuzlari vardi. (Harrison 1876 – Lowes 1927)
*12 Kasim 1671: Gökbilimci ve fizikçi Cassini, Ay´in üzerinde küçük beyaz bir bulut gördü.
*18 Mayis 1787: Astronom Halley ve De Louville, Ay yüzeyinde hareketli i***lar gördüler.
* Mart-Nisan 1787: William Herschel, Ay´da parlak noktalar ve dört volkan gördü. Açiklamakta zorluk çekiyordu ve en çok da gördüklerinin hareket etmesine sasirmisti.
* Temmuz 1821: Alman astronom Gruithuisen, Ay yüzeyinde, birden parlayan i*** patlamalari gördü. Yanip sönen bu i***lari birkaç kez görmüstü.
* 12 Nisan 1826: Fizikçi Emmett, Ay´daki Krizler Denizi üzerinde, kara bir bulutun hareket ettigini rapor etti. Benzer bir rapor, 1954 yilinda modern astronomlar tarafindan da verilmisti.
* Subat 1877: I***li bir hat veya çizgi Eudoxus Krateri´nin batisindan dogusuna giderken görüldü. Olay, bir saat sürdü.
* 4 Temmuz 1881: Ay yüzeyinde piramit seklinde i***li iki tümsek belirdi ve bir saat içinde yavas yavas sönerek kayboldu.
* 24 Nisan 1882: Aristotle Bölgesi´nde hareket eden dev gölgeler gözlemlendi.
* 31 Ocak 1915: Yunanca´daki Gamma isaretine benzer 7 beyaz i*** görüldü.
* 23 Nisan 1915: Clavius Krateri yaninda dar ve i***li bir çizgi belirdi ve on dakika sonra kayboldu.
* 14 Haziran 1940: Sisli keskin bir çizgi çok net olarak Plato Krateri yaninda görüldü, çevresinde binlerce küçük i*** yanip sönüyordu.
* 19 Ekim 1945: Darwin Duvari yaninda üç büyük parlak nokta görüldü; Olay, astronom Moore ve daha birçok astronom tarafindan rapor edildi.
* 24 Mayis 1955: Ay´in güney kutbu bölgesinde, elektriksel parlamalar, bilimci Firsoff tarafindan izlendi.
* 8 Eylül 1955: Taurus Hatti sinirinda iki parlak i*** görüldü, bu yer yillar sonra Apollo 17´nin indigi yerdi.
* 21 Haziran 1964: Iki saat süreyle, gözlemci Ross D. tarafindan haraket eden büyük siyah bir gölge izlendi.
* 3 Temmuz 1965: Bir saat on dakika süreyle, Aristarchus Bölgesi´nde nabiz gibi yanip sönen bir i*** gözlendi.
* 25 Eylül 1966: Yine Plato Krateri yakininda yanip sönen i***lar gözlendi; bazilarina göre kirmizimsi bir yama gibiydiler; ayni gün Gassendi Bölgesi´nde 30 dakika süreyle kirmizi büyük bir i*** belirdi. Bir ay sonra ise, ayni yerde yine yanip sönen kirmizi i***lar vardi.
* 11 Eylül 1967: Insanligin ilk ayak bastigi yer olan Sessizlikler Denizi´nde görülen kara bir bulut sonradan mor renge dönüstü; olayin Montreal´li bir astronomi grubu tarafindan gözlendigi NASA tarafindan açiklandi.

Ay’da ki garip olaylarYüzyillar içindeki garip olaylar;* 5 Mart 1587: “Ay´in yüzeyinde bir yildiz görüldü.” Yüzlerce insan bu mucizeye sasirdi, isigin sivri uçlari ve boynuzlari vardi. (Harrison 1876 – Lowes 1927)*12 Kasim 1671: Gökbilimci ve fizikçi Cassini, Ay´in üzerinde küçük beyaz bir bulut gördü.*18 Mayis 1787: Astronom Halley ve De Louville, Ay yüzeyinde hareketli i***lar gördüler.* Mart-Nisan 1787: William Herschel, Ay´da parlak noktalar ve dört volkan gördü. Açiklamakta zorluk çekiyordu ve en çok da gördüklerinin hareket etmesine sasirmisti.* Temmuz 1821: Alman astronom Gruithuisen, Ay yüzeyinde, birden parlayan i*** patlamalari gördü. Yanip sönen bu i***lari birkaç kez görmüstü.* 12 Nisan 1826: Fizikçi Emmett, Ay´daki Krizler Denizi üzerinde, kara bir bulutun hareket ettigini rapor etti. Benzer bir rapor, 1954 yilinda modern astronomlar tarafindan da verilmisti.* Subat 1877: I***li bir hat veya çizgi Eudoxus Krateri´nin batisindan dogusuna giderken görüldü. Olay, bir saat sürdü.* 4 Temmuz 1881: Ay yüzeyinde piramit seklinde i***li iki tümsek belirdi ve bir saat içinde yavas yavas sönerek kayboldu.* 24 Nisan 1882: Aristotle Bölgesi´nde hareket eden dev gölgeler gözlemlendi.* 31 Ocak 1915: Yunanca´daki Gamma isaretine benzer 7 beyaz i*** görüldü.* 23 Nisan 1915: Clavius Krateri yaninda dar ve i***li bir çizgi belirdi ve on dakika sonra kayboldu.* 14 Haziran 1940: Sisli keskin bir çizgi çok net olarak Plato Krateri yaninda görüldü, çevresinde binlerce küçük i*** yanip sönüyordu.* 19 Ekim 1945: Darwin Duvari yaninda üç büyük parlak nokta görüldü; Olay, astronom Moore ve daha birçok astronom tarafindan rapor edildi.* 24 Mayis 1955: Ay´in güney kutbu bölgesinde, elektriksel parlamalar, bilimci Firsoff tarafindan izlendi.* 8 Eylül 1955: Taurus Hatti sinirinda iki parlak i*** görüldü, bu yer yillar sonra Apollo 17´nin indigi yerdi.* 21 Haziran 1964: Iki saat süreyle, gözlemci Ross D. tarafindan haraket eden büyük siyah bir gölge izlendi.* 3 Temmuz 1965: Bir saat on dakika süreyle, Aristarchus Bölgesi´nde nabiz gibi yanip sönen bir i*** gözlendi.* 25 Eylül 1966: Yine Plato Krateri yakininda yanip sönen i***lar gözlendi; bazilarina göre kirmizimsi bir yama gibiydiler; ayni gün Gassendi Bölgesi´nde 30 dakika süreyle kirmizi büyük bir i*** belirdi. Bir ay sonra ise, ayni yerde yine yanip sönen kirmizi i***lar vardi.* 11 Eylül 1967: Insanligin ilk ayak bastigi yer olan Sessizlikler Denizi´nde görülen kara bir bulut sonradan mor renge dönüstü; olayin Montreal´li bir astronomi grubu tarafindan gözlendigi NASA tarafindan açiklandi.

2011 Bankalar Personel Alımları -Hangi banka kaç kişi alacak

Halen 9 bin 149 olan şube sayısındaki artışa bağlı olarak bankalar, yıl sonuna kadar 7 bine yakın yeni eleman alacak… 2001 krizinin aksine geçen yılki global krizden fazla etkilenmeyen Türk bankalarının büyüme süreci sürüyor. 2001 krizinde küçülme sürecine giren ve birçok şube kapatan sektörde 50 binden fazla çalışan da işsiz kalmıştı.

İNTERNET ÜZERİNDEN SINAV

Ziraat Bankası, şimdi bu sınavın daha ileri bir aşamasını uygulamayı planlıyor. Can Akın Çağlar, internet üzerinden sınav yapmak için bir çalışma yürütüyoruz.

İlgili çalışmalar sonuçlanınca bankamız eleman sınavlarını internet üzerinden yapacak. Yine belli bir puanın üzerindekileri kendi sistemimize davet edeceğiz. Bu uygulama hayata geçerse Türkiye’de bir ilk olacak” diyor.

VAKIFBANK 900 KİŞİ ALACAK

Ziraat Bankası gibi hızlı büyüme trendini sürdüren bir diğer kamu bankası da VakıfBank… Hatırlanacağı gibi İş Bankası’ndan transfer edilen yeni Genel Müdür Süleyman Kalkan, bankanın 2010 yılının ilk sekiz ayında 61 yeni şube açarak toplam şube sayısını 602’ye çıkarmasında etkin rol oynadı.

Söz konusu dönemde VakıfBank, çalışan sayısını da 10 bin 252’ye yükseltti.

Banka bu yılın sonuna kadar İstanbul, İzmir, Antalya, Hatay, Manisa, Balıkesir, Kırklareli, Tokat, Bursa ve Mersin’de yeni şubeler açacak. Aynı zamanda bankanın genel müdürlük birimleri de Ankara’dan İstanbul’a taşınacak.

VakıfBank ekim ayında 300’ü uzman, 600’ü memur olmak üzere 900 kişiyi bünyesine katmaya hazırlanıyor. Taşınma nedeniyle işe alımlarının büyük bölümü İstanbul’da yapılacak. Memur adaylarının KPPS’den 65 puanın üzerinde not almaları gerekiyor.

BANKASI BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR

Türkiye İş Bankası, gerek yurtiçi gerekse yurtdışındaki büyümesini sürdürüyor. Banka, 2010 yılının ilk sekiz ayında 34 yeni şube açtı. Yılın kalan döneminde ise 26 yeni şube açmayı planlıyor. İş Bankası, söz konusu dönemde çalışan sayısını da 1.600 kişi artırdı.

Yeni elemanlar daha çok kadro ihtiyacı duyulan genel müdürlük birimleri ile şubeler için yapıldı. Banka, 2009 yılında Anadolu ve İstanbul şubeleri için 1.800, genel müdürlük birimleri için 559, yurtdışı şubeleri içinse 22 eleman almıştı.

İş Bankası’nın yeni eleman alımları yılın son aylarında da sürecek. Emekli olanların yerine geleceklerle birlikte bankanın 500 yeni eleman alması bekleniyor.

İş Bankası, yeni eleman alımlarında, sektördeki yenilikleri takip eden, satışa dönük, değişime açık, müşteri odaklı düşünebilen, katma değer yaratan, öğrenmeye istekli, iletişim becerisi yüksek ve takım çalışmasına yatkın olanları tercih ediyor.

YAPI KREDİ’DEN 23 YENİ ŞUBE

Yapı Kredi Bankası, Ağustos 2010 sonu itibariyle 23 yeni şube açtı. Banka, bu yılın geneli için 60 yeni şube açmayı planlamıştı. Bu plan çerçevesinde çalışmalar sürüyor. Yeni açılan şubelerde toplam 137 yeni eleman görev yapıyor.

Yapı Kredi Bankası, 2010 yılı işe alım planlarını ağırlıklı olarak çağrı merkezi ve şubelerdeki ihtiyaçlar için yapmıştı. Banka, önümüzdeki yıl için de büyük ve gelişmekte olan illerdeki KOBİ piyasalarına yönelik büyüme planları yapıyor.

Bunun yanı sıra perakende şubeler açmaya da devam edecek. Büyük il merkezleri dışında Anadolu’daki gelişmekte olan il ve ilçelerde de şube açılışlarını sürdürmeyi planlıyor. Yapı Kredi Bankası İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cihangir Kavuncu, yeni alınacak elemanlarda aranan özellikleri şöyle sıralıyor: “Öğrenmeye ve gelişime açık, dinamik, geleceğin yöneticileri olabilecek nitelikte adayları işe alım süreçlerimize dâhil ediyoruz.

Deneyimsiz eleman işe alımlarımızda ise lisans mezunu ve yabancı dil bilgisine sahip, bankamızda uzun soluklu çalışabilecek, Yapı Kredi değerlerine uyum sağlayabilecek genç yetenekleri bünyemizde istihdam etmeyi tercih ediyoruz.

Yönetici adayı seçim sürecimizde; Türkiye ve yurtdışındaki önde gelen üniversitelerin lisans ve/veya mastır programlarından mezun, çok iyi derecede İngilizce bilgisine sahip, erkek adaylar için askerlik görevini tamamlamış ya da iki yıl süre ile tecilli olmaları aradığımız öncelikli özellikler arasında yer alıyor.”

AKBANK, 3 AYDA 450 ELEMAN ALACAK

2010 yılında 80 yeni şube açılışı planlayan Akbank 27 Ağustos itibariyle bunun 31’ine ulaştı. Bu da bankanın farklı illerde 49 yeni şube daha açacağı anlamına geliyor. Bu süreçte Akbank, yaklaşık 1.500 de yeni eleman alım planlıyordu. 27 Ağustos itibariyle 1.050 yeni eleman istihdam edildi. Bu durumda bankanın yıl sonuna kadar 450 yeni eleman daha alması bekleniyor. Akbank İnsan Kaynakları İş Biriminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bade Sipahioğlu Işık, ağırlıklı olarak şube satış kadroları için eleman aldıklarını, bunların büyük bölümünün de yeni mezunlardan oluştuğunu belirtiyor.

Yeni alınan elemanlar, gişeden başlayacak şekilde satış kadrolarına yerleştirilmek üzere eğitiliyor. Böylece Akbank gişe kadrolarını sürekli besliyor ve orada deneyim kazanan, potansiyeli ve performansı yüksek olanları şube satış kadrolarına transfer ediyor.

Akbank’ın bu yıl işe aldığı elemanların yüzde 76’sını deneyimsiz, yüzde 24’ünü ise sektör/fonksiyon deneyimi bulunan adaylar oluşturuyor. Akbank, sadece büyük illerde değil Türkiye genelinde yaygın alımlar yapıyor. Deneyimsiz alımlarda; 28 yaşını doldurmamış olmak, üniversitelerin bankacılıkla ilgili bölümlerinden mezun olmak, yetkili kulvarında askerliğini tamamlamış olmak önkoşulları aranıyor.

Hem deneyimli hem deneyimsiz adaylarda; müşteri odaklılık, kişisel gelişime açıklık, sonuç odaklılık, inisiyatif alabilme, analitik düşünebilme, değişen koşullara kolay uyum sağlayabilme, ekip çalışmasına yatkınlık gibi temel yetkinlikler aranıyor.

GARANTİ PERSONEL SAYISINI 1.231 ARTTIRDI

En çok şube açan bankalardan biri de Garanti… Yılbaşından bu yana 24’ü il, 14’ü de ilçe merkezinde olmak üzere 38 yeni şube açan banka, bu süreçte personel sayısını da 1.231 artırdı. Ocak ayından bu yana şube açılan ve yeni eleman alınan il ve ilçe merkezleri şöyle: Siirt ve Tunceli il merkezlerinin yanı sıra Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Hatay, İstanbul, Mersin, Sakarya ve Uşak il merkezleri, Alanya, Bandırma, Bodrum, Edremit, Gebze, Kazan, Kulu, Serik ve Susurluk ilçe merkezleri…

Garanti Bankası, 2011 yılında da büyümeye devam edecek. Garanti Bankası İnsan Kaynakları Koordinatörü Osman Tüzün 2011 yılında 75 yeni şube açmayı ve yaklaşık 1.104 kişiyi işe almayı planladıklarını söylüyor. Banka, yetiştirilmek üzere alınan deneyimsiz adaylarda kişisel özelliklere özellikle dikkat ediyor. Örneğin “gişe asistanı” pozisyonu için adayların insan ilişkileri, ikna yetenekleri, aktif ve dinamik bir ortamda çalışma istekleri bile sorgulanıyor.

Çünkü bu elemanlar müşteriyle yüz yüze çalışıyor ve bankanın temsil edilmesinde önemli bir role sahipler. Bankacılık deneyimi olan adaylarda ise sahip olunan deneyimin göreve uygunluğuna dikkat ediliyor.

DENİZBANK’TAN 1.000 KİŞİYE İŞ İMKANI

DenizBank, yılın ilk sekiz ayında 12 yeni şube açtı. Banka, yılın sonuna kadar 38 şube daha açmayı planlıyor. Bu süreçte 500 de yeni eleman alındı. DenizBank, ağırlıklı olarak şube operasyon ve satış pozisyonlar için eleman alımı yaptı. Bu elemanlar, önemli bir kısmı Büyükşehirlerde olmak üzere 67 ilde istihdam edildi. DenizBank 2011 yılında da 50 yeni şube açmayı planlıyor. Önümüzdeki yıl personel sayısı da 1.000 kişi artırılacak.

DenizBank Yönetim Hizmetleri Grubu Genel Müdür Yardımcısı Tanju Kaya, iş başvurusu yapan adayların sahip oldukları yetkinliklerin işe uygun olması gerektiğini söylüyor. Kaya, “Yeni adayların katma değer yaratabilmeleri, problem çözücü ve analitik düşünce yapısına sahip olmaları aradığımız öncelikli kriterler arasında” diyor. Şekerbank, 2010 yılının ilk sekiz ayında İstanbul/Esenyurt, Muğla/Ortaca, Konya/Ilgın ve Bursa/Mustafakemalpaşa şubelerini hizmete açtı.

Banka, yıl sonuna kadar 6 şube daha açarak toplam sayıyı 266’ya çıkarmayı planlıyor. Şekerbank, oluşan ihtiyaçlar ve yeni açılan 4 şube için toplam 40 personel aldı. Özelikle Anadolu’daki yaygın şube ağıyla 70 ildeki 260 şubesiyle hizmet veren Şekerbank, yeni açılan şubelerin bulunduğu illerdeki pazarlama ve operasyon kadroları için 40 eleman aldı. Yıl sonuna kadar 6 şube için de 60 yeni eleman alınması bekleniyor.

YENİ MEZUN ADAYLAR

2011 planları yıl sonuna doğru netleşecek olmakla birlikte Şekerbank, “Anadolu bankacılığı” misyonu gereği, bankacılık hizmetlerinden yeterince faydalanmayan bölgelerdeki şube açılışlarına devam edecek. 2001 yılına göre çalışan sayısının yüzde 38 arttığını vurgulayan Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Nejat Bilginer, eleman alımlarında önem verdikleri kiriterleri şöyle sıralıyor: “Deneyimsiz işe alımlarda üniversiteden yeni mezun olmuş, kurumda çalışmaya istekli, dinamik, takım çalışmasına yatkın, yüksek katma değer yaratacak adayları seçiyoruz.

Bankamızın ihtiyacı olan deneyimli personel alımlarında ise pozisyonun gerektirdiği bilgi, deneyim ve yetkinliklere sahip olunması bizim için önem taşıyor.

Tüm işe alımlarda, kurum kültürüne uygun, açık iletişim ve sürekli gelişime inanan, kurum aidiyetine sahip, müşteri ve sonuç odaklı, pozisyon için gerekli eğitim, yabancı dil gibi özellikleri taşıyan adayların Şekerbank ailesine katılımına dikkat ediyoruz.”

EUROBANK TEKFEN ŞUBE MÜDÜRLERİ ARIYOR

Türkiye’de hızlı büyüyen bankalardan biri de Eurobank Tekfen… 2010, bankanın şube ağını hızla genişlettiği bir yıl oluyor. Hatırlanacağı gibi Eurobank Tekfen, ilk perakende şubelerinden ikisini şubat ayında İstanbul Davutpaşa ve Sahrayıcedit’te açmıştı. Mart ayında bunları İstanbul Kartal ve Antalya Çallı şubeleri izledi. Nisan-ağustos ayları arasında ise sırasıyla İstanbul’da Hasanpaşa, İzmir’de Karabağlar, Bursa’da ise Yıldırım ve Nilüfer şubeleri hizmete girdi.

Son olarak 1 Eylül’de Antalya Lara’da hizmete açılanla birlikte Eurobank Tekfen’in toplam şube sayısı 51’e ulaşmış oldu. 2010 geneli için 16 şube açılışı planlayan banka, bugüne kadar bunun 9’una ulaşmış oldu. Bu da yıl sonuna kadar 7 yeni şube açılacağı anlamına geliyor. Yeni açılan 9 şubeden dördü, hem ticari hem de perakende bankacılık kadrolarıyla “karma şube” şeklinde hizmet veriyor. Diğerlerinde ise işletme bankacılığı ve bireysel bankacılık hizmeti sunuluyor. Bunlar “perakende şube” olarak hizmet veriyor.

Eurobank Tekfen, özellikle KOBİ’ler için uzman portföy yöneticisi kadroları oluşturuyor. Yıl sonuna kadar açılacak yeni şubelerin de “perakende bankacılık” hizmeti verecek doğrultuda konumlanması bekleniyor. Eurobank Tekfen İnsan Kaynakları Grup Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Türkselçi, ağırlıklı olarak işletme bankacılığı potansiyeli yüksek olan lokasyonları tercih edeceklerini belirtiyor.

Eurobank Tekfen, yeni şubeleri için 1 Eylül itibariyle 54 kişiye yeni istihdam sağladı. Yeni şubelerde daha çok satış kadrosu için eleman alındı. Ticari, KOBİ ve bireysel portföy yöneticiliğine yönelik alımlar devam ediyor.

5 YIL BANKACILIK SEKTÖRÜ DENEYİMİ

Bankanın yeni eleman alımları daha çok İstanbul, Bursa, İzmir ve Antalya illerinde oldu. Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Türkselçi, Eurobank Tekfen ailesine katılacak elemanlarda aradıkları özellikleri şöyle anlatıyor: “Pozisyonun gerektirdiği niteliklere ve bankamızı temsil edebilecek kültürel birikime sahip; sürekli gelişime inanan, çevik, etik değerlere saygılı, katılımcı, dinamik, yaratıcı, analitik düşünebilen, azimli, başarma isteği olan, hırslı, dürüst, motivasyonu yüksek, sorumluluk sahibi kişileri tercih ediyoruz.”

Eurobank Tekfen, önümüzdeki günlerde açılması planlanan “karma” ve “perakende” yeni şubeler için şube müdürü, KOBİ ve bireysel bankacılık portföy yöneticileri alacak. Şube müdürlüğü için en az 10, portföy yöneticileri içinse 5 yıl bankacılık sektörü deneyimi aranıyor.

ALBARAKA TÜRK 300 KİŞİYİ ALACAK

Albaraka Türk Katılım Bankası, 2010 yılı başından bu yana 216 yeni personel aldı. Banka, yıl sonuna kadar bu sayıyı 300’e çıkarmayı planlıyor. Yeni alımlar daha çok genel müdürlük birimleri ve şubelerin ihtiyacına göre norm kadro çerçevesinde yapılıyor. Başta İstanbul olmak üzere şubelerinin bulunduğu tüm iller için eleman alınıyor.

5 YENİ ŞUBE

Albaraka Türk, ağustos sonu itibariyle bu yıl 5 yeni şube açtı. Banka, yıl sonuna kadar 5 şube daha açacak. 2011 yılında 20 şube açmayı planlayan Albaraka Türk, 160 de personel alacak. Yeni işe alınacak adayların katılım bankacılığı alanında çalışmaya istekli olması, özgüvenin ve iletişim kabiliyetinin yüksek olması isteniyor. Adayların öncelikle bankacılık alanında kariyer yapmayı hedeflemesi, severek ve isteyerek çalışması gerektiği vurgulanıyor. Türkiye Finans Katılım Bankası, 2010 yılı başında şubeleşme konusunda kesin bir hedef belirlemedi. Banka, bunun yerine ekonomik gelişmeler paralelinde açılışlara yön verme stratejisini benimsedi.

Bu strateji uyarınca da 2010 yılının ağustos ayına kadar geçen bölümünde sadece İstanbul Taksim ve Kurtköy’de olmak üzere iki yeni şube açtı. Banka, aynı döneminde 195 kişiyi işe alarak toplam çalışan sayısını 3 bin 389’a yükseltti.

Yeni elemanlar daha çok genel müdürlük birimlerinde yani İstanbul’da istihdam edildi. Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Afyon, Şanlıurfa, Yalova, Yozgat, Van, Sivas, Gaziantep gibi illere ise ihtiyaç gereği personel alımları yapıldı.

Bank Asya Katılım Bankası ise Ordu, Kastamonu, Antalya/Muratpaşa ve Siirt’te olmak üzere 4 yeni şube açtı. Banka, yıl sonuna kadar 10-15 şube daha açmayı planlıyor. Bu süreçte 350 kişi işe alındı. Alımlar şube ve genel müdürlük birimleri için yapıldı. Bank Asya, yıl sonuna kadar 150 kişiyi daha işe almayı planlıyor. Kuveyt Türk Katılım Bankası, 2010 yılı geneli için 22 yeni şube açmayı 354 yeni personel almayı planlamıştı. Ancak banka daha sonra planlarını büyüttü ve 10 şube daha açma kararı aldı.

2010 yılının ilk sekiz ayında 17 şube açan Kuveyt Türk, personel sayısını ise 442 kişi artırdı. Yeni şubeler İstanbul, Antalya, Bolu, Diyarbakır, Ankara ve Kayseri’de açıldı. Yıl sonuna kadar 15 yeni şube daha açılması ve yaklaşık 235 yeni personel istihdam edilmesi planlanıyor. Kuveyt Türk Katılım Bankası, 2011 yılında ise minimum 20 şube açmayı ve 400 yeni personel almayı planlıyor. Bankacılık Servis Grubundan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Albayrak, büyümenin ağırlıklı olarak şube kadrolarında, özellikle şube satış ve gişe yetkilisi pozisyonlarına yönelik olduğunu söylüyor.

Genel müdürlükte yürütülen projeler nedeniyle bilgi teknolojileri için de yeni alımlar yapıldı.

Aylin COŞKUNOĞLU NAZLIAKA / HRM Yönetici Ortağı

“Psikometrik bazlı testler bile yapılıyor”

Çoğu banka kriz döneminde şubelerin hacmini küçültüp sayısını artırma stratejisi benimsiyor. Bu yüzden de yeni eleman alımları ağırlıklı olarak yeni şubelere yönelik oluyor.

Bankalarda orta ve üst kademeler içinse genelde içeriden atama yöntemi tercih ediliyor. Bu nedenle tüm bankalar, kendi yöneticilerini yetiştirmek amacıyla management trainee (MT) adını verdikleri yönetici adaylığı pozisyonuna yönelik yoğun bir istihdam yapıyor.

Özellikle Haziran 2010’dan bu yana MT olarak alınan yeni mezunların sayısı önceki yıllara oranla bir hayli artmış durumda.

Bankalar, gelecek yıl 7 bin 500’ün üzerinde kişiye yeni istihdam yaratmayı amaçlıyor. Yani önümüzdeki 14 aylık süreçte sektörün yaklaşık 550 yeni şube açıp, 11 bini aşkın yeni çalışanı bünyesine katması bekleniyor.

Yeni elemanlar şehir bazında İstanbul, Ankara ve İzmir, bölgesel bazda ise daha çok Ege ve Akdeniz’de istihdam ediliyor.

Bankacılar, temsil yeteneği olan, iyi derecede finans bilgisine sahip, tercihen iyi düzeyde İngilizce bilen ve güvenilir kişilere öncelik veriyor.

Üniversitelerin 4 yıllık eğitim veren bölümlerinden mezun olmak, yüksek rekabet ortamında çalışabilmek, takım çalışmasına yatkınlık, analitik düşünce yapısına sahip olmak gibi nitelikler aranıyor.

Bu amaçla MT kadroları için adayların bilgi düzeylerini ölçen sınavlar yapılıyor. Bu sınavı geçenler dil sınavına tabii tutuluyor. Bazı bankalar sınavlarda başarılı olan adayları psikometrik bazlı testlerden de geçirip öyle işe alıyor.

Hemen tüm bankalar alımlarını sınavla yapıyor. Sınavlara başvuru koşulları ise alım yapılacak pozisyona göre değişiyor. Yabancı bankaların giriş sınavlarında İngilizce yeterliliğin ve analitik düşüncenin sınanması amaçlanıyor.

Ayrıca firmalarının tanıtımı, sektör içerisindeki yeri, hedefleri gibi konular üzerinde adayları bilgilendirmek adına detaylı sunumlar yapılıp, bu hizmet için danışman firmalardan yararlanılabiliyor.

Yerli bankaların da benzer süreçleri izlediğini söyleyebiliriz. Ancak yabancı bankalar firma prezentasyonu ve adayların bankayı tanıyor olmalarının üzerinde oldukça fazla duruyor.

Yerli bankalardaki mülakat süreçlerinde genel müdür yardımcıları, birim yöneticileri gibi farklı kişiler de adaylarla muhatap olabiliyor.

Yabancı bankalarsa vaka çalışması üzerinden adayları gözlemleyip, insan kaynakları departmanıyla aday seleksiyonunu yapıyor.

Yabancı bankalar başka şehirlerden mülakata gelen adayların ulaşım ücretini mutlaka karşılıyor. Yerli bankalardan da karşılayanlar var.

Bir de yabancı bankalar son görüşmeye çağırdıkları adaylara veda ederken küçük bir hediye veriyor. Üzerinde bankanın logosunun olduğu bir bardak, kupa ya da ajanda gibi…

Bankacı olmak isteyenlere öneriler

* Bankacılık sektörüne girmek isteyen adaylardan öncelikle insan ilişkilerinde iyi olmaları; iletişim, müşteri odaklılık ve ekip çalışması konularında kendilerini geliştirmeleri isteniyor.

* Gündemi ve yenilikleri takip etmeleri, akademik başarının yanında kişisel gelişimlerine özen göstermeleri de iş görüşme sürecinde etkin olmalarına katkı sağlayan diğer özellikler.

Yabancı dil, teknoloji gibi konularda fark yaratacak donanımlar kazanmaları da önemli.

* Tüm mesleklerde olduğu gibi bankacılık hakkında da detaylı araştırma yapmak, bilgi sahibi olmak, bunun sonucunda gerçekten ilgi duyduğundan ve kendine uygun olup olmadığından emin olmak şart.

* Bankacılık disiplin, analitik bakış açısı, planlama, özgüven, değişime hızlı uyum, etik ilkelere bağlılık, yaratıcılık gibi çok çeşitli yetkinliğin bir arada kullanımını gerektiren bir iş alanı.

Bu anlamda mutlu ve başarılı olmak için adayların kendilerini iyi tanımaları ve bu gerekliliklere ne kadar uygun olduklarını iyi tartmaları gerekiyor. Tabii sürekli gelişmekten de vazgeçmemeleri öneriliyor

* İyi bir kariyer planının kişinin gerçek potansiyelini ortaya çıkarabileceği, kendini geliştirebileceği ve onu mutlu edeceği vurgulanıyor. Kariyer seçiminde öncelikle ilgi alanları ve beceriler belirlenmeli, ardından da içinde bu parçaları barındıran meslekler ve sektörler hedeflenmeli.

Öğrencilere önce kariyer hedeflerini belirlemeleri, sonra da kendilerini buna yönelik hazırlamaları, performanslarını her zaman yüksek tutmaları tavsiye ediliyor.

* Bankacılık sektörü, yapısı gereği iyi eğitimli, satışa dönük, teknolojiye yatkın, yabancı dil bilen, stres altında çalışabilen, genç, istekli, yaratıcı ve dinamik, takım çalışmasına yatkın kişilere ihtiyaç duyuyor.

Bu doğrultuda bankacılıkta kariyer yapmak isteyen genç üniversitelilere ve yeni mezun adaylara öncelikle İngilizce, Almanca, Fransızca dillerinden en az birini çok iyi öğrenmeleri ve olabildiğince erken yaşlarda bu sektörde çalışma kararı alıp deneyim kazanmaları öneriliyor.

2010 Eleman Personel Alımları Listesi Hangi Firma Kaç Kişi Alacak?

148 şirketi kapsayan 2010 İstihdam Araştırması, işsizlerin yüzünü güldürecek bir sonucu da ortaya çıkardı.İşte İnsan’ın 148 şirketi kapsayan “2010 İstihdam Araştırması” 102 bin 786 kişiye yeni iş müjdesi veriyor.

2010′da en fazla istihdam inşaat, enerji ve bankacılık sektörlerinde görülecek.

Krizin etkisini üzerinden atmaya başlayan pek çok şirket, 2010 planları kapsamında eleman alımına başladı. İŞTE İNSAN’in istihdam araştırması farklı sektörlerden 85 şirketin ve yeni açılacak 45 alışveriş merkezinin 102 bin 786 kişiyi işe almaya hazırlandığını ortaya koydu.

Yeni yılla birlikte pek çok şirkette ciddi hareketlilik yaşanıyor. Büyüme planlarının yeniden ele alınması, yeni projelerin işlerlik kazanması, mağaza ve şube sayılarında artışa gitme isteği bu dinamizmin dinamoları. Şirketlerin istihdam planlarında büyük değişiklere neden olan bu devinimin sonucu olarak enerjiden finansa, gıdadan bilişim teknolojilerine (BT), sağlıktan perakendeye kadar pek çok sektörde 102 bin 786 kişilik yeni iş gücü devreye girecek.

Planlanan istihdam rakamlarına göre bu yılın şampiyonları inşaat, perakende ve finans olacak. Zira hesaplar tutarsa perakendeye yaklaşık 18 bin 548, inşaata 12 bin 600, finansa ise 9 bin 330 kişi alınacak. Tekstil ve otomotiv sektörleri ise temkinli büyümeye devam edecek. Ayrıca her dönemde olduğu gibi bazı şirketler açık pozisyonlarını bu yıl da ‘öncelikle kurum içinden’ doldurmaya çalışacak.

Enerji alanında ağırlıklı olarak tecrübeli mühendis ve operatörler aranırken, teknoloji şirketleri ise yeni alımlarla satış, kurumsal hizmetler, pazarlama, teknik destek birimlerini güçlendirmek istiyor.

Bankalara 9 bin 330 kişi

2010 yılında yeni açılacak şubeler için kadrolarını genişletmeyi düşünen bankalar yaklaşık 9 bin 330 kişiyi istihdam etmeye hazırlanıyor. Alımların özellikle genel müdürlük, şube içi satış ve operasyon kadrolarına olacağını belirten sektör temsilcileri, müfettiş yardımcısından, management trainee’ye (yönetici adayı), uzman yardımcısından gişe asistanına kadar farklı pozisyonlar için yerleştirme yapılacağını açıkladı. Üst düzey kadrolara tecrübeli yöneticiler arayan bankalar, diğer birimlerine ise yeni mezun adayları almayı da planlıyor.

ACIBADEM SAĞLIK GRUBU

Acıbadem Sağlık Grubu’nda bu yıl da aynı tempoda geçecek. Yıl içinde açılması planlanan hastaneler için bine yakın kişi istihdam edilecek. Acıbadem Sağlık Grubu İşe Alım Bölümü Yöneticisi Fikri Kiper de hemşire, sağlık memuru, sağlık teknisyeni, laboratuar hizmetleri, bilgi sistemleri, mali işler, pazarlama kadrolara alım yapmayı planladıklarını belirtiyor.

ADİL IŞIK

Giyim perakendecisi Adil Işık’ta 850 kişi istihdam ediliyor. Genel Koordinatör Hakan Kortan, yeni yatırımların ardından her pozisyondan elemana ihtiyaç duyacaklarını belirtiyor. Genel müdürlük ve mağazalarda asistandan yöneticiye kadar tüm pozisyonlar için yeni elemana ihtiyaçlar var. Şirket en çok marka yöneticileri, satış direktörleri, ihtisas müdürleri arıyor.

AEGON

2010′da satış kadrolarını genişletmeyi planlayan Aegon, hayat satış ekibi için 216 ve BES satış ekibi için 240 finansal güvence danışmanı işe almayı planlıyor. Adaylar açık pozisyonları, işe alım siteleri ve gazete ilanlarından takip edebilecekler.

AĞAOĞLU İNŞAAT

Ağaoğlu, 2010 yılı işe alım planlarına göre en az 100 personel istihdam edecek. İnşaat grubu için proje müdürü, takım şefi, inşaat mühendisi, mimar, iç mimar, elektrik mühendisi ve makine mühendisi alacaklarını söyleyen şirketin İK Müdürü Yasemin Öndeş, enerji grubu için ise rüzgar enerjisi konusunda deneyimli kişileri istihdam etmeyi planlıyor.

AK ENERJİ

2010 – 2011 döneminde yatırımlar, işletmeler ve bakım, satış – pazarlama, stratejik planlama ve iş geliştirme, İK, mali işler ve finansman departmanları için 100 kişi istihdam edilecek. Pozisyonlar orta düzey yönetici, uzman, mühendis ve operatör olarak sıralanabilir.

AMERİKAN HASTANESİ

Ağırlıklı olarak hemşire, hasta temsilcisi, tıbbi sekreter pozisyonları için iş görüşmeleri sürüyor. Hastanenin seçme ve yerleştirme sisteminin temel ilkesi, hastane felsefesini benimseyip uygulayabilecek, kendini, takımını ve şirketini geliştirecek, teknolojideki gelişmeleri takip eden, eğitimli, profesyonel insan kaynağını istihdam etmek.

ALARKO HOLDİNG

Yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarını artıran Alarko Holding, yeni pozisyon ihtiyaçlarını karşılamak üzere iki bin kişilik istihdam planlıyor. Alımlar inşaat ve enerji ağırlıkta olmak üzere holdingin faaliyet gösterdiği tüm sektörler için yapılacak.

ANADOLU SAĞLIK MERKEZİ

Anadolu Sağlık Merkezi 2010′da 15′i idari kadroda, geri kalanı sağlık personeli olmak üzere 70 kişilik istihdam yaratmayı planlıyor.

AVEA

2010 – 2011′de yeni kurulacak birimler hariç büyüme öngörülmüyor. Tüm şirket için toplam 450 – 500 kişilik işe alım ihtiyacı doğacağı tahmin ediliyor. 2010′da ağırlıklı olarak teknoloji grubunda teknisyen ve mühendis, çağrı merkezi operasyonunda müşteri temsilcisi ve satış grubunda satış yöneticisi pozisyonlarında işe alım yapılacak.

AVIVASA EMEKLİLİK VE HAYAT

Yaklaşık 200 kişilik alım yapmayı planlayan Avivasa Emeklilik ve Hayat, ağırlıklı olarak satış kadrosu için finansal danışman rollerinde alım yapacak. Dört yıllık üniversite veya iki yıllık meslek yüksekokulu mezunu, bankacılık ve sigortacılık alanında en az iki yıl deneyim sahibi lise mezunu ve tercihen finansal hizmet satışında deneyimli kişilere şans vermeyi planlayan şirket, işe alımları ve açık pozisyonları anlaşmalı İK portalları aracılığıyla duyurmayı hedefliyor.

AYAKKABI DÜNYASI

İK Müdürü Ahmet Kapak, şu anda 450 kişinin çalıştığı şirkete yeni projeler doğrultusunda eleman alımı gerçekleşeceğini söylüyor. Alımlarda mağaza yöneticisi, yönetici yardımcısı ve reyon yöneticisi gibi pozisyonlarda en az üç yıllık deneyime sahip, ekibini iyi yönetecek nitelikte kişilere odaklanılacak.

AYMAR

Doğrudan 120, dolaylı olarak da 800 kişinin çalıştığı Aymar’ın İcra Kurulu Başkanı Nihat Özyurt özellikle üst yönetimde yer alacak niteliklere sahip profillere ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Vita, Çapamarka ve diğer markalar için satış, pazarlama, üretim ve lojistik departmanlarına alım yapacaklarını anlatan Özyurt, bu yıl İK bütçesini yüzde 65 artırmayı planladıklarını ifade ediyor.

BANVİT

Üretim ve perakende bölümlerinde toplam 3 bin 337 kişiye istihdam sağlayan Banvit, bu yıl yüzde beş oranında büyümeyi hedefliyor. Şirket bu doğrultuda, yıl sonuna kadar yapılacak yeni yatırımlar için 220 yeni eleman alacak.

BEŞİKTAŞ DENİZCİLİK

Bu yıl filoya dört yeni gemi eklemeye hazırlanan şirket, buralarda çalışmak için 100 eleman alacak. Bunun dışında tersanede artan iş hacmi nedeniyle 200 kişi daha istihdam edilmesi planlanıyor.

BİMEKS

Bimeks, 2010 yılı içinde yeni şubelerini hizmete açacak. Ağırlıklı olarak satışı kadrosuna dahil edilmek

üzere 100 kişiyi istihdam edecek.

BORUSAN ENERJİ

Borusan Enerji, 2010 – 2011 döneminde yaklaşık 45 kişiyi istihdam etmeyi planlıyor. Ağırlıklı olarak deneyimli mühendis ve operatörler işe alınacak. Adayların; pozisyonun gerektirdiği niteliklere ve yetkinliklere uygun, mesleki bilgi ve tecrübeye sahip olmaları gerekiyor. Başvurular İnternet üzerinden yapılabiliyor.

BORUSAN HOLDİNG

Borusan Grubu, 2010 – 2011′de yaklaşık 250 kişiyi istihdam etmeyi planlıyor. Borusan Holding İK ve Yalın 6 Sigma Genel Müdür Yardımcısı Semra Akman,

ağırlıklı olarak üretim ve ticari departmanlarda görev alacak deneyimli mühendisleri işe almayı hedeflediklerini söylüyor.

BOYDAK GRUBU

Tevsi yatırımları ve kapasite artırımlarından dolayı holding bünyesindeki şirketlere yaklaşık 400 mavi yakalı, 120 civarındada beyaz yakalı personel almayı planlıyor. Bu ihtiyaç yıl içerisine dağılmış vaziyette giderilecek.

BOYNER BÜYÜK MAĞAZACILIK A.Ş.

Mağaza satış kadroları için 250 kişi istihdam edecek. Her bir pozisyonun gerektirdiği farklı yetkinlikler olmakla beraber öncelikli olarak güçlü işletişim becerileri, empati yeteneği, çalışkan ve istekli olma gibi yetkinliklere sahip adaylar değerlendirmeye alınacak. Sektör deneyimi de önemli bir artı kabul ediliyor.

BSH EV ALETLERİ

BSH Ev Aletleri 2010 için 170 beyaz yaka personel istihdamı planlıyor. Şirket öncelikli olarak yeni kurulan Ar-Ge departmanı için makine ve elektrik/elektronik mühendisliği bölümlerinden mezun Ar-Ge mühendisleri ile fabrikaları için endüstri mühendisleri istihdam edecek.

BURKAY TEKSTİL

212 kişinin çalıştığı Burkay Tekstil, geçen yıl kriz nedeniyle ihtiyaç duyduğu eleman alımlarını bekletmek zorunda kalmış. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ve Burkay Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, 2010 yılında 20 yeni eleman almayı düşündüklerini söylüyor. Alımlar en çok üretim, kalite ve satış bölümleri için yapılacak.

COCA-COLA

Bu yıl 200 yeni eleman almayı hedefleyen Coca-Cola, ağırlık olarak analist, uzman, satış temsilcisi ve yönetici pozisyonları için alım yapacak. Bu yıl yetenek geliştirme programlarına ağırlık verilmesi planlanıyor.

COLLEZIONE

2010 yılında büyüme planları kapsamında merkez için 60 beyaz yakalı istihdam edecek olan Collezione, 300 kişilik de mavi yakalı alımı yapacak. Mağazalarda ise 2010 yılında 450 kişiyi işe almayı planlayan Collezion’da açık pozisyonlar İK portalları üzerinden takip edilebiliyor.

ÇİLEK MOBİLYA

Fabrika ve perakende ağıyla birlikte toplam 570 kişiyi istihdam ediyor. Çilek Mobilya Pazarlama Müdürü Erkan Aydın, bu yıl da yeni mağazalar açmaya devam edeceklerini belirterek, çalışan sayılarını yüzde beş oranında artırmayı planlıyor. Alımların büyük bölümü yazılım mühendisi, planlama mühendisi, bakım mühendisi pozisyonlarında olacak.

DEMSA GROUP

İstanbul ve Ankara’da açılacak mağazalar için yaklaşık 150 kişiye istihdam sağlayacak olan Demsa Group’ta en çok satış kadrolarında işe alım gerçekleşecek. Mağazaların yanı sıra merkez kadroda marka ve ürün yönetimi, satın alma, görsel tasarım departmanlarında da işe alım olacak.

DENİZBANK

2010-2011 döneminde 25 yeni şube daha açmayı planlıyor. Bu kapsamda 550 kişi istihdam etmeyi planlıyor. Şubelerde ağırlıklı olarak satış ve operasyon kadrolarında görevlendirilmek üzere deneyimli aday alımı yapılacak.

DELOITTE

İK stratejisinde yeni mezunlara önemli bir yer ayıran Deloitte, geçen yıl bu kapsamda 90 kişiyi bünyesine katmıştı. İK Direktörü Çağatay Güney, bu yıl da aynı oranda bir alım yapacaklarını duyuruyor. Farklı bölümler için deneyimli elemanları da şirkete katacaklarını söyleyen Güney, bu yıl yaklaşık 30 kişilik deneyimli eleman alımı söz konusu olduğunu belirtiyor.

DIASA

Genel Müdür Fernando Gonzales Somoza, geçen yıl mağaza sayısını 700′e çıkardıklarını, hedeflerinin bu rakamın iki katına ulaşmak olduğunu ifade ediyor. 2010′da franchise marketler için 200 yeni girişimci aradıklarını belirten Somoza, Marmara ve Ege Bölgeleri’nin dışına çıkarak bütün Anadolu’ya yayılacaklarını söylüyor.

DÜNYA GÖZ HASTANESİ

2010′un ilk çeyreğinde Dünya Göz Antalya’nın açılması planlanıyor. Bu şube için yaklaşık 150 kişi istihdam edilecek. Dünya Göz Hastanesi İK Grup Müdürü Demet Gürsoy, Antalya’da görevlendirecek tüm personelin başta İngilizce olmak üzere Rusça, Almanca, Flamanca gibi iki yabancı dil bilmelerinin gerekli olduğunu söylüyor.

ELECTRO WORLD

Yaklaşık bin 100 kişilik ekiple çalışan Electro World, geçen yıl çalışan sayısını yüzde 100 oranında artırmıştı. İK Müdürü Özlem Köker, alımların bu yıl da süreceğini ve 700 kişilik yeni alım yapacaklarını belirtiyor. Her pozisyonda büyüme planlansa da en çok alım, satış kadrolarına yapılacak.

ERNST&YOUNG

Uluslararası danışmanlık şirketi Ernst&Young, 2010 boyunca 150’si yeni mezun olmak üzere toplam 200 yeni eleman almayı planlıyor. Alımlar ağırlıklı olarak denetim ve vergi bölümleri için yapılacak.

EROĞLU HOLDİNG

Bu yıl yeni açılacak mağazalar için istihdam yaratmayı planlıyor. Colins markasıyla üretim yapan şirkette, bin 300′ü perakendede olmak üzere toplam 4 bin 500 kişi çalışıyor. Eroğlu Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şahin Eroğlu, bu yıl üretim için eleman alımı yapmayacaklarını belirtiyor. Buna karşılık mağaza elemanı olarak yaklaşık 300 kişilik yeni alım yapılacak.

ETS TURİZM

ETS Tur için alımlarını tamamlayan şirket, ikinci markası Atlas Jet için 70 yeni eleman alma hedefinde.

FİNANSBANK

Bu yıl yaklaşık 50 şube açmayı hedefleyen Finansbank, istihdam sayısında bin 500 civarında bir artış planlıyor. Bu yıl da MT, müfettiş yardımcısı alımlarının gerçekleşeceğini söyleyen Finansbank İK Grup Yöneticisi Hakan Alp, bu yılki hedefler kapsamında gerçekleşecek şube açılışları doğrultusunda şube satış ve operasyon kadrolarının ön plana çıkacağını anlatıyor. Ayrıca alternatif satış kanalları grubunda da istihdam artışına gidilecek.

GARANTİ BANKASI

2010′da 16 bin 799 olan personel sayılarını 17 bin 500′e çıkartacaklarını belirten Garanti Bankası İK Koordinatörü Osman Tüzün, bu yıl açılacak yeni şubeler için bireysel, KOBİ ve ticari bankacılık işkollarında şube içi satış pozisyonları için alım yapmayı hedefliyor. Ayrıca şube kadrolarına sales trainee ve gişe asistanı, genel müdürlük birimleri için management trainee (yönetici adayı) ve teftiş kurulu için müfettiş yardımcısı alımları bu yıl da kontrollü olarak sürecek.

GARANTİ EMEKLİLİK

2010 – 2011 döneminde devinimlerine paralel olarak işe alım yapmayı planlıyor. Garanti Emeklilik İK Birim Müdürü K. Çağlayan Bakachan özellikle genel müdürlük pozisyonlarındaki açık kadrolar için kariyer fırsatları bültenleri yayınlayarak, boş pozisyonun öncelikle şirket içinden kapanmasını tercih ettiklerini belirtiyor.

GLAXO SMITH KLINE

2010 yılında 10 – 15 pozisyon için alım yapmayı planlıyor. 2010′da satış ekibinin yanı sıra medikal, pazarlama ve iş geliştirme gibi departmanlarda eleman alımı yapılması hedefleniyor. Şirketin ilanları online kariyer sitelerinden takip edilebilir.

GLM GROUP

Tekstil sektöründe faaliyet gösteren GLM Group Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Özbek, 2010′da 20 yeni eleman alacaklarını söylüyor. Alımlar özellikle satış ve tasarım ekipleri için yapılacak. Özbek, yurtdışı satış bölümüne alınacak elemanlarda fiyatlandırma, pazar araştırmaları ve satış yönetimi konularında deneyim, üniversite mezunu olmak ve tercihen iki yabancı dil bilmek gibi kriterler aradıklarını vurguluyor.

IC YATIRIM HOLDİNG

İnşaat, turizm, ulaşım ve enerji sektörlerinde yatırımı bulunan holding, bu yıl özellikle enerji ve turizm projelerinde görevlendirmek üzere 2 bin 500 kişilik istihdam planlıyor.

ING BANK

2010 sonu itibariyle 120 kişilik kadro artışı ile çalışan sayısını 6 bin 230 kişiye çıkartmayı hedefleyen ING Bank, işe alımlarda şube satış kadrolarına ağırlık verecek. Genel müdürlük birimlerinde doğan ihtiyaçlar, uzmanlık gerektiren pozisyonlar ve bilgi işlem ekibini dış alım ile destekleyecek olan banka, iş başvurularını çeşitli İK portalları ve www.ingbank.com.tr adresinden kabul ediyor.

İŞ BANKASI

2010 yılı için asgari bin 500 kişilik işe alım öngören banka, kadro ihtiyacı duyulan tüm genel müdürlük birimleri ve şubeler için alım yapacak. Ayrıca memur ve uzman yardımcısı pozisyonları için de alım yapılacak olan bankada, pozisyona göre değişiklik göstermekle beraber, 30 yaşını doldurmamış ve dört yıllık üniversite mezunlarına şans tanınacak. İş başvuruları ik.isbank.com.tr adresinden yapılabiliyor.

KERVAN GIDA

Yeni ihracat pazarları arayışına giren Kervan Gıda, ihracat uzmanlarıyla kadrosunu güçlendirmeyi hedefliyor. İK Müdürü Metin Yıldız, Kervan Gıda bünyesinde 550 mavi yakalı, 200 de beyaz yakalı olmak üzere toplam 750 kişinin istihdam edildiğini belirtiyor. Bu yıl beyaz yakalı olarak yönetici adayları, satış ve pazarlama uzmanları, ürün sorumlusu, IT uzmanları, satın alma uzmanları, bölüm şefleri, depo elemanları ve teknik elemanlar almayı planlıyorlar.

KESKİNOĞLU

Bu yıl artan talebe paralel olarak kapasite artırıcı ve modernizasyona yönelik yatırımlar planlayan Keskinoğlu Grup’un gündeminde 40 milyon TL’lik yatırım var. Bu yatırımlarla minimum 150 kişiye istihdam sağlanacak.

KIMBERLY- CLARK

Geçen yıl pazar payını büyüterek 30′u beyaz yakalı olmak üzere toplam 96 yeni eleman alan Kimberly – Clark, bu yılın ilk çeyreği için ihtiyacı olan beyaz yaka pozisyonlarına 10 kişi arıyor. K-C Türkiye İK Direktörü ve MEA Bölgesi İK Müdürü Pınar Öztep, kesin sayıyı verememekle birlikte yıl boyunca alımlarını sürdüreceklerini söylüyor.

KİĞILI

Bin 600 kişiyi istihdam eden Kiğılı, bu yıl içinde açmayı planladığı 16 yeni mağaza için 160 yeni eleman alacağını açıklıyor.

KİLER GRUP

2010′da büyüme hedefleri doğrultusunda 30 yeni mağaza açmaya hazırlanan Kiler Hipermarketleri, bin kişilik istihdam yaratacak.

KOMŞU FIRIN

Önümüzdeki bir yıllık süreçte İstanbul ve çevresinde toplam 900 yeni istihdam yaratmayı planlıyor. Alımlar 200 kişinin mağaza yöneticisi, 250 kişinin tam zamanlı ekip üyesi ve 450 kişinin de yarı zamanlı ekip üyesi olarak belirlenmiş.

KRISPY KREME

2010 sonuna kadar açmayı planladığı 18 mağaza için 120–150 kişi arasında işe alım gerçekleştirecek.

KRM YÖNETİM

İnsan kaynakları alanında danışmanlık hizmeti veren KRM Genel Müdürü Kerim Paker, müşterileriyle yaptıkları görüşmeler doğrultusunda bu yıl yaklaşık bin 200 adayı işe yerleştireceklerini belirtiyor. Eleman talepleri daha çok bankacılıkta gişe yetkilisi, çağrı merkezi yetkilisi; perakende sektöründe mağaza personeli; ilaç sektöründe tıbbi mümessil; hızlı tüketim sektöründe ise marka uzmanları pozisyonlarında yoğunlaşıyor. Yönetici kadrolarında ise insan kaynakları, IT, satın alma gibi bölümler için eleman talebi var.

LC WAIKIKI

Geçen yıl mağaza yönetici adaylığı için 75 yeni eleman istihdam eden LC Waikiki, bu yıl aynı pozisyon için 100 kişiyi ekibine katacak. Adaylar, altı aylık eğitimden sonra mağazalarda ikinci müdür pozisyonunda görevlendiriliyorlar. Şirkette ayrıca yeni açılan mağazalarda çalışmak üzere yaklaşık 500 tam zamanlı, 750 de yarı zamanlı eleman alınması planlanıyor. Merkez pozisyonları içinse yıl boyunca 150 ila 200 kişinin istihdamı hedefleniyor.

MANGO

Yeni mağaza yatırımlarına hazırlanan Mango, kesinleşmiş olan yatırımları için 180 yeni eleman istihdam edecek. İK yetkilileri, rakamın yıl içinde artacağını belirtiyor.

MAK YOL İNŞAAT

2010 yılı içerisinde çeşitli ülkelerde yapımını üstlenmek için teklif verdiği havalimanı, yol ve lüks konut projelerinin de başlaması halinde yurtiçi ve yurtdışında toplamda 5 bin kişiye yaklaşan yeni istihdam olanağı yaratacak.

MAVİ JEANS

Mavi Jeans’te 238′i genel müdürlükte olmak üzere toplam 992 kişi çalışıyor. Şirket, 2010′da yeni açacağı mağazalar için istihdamı yüzde 15 artırmayı planlıyor. Geçen yıl 41′i genel müdürlük, 187’si mağaza ve 25′i depolarda görevlendirilmek üzere 253 yeni eleman alınmış.

MCDONALD’S

Yeni restoran yatırımlarıyla yıla başlayan Mc Donald’s, bu yıl ortalama bin kişilik istihdam yaratmayı planlıyor. McDonald’s İK ve İdari İşler Müdürü Dilek Ün, alımların restoran kadrolarında ve merkez ofis için gerçekleşeceğini belirtiyor.

MEDIAMARKT

2010 – 2011 arası yaklaşık 500 kişilik işe alım yapacak olan MediaMarkt, mağaza genel müdürü, mağaza takım lideri, satış danışmanı, ofis personeli ve departman sorumluları istihdam etmeyi planlıyor.

MEDİCAL PARK HASTANELER GRUBU

2010 yılında yeni yatırımlarla birlikte 1300 kişiyi istihdam etmeyi düşünüyor. 2011 sonunda ise bu rakamın 2500′e ulaşacağı söyleniyor. Grubunu işe almayı düşündüğü kadroların çoğunu medikal kadrolar oluşturuyor. Bunun dışında hastaları yönlendiren, sorularını cevaplandıran, sisteme kaydeden hasta hizmetleri bölümü de istihdamı fazla departmanların başında geliyor.

MERCEDES – BENZ TÜRK A.Ş.

2010′da fazla sayıda eleman almayı planlamadıklarını belirten Mercedes – Benz Türk A.Ş. IK Müdürü Salih Ertör, Ancak Ertör, stratejik Ar-Ge projeleri, özellikle mühendis ve uzman istihdamının devam ettiğini vurguluyor. 2010 yılı içinde de yaklaşık 50 kişilik uzman seviyesinde beyaz yakalı personel alımı yapılacak.

MICROSOFT

2010 – 2011′de iş ve insan kaynakları planları doğrultusunda 30 kişiye istihdam sağlanacak. Kurumsal satış, kurumsal hizmetler, pazarlama, teknik destek birimleri, teknik müşteri yöneticisi, yazılım danışmanı, yazılım geliştirme mimarı, ürün yöneticisi, iş ortağı müşteri yöneticisi, teknoloji çözüm uzmanı, satış uzmanı gibi roller için alımlar gerçekleştirilecek.

MUDO

Mudo’da bin 600 kişi istihdam ediliyor. İK Müdürü Dilara Üçışık Gediş, 2010 sonuna kadar 19 yeni mağaza açıp 300 yeni eleman almayı planladıklarını söylüyor. Eğitim ve sektör tecrübesi şirketin önemli kriteri.

MULTINET

Toplam çalışan sayısı 268 olan firmada 2010 yılı için yüzde 15′lik istihdam artışı öngörülüyor. Tüm hizmetlerin satış kanallarında ve müşteri hizmetleri biriminde büyüme planlanıyor. Bu birimlerde yeni satış yöneticileri ve müşteri temsilcileri istihdam edilecek. Boş pozisyon ilanları kariyer portalı üzerinden, genel başvurular ise şirket web sitesinin insan kaynakları bölümünden kabul ediliyor.

NAKSAN HOLDİNG

Halen 3000 çalışana sahip olan holding, nisan mayıs aylarında başlayacağı yeni yatırımlarla ortalama 600 kişilik istihdam yaratmayı planlıyor.

NORDEX ENERJİ A.Ş.

2010 – 2011 döneminde Nordex Enerji A.Ş., 25 ila 40 arasında kişiyi istihdam etmeyi planlıyor. Kalite ve servis departmanlarına yapılması planlanan alımlarda makine ve elektrik mühendisleri tercih edilecek. Belirtilen departman ve pozisyonlarla ilgilenen adayların başvuruları İnternet üzerinden kabul ediliyor.

OTOKAR

İşe alımların büyük bir bölümünü “Tank ve Zırhlı Araç” projeleri için gerçekleştiren Otokar, 2009′da 89 kişiyi istihdam etmiş. 2010 – 2011 döneminde ise yaklaşık 50 kişiyi daha işe almayı planlıyor. Yeni alımların tank ve zırhlı araçlar, Ar – Ge, ürün geliştirme, satış ve pazarlama müdürlükleri için yapılacağını söyleyen Otokar İK Birim Yöneticisi Elif Bostancı, başvuruları yönetici ve mühendislik pozisyonları için değerlendireceğini belirtiyor.

OXYGEN CONSULTANCY

İK danışmanlık hizmeti veren Oxygen Consultancy, mevcut müşterilerden gelen talepler doğrultusunda, toplu alımlar gerçekleştirecek. Buna göre bu yıl 750 ile bin kişi arasında eleman yerleştirmeyi hedefliyor.

ÖZGÖRKEY GIDA

Geçtiğimiz aralık ayında çok sayıda eleman alımı yapan Özgörkey Gıda’da halen 400 çalışan var. Özgörkey Gıda Pazarlama Müdürü Gökben Uskuç, bu yıl daha çok kritik pozisyonlar için eleman alacaklarını anlatıyor. Alımlar daha çok üretim, satış ve pazarlama kadroları için gerçekleştirilecek.

PARK BRAVO GRUP

Yıl sonuna kadar 12 mağaza açmayı planlayan grup, 120 yeni eleman istihdam edeceğini açıkladı.

PHİLİP MORRİS SABANCI

Bu yıl yeni yatırımlarla büyümeyi planlayan şirket, 80 ila 100 kişi arasında istihdam yaratmayı hedefliyor.

PRAKTIKER YAPI MARKETLERİ

Praktiker 2010 – 2011 döneminde de büyüme ve gelişme stratejileri doğrultusunda eleman alımı yapmaya devam edecek. Ortalama 100 personel alacaklarını öngören Praktiker Yapı Marketleri İK Direktörü Nurdan Esen, ağırlıklı olarak satış birimleri için eleman alımı gerçekleştirileceğini söylüyor. Marketler ve genel müdürlükte toplanan iş başvurularının üzerinden başvurular kabul ediliyor.

ROCHE

543 çalışanı olan Roche Türkiye, yılı çalışan sayısını koruyarak tamamlamayı hedefliyor. Ancak bu, yıl boyunca şirkette hiçbir alım yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Roche’un Türkiye’de yer alan ve yurtdışında geniş bir bölgeye hizmet veren bilgi işlem bölümlerinden biri için CRM yazılım geliştirme uzmanları, SAP/Oracle analitik ve raporlama uzmanları ve proje yöneticileri alınacak.

RÖNESANS İNŞAAT

Yurtdışındaki projelere bağlı olarak 2010 yılı için 3 bin yeni personel alımı yapılacak. Bu rakamın 300′ünü beyaz yakalı, iki bin 700′ünü ise mavi yakalılar oluşturacak.

SABANCI HOLDİNG

Sabancı Holding, 2010 – 2011 döneminde öncelikle finans, enerji, perakende ve çimento olmak üzere faaliyet gösterilen tüm sektörlerde eleman alımı yapacak. Mühendislik, satış, pazarlama, İK, finans, bilgi işlem gibi çeşitli uzmanlık alanlarında yeni mezun ve deneyimli profesyoneller istihdam edilecek. İş başvuruları İnternet üzerinden kabul ediliyor.

SANKO HOLDİNG

Tekstil sektöründe ertelenmiş alımların yeni bir kriz çıkmazsa 2010′da gerçekleşmesi bekleniyor. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, son aylarda özellikle ihracatta bir kıpırdanma olduğunu söylüyor. Bunun mavi ve beyaz yakalılara ihtiyacı artıracağını söylüyor.

SARAN HOLDİNG

2010 – 2011 döneminde özellikle enerji ve madencilik alanlarındaki yatırım projelerinin faaliyete geçmesiyle 350 ila 500 kişi arasında istihdam yaratmayı hedefliyor. Şu an süregelen iş kollarındaki firmaları için de yaklaşık 50 kişiyi işe almayı planladıklarını söyleyen Saran Holding Finans ve İK Direktörü Emin Gülkan, ağırlıklı olarak üretim, mühendislik, müşteri hizmetleri ve bilgi teknolojileri birimlerine alım yapılacağını vurguluyor.

SARAR GİYİM

Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Sarar, bu yıl üretim departmanları için alım düşünmediklerini, yine bu tür kopmaların yerini doldurmak için alım yapacaklarını ifade ediyor. 2010′da 15 ila 20 arasında yeni mağaza açacak şirket, mağaza başına 12 ila 25 kişi arasında yeni alımı yapacak.

SEZON PİRİNÇ

Bu yıl istihdamın yüzde 10 oranında büyümesi hedefleniyor. Alımlar ağırlıklı olarak finans, satış ve stratejik planlama bölümleri için yapılacak. Öncelikli kriterler ise eğitim durumu, deneyim ve esnek çalışma koşullarına uyum sağlayabilme yeteneği şeklinde özetleniyor. Ayrıca yurtiçi ve yurtdışı satış kanalı için de kalifiye elemana ihtiyaç var.

SIEMENS A.Ş.

Siemens A.Ş.’de, 2010 yılı içinde yaklaşık 130 kişinin istihdam edilmesi planlanıyor. Alımların yazılım mühendisliği, satış mühendisliği, proje – saha ve şantiye mühendislikleri ile finans pozisyonlarında olacağını söyleyen Siemens A.Ş. İK Direktörü Nurer Yüksel çalışanlarına, çalıştıkları alan ve gösterecekleri performans doğrultusunda uzmanlık kariyeri, ulusal – uluslararası projelerde yer alma gibi gelişim fırsatları sunulacağını belirtiyor.

SÜTAŞ

Halen 2 bin 700 kişinin çalıştığı Sütaş’ta bu yıl yüzde 10′luk istihdam artışı planlanıyor. Alımlar daha çok üretim ve satış kadrolarıyla yeni yatırımlarım için olacak.

ŞEKERBANK

2010 yılında da 10 civarında yeni şube açılışı planlıyoruz. Anadolu’da ağırlıklı olarak açacağımız bu yeni şubelerimiz için yöresel istihdam imkanı sağlayacak. Ağırlıklı olarak şubelerin satış ve operasyon kadroları için deneyimli bankacılar istihdam edecek.

ŞEKER PİLİÇ

Bu yıl yeni bir kesimhane yatırımına hazırlanan şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bor, bu yatırım nedeniyle 250 yeni eleman alacaklarını söylüyor. Özellikle Rusya’ya beyaz ihracatının gelişeceği beklentisi, ihracat uzmanlarına şirkette yeni iş imkanları yaratıyor.

ŞOK

Ocak sonu itibariyle 1.015 mağazaya ulaşacak olan Şok 2010 yılında 350 mağaza açmayı ve faaliyet gösterdiği il sayısını 68′e çıkarmayı hedefliyor. 2009 yılı içerisinde mağazalardaki farklı görevler için yaklaşık 3 bin kişiye istihdam sağlanırken, 2010 yılında da 4.140 kişiye daha istihdam sağlanması planlanıyor.

TAB GIDA

Bu yıl içinde üç ayrı marka için (Burger King, Sbarro, Popeyes) açılması planlanan 100 restoranda çalışacak ekip üyesi ve yönetici adayı pozisyonlarında bin 500 ila bin 800 arasında eleman alınması planlanıyor. Alımların büyük kısmı saha ve satış pozisyonları için yapılacak.

T – BANK

2010 sonuna kadar yeni şubelerini hizmete açacak T – Bank şubeleri, kurumsal, KOBİ ve perakende işkolunu içine alan karma yapıda ve ortalama 12 çalışana sahip olacak. Yeni personel alımlarını açılacak şube sayısına paralel olarak gerçekleştirmeyi hedeflediklerini belirten T-Bank İK ve Eğitim Müdürü Melike Tandoğan yaklaşık 200 kişiyi istihdam edeceklerini söylüyor.

TEKNİK YAPI

Teknik Yapı Holding, 2010 yılında başlayacak üç yeni proje için 500 mavi yakalı istihdam edilecek. İşe alınacak mavi yakalı kişilerde, takım çalışmasına yatkın, beyaz yakalılarda ise yaratıcılık, olaylara farklı bakış açısıyla bakabilme yeteneği olan kişiler tercih ediliyor.

TEKNOSA

2009′da krizin aksine cirosunu artıran Teknosa Van, Muş, Batman, Gaziantep gibi illerde yeni mağaza yatırımları yaptı. Teknosa İK’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Asena Yalınız, geçen yıl istihdam anlamında yüzde 10 büyüdüklerini, bu yıl ise 81 ile yayılmayı planladıklarını vurguluyor. Şu anda 3 bin 500 kişinin çalıştığı şirket, 2010′da bu sayıyı 4 bine yükseltmeyi hedefliyor.

TEKZEN YAPI MARKET

Geçen yıl yaklaşık 600 kişilik yeni alımıyla çalışan sayısını bin 500′e yükseltti. Büyümenin 2010′da da devam edeceğini belirten şirket yetkilileri daha şimdiden beş yeni mağaza için sözleşme imzalamış. Yılsonuna kadar 14 Tekzen, 45 de Tekzen Express açılması planlanıyor. Buna bağlı olarak da yaklaşık 900 yeni eleman alımı için hazırlık yapılıyor.

TESCO KİPA

Şu anda toplam 101 mağazası bulunan Tesco Kipa, bu yılda yeni alımlar yapmaya devam ediyor.

2010 yılı sonuna kadar açılacak mağaza sayısına göre yaklaşık iki bin kişi şirket bünyesinde işe başlayacak.

TNT EKSPRES

Kriz döneminde yüzde 12′lik bir büyüme göstererek öne çıkan TNT Ekspres Türkiye, 2010 – 2011 döneminde yaklaşık 150 kişilik istihdam yaratmayı planlıyor. Başta operasyon, satış departmanları olmakla üzere müşteri hizmetleri ve finans departmanları için alım yapması planlanıyor.

TURKCELL

Turkcell’de 2 bin 800, Turkcell Grup’ta ise 11 bin kişi çalışıyor. Turkcell Grup olarak 2010′da istihdam anlamında yüzde 5′in üzerinde bir büyüme öngörülüyor. Turkcell Grup’ta Superonline tarafında network ve satış ekiplerinde, Turkcell Teknoloji’de proje ve satış ekiplerinde, Global Bilgi’de müşteri temsilcisi kadrolarında büyüme bekleniyor.

TURKCELL GLOBAL BİLGİ

Turkcell Global Bilgi, faaliyet bölgeleri arasında yer alan İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Erzurum’da yaklaşık bin 100 yeni çalışan işe alınacak. Bu sayının yaklaşık yüzde 90′ını müşteri temsilcisi kadroları oluşturacak. İdari bölümlerde ise özellikle çağrı merkezi raporlama, planlama, süreç yönetimi ve bilgi teknolojileri alanlarında deneyimli profesyoneller istihdam edilecek.

T. HALK BANKASI A.Ş.

Yaklaşık bin 250 kişilik alım yapacak. Şubelerde istihdam edilmek üzere banko görevlisi, servis görevlisi ve uzman yardımcısı unvanları için istihdam yaratacak olan banka, müfettiş yardımcısı, uzman yardımcısı ve servis görevlisi pozisyonları için dört yıllık lisans eğitimi, banko görevlisi alımlarında ise en az iki yıllık yüksek okul veya lise mezunu olmak şartı arıyor.

TURKUVAZ MEDYA GRUBU

Grup genelinde 2010 yılı için yeni projeler ve yeni iş alanlarına yönelik olarak 100′ün üzerinde yeni istihdam olanağı yaratılacak.

TÜRK TELEKOM

2009 yılında 2 bin kişilik alım yapan Türk Telekom, 2010 yılında da büyüme stratejisi kapsamında ihtiyaç duyulan pozisyonlar için işe alımlara devam edecek.

UNILEVER

Unilever İK’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Lennard Boogaard, şirkette işe alım rakamlarının her yıl iş hedefleri, öncelikler ve bölümler arası geçişler nedeniyle farklılık gösterdiğini belirtiyor. Ancak Management Trainee (MT) alımlarında bir kısıtlamaya gitmediklerini söylüyor. Geçen yıl 45 MT kabul eden şirket, bu yıl da bu rakamın altında kalmayacak MT alımı yapacak.

UNIVERSAL HOSPITALS GROUP

Universal Hospitals Group 2010 yılı içinde yapımları tamamlanan guruba bağlı 9 hastane için personel alımı yapacak. Universal Hospitals Group & Alman Hastanesi İnsan Kaynakları Direktörü Hicran Başer, bu hastaneler için ortalama personel sayısını 300 olarak öngördüklerini söylüyor.

UYUM A.Ş.

2010 yılı büyüme planları kapsamında, minimum altı yeni mağaza açacak olan Uyum Marketleri, 180 kişiyi farklı pozisyonlarda görevlendirmek üzere işe alacak.

VESTEL

2010′un sonuna kadar Ar-Ge departmanı başta olmak üzere tüm bölümler için 100′e yakın mühendis ve eleman almayı planlıyor. Vestel İK Direktörü Semih Süslü, bir yıla yayılacak olan işe alımların büyüme odaklı yatırımlara bağlı olarak sayısının değişebileceğine dikkat çekiyor. Yeni projelere bağlı olarak mavi yakalı çalışan sayısında da artış bekleniyor.

VODAFONE TÜRKİYE

2009′da gerçekleşen 162 kişiyi bünyesine kattı. İnsan kaynakları yatırımlarına 2010′da da aynı oranda devam edeceklerini vurgulayan Vodafone Türkiye İK’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Rengin Onay, adaylarda müşteri odaklılık, yenilikçilik, başarma hırsı ve azmi, yerel kökleri olan globallik anlayışı gibi yetkinlikler aradıklarını belirtiyor.

WATSON

Watson hem mağazalar hem de idari kadrolar için alım yapmayı planlıyor. 269 kişinin çalıştığı şirket aslında alımlarına 2009′un son aylarında başlamıştı. Watson İK Müdürü Burcu Yularcı, yeni açılacak mağazalar için güler yüzlü, mağazacılığı seven ve bu alanda uzun vadeli kariyer planlayan satış danışmanları istihdam etmeyi düşündüklerini söylüyor. Şirket ayrıca mağaza yöneticileri de arıyor.

YAPIKREDİ

Önümüzdeki dönem şube açılış planları doğrultusunda yaklaşık bin kişiyi istihdam etmeyi planlıyor. YapıKredi İK’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cihangir Kavuncu, 2010′da 60 şube açmayı tasarladıklarını ve işe alımların ağırlıklı olarak genel müdürlük pozisyonları için yapılacağını belirtiyor. Adaylarda ilk aradıkları özellik ise üniversite mezunu olmaları.

YILDIZ HOLDİNG

Yıldız Holding İK, Hukuk İşleri, Ticaret ve Medya Genel Müdürlüklerinden Sorumlu Grup Başkanı Melih Özuyar, 2010′da beyaz yaka istihdamının yaklaşık 450 – 550, mavi yakalı istihdamının ise 850 – 950 kişi arasında gerçekleşeceğini belirtiyor.

YKM

Bu yıl Ankara, Malatya ve İskenderun’da yeni mağazalar açmayı planlayan YKM, buralarda çalışacak 180 yeni eleman alacak. Planların dışında yeni açılacak mağazalarla alınacak eleman sayısının artabileceğini söyleyen yetkililer, üniversitelerden yeni mezun 30 öğrenciye de MT programı kapsamında yer vereceklerini ifade ediyor.

ZİRAAT BANKASI

2010 yılında yaklaşık 2 bin 500 kişiyi istihdam etmeyi planlayan Ziraat Bankası, servis görevlisi, uzman yardımcısı, müfettiş yardımcısı ve iç kontrolör yardımcısı pozisyonları için alım yapacak.

ZORLU ENERJİ

2010′da 110 kişiyi istihdam etmeyi planladıklarını söyleyen Zorlu Enerji Grubu İK ve Kurumsal İletişim Direktörü Tansel Varan genellikle mühendis, teknisyen/tekniker ve yeni projeler için yönetici pozisyonları ağırlıklı olmakla birlikte satın alma ve lojistik, mali işler birimleri için uzman seviyesinde personel alımı gerçekleştireceklerini belirtiyor.

ZORLU TEKSTİL

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, sektörün 2011′de kriz öncesi rakamlara kavuşacağını iddia ediyor. Zorlu Tekstil’de şu anda altı bin kişi istihdam ediliyor. Zorlu, geçtiğimiz yılın ikinci yarısından itibaren 2008 rakamlarına döndüklerini ve siparişlerin artması nedeniyle yeni makine yatırımı yapacaklarını vurguluyor. Bu da yeni eleman alımı yapacakları anlamına geliyor.

Büyüme devam ediyor ama rakam belirsiz

2010 – 2011 döneminde 102 bin 786 yeni alım yapacak 85 şirketin yanı sıra mevcut kadrolarını genişletmeyi düşünen bazı şirketler net rakamlar vermekten kaçınıyor. Görüşüne başvurduğumuz 18 şirket açılacak yeni şube ve mağazalarına göre istihdam rakamlarını karara bağlayacak. Bu şirketler şöyle sıralanıyor:

- ADİL IŞIK

- AMERİKAN HASTANESİ

- AYAKKABI DÜNYASI

- AYMAR

- DİA SA

- GARANTİ EMEKLİLİK

- GLAXO SMITH KLINE

- KERVAN FIDA

- ÖZGÖRKEY GIDA

- ROCHE

- SABANCI HOLDİNG

- SANKO

- SEZON PİRİNÇ

- ŞEKERBANK

- TÜRK TELEKOM

- VODAFONE TÜRKİYE

- WATSON

- ZORLU TEKSTİL

AVM’lerden 50 bin kişilik istihdam

2009′un son çeyreğinde 63 olarak açıklanan 2010 AVM projeleri, yatırımların askıya alınmasıyla 45′e kadar indi. Başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Samsun ve Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde açılacak AVM’lerde binlerce kişi istihdam edilecek.

Konservatif yaklaşımla bile bir AVM’nin ortalama bin kişiye iş imkânı yarattığı düşünüldüğünde, sektörün 2010 yılında yaratacağı istihdam oranının en az 45 bin civarında olacağı tahmin ediliyor. AVM’lerde ihtiyaç duyulan pozisyonlar ise yönetim ekibinden sonra güvenlik görevlisi, otopark sorumlusu, teknik eleman, satış – pazarlama sorumlusu, kasiyer ve temizlik elemanı, food – court çalışanı olarak sıralanıyor. Lise mezunları için de pek çok iş fırsatı yaratan AVM’lerin personel ihtiyacının yüzde 53′ünü, 25 yaş altı kişiler oluşturuyor. Yüzde 54 oranında kadın personelin ağırlıklı olduğu AVM’lerde özellikle satış elemanları arasında yüzde 94 oranında prim sistemi uygulanıyor

BOĞMACA,NEDENİ,NASIL BULAŞIR,BELİRTİLERİ,KLİNİK BİÇİMLERİ

BOĞMACA

Şiddetli öksürük nöbetlerinin görüldüğü akut solunum yolları enfeksiyonudur; komplikasyonları bazen çok ağır olabilir.

Boğmaca akut ve çok bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. En tipik özel­likleri solunum yollarında nezle ve üst üste gelen öksürük nöbetleridir. Öksü­rük kasılma nöbetleriyle birlikte gelebi­lir. Hastanın soluk alma sırasındaki iç çekişleri ötmeyi andırır.

NEDENİ

Boğmaca etkeni Bordetella pertussis adlı mikroorganizmadır. Haemophilus pertussis adı da verilen bu basil yu­murta biçimindedir; bağımsız hareket edemez, dış çevre koşullarına fazla da­yanamaz, ama solunum yolları ve bronş ağacının mukozasında rahatça üreyip gelişebilir. Hastaların konuşma ya da öksürme sırasında çevreye yaydıkları tükürük damlacıklarının solunmasıyla vücuda girerek solunum yolla­rına ulaşır. Boğmaca basili genellikle soluk borusu ya da gırtlak mukozasına yerleşerek lezyon oluşturucu etkisini göstermeye başlar. Zedelenen mukoza­nın tepkisi iltihap ve bol miktarda mu- kus salgılamaktır. Bu arada ölen mik­ropların parçalanmasıyla çok zehirli bir madde (toksin) de açığa çıkar. Bu madde bronş dallarına zarar verir; buradaki sinir uçlarını zedeleyerek uyarır ve tıkayıcı öksürük nöbetlerini başla­tır. Toksinlerin açığa çıkması düzensiz olduğundan nöbetler de düzensizdir. Her ikisini de belirleyen basilin yaşam çevrimidir.

NASIL BULAŞIR?

Boğmaca basilinin tek konağı insandır; hastalık yalnızca solunum ağacının sal­gılan, özellikle de tükürük ve burun yutak mukusu aracılığıyla bulaşır. Has­talığın bulaşıcılığı başlangıçtaki akıntılı ya da nezleli dönemden öksürük nöbet­lerinin görüldüğü ilk 4 hafta boyunca sürer. Bulaşma doğrudandır; hastanın özellikle öksürük nöbetleri sırasında, ayrıca konuşma ve aksırmayla çevreye yaydığı mikropların solunmasıyla ger­çekleşir. Hastanın çamaşırları ve kul­landığı eşya aracılığıyla dolaylı bulaş­ma olasılığı bulunsa bile B. Pertussis dış ortamda çok dayanıksız olduğundan bu olasılık çok düşüktür.

Kızamık ve kızıl gibi boğmaca da kalabalık yerleşim yerlerinde ve kent­lerde salgınlar yapabilen bir hastalık­tır; genellikle kalabalık ortamlarda en­feksiyon kaynakları her zaman bulun­duğu ve insanlar hastalanmaya daha yatkın oldukları için salgınlar ortaya çıkar. Hastalığın kalıcı bir bağışıklığa neden olması, küçük merkezlerde aralıklı olarak görülürken bu zaman dilim­lerinde küresel düzeyde salgınların sür­mesini açıklar. Boğmaca bir toplulukta bir kez ortaya çıktığında, bütün alıcı kişiler hastalanır. Bu insanların hepsin­de kalıcı bir bağışıklık geliştiğinden enfeksiyonun bulaşabileceği kişilerin yeni doğumlarla topluluğa katılması için belirli bir süre geçmesi gerekir. Boğmaca en çok iki ile altı yaş arasın­daki çocuklarda görülür, ki yaşından küçük çocuklar arasında görülme sıklı­ğı da oldukça yüksektir. On yaşından sonra ise gittikçe seyrekleşir ve eriş­kinlik evresinde ancak tek tük olgulara rastlanır.

Hastalığa özgü klinik belirtiler baş­langıçtaki akıntılı dönemde henüz orta­ya çıkmamıştır. Oysa bu dönemde hasta öksürükle sürekli ve çok miktarda basil çıkardığından bulaşma çok kolaydır.

Bulaşıcılık belirtilerin açık görüldü­ğü tipik öksürük nöbetleri döneminde azalır; hastalığın yedinci haftasında ise bütünüyle biter.

BELİRTİLERİ

Hastalığın 10-15 günlük kuluçka döne­mi tümüyle belirtisiz geçer. Bu sürenin sonunda da hastalık oldukça yanıltıcı biçimde başlar; boğmacaya özgü belirti­ler yerine soğuk algınlığı, hafif ateş, kı­zarmış ve sulanmış gözler görülür. Ço­cuğun boğazı kırmızıdır, burnu akar ve kuru bir öksürüğü vardır; genel durumu iyidir; her şey sıradan bir soğuk algınlı­ğını düşündürür. Ama zamanla iyileşe­ceği yerde boğmaca tanısı konmasını sağlayacak belirtileri vermeye başlar. Bu başlangıç döneminin ilk altı-yedi gününe “akıntılı dönem” ya da “nezle dönemi” denir. Bu dönemin sonuna doğru öksürük daha kuru, inatçı ve hı­rıltılı hale gelir; geceleri artar. Çocuk gecede ancak birkaç saat uyuyabildiğinden huzursuz, hırçın ve sinirlidir; sürek­li acı içinde görünür. İkinci haftanın so­nunda hastalığın en tipik dönemine ula­şılır. Bu dönemde görülen öksürük nö­betleri art arda gelir ve bu hastalığa öz­güdür. Öksürük nöbetleri üç-dört hafta boyunca, hatta bazen daha uzun süreyle tek belirti olarak kalır. Başlangıçta daha çok olmak üzere nöbetler gün boyunca değişik sıklıkta ortaya çıkar; süresi ve şiddeti hastadan hastaya değişir; birden­

bire başlar; başlama nedeni ağlama, be­densel güç harcama, şiddetli bir heye­can ya da yemek yutma olabilir. Çocuk bazen nöbetin başlayacağını önceden hisseder, yaptığı işi bırakır ve birkaç sa­niye şaşkınlık içinde bekler. Nöbet ge­cikmez. Beş, altı, on öksürük nöbeti art arda gelir. Çocuk birkaç saniye soluğu­nu tutar, sonra çok derin bir soluk alır. Hava gırtlaktan geçerken öter gibi derin bir ses çıkar. Bu ses boğmacaya özgü­dür.

Özellikle şiddetli nöbetlerde hasta­nın yüzü kırmızı-mor bir renk alır; dili dışarı fırlar; gözleri kızarır ve sulanır. Çocuk yatak örtülerini sıkıca tutarak ya­tağın üstüne oturur ya da oynuyorsa bir dayanak arayarak durur; derin bir acı içinde gibidir. Öksürük nöbeti kısa süre­de geçer. Öksürük hafifleyerek kaybo­lur ve ateşi yüksek olmayan küçük has­ta hiçbir şey olmamış gibi normale dö­ner. Bununla birlikte art arda gelen ya da yemek sırasında ortaya çıkan öksü­rük nöbetleri kusma ve aşın terleme ya­par. Tipik öksürük nöbetleri dönemi da­ha önce belirtildiği gibi uzun sürer; bu nedenle ninelerimizin zamanında boğ­macanın iyileşmesi için dokuz ay geç­mesi gerektiğine inanılırdı.

İyileşme döneminin başlıca özellik­leri nöbetlerin seyrekleşmesi, öksürü­ğün azalması ve kusmanın görülmeme­sidir. Zamanla nöbetlerin yerini aralıklı, tek tük öksürükler alır. Bu dönemde hastanın genel durumu düzelir. Kusma görülmediğinden beslenme rahatlar. Gece uykusu öksürük nöbetleriyle bö­lünmez. Çabuk sinirlenme, hırçınlık be­lirtileri de yok olur. Ortalama 2-3 hafta süren bu dönemin sonunda hasta iyile­şir.

Fazla şiddetli olmayan olgularda boğmaca ortalama 8-10 hafta sürer. Boğmacanın yanı sıra bir başka enfek­siyonun daha başlaması nöbetlerin yi­nelenmesine ve hastalığın uzamasına yol açar. Boğmaca geçiren kişiler iyi­leştikten bir süre sonra da nezle gibi sı­radan bir solunum yolları iltihabına tu­tulduklarında boğmacaya özgü öksürük görülebilir. Bu olgularda boğmacanın yineleme olasılığına karşı bakteriyolo­jik inceleme gerekir.

KLİNİK BİÇİMLERİ

Boğmacada, klinik belirtilerin şiddeti ve süresi değişebilir. Ama hastalığın bunun dışında da bazı tipik klinik tablo­ları vardır.

• Örtük boğmaca – Özellikle erişkin­lerde, büyükçe çocuklarda ya da bağı­şıklığı olan kişilerde görülür. Öksürük hırıltılı olabilir, ama boğmacının tipik öksürük nöbeti dönemindeki özellikleri taşımaz; gene de ender olarak bu tür nöbetler görülebilir. Örtük boğmaca ge­nellikle gözden kaçar ve bu durumda bulaşmayı önlemek için yeterli önlem alınmayabilir. Akciğer komplikasyonları sonucunda da boğmacanın tipik nö­betleri görülmez.

• Aksırma nöbetleri- Hastalığın ağır ve hastayı çok zayıf düşüren bir biçi­midir. Boğmacanın bu biçiminde öksü­rük yerine 2-3 dakika süren aksırık nö­betleri görülür. Hastanın burnu akar, bazen de kanar; yüzünde belirgin kan toplanması vardır. Aksırma nöbetleri öksürük nöbetinin başlamasından ön­ceki birkaç gün içinde ya da bir hafta boyunca görülür. Süt çocuklarında daha yaygındır.

KOMPLİKASYONLAR

Boğmaca bir dizi ikincil hastalığa yol açabilir. Bunların solunum sisteminde ortaya çıkan en önemlisi zatürreedir. Zatürree doğrudan doğruya basil ve tok­sinlerin etkisiyle gelişir.

Biraz şiddetli olan bütün boğmaca olgularında hafif bir akciğer amfizemi görülür. Akciğerlerin göğüs boşluğuna bakan yanlarındaki hava keseciklerinin parçalanmasıyla mediyastin amfizemi gelişebilir. Akciğer zan boşluğuna hava girmesi ise kendiliğinden (spontan) pnömotoraksa yol açar.

Boğmacanın ardından solunum sis­teminde bronş genişlemesi (bronşektazi), akciğerde bağdoku artışı (fibroz) ve akciğer amfizemi gibi sorunlar görülür. Solunum sisteminde doğrudan boğmaca etkeninin yol açtığı komplikasyonlarının dışında başka bakterilerin eklenme­siyle de bronşit ve bronş-akciğer iltiha­bı (bronkopnömoni) görülebilir; buna süper enfeksiyon denir.

Kalpte özellikle sağ karıncıkta ol­mak üzere bir genişleme, ardından da akciğer kan basıncının yükselmesine bağlı büyüme görülebilir.

İkincil bakteri enfeksiyonlarına bağ­lı olarak çoğu kez ortakulak iltihabı ge­lişir ve iltihap irinleşme eğilimindedir. Yineleyen şiddetli öksürük nöbetlerin­den sonra, tanı açısından büyük v ger taşıyan konjunktiva altı kanamalar gö­rülebilir. Nöbet sırasında ağız boşluğun­dan dışarı çıkan dilin alt kesicidişler üzerine bastırılması sonucunda dili ağız tabanına bağlayan bağ (frenulum) zede­lenir ve bu bölgede hastalığa özgü ülserler oluşur. Burun kanamalarına göre­ce sık, kulak kanamalarına ise çok daha seyrek rastlanır.

Göz kapakları ve ağız çevresindeki şişme (ödem), toplardamarların yanı sı­ra lenf damarlarında da göllenme, yani lenf akışında da bozulma bulunduğunu gösterir.

Boğmaca çeşitli sinir sistemi komplikasyonlarına yol açar. Özellikle ço­cuklarda sık görülen havale nöbetleri genellikle iz bırakmaz. Önemli bir sinir sistemi komplikasyonu olan beyin ilti­habı (ensefalit) ise iyileştikten sonra

değişik derecede iz bırakır; ruhsal ge­lişmede gecikme, sara ve göz bozuk­lukları yağabilir. Omurilik iltihabı (miyelit), çoklu sinir iltihabı (polinevrit) ve lenfositer beyin zarı iltihabı (lenfositer menenjit) daha seyrek görülür. Bu bozuklukların oluşum süreçleri günü­müzde de tartışılmakta ve alerji- bağışıklık sistemiyle ilgili olduğu sanılmaktadır. Öksürük sırasındaki zorlan­ma özellikle süt çocuklarında göbek ve kasık fıtıkları ile makat sarkmasına yol açabilir.

• Eşlik eden hastalıklar – Boğmaca döküntülü çocuk hastalıkları gibi bazı başka hastalıklarla birlikte görülebilir. Kızamıkla birlikte ya da art arda görül­mesi akciğer komplikasyonlarının geli­şimini kolaylaştırır. Geçmişte boğma­canın veremle birlikte bulunması çok korkutucu kabul edilirken günümüzde o ölçüde tehlikeli sayılmamaktadır. Bu­nunla birlikte aktif bir akciğer veremine eklenmesi hastalığı olumsuz etkiler.

TANI

Boğmaca özellikle tipik belirtilerinin görülmediği başlangıç evresinde çok bulaşıcıdır. Bu nedenle erken tanı koy­mak çok önemlidir. Böylece hastalar çevreden ayrılarak hastalığın yayılması önlenebilir. Hastalık tekil olgular halin­deyse erken aşamada saptanıp önlem alınabilmesi zordur; salgın durumunda ya da nöbetlerin belirdiği dönemde ise hekimin işi bir ölçüde kolaylaşır. Anne­nin öksürükleri ayrıntılı olarak betimle­mesi, öksürük nöbeti sırasında gözde konjunktivada küçük kanamaların ya da dilin ağız tabanına bağlandığı bölgede küçük yaraların saptanması tanıya yar­dımcı olur. Hafif olgularda tanı daha güçtür; uzun süreli ve hastalığın tipik özelliklerini taşımayan bir öksürük göz­lenir. Yeni doğanda görülen ve tipik ol­madığı için zor tanınan boğmaca, öksü­rük nöbetleri kadar bronş-akciğer iltiha­bı komplikasyonu açısından da tehlike­lidir. Öksürükten çok aralıklı aksırma nöbetlerinin geldiği iyi gidişli olgularda da tanı güç konabilir.

Erken tanı amacıyla nöbeti başlat­maya yönelik bazı basit girişimlerde bulunabilir; örneğin sol başparmakla soluk borusuna bastırılabilir ya da bir kaşık sapıyla küçük dil uyarılabilir.

Eğer kısa süre önce hasta kendiliğinden bir nöbet geçirmişse bu girişimle nöbeti uyarmak olanaksızdır; çünkü nöbet sonrasında dokuların uyarıya yanıt ver­mediği yaklaşık 1/2-1 saatlik bir “ölü dönem” yaşanır.

BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)

Büyük ölçüde hastanın yaşına bağlı ol­mak üzere boğmaca genellikle erişkin­lerde ve büyük çocuklarda daha iyi gidişlidir. Ölüm oranı bir yaşma kadar hastalığa yakalanan arasında yüzde 25, bir ile iki yaş arasında ise yüzde 10′dur. Boğmaca bebeklik çağında çok ağır, çocukluk çağında ve erişkinlerde iyi huylu bir hastalıktır.

TEDAVİ

Küçük hastalarda genellikle daha şid­detli geçen boğmaca, yeni tedavi yön­temleri sonucunda artık daha hafif geçi­rilmektedir. Tam ve etkili bir tedavi üç.Boğmacadan sonra dinlenme dönemi için dağ havası çok uygundur.

öğeyi içerir: Haemophilus pertussis’e karşı antibiyotikler; bronş mukozasının şiddetli iltihabına karşı kortizonlu ilaç­lar; şiddetli nöbetlerde öksürüğü ve sinir sistemini yatıştıran ilaçlar. Bağışıklığı yüksek, yani daha önce boğmaca geçir­miş ve Haemophilus pertussis’e karşı antikorlar geliştirmiş insan serumunun kullanılması hastalığı önlemekte ve ha­fifletmekte etkilidir; bu nedenle de özel­likle çocuk hastalarda çok yararlı olur.

Boğmacalı çocuk sorunlu bir hasta­dır. Eğer arkadaşları bu hastalığı geçirmemişse bir süre arkadaşlarından ayrı kalacak, ama nöbetler dışında tümüyle iyi olacağından ve oynamak isteyece­ğinden arkadaşlarından ayrılmaya da­yanamayacaktır. Ruhsal gerginliğini ve nöbetlerini hafifletmek, ayrıca yemekle bağlantılı kusmanın yol açtığı iştahsızlı­ğı azaltmak için hastanın açık havada uzun yürüyüşler yapması çok yararlıdır. Yürüyüş çocuğun çevresine dalmasını ve yatışmasını sağlar. Nedeni bilinme­mekle birlikte uçak yolculuğu da yarar­lıdır; uçak yolculuğunun hastalığın ruhsal yönünü etkilediği ve özellikle duyar­lı çocuklarda duygusal bir şok etkisi yaptığı sanılmaktadır.

• Komplikasyonların tedavisi

- Yeniden etkinleşen verem. Boğmaca eski bir verem odağını yeniden etkinleştirebilir. Tüberkülin testleri olumlu so­nuç veren hastaların 8 hafta süreyle verem tedavisi görmeleri gerekir.

- Bronş-akciğer iltihabı. Boğmacada yapılan radyolojik inceleme her zaman ikincil olarak gelişmiş bir zatürreeyi göstermez ve bu durumda antibiyotik tedavisini uzatmak gerekmeyebilir. Hastalık komplikasyonsuzsa öksürük nöbetleri arasında, solunum yetmezliği belirtileri de görülmez. Tipik hırıltılı so­luma seslerinin (rai) duyulması ise ikin­cil olarak gelişmiş bir zatürreenin gös­tergesidir.

- Ortakulak iltihabı. Boğmacada bakteri kökenli ikincil ortakulak enfeksiyonları sık görülür. Antibiyotik verilmemiş has­talarda iltihap etkeni bakteriler genellik­le pnömokok, Haemophilus influenzae ya da streptokoklardır. Kulak iltihabı antibiyotik tedavisi sırasında gelişirse, irini akıtmak için iğneyle emme uygula­ması gerekebilir. Böylece alman örnek­ten kültür yapılır; antibiyogram ile en uygun ve etkili antibiyotik saptanarak tedaviye geçilir.

- Akciğer sönmesi. Boğmacanın akci­ğerde en sık rastlanan komplikasyonlarından biri özellikle sağ üst lobda görü­len sönmedir (atelektazi). Boğmacanın tipik öksürük nöbetleri dönemi geçtik­ten sonra, göğse etkili bir fizik tedavi uygulanır. Akciğerdeki sönme genellik­le üç hafta içinde kendiliğinden iyileşir; üç haftadan uzun sürerse, bronkoskopi gerekebilir, ama antibiyotik tedavisinin uzatılması gerekmez. Öbür komplikasyonlar. Boğmacada kanamalara sık rastlanır. Kanama en çok gözküresi çevresindeki gözakında, burunda ve dışkıda görülür. Beyin zar­ları (örümceksizar ve sertzar) altına ka­namalar ise çok enderdir. Öksürük nö­beti sırasında alt kesicidişlerin bastır­masıyla dilin ağız tabanına bağlandığı yerde ülserler oluşabilir; bu yaralar kendiliğinden iyileşir. Şiddetli öksürük nöbetlerinden sonra ortaya çıkabilen zehirlenmeye bağlı havale nöbetleri uy­gun ilaçlarla tedavi edilir.

• Mikrobun bulaşmış olabileceği kişi­lerin tedavisi – Hastalığın bulunduğu çevrede yaşayan mikrobu almış olabile­cek kişilere hastalara önerilen dozda antibiyotik verilir. Eğer aktif hastalık çevresinden hemen uzaklaşmışsa koru­yucu antibiyotik tedavisi beş gün sürdü­rülür. Kişi hastayla aynı evdeyse teda­vinin en az 7-10 gün sürdürülmesi öne­rilir. Altı yaşından küçük aşılanmış ço­cuklara boğmacaya karşı aşı tekrarı ya­pılır; bu tetanos, boğmaca ve difteriye karşı üçlü aşı biçiminde de olabilir. Boğmaca basiliyle karşılaşan kişilerde antibiyotik tedavisinin ne ölçüde etkili olduğu konusunda yeterli araştırmaların yokluğuna karşın günümüzde bu önlem zorunlu kabul edilmektedir.

Genel önlemler – İlk bir-iki yaşından sonra boğmacaya yakalanan çocukların büyük bölümü ikincil bir sorun geliş­meden iyileşir. Tedavi evde yapılabilir. Eğer hava uygunsa çocuk açık havada ve güneşte kalmalıdır. Çevreden ayrı tutulması gerekir, ama daha önce boğ­maca geçirmiş çocuklarla oynayabilir. Kusma genellikle mukusun mekanik et­kisine bağlıdır. Yemeklerin çocuk kus­tuktan sonra verilmesi beslenmeyle il­gili bozuklukları en aza indirebilir. Ço­cuğun beslenmesini sağlamak için her yol denenmelidir. Bol vitaminli ve ko­lay sindirilebilir besinler verilmeli, kı­zarmış ekmek ve kraker gibi kuru yiye­ceklerle soğuk içeceklerin nöbeti başla­tabileceği unutulmamalıdır. Yiyecekler

azar azar, günde 5 öğün halinde veril­melidir. En uygun besinler sütte pişmiş tahıllar, muhallebiler, tatlandırılmış süt, et, sebze ve meyve püreleri, yumurta ve bol vitaminli yiyeceklerdir. Aşın etkin­lik önlenmelidir, çünkü hem öksürük nöbetlerini başlatabilir, hem de uyku­suzluk ve kilo kaybına yol açabilir. Hastalığın şiddetinden bağımsız olarak özel bakım ve dikkatin boğmacadaki kadar önemli olduğu hastalıklar azdır. Bir yaşından küçük çocuklar ikincil en­feksiyonların gelişmesini önlenmek için çevreden ayrı tutulmalıdır. Öksü­rük nöbetlerini azaltmak için oda sıcak­lığının değişmemesi sağlanmalıdır. Hastanın odası iyi havalandırılmalı, ay­rıca toz, duman, aşın uyancı etkenler ve ani sıcaklık değişimleri önlenmeli­dir. Nöbetler sırasında bebek ve küçük çocuklar oturur durumda tutulmalıdır. Böylece nöbetler daha hafif geçer ve solunum yollarına besin ya da tükürük kaçması önlenir. Biberonla süt verilir­ken bebek kaldırılmalı ve rahat olmalı­dır.

KORUNMA

Boğmacanın bildirimi zorunludur. Hastaların çevreden ayrılması genellikle zor olmakla birlikte bulaşma olasılığı yüksek kişileri korumak için kesinlikle uygulanmalıdır. Öksürük nöbetlerinin kesilmesinden 15 gün sonra çocuk oku­la gidebilir. Boğmacalı hastalarla ilişki­si olan çocuklar da en az 15 gün okula gitmemelidir. Hastalık sırasında bulaşı­cı olabilecek her tür eşyanın mikroplar­dan arındırılması gerekir. Boğmacaya karşı en etkili koruyucu önlem ise öl­dürülmüş boğmaca mikroplarıyla hazır­lanan aşıdır. Bütün çocuklara yapılması gereken boğmaca aşısı genellikle difte­ri ve tetanos aşılarıyla birleştirilerek uygulanır. Aşılama görece kısa süreli koruma sağladığı için, bazı uzmanlar 4- 6 yaşından sonra aşı tekrarlarının ge­reksiz olduğu görüşündedir; bu yaştan sonra hastalık zaten hafif geçer. Yeni- doğanın anneden bağışıklık almadığı (ya da çok zayıf bir bağışıklık aldığı) hatırlanarak salgın koşullarında bebeği alışıldığı gibi 2 aylıkken değil, 4-6 haf­talıkken ya da çok gerekirse doğumdan sonraki ilk günlerde aşılamak uygun­dur

BEYİN TÜMÖRLERİ,GÖRÜLME SIKLIĞI,NEDENLERİ,BELİRTİLERİ, Baş ağrısı,Beyin kabuğu,

BEYİN TÜMÖRLERİ

Kafaiçi tümör dendiğinde, anatomik ve klinik açıdan kafatası boşluğunun içinde gelişen ve beyin dokusuna yerle­şen ya da beyne dışarıdan baskı uygula­yan bütün kütleler anlaşılır. Bunlar hem dar anlamda tümörleri (neoplaziler), hem granülomları (tüberkülom, gom), hem de asalak kistleri içerir.

Kafaiçi tümörleri sinir dokusunun kendi unsurlarından ve bu doku dışın­daki unsurlardan (damar ve beyin zarı tümörleri) kaynaklanabilir. Başka or­ganlardaki tümörlerin (sarkom, karsinom) yayılımıyla oluşan odaklar da sık görülür. Sinir dokusundan kaynaklanan tümörler, hücre tipine ve olgunluk de­recesine göre büyük bir çeşitlilik göste­rir.

GÖRÜLME SIKLIĞI

Beyin tümörlerinin görülme sıklığı 100 bin kişide 3,8 ile 5,1 arasında değişir. Kansere bağlı ölümlerin yüzde 2,7′si beyin tümörlerinin sonucudur; ölüm endeksi her 100 bin kişide, erkeklerde 3,3, kadınlarda ise 2,3′tür. Beyin tü­mörleri çocukluk çağında kan kanser­leri ve kötü huylu lenfomlardan sonra en sık görülen tümör grubunu oluştu­rur; bu yaşlarda rastlanan kötü huylu tümörlerin yüzde 20-25′i beyin tümör­leridir.

NEDENLERİ

Travma, virüs, ailevi yatkınlık gibi et­menleri ortaya çıkarmaya yönelik çalış­malar varsa da, bu tümörlerin kökeni halen bilinmemektedir. Bazı tümörler belirgin bir biçimde “embriyonal” ve “doğumsaldır; bazıları ise yaşamın ile­ri evrelerinde ortaya çıkar.

BELİRTİLERİ

Kafaiçi tümörleri iki tür belirtiye neden olur. Birinci gruptakiler genel belirtiler olarak adlandırılır. Bunlar, yerleşimleri neresi olursa olsun bütün kafaiçi tü­mörleri açısından ortak belirtilerdir. İkinci grup belirtiler ise tümörün yerle­şimine bağlıdır. Bu belirtiler tümörün yıkıma uğrattığı beyin bölümlerinin saptanmasında yararlı olurlar. Bunlar tümörün beyindeki yerleşiminin belir­lenmesine yardımcı olduklarından yer­leşim belirtileri olarak adlandırılır. Be­yin tümörünün kesin tanısı, iki tür be­lirti birlikte görüldüğünde konabilir; ama bir grup ötekinden daha belirgin olabilir. Bazı olgularda genel belirtiler uzun süre görülmeyebilir; bunlar ancak tümör büyüdükten sonra ortaya çıkar­lar. Beynin kabuk (korteks) bölümü gi­bi baskıya ve zedelenmelere çok duyar­lı bölgelerine yerleşen tümörlerde bu özellik görülür. Bazı olgularda ise yal­nız genel belirtiler tabloya egemendir; yerleşim belirtileri ya çok hafiftir ya da hiç görülmez. Bunlar ancak dikkatli, sa­bırlı ve ayrıntılı incelemelerle saptana­bilir. Bu olgularda tümör tanısı genel belirtilerin özellikleri, şiddeti ve hasta­lığın seyri dikkate alınarak konur; tü­mörün yerleşiminin klinik tanısı, yerel belirtiler saptanamadığı durumlarda yaklaşık olarak yapılabilir.

Alın ve sağ şakak loblan eskiden beynin “sessiz bölge”si kabul edilirdi. Bunun nedeni bu bölgelerin, yan kafa ve art kafa loblan gibi hareket ya da duyu işlevlerinin merkezi olmamalarıdır. Do­layısıyla tümörün bu bölgelere baskısı uzun süre belirtisiz seyredebilir. Sinir sistemi muayenesi temelinde tümör ta­nısı sağlayan yöntemlerin geliştirilme­siyle, “sessiz bölge” tümörlerinin de yerlerini az çok belli eden belirtiler ver­dikleri kanıtlanmıştır. Zihinsel uyuşuk­luk gibi ruhsal kökenli genel belirtile­rin, yerleşim belirtilerini maskelemesi tanıyı güçleştirebilir. Başka bir deyişle, bilinci bulanık durumda olan hasta, he­kimle yeterli işbirliği yapamaz ve çok hassas olan bu belirtilerin yakalanması olanaksızlaşır.

Yerleşim belirtileri, her zaman tü­mörün yerleştiği bölgeyi doğrudan göstermeyebilir. Tümör yakınındaki bir be­yin alanına baskı yaparak bu bölgeye bağlı belirtilerin öne çıkmasına neden olabilir. Ayrıca birincil olarak tuttuğu alanın uzak bölgelerle ilişkisini sağla­yan birleştirici lifleri keserek bununla ilgili belirtilere neden olabilir (en bili­nen örneği alın lobu tümörlerinde, be­yincik lezyonlarının tipik belirtilerinin görülmesidir). Tümör kafa sinirlerine uzaktan baskı yapabilir. Örneğin, şakak lobu tümörleri aşağı doğru baskı yapa­rak beyin sapını ve buradan çıkan kafa sinirlerini etkileyebilir. Tabloya tümö­rün bulunduğu beyin yarıküresinin ileri derecede ödemli olması da eklenir. So­nuç olarak, beyin tümörlerinin yerel be­lirtileri, yalnızca tümörün geliştiği böl­genin tutulmasının doğrudan yansıması değil, aynı zamanda uzak etkilerin de bir sonucudur.

• Genel belirtiler – Bu belirtiler kafaiçi basınç artmasına bağlıdır; gerek tümör kütlesinden, gerek beyin-omurilik sıvısı dolaşımındaki bozukluklardan kaynak­lanırlar. Aynı belirtiler, beyin-omurilik sıvısının aşırı üretimine ve sıvı akımı­nın engellenmesine (tıkayıcı hidrosefali [beyin karıncıklarında aşırı beyin- omurilik sıvısı birikmesi]) bağlı olarak kafaiçi basınç artmasının söz konusu olduğu hastalıklarda da görülür. Bu be­lirtilerin hepsine birden kafaiçi basınç artışı sendromu (KİBAS) adı verilir.

Genel belirtilerin en önemlileri baş ağrısı, kusma ve papilla (kör nokta) stazıdır. Bunlara daha seyrek görülen ama oldukça anlamlı olan zihinsel uyuşuk­luk, uykuya eğilim ve nabız azalmasını da eklemek gerekir.

- Baş ağrısı. En sık ve en erken görü­len belirtidir, genellikle şiddetlidir. Sü­rekli olabilir, seyrek olarak da başlan­gıç evresinde nöbetler halinde gelir. Bazı olgularda yoğun ve yırtıcı özellik­te, bazılarında ise daha hafif nöbetler biçimde gittikçe şiddetlenerek seyreder. Genellikle art kafa çukuru tümörlerinde, öteki bölgelerdekine oranla daha erken ve şiddetlidir. Bu tümörlerde belirtiler genellikle ani ve çok şiddetli baş ağrısı ile başlar. Tümör kütlesinin dördüncü karıncığa yaptığı baskı sonucu beyin- omurilik sıvısı dolaşımının engellenme­si (hidrosefali) KİBAS yaparak kusma­ya neden olur.

Baş ağrısı yaygın, ya da yerel özel­likte olabilir. Ağrılı alan seyrek olarak tümörün yerine uyar. Ağrı yalnızca tü­mörün bulunduğu beyin yarımküresini doğru olarak gösterir. Beyincik tümör­lerinde ağrı, genel kural olmamakla bir­likte, daha çok alın bölgesindedir. Tü­mörün yerleşimine uyan ağrı, genellikle kafatası duvarına doğrudan baskı yapan yüzeysel tümörlerde görülür. Kafatasına baskı uygulama ya da vurma genellikle ağrıyı şiddetlendirir.

Baş ağrısının şiddeti vücudun konu­muna göre değişebilir; genellikle dik durulduğunda şiddetlenir, yatıldığında azalır.

- Kusma. Kafaiçi basınç artmasına bağ­lı kusma yemeklerle ilgili değildir; bu­lantı görülmez, fışkırma biçimindedir. Bu özellikleri nedeniyle beyin kökenli kusmaya kolay kusma (bulantısız kus­ma) da denir; ama bu özelliklerin deği­şiklik gösterdiği de olur. Beyin kökenli kusma daha çok sabahlan aç karnına görülür. Bazı olgularda yemeklerden ya da biraz su içtikten sonra bulantıyla da ortaya çıkabilir ve halsizlik yaratabilir. Vücudun duruşundaki değişiklikler baş ağrısı gibi bulantıyı da etkiler.

Beyin kökenli kusma, artkafa çuku­ru tümörlerinde öteki bölgelerin tümör­lerine oranla daha sık görülür.

- Papilla stazı. Kafaiçi tümörlerinin he­men hepsi gözde papilla (kör nokta) de­ğişikliklerine yol açar. Papilla şişip dı­şarı doğru kabarırken kenarları silinir, çevresindeki ağtabaka damarları dirsek biçiminde bir çıkıntı yapar. Artkafa çu­kuru tümörlerinde, papilla stazı ile bir­likte ağtabakada kanama odaklan da sık olarak görülür.

Tek yanlı papilla stazı, ön kafatası çukurundaki bir tümörün belirtisidir. Özellikle alın lobunun alt yüzünün tü­mörlerinde saptanan ve gözlerde ortaya çıkan bir sendrom, her olguda görülme­se de yerleşimle ilgili önemli bir belirti­dir. Bu olgularda tümörün bulunduğu taraftaki gözde birincil optik atrofi (do­ku gerilemesi), karşı taraftaki gözde ise papilla stazı görülür. Optik atrofi tümö­rün doğrudan görme siniri liflerine yap­tığı baskıya bağlıdır; papilla stazı ise kafaiçi basınç artmasının bir sonucudur.

- Nabzın seyrekleşmesi. Seyrek görülen bir belirtidir. Tanı açısından değeri ge­nellikle abartılmıştır. Bulunması başka genel belirtilere anlam katar, bulunma­masının ise bir önemi yoktur. Daha çok artkafa çukuru tümörlerinde gözlenir; büyük bir olasılıkla vagus sinirinin soğanilikteki çekirdeklerinin baskıya uğ­ramasına bağlıdır.

- Baş dönmesi. Baş hareketleri ile uyarı­lan öznel ya da nesnel baş dönmesi be­yincik ve işitme siniri tümörlerinde gö­rülür. Başka bölge tümörlerinde gözle­nen geçici bilinç bozuklu­ğu, baygınlık ve ani fena­laşma gibi yakınmalar hasta tarafından yanlışlıkla baş dönmesi olarak tanımla­nabilir. Baş dönmesi yal­nızca bu anlamda genel be­lirtiler arasında sayılabilir. Ayrıca beyin yarıküreleri­nin tümörlerinde gerçek baş dönmesi de görülebi­lir.

- Çırpınma nöbetleri. Es­kiden genel belirtiler ara­sında sayılan çırpınma nö­betleri aslında kafaiçi ba­sınç artmasına bağlı değil­dir. Jackson sarası nöbetleri hemen her zaman tümörün beyin kabuğunu (korteks) ze­delediğini gösterir. Vücudun bü­tününü tutan çırpınma nöbetleri beyin yarıkürelerinin başka bölümle­rinde, özellikle şakak lobu tümörlerin­de ortaya çıkar. Şakak lobunun sara tipi

çırpınma nöbetlerinin gelişimindeki önemi iyi bilinir. Beyin tümörü olgula­rında ortaya çıkan yaygın çırpınma nö­betleri tümörün yerel bir belirtisi ola­rak kabul edilmelidir. Kafaiçi basınç artmasının erken ve ağır olduğu artkafa boşluğu tümörlerinde çırpınma nöbeti çok seyrek görülür. Oysa şakak lobu tümörlerinde, çırpınma nöbetleri kafai­çi basınç artması belirtilerinden çok önce (bazen yıllarca önce) ortaya çıka­bilir.

- Zihinsel uyuşukluk. Zihinsel uyuşuk­luk duygularda kabalaşma, algılamada gecikme ve düşünsel işlevlerde yavaş­lama biçiminde ortaya çıkar. Hasta ka­yıtsız, apatik (duyumsamaz) ve dikkat­siz görünür; kavrama yeteneği azalmış­tır ve soruları geç yanıtlar. Zihinsel uyuşukluk beyincik tümörlerinde az görülür, alın lobu başta olmak üzere beyin yarıkürelerinin tümörlerinde de­ğişmez bir belirtidir. Ama alın lobu tü­mörlerinde zihinsel uyuşukluktan çok daha şiddetli ruhsal bozukluklar gözle­nir. Daha çok zihinsel uyuşukluk görü­len olgularda esneme sık rastlanan bir belirtidir.

Özet olarak, kafaiçi tümörlerin be­lirtileri baş ağrısı, kusma, papilla stazı, nabzın seyrekleşmesi ve zihinsel uyu­şukluktur. İlk üçü özellikle artkafa boş­luğu tümörlerinde sık rastlanır, erken ortaya çıkar ve ağır bir tablo oluşturur; zihinsel uyuşukluk ise beyin yarıkürele­rinin tümörlerinde yaygındır.

- Odaksal ve yerel belirtiler. Tümör kütlesi, genel belirtilerin yanı sıra yer­leşime bağlı özgül bozukluklara da ne­den olur.

Beyin kabuğundan kaynaklanan bozukluklar-

En sık örülen sendromlar şunlardır:

- Rolando sendromu. Beynin Rolando yarığı olarak da bilinen orta oluğu, ha­reket ve duyu merkezlerini birbirinden ayırır. Rolando sendromu tümörün kar­şısındaki beyin yarıküresinde görülen kasılma ile birlikte ortaya çıkan güç azalması (spastik hemiparezi) biçimin­deki hareket bozukluklarıdır. Bazen gö­rülen basit yerel felçlere, bacaklarda kollara oranla daha çok rastlanır. Öz­gün bir belirti de kısmi çırpınma nöbet­leridir. Duyu bozuklukları ise daha az görülür ve daha geç ortaya çıkar.

- Alın lobu sendromu. Bu sendromu oluşturan belirtiler, kas gerginliği deği­şiklikleri; ekstrapiramidal sistem belir­tileri; genellikle bir çırpınma nöbetinin başında görülen, göz ve başın birlikte bir yana kayması; denge ve hareketler­de eşgüdüm bozuklukları (frontal ataksi); idrar ve dışkı bozuklukları ile bir­likte otonom sinir sistemi düzensizlik­leri; konuşma güçlüğü (afazi) ve ruhsal değişikliklerdir. Ruhsal değişiklikler

ise, dikkat bozukluğu (bellek bozukluğu), mutizme (dilsizlik) kadar varabilen hareket inisiyatif bozuklukları, aşın neşelen­me yönünde kişilik bozuk­luklarıdır.

- Yankafa lobu sendromu. Öznel ve nesnel duyu bo­zuklukları görülür. Öznel duyu bozuklukları karın­calanma ve uyuşmadır. Nesnel duyu bozuklukları ise, duruş algılamasında- ki; acı, ısı, dokunma uya­ranlarını ayırt etme yeteneğindeki; cisimlerin bi­çim, ağırlık, hacim ve içeri­ğini tanımadaki değişiklik­lerle ortaya çıkar. Kas erimesi (atrofi) biçimindeki bozukluklar ile görme ve tat bozuklukları da görülebilir.

- Şakak lobu sendromu. Beyin yarıküre­lerinin şakak lobu lezyonları baskınları beyin yarıküresindeyse konuşma bozuklukları öne çıkar. Artkafa lobunun derinliklerindeki lezyonlar ise görme bozukluklarına yol açar. Sara nöbetleri sıktır. Görme, işitme, tat ve koku varsanıları tümörün yerini belirlemede önem taşır.

- Artkafa lobu sendromu. Görme bozuk­lukları, varsanılar ya da görsel yanılsa­malardan oluşur.

• Arka çukur sendromu – Tüm arka çukur tümörlerinde beyin omurilik sıvı­sı dolaşımının bir engelle karşılaşması, erken ve giderek ağırlaşan bir kafaiçi basınç artması sendromuna neden olur. İki biçimi vardır:

- Beyincik loblarının sendromu. Dismetri (kas hareketlerinde uzaklığı sağla- yamama), asinerji (kaslarda eşgüdüm kusuru), kas gerginliğinde azalma, edil­genlik artması gibi hareketlerle ilgili be­yinciğe bağlı bozukluklar tabloya ege­mendir. Bunlara nistagmus (göz titre­mesi), baş dönmesi ve yürüme bozuk­lukları da eklenir.

- Orta çizgi (linea mediana) sendromu. Denge yitimi ve geriye doğru yürüme eğilimi gibi denge bozuklukları her za­man ön plandadır. Kusma ve soğanilik otonom sinir sisteminin öteki işlevlerin­de bozulma da tabloya eklenir.

İNCELEMELER

Teknolojideki gelişmeler tanıya varma­da hekimlere büyük kolaylıklar sağla­mıştır. Günümüzde bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve magnetik rezo­nans (MR) gibi yanılma payını çok azaltan inceleme yöntemlerinin gelişti­rilmesiyle, beyin tümörleri ve öteki ka­faiçi yer kaplayan hastalıkların tanısı çok kolaylaşmıştır. Anjiyografinin (kontrast madde verilerek damarların görüntülenmesi) özellikle beyin damar­larındaki hastalıkların tanısında önemli yeri vardır. Pnömoensefalografi ve ventrikülografi eskiden olduğu kadar sık kullanılmamaktadır. Ekoensefalografi ise yeni doğanlarda, özellikle hidro­sefali tanısında çok geçerli bir yöntem­dir.

• Kafa filmi – Kafa filmi alındığında beyin tümörü olgularının yaklaşık yüz­de 30′unda değişiklik görülür. Kafa fil­mi, kafaiçi süreçle ilgili doğrudan ya da dolaylı belirtilerin ortaya konmasını sağlar. Doğrudan belirtilerin başlıcaları, yüzde 6-8 oranında görülen kalsiyum çökeltileri, tümörün doğrudan etkisiyle kemiklerde gerçekleşen doku yıkımları ve dokuların yer değiştirmeleridir. Do­laylı belirtiler ise kafaiçi basınç artması sonucu ortaya çıkar.

  • Ekoensefalografi – Öteki tanı yön­temleriyle birlikte uygulanan basit bir incelemedir; tanıya ulaşmak için tek ba­şına yeterli değildir.
  • Bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve magnetik rezonans (MR)

Kafaiçi tümörlerin tanısında en yararlı tanı yöntemleridir. Bu yöntemlerle tü­mörün sağlıklı beyin dokularından ayırt edilmesi sağlanır. Uygulanması kolay olduğundan, damar yoluyla ger­çekleştirilen yöntemlerden önce başvu­rulur.

  • Beyin anjiyografısi – Yıllardır beyin tümörlerinin tanısında temel yöntemler­den biri olarak yaygın bir biçimde kul­lanılmaktadır. Uyluktan, omur atarda­marlarından ya da şahdamarından soku­lan bir kateter ile yapılır. Tümörün ke­sin tanısını sağlar ve beyin cerrahlarının tümör içi ve çevresindeki damarlanmayı kavramalarına yardımcı olur. Öbür yöntemlere oranla tartışmasız üs­tünlükleri olan anjiyografinin uygulan­masında bazı tehlikeler de söz konusu­dur. Anjiyografi yapılan hastaların yüz­de 3-5′inde tek yanlı felç ya da güç azalması, konuşma kaslarındaki bozuk­luklara bağlı konuşma güçlükleri, bilinç bozukluğu, koma, çırpınma nöbetleri gibi komplikasyonlar görülebilir. Bu is­tenmeyen sonuçların büyük bir bölümü geçicidir, bir süre sonra iyileşme görü­lür. Kalıcı bozuklukların görülme oranı yalnızca binde 9′dur.
  • Pnömoensefalografi ve ventrikü­lografi – Uygulamaları birbirine ben­zediği için, beyin karıncıkları sistemi ve örümceksi (araknoit) zar altı boş­lukların incelenmesinde birlikte kulla­nılırlar. Tanı karıncık ya da sarnıç sis­temindeki baskı, yer değişikliği ve bi­çim bozukluklarının görülmesi ile ko­nur. Bilgisayarlı tomografi ve magne­tik rezonans bulunduktan sonra bu yöntemlerin kullanımı azalmıştır. Ama özellikle beyin orta hattının derin lezyonlarının tanısında (II. ve IV. karın­cık, Türk eyeri bölgesi) bugün de kullanılmaktadırlar. Uygulama sonrasında seyrek olarak bulantı, kusma ve baş ağrısı gibi istenmeyen sonuçlar gelişe­bilir. Ölümle sonlanan olgular binde 2′yi geçmez.
  • Elektroensefalografi (EEG) – Geç­miş yıllarda sık kullanılan bu yöntem günümüzde de önemini korumaktadır. Özellikle kafaiçi yayılım gösteren bir sürecin varlığını kanıtlamada ve bazen de yerini saptamada yararlıdır. Ama el­de edilen bilgiler hiçbir zaman, cerrahi girişim için yeterli gerekçe sağlayamaz. EEG’de hastalık düşündüren ritimlerin ortaya çıkmasıyla tümörün varlığı ara­sında bir ilişki saptanmışsa da, bu yön­tem yalnızca yol gösterici bir tanı aracı­dır, ardından daha duyarlı inceleme yöntemleri uygulanmalıdır.

Kafaiçi tümörlerin sınıflandırılması ve görülme sıklığı

Tipi Yüzdesi

Gliyomlar 40

Yayılım sonucu gelişen tümörler 23

Meninjiy omlar 16

Hipofîz adenomlan 5

Nörinomlar 5

Değişik (lenfomlar, sarkomlar, kraniyofarenjiyomlar)

  • Biyopsi – Kuşku duyulan bir beyin tü­mörü tanısı biyopsi ile alman doku ör­neği incelenerek kesinleştirilebilir. Alı­nan doku örneğinin yeterli miktarda ve tanıya varmak için uygun olması temel koşuldur. Beyin biyopsisinin uygula­masındaki başlıca tehlikeler şunlardır: Alınan örneğin azlığından ötürü ya da biyopsinin, süreci tam olarak yansıtma­yan bir bölgede yapılması sonucunda yanlış tanıya varma (olguların yüzde 37′si); kanama (yüzde 5); beyin şişmesi (yüzde 20). Bu son tehlikeli durum ko­ruyucu olarak yüksek doz kortikosteroit grubu ilaç verilerek önlenebilir. Son yıllarda uygulanan stereotaktik cerrahi sayesinde bu tehlikeler önemli ölçüde azalmıştır.

TANI

Kafaiçi tümörlerinin tanısında aydınla­tılması gereken üç nokta vardır: Tümö­rün genel tanısı, kesin yerinin ve yapı özelliklerinin tanısı. İlk aşamada yalnız­ca yaklaşık bir yönelim sağlanırken, ikinci ve üçüncü aşamalar tedavi açısın­dan büyük önem taşır.

Tümörün genel tanısı, kafaiçi basınç artması belirtileriyle yerleşim belirtileri­nin birlikte bulunmasına dayanır. Kafai­çi basınç artması sendromu, daha önce de belirtildiği gibi, başlangıçtan itibaren her zaman görülmeyebilir. Bazen ol­dukça geç ve yerleşim belirtilerinden sonra ortaya çıkabilir. Bulunduğunda da her zaman bütün belirtileriyle görülme­yebilir. Örneğin, papilla stazı özellikle ön kafatası çukuru tümörleri başta ol­mak üzere olguların yarısında görül­mez. Bazen kafaiçi basınç artması belir­tileri, yerleşim belirtilerinden önce orta­ya çıkar.

Kafaiçi basınç artması sendromu belirtileri, öncelikle serumlu beyin zarı iltihabı ile ayırıcı tanı yapılmasını ge­rektirir. Dikkatle yapılan ayırıcı tanı, beyin zarı iltihabı ve beyin tümörü dı­şında, beyin-omurilik sıvısının aşırı salgılandığı ya da geri emiliminin en­gellendiği bütün KİBAS (kafaiçi ba­sınç artışı sendromu) tablolarının de­ğerlendirilmesini sağlar. Başta art kafa çukurunun papillomları (epitelde geli­şen iyi huylu tümör) olmak üzere bazı tümörlerde kafaiçi basınç artması belir­tilerinin aralıklı olarak görüldüğü de unutulmamalıdır.

Kist oluşumu ile seyreden serumlu beyin zarı iltihabı ile ayırıcı tanı daha zordur. Bu hastalık daha çok tümörle­rin pek görülmediği kafatası tabanında yerleşmesine karşın, iltihabi süreç so­nucunda tepeye yakın bölgelerde kist­lerin oluşmasına yol açabilir. Bu olgu­larda ayırıcı tanı çok güçtür, hastalığın gidişi ayırıcı tanıda iyi bir ölçüt olabi­lir. Tümör olguları her zaman ilerleyici ve kesintisiz bir gidiş gösterirken, kist­lerde duraklama ve iyileşme dönemleri görülebilir. Ama bu, çok belirgin bir ölçüt değildir, çünkü kistler de birçok olguda kesintisiz bir gelişme gösterebi­lir.

Meninjiyomlar (beyin-omurilik zan tümörü) ile sertzardaki (dura mater) kan pıhtısı kitleleri arasında ayırıcı tanı yapılması bazen güç olabilir; bu pıhtı kitleleri bazen iki yanlıdır (beyin zarı ile beyin arasında; beyin zarı ile kafata­sı arasında) ve yaralanmalar sonucunda oluştuğunda bile çok yavaş gelişebilir­ler. Klinik veriler tanıyı aydınlatmaya yeterli olmadığında bilgisayarlı tomog­rafi ya da magnetik rezonans tüm kuş­kulan giderebilir.

Tümör ile tromboz, kanama ya da emboli gibi damarsal olaylar arasında ayırıcı tanı oldukça kolaydır. Damar olaylarında belirtiler çok hızlı ortaya çı­karken, tümör belirtileri her zaman da­ha yavaş gelişir ve ilerleyici özellikte­dir. Ama hastalığın ilk belirtilerinin tü­mör kütlesinin ortasındaki ani bir kana­mayla ortaya çıktığı ya da tablonun ani­den ağırlaştığı olgular da bilinir. Tü­mörlerin ilerleyici gidişi ile damar olay­larının duraklayıcı ya da gerileyici gidi­şi, iki sürecin kolayca ayırt edilmesini sağlar.

İrinleşme görülmeyen bazı akut be­yin iltihabı olguları, kafaiçi basınç art­masına benzer belirtiler gösterdiğinden (bazen ağtabaka kanamalarıyla birlikte görülen papilla stazı baş ağrısı) bu ol­gulara “yalancı tümör tablosu oluşturan beyin iltihaplan” da denir. Bunlar ger­çek beyin tümörleri ile ayırıcı tanıları güç olan olgulardır. Ayırıcı tanıda aşa­ğıdaki genel ölçütler kullanılır: Yalancı tümör tablosu yapan beyin iltihapları­nın başlangıçları akut ya da subakuttur; baş ağrısı hiçbir zaman kusma ile bir­likte görülmez ve genellikle papilla sta­zı ve ağtabaka kanamaları ile birlikte olduğu halde çok şiddetli değildir; yer­leşimi ile ilgili belirtiler çok hafiftir ya da hiç yoktur; belden alınan beyin omurilik sıvısının basıncı yüksek değil­dir; pnömoensefalografide beyin karın­cıklarında genişleme ya da biçim bo­zuklukları görülmez.

Tümörlerin yerleşimleri, bulunduk­ları beyin alanına özgü belirtiler değer­lendirilerek saptanır. Kafaiçi basınç yükselmesi belirtilerinin erken görül­mesi ve şiddetli olması tanıya katkıda bulunabilir. Genellikle erken ve şiddetli bir basınç artması sendromu, sık görü­len kusmalarla ve papilla stazı ile bir­likte olduğunda arka kafatası çukuru tü­mörünü düşündürmelidir. Oysa papilla stazıyla birlikte olmayan bir basınç art­ması sendromu, belirgin zihinsel uyu­şuklukla birlikte görüldüğünde ön kafa­tası çukuru tümörü akla gelir.

Yapısal özellikleri en zor tanınan konulardan biri beyin tümörleridir. Be­yin apseleri, kistler, tüberkülomlar, gomlar hemen hemen tümörlerle aynı belirtileri verir. Ayırıcı tanıda dolaylı ölçütlerden yararlanılır. Başka bölgeler­de önceden irinli odaklar bulunması (örneğin, irinli kulak iltihabı olguların­da apse genellikle şakak lobunda ya da beyinciktedir) ve genel enfeksiyon be­lirtileri (hafif ateş, akyuvar sayısının ve kan sedimantasyon hızının artması) be­yin apsesini düşündürür. Başka organ­larda aynı yapıda kistlerin bulunması; ekinokoklarda casoni deriiçi tepkime testinin pozitif sonuç vermesi; beyin sistiserkozunda ise kanda ve beyin omurilik sıvısında eozinofillerin (bir akyuvar türü) artması gibi belirtiler asa­lakların neden olduğu beyin apselerini gösterir. Gom ve tüberkülomlar klinik olarak tümörlerden ayırt edilebilir: Has­tanın öyküsünde başka organlarda da tüberküllerin bulunması, frengi testleri­nin (Wassermarın, VDRL) pozitif olma­sı, ayırıcı tanıya yardımcı olur.

HASTALIĞIN GİDİŞİ VE KOMPLİKASYONLAR

Beyin tümörlerinin kafatası dışına ya­yıldıkları olgular çok azdır. Klinik gi­dişleri bazı biyolojik özellikleriyle iliş­kilidir. Bu özellikler şöyle sıralanabilir: Tümörün, baskı yapmasına uygun ol­mayan, basıncı değişmeyen bir boşluk­ta yer alan bir organın çevresinde olu­şup yayılması; duyarlı yapılara baskı yapma olasılığı; etkili tedavi yöntemle­rinin uygulanmasındaki güçlük. Birle­şik tedavi yöntemleriyle elde edilen ba­zı başarılara karşın, kötü huylu beyin tümörlerinin gidişi ölümcüldür (hastala­rın yüzde 10′dan azı 5 yıl yaşar). Gidi­şin bu kadar kötü olması tümörün kafa­içi oluşumlar düzeyindeki etkilerinden kaynaklanır; bu etkiler bazen yeterince denetlenemez ve sürekli kafaiçi basınç artması komaya ve ölüme neden olur. Cerrahi girişimlerin, ışın ve ilaç tedavi­lerinin sonucunda da aynı ölçüde önem­li komplikasyonlar görülebilir.

TEDAVİ

  • Genel ilkeler – Bugüne değin uygu­lanan tüm tedavi girişimleri sonuçsuz kalmıştır; bu nedenle beyin tümörleri ve özellikle kötü huylu gliyomlar (sinir sis­temi destek doku hücrelerinde gelişen tümör) ölümcül kabul edilirler. Tümö­rün yeri genellikle cerrahi girişimin ek­sik kalmasına neden olur (bu da bir ba­şarısızlık nedeni kabul edilir). Sinir do­kusunun yenilenme yeteneği olmadığın­dan, sağlıklı bölgelerin alınması, o böl­genin işlevsel önemiyle orantılı bozuk­luklara yol açar; ağır ve kalıcı sinir sis­temi yeti yitimi ortaya çıkar. Tümör kütlesinin bulunduğu yerde birbirinden farklı üç bölge saptanır. En dışta odağın etrafındaki ödem bölgesi bulunur; bura­da sağlıklı beyin dokusuna yayılmış du­rumda ve hızla gelişen küçük tümör odakları vardır. Birinci ve üçüncü böl­geler arasındaki ikinci bölge aktif ola­rak gelişen bir dizi hücreden oluşur. Tü­mörün ortasında yer alan üçüncü bölge, doku ölümü ve hücre yıkımı bölgesidir. Tümörün çevresindeki sağlıklı dokuyu alma olanakları oldukça sınırlı olan cer­rah, ölmüş ve üremeyen bölgeyi bütü­nüyle alabilir, ama üreme durumundaki bölgenin büyük ölçüde bırakılması zo­runludur (tümörün yinelenmesine yol açan bu durum cerrahi girişimin başarı­sızlığının biyolojik nedeni olarak kabul edilir).
  • Cerrahi tedavi – Tümörün radikal bir şekilde çıkarılması güçtür, ama bir bölümünün alınması da hastayı önemli ölçüde rahatlatır. Cerrahi girişim yönte­mi kafatası duvarında bir delik açmak kadar basit ya da kranyotomi (kafatası­nın cerrahi girişimle açılması) gibi kar­maşık bir yöntem olabilir. Basit yön­temle yalnız tümörün ya da beyin kabu­ğunun küçük bir bölümünün biyopsi amacıyla görülmesi sağlanır. Kranyoto­mi yöntemi ise araştırma ve tedavi amaçlarına yönelik geniş olanaklar sağ­lar. Kemiğin kenarı kaldırılarak uygula­nan kranyotomi girişiminde daha geniş bir beyin alanı tedavi edilebildiğinden hasta daha uzun bir süre yaşayabilir. Bütünüyle çıkarılması olanaksız kötü huylu beyin tümörlerinin tedavisinde te­mel hedeflerden biri temiz bir alan ya­ratmaktır.
  • Işın tedavisi (radyoterapi) – Gele­neksel bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmekle birlikte, ne ölçüde etkili ol­duğu tam olarak belirgin değildir. Sağ­lıklı beyin dokusuna kalıcı zarar verme­den, yüksek dozda ışın verilmesi günü­müzde de oldukça güç bir teknik soru­nudur.

Bugünkü bilgilerimize göre, sinir dokusunun ışınıma dayanma gücü, top­lam dozu parçalar halinde artırarak uy­gulama yöntemine elverişsizdir. Bu ko­şullarda uygulanabilecek olası seçenek­lerden biri hiperbarik oksijen tedavisi ile ışınlama, öteki ise ışına duyarsızlaş- tıncı maddelerin de ışınımla birlikte ve­rilmesidir.

Merkezi bölge öncesi Jackson sarası nöbetleri, kas güçsüzlüğü Merkezi bölge yakınında çırpınma nöbetleri, büzgen kas bozuklukları Rolandik karşı tarafta spastik hemiparezi (güç azalması), monopleji (tek organ felci), çırpınma nöbetleri

Şakak lobu Yankafa lobu görsel, tat, koku varsanıları, konuşma güçlüğü parestezi (uyuşma, karıncalanma), tat ve koku düzensizlikleri, kas erimeleri
Şakak-artkafa lobu yazı yazamama (agrafi), hesap yapamama (akalküli), konuşma güçlüğü, bellek yitimi
Artkafa lobu Corpus callosum görsel düzensizlik ve agnozi, varsanılar duyumsamazlık (apati), uykuya eğilim, bellek kusurları, hemiparezi (güç azalması)
Beyincik nistagmus (göz titremesi), baş dönmesi, yürüme bozuklukları, kusma, dengesizlik ve geriye doğru yürüme
III. Karıncık akut, subakut, aralıklı hidrosefali, baş ağrısı, ilerleyen bunama, koma
IV. Karıncık kafaiçi basınç artması bulgulan, tonik-klonik çırpınma nöbetleri

• İlaç tedavisi (kemoterapi) – İlaç te­davisine iyi yanıt vermeyen öteki katı kütleli tümörlerde olduğu gibi, beyin tümörlerinin gidişi de verilen ilaçlar­dan fazla etkilenmemiştir. Cerrahi giri­şim ve ışın tedavileri sonrasında yal­nızca bir önlem olarak uygulandığı hal­de, ilaç tedavisi ışın tedavisine oranla beklenen yaşam süresini ve yineleme süresini çok az uzatmıştır. Beyin tü­mörlerinin tümör gelişimini önleyici ilaçlardan fazla etkilenmemesi tümö­rün biyolojik özelliklerine bağlıdır: Damarları az, dokuları ölü ve az oksi­jen alan tümörün orta bölgesinde ilaç­lar etkili tedavi dozuna ulaşamaz; doku ölümü görülen alanda bir artık hücre kütlesinin yer değiştirmesi, tümörün ilaç tedavisi boyunca üremeyi sürdür­mesine neden olur. “Metabolik olarak ayrıcalıklı” ve çoğalma yeteneği olan tümör hücreleri yeni oluşan damarsız bölgelere doğru yer değiştirdiğinden, beyin dokusuna geçmesi engellenen ilaçlar burada yeterli yoğunluğa ulaşa­maz.

  • Birleşik tedavi – Birleşik tedavi de­neyimleri, katı kütleli tümörlerin tedavi­sinde cerrahi ve ışın tedavilerinin birlik­te uygulanmasının en etkili yöntem ol­duğunu göstermiştir. Beyin tümörleri ve özellikle kötü huylu gliyom olguların­da, ışın tedavisiyle birlikte ya da tek ba­şına cerrahi tedavinin uygulanmasıyla, ancak bazı belirtileri gidermeye yönelik sonuçlar elde edilebilmiştir. Üç tedavi yönteminin birlikte uygulanması (cerra­hi girişim, ışın ve ilaç tedavisi) beyin tümörü olgularında beklenen yaşam sü­resini biraz daha uzatmakta, hastanın bu süreyi görece rahat geçirmesini sağla­maktadır.
  • Komplikasyonlar

1- Cerrahi. Cerrahi girişimin ölümle so­nuçlanması tümörün türüne, genişliğine ve yerine göre değişir. Öteki kompli­kasyonlar ise şunlardır: Girişimden bir­kaç saat sonra ortaya çıkan ameliyat sonrası pıhtı kütlesi oluşumu ile kana­malar; ödem ve enfeksiyon gelişimi; tü­mörün yerine ve kesilip çıkarılan doku­nun genişliğine bağlı olarak, tümörün çevresindeki sağlıklı dokuların bozul­ması nedeniyle, kalıcı ya da geçici sinir sistemi yetersizlik belirtileri.

2- Işın tedavisi (radyoterapi). Özenle yapılan ışın tedavisinin yararları sağlık­lı dokulara verilen zarardan çok olsa da, iyonize ışınların sinir dokusu üze­rindeki sinir sistemini zedeleyici etkile­ri unutulmamalıdır.

Erken ortaya çıkan ve genellikle ge­çici değişiklikler olabilir. Öte yandan, bazı değişiklikler geç görülür ve kalıcı­dır. Erken değişiklikler kendiliğinden düzelebilir ve kortizon grubu ilaç teda­visinden yarar görebilirler. Ama geç değişikliklerin gidişi kötüdür ve tedavi­leri olanaksızdır. Işın tedavisi sırasında kortizon grubu ilaç verilmesi önerilir.

  • Destek tedavisi – Beyin tümörlerinin birleşik tedavilerinde uygulanır. Destek tedavisi, tümör odaklan çevresindeki ödemi ve tümörün kütle etkisi sonucun­da gelişen kafaiçi basınç artışını denet­lemeye yöneliktir. Tıkayıcı temelde ge­lişen iç hidrosefali ve çırpınma nöbetle­ri de aynı etkiye bağlanabilir. Önerilen tedaviler tıbbi ve/ya da cerrahidir. Tıbbi tedavide kortikosteroit grubu ilaçlar, sı­vı yitirtici ozmotik ajanlar ve idrar söktürücüler kullanılır.

Beynin yayılım sonucu gelişen karsinomu

Beyin karsinomu her zaman yayılma (metastaz) sonucudur, olguların bü­yük bir bölümünde akciğer, meme, prostat ve böbrek kanserinin yayılımı sonucu gerçekleşir.

Akciğer karsinomu yayılımları başta olmak üzere, bu tümörler hızlı gidiş- lidir; kafaiçi basınç artması belirtileri hafiftir ya da bulunmaz, birden çok alanda ortaya çıkarlar.

Orta yaşlı bir hastada ilerleyici özellikte tümöre bağlı bir hastalık tablosu karşısında her zaman yayılım sonucu gelişen beyin kanseri akla gelmeli­dir; bu nedenle akciğer ve prostat gibi öteki organlarda birincil tümörler araştırılmalıdır. Ama bazen tablo inme (ictus) ya da akut ansefalit özellik­leri ile başlayabilir; başlangıçta basınç artması belirtileri görülmez; bunlar hastalığın birkaç ay gibi zaten kısa olan seyri boyunca da görülmezler ya da son evrede ortaya çıkarlar. Beynin tüm bölgelerinde karsinom yayılım odakları görülebilir; ama bunlar en çok alın lobunda yerleşirler. Beyinde yayılım odağı tek olduğunda, yayılımın geliştiği bölgenin tümörlerine öz­gü belirtiler görülebilir; ama genellikle tümörler birden çok odağa yerle­şirler. Bu olgularda klinik tablo oldukça değişkendir ve tanı son derece güçtür.

  • Rehabilitasyon tedavisi – Beyin tü­mörü olgularının genel tedavisinde ol­dukça önemli bir yeri vardır. Birleşik tedavilerle beklenen yaşam süresi uza­tılabilir; ama hastanın yaşamını olabil­diğince rahatlatmak da gerekir. Tümö­rün neden olduğu ve cerrahi girişim sonucu oluşan lezyonlara bağlı eksik­likler çok şiddetli ve yaşamı tehdit edi­ci olabilir. Uygun rehabilitasyon teda­vileri ile, birçok eksiklik kısmen ya da bütünüyle iyileştirilebilir. Sonuçta zi­hinsel ya da hareketlerle ilgili yeneteklerde yeterli bir iyileşme elde edilebi­lir.

BEKLENEN GÎDÎŞÎ (PROGNOZ)

Beyin tümörlerinin gidişi çoğunlukla kötü olduğu ve ölümle sonlandığı halde beklenen yaşam süreci her zaman belir­gin değildir. Kötü huylu gliyomlarda, cerrahi ve ışın tedavisindeki gelişmele­re, yeni kemoterapik ilaçların kullanı­mına ve birleşik tedavilere karşın, süre­cin sonu kötüdür; bu olgular en geç iki yıl içinde ölümle sonlanır. Tek başına cerrahi tedavi 3-6 aylık bir yaşam süre­si sağlar, ışın tedavisinin eklenmesi sü­reyi 3-4 ay daha uzatır; bu iki tedaviye ilaç tedavisinin eklenmesiyle gerçekle­şen üçlü tedavi ortalama yaşam süresini 12 ay ya da daha çok uzatabilir. Kötü huylu gliyom olgularında birinci yılın sonunda hastaların yalnızca yüzde 20′si; 24′üncü ayın sonunda ise yalnızca yüzde 10′u yaşar. Gelecekte yeni yön­temlerin bulunması veya da var olan­ların geliştirilmesiyle daha iyi sonuçlar elde edilmesi umulmaktadır. Medulloblastom gibi başka tümörlerde, tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi, hasta­nın zaman içinde uzun süre denetlenmesi gerekir. Çünkü tümörün yeniden alevlenmesi ve yayılım odakları uzun dönemde, örneğin ilk uygulanan tedavi­den 7-10 yıl sonra, ortaya çıkabilir. Medulloblastom olgularında, tedavi giri­şimlerine karşın, hasta 2 yaşından kü­çükse, tümör beyin sapını tutmuşsa ve tümörün alınması kısmiyse hastalığın beklenen gidişi kötüdür. Günümüzde kullanılan birleşik tedavi yöntemleri ol­guların yaklaşık yüzde 60′mda 5 yıllık bir yaşam süresi sağlar. Tedavinin etki­sini klinik düzeyde değerlendirmek zor­dur. Birçok sinirsel yetenek yitimi kalı­cıdır, tümör iyileşse bile bunlar geç­mez. Hastanın kötüleşmesi tümörün ye­niden gelişmeye başlamasına değil, ışın tedavisi sonrası ortaya çıkan ödem ya da hidrosefaliye (beyin karıncıklarında aşırı beyin-omurilik sıvısı birikmesi) bağlıdır.

Tedavinin etkisini değerlendirmede en iyi ölçüt, beklenen yaşam süresidir. Son on yılda anestezi ve cerrahi tekniklerindeki iyileşmeye, bazı ışın tedavisi araçlarının kusursuzlaşmasına ve tümör gelişmesini önleyici yeni ve etkili ilaç­ların bulunmasına karşın, kötü huylu beyin tümörlerinde beklenen yaşam sü­resi, ne yazık ki, uzatılamamıştır.

OMURİLİK TÜMÖRLERİ

Beyin gibi omurilik de genişleme olana­ğından yoksun ve hacim değişikliklerini karşılayamayan bir boşlukta bulunur; bu nedenle küçük bir kitle bile ağır sinir sistemi bozukluklarına neden olabilir. Birincil ve/ya da yayılım sonucu geli­şen omurilik tümörleri geleneksel ola­rak acil beyin cerrahisi olgularıdır; giri­şim zamanında gerçekleştirilmezse, tü­mör geriye dönüşü olmayan bir felce neden olur. Omuriliğin en sık tümör gö­rülen bölümü göğüs (toraks) omurları­dır; çünkü bu bölgede hem omur sayısı çoktur, hem de meninjiyomlar (beyin omurilik zan tümörü) bu omurlarda da­ha sık görülür. Ayrıca bu bölge mediastine (akciğerler arasındaki bölge) yakın­dır. Mediastinde ise genellikle lenfom, meme ve akciğer kanserlerinin yayılımlarına bağlı olarak büyüyen lenf bezleri bulunur ve bunlar omurilik kanalına doğru büyüyerek omuriliğe baskı yapar­lar.

  • Başlangıç belirtileri – Klinik tablo tümörün omuriliğe yaptığı baskının aşamalı olarak gelişmesini yansıtır. Ol­guların yüzde 80-90′ında, başlangıç ev­resinde tümörün yerleştiği bölge ağrılı­dır. Ağrı sinir kökleri üzerindeki baskı­dan kaynaklanır ve genellikle iki yanlı bir yayılımı vardır. Omuriliğe baskı ile klinik belirtilerin ortaya çıkması arasın­daki süre, tümörün yerine ve büyüme hızına bağlı olarak değişebilir (birkaç günden 18 aya kadar). Başlangıçtaki ağrılı evreyi, bir dizi sinir sistemi bo­zuklukları izler; bunlar da baskının ilerlemesini yansıtan belirtilerdir. Bu belirtiler hareket eksikliklerinden felce kadar değişebilir. Baskı nedeni gideril­mezse süreç son aşamaya geçer ve tam duyu yitimi (anestezi), deride beslenme bozuklukları, sık görülen yatak ülserle­ri (dekubitüs ülserleri) gibi belirtiler gözlenir.
  • Tanıya yönelik incelemeler – Önce­likle, hastaya hiçbir zarar vermemesi (noninvaziv) ve tanıda yanılma payının az olması nedeniyle bilgisayarlı tomog­rafi (BT) ve magnetik rezonans (MR) yöntemlerine başvurulur. Bunlardan başka omurilik boşluğunun kontrast madde verilerek görüntülenmesi yönte­mi olan miyelografi uygulanır. Omurili­ğin damarsal hastalıklarında ise anjiyografi yararlı sonuçlar verir. Omurili­ğe baskı yapan olguların en doğru tanı­sı, bilgisayarlı tomografi, magnetik re­zonans ve miyelografik incelemelerin ortak sonucuyla elde edilir.

Beyin-omurilik sıvısının incelen­mesi lomber ponksiyon (bel omurları arasından iğne ile sıvı alınması) ile sağlanır. Bu yöntemle alınan sıvıda protein yoğunluğunun arttığı görülür. Bu incelemede, bazı özel yöntemler kullanılarak, birincil tümörlerde sey­rek, yayılım ile oluşan tümörlerde ise daha sık olarak tümör hücreleri ortaya çıkarılabilir.

  • Ayırıcı tanı – Birincil ya da yayılım sonucu gelişen beyin tümörlerinin ayırımında hastaların öyküleri dikkate alınmalıdır. Yayılım sonucu gelişen tü­mörler en çok 50-60 yaşlarında görülür. Omurilikte bir tümör yayılması kuşku­su belirince, birincil tümörün yeri hak­kında bilgi edinilmesi önem taşır. Me­ninjiyomlar (beyin-omurilik zan tümö­rü) kadınlarda daha sıktır, göğüs (to­raks) bölgesinde yerleşir, yavaş gelişir ve genellikle ağrı yapmazlar, omurilik kanalı boyunca çevreye yayılan nörinomların yavaş bir gidişi vardır ve tek yanlı ağrı yaparlar. Gliyomlar daha çok gençlik çağı tümörleridir; öncekilerden farklı olarak omuriliğin içine yerleşir ve oldukça yavaş gelişirler.
  • Tümörün gidişi ve kompUkâsyonları – Omurilik dışındaki omurga tü­mörlerinin gelişimi, tümörün tipi, kütle­si ve büyüme hızına bağlıdır. Değişik baskı dereceleri daha önce anlatılan de­ğişik klinik belirtileri açıklar. Omurili­ğin içine yerleşen tümörlerin gelişimi daha hızlıdır; hastaların çoğunluğunda iki ay içinde iki yanlı felçler görülür. Büzgen kasların işlevinin bozulmasına, sertzar dışı tümör biçimlerinde daha er­ken olmak üzere, olguların yüzde 60′ında rastlanır. Lezyonun yerleşim yerinin altında tam bir felcin ortaya çık­ması, onkoloji acil polikliniklerinde sık görülen bir komplikasyondur. Kütle cereahi girişimle alınabilir ya da ışın te­davisi uygulanabilir.
  • Tedavi – Tümörün tipine ve yerleşti­ği yere bağlıdır.

-Cerrahi. Cercahi girişimle tümör alı­nır. İyi huylu, omurilik dışı, sertzar içi tümörler cercahi yöntemle tedavi edilir. Omurilik içi tümörlerin tedavisinde cer­rahi girişimin başarısız sonuçlar doğur­ma (yüzde 14) ve ölüme yol açma (yüz­de 9) tehlikesi yüksektir; sonuçlar ge­nellikle hayal kırıklığına yol açar. Mikrocercahi yönteminin gelişmesiyle (özel ameliyat mikroskopunun kullanılması) daha başarılı sonuçlar alınmaktadır. -Işın tedavisi (Radyoterapi). Işın teda­visi gerek ağrının azaltılmasını, gerekse birincil ya da yayılım odağı olan tümö­rün denetlenmesini sağlar. İlaç tedavisi ile birlikte ya da tek başına ilk önce başvurulan tedavi olabilir ya da cerrahi girişimden sonra uygulanabilir.

-İlaç tedavisi (Kemoterapi). Işın teda­visi ve cenahiden sonra ya da ilk seçe­nek olarak ışın tedavisi ile birlikte uy­gulanabilir. İlaçların seçimi tümörün ti­pine ya da başka yerlere yayılımına bağlıdır.

Beklenen gidişi – Omurilik tümörü hastalarının beklenen yaşam süresi, kafaiçi tümörü olgularındakiyle aynıdır. Hastalığın nasıl sonlanacağını yalnız tü­mörün kötü huyluluk düzeyi değil, aynı zamanda yerleşimi ve derinliği belirler

BEYNÎN DAMAR KÖKENLİ HASTALIKLARI,NEDENLERİ,GÖRÜLME SIKLIĞI,Beyin kanaması,Beyin trombozu,Beyin embolisi

BEYNÎN DAMAR KÖKENLİ HASTALIKLARI

Beynin damar kökenli hastalıkları beyin damarlarının lezyonları sonucun­da sinir dokusunun yıkıma uğradığı bozukluklardır.

NEDENLERİ

Halk arasında inme ya da felç olarak bi­linen apopleksi (ya da Latince adıyla ictus cerebrale) beyin atardamarlarının yırtılmasıyla oluşan beyin kanaması so­nucunda gelişir. Damar sertliği (arteriyoskleroz) gelişmiş bir beyin atardamarında oluşan bir pıhtının daman tıkama­sı da (tromboz) başka bir inme nedeni­dir. Aynı biçimde, beyin embolisi adı verilen ve vücudun başka bir yerinden kan dolaşımına karışan pıhtı parçasının beyne ulaşarak daman tıkaması ile ortaya çıkan olay da inmeye neden olabilir. Ayrıca beyin atardamarlarının sinirsel uyanlar­la kasılması da (spazm) beyin dokusu­nun kanlanma yetersizliği sonucunda felce neden olur.Söz edilen felç nedenleri bazen tansi­yonun yükselmesi ya da aniden düşmesi gibi kan basıncı dengesizlikleri, bazen de yemek sonrasında kanın sindirim siste­minde toplanması ya da sıcaklık değişi­minde ve alkol alındığında önemli mik­tarda kanın deride birikmesi gibi kan da­ğılım dengesizlikleri olabilir. Bu neden­ler arasında emboli oluşumunu kolaylaş­tıran kalp hastalıkları ile pıhtı oluşumuy­la seyreden kan hastalıkları da sayılabilir.

Felç, çok sigara içilen, bol yemek yenen yoğun bir işgününden sonra, gece saatlerinde ya da sabah yataktan kalkıl­dığında, ayakkabı bağlamak ya da yüz yıkamak için eğilme durumunda ortaya çıkabilir. Belirgin iklim ve mevsim deği­şiklikleriyle hava basıncındaki önemli oynamalar da felç gelişimini kolaylaştı­rabilir. Felçten önceki günlerde hastada genellikle baş ağrısı, yüzde kanlanma ar­tışı, baş dönmesi ve sinirlilik gözlenebilir.

GÖRÜLME SIKLIĞI

Damar kökenli beyin hastalığı 40 yaşın altında oldukça seyrektir. En sık görü­len neden pıhtı ile damar tıkanması (yüzde 80), daha az olarak da kanama­dır (yüzde 15). Dolaşım sistemi hasta­lıklarının birçok nedene bağlı olarak arttığı günümüzde, beyin atardamarları­nın hastalıkları da oldukça yaygındır. Bu yaygınlığın önemli bir nedeni yaşlı nüfusun artması ise de, lezyonların yal­nız yaşlılarda görülmediği unutulmama­lıdır. Hastaların üçte biri orta yaş üze­rinde, üretken ve çalışma yaşamı için­deki kişilerdir.

Kanama, tromboz, emboli Beyin dolaşım sistemine ait en sık görülen bozukluklar tromboz, kana­ma ve embolidir. Tanı ancak bir dizi inceleme sonucu konabilir. Nede­ne yönelik tanıda bilgisayarlı tomografi gibi pahalı ve ileri tekniklerden de yararlanılır. Ama bazı belirti ve bulgular da felç tanısına götürebilir.

Beyin kanaması

  • genel kural olmamakla birlikte, çalışma ya da başka yorucu işler ka­namayı uyarabilir;
  • kanamanın yer ve şiddetine bağlı olarak, felç birkaç dakika sonra ya da bir saat içinde gelişir;
  • kanamanın yer ve şiddetine bağlı olarak koma görülür.

Beyin trombozu

  • ortaya çıkması çalışma ile ilgili değildir; baş dönmesi, konuşma yiti­mi gibi ön belirtiler verir;
  • belirtiler dakikalar, saatler içinde aşamalı olarak ortaya çıkar;
  • bilinç görece sağlamdır.

Beyin embolisi

  • ön belirti vermeden, birkaç saniye ya da birkaç dakika içinde gelişir;
  • hızla iyileşebilir;
  • bilinç görece sağlamdır.

Örümceksizar altı (subaraknoit) kanama

  • ani ve şiddetli baş ve ense ağrısıyla ortaya çıkar;
  • çok değişken bir gidişi vardır;
  • yalnızca ağrıyla seyredebildiği gibi, koma durumu da gelişebilir.

BELİRTİLERİ

Az da görülse, beyin hastalığının ön belirtileri arasında baş ağrısı, baş dön­mesi, uyku eğilimi ve bilinç bulanıklı­ğından söz etmek gerekir. Beyindeki doku yıkımının yerine göre, hafif ko­nuşma, hareket ve görme bozuklukları görülür. Bilincin açık olduğu bu dö­nemde söz konusu belirtiler birkaç sa­niye ya da dakika, bazen de daha uzun sürer. Ağır olgularda ise beyindeki olay şiddetli bir tablo ile ortaya çıkabi­lir. Artık gerçek bir inme ya da ictus cerebrale tablosu oluşmuştur. Hasta yere düşer, hareketsizdir; bilinç kay­bolmuş ve yüz kanlanması artmıştır. Önceleri yüzeysel ve aralıklı iç çekme biçimindeki solunum daha sonra derin­leşir. Nabız yavaş ancak dolgundur. Felç vücudun yarısına yerleşmiştir. Özellikle beyin kanaması sonucu geli­şen felçlerde ateş, mide bulantısı, kus­ma, çırpınma nöbetleri ve koma sık gö­rülür. Genel belirtilerle birlikte, lezyonun yerine göre değişebilen sinir siste­mi belirtileri de ortaya çıkar. Doku yı­kımının fazla olmadığı olgularda felç hiçbir iz bırakmadan iyileşebilir. EEG (elektroensefalografi), psikometri (zi­hinsel ve ruhsal yeteneklerin ölçümü) vb özel yöntemlerle bile hastalık izleri ortaya çıkarılamaz. Ama olguların bü­tünü söz konusu olduğunda, genellikle kalıcı hareket ve konuşma bozuklukla­rı ortaya çıkar. Komanın birkaç gün içinde çözülmediği olgularda hastalı­ğın kötü gidişli olduğu düşünülür. Has­ta, ölümle sonuçlanabilen bronkopnömoni (bronş-akciğer iltihabı) ya da öteki enfeksiyonlara karşı büyük ölçü­de savunmasız durumdadır.

Damar kökenli beyin hastalığı genellik­le acil girişim gerektiren bir durumdur. İlkyardım uygulaması oldukça kolay­dır: Hasta yarı yatar bir duruma getiri­lip solunumun rahatlaması sağlanır. Gömlek yakası, kemer vb gevşetilerek alna ve yüze soğuk kompres uygulanır. Hasta kusuyorsa, kusmuğun soluk bo­rusuna kaçması önlenmelidir. Çırpınma nöbeti olan hastaların dillerini ısırmala­rı, dişler arasına sağlam ama sert olma­yan bir cisim konarak önlenebilir. Ayrı­ca bu durumdaki hastalar, kendilerini yaralamamaları için yakın gözetimde tutulmalıdır.

İNCELEMELER

Anjiyografi ile yapılan radyolojik ince­lemede beynin damar ağı görüntülene­rek damar sertliği, damar keçeleşmesi, tıkanma vb değişimler saptanabilir. Ta­nıya çok yardımcı olan bir başka ince­leme yöntemi de bilgisayarlı tomogra­fidir. Bu yöntem özellikle beyindeki kanama ve doku ölümü alanlarının be­lirlenmesinde kullanılır. Elektroensefalogram ve sintigrafi ile hem lezyonun yeri, hem de hastalığın gidişi hakkında geniş bilgi sağlanabilir. Gene son yıl­larda geliştirilen magnetik rezonans, tanıda çok önemli veriler sağlayan bir yöntemdir. Kanamalı olgularda belden beyin-omurilik sıvısı çekilerek (lomber ponksiyonu) sıvıda kanın varlığı saptanabilir. Ama bu yöntem olası tehlikele­ri nedeniyle ancak tanı için zorunlu du­rumlarda uygulanmalıdır.

nedeni geçici iskemi (kanlanma eksikli­ği) nöbeti olduğunda, tedavinin amacı beyinde ileri derecede doku yıkımını önlemek olmalıdır. Tedavide öncelikle pıhtılaşma önleyici ilaçlar kullanılır. Ayrıca tehlikedeki beyin dokularının kanlanması cerrahi girişim ile yeniden düzenlenir. Bu tedavi yaklaşımlarının hangisinin önce uygulanacağı her olgu­da değişebilir. Damar sertliği, şeker hastalığı, kan basıncı yüksekliği gibi tehlike etkenlerinin yaygın olarak gö­rüldüğü yaşlı hastalara günde 0,5 gr asetilsalisilik asit (aspirin) ağız yoluyla verilir. Beyin dokusunda oksijen yeter­sizliği olduğunda pıhtılaşma önleyici ilaçlar kullanılır. Felç kanamaya bağlı ise bu ilaçlar kesinlikle verilmemelidir.

Asetilsalisilik asit ya da pıhtılaşma önleyici ilaçlarla yapılan tedavinin esas amacı pıhtı oluşumunu önlemektir. Felçten sorumlu olan damar tıkanıklığı­nın yeri ve niteliği radyolojik incele­meyle belirlenerek cerrahi tedavi plan­lanabilir. iç şahdamarının (karotis atar­damarı) kafatası dışı bölümünün tıkan­dığı ya da bir darlığın geliştiği olgular­da cerrahi girişimle pıhtının çıkarılması son derece olumlu sonuçlar vermekte­dir. Şahdamarının kafatası içi bölümü­nün tıkanıklıklarında ise, pıhtıya ulaşıl­ması güç ya da olanaksız olduğundan yüzeysel şakak atardamarı (arteria temporalis superficialis), orta beyin atarda­marına (arteria cerebri media) bağlanır. İleri derecede ayrıntılı damar cerrahisi

yöntemlerinin uygulanmasını gerekti­ren bu ameliyatlar ancak geniş mikro- cerrahi olanaklara sahip büyük merkez­lerde gerçekleştirilebilir. Tüm vücudu tutan felçlerde tedavi olanakları geniş değildir. Yatalak hastanın yatış durumu sık sık değiştirilerek zatürree ya da ya­tak (dekubitus) ülseri (hastanın vücudu­nun yatağa değen yüzeyinde sürekli yatma sonucu gelişen yaralar) oluşumu önlenmeye çalışılır. Hastanın hareket ettirilmesi kol ve bacakların işlevlerini belli bir ölçüde de olsa yeniden kazan­masına yardımcı olabilir. Bu hastalar burundan mideye sokulan tüp ya da da­mar yolundan verilen serum ile beslen­melidir. Gerekirse idrar sonda ile alınır ve soluk borusunda açılan bir delik ile rahat solunum sağlanır. Hastanın huzur­suz olduğu auı unlarda sakinleştirici ilaçlar yararlıdır. Felç gelişiminden 2-3 gün sonra salisilik asit tedavisine ve radyolojik incelemelere başlanır. Beyin kanamalarında uygulanan cerrahi teda­vi hastanın yaşamını kurtaran ancak ge­nellikle sinir sisteminin bütünlüğünü korumada başarısız kalan bir yöntem­dir. Bazı beyin kanaması olgularında hastalar rehabilitasyon ile felci büyük ölçüde yenerek kendi kendine yetebilir duruma gelirler. Çoğunlukla anevriz­maya (damarlarda balonlaşma), anjiyoma (damar tümörü) ve atardamar-toplardamar oluşum bozukluklarına (AVM) bağlı olarak gelişen örümceksi- zar altı (subaraknoit) kanamalarda cer­rahi girişim, büyük tehlikeleri olsa da, olumlu sonuçlar verir. Bu cerrahi giri­şim hastanın bilinç durumuna göre he­men (erken cerrahi) ya da birkaç hafta sonra (geç cerrahi) yapılabilir.

REHABİLİTASYON

Felç olgularında akut dönem sonrasın­da, hastaya eski hareket yeteneklerini yeniden kazandırmak amacıyla çalış­malara gecikmeden başlanmalıdır. Özellikle vücudun bir yarısını tutan felçlerde hastaların önemli bir bölümü eski hareket yeteneklerini büyük oranda kazanabilirler.

Yarım felç görülen olgularda, hasta­lığın ilk günlerinde, hastanın genel du­rumuna göre düzenlenen ve adım adım ilerleyen bir rehabilitasyon programına başlanır. Erken dönemde başlanan reha­bilitasyonun yeni embolilere ya da kan basıncı yükselmesine neden olacağı en­dişesi son derece yersizdir.

Eski felç olgularında da rehabilitas­yon denenmelidir. Bir süre sonra özel­likle bacaklarda eski hareket yeteneği­nin şaşırtıcı bir biçimde yeniden kaza­nıldığı görülecektir. İyileşme, yedek si­nir hücrelerinin (insanlar beyin hücrele­rinin yalnızca küçük bir bölümünü kul­lanırlar) ölü hücrelerin yerini almasıyla gerçekleşir. Canlılığını yitirmiş beyin sinir hücrelerinin kendini yenilemesi olanaklı değildir.

Eskiden felçli hastaların hareket ye­teneklerini yeniden kazanabilmeleri için yalnızca elektrik uyaranları ve ma­saj uygulanır, ama çok başarılı sonuçlar alınamazdı.

Felcin bacakları tuttuğu hastalarda bacaklar doğru duruşa getirilerek, bu durumda tutulmalıdır. Bu yapılmadı­ğında bacaklar normal dışı bir konumda kalacağından tedavi güçleşir. Daha son­ra pasif hareketlerle eklemlerin sertleş­mesi ve bacakların “hareket belleğini” yitirmesi önlenir.

Bu aşamada tedavi programı birey­sel olarak, yani her hastanın durumuna göre hazırlandığından tedavi karmaşık bir hal alır. Kural olarak basit hareket­lerden zora doğru gidilir: Hasta önce yatakta, sonra yatak kenarında ve te­kerlekli sandalyede oturtulur. Sonraki aşamada ayakta durma alıştırmalarına geçilir. Daha sonra hastanın, önceleri düz bir yerde ayna önünde ve duvara tutunarak yürümesi, ardından birkaç basamak inip çıkmaya başlaması sağla­nır.

Aynı genel rehabilitasyon programı kollar için de geçerlidir. Ama yapısı da­ha karmaşık olan el hareketlerinin rehabilitasyonu özel bir program gerektirir. Çalışma yaşamına geri dönme, evde ve toplumsal ortamda kendine yetme bütünüyle rehabilitasyon programının başa­rısına bağlıdır. Başarılı bir sonuç için tedaviyi uygulayanların çabalarının ya­nı sıra hastanın da katılımı gerekir. He­kim ve teknik yardımcıları hasta üzerin­de değil, hasta ile birlikte çalışma anla­yışı taşımalıdır. Hastalar gerekirse eg­zersizleri her gün tek başlarına da sür­dürebilirler. Organ hareketlerinde belli bir düzeye ulaşıldıktan sonra tedavi evde devam edebilir.

Felçli hastalar konuşma yeteneğini yeniden kazanmada oldukça güçlük çe­kerler. Konuşma rehabilitasyonuna er­ken başlanması gerekir. Özel ilgi, uz­manlık, sabır, kararlılık ve uzun alıştır­malar gerektiren bu tedavi oldukça ba­şarılı sonuçlar verebilir. Yaşlılar da da­hil olmak üzere hastaların çoğu birkaç yüz kelimeden oluşan bir sözcük dağar­cığı geliştirerek günlük yaşamları için gerekli iletişimi kurabilirler.

Felçli hastaların rehabilitasyonu uz­manlaşmış merkezlerde yapılmalıdır. İstatistikler, felç geçiren hastaların yüz­de 90 oranında aile ortamında kendileri­ne yettiğini, yüzde 30 oranında da üret­ken iş yaşamına geri dönebildiğini gös­terir. Bu nedenle yarım felçli hastalan yazgılarına terk etmek yanlış bir tutum­dur.

KORUNMA

Daha 18. yüzyıl tıbbında felcin genel olarak kısa boyunlu, kırmızı yüzlü, ka­nama eğilimi olan ve kan basıncı yük­sek kimselerde görüldüğü belirlenmişti. Felcin kan basıncı yüksekliği (yüksek tansiyon) ve şişmanlıkla yakın ilişkisi olduğu düşüncesi yaygın olsa da, tüm kan basıncı yüksek ve şişman kişilerin felç adayı olduğunu söylemek abartılı olur.

Öte yandan kan basıncı düşüklüğü de (düşük tansiyon) felce yol açabilir. Bu nedenle kan basıncını düşürücü ilaç­ların doktor denetiminde alınması zo­runludur.

Önemli bir nokta da felç oluşumun­da kalıtsal etkenlerin belirleyiciliğidir. Kan basıncı yükseldiğinde kalıtsal et­kenler oldukça önemlidir (organik bo­zukluklara bağlı olmayan ve “esansiyel kan basıncı yüksekliği” adı verilen tab­lo); ama bunların tek başına felç nedeni olduğunu söyleyemeyiz. Bu nedenle felcin kalıtsal olduğu söylenemez. Yal­nızca, felci kolaylaştıran kan basıncı yüksekliği, damar sertliği gibi etkenle­rin kalıtsal yanı olduğu söylenebilir. Yapısal etkenlerin felç oluşumundaki öneminin yanı sıra çevre koşullarını da göz ardı etmemek gerekir.

Öte yandan kan basıncı yüksek ki­şilerde felç oranının çok yüksek olma­dığı da bir gerçektir. Dolayısıyla bu hastalıktan en çok kimlerin etkilendiği sorusunun yanıtı kolaylıkla verilemez. Şişman kişilerde ve menopoz döne­minde görülen ya da başka nedenler­den kaynaklanan kan basıncı yüksekli­ği tipleriyle felç arasında doğrudan bir ilişki kurulamaz. Kan basıncı yüksekli­ği esas olarak tedavi edilebilen hasta­lıktır. Günümüzde kan basıncını düşü­ren etkili ilaçlar kullanılmaktadır. Ge­ne de kan basıncını yükselten ani sı­caklık değişiklikleri, uzun süre güneşte kalma, aşın güç harcama, uzun süreli kas çalışması, fazla yemek yeme, alkol ve sigara kullanımı, heyecanlanma, uzun süreli bunaltı, dışa vurulan ya da saklanan öfke gibi etkenlerden korun­mak gerekir.

Bilmek İstedikleriniz

Beyin damarlarında anevrizma olan hastalar kurtarılabilir mi?

Bu soruya yanıt vermek güçtür. Anevrizmanın cerrahi tedavisi ancak yırtılma öncesinde yüksek başarı oranına sahiptir.

Damar sertliği en çok hangi beyin atardamarlarında görülür?

Bu lezyonlar şahdamarı gibi büyük ya da çapı 0,6 mm’den büyük atar­damarlarda sık görülür. Daha küçük damarlar hastalıktan seyrek ola­rak etkilenir.

Beyin iskemisi ne demektir?

Beyin iskemisi, beynin bir bölgesinin az kan ve dolayısıyla yetersiz oksijen alması durumudur. îskeminin yavaş geliştiği olgularda klinik belirtiler dikkat çekici olmayabilir. Ama ani gelişen iskemilerde beyin işlevleri büyük ölçüde bozulabilir.

Şahdamarının dallarından birinin tıkanması ne gibi belirtilere yol açar?

Tıkanmanın tam olduğu durumlarda yedek kılcal damarların tıkanıklı­ğın yarattığı bozukluğu giderememesi sonucunda tıkanan damara gö­re, şiddetli baş ağrısı ve tıkanmanın olduğu taraftaki gözde körlük, ko­nuşma ve bellek bozuklukları ortaya çıkabilir. Böyle bir tıkanıklık ge­nellikle önceden, geçici beyin iskemisi belirtileri verir. Geçici beyin iskemisi geriye dönüşlü ve önemli sonuçlar doğurmayan kısa iskemi nöbetleridir (transiskemik ataklar [TIA]).

Hastaların çoğu bedensel ve ruhsal olarak yorucu işlerde çalışmaktadır. Gergin iş ortamından uzaklaşmanın fel­ci önleyebildiği kesin olsaydı tedavi çok daha kolay olurdu. Ama ne yazık ki, böyle bir kesinlik yoktur. Gene de, iş ortamındaki gerilimlerden korunma ve daha sakin bir yaşam her zaman yar­dımcı olur.

BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM


BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

Kapsam ve tanımlar

MADDE 1- (1) Bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarında yer

alan hükümleri;

a) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren;

1) 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önceki dönemlere, beyana dayanan vergilerde

bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannamelere ilişkin vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları,

gecikme faizleri, gecikme zamları,

2) 2010 yılına ilişkin olarak 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce tahakkuk eden

vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları,

3) 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce yapılan tespitlere ilişkin olarak vergi

aslına bağlı olmayan vergi cezaları, b) 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce, 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik

Kanunu, mülga 11/2/1950 tarihli ve 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve

Görevleri Hakkında Kanun, 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu,

13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı

Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun,

23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında

Kanun, 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 25/4/2006 tarihli ve 5490

sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve 25/6/2010 tarihli ve 6001 sayılı Karayolları Genel

Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezaları,

c) Yukarıdaki bentler dışında kalan ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince

21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun

kapsamında takip edilen ve vadesi 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu

Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan; 7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı

Petrol Kanununa istinaden alınan Devlet hissesi ve Devlet hakkı, mülga 22/6/1956 tarihli ve

6747 sayılı Şeker Kanununa istinaden alınan şeker fiyat farkı, mülga 10/9/1960 tarihli ve 79

sayılı Milli Korunma Suçlarının Affına, Milli Korunma Teşkilat, Sermaye ve Fon

Hesaplarının Tasfiyesine ve Bazı Hükümler İhdasına Dair Kanuna istinaden alınan akaryakıt

fiyat istikrar payı ve akaryakıt fiyat farkı, 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununa

istinaden alınan Devlet hakkı ve özel idare payı ile madencilik fonu, 10/8/1993 tarihli ve 491

sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde

Kararnameye istinaden alınan kılavuzluk ve römorkörcülük hizmet payı ile adli ve idari para

cezaları hariç olmak üzere, asli ve fer’i amme alacakları,

ç) 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük

Kanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü doğan ve Gümrük

Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen

gümrük vergileri, idari para cezaları, faizler, zamlar ve gecikme zammı alacakları,

d) Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil daireleri tarafından 6183 sayılı Kanun

kapsamında takip edilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarihe veya bu Kanunun ilgili

hükümlerinde belirtilen sürelerin sonuna kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan;

1) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası

Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki

sigortalılık statülerinden kaynaklanan, 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin; sigorta primi,

1

emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile

bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

2) 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin isteğe bağlı sigorta primleri ve topluluk

sigortası primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

3) Yaşlılık, emekli aylığı veya malullük aylığı bağlandıktan sonra 5510 sayılı

Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılık statüsü

kapsamında sigortalı sayılmasını gerektirir nitelikte çalışması nedeniyle ilgili mevzuatına göre

ödenmesi gereken 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin sosyal güvenlik destek primi ile

bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

4) 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş olan özel nitelikteki inşaatlar ile

ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda bulunan

eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve

gecikme zammı alacakları,

5) 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillere ilişkin olup ilgili kanunları

uyarınca uygulanan idari para cezaları ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı

alacakları,

6) İlgili kanunları gereğince takip edilen 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin; damga

vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı ile bunlara bağlı gecikme zammı alacakları,

e) İl özel idarelerinin, 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen ve vadesi 31/7/2010

tarihinden (bu tarih dâhil) önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş

bulunan, idari para cezaları ve 3213 sayılı Kanuna istinaden alınan özel idare payı hariç, asli ve

fer’i amme alacakları,

f) Belediyelerin;

1) 213 sayılı Kanun kapsamına giren ve 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önceki

dönemlere, beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannamelere

ilişkin vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, bunların

dışında kalan ve 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen ve vadesi 31/7/2010 tarihinden

(bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş

bulunan, idari para cezaları ve 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun

mükerrer 97 nci maddesinin (b) fıkrası gereğince belediyelere ödenmesi gereken paylar hariç, asli

ve fer’i amme alacakları,

2) 2464 sayılı Kanunun 97 nci maddesine göre tahsili gereken ve vadesi 31/7/2010

tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla

ödenmemiş bulunan ücret alacakları ile bunlara bağlı fer’i alacakları,

3) 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu kapsamındaki belediyelerin su

abonelerinden olan ve vadesi 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu

Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan su bedeli alacakları ile bunlara

bağlı fer’i alacakları,

g) 20/11/1981 tarihli ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamındaki büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon

idarelerinin vadesi 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan su ve atık su bedeli alacakları ile bu alacaklara

bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i (sözleşmelerde düzenlenen her türlü ceza ve

zamlar dahil) alacakları,

ğ) Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan mallar ve kasa mevcudu ile işletmede

mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat, demirbaşlar ile kıymetli

maden, kıymetli taşlar ve bunlardan mamûl ziynet eşyası beyanı,

h) Bu Kanunun ilgili bölümlerinde geçen diğer alacaklar,

hakkında uygulanır.

2

(2) Bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarında geçen;

a) Vergi tabiri, 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergi, resim, harç ve fon payı ile

eğitime katkı payını,

b) Gümrük vergileri tabiri, ilgili mevzuat uyarınca eşyanın ithali veya ihracında uygulanan

ve Gümrük Müsteşarlığına bağlı gümrük idarelerince takip ve tahsil edilen gümrük vergisi, diğer

vergiler, eş etkili vergiler ve mali yüklerin tümünü,

c) TEFE/ÜFE aylık değişim oranları tabiri, Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için

belirlediği 31/12/2004 tarihine kadar toptan eşya fiyatları endeksi (TEFE) aylık değişim

oranlarını, 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) aylık değişim

oranlarını,

ç) Beyanname tabiri, vergi tarhına esas olan beyanname ve bildirimleri,

ifade eder.

(3) Bu Kanunun Beşinci Kısmı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik

yapılması ve yeni hükümleri ihdasına ilişkin hükümleri kapsar.

İKİNCİ KISIM

Maliye Bakanlığına, Gümrük Müsteşarlığına, İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Bağlı

Tahsil Dairelerince Takip Edilen Amme Alacakları ile Belediyelerin ve Büyükşehir

Belediyeleri Su ve Kanalizasyon İdarelerinin Bazı Alacaklarına İlişkin Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM Tahsilatın

Hızlandırılmasına İlişkin Hükümler

Kesinleşmiş alacaklar

MADDE 2- (1) Maliye Bakanlığına, Gümrük Müsteşarlığına, il özel idarelerine ve

belediyelere bağlı tahsil dairelerince takip edilen amme alacaklarından bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla (bu tarih dahil);

a) Vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan

vergilerin/gümrük vergilerinin ödenmemiş kısmının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme

faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe

kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş

alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması halinde fer’i alacak yerine TEFE/ÜFE aylık

değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde

tamamen ödenmesi şartıyla vergilere/gümrük vergilerine bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme

zammı gibi fer’i amme alacakları ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari para cezaları

ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının,

b) Vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan

ve bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş olan vergi cezaları ile iştirak, teşvik ve yardım

fiilleri nedeniyle kesilmiş olan vergi cezalarının ve 4458 sayılı Kanun ve ilgili diğer kanunlar

kapsamında gümrük yükümlülüğü nedeniyle gümrük vergisi asıllarına bağlı olmaksızın

kesilmiş olan idari para cezalarının; % 50’si ve bunlara bağlı gecikme zammı yerine, bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece gecikme zammından ibaret olması halinde

gecikme zammı yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın,

bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaların kalan % 50’sinin

ve bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının,

c) Vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan

ve bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olan idari para

cezalarının tamamı ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme

alacakları yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları

esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması

3

halinde fer’i alacak yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak

tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezanın kalan %

50’si ile bunlara bağlı fer’ilerin tamamının,

ç) Ödenmemiş olan ve yukarıdaki bentlerin dışında kalan (28/3/2002 tarihli ve 4749

sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında

olup tahsil dairesine takip için intikal etmiş olan amme alacakları dahil) asli amme

alacaklarının ödenmemiş kısmının tamamı ile bu alacaklara bağlı faiz, cezai faiz, gecikme

faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar

TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın

sadece fer’i alacaktan ibaret olması halinde fer’i alacak yerine TEFE/ÜFE aylık değişim

oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen

ödenmesi şartıyla uygulanan faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme

alacaklarının tamamının,

d) 20/2/2008 tarihli ve 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili

Hakkında Kanunun 1 inci ve 2 nci maddeleri gereğince ödenmesi gerektiği halde bu Kanunun

yayımlandığı tarihe kadar ödenmemiş olan tutarların bu madde kapsamında ödenmesi halinde

5736 sayılı Kanun gereğince hesaplanan binde iki oranındaki faiz alacaklarının tamamının,

tahsilinden vazgeçilir.

(2) İhtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk etmiş olan vergiler

hakkında bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uygulanır.

(3) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak 2010 yılında tahakkuk eden ve bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ödenmemiş olan geçici vergilere bağlı gecikme faizi ve

gecikme zamları yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim

oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ödenmek suretiyle bu madde hükmünden

yararlanılır. Bu takdirde, 2010 yılına ilişkin yıllık gelir/kurumlar vergisinin tahakkukunu

müteakip ödenecek taksitlerde, vergi aslının ödenmesi şartı aranmaz.

(4) Bu Kanun kapsamında ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı

gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE

aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ait olduğu taşıt için, bu Kanun

hükümlerinin ihlal edilmemiş olması koşuluyla bu Kanunda belirtilen ödeme süresi sonuna

kadar 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin

(d) fıkrası hükmü uygulanmaz.

(5) 2464 sayılı Kanunun 97 nci maddesine göre tahsili gereken ücretler ile su

bedellerinden vadesi 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olanlar ile bunlara bağlı fer’iler hakkında bu maddenin

birinci fıkrasının (ç) bendi hükmü uygulanır.

(6) 2560 sayılı Kanun kapsamında büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinin

vadesi 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarih

itibarıyla ödenmemiş bulunan; su ve atık su bedeli alacak asıllarının tamamı ile bunlara bağlı faiz,

gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’iler (sözleşmelerde düzenlenen her türlü zamlar dahil)

hakkında bu maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi hükümlerine göre yapılacak hesaplamalar

sonucu belirlenen tutarların aynı fıkra hükümleri çerçevesinde ödenmesi halinde bu alacaklara

bağlı cezaların ve gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’ilerin (sözleşmelerde düzenlenen her

türlü ceza ve zamlar dahil) tahsilinden vazgeçilir.

(7) Bu madde hükmünden yararlanmak isteyen borçluların maddede belirtilen şartların

yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına

başvurmamaları şarttır.

(8) 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) dahilde işleme rejimi kapsamında gümrük

yükümlüğü doğan ancak bu Kanunda öngörülen başvuru süresi sonuna kadar ihracat taahhüt

hesabı müeyyideli kapatılan dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni kapsamına giren

takibe konu kamu alacaklarına bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uygulanır.

4

Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan amme alacakları MADDE 3- (1) Bu

Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilk derece yargı mercileri nezdinde dava açılmış ya da

dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi

tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklarda; vergilerin/gümrük vergilerinin %

50’si ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu Kanunun yayımlandığı

tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda

belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si

ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve asla bağlı olarak kesilen vergi

cezaları/idari para cezaları ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının tahsilinden

vazgeçilir. Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla gümrük vergilerine ilişkin gümrük

yükümlülüğü doğmuş ve idari itiraz süresi geçmemiş veya idari itiraz mercilerine intikal etmiş

bulunan tahakkuklar hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır.

(2) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla bölge idare mahkemeleri veya Danıştay

nezdinde ilgisine göre itiraz veya temyiz süreleri geçmemiş ya da itiraz veya temyiz yoluna

başvurulmuş ya da karar düzeltme talep süresi geçmemiş veya karar düzeltme yoluna

başvurulmuş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük

vergilerine ilişkin tahakkuklarda, bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu

Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla tarhiyatın/tahakkukun bulunduğu en son safhadaki tutar

esas alınır. Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce verilmiş en son kararın;

a) Terkine ilişkin karar olması halinde, ilk tarhiyata/tahakkuka esas alınan

vergilerin/gümrük vergilerinin % 20’si ile bu tutara bağlı faiz, gecikme faizi ve gecikme

zammı yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas

alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi

şartıyla, verginin/gümrük vergilerinin kalan % 80’inin, faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve

asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari para cezaları ile bu cezalara bağlı gecikme

zamlarının tamamının,

b) Tasdik veya tadilen tasdike ilişkin karar olması halinde, tasdik edilen

vergilerin/gümrük vergilerinin tamamı ile bu tutara bağlı faiz, gecikme faizi ve gecikme

zammı yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas

alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi

şartıyla, faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari

para cezaları ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının,

tahsilinden vazgeçilir. Ancak, verilen en son kararın bozma kararı olması halinde

birinci fıkra hükmü, kısmen onama kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için

bu fıkranın (b) bendi, bozulan kısım için birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla sadece vergi cezalarına/gümrük

yükümlülüğüyle ilgili idari para cezalarına ilişkin dava açılmış olması halinde;

a) Asla bağlı cezaların, verginin/gümrük vergilerinin bu Kanunun yayımlandığı

tarihten önce ödenmiş olması veya 2 nci maddeye ilişkin olarak bu Kanunda belirtilen süre ve

şekilde ödenmesi şartıyla, tamamının ve bunlara bağlı gecikme zamlarının,

b) Asla bağlı olmaksızın kesilen vergi cezalarından/gümrük yükümlülüğüyle ilgili

idari para cezalarından bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen safhada olanlarda cezanın %

25’inin, ikinci fıkrasının; (a) bendinde belirtilen safhada olanlarda cezanın % 10’unun, (b)

bendinde belirtilen safhada bulunanlarda tasdik edilen ceza tutarının % 25’inin, bu Kanunda

belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla kalan cezaların,

tahsilinden vazgeçilir. Bu fıkranın (b) bendi hükmü tarh edilen vergi ile birlikte dava

konusu edilen asla bağlı olmaksızın kesilen vergi cezaları için de uygulanır.

(4) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla üçüncü fıkra kapsamı dışında kalan ve bu

Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren idari para cezalarına

ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı dava açma süresi geçmemiş veya dava açılmış olması

5

halinde; kesilen idari para cezalarından ilk derece yargı merciinde ihtilaflı olanlarda cezanın

% 50’si, ilk derece yargı merciinin cezayı kaldırdığı ancak itiraz veya temyiz merciinde

yargılamanın devam ettiği safhada olanlarda cezanın % 20’si, ilk derece yargı merciinin

kısmen veya tamamen onayladığı cezalarda onaylanan kısmın % 50’si ile bunlara bağlı faiz,

gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine, bu Kanunun yayımlandığı

tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda

belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla kalan cezalar ile bu cezalara bağlı fer’i

alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(5) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten

önce pişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği beyannameler ile

kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla

dava açma süresi geçmemiş olan vergi cezaları için üçüncü fıkra hükmü uygulanır.

(6) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak iştirak, teşvik ve yardım fiilleri

nedeniyle kesilen vergi cezalarında, cezaya muhatap olanlar bu madde hükmünden üçüncü

fıkranın (b) bendinde açıklandığı şekilde yararlanır.

(7) Bu maddeye göre ödenecek alacakların tespitinde esas alınacak olan en son karar,

tarhiyata/tahakkuka ilişkin verilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce taraflardan

birine tebliğ edilmiş olan karardır.

(8) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla; uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak

üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da

uzlaşma sağlanamamış ancak, dava açma süresi geçmemiş alacaklar da bu madde hükmünden

yararlanır. (9) Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan amme

alacaklarından yıllık gelir veya kurumlar vergilerini, gelir (stopaj) vergisi, kurum (stopaj)

vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi için bu madde ile 2 nci madde hükmünden

yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükelleflerin taksit ödeme süresince bu vergi türleri ile

ilgili verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri çok zor durum olmaksızın her bir

vergi türü itibarıyla bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri halinde belirtilen

madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme haklarını

kaybederler.

(10) Bu madde hükmünden yararlanılması için madde kapsamına giren alacaklara

karşı dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve kanun yollarına başvurulmaması

şarttır.

(11) Bu madde hükmünden yararlanmak için başvuruda bulunan ancak bu Kanunda

belirtilen ödeme şartını yerine getirmeyen borçlulardan ilk tarhiyata/tahakkuka göre belirlenen

alacaklar başka bir işleme gerek olmaksızın takip edilir. Şu kadar ki, bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce verilmiş olan en son kararın tarhiyatın/tahakkukun tasdikine ilişkin

karar olması halinde bu karar üzerine tahakkuk eden alacaklar takip edilir.

İKİNCİ BÖLÜM İnceleme ve Tarhiyat Safhasında

Bulunan İşlemler

İnceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergiler

MADDE 4- (1) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi

incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun matrah ve vergi artırımına

ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir. Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra

tarh edilen vergilerin % 50’si ile bunlara bağlı gecikme faizi yerine bu Kanunun yayımlandığı

tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile bu tarihten

sonra ihbarnamenin tebliği üzerine belirlenen dava açma süresinin bitim tarihine kadar

hesaplanacak gecikme faizinin tamamının, vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın

6

% 25’inin; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda

bulunularak, ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık

dönemler halinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla vergi aslının % 50’sinin, vergi aslına bağlı

olmayan cezalarda cezanın % 75’inin, vergilere bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar

uygulanan gecikme faizinin ve vergi aslına bağlı cezaların tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(2) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak iştirak nedeniyle kesilecek vergi

ziyaı cezalarında, cezaya muhatap olanların, cezanın % 25’ini birinci fıkrada belirtilen süre ve

şekilde ödemeleri halinde cezanın kalan % 75’inin tahsilinden vazgeçilir.

(3) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten

önce pişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği beyannameler ile

kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla

tebliğ edilmemiş olan vergi cezaları hakkında bu madde hükümleri uygulanır. Şu kadar ki,

asla bağlı vergi cezalarının bu madde kapsamında tahsilinden vazgeçilebilmesi için verginin

bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödenmiş olması veya bu Kanunun 2 nci maddesine

göre ödenmesi şarttır.

(4) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten

önce tamamlandığı halde, bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal

eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli tarh ve tebliğ

işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen

şekilde belirlenen tutarın, birinci fıkrada belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla

bu Kanun hükümlerinden yararlanılır.

(5) Bu madde hükümlerinden yararlanılabilmesi için dava açılmaması şarttır. (6) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla, 213 sayılı Kanunun tarhiyat öncesi

uzlaşma hükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya

da uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe tebliğ

edilmemiş alacaklar için de bu madde hükmü uygulanır.

(7) Bu Kanunun 3 üncü maddesi ile bu madde hükmünden yararlananlar, ayrıca 213

sayılı Kanunun uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve vergi cezalarında indirim hükümlerinden

yararlanamazlar.

(8) Bu madde uygulamasında incelemeye başlama; bu Kanunun yayımlandığı tarihten

önce mükellefler nezdinde; vergi incelemesine başlanıldığı hususunun bir tutanağa

bağlanması, vergi incelemesi yapılmak üzere mükellefin yazı ile davet edilmesi, kanuni defter

ve belgeleri isteme yazısının tebliğ edilmiş olması, matrah tesisine yönelik tutanak

düzenlenmesi ya da kanuni defter ve belgelerin incelenmek üzere vergi incelemesine yetkili

olanlara ibraz edilmiş olması hallerini kapsar.

Pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlar

MADDE 5- (1) Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, bu Kanunun

yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar;

a) 213 sayılı Kanunun;

1) 371 inci maddesine göre beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen

vergilerin tamamı ile hesaplanacak pişmanlık zammı yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe

kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunda

belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla pişmanlık zammı ve vergi cezalarının

tamamının,

2) 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre kendiliğinden verilen beyannameler

üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak gecikme faizi yerine

bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla

gecikme faizi ve vergi cezalarının tamamının,

b) 4458 sayılı Kanuna ve ilgili diğer kanunlara göre tahakkuku ve tahsili gerektiği

halde yükümlü tarafından beyan edilmeyen aykırılıkların, ilgili gümrük idaresine bildirilmesi

7

durumunda, gümrük vergilerinin tamamı ile hesaplanacak faiz yerine bu Kanunun

yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak

tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla faizlerin ve idari

para cezalarının tamamının,

c) 2010 yılı ve önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak emlak vergisi

bildiriminde bulunmayan veya bildirimde bulunduğu halde vergisi eksik tahakkuk eden

mükelleflerce bildirimde bulunulması ve tahakkuk eden vergi ve taşınmaz kültür varlıklarının

korunmasına katkı payının tamamı ile bunlara bağlı gecikme faizi ve gecikme zammı yerine bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanacak tutarın; bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla, bu

alacaklara bağlı gecikme faizi, gecikme zammı ve vergi cezalarının,

tahsilinden vazgeçilir.

(2) 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 64 üncü maddesinde sayılan

diğer ücret mükelleflerinin, 2011 yılı Şubat ayı sonuna kadar vergi dairelerine başvurarak 2011

takvim yılına ilişkin gelir vergilerini tarh ettirmeleri ve karnelerine işletmeleri kaydıyla önceki

dönemlere ilişkin olarak herhangi bir vergi ve ceza aranmaz. Bu mükelleflerden daha önce

mükellefiyet kaydını yaptırmamış olanların işe başlama tarihi olarak bu Kanuna göre yaptıkları

müracaat tarihi esas alınır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Matrah ve Vergi Artırımı

Gelir ve kurumlar vergisinde matrah artırımı

MADDE 6- (1) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri vermiş oldukları yıllık

beyannamelerinde vergiye esas alınan matrahlarını, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci

ayın sonuna kadar, 2006 takvim yılı için % 30, 2007 takvim yılı için % 25, 2008 takvim yılı için

% 20, 2009 takvim yılı için % 15 oranlarından az olmamak üzere artırdıkları takdirde, kendileri

hakkında artırımda bulunulan yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara

ilişkin olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılmaz.

(2) Gelir vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş

oldukları gelir vergisi beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması veya indirim ve istisnalar

nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş

veya gelir elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve gelirlerini vergi dairesinin bilgisi dışında

bırakanlar dahil) olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile birinci fıkraya göre

artırdıkları matrahlar, 2006 takvim yılı için 10.000 liradan, 2007 takvim yılı için 12.000 liradan,

2008 takvim yılı için 15.000 liradan, 2009 takvim yılı için 20.000 liradan az olamaz. Ancak,

beyana tabi geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından oluşan gelir vergisi mükellefleri için

vergilendirmeye esas alınacak matrah, ilgili yıllar için belirlenmiş tutarın 1/5’i, basit usulde

vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri için 1/10’u olarak dikkate alınır. Bu fıkranın

uygulamasında ilgili yıllar itibarıyla gayrimenkul sermaye iratları için belirlenen istisna tutarları

dikkate alınmaz.

(3) Kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak

vermiş oldukları beyannamelerinde, zarar beyan edilmiş olması veya indirim ve istisnalar

nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyanname verilmemiş (ilgili yıllarda faaliyette bulunmuş

veya kazanç elde etmiş olup da bu faaliyetlerini ve kazançlarını vergi dairesinin bilgisi dışında

bırakanlar dahil) olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrahlar ile birinci fıkraya göre

artırdıkları matrahlar, 2006 takvim yılı için 30.000 liradan, 2007 takvim yılı için 36.000 liradan,

2008 takvim yılı için 45.000 liradan, 2009 takvim yılı için 60.000 liradan az olamaz.

(4) Bu madde hükmüne göre artırılan matrahlar, % 20 oranında vergilendirilir ve üzerinden

ayrıca herhangi bir vergi ve fon alınmaz. Ancak, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin,

artırımda bulunmak istedikleri yıla ait yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu

8

beyannameler üzerinden tahakkuk eden vergilerini süresinde ödemiş ve bu vergi türleri için bu

Kanunun 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinden yararlanmamış olmaları şartıyla, bu madde

hükmüne göre artırılan matrahları % 15 oranında vergilendirilir. İstisna, indirim ve mahsuplar

nedeniyle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken verginin bulunmaması halinde de bu

hüküm uygulanır.

(5) Kurumlar vergisi mükelleflerinin, 193 sayılı Kanunun geçici 61 inci maddesi,

geçici 67 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar

Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre vergi tevkifatına tabi tutulmuş

olan kazanç ve iratlarının da bulunması halinde, birinci fıkrada belirtilen vergi incelemesine

ve tarhiyata muhatap olmamaları için bu kazanç ve iratlar üzerinden tevkif edilen vergilerin,

ait olduğu yıla ilişkin olarak birinci fıkrada belirtilen şekilde artırılması şarttır.

(6) Kurumlar vergisi mükelleflerinin, 193 sayılı Kanunun geçici 61 inci maddesi,

geçici 67 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü

fıkrasında yer alan vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları muhtasar beyanname ile beyan

etmemiş olmaları halinde, bu yıllara ilişkin olarak birinci fıkrada belirtilen vergi incelemesine

ve tarhiyata muhatap olmamaları için bu kazanç ve iratlara ait tevkifat matrahlarını, bu

Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar, üçüncü fıkrada belirtilen asgari

matrahın % 50’sinden az olmamak kaydıyla beyan etmeleri şarttır. Bu fıkra hükmüne göre

artırılan matrahlar üzerinden % 15 oranında vergi hesaplanır.

(7) Gelir vergisi mükellefleri, verdikleri yıllık beyannamede gelirden indirilen ve 193

sayılı Kanunun geçici 61 inci maddesine göre vergi tevkifatına tabi tutulmuş olan gelirlerinin

bulunması halinde, beşinci fıkrada belirtilen şekilde artırımda bulunmaları şartıyla, artırımda

bulundukları yıllar için vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap tutulmazlar.

(8) Gelir vergisi mükelleflerinin, 193 sayılı Kanunun geçici 61 inci maddesinde yer

alan vergi tevkifatına tabi gelirlerini muhtasar beyanname ile beyan etmemiş olmaları halinde,

bu yıllara ilişkin olarak birinci fıkrada belirtilen vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap

olmamaları için bu gelirlere ait tevkifat matrahlarını, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen

ikinci ayın sonuna kadar, ikinci fıkrada belirtilen asgari matrahın % 50’sinden az olmamak

kaydıyla beyan etmeleri şarttır. Bu fıkra hükmüne göre artırılan matrahlar üzerinden % 15

oranında vergi hesaplanır. (9) Bu maddenin beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında yer alan

hükümlerden yararlanarak artırımda veya beyanda bulunan mükelleflerin, bu yıllara ilişkin

olarak birinci fıkrada belirtilen vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap olmamaları için ilgili

yıllarda vergiye esas alınan gelir veya kurumlar vergisi matrahlarını da ikinci ve üçüncü

fıkralarda belirtilen tutarlardan az olmamak üzere birinci fıkrada belirtilen şekilde artırmaları

şarttır.

(10) Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmünden yararlanarak

beyan ettikleri matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları

vergiler, artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsup edilmez.

(11) Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara

ait zararların % 50’si, 2010 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez. (12) İstisna ve indirimler nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusu

yapılabilecek tutarlar ile geçmiş yıl zararları bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan

indirilemez.

(13) Matrah artırımında bulunan mükelleflerin yıllık gelir ve kurumlar vergisine

mahsuben daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergilerin iadesi ile ilgili taleplerine

ilişkin inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.

(14) İşe başlama ve işi bırakma gibi nedenlerle kıst dönemde faaliyette bulunmuş

mükellefler hakkında ilgili yıllar için belirlenen asgari matrahlar, faaliyette bulunulan ay

sayısı (ay kesirleri tam ay olarak) dikkate alınarak hesaplanır.

9

(15) Bu maddenin birinci fıkrası kapsamında matrah artırımında bulunulan

vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılıp

kesinleşen tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.

Katma değer vergisinde artırım

MADDE 7- (1) Katma değer vergisi mükelleflerinin, her bir vergilendirme dönemine

ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dahil) beyannamelerindeki hesaplanan

katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 2006 yılı için % 3, 2007 yılı için % 2,5, 2008

yılı için % 2 ve 2009 yılı için % 1,5 oranına göre belirlenecek katma değer vergisini, vergi

artırımı olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar beyan

etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara

ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı

yapılmaz. 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci

maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi ve geçici 17 nci maddesine göre tecil-terkin

uygulamasından faydalanan mükelleflerde artırıma esas tutarın belirlenmesinde, tecil edilen

vergiler hesaplanan vergiden düşülür.

(2) Bir aylık vergilendirme dönemine tabi olan katma değer vergisi mükelleflerince,

artırımda bulunulmak istenilen yıl içindeki vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak,

a) Verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamelerinden, en az üç döneme ait

beyannamenin verilmiş olması halinde, bu yıla ait dönemlerden verilmiş olan

beyannamelerdeki hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının ortalaması bir yıla iblağ

edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık hesaplanan katma değer vergisi tutarı bulunur ve bu

tutar üzerinden birinci fıkrada belirtilen oranlara göre artırım tutarı hesaplanır.

b) Hiç beyanname verilmemiş ya da bir veya iki döneme ilişkin beyanname verilmiş

olması halinde, ilgili yıl için gelir veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş

olması şartıyla, artırılan matrah üzerinden % 18 oranında katma değer vergisi artırımında

bulunmak suretiyle bu maddeden yararlanılır. Bu durumda olan adi ortaklık, kollektif ve adi

komandit ortaklıklarda ortakların tamamının gelir veya kurumlar vergisi yönünden matrah

artırımında bulunmaları şarttır.

c) İlgili takvim yılı içindeki işlemlerin tamamının istisnalar kapsamındaki teslim ve

hizmetlerden oluşması veya diğer nedenlerle hesaplanan katma değer vergisi bulunmaması ile

tecil-terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerden oluşması halinde, ilgili yıl için gelir veya

kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah üzerinden %

18 oranında katma değer vergisi artırımında bulunmak suretiyle bu maddeden yararlanılır. Şu

kadar ki, ilgili takvim yılı içinde yukarıdaki işlemlerin yanı sıra vergiye tabi işlemlerin de

mevcudiyeti nedeniyle hesaplanan vergisi çıkan mükelleflerin bu madde hükmüne göre

ödemeleri gereken katma değer vergisi tutarı, yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanacak % 18

oranındaki katma değer vergisi tutarından aşağı olamaz. Bu kapsama giren mükellefler, gelir

veya kurumlar vergisi için matrah artırımında bulunmamaları halinde bu madde hükmünden

yararlanamaz. (3) Vergilendirme dönemi üç aylık olan katma değer vergisi mükelleflerinin, yıllık

asgari artırım tutarı, hiç beyanname vermemiş olmaları halinde ikinci fıkranın (b) bendinde

belirtilen esaslar çerçevesinde, en az bir dönem için beyanname vermiş olmaları halinde ise

aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde belirlenir.

(4) Katma değer vergisi mükelleflerinin, artırıma esas alınan ilgili yılın vergilendirme

dönemlerinin tamamı için artırımda bulunmaları zorunludur. Şu kadar ki, mükelleflerin

artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde işe başlamaları ya da işi bırakmaları halinde,

faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde

artırımda bulunulur.

(5) Mükelleflerin artırımda bulunmak istedikleri yıl içindeki vergilendirme

dönemlerine ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılıp kesinleşen

tarhiyatlar, ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.

10

(6) Artırım talebinde bulunulan yılları izleyen dönemlerde yapılacak vergi

incelemelerine ilişkin olarak artırım talebinde bulunulan dönemler için, sonraki dönemlere

devreden katma değer vergisi yönünden ve artırım talebinde bulunulan dönemler için ihraç

kaydıyla teslimlerden veya iade hakkı doğuran işlemlerden doğan terkin ve iade işlemleri ile

ilgili inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır. Sonraki dönemlere devreden katma değer vergisi

yönünden yapılan incelemelerde artırım talebinde bulunulan dönemler için tarhiyat

önerilemez.

(7) Bu madde hükmüne göre ödenen katma değer vergisi, gelir veya kurumlar vergisi

matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz, ödenmesi gereken

katma değer vergilerinden indirilmez veya herhangi bir şekilde iade konusu yapılmaz.

Gelir (stopaj) vergisinde artırım

MADDE 8- (1) 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı

bendi uyarınca hizmet erbabına ödenen ücretlerden vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların,

her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dahil)

muhtasar beyannamelerinde yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutarların yıllık

toplamı üzerinden 2006 yılı için % 5, 2007 yılı için % 4, 2008 yılı için % 3 ve 2009 yılı için

% 2 oranında hesaplanacak gelir vergisini, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın

sonuna kadar idareye başvurarak artırımda bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler

nezdinde söz konusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile

ilgili olarak ücret yönünden gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.

(2) Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme

dönemlerine ilişkin olarak;

a) Verilmesi gereken muhtasar beyannamelerden, en az bir döneme ilişkin beyanname

verilmiş olması halinde, beyan edilmiş ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutar bir yıla iblağ

edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık ücretler üzerinden gelir (stopaj) vergisi matrahı

bulunur ve bu tutar üzerinden birinci fıkrada belirtilen oranlarda gelir vergisi hesaplanır.

b) Hiç beyanname verilmemiş olması halinde, her ay için hesaplanacak asgari gelir

(stopaj) vergisine esas olmak üzere en az, 1) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ilgili yılda verilmiş olan aylık prim ve

hizmet belgelerinde bildirilen ortalama işçi sayısı kadar işçi,

2) İlgili yılda aylık prim ve hizmet belgesinin hiç verilmemiş olması halinde, bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar verilmiş olmak şartıyla, izleyen vergilendirme

dönemlerinde verilen ilk aylık prim ve hizmet belgesindeki işçi sayısı kadar işçi,

3) Bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar aylık prim ve hizmet belgesinin hiç

verilmemiş olması halinde en az iki işçi,

çalıştırıldığı kabul edilmek ve ilgili yılın son vergilendirme döneminde onaltı yaşından

büyük işçiler için geçerli olan asgari ücret tutarı esas alınarak hesaplanan gelir (stopaj) vergisi

matrahı üzerinden birinci fıkrada belirtilen oranlarda gelir vergisini ödemek suretiyle bu

maddeden yararlanılır.

(3) Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunmak isteyenlerin, yıl içinde işe başlamaları

ya da işi bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için (ay kesirleri

tam ay olarak dikkate alınmak suretiyle) bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda

bulunulur.

(4) Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme

dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılıp kesinleşen

tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.

(5) Bu madde hükmüne göre artırıma esas ücret tutarı ve ödenen gelir vergisi, gelir

veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate

alınmaz.

(6) Gelir (stopaj) vergisi artırımından yararlanılarak hesaplanan gelir vergisine

herhangi bir istisna ve indirim uygulanmaz.

11

Matrah ve vergi artırımına ilişkin ortak hükümler

MADDE 9- (1) Bu Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerine göre,

a) Hesaplanan veya artırılan gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin bu Kanunda

belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şarttır. Bu vergilerin bu Kanunda belirtilen şekilde

ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen oranın bir kat

fazlası oranında uygulanacak gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunur.

b) Hesaplanarak veya artırılarak ödenen vergiler, gelir veya kurumlar vergisi

matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak kabul edilmez; indirim, mahsup ve

iade konusu yapılmaz.

c) Artırılan matrahlar nedeniyle geçici vergi hesaplanmaz ve tahsil olunmaz.

ç) Matrah veya vergi artırımında bulunulması, 213 sayılı Kanunun defter ve belgelerin

muhafaza ve ibrazına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

(2) Daha önce nezdinde vergi incelemesi yapılmış olan mükellefler, vergi incelemesi

yapılan yıllar için de artırımda bulunabilirler.

(3) İdarenin, artırımda bulunulmayan yıllar veya dönemler için vergi incelemesi

yapma hakkı saklıdır.

(4) Bu Kanuna göre matrah veya vergi artırımında bulunulması, bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel

teşkil etmez. Ancak, artırımda bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi incelemeleri ve

takdir işlemlerinin, bu Kanunun 6 ncı maddesinin onüçüncü fıkrası ve 7 nci maddesinin

altıncı fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ayın

başından itibaren bir ay içerisinde sonuçlandırılamaması halinde, bu işlemlere devam edilmez.

Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleri ile ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri

dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah veya vergi farkı tespit

edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına

intikal ettiği tarihten önce artırımda bulunulmuş olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu

bulunan fark, bu Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümleri ile birlikte değerlendirilir.

İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir

komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmesidir.

(5) Matrah veya vergi artırımı dolayısıyla mükelleflerce verilen yıllık, muhtasar ve

katma değer vergisi beyannameleri ve diğer beyannameler için damga vergisi alınmaz.

(6) 213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasındaki “defter, kayıt ve

belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya

hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte

olarak düzenleyenler”, bu Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümlerinden

yararlanamazlar.

(7) Mükelleflerin bu Kanuna göre matrah veya vergi artırımı yaptıkları dönemlere

ilişkin olarak kanuni süresinde vermedikleri anlaşılan beyannameler nedeniyle 213 sayılı

Kanunun usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarına ilişkin hükümleri uygulanmaz.

(8) Bu Kanun hükümlerine göre doğru beyan edilmeyen matrah veya vergi artırımı ile

ilgili olarak eksik tahakkuk eden vergiler, ilk taksit ödeme süresinin sonunda tahakkuk etmiş

sayılır ve bu Kanunda açıklandığı şekilde tahsil edilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Stok Beyanları

İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve

demirbaşlar

MADDE 10- (1) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit

şirketler dahil), işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine,

teçhizat ve demirbaşları kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek

12

rayiç bedel ile bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar bir envanter

listesi ile vergi dairelerine bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebilirler. Bildirime dahil

edilen kıymetler için amortisman ayrılmaz.

(2) Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, birinci fıkra hükümleri uyarınca

aktiflerine kaydettikleri emtia için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere

özel karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin

tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez. Makine, teçhizat ve

demirbaşlar envantere kaydedilir ve ayrılan karşılık birikmiş amortisman addolunur. İşletme

hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı defterlerinin gider kısmına

satın alınan mal olarak kaydederler.

(3) Birinci fıkra uyarınca beyan edilen genel orana tabi makine, teçhizat, demirbaş ve

emtiaların bedeli üzerinden % 10 oranı, indirimli orana tabi diğer makine, teçhizat, demirbaş

ve emtiaların bedeli üzerinden tabi olduğu oranların yarısı esas alınarak katma değer vergisi

hesaplanır ve ayrı bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek, beyanname verme

süresi içinde ödenir. Makine, teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan

katma değer vergisinden indirilemez. Emtia üzerinden ödenen vergi genel esaslara göre

indirilir. Bu emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için 3065 sayılı Kanunun 9 uncu

maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü uygulanmaz.

(4) Kıymetli maden ve ziynet eşyası imalatı ve ticareti faaliyetinde bulunan gelir ve

kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil) işletmelerinde

mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve

kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci gibi) ile bunlardan

mamûl ziynet eşyasını bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen süre ve şekilde bildirmeleri

halinde, bu kıymetlerin bildirilen değeri üzerinden % 2,5 oranında vergi öderler. Bu suretle

tahakkuk ettirilen vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir. Ödenen bu vergiler, gelir ve

kurumlar vergisinden mahsup edilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider

olarak kabul edilmez.

(5) Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, dördüncü fıkra uyarınca aktiflerine

kaydettikleri kıymetler için özel karşılık hesabı açarlar. Bu hesapta izlenen karşılık, ortaklara

dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır ve

vergilendirilmez. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu

kıymetleri defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.

(6) Bu madde kapsamında bildirilen kıymetlerin satılması halinde satış bedeli,

bunların deftere kaydedilen değerinden düşük olamaz.

Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan mallar ve kasa mevcudu MADDE 11-

(1) Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan mallar hakkında aşağıdaki hükümler

uygulanır.

a) Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler

dahil), kayıtlarında yer aldığı halde işletmelerinde mevcut olmayan mallarını, bu Kanunun

yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar, aynı nev’iden mallara ilişkin cari yıl

kayıtlarına göre tespit edilen gayrisafi kâr oranını dikkate alarak fatura düzenlemek ve her

türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal

ettirebilirler. Gayrisafi kâr oranının cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde,

mükellefin bağlı olduğu meslek odalarının belirleyeceği oranlar esas alınır.

b) Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik vergi cezası ve

gecikme faizi uygulanmaz.

(2) Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu hakkında

aşağıdaki hükümler uygulanır.

a) Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, 31/12/2009 tarihi

itibarıyla bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutlarını, bu

13

Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek

suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler.

b) (a) bendi kapsamında beyan edilen tutarlar üzerinden % 10 oranında hesaplanan

vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir.

c) Bu fıkra kapsamında beyan edilen tutarlar, kurumlar vergisi matrahının tespitinde

gider olarak dikkate alınmaz.

(3) Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak yılı içerisinde

ödenmesi gereken vergilerin ödeme sürelerinde değişiklik yapmaya, 213 sayılı Kanun

hükümlerine göre bildirimde bulunma zorunluluğu getirmeye ve uygulamaya ilişkin diğer

usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

ÜÇÜNCÜ KISIM

Sosyal Güvenlik Kurumuna Bağlı Tahsil Dairelerince Takip Edilen

Alacaklara İlişkin Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM Tahsilatın

Hızlandırılmasına İlişkin Hükümler

Kesinleşmiş Sosyal Güvenlik Kurumu alacakları

MADDE 12- (1) 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı

tarihten önce tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan;

a) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri

kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan; sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum

karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi,

b) Bu Kanuna göre yapılan başvuru tarihi itibarıyla ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkanı

ortadan kalkmamış isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi,

c) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga

vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı,

borç asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun

yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde, bu alacaklara

uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tamamının tahsilinden

vazgeçilir.

(2) Yaşlılık, emekli aylığı veya malullük aylığı bağlandıktan sonra 5510 sayılı Kanunun

4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılık statüsü kapsamında sigortalı

sayılmasını gerektirir nitelikte çalışması nedeniyle ilgili mevzuatına göre sosyal güvenlik destek

primi ödemesi gerekenlerden bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar

tescili yapılmış olanların, 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı

tarih itibarıyla ödenmemiş olan sosyal güvenlik destek primi asılları ile bu alacaklara ödeme

sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için TEFE/ÜFE

aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde

ödenmesi halinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i

alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(3) 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale

konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce Kurumca re’sen tahakkuk

ettirilerek işverene tebliğ edildiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan;

özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya

tespitler sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ile bu

alacaklara gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanan sürenin başlangıç tarihinden bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas

14

alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde bu

alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tamamının

tahsilinden vazgeçilir.

(4) 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillere ilişkin olup bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce dava açma süresi sona erdiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih

itibarıyla ödenmemiş olan idari para cezası asıllarının % 50’si ile bu tutara ödeme sürelerinin bittiği

tarihlerden bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için TEFE/ÜFE aylık değişim

oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde

idari para cezası asıllarının kalan % 50’si ile idari para cezasına uygulanan gecikme cezası ve

gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(5) Bu madde kapsamına giren alacakların; asıllarının bu Kanunun yayımlandığı

tarihten önce ödenmiş olmasına rağmen, fer’ilerinin bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla

ödenmemiş olduğu durumlarda, aslı ödenmiş fer’i alacağın % 40’ının bu Kanunda belirtilen

süre ve şekilde ödenmesi halinde bu fer’i alacakların kalan % 60’ının tahsilinden vazgeçilir.

Dava safhasında bulunan veya dava açma süresi sona ermemiş idari para

cezaları

MADDE 13- (1) 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillere ilişkin olup

bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar tahakkuk ettiği halde dava

açılmış veya dava açma süresi sona ermemiş olan idari para cezası asıllarının % 25’i ile bu

tutara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre

için TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın bu Kanunda

belirtilen süre ve şekilde ödenmesi halinde, idari para cezası asıllarının kalan % 75’i ile idari

para cezasına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tamamının

tahsilinden vazgeçilir.

(2) Bu madde kapsamına giren alacakların tahakkuk ettiği tarih itibarıyla bu madde

için öngörülen başvuru süresinin onbeş günden az kaldığı hallerde, bu alacaklar için bu

maddeye göre yapılacak başvuru süresi tahakkuk tarihinden itibaren onbeş gün olarak

uygulanır.

Ön değerlendirme, araştırma veya tespit aşamasında olan eksik işçilik prim

tutarları

MADDE 14- (1) 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş olup bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce asgari işçilik tutarının tespitine ilişkin olarak Kuruma başvuruda

bulunulmasına rağmen, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce Kurumca re’sen tahakkuk

ettirilerek işverene tebliğ edilememiş olan özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere

ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı

üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ile bu alacaklara gecikme cezası ve gecikme zammı

hesaplanan sürenin başlangıç tarihinden bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre

için TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ve hesaplanan bu

tutarlara bu Kanunun yayımlandığı tarihten asgari işçilik tutarının işverene tebliğ tarihine

kadar geçen süre için 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre

hesaplanacak gecikme zammının tamamının, işverene tebliğ tarihinden başlanarak bir ay

içerisinde bu fıkra kapsamında Kuruma yazılı olarak başvurularak, ilk taksit tebligatın

yapıldığı ayı izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde oniki eşit taksitte

ödenmesi şartıyla, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i

alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir. Şu kadar ki, bu Kanunun yayımlandığı tarihi

izleyen ikinci ayın sonuna kadar re’sen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edilen eksik işçilik

tutarları üzerinden hesaplanan sigorta prim tutarları, bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü

fıkrasında belirtilen alacaklar için öngörülen süre ve şekilde ödenir.

(2) Bu madde ile 12 nci ve 13 üncü madde hükümlerinden yararlanmak isteyen

borçluların, bu maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan

vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır.

15

(3) Bu madde ile 12 nci ve 13 üncü madde hükümlerinden yararlanmak üzere

başvuruda bulunan borçluların taksit ödeme süresince tahakkuk eden sigorta primlerini çok

zor durum olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri halinde,

belirtilen madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme

haklarını kaybederler.

Sosyal güvenlik prim yapılandırması bozulanlara ilişkin hükümler MADDE 15- (1)

Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü veya geçici 25

inci maddeleri uyarınca yeniden yapılandırıldığı halde, taksit ödeme yükümlülüklerini yerine

getirmemiş olmaları nedeniyle yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olanlardan,

yapılandırmaları oniki taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla

olmayanların; yapılandırmaları yirmidört taksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit

sayısı sekizden fazla olmayanların; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna

kadar yazılı olarak başvurmaları halinde, bozulmuş olan yeniden yapılandırma anlaşmaları

ilgili kanun hükümleri uyarınca yapılmış olan başvuru tarihi ve taksitlendirme süresi dikkate

alınarak ihya edilir.

(2) Bu Kanun uyarınca yeniden yapılandırma anlaşmaları ihya edilen borçluların,

yeniden yapılandırma anlaşmalarının bozulduğu tarihten sonra ilgili yapılandırma kanunu

kapsamına giren borçları için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapmış oldukları

ödemeler, ilgili yapılandırma kanunu hükümlerine göre mahsup edilir.

(3) İhya veya mahsup işlemleri sonucunda süresi içinde ödenmediği veya eksik

ödendiği anlaşılan taksit tutarlarının tamamının, ödeme süresinin sona erdiği tarihten

ödemenin yapılacağı tarihe kadar her ay için Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki

aya ait Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık

ortalama faiz oranına bir puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda

uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz tutarıyla birlikte bu maddeye göre yapılan başvuru

tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar ödenmesi halinde ilgili kanunda öngörülen yeniden

yapılandırma hükümlerinden yararlanılır. Bu fıkrada belirtilen ödeme yükümlülüklerinin söz

konusu üç aylık süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde yeniden yapılandırma

hakkı kaybedilir ve yapılandırma işlemleri iptal edilir.

(4) Bu madde kapsamına giren alacakların üçüncü fıkrada belirtilen şekilde tamamen

ödenmemesi halinde, ihya öncesi duruma dönülerek ödedikleri taksit tutarları sosyal güvenlik

mevzuatının ilgili hükümlerine göre borçlarına mahsup edilir.

(5) 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü veya geçici 25 inci maddeleri kapsamına giren

borçları yeniden yapılandırılanlardan, yeniden yapılandırma haklarını kaybetmiş olup

kapsama giren borçlarının tamamını sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre

ödemiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Borçlarını kısmen ödemiş olup bu

maddeden yararlanmak için başvuranlara, daha önce ödemiş oldukları tutarlar iade edilmez,

bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları saklı kalmak kaydıyla mahsup işlemi yapılmaz.

Sigortalılık süreleri durdurulanların ihya prim borçları

MADDE 16- (1) Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına

ve hesabına bağımsız çalışanlardan mülga 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar

ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve mülga 17/10/1983 tarihli

ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre

tescilleri yapıldığı halde prim borçları nedeniyle ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri

durdurulmuş ve bu sigortalılık süreleri bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ihya

edilmemiş olanların kendileri veya hak sahipleri, bu sigortalılık sürelerinin ihyası amacıyla

5510 sayılı Kanunun geçici 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına istinaden bu Kanunun

yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar yapacakları yazılı müracaatlarında,

durdurulan bu sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri

durdurulmamış gibi değerlendirilerek bu Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasına göre

hesaplanmasını talep edebilirler. Bu şekilde hesaplanan prim borç tutarının tamamı bu

16

Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen beşinci ayın sonuna kadar ödendiği takdirde, bu süreler

sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu fıkrada belirtilen süre içinde hesaplanan borç

tutarının tamamının ödenmemesi halinde ihya işlemi geçerli sayılmaz ve bu fıkra kapsamında

ödenmiş olan tutarlar ilgilinin bu fıkra kapsamı haricinde başkaca prim borcunun

bulunmaması kaydıyla iade edilir.

DÖRDÜNCÜ KISIM

Çeşitli ve Ortak Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Diğer alacaklar ve çeşitli hükümler

MADDE 17- (1) 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının

Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası ile 30/3/2005

tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 39 uncu maddesine göre verilen idari para

cezaları hariç olmak üzere, 31/7/2010 tarihinden önce idari yaptırım kararı verildiği halde bu

Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilgilisine tebliğ edilmemiş olan ve genel bütçeye gelir

kaydı gereken ve her bir kabahat için 120 liranın (bu tutar dahil) altında kalan idari para

cezaları tebliğ edilmez, tebliğ edilmiş olanların ve bunlara bağlı fer’i alacakların tahsilinden

vazgeçilir. Şu kadar ki, bu fıkra kapsamına giren ve mülga 5539 sayılı Kanun ile 6001 sayılı

Kanun gereğince verilen idari para cezası ile birlikte ilgilisine tebliği gereken ve tutarı 12 lira

ve altında kalan geçiş ücretleri için de bu fıkra hükmü uygulanır.

(2) Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan ve vadesi

31/12/2004 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarih

itibarıyla ödenmemiş olan ve 6183 sayılı Kanun kapsamına giren her bir alacağın türü, dönemi,

asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 50 lirayı aşmayan asli alacakların ve tutarına

bakılmaksızın bu asıllara bağlı fer’i alacakların, aslı ödenmiş fer’i alacaklardan tutarı 50 lirayı

aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.

(3) Gümrük Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan ve vadesi

31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar

ödenmemiş olan ve 6183 sayılı Kanun kapsamında gümrük idarelerince takibi gereken her bir

alacağın; türü, yükümlülüğü, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 50 lirayı aşmayan

asli alacakların, idari para cezalarında 60 lirayı aşmayanların ve tutarına bakılmaksızın bu

alacaklara bağlı fer’i alacakların, aslı ödenmiş fer’i alacaklarda toplamı 50 lirayı aşmayanların

tahsilinden vazgeçilir.

(4) Bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış ödemelere ilişkin olmak üzere,

1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk

Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında almakta oldukları aylıkları %

50 fazlası ile geri alınması gerekenlerden, % 50 fazlaya ilişkin tahsil edilmemiş tutarların

tahsilinden vazgeçilir.

(5) 5510 sayılı Kanun kapsamından çıkarılan işyerlerine ilişkin olup işyerine ait borcun

tamamının ödeme süresi 31/7/2010 veya önceki bir tarihe ilişkin olduğu halde ödenmemiş

sigorta primi, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ve idari para cezası asılları

toplamı 50 lirayı aşmayan alacaklar ile tutarına bakılmaksızın bu alacaklara bağlı gecikme

cezası ve gecikme zammı gibi fer’ilerinin ve aslı ödenmiş olan fer’i alacaklardan tutarı 50 lirayı

aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.

(6) 5510 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca

primleri yılı merkezi yönetim bütçesinden karşılanmak üzere ilgili kamu idarelerince

ödenmesi gereken aynı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde sayılan

genel sağlık sigortalılarına ilişkin genel sağlık sigortası primleri ile 25/8/1999 tarihli ve 4447

17

sayılı Kanunun 50 nci, geçici 7 nci ve geçici 9 uncu maddeleri uyarınca İşsizlik Sigortası

Fonundan karşılanması gerekip de Türkiye İş Kurumu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna

ödenmemiş sigorta primlerinin, bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan gecikme

cezası ve gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilir.

(7) a) 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu

Kanununun geçici 4 üncü maddesi hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunarak

Kuruma olan borçlarını ödeme taahhüdünde bulunan borçlulardan, bu Kanunun yayımlandığı

tarih itibarıyla taahhütlerini yerine getirmemeleri nedeniyle anılan madde hükmünden

yararlanma hakkını kaybedenlerin; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna

kadar Kuruma başvuruda bulunmaları ve ödeme süresi geçmiş borçlarının tamamını, anılan

madde kapsamında belirlenen ilgili ödeme süresinin bitim tarihinden bu Kanunun

yayımlandığı tarihe kadar gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci

maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak fazla ile birlikte, bu fıkrada

belirlenen başvuru süresinde, diğer taksitlerini ise 351 sayılı Kanunun geçici 4 üncü

maddesine göre belirlenen sürede ödemeleri halinde 351 sayılı Kanunun geçici 4 üncü

maddesi hükmünden yararlanılır.

b) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla taksit ödemelerini süresinde yapmış olan

ve ödemeleri devam eden borçlular ile (a) bendinden yararlanan borçluların, bu Kanunun

yayımlandığı tarihten sonra ödeyecekleri taksitlerin bir takvim yılında iki veya daha az

taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, ödenmeyen veya eksik ödenen

taksit tutarlarının son taksit ödeme süresi sonuna kadar, gecikilen her ay ve kesri için 6183

sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak

fazlası ile birlikte ödenmesi şartıyla 351 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükmünden

yararlanılır. Bu fıkra kapsamındaki alacakların taksit ödeme süresinin son gününün resmi

tatile rastlaması halinde süre tatili izleyen ilk iş günü mesai saati sonunda biter. Bu fıkranın

uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Yüksek Öğrenim

Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından belirlenir.

(8) a) 4/12/1984 tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri

Kanunu uyarınca 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) Türkiye Radyo-Televizyon

Kurumuna bildirilmesi gereken yükümlülüklere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihe

kadar (bu tarih dahil) vadesi geldiği halde ödenmemiş veya ödeme süresi geçmemiş olan

elektrik enerjisi satış bedeli payı ve bandrol ücretlerinin aslı ile bu alacaklara bağlı gecikme

faizi ve faiz yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları

esas alınarak hesaplanacak tutarın, 31/7/2010 tarihinden önce yapılan tespitlere ilişkin olup bu

Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş olan idari para

cezalarının % 50’sinin; dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla, bu

Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi halinde, bu alacaklara bağlı gecikme

faizi ve faizin tamamı ile idari para cezasının kalan % 50’sinin tahsilinden vazgeçilir. Bu

hükümden yararlanmak üzere başvuruda bulunan borçluların bu fıkra hükmünden

yararlanabilmesi için ilk taksit ödeme süresi içerisinde Kurum tarafından hesaplanan takip

masraflarını da ödemeleri şarttır.

b) Bu fıkranın kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten

önce başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan bandrol ücretleri ve elektrik

enerjisi satış bedeli payına ilişkin incelemelere devam edilir. Bu incelemelerin

tamamlanmasından sonra hesaplanan bandrol ücretleri ve elektrik enerjisi satış bedeli payının

tamamı ve kesilen idari para cezalarının % 25’i ile bu tutarlara gecikme faizi ve faiz yerine bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanacak tutar ile bu tarihten sonra ilgiliye yapılacak bildirim tarihine kadar geçen süre

için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen oranda hesaplanan faizin

tamamının, bildirim tarihinden itibaren altmış gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ilk

taksit başvuru süresinde başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte

18

ödenmesi şartıyla, bandrol ücretine bağlı idari para cezalarının kalan % 75’i ile gecikme faizi

ve faizin tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(9) a) 12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve

Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun kapsamında, Küçük ve Orta

Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından

31/7/2010 tarihinden önce kullandırılan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce

uygunsuzluğu tespit edilmiş olan veya 31/7/2010 tarihi itibarıyla geri ödemeleri ihlal edilmiş

desteklerden kaynaklanan ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla;

1) Yargı kararı ile kesinleştiği halde ödenmemiş bulunan taahhütlü kredi faiz

desteklerinin, geri ödemeli desteklerden ödenmemiş destek tutarının ve geri ödemesiz

desteklerden ise uygunsuzluğu tespit edilmiş ve haklarında hukuki işlem başlatılmış olan

destek tutarının aslı ile bu alacaklara bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar hesaplanan faiz

yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın,

2) Hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan taahhütlü kredi faiz destekleri

asıllarının, hakkında hukuki işlem başlatılmamış olan geri ödemesiz desteklerin asıllarının,

bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla bu alacaklara bağlı faizlerin

tahsilinden vazgeçilir.

b) Bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla KOSGEB tarafından taksitlendirilmiş

destek alacakları ile ilgili olarak da bu fıkra hükmünden yararlanılabilir. Bu takdirde ödenmiş

tutarlar için taksitlendirme işlemleri geçerli sayılır ve kalan borç tutarı üzerinden bu fıkra

hükmünden yararlandırılır. Bu hüküm taksitlendirilmiş geri ödemeli desteklerde ödenmemiş

destek tutarları için de uygulanır.

c) Bu fıkra hükümlerinden yararlanabilmek için belirtilen diğer şartların yanı sıra fıkra

kapsamında ödenecek destek unsurlarıyla ilgili olarak açılmış davalardan vazgeçilir ve

yargılama giderleri ile vekâlet ücretleri ilk taksit ödeme süresi içinde ödenir.

ç) Haklarında; hukuki işlem devam eden işletmelerin bu fıkra hükmünden yararlanarak

borçlarını ödemek istemeleri halinde bu iradelerini başvuru dilekçelerinde belirtmeleri ve

idarenin talep ettiği alacak tutarını kabul etmeleri, hukuki işleme ilişkin mahkeme/icra

masraflarını ve vekalet ücretini ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır. Bu takdirde,

idarece açılmış davalar sonlandırılır ve bu sebeple idareden herhangi bir masraf ve vekalet

ücreti talep edilemez ve bu alacakla ilgili herhangi bir dava açılamaz.

d) Bu fıkra hükmünden yararlanarak borçlarını ödeyen işletmeler KOSGEB tarafından

sağlanan yeni desteklerden faydalandırılır.

(10) a) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) veya bu Şirketin

hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik tüketiminden kaynaklanan

alacaklarından ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki

Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında

Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtım

şirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans almadan önceki faaliyet

dönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından, vadesi 31/7/2010 tarihi

itibarıyla geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olanların

asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin fer’iler yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe

kadar söz konusu alacakların asıllarına TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar

abonesi bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunulması ve ödenmesi gereken tutarın, ilk

taksit bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere bu Kanunda

öngörülen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla fer’ilerin tamamının tahsilinden vazgeçilir.

b) Tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların bu

Kanunda belirtilen taksit süreleri yerine, alacakların bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat

dönemleri dikkate alınarak borçlu tarafından seçilen taksit sayısının tekabül ettiği süreyi

geçmemek üzere taksit süresinin her bir yılında ödenmesi gereken taksitlerin ödeme zamanını

19

değiştirmeye, birden fazla taksiti birleştirerek yeni ödeme zamanı tespit etmeye alacaklı şirket

yönetim kurulları yetkilidir.

c) Bu fıkra hükmü, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce çeşitli kanun hükümlerine

veya TEDAŞ veya hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin yönetim kurullarının yetkisi

ile taksitlendirilmiş ve taksit ödemeleri devam etmekte olan alacaklar için, bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla bakiye tutar içindeki alacak aslı, taksitlendirme şartları ihlal

edilmiş olan alacaklar için ise ödenmemiş toplam tutar içindeki alacak aslı dikkate alınarak

uygulanır.

ç) TEDAŞ’a ait olup tahsilatı özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerince sürdürülen ve

bu fıkra kapsamına giren alacaklar da bu fıkra hükmünden yararlanır.

d) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi

başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda

bulunması halinde, asıl borçlular ve kefiller hakkında sürdürülen dava, icra ve takip

işlemlerinden vazgeçilir. Bu takdirde, borçluların mahkeme masraflarını, icra masraflarını ve

vekalet ücretini ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır.

e) Özel sektör elektrik dağıtım şirketleri, alacaklarını bu fıkrada öngörülen şekilde

yapılandırabilirler. (11) 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve

Borsalar Kanunu hükümlerine göre üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların da Türkiye

Odalar ve Borsalar Birliğine; bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ödemeleri gerektiği halde

ödenmemiş olan aidat borçları asıllarını bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen aydan

başlamak üzere altı ay içinde ödemeleri halinde bu borçlara uygulanan gecikme zamlarının,

aidat borçları asıllarının bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce kısmen veya tamamen

ödenmiş olması halinde ödenmiş aidat borçları asıllarına isabet eden gecikme zamlarının

tahsilinden vazgeçilir.

(12) 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine

göre kurulan Organize Sanayi Bölgelerinin sınırları içerisinde faaliyet gösteren

katılımcılardan olan ve 31/10/2010 tarihi itibarıyla ödeme süresi geçtiği halde bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan elektrik, su ve doğalgaz bedeli alacakları ile

yönetim aidatları alacakları asıllarının tamamı ile bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı,

gecikme faizi, faiz gibi fer’i alacaklar yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar

TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun

yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami

oniki taksitte tamamen ödenmesi halinde bu borçlara hesaplanan gecikme zammı, gecikme

faizi, faiz gibi fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilir.

(13) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında

bulunan sigortalılar, bu Kanun kapsamındaki borçlarını yapılandırmaları halinde,

yapılandırılan borç haricinde altmış günden fazla prim ve prime ilişkin borçlarının

bulunmaması veya altmış günden fazla prim ve prime ilişkin borçları bulunmakla birlikte bu

borçlarını ilgili kanunlara göre taksitlendirmiş veya yapılandırmış olup ödeme

yükümlülüklerini de yerine getiriyor olmaları ve bu Kanuna göre yapılandırılan borçlarının ilk

taksitini ödemeleri kaydıyla, hak sahipleri de dahil genel sağlık sigortasından yararlanmaya

başlatılır.

(14) T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün yol bakım ve onarım

giderleri karşılığı olarak 31/10/2010 tarihi itibarıyla Ulaştırma Bakanlığından olan ve bu

Bakanlıkça tespit edilen alacaklarına karşılık, bu Genel Müdürlüğün ve bağlı ortaklıklarının

31/10/2010 tarihine (bu tarih dahil) kadar vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih

itibarıyla ödenmemiş ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen her türlü

vergi, fon ve paylar ile vergi cezaları, bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizlerinden

oluşan borçlarının (4749 sayılı Kanun kapsamında olup tahsil dairesine takip için intikal etmiş

olan borçları dahil); gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin mahsup suretiyle terkin

20

edilmesine, Ulaştırma Bakanının teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir. Bu kapsamda

mahsuba konu olacak borçlara bu Kanunun yayımlandığı tarihten sonra fer’i alacak

hesaplanmaz. Bu fıkra kapsamına giren alacaklara yönelik olarak bu Kanunun 2 nci maddesi

hükümlerinden yararlanılamaz.

(15) Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlenen yatırım teşvik belgelerine istinaden,

inşa edilerek satılan gemi ve yatlara ilişkin harcamalar üzerinden yatırım indirimi

istisnasından yararlanan mükellefler hakkında, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önceki

dönemler de dahil olmak üzere, bu kapsamda tarhiyat yapılmaz, daha önce yapılmış olan

tarhiyatlardan, varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilir, tahakkuk eden

tutarlar terkin edilir, tahsil edilmiş tutarlar red ve iade olunmaz. 3065 sayılı Kanunun 13 üncü

maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bu Kanunla yapılan değişiklik ile istisna kapsamına

alınan teslim ve hizmetlerle ilgili olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten önceki

vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak katma değer vergisi tarhiyatı yapılmaz, daha önce

yapılmış olan tarhiyatlardan, varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilir,

tahakkuk eden tutarlar terkin edilir, tahsil edilmiş tutarlar red ve iade olunmaz.

(16) Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Anonim Şirketi ve/veya bağlı

şirketi Sigara Pazarlama ve Dağıtım Anonim Şirketi ile toptan satıcılar arasında bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce düzenlenen tekel ürünleri toptan satıcılık sözleşmeleri ile ilgili

olarak damga vergisi tarhiyatı yapılmaz, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan, varsa açılmış

davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçilir, tahakkuk eden tutarlar terkin edilir. Tahsil

edilmiş tutarlar red ve iade olunmaz.

(17) a) Mülga 27/11/1984 tarihli ve 84/8800 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan

Geliştirme ve Destekleme Fonu kaynaklı (afet kredileri hariç) olan ve 31/10/2010 tarihi

itibarıyla ödenmesi gerektiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş

bulunan (taksitlendirilen ancak taksit ödeme süresi henüz gelmemiş olanlar dahil) alacak

asıllarının tamamı ile bu alacaklara hesaplanan gecikme zammı, gecikme faizi, faiz gibi fer’i

alacaklar yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ilgili mevzuatı gereği uygulanması

gereken aylık faiz ile TEFE/ÜFE aylık değişim oranından düşük olanı alınarak basit usulde

yürütülecek faiz esas alınmak ve yapılan tahsilatlar, tahsilat tarihi itibarıyla dikkate alınmak

suretiyle hesaplanacak borç tutarının, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen

ödenmesi şartıyla fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir. Ödenmemiş alacağın

sadece fer’i alacaktan ibaret olması ve bu alacak yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas

alınarak hesaplanacak tutarın bu tutardan düşük olması halinde TEFE/ÜFE aylık değişim

oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen

ödenmesi şartıyla fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.

b) Geliştirme ve Destekleme Fonundan kullandırılan ve/veya ertelenen afet kredileri

ile Türkiye Halk Bankası A.Ş., T. Emlak Bankası A.Ş. (Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası

A.Ş.), T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve T. Tarım Kredi Kooperatiflerinin kendi kaynaklarından

kullandırılan ve 18/4/2001 tarihli ve 2001/2312 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki listelerde

yer alan tabii afet kararnamelerine istinaden Hazine kaynağına dönüşen krediler ile Hazine

kaynağına dönüşen 10/4/2000 tarihli ve 2000/659 sayılı ve 9/6/2000 tarihli ve 2000/853 sayılı

Kararlar kapsamındaki kredilere ilişkin olarak, bankaların ve/veya Tarım Kredi

Kooperatiflerinin Tasfiye Olunacak Alacaklar/Takip Hesaplarına aktarıldığı tarihteki kayıtlı

tutara, bu Hesaba alındığı tarihten bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar, bu tarihler arasında

ilgili mevzuatı gereği uygulanması gereken aylık cari faiz ile TEFE/ÜFE aylık değişim

oranından düşük olanı alınarak basit usulde yürütülecek faiz esas alınmak ve yapılan

tahsilatlar, tahsilat tarihi itibarıyla dikkate alınmak suretiyle hesaplanacak borç tutarının bu

Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla borç tasfiye edilir. Bu kredilere ilgili

mevzuatı gereği uygulanması gereken faizler ile diğer fer’ilerin tamamının tahsilinden

vazgeçilir.

21

(18) a) Orman köylerinde oturan köylüler ile bu köylülerce kendi aralarında

24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulmuş veya durumları bu

Kanun hükümlerine intibak ettirilmiş çok amaçlı tarımsal kalkınma kooperatiflerine Çevre ve

Orman Bakanlığınca kullandırılan kredilerden ödeme süresi geldiği halde bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi alacaklarının asıllarının tamamı ile bu

alacaklara ilişkin fer’iler yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık

değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen

ikinci ayın sonuna kadar il çevre ve orman müdürlüklerine yazılı başvuruda bulunulması ve

ödenmesi gereken tutarın, ilk taksiti bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü aydan

başlamak üzere altışar aylık dönemler halinde toplam altı taksitte ödenmesi şartıyla fer’ilerin

tamamının tahsilinden vazgeçilir.

b) Bu fıkra uyarınca taksitlendirilen alacaklara ilişkin olarak açılmış davalardan

vazgeçilir. Yargılama giderleri ile icra masrafları ve vekâlet ücretleri karşılıklı olarak talep

edilmez.

(19) a) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan sulama

kooperatiflerinden yeraltı suyu kaynaklarını kullanan sulama kooperatifleri için Devlet Su

İşleri Genel Müdürlüğünce inşa edilen yeraltı suyu sulama tesisleri ve/veya şebekelerine

yapılan yatırım bedellerinin, geri ödemeleri ve süreleri sözleşmeye bağlanmış olanlarından,

31/7/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla

ödenmemiş olan alacak asıllarının, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü ayın

sonuna kadar anılan Genel Müdürlüğe başvuruda bulunularak ilk taksit başvuru süresini

izleyen aydan başlamak ve ikişer aylık dönemler halinde azami oniki eşit taksitte ödenmek

şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer’ilerinin tamamının tahsilinden

vazgeçilir. Yatırım bedelinden kalan alacaklar ek sözleşme yapılmak suretiyle revize edilir.

Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş tutarlar red ve iade edilmez.

b) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi

başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda

bulunması halinde dava ve icra takiplerinden vazgeçilir. Bu takdirde borçluların mahkeme ve

icra masrafları ile vekalet ücretini ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır.

c) Önsözleşme yapıldığı halde yatırım bedelinin geri ödemesine ilişkin henüz

sözleşme imzalamayan kooperatiflerden bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren iki ay

içerisinde sözleşme imzalamak için müracaat edenlerin önsözleşme yapıldığı tarihten bu

Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen sürede izinsiz olarak yaptıkları kullanıma bağlı

olarak bu sürede ödemeleri gerektiği Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından tespit

edilen tutarların, borçlu tarafından kabulü ve bu fıkra kapsamında ödenmesi halinde bu

alacaklar için hesaplanması gereken fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilir ve bu kooperatifler

ile sözleşme yapılması halinde yatırım bedelinin bu Kanunun yayımlandığı tarihten sonraki

sürelere isabet eden kısmı için geri ödemelerine ilişkin süre ve diğer şartlar sözleşmede

belirtilir.

(20) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu

kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 31/7/2010 tarihinden önce korunması gerekli

kültür varlıklarının korunması, bakım ve onarımı amacıyla kullandırılan kredilerden ödeme

süresi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi

alacaklarının asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin fer’iler yerine, bu Kanunun

yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak

tutarın; ödenmemiş alacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması halinde bu alacak yerine

TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunun

yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar Kültür ve Turizm Bakanlığına başvuruda

bulunulması ve ödenmesi gereken tutarın, ilk taksiti bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen

dördüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit taksitte

ödenmek şartıyla fer’ilerin tamamının tahsilinden vazgeçilir.

22

(21) Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, tarımsal amaçlı kooperatiflere veya bu

kooperatiflerin ortaklarına 31/7/2010 tarihinden önce kullandırılan ve bu Kanunun

yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan kredi alacaklarının asıllarının tamamı ile bu

alacaklara ilişkin fer’iler yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık

değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, ödenmemiş alacağın sadece fer’i

alacaktan ibaret olması halinde bu alacak yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas

alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna

kadar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı il müdürlüklerine başvuruda bulunularak ilk taksit bu

Kanunun yayımını izleyen dördüncü aydan başlamak ve ikişer aylık dönemler halinde onsekiz

eşit taksitte ödenmek şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer’ilerinin

tamamının tahsilinden vazgeçilir.

İKİNCİ BÖLÜM

Ortak Hükümler

Başvuru ve ödeme süresi ile şekli

MADDE 18- (1) Bu Kanunun ilgili bölümlerindeki başvuru ve ödeme süresine ilişkin

hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların;

a) Bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar ilgili idareye

başvuruda bulunmaları,

b) Maliye Bakanlığına, Gümrük Müsteşarlığına, il özel idarelerine, belediyelere,

büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerine bağlı tahsil dairelerine ve Türkiye

Radyo-Televizyon Kurumu ile Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme

İdaresi Başkanlığına, Hazine Müsteşarlığına ve/veya Geliştirme Destekleme Fonu Gelir

Hesabına aktarılmak üzere Türkiye Halk Bankası A.Ş., T. Emlak Bankası A.Ş. (Tasfiye

Halinde T. Emlak Bankası A.Ş.), T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve tarım kredi kooperatiflerine,

Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ) veya bu Şirketin hissedarı olduğu

elektrik dağıtım şirketleri ile 3096 sayılı Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca

faaliyet göstermekte olan dağıtım şirketlerine ödenecek tutarları defaten veya ilk taksiti bu

Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil

dairelerine ödenecek tutarları ise defaten veya ilk taksiti bu Kanunun yayımlandığı tarihi

izleyen dördüncü aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami onsekiz eşit

taksitte ödemeleri,

şarttır.

(2) Bu Kanuna göre ödenecek taksitlerin ödeme süresinin son gününün resmi tatile

rastlaması halinde süre tatili izleyen ilk iş günü mesai saati sonunda biter.

(3) Bu Kanun hükümlerine göre hesaplanan tutarın; a) İlk taksit ödeme süresi içerisinde defaten ödenmesi halinde, bu tutara bu Kanunun

yayımlandığı tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için herhangi bir faiz uygulanmaz.

b) Taksitle ödenmek istenmesi halinde, ilgili maddelerde yer alan hükümler saklı

kalmak şartıyla, borçluların başvuru sırasında altı, dokuz, oniki veya onsekiz eşit taksitte

ödeme seçeneklerinden birini tercih etmeleri şarttır. Tercih edilen taksit süresinden daha uzun

bir sürede ödeme yapılamaz.

c) Taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre belirlenen tutar; 1) Altı eşit taksit için (1,05),

2) Dokuz eşit taksit için (1,07),

3) Oniki eşit taksit için (1,10),

4) Onsekiz eşit taksit için (1,15), katsayısı ile çarpılır ve bulunan tutar taksit sayısına

bölünmek suretiyle ikişer aylık

dönemler halinde ödenecek taksit tutarı hesaplanır. Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak

üzere başvuruda bulunan borçlulara tercih ettikleri taksit süresine uygun ödeme planı verilir.

23

Ancak, tercih edilen süreden daha kısa sürede ödeme yapılması halinde ödenecek tutar ilgili

katsayıya göre düzeltilir.

(4) Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine bu Kanun

kapsamında ödenecek olan alacakların 6183 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre kredi

kartı kullanılmak suretiyle ödenmesi uygun görüldüğü takdirde, ödemeye aracılık yapan

bankalarca, kart kullanıcılarına kredi kartı işlemine konu borç tutarının, taksitler halinde

yansıtılması ve taksit ödeme aylarında hesaplarına borç kaydedilmesi koşuluyla, bu ödemeler

için ödeme tarihi olarak kredi kartının kullanıldığı gün esas alınır ve borçluya tahsilatın

yapıldığını gösterir makbuz verilir. Bu şekilde tahsil edilen tutarların bankalarca

Hazine/Sosyal Güvenlik Kurumu hesaplarına aktarılmasına ilişkin 6183 sayılı Kanunun 41

inci maddesinde belirlenen süre, taksit aylarının son gününü takip eden günden itibaren

hesaplanır. Taksitlerin kredi kartı kullanılmak suretiyle ödenmesi bu madde hükmüne göre

katsayı uygulanmasına engel teşkil etmez.

(5) Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine ödenmesi gereken amme alacaklarına

uygulanmak üzere, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak için başvuruda bulunan ve

ödenecek tutarları ilgili vergi mevzuatı gereği iade alacağından kendi borçlarına mahsuben

ödemek isteyen borçluların, bu taleplerinin yerine getirilebilmesi için başvuru ve/veya taksit

süresi içinde ilgili mevzuatın öngördüğü bilgi ve belgeleri tam ve eksiksiz olarak ibraz

etmeleri şarttır. Bu takdirde, ilgili mevzuatın borçlunun mahsup talebine esas aldığı tarih

itibarıyla bu Kanuna göre ödenecek tutara mahsup işlemleri yapılır, mahsup talebine konu

tutardan daha az tutarda mahsubun yapılması halinde, mahsuben ödeme suretiyle tahsil

edilemeyen tutar için borçluya bildirimde bulunularak eksik ödenen bu tutarın bir ay

içerisinde ödenmesi istenilir. Bu süre içerisinde eksik ödenen tutarın, ödenmesi gerektiği

tarihten ödendiği tarihe kadar gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci

maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile

birlikte ödenmesi halinde eksik ödenen tutar için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmaz.

Süresinde ödenmeyen taksitler

MADDE 19- (1) Bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerden; bir takvim yılında

iki veya daha az taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, ödenmeyen

veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksidi izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay ve

kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında

hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden

yararlanılır. Süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksitlerin belirtilen şekilde de

ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik

ödenmesi halinde matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun

hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir. Bu hüküm her bir madde ve alacaklı idareler

açısından taksitlendirilen alacaklar için ayrı ayrı uygulanır.

(2) Taksit tutarının % 10’unu aşmamak şartıyla 5 liraya (bu tutar dahil) kadar yapılmış

eksik ödemeler için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmaz.

(3) Bu Kanunun 15 inci ve 16 ncı maddeleri ile 17 nci maddesinin yedinci fıkrası hariç

olmak üzere bu Kanun kapsamına giren alacakların birinci fıkrada belirtilen şekilde tamamen

ödenmemiş olması halinde, bu Kanunun 3 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası ve 14 üncü

maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla borçlular ödedikleri tutarlar kadar

bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.

Diğer hükümler

MADDE 20- (1) 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının

Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

hükümleri hariç olmak üzere, bu Kanun kapsamına giren alacakların, bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce 6183 sayılı Kanun ve diğer kanunlar uyarınca tecil edilip de tecil

şartlarına uygun olarak ödenmekte olanlarından, kalan taksit tutarları için borçlular, talep

etmeleri halinde bu Kanun hükümlerinden yararlanabilirler. Bu takdirde tecil şartlarına uygun

24

olarak ödenen taksit tutarları için tecil hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde ödenmiş taksit

tutarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için sadece ilgili kanunun öngördüğü

faiz uygulanır. Kalan taksit tutarları vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir ve bu alacaklar

hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır.

(2) Bu Kanundan yararlanılarak süresinde ödenen alacaklara, bu Kanunda yer alan

hükümler saklı kalmak kaydıyla Kanunun yayımlandığı tarihten sonraki süreler için faiz,

gecikme zammı, gecikme cezası gibi fer’i amme alacağı hesaplanmaz.

(3) Bu Kanuna göre ödenecek alacaklarla ilgili olarak, tatbik edilen hacizler yapılan

ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade edilir.

(4) 5393 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi ile 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı

Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi kapsamında uzlaşılan alacaklar

hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.

(5) a) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve ilgili

maddeler uyarınca dava açmamaları veya açılan davalardan vazgeçmeleri gereken borçluların,

bu Kanun hükümlerinden yararlanabilmeleri için ilgili maddelerde belirlenen başvuru

sürelerinde, yazılı olarak bu iradelerini belirtmeleri şarttır.

b) Davadan vazgeçme dilekçeleri ilgili tahsil dairesine verilir ve bu dilekçelerin tahsil

dairelerine verildiği tarih, ilgili yargı merciine verildiği tarih sayılarak dilekçeler ilgili yargı

merciine gönderilir. Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince tahsili gerektiği halde

tahakkuku diğer kamu idarelerince yapılan alacaklara ilişkin ilgili kamu idaresi aleyhine

açılmış davalardan vazgeçme dilekçelerinin verileceği idari mercii belirlemeye Maliye

Bakanlığı yetkilidir.

c) Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve açtıkları

davalardan vazgeçen borçluların bu ihtilaflarıyla ilgili olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten

sonra tebliğ edilen kararlar uyarınca işlem yapılmaz ve bu kararlar ile idare aleyhine

hükmedilmiş yargılama giderleri ve vekâlet ücreti bulunması halinde bunlar talep edilemez.

(6) İl özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel

kişiliğini haiz kuruluşlar hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası ve 14 üncü

maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanmaz.

(7) Bu Kanunun ilgili maddelerinde faiz, gecikme faizi, gecikme zammı, gecikme

cezası, cezai faiz gibi fer’i alacaklar yerine TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak

hesaplanması öngörülen tutarın tespitinde, TEFE/ÜFE aylık değişim oranlarının

belirlenmediği dönemler için alacağa ilgili dönemde uygulanan fer’i alacağın hesaplanmasına

esas alınan oranın yarısı dikkate alınır.

İade edilmeyecek alacaklar

MADDE 21- (1) Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun

yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu Kanunun 16 ncı maddesi hükmü

hariç olmak üzere bu Kanun kapsamında tahsil edilen tutarlar ile bu Kanunun 20 nci

maddesinin birinci fıkrası kapsamında yapılan tecile ilişkin olarak 6183 sayılı Kanun veya

diğer kanunlar uyarınca ödenen faizlerin bu Kanun hükümlerine dayanılarak red ve iadesi

yapılmaz. Ancak, bu Kanunun 3 üncü maddesinin uygulamasına ilişkin olarak dava konusu

olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödeme yapılmış olması

halinde, ödenen bu tutarlar vergi mahkemesinde devam eden davalar için bu maddeden

yararlanılmak üzere yapılan başvurular ile vergi mahkemesince verilmiş terkin kararları

üzerine red ve iade edilebilir.

25

BEŞİNCİ KISIM Bazı Kanunlarda Değişiklik

Yapılmasına İlişkin Hükümler ve Son Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Değişiklik Hükümleri

MADDE 22- 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 20 nci

maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak 1111 sayılı Askerlik Kanunu, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 2918 sayılı

Karayolları Trafik Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar

Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna

Sunulması Hakkında Kanun, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 5490 sayılı Nüfus

Hizmetleri Kanunu ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanunda belirtilen ve idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden

takvim yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği takdirde

idari yaptırım kararı verilemez, verilmiş olanlar düşer.”

MADDE 23- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık

Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan

“Bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) ve (2) numaralı alt

bentlerinin dışında kalan genel sağlık sigortalısının,” ibaresi “5 inci maddenin birinci

fıkrasının (b) bendi ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1), (2) ve (7) numaralı

alt bentleri ile yedinci fıkrasının dışında kalan genel sağlık sigortalısının,” olarak

değiştirilmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinin (b) alt bendinde yer

alan “veya 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çıraklık

ve çıraklık eğitimi ile işletmelerde meslekî eğitim” ibaresi madde metninden çıkarılmış, (c) alt

bendinde yer alan “sigortalı” ibaresi “genel sağlık sigortalısı” olarak ve (13) numaralı

bendinde yer alan “16” ibaresi “18” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (e)

bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (g) bendine aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“b) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununda belirtilen aday çırak,

çırak ve işletmelerde meslekî eğitim gören öğrenciler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı

ile hastalık sigortası; meslek liselerinde okumakta iken veya yüksek öğrenimleri sırasında

staja tabi tutulan öğrenciler ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine tabi

olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı, 82 nci maddeye

göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar

hakkında ise iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanır. Bu bentte sayılanlar, 4 üncü

maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar hakkında ayrıca

genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır.”

“e) Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve

değiştirme eğitimine katılan kursiyerler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi

kapsamında sigortalı sayılırlar ve bunlar hakkında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası ile

genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır.”

“Bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerindeki çalışmaları devam eden sigortalıların, bu

sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi

kapsamında sigortalılık sayılır.”

MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer

alan “Kamu idareleri” ibaresi “Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında

sayılanlar” şeklinde ve “belgeleyenler,” ibaresi “belgeleyenler ile 65 yaşını dolduranlardan

talepte bulunanlar,” şeklinde değiştirilmiştir.

26

MADDE 26- 5510 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer

alan “zorunlu” ibaresi madde metninden çıkartılmış, (b) bendine “bildirimin Kuruma yapıldığı

tarihten;” ibaresinden sonra gelmek üzere “ancak, 4 üncü maddenin diğer sigortalılık

statülerine tabi olarak çalışmaya başlaması nedeniyle sigortalılıkları sona erenlerden Kurumca

diğer statülere tabi çalışmasının bittiği tarih itibariyle tarımsal faaliyetlerinin devam ettiği

tespit edilenlerin diğer statülere tabi sigortalı çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden

günden;” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 27- 5510 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “4

üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde bulunanlar hariç

olmak üzere diğer alt bentleri kapsamında sigortalı sayılan kişiler için 7 nci maddenin birinci

fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıcından;” ibaresi “4 üncü maddenin

birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendinde bulunanlar hariç olmak üzere diğer alt

bentleri kapsamında sigortalı sayılan kişilerden köy ve mahalle muhtarları için seçildiklerine

ilişkin mazbatalarını ilgili seçim kurulundan aldıkları tarihten, sigortalılıkları vergi

mükellefiyetlerinin başladığı tarihten başlayan sigortalılar için vergi mükellefiyeti işleminin

tesis tarihinden itibaren iki ayı geçmemek üzere ilgili vergi dairesince vergi mükellefinin işe

başlama işlemlerinin tekemmül ettirildiği tarihten ve diğerleri için 7 nci maddenin birinci

fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıcından;” şeklinde, “esnaf sicil

memurluğu” ibaresi “Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü” olarak değiştirilmiş ve aynı fıkraya

aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine tabi sigortalılardan,

4 üncü maddedeki diğer sigortalılık statülerine tabi olarak çalışmaya başlaması nedeniyle

sigortalılıkları sona erenlerin diğer statülere tabi çalışmasının bittiği tarih itibarıyla tarımsal

faaliyetlerinin devam ettiğinin tespit edilmesi kaydıyla diğer sigortalılık statülerine tabi

çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden gün itibarıyla 4 üncü maddenin birinci fıkrasının

(b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamındaki sigortalılığı Kurumca başlatılır.”

MADDE 28- 5510 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin

(5) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (7), (8), (9) ve (10) numaralı alt

bentlerinde yer alan “tarihten” ibarelerinden sonra gelmek üzere “bir gün öncesinden”

ibareleri, (10) numaralı alt bentten sonra aşağıdaki alt bent ve üçüncü fıkrasının sonuna

aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“5) Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için, tarımsal faaliyetinin

sona erdiği veya 4 üncü maddedeki diğer sigortalılık statülerine tabi olarak çalışmaya

başladığı ya da 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca muafiyet kapsamına

girdiği yahut 65 yaşını doldurması nedeniyle talepte bulunduğu tarihten,”

“11) 6132 sayılı Kanuna tabi jokey ve antrenörler için, lisansları yenilenmeyenlerin

lisanslı oldukları yılın sonundan,”

“Vergi dairelerince sigortalılığın sona erdiğine ilişkin yapılacak bildirimlerde bu süre vergi

mükellefiyeti terk işleminin tesis tarihinden itibaren iki ayı geçmemek üzere vergi

mükellefinin işi bırakma işlemlerinin vergi dairelerince tekemmül ettirildiği tarihten başlar.”

MADDE 29- 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent

ile aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiş ve dördüncü fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde

değiştirilmiştir.

“i) Bu bendin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, 4857

sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları

aylara ait eksik süreleri,”

“(i) bendi kapsamında borçlanılacak sürelere ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin ödenmiş

olması halinde, genel sağlık sigortası primi ödenmiş bu sürelere ilişkin borçlanma tutarı % 20

oranı üzerinden hesaplanır.”

27

“b) Birinci fıkranın (c) ve (ı) bentleri gereği borçlananlar, 4 üncü maddenin birinci

fıkrasının (c) bendine, (i) bendine göre borçlananlar ise 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)

bendine göre,”

MADDE 30- 5510 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki

cümle eklenmiştir.

“Bu durumdaki sigortalıların aylıksız izinli oldukları süreler için prime esas kazanç alt

sınırının altında olmamak kaydıyla aylıksız izne ayrıldıkları tarihteki prime esas kazançları

üzerinden % 12 genel sağlık sigortası primi işverenlerince ödenir. Ancak askerlik hizmeti

nedeniyle aylıksız izne ayrılanların genel sağlık sigortası priminin ödenmesinde, bir yıllık süre

sınırı uygulanmaz.”

MADDE 31- 5510 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “(b)

bendi” ibaresi “(a) bendi”, beşinci fıkrasında yer alan “bu süreler” ibaresi “söz konusu süreler,

bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklı olmak üzere” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 32- 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının son

cümlesinde yer alan “genel sağlık sigortası primi” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve 4857

sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanların istekleri halinde işsizlik sigortası

primlerinin sigortalı ve işveren hissesi oranındaki işsizlik sigortası primi” ibaresi ve aynı

fıkraya “İsteğe bağlı sigortalılardan işsizlik sigortası primini ödeyenlerin, işsizlik sigortası

primini ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödememeleri halinde, o aya ait işsizlik

sigortası primi ödeme hakkı düşer.” cümlesi eklenmiştir.

MADDE 33- 5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan

sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak

şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi

kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun

kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı

sayılır.”

MADDE 34- 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet

gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve

Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dahilinde yükseköğrenim gören

yabancı uyruklu öğrenciler hariç 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa

göre üniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler, yükseköğrenimlerinin

devam ettiği sürelerle sınırlı olarak birinci fıkranın (d) bendindeki ve 52 nci maddenin ikinci

fıkrasının ikinci cümlesindeki şartlar aranmaksızın, 82 nci maddeye göre belirlenen prime

esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden kendilerince genel sağlık sigortası

primi ödenmek suretiyle genel sağlık sigortalısı olurlar. Kamu idareleri, kanunla kurulan

kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan

vakıflar tarafından tam burs sağlanan ve Yükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan

kontenjanlar dahilinde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin sağlık giderleri ise

2547 sayılı Kanunun 46 ncı ve 47 nci maddeleri çerçevesinde üniversitelerin bütçelerine

konulacak ödenekten karşılanır.”

MADDE 35- 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi

aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye beşinci fıkradan sonra gelmek üzere

aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“f) (g) bendinde sayılanlar; diğer bentlere göre genel sağlık sigortalısı olmadıkları

veya diğer bentlere göre genel sağlık sigortasından yararlanma haklarının sona erdiği tarihten

itibaren bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılırlar ve Kurumca resen tescil

edilirler.”

28

“60 ıncı maddenin yedinci fıkrası kapsamında sayılanlar yükseköğrenimlerinin

başladığı tarihten itibaren genel sağlık sigortalısı sayılırlar ve yükseköğrenimlerinin devam

ettiği sürece genel sağlık sigortalılıkları devam eder. Bu kapsamdaki öğrenciler yüksek

öğrenimlerinin başladığı tarihten itibaren bir ay içerisinde ilgili üniversitelerce genel sağlık

sigortası giriş bildirgesiyle Kuruma bildirilir.”

MADDE 36- 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “acil

haller” ibaresinden önce gelmek üzere “trafik kazası halleri,” ibaresi eklenmiş; dördüncü

fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “zorunlu sigortalılıklarından sonraki genel sağlık

sigortalılıklarından dolayı prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın” ibaresi madde

metninden çıkarılmış ve aynı maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra

eklenmiştir.

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların 4857 sayılı

İş Kanununun 56 ncı ve 74 üncü maddeleri ile diğer iş kanunlarında ücretsiz izin sayılan

süreler haricinde ayrıca bir takvim yılı içerisinde toplam bir ayı aşmayan ve işverenlerince

belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde genel sağlık sigortalılıkları devam eder.”

MADDE 37- 5510 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinden

sonra gelmek üzere aşağıdaki (k) bendi eklenmiş, dördüncü fıkrasında yer alan “(d) ve (g)

bentlerinde” ibaresi “(d) bendinde” şeklinde, aynı fıkrada yer alan “Ancak, 60 ıncı maddenin

birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı

sayılmak için müracaat etmekle birlikte,” ibaresi “60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g)

bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanlar için” şeklinde değiştirilmiş ve aynı

fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“k) Meslek liselerinde okumakta iken veya yükseköğrenimleri sırasında staja tabi

tutulan öğrenciler ve 2547 sayılı Kanunun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı

çalıştırılan öğrencilerden aylık prime esas kazanç tutarı 82 nci maddeye göre belirlenen

günlük prime esas kazanç alt sınırının otuz katından fazla olmayanlar ile kursiyerlerin prime

esas günlük kazançlarının hesaplanmasında prime esas günlük kazanç alt sınırı dikkate alınır.

Aday çırak, çırak ve meslekî eğitim gören öğrencilerin prime esas kazançları ilgili

kanunlarında belirtilen şekilde belirlenir.”

“Şu kadar ki 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı

sayılanlar için gelir testleri Kurumca sonuçlandırılıncaya kadar 82 nci maddeye göre

belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarı prime esas asgari kazanç

tutarı olarak esas alınır. Ancak gelir testi sonucu; aile içindeki gelirleri asgari ücretin altında

kalan genel sağlık sigortalılarının bu sürelerde gelir testi sonucuna göre ödemeleri gereken

tutarların üzerinde yaptıkları ödemeler herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup

edilir.”

MADDE 38- 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi

aşağıdaki şekilde, (ı) bendinde yer alan “Bu fıkra hükümleri Kamu idareleri işyerleri ile bu

Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar

hakkında uygulanmaz.” cümlesi “Bu bent hükümleri; 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet

İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki alım ve

yapım işleri ve 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işleri ile uluslararası anlaşma

hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri ve bu Kanuna göre

sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında

uygulanmaz.” şeklinde, aynı bentte yer alan “Bu fıkrayla düzenlenen destek unsurundan diğer

ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler aynı dönem için ve mükerrer

olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate

alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.”

cümleleri “Bu fıkra ve diğer ilgili mevzuatla sağlanan sigorta prim desteklerinin aynı dönem

için birlikte uygulanması halinde, bu destek öncelikle uygulanır.” şeklinde değiştirilmiştir.

29

“d) 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler için prim oranı, prime

esas kazançlarının % 6’sıdır. Bu prim oranının % 1’i kısa vadeli sigorta kolları, % 5’i genel

sağlık sigortası primidir. Aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen kursiyerler

için prim oranı, prime esas kazançlarının % 13,5’idir. Bu prim oranının % 1’i kısa vadeli

sigorta kolları, % 12,5’i genel sağlık sigortası primidir.”

MADDE 39- 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde

değiştirilmiştir.

“Bu Kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan

günlük kazancın alt sınırı, sigortalıların yaşlarına uygun asgarî ücretin otuzda biri, üst sınırı

ise 18 yaşından büyük sigortalıların günlük kazanç alt sınırının 6,5 katıdır.”

MADDE 40- 5510 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci

cümlesi “Kurumca belirlenen işyerlerinde bu şart aranmaz.” şeklinde değiştirilmiş ve altıncı

fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 41- 5510 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin (e) bendinde yer alan “zorunlu”

ibareleri madde metninden çıkartılmıştır.

MADDE 42- 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki

cümle eklenmiş ve altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “takip eden ayda” ibaresi “en

geç” olarak değiştirilmiştir.

“Kamu idaresine ait işyerinde çalıştırılan sigortalıların iş sözleşmesinin askıda olduğu sürede

4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi çalışmaları ya da isteğe bağlı

sigortalı olmaları halinde bu sigortalılar için belirtilen şekilde çalıştıkları veya isteğe bağlı

sigortalı olarak prim ödedikleri sürelerle sınırlı olarak ilgili kamu idaresinden genel sağlık

sigortası primi alınmaz.”

MADDE 43- 5510 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesinin altıncı fıkrasının birinci

cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Devlet yardımı, teşvik ve desteklerden; işverenlerin muaccel prim ve idari para cezası

borçları kesilip Kuruma aktarıldıktan sonra, varsa kalan kısmı üzerinden yararlanılabilir.”

MADDE 44- 5510 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde

yer alan “üç ay” ibaresi “peşin veya taksitler halinde yirmidört ay” ve “üç aylık” ibaresi

“yirmidört aylık” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 45- 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde

yer alan “ve 86 ncı maddesinin altıncı fıkrasında” ibaresi madde metninden çıkarılmış, (i)

bendinin sonuna aşağıdaki cümle ve (k) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (l) bendi

eklenmiştir.

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılara geçici iş göremezlik

ödeneği ödemelerinde 100 üncü maddeye istinaden Kurumca işverenlerden istenilen

bildirimlerin belirlenen süre içerisinde ve elektronik ortamda yapılmaması halinde sigortalı

başına aylık asgari ücretin onda biri, hiç yapılmaması halinde ise asgari ücretin yarısı

tutarında idari para cezası uygulanır.”

“l) Ek 6 ncı maddesine göre yapılması gereken bildirim veya kontrol yükümlüğünün

yerine getirilmemesi halinde, her bir fiil için asgari ücret tutarında idari para cezası

uygulanır.”

MADDE 46- 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı

bendinde yer alan “ve 33 üncü” ibaresi “, 33 üncü ve 35 inci” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 47- 5510 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasına

aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilen 1/10/2008

tarihinden önceki yurt dışı borçlanma sürelerine göre tespit edilen basamaklar, 2008 yılı Eylül

ayında yürürlükte bulunan gelir tablosunda, 41 inci maddenin beşinci fıkrası hükmüne göre

belirlenen prime esas aylık kazanca yakın gelire karşılık gelen basamağı geçemez.”

30

MADDE 48- 5510 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan

“üç yıl içinde” ve beşinci fıkrasında yer alan “en geç iki yıl içinde” ibareleri “1/1/2012

tarihine kadar” şeklinde, beşinci fıkrasında yer alan “iki yıllık süreye” ibaresi “bu süreye”

şeklinde, onuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra

eklenmiştir.

“2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalılar ile bunların bu

Kanuna göre bakmakla yükümlü oldukları kimseler, genel sağlık sigortası hükümlerine göre

sağlanan sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanma hakkına sahiptir.”

“4857 sayılı İş Kanununun 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya

çağrı üzerine çalışanlar ile bu Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az

çalışan sigortalıların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama

yükümlülüğü 1/1/2012 tarihinde başlar.”

MADDE 49- 5510 sayılı Kanunun geçici 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer

alan “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce,” ibaresi ile “bu maddenin yürürlük

tarihinden sonra aynı şartlarla bu işleri yaptıkları,” ibaresi madde metninden çıkartılmış ve

“yapmakta olanların” ibaresi “yaptıkları” şeklinde ve geçici 19 uncu maddesi aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 19- 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre aylık almakta olanlarla 4

üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaları nedeniyle geçici 2 nci

maddeye göre aylık bağlanacaklara aylık bağlamaya esas tüm hizmetleri süresince on yıl

süreyle hastalık sigortası veya sağlık sigortası veya genel sağlık sigortası primi ödememiş

olanlardan, hastalık sigortası, sağlık sigortası ve genel sağlık sigortası primi kesilmiş olan

süreler düşülmek kaydıyla, aylıklarının % 10’u oranında ve 10 yılı tamamlayacak süreyle

genel sağlık sigortası primi kesilir. Ancak, bu maddenin yürürlük tarihinden önce yapılan

kesintiler iade edilmez.”

MADDE 50- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

“Tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanların sigortalılığı

EK MADDE 5- 4 üncü madde ile isteğe bağlı sigortalılık hükümleri ve 506 sayılı

Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında sigortalı olmayan, kendi sigortalılıklarından

dolayı bu kanunlara göre gelir veya aylık almayan ve 18 yaşını doldurmuş olanlardan; tarım

veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanlar, örneği Kurumca hazırlanan ve

ilgili muhtarlık, birlik, kuruluş, il veya ilçe tarım müdürlükleri tarafından usulüne uygun

olarak düzenlenip onaylanmış belgeleri ile talepte bulundukları tarihten itibaren sigortalı

sayılırlar.

Bu madde kapsamındaki sigortalılık; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin

(4) numaralı alt bendi dâhil olmak üzere 4 üncü maddeye istinaden sigortalı olarak çalışmaya

başlayanların çalışmaya başladıkları tarihten, sigortalılıklarını sona erdirme talebinde

bulunanların talep tarihinden, prim borcu bulunanlardan talepte bulunanların primi ödenmiş

son günden, gelir ya da aylık talebinde bulunanların aylığa hak kazanmış olmak şartıyla talep

tarihinden ve ölen sigortalının ölüm tarihinden itibaren sona erer.

4 üncü madde kapsamında çalışmaları nedeniyle sigortalılıkları sona erenlerin

sigortalılıkları, bu madde kapsamındaki çalışmalarının devam etmesi kaydıyla, çalışmanın

sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren kendiliğinden başlar.

Tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanlar, 4 üncü

maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar. Bunlar hakkında bu

Kanunun kısa vadeli sigorta kolları bakımından yalnızca iş kazası ve meslek hastalığı

sigortası, uzun vadeli sigorta kolları yönünden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası ile genel

sağlık sigortası hükümleri uygulanır.

Bu madde hükümlerine tabi sigortalıların iş kazası ve meslek hastalığı sigorta

kollarından sağlanan yardımlardan yararlanabilmeleri için iş kazasının olduğu tarihten en az

bir ay önce tescil edilmiş olmaları ve sigortalılıklarının sona ermemiş olması, bu Kanuna göre

31

iş kazası veya meslek hastalığından dolayı geçici iş göremezlik ödeneği ödenmesi veya

sürekli iş göremezlik geliri ya da malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık

bağlanabilmesi için prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şartı aranır. İş

kazası ve meslek hastalığı halinde durum, kendilerince veya işverenlerince kolluk

kuvvetlerine derhal, Kuruma da en geç üç iş günü içinde bildirilir.

Bu madde kapsamındaki sigortalılar, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas

kazancın alt ve üst sınırı arasında olmak kaydıyla sigortalı tarafından belirlenen günlük

kazancın otuz katının % 34,5’i oranında prim öderler. Bunun % 20’si malûllük, yaşlılık ve

ölüm sigortaları, % 12,5’i genel sağlık sigortası, % 2’si iş kazası ve meslek hastalıkları

sigortası primidir.

Bu madde kapsamındaki sigortalılar ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, genel

sağlık sigortası hükümlerinden yararlanabilmesi için 67 nci maddede sayılan diğer şartların

yanı sıra sağlık hizmeti sunucusuna başvurduğu tarihte 6183 sayılı Kanunun 48 inci

maddesine göre tecil ve taksitlendirerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç 60

günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şarttır.

Bu madde kapsamındaki sigortalıların primlerinin yılda bir veya birden fazla dönem

halinde ödenmesini ve ödeme tarihlerini belirlemeye Kurum yetkilidir.

Bu madde kapsamındaki sigortalılar ile ilgili olarak bu maddede aksine hüküm

bulunmaması kaydıyla bu Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Kamu idarelerinin tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak

çalıştırılanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan

yönetmelikle düzenlenir.

Bazı kısmi süreli çalışanların sigortalılıkları

EK MADDE 6 – Ticari taksi, dolmuş ve benzeri nitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı

işyerleri ile 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm

Bakanlığınca belirlenecek alanlarda kısmi süreli iş sözleşmesiyle bir veya birden fazla kişi

tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içerisinde çalışma saati süresine göre

hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olan kişilerin sigortalılıkları, bu madde

kapsamında kendileri tarafından 30 gün üzerinden prim ödemeleri suretiyle sağlanır.

Bu madde kapsamında sigorta hak ve yükümlülükleri; kendilerince veya kendilerini

çalıştıranlar tarafından ya da bunların bağlı oldukları meslek odası, birlik veya benzeri

kuruluşlarca bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten itibaren başlar, birinci fıkrada belirtilen

şekildeki çalışma durumlarının son bulmasından itibaren sona erer.

Bu madde kapsamındaki sigortalılar hakkında; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları

ile genel sağlık sigortası ve istekleri halinde işsizlik sigortası hükümleri uygulanır.

Bu sigortalılar, 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas kazanç alt ve üst sınırı

arasında olmak üzere kendileri tarafından belirlenecek günlük kazancın otuz katının % 32,5’i

oranında prim öderler. Bu prim oranının % 20’si malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, %

12,5’i genel sağlık sigortası primidir. İşsizlik sigortasına tabi olmayı isteyenlerin, sigortalı ve

işveren hissesi oranındaki işsizlik sigortası primini ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna

kadar ödememeleri halinde, o aya ait işsizlik sigortası primini ödeme hakları düşer.

Bu madde kapsamında ödenen primler, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının

(a) bendi kapsamında sigortalılık olarak değerlendirilir.

Bu madde kapsamındaki sigortalılar ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, genel

sağlık sigortası hükümlerinden yararlanabilmesi için 67 nci maddede sayılan diğer şartların

yanı sıra sağlık hizmeti sunucusuna başvurdukları tarihte 6183 sayılı Kanunun 48 inci

maddesine göre tecil ve taksitlendirerek tecil ve taksitlendirmeleri devam edenler hariç 60

günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması şarttır.

Bu Kanun kapsamında tam süreli çalışma ile uzun vadeli sigorta kollarına tabi olan

sigortalılar ile 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sigortalılar ve kendi

32

sigortalılıklarından dolayı gelir veya aylık almakta olanlar, birinci fıkrada belirtilen çalışma

durumları nedeniyle ayrıca sigortalı olmazlar.

Kurum, bu madde kapsamındaki sigortalıların bu Kanunun diğer hükümlerine göre

uzun vadeli sigorta kollarına tabi olma durumlarını dikkate alarak prim ödeme gün sayılarını

ve prim ödeme sürelerini belirlemeye, bu sigortalıları çalıştıranlara ve çalıştıranların bağlı

olduğu meslek odası, birlik veya benzeri kuruluşlara Kurumca belirlenecek süre içinde bu

sigortalıların işe başlama ve işten ayrılışlarını bildirmeleri, bu madde veya bu Kanunun uzun

vadeli sigorta kollarını ihtiva eden sigortalılık statüleri kapsamında sigortalılık kontrolünden

sonra çalıştırılmaları, çalıştırıldıkları süre içerisinde sigortalılıklarının devam edip etmediği ve

Kurumca verilecek sigortalılık belgelerinin periyodik kontrolünü sağlama hususunda

zorunluluk getirmeye yetkilidir.

Bu madde kapsamında bulunan sigortalıları çalıştıranlar ile bunların bağlı olduğu

meslek odası, birlik veya benzeri kuruluşlara bu madde uyarınca getirilecek bildirim ve

kontrol yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi halinde 102 nci madde uyarınca idari para

cezası uygulanır.

Bu madde kapsamındaki sigortalılar ile ilgili olarak, bu maddede aksine hüküm

bulunmaması kaydıyla bu Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak

yönetmelikle düzenlenir.”

MADDE 51- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 28- Geçici 11 inci maddenin altıncı fıkrasında öngörülen

yükümlülükler ile 2008 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin olmak üzere 4 üncü

maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılara ilişkin asıl veya ek nitelikteki

aylık prim ve hizmet belgelerine ilişkin yükümlülüklerin yasal süresi içinde yerine

getirilmemiş olması halinde, bu maddede sayılan yükümlülüklerle sınırlı olarak 102 nci

madde hükümleri uygulanmaz. Yasal süresi içerisinde yerine getirilmeyen bu

yükümlülüklerden işyeri bildirgesi ile belgenin asıl veya ek olma durumuna göre belgede

kayıtlı sigortalı başına uygulanabilecek oran da dikkate alınarak her bir aya ait aylık prim ve

hizmet belgesi için ayrı ayrı olmak üzere asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanır.

Bu madde kapsamına giren fiiller için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce

uygulanmış idari para cezalarına ilişkin tahsil edilen tutarlar iade ve mahsup edilmez.

GEÇİCİ MADDE 29- Bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren ek 5 inci ve ek 6 ncı

maddeleri kapsamındaki sigortalılardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl için 82 nci

maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının on yedi katı üzerinden

başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan artırılmak suretiyle otuz katını geçmemek üzere

prim alınır.

1/5/2008 ila 30/9/2008 tarihleri arasında 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalı olanlar

hakkında da bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren birinci fıkra ile ek 5 inci madde

hükümleri uygulanır.

GEÇİCİ MADDE 30- 1/10/2008 ila bu maddenin yayımı tarihine kadarki sürede

geçici 12 nci maddenin beşinci fıkrası uyarınca 18 yaşını doldurmamış çocuklarından dolayı

tescil süreci başlatılanların kendilerinin ve 18 yaşını doldurmamış çocukları hariç bakmakla

yükümlü oldukları kişilerin tescil tarihine kadarki genel sağlık giderlerine ilişkin fatura

tutarları Kurumca ödenir. Bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için

ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilmez.

1/10/2008 ila 31/12/2011 tarihleri arasında, geçici 12 nci maddenin beşinci fıkrası

uyarınca tescili yapılanların sağlık hizmet sunucusuna başvuru tarihinden Kurumca tescil

edildikleri tarihe kadarki sürede 18 yaşını doldurmamış çocukları adına düzenlenen genel

sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarları Hazineden karşılanmak üzere Kurumca ödenir.

GEÇİCİ MADDE 31- Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve

yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve

33

usta öğretici olarak çalıştırılanlar, bu durumlarını milli eğitim il veya ilçe müdürlüklerince

belgelendirmeleri kaydıyla, bu maddenin yürürlük tarihinden önceki bu çalışmalarından

dolayı ay içinde 30 günden eksik kalan sürelerini 41 inci madde esaslarına göre kendileri veya

hak sahipleri tarafından borçlanabilirler. Borçlanılan bu süreler 4 üncü maddenin birinci

fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi sayılır.

GEÇİCİ MADDE 32- Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca genel

sağlık sigortalısı sayılan yabancı uyruklu öğrencilerden yükseköğrenimleri anılan fıkranın

yürürlüğe girdiği tarihten önce başlamış olanların genel sağlık sigortalılıkları anılan fıkranın

yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar ve ilgili üniversitelerce bu tarihten itibaren bir ay

içerisinde genel sağlık sigortası giriş bildirgesiyle Kuruma bildirilir.

GEÇİCİ MADDE 33- Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu Kanunla

yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz.

GEÇİCİ MADDE 34- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri

kapsamındaki sigortalı ve hak sahiplerine;

a) 2011 yılı başından önce bağlanmış gelir ve aylık tutarları, dosya bazında ödenmesi

gereken miktar esas alınmak kaydıyla;

1) 2011 yılı Ocak ödeme döneminden geçerli olmak üzere 60 TL tutarında artırılır.

Ancak bu artış tutarının, gelir ve aylıkların % 4 oranında artırılması halinde gerçekleşecek

artış tutarından az olması halinde % 4 oranında artırılarak ödenir.

2) 2011 yılı Temmuz ödeme döneminden geçerli olmak üzere, % 4 oranında artırılarak

ödenir. b) 2011 yılında bağlanacak malullük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının 27 nci, 29 uncu,

33 üncü ve geçici 2 nci maddelere göre 2011 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık

tutarları, (a) bendinde belirtilen şekilde artırılarak ödenir.

c) İş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük

kazanç hesabına giren; 1) Son takvim ayı 2011 yılının birinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler birinci

fıkranın (a) bendinin (l) numaralı alt bendine göre,

2) Son takvim ayı 2011 yılının ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler sadece

birinci fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendine göre,

artırılarak ödenir.

d) Birinci fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendine göre yapılacak artış tutarı;

1) İş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasından sürekli iş göremezlik geliri almakta

olanlara, gelir bağlanmasına esas olan sürekli iş göremezlik derecesi oranında,

2) Ölüm dosyalarında hak sahiplerinin hisseleri oranında,

3) Yabancı ülkelerle akdedilen sosyal güvenlik sözleşmeleri uyarınca kısmi gelir veya

aylık alanlara, ülkemiz mevzuatına tabi olarak geçen prim ödeme gün sayılarının, sosyal

güvenlik sözleşmesine göre nazara alınan toplam prim ödeme gün sayısına olan oranına göre,

uygulanır.

e) Birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen şekilde artırılan gelir ve aylıklar,

2011 yılında bu maddede belirtilen artışlar dışında 55 inci maddeye göre ayrıca artırılmaz.”

GEÇİCİ MADDE 35- Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 9 uncu

maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler için aynı maddenin üçüncü fıkrasında

belirtilen yükümlülüklerden bu maddenin yürürlük tarihine kadar yerine getirilmiş olanları,

yasal süresinde yerine getirilmiş sayılır ve idari para cezası uygulanmaz. Bu yükümlükler için

daha önce uygulanan idari para cezaları, kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın kaldırılır,

ancak tahsil edilmiş tutarlar red ve iade veya mahsup edilmez.”

34

MADDE 52- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 8 inci

maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin son üç paragrafı ile 91 inci maddesinin dördüncü

fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddenin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde

değiştirilmiştir.

“Yabancı plakalı taşıtların Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça

belirlenecek usul ve esaslara göre Türkiye’de geçerli sigortaları yoksa, bunlar için zorunlu

mali sorumluluk sigortası Türkiye sınırlarına girişleri sırasında yapılır.”

MADDE 53- 2918 sayılı Kanunun 98 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi

MADDE 98- Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün

resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin

sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından

karşılanır.

Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; sigorta şirketlerince

yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının % 15’ini aşmamak

üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri

çerçevesinde maktu veya nisbi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 3/6/2007

tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için

Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili

sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta

şirketlerinin bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı

bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı % 50’sine kadar

artırmaya veya azaltmaya yetkilidir.

Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek

meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 89 uncu

maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.

Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak

meblağın belirlenmesi ve ödenmesi ile sağlık hizmetleri için teminat sağlanan sigortaların

tespiti ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal

Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. Trafik kazası

sebebiyle Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi giderleri

bakımından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak ödemeye

ilişkin usul ve esaslar Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı tarafından ayrıca

belirlenir.”

MADDE 54- 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanununun;

a) 3 üncü maddesinin (j) bendine “orta öğretim kurumları” ibaresinden sonra gelmek

üzere “ve meslek yüksek okulları” ibaresi eklenmiştir.

b) 18 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Yirmi” ibaresi “Beş” şeklinde

değiştirilmiştir.

c) 25 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “asgari ücretin % 30’undan” ibaresi

“asgari ücretin net tutarının % 30’undan” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 55- 18/6/1992 tarihli ve 3816 sayılı Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların

Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunun

3 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“d) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz

Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre aylık bağlanmış olanlar hariç

olmak üzere yeşil kart verilen kişilerden 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci

fıkrasının (a) bendi veya (b) bendinin (2) ve (4) numaralı alt bentlerine tabi sigortalı olarak

çalışan ve bu çalışmalarından dolayı genel sağlık sigortası kapsamında olanlar ile bunların

bakmakla yükümlü oldukları kişilerin, 5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortası

35

kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanmaya hak kazanma tarihinden sağlık

hizmetlerinden yararlanma şartlarının sona erdiği tarihe kadar bu çalışmalardan dolayı elde

edecekleri gelirlerine bakılmaksızın yeşil kartları askıya alınır. Bu kişilerin yeşil kartları 5510

sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortası sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkının sona

erdiği tarihi takip eden gün itibariyle başvuru veya başka bir işleme gerek olmaksızın aktif

hale getirilir. Aynı hanede bulunmakla birlikte bakmakla yükümlü olunan kişiler dışında

kalanların yeşil kart hak sahipliği devam eder ve bu hak sahipliğinin sürdürülmesinde bu bent

kapsamındaki çalışmalardan elde edilecek gelirler dikkate alınmaz. Yeşil kartları askıya

alınanlardan 5510 sayılı Kanuna göre bakmakla yükümlü olunan kişi sıfatını yitirenlerin ise

bu bent kapsamındaki çalışmalardan elde edilecek gelirler dikkate alınmaksızın yeşil kartları

aktif hale getirilir. Ayrıca, 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi

kapsamında sayılanlar ile kamu kaynaklı meslek edindirme kurslarına katılanların kurs

sürelerince yeşil kartları devam eder.”

MADDE 56- 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve

Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinde yer

alan “ödenen aylıklar % 50 fazlasıyla geri alındığı gibi,” ibaresi “ödenen aylıklar ödeme

tarihinden tahsil tarihine kadar 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil

Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammıyla birlikte geri

alınır ve” olarak değiştirilmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 3- Sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak çalışmayan, Sosyal Güvenlik

Kurumundan ya da yabancı bir ülke sosyal güvenlik kurumundan her ne ad altında olursa

olsun herhangi bir gelir veya aylık elde etmeyen ve silikozis hastalığı nedeniyle meslekte

kazanma gücünü en az % 40 kaybettiğine Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca karar

verilen kişilere, bu fıkrada belirtilen şartları sağlamaları halinde bu Kanunun 1 inci

maddesinde yer alan diğer şartlar aranmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumunca aylık bağlanır.

Aylık miktarı, meslekte kazanma gücünü % 40 ila % 59 arasında kaybedenlere 1 inci

maddeye göre belirlenecek aylık tutarında; meslekte kazanma gücünü % 60 ila % 79 arasında

kaybedenlere 1 inci maddeye göre belirlenecek aylık tutarının % 200’ü ve meslekte kazanma

gücünü % 80 ve üzerinde kaybedenlere de % 300’ü esas alınarak hesaplanır.

Bu kişilere aylık bağlanmış olması 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre meslek

hastalığı tespiti ve meslek hastalığına bağlı sürekli iş göremezlik geliri talebinde

bulunmalarına engel teşkil etmez. 5510 sayılı Kanuna göre sürekli iş göremezlik gelirine de

hak kazanılması halinde bu Kanuna göre bağlanan aylık kesilir.”

MADDE 57- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun;

a) 46 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “dayalı olarak çalışan sigortalıları”

ibaresinden sonra gelmek üzere “, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile

çalışanlardan 5510 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında işsizlik

sigortası primi ödeyen isteğe bağlı sigortalılar ile aynı Kanunun ek 6 ncı maddesi

kapsamındaki sigortalıları” ibaresi eklenmiştir.

b) 48 inci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ayrıca Fonun bir önceki yıl prim gelirlerinin % 30’u; istihdamı artırmaya yönelik

politika ve tedbirleri uygulamak, işgücünün istihdam edilebilirliğini artırmak, çalışanların

vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak ve teknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz

kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesini sağlamak, istihdamı koruyucu

tedbirler almak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek, işgücü piyasası

araştırma ve planlama çalışmaları yapmak amacıyla kullanılabilir. Bu oranı % 50’ye kadar

çıkarmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Ancak, işsizlik ödeneğinden yararlanmakta olanlara

yönelik hizmetler için bu sınırlama dikkate alınmaz. Bu fıkraya ilişkin usul ve esaslar

yönetmelikle belirlenir.”

c) 51 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “, hizmet akitlerinin sona ermesinden

önceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş

36

ve işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış” ibaresi “ve bu

Kanunda yer alan prim ödeme koşullarını sağlamış” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 58- 4447 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“EK MADDE 2- Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz ile zorlayıcı sebeplerle

işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak önemli ölçüde azaltılması veya işyerinde

faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarak durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı

aşmamak üzere kısa çalışma yapılabilir.

Bu Kanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran işveren,

kısa çalışma talebini, derhal gerekçeleri ile birlikte Türkiye İş Kurumuna, varsa toplu iş

sözleşmesi tarafı sendikaya bir yazı ile bildirir. Talebin uygunluğunun belirlenmesine ilişkin

usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların da görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Kısa çalışma halinde İşsizlik Sigortası Fonundan kısa çalışma ödeneği ödenir. İşçinin

kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için, hizmet akdinin feshi hariç işsizlik sigortası

hak etme koşullarını yerine getirmesi gerekir.

Günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalının son oniki aylık prime esas kazançları

dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır. Bu şekilde hesaplanan

kısa çalışma ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre 18 yaşından

büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçemez. Kısa

çalışma ödeneğinden yararlananlara ait sigorta primlerinin aktarılması ve sağlık hizmetlerinin

sunulmasına ilişkin işlemler 5510 sayılı Kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde yürütülür.

Kısa çalışma ödeneği olarak yapılan ödemeler başlangıçta belirlenen işsizlik ödeneği

süresinden düşülür.

Zorlayıcı sebeplerle kısa çalışma yapılması halinde, kısa çalışma ödeneği ödemeleri

4857 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin (III) numaralı bendinde ve aynı Kanunun 40 ıncı

maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra başlar.

Bu maddede yer alan kısa çalışma ödeneğinin süresini altı aya kadar uzatmaya ve

işsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasal faizi ile

birlikte işverenden tahsil edilir.”

MADDE 59- 4447 sayılı Kanunun;

a) Geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ve aynı maddenin beşinci

fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

b) Geçici 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ve aynı maddenin beşinci

fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

c) Geçici 9 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- 31/12/2015 tarihine kadar işe alınan her bir sigortalı için

geçerli olmak üzere, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren özel sektör işverenlerince işe

alınan ve fiilen çalıştırılanların; işe alındıkları tarihten önceki altı aya ilişkin Sosyal Güvenlik

Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olmaları, aynı

döneme ilişkin işe alındıkları işyerinden bildirilen prim ve hizmet belgelerindeki sigortalı

sayısının ortalamasına ilave olmaları ve bu maddede belirtilen diğer koşulları da sağlamak

kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca

belirlenen prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine

ait tutarı, işe alındıkları tarihten itibaren İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır.

Bu maddede belirtilen destek unsuru;

a) 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile 18 yaşından büyük

kadınlardan;

1) Mesleki yeterlik belgesi sahipleri için kırksekiz ay süreyle,

2) Mesleki ve teknik eğitim veren orta öğretim ile meslek yüksek okulu veya Türkiye

İş Kurumunca düzenlenen işgücü yetiştirme kurslarını bitirenler için otuzaltı ay süreyle,

37

3) (1) ve (2) numaralı alt bentlerde sayılan belge ve niteliklere sahip olmayanlar için

yirmidört ay süreyle,

b) 29 yaşından büyük erkeklerden (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde

sayılan belge ve niteliklere sahip olanlar için yirmidört ay süreyle,

c) (a) ve (b) bentleri kapsamına girenlerin Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler

arasından işe alınmaları halinde ilave olarak altı ay süreyle,

ç) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında

çalışmakta iken, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra mesleki yeterlik belgesi alanlar

veya mesleki ve teknik eğitim veren orta öğretim ile meslek yüksek okulunu bitirenler için

oniki ay süreyle,

d) 18 yaşından büyüklerden bu fıkranın (a), (b) ve (ç) bentlerine girmeyenlerin

Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler arasından işe alınmaları halinde altı ay süreyle,

uygulanır.

Bu maddede sayılan belge ve nitelikler nedeniyle destek unsurundan yararlanabilmek

için sigortalıların sahip oldukları mesleki yeterlik, mesleki ve teknik eğitim veren orta öğretim

kurumları ile meslek yüksek okulu veya Türkiye İş Kurumunca düzenlenen işgücü yetiştirme

kurslarına ilişkin belgelerde belirtilen meslek ya da alanlarda işe alınmaları ve/veya çalışıyor

olmaları gerekir.

Bu maddeyle sağlanan destek unsurundan aynı sigortalı için bir kez yararlanılabilir.

Sigortalı, destek süresini tamamlamadan işsiz kalması halinde, kalan süreden yeniden

yararlanamaz. Ancak ikinci fıkranın (a) bendi kapsamına girenlerin, aynı bent kapsamında

yeniden işe alınmaları ve (1) veya (2) numaralı alt bentlerde sayılan belge ve nitelikleri bu

dönemde temin etmeleri halinde destekten yeniden yararlanabilirler. Bu durumda ilk

yararlanma süresi, ikincisinden düşülür ve toplam yararlanma süresi en son yararlanılan

destek için maddede öngörülen süreyi aşamaz.

İşveren hissesine ait primlerin Fondan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları

sigortalılarla ilgili olarak; 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal

süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi, sigortalıların tamamına ait sigorta

primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarını yasal süresi içinde ödemesi ve kapsama

giren sigortalının işe alındığı işyerinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para

cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır.

Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme

cezası ve gecikme zammı borçlarının 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve

taksitlendirilmiş veya ilgili diğer kanunlar uyarınca prim borçlarının yeniden yapılandırılmış

ve taksitlendirilmiş olması, bu tecil, taksitlendirme ve yeniden yapılandırma devam ettiği

sürece işverenlerin bu fıkra hükmünden yararlanmasına engel teşkil etmez.

Bu madde hükümleri; 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4/1/2002

tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki alım ve yapım işleri ve 4734 sayılı

Kanundan istisna olan alım ve yapım işleri ile uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden

yapılan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri ve bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek

primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.

5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri

sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan

destek unsurlarından yararlanamaz.

Bu maddeyle sağlanan destek unsuru, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci

fıkrasının (ı) bendi uygulandıktan sonra kalan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait oranı

üzerinden, bu maddede belirtilen esaslar dikkate alınarak uygulanır.

Fondan karşılanan prim tutarları, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya

maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.

Bakanlar Kurulu, bu maddenin uygulanma süresini 2015 yılından itibaren beş yıla

kadar uzatmaya yetkilidir.

38

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından belirlenir.”

MADDE 60- 27/2/2003 tarihli ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında

Kanunun 20 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 20- Bu Kanun kapsamına giren yabancıların ve işverenlerin bu Kanundan

doğan yükümlülüklerini yerine getirip getirmedikleri Bakanlık iş müfettişleri ve Sosyal

Güvenlik Kurumu müfettişleri tarafından denetlenir. Bu Kanun gereğince yapılacak teftiş,

denetim ve soruşturmalar 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununda yer alan teftiş,

denetim ve soruşturma hükümlerine göre yapılır ve bu hükümlere göre ilgili yaptırımlar

uygulanır.

Genel ve özel bütçeli idarelerin teftiş ve denetim elemanları ile kolluk kuvvetlerinin

kendi mevzuatları gereğince işyerlerinde yapacakları her türlü denetim, inceleme ve kontrol

sırasında yabancı çalıştıran işverenler ile yabancıların bu Kanundan doğan yükümlülükleri

yerine getirmediklerini tespit etmeleri halinde, durum Bakanlığa bildirilir.

Birinci fıkraya göre yapılan denetimler ve ikinci fıkraya göre yapılan bildirimler

üzerine Bakanlık bölge müdürünce, gönderilen tutanaklara ve denetim raporlarına göre bu

Kanunda yer alan idari yaptırımlar uygulanır.”

MADDE 61- 4857 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Çağrı üzerine çalışma, evden çalışma ve uzaktan çalışma

MADDE 14- Çağrı üzerine çalışmanın usul ve esasları aşağıda belirtilmiştir.

a) Yazılı sözleşme ile işçinin yapmayı üstlendiği işle ilgili olarak kendisine ihtiyaç

duyulması halinde iş görme ediminin yerine getirileceğinin kararlaştırıldığı iş ilişkisi, çağrı

üzerine çalışmaya dayalı kısmi süreli bir iş sözleşmesidir.

b) Hafta, ay veya yıl gibi bir zaman dilimi içinde işçinin ne kadar süreyle çalışacağını

taraflar belirlemedikleri takdirde, haftalık çalışma süresi yirmi saat olarak kararlaştırılmış

sayılır. Çağrı üzerine çalıştırılmak için belirlenen sürede işçi çalıştırılsın veya çalıştırılmasın

ücrete hak kazanır.

c) İşçiden iş görme borcunu yerine getirmesini çağrı yoluyla talep hakkına sahip olan

işveren, bu çağrıyı, aksi kararlaştırılmadıkça, işçinin çalışacağı zamandan en az dört gün önce

yapmak zorundadır. Süreye uygun çağrı üzerine işçi iş görme edimini yerine getirmekle

yükümlüdür. Sözleşmede günlük çalışma süresi kararlaştırılmamış ise, işveren her çağrıda

işçiyi günde en az dört saat üst üste çalıştırmak zorundadır.

Evden çalışmanın usul ve esasları aşağıda belirtilmiştir.

a) İşçinin, ücret karşılığı işverenin belirlediği bir malı veya hizmeti üretmek amacıyla

bir veya birden fazla işverene bağlı olarak ancak işverenin denetimi dışında ve genellikle

işçinin kendi evinde iş görme edimini sunduğu yazılı sözleşmeye dayalı iş ilişkisidir.

b) Evden çalışma sözleşmesi ile çalıştırılan işçinin ücreti, parça başına veya götürü

olarak ürettiği işe orantılı ödenir.

c) Sözleşmede işin tanımına ve konusuna, yapılma şekline, parça başına işlerde istenen

üretim adedine ve belirli ise işin ne kadar sürede yapılacağına yer verilir. İşçilerin çalıştıkları

gün ve saatlerin işveren tarafından onaylanan günlük puantaj cetvelleriyle takip edilmediği

durumlarda, sözleşmeye emsal işin emsal işçi tarafından yapılabileceği süreye ilişkin bir

hesaplamanın eklenmesi zorunludur.

Uzaktan çalışmanın usul ve esasları aşağıda belirtilmiştir.

a) İşçinin bir hizmet ya da mal üretmek amacıyla işletme merkezi dışında genellikle

evde ya da işyeri dışında bir büroda iş edimini yerine getirdiği, haberleşme ve bilgisayar ağı

ile işletmeyle bağlantı kurulan, işyerine bağımlılığın az olduğu yazılı sözleşmeye dayalı iş

ilişkisidir.

b) Uzaktan çalışma sözleşmesinde, asgari olarak işin yapılacağı yer ve tanımı, genel ve

özel çalışma koşulları, işveren tarafından temin edilen ekipman, ekipmanın korunmasına

ilişkin yükümlülükler, işverenin çalışanla iletişim kuracağı saatlere ilişkin hükümler yer alır.

39

c) İşveren uzaktan çalışanlar tarafından kullanılan verilerin korunmasını sağlamakla

yükümlüdür. İşveren, uzaktan çalışanı veri korunmasına ilişkin şirket kuralları ve ilgili

mevzuat hakkında bilgilendirir. Verilerin korunması amacıyla özel yaşama müdahale dışında

işveren tarafından belirlenen hükümlere uzaktan çalışanın uyması zorunludur.

Çağrı üzerine, evden veya uzaktan çalışma sözleşmesiyle çalıştırılan işçi, ayrımı haklı

kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin niteliğinden ötürü emsal işçiye göre farklı

işleme tabi tutulamaz.

İşveren, çağrı üzerine, evden ve uzaktan çalışan işçileri yazılı olarak çalışma koşulları

ile ilgili olarak bilgilendirmekle yükümlüdür.

Çağrı üzerine, evden veya uzaktan çalışma sözleşmesiyle çalıştırılan işçinin iş sağlığı

ve güvenliğinden işveren sorumludur.

Çağrı üzerine, evden veya uzaktan çalışma sözleşmesiyle çalıştırılanlarla ilgili iş

sözleşmesinin tarafları, bölünemeyen haklar, yıllık ücretli izin, ihbar ve kıdem tazminatına

hak kazanmada esas süre, hafta tatili ve ücretine hak kazanma ve benzeri konulara ilişkin

hususlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

MADDE 62- 4857 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde

değiştirilmiştir.

“Taraflarca iş sözleşmesine bir deneme kaydı konulduğunda; bunun süresi en çok iki,

yirmibeş yaş altındaki işçiler için en çok dört ay olabilir.”

MADDE 63- 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının sonuna

aşağıdaki cümle ve ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, dördüncü

fıkrası ile yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlerin, bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu

işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre hesaplanır.”

“İşin niteliği veya teminde güçlük nedeniyle işyerlerinde özürlü çalıştırma konusunda

güçlük yaşayan işverenler; başka işverene ait işletmelerde, kurulan ortak işletmelerde veya

özürlü çalıştırmak amacıyla kurulan işletmelerde ilk defa işe alınan özürlülerin ücretlerini

karşılayarak özürlü çalıştırma zorunluluğunu yerine getirebilir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanlığı, işverenin başvurusu üzerine işin niteliği veya teminde güçlük nedeniyle işyerinde

özürlü çalıştırma konusunda güçlük yaşanıp yaşanmayacağını karara bağlar.”

“Yer altı ve su altı işlerinde özürlü işçi çalıştırılamaz.”

“Bu maddeye aykırılık hallerinde 101 inci madde uyarınca tahsil edilecek cezalar,

özürlülerin ve eski hükümlülerin kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak

destek teknolojileri, özürlünün işe yerleştirilmesi, işe ve işyerine uyumunun sağlanması ve bu

gibi projelerde kullanılır. Tahsil edilen cezaların kullanımına ilişkin hususlar, Türkiye İş

Kurumunun koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel

Müdürlüğü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet

Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, en çok işçi ve işvereni temsil eden üst

kuruluşların ve en çok özürlüyü temsil eden üst kuruluşun birer temsilcisinden oluşan

komisyon tarafından karara bağlanır. Komisyonun çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”

MADDE 64- 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi

aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Denkleştirme süresi turizm işletme belgeli işyerleri için

dört aya kadar uzatılabilir.”

MADDE 65- 4857 sayılı Kanunun;

a) 91 inci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra

eklenmiştir.

“30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 10 uncu maddesine

istinaden iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden

doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge

müdürlüklerince incelenir.”

40

b) 92 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Teftiş, denetleme ve incelemeler sırasında işverenler, işçiler ve bu işle ilgili görülen

başka kişiler izleme, denetleme ve teftişle görevli iş müfettişleri ve işçi şikayetlerini inceleyen

bölge müdürlüğü memurları tarafından çağrıldıkları zaman gelmek, ifade ve bilgi vermek,

gerekli olan belge ve delilleri getirip göstermek ve vermek; iş müfettişlerinin birinci fıkrada

yazılı görevlerini yapmaları için kendilerine her çeşit kolaylığı göstermek, bu yoldaki emir ve

isteklerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdürler.

Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikayetlerini

incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi

kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişi tarafından düzenlen raporların ve tutulan

tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca onbeş gün içerisinde yetkili iş

mahkemesine itiraz edilebilir. Süresinde itiraz edilmemesi veya iş mahkemesince itirazın

reddine karar verilmesi halinde raporda veya tutanakta belirtilen alacak kesinleşir.”

c) 108 inci maddesinin ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“101 inci ve 106 ncı maddeler kapsamındaki idari para cezaları ise doğrudan Türkiye İş

Kurumu il müdürü tarafından; birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlere uygulanacak

idari para cezası ise işyerlerinin merkezinin bulunduğu yerdeki Türkiye İş Kurumu il

müdürünce verilir ve genel esaslara göre tahsil edilir.”

MADDE 66- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13

üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “çıkan hizmetler,” ibaresi “çıkan

hizmetler ve faaliyetleri deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve inşası

olanlara bu araçların imal ve inşası ile ilgili olarak yapılacak teslim ve hizmetler,” şeklinde

değiştirilmiştir.

MADDE 67- 3065 sayılı Kanunun geçici 17 nci ve geçici 23 üncü maddelerinde ve

31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 68 inci maddesinde yer alan

“31.12.2010” ibareleri “31/12/2015” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 68- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun;

a) Ekinde yer alan (I), (II), (III) ve (IV) sayılı listeler; ekli (1), (2), (3) ve (4) sayılı

cetvellerde gösterildiği şekilde değiştirilmiştir.

b) 7/A maddesinde yer alan “2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.18, 2710.19.45.00.11,

2710.19.45.00.12 ve 2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı” ibaresi, “2710.19.41.00.11,

2710.19.41.00.13 ve 2710.19.45.00.12 G.T.İ.P. numaralı” olarak değiştirilmiştir.

c) Geçici 5 inci maddesinde yer alan “2710.19.61.00.11, 2710.19.61.00.19,

2710.19.63.00.11, 2710.19.63.00.19, 2710.19.65.00.11, 2710.19.65.00.19, 2710.19.69.00.11

ve 2710.19.69.00.99 G.T.İ.P. numaralı” ibaresi “2710.19.61.00.11, 2710.19.63.00.11,

2710.19.65.00.11 ve 2710.19.69.00.11 G.T.İ.P. numaralı” olarak; aynı maddedeki

“2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.18, 2710.19.45.00.11, 2710.19.45.00.12 ve

2710.19.49.00.11 G.T.İ.P. numaralı” ibaresi ise “2710.19.41.00.11, 2710.19.41.00.13 ve

2710.19.45.00.12 G.T.İ.P. numaralı” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 69- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı

tablonun “V-Kurumlarla ilgili kağıtlar” başlıklı kısmının sonuna aşağıdaki bent eklenmiştir.

“25. Kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile döner sermaye

işletmelerinin kadrolarında ve sözleşmeli personel pozisyonlarında istihdam edilen sözleşmeli

personel ile yapılan hizmet sözleşmeleri.”

MADDE 70- 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında

Kanun Hükmünde Kararnamenin;

a) 35 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“5. Kamu iktisadi teşebbüslerine bu madde uyarınca verilen görevler neticesinde

doğan ve teşebbüs kayıtlarına göre gerçekleşen görev zararları, ilgili teşebbüsçe yapılacak

ödeme talebine istinaden, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan ilgili harcama

41

tertiplerinden gider kaydedilerek ödenir. Bu ödemeler, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve

Kontrol Kanununun 35 inci maddesi hükümlerine tabi değildir.

6. 12/12/2001 tarihli ve 2001/3372 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile önceki yıllar

kararları kapsamında üretilen şekerin Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin özelleştirme

programına alındığı tarih itibarıyla sözleşmesi ve bağlantısı yapılmış olan dahilde işleme

rejimi kapsamındaki satışlarıyla ihracatından doğan görev zararları Türkiye Şeker Fabrikaları

A.Ş. tarafından yapılacak ödeme talebine istinaden, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin

kayıtları esas alınarak, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan ilgili harcama tertiplerinden

gider kaydedilerek ödenir. Bu ödemeler, 5018 sayılı Kanunun 35 inci maddesi hükümlerine

tabi değildir.

7. Hazine Müsteşarlığınca görev zararı kapsamında yapılan ödemeler, bu maddede

öngörülen usule uygun olarak incelenir. İnceleme sonucunda hesaplanan tutar ile Hazine

Müsteşarlığı bütçesinden yapılmış bulunan ödemeler arasında fark bulunduğunun tespit

edilmesi halinde taraflar yükümlülüklerini faizsiz olarak yerine getirir. Ancak, ilgili teşebbüs

veya kuruluş tarafından yapılan talebin gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin tutarları da

içerdiğinin tespiti halinde, gerçek olmayan belge ve işlemlere ilişkin olup Hazine tarafından

teşebbüs veya kuruluşa ödenmiş bulunan tutar Hazine Müsteşarlığı tarafından, söz konusu

ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında

Kanun çerçevesinde gecikme zammı oranında faiz uygulanarak tahsil edilir.”

b) 36 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“9. 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve bu Kanuna istinaden çıkarılan ikincil

mevzuat uyarınca Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kayden izlenmesi gereken Hazine

Müsteşarlığına ait hisseler ile ilgili işlemler; Merkezi Kayıt Kuruluşunca ve/veya aracı

kuruluşlarca tahsil edilen her türlü ücret, komisyon, vergi, resim ve harçtan istisnadır.”

c) 54 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“3. Kamu iktisadi teşebbüslerine ait işletmelerin atıl durumda bulunan varlıklarının

kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz veya rayiç bedelin altında devri, teşebbüs yönetim

kurulunun teklifi üzerine; devre konu varlıkların rayiç bedelinin 10.000.000 TL’nin altında

olması durumunda ilgili bakanın onayı, bu tutarın üzerinde olması durumunda ise ilgili

bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca alınacak karar ile gerçekleştirilir. 10.000.000

TL’lik tutar her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılır.”

MADDE 71- 11/1/1954 tarihli ve 6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim

Ortaklığı Kanununun;

a) 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 3- Bankanın merkezi Ana Sözleşmesinde yazılı olan yerdir. Banka Genel

Kurulu Bankanın merkezinin yurt içinde başka bir ile nakline karar verebilir. Banka yurt içi

ve yurt dışında lüzum gördüğü yerlerde, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümlerine göre

şube açabilir. Her türlü bankacılık işlemlerinin yapıldığı bu şubeler, kamu bankası şubeleri

niteliğinde olup, kamu kuruluşlarına ait paralar da yatırılabilir.”

b) 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 18- 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4/1/2002 tarihli ve

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri

Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi

Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde

Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde

Kararname, 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun ve

12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme

İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun Banka ve ortaklıkları hakkında uygulanmaz.”

c) 8 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

42

ç) Geçici 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- 6219 sayılı Kanunun değişik 18 inci maddesi, 1/1/2000

tarihinden itibaren geçerli olup, Banka ve ortaklıkları hakkında yargı mercilerine açılmış

davalar ve icra takipleri hakkında da uygulanır.”

MADDE 72- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 64 üncü

maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kademe ve kademe ilerlemesi:

MADDE 64- Kademe; derece içinde, görevin önemi veya sorumluluğu artmadan,

memurun aylığındaki ilerlemedir.

Memurun kademe ilerlemesinin yapılabilmesi için bulunduğu kademede en az bir yıl

çalışmış olması ve bulunduğu derecede ilerleyebileceği bir kademenin bulunması şartları

aranır.

72 nci madde gereğince belirli bir süre görev yapmak üzere, mecburî olarak sürekli

görevle atanan memurlardan kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara, bu

yörelerde fiilen çalışmak suretiyle geçirilen her iki yıl için bir kademe ilerlemesi daha verilir.

Yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılır. İki yıldan az süreler dikkate alınmaz.

Son on yıl içinde herhangi bir disiplin cezası almayan memurlara, aylık derecelerinin

yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere bir kademe ilerlemesi uygulanır.

Bu maddede belirtilen şartları haiz her sınıf ve derecedeki memurlar, hak kazandıkları

tarihten geçerli olmak üzere ve başkaca bir işleme gerek kalmaksızın bir ileri kademeye

ilerlemiş sayılırlar.

Kademe ilerlemesi ile ilgili onay mercii atamaya yetkili amirdir. Onay mercileri

kademe ilerlemeleri ile ilgili yetkilerini devredebilirler.

Kademe ilerlemesine hak kazanamayan memurlar, kurumlarınca her ay alınacak toplu

onaylarla belirlenir. Kademe ilerlemesi yapmış sayılanlardan ilerlemeye müstahak olmadıkları

sonradan tespit edilenlerin kademe ilerlemeleri, ilerlemiş sayıldıkları tarihten geçerli olmak

üzere iptal edilir.”

MADDE 73- 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin (A) bendinin (d) alt bendi

yürürlükten kaldırılmış, (B) bendinin ikinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,

maddenin sonuna aşağıdaki bent eklenmiştir.

“Ancak, bu şekilde bir atamanın yapılabilmesi için ilgilinin;

a) 1 inci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300 ve daha yukarıda olanlar için en az

12 yıl,

b) 1 inci ve 2 nci dereceli kadrolardan ek göstergesi 5300’den az olanlar için en az 10

yıl,

c) 3 üncü ve 4 üncü dereceli kadrolar için en az 8 yıl,

hizmetinin bulunması ve yükseköğrenim görmüş olması şarttır. Dört yıldan az süreli

yükseköğrenim görenler için bu sürelere iki yıl ilave edilir. Bu sürelerin hesabında; 8/6/1984

tarihli ve 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesi kapsamına dâhil

kurumlarda fiilen çalışılan süreler ile Yasama Organı Üyeliğinde, belediye başkanlığında,

belediye ve il genel meclisi üyeliğinde, kanunlarla kurulan fonlarda, muvazzaf askerlikte, okul

devresi dâhil yedek subaylıkta ve uluslararası kuruluşlarda geçen sürelerin tamamı ile

yükseköğrenim gördükten sonra özel kurumlarda veya serbest olarak çalıştıkları sürenin;

Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları

ile en üst yönetici konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atanacaklar için tamamı,

diğer kadrolara atanacaklar için altı yılı geçmemek üzere dörtte üçü dikkate alınır.”

“C) Derece yükselmesi ile ilgili onay mercii atamaya yetkili amirdir. Müşterek kararla

atanmış olanların derece yükselmeleri, ilgili bakanın veya yetkili kıldığı makamın onayı ile

yapılır. Üst derece kadroya atanmış olup da kazanılmış hak ve emeklilik keseneğine esas aylık

dereceleri daha aşağıda bulunanların (45 inci maddenin ikinci fıkrasına göre yapılan atamalar

hariç), kazanılmış hak ve emeklilik keseneğine esas aylık derecelerinin yükseltilmeleri için,

43

bu hâlin devamı süresince yukarıda belirtilen onay aranmaz.”

MADDE 74- 657 sayılı Kanunun 77 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde

değiştirilmiştir.

“Yabancı memleketlerin resmî kurumları veya uluslararası kuruluşlarda kurumlarının

muvafakati ile görev alacak memurlara, ilgili Bakanın onayı ile (her üç yılda bir Bakan onayı

yenilenmek kaydıyla) memuriyeti süresince yabancı memleketlerin resmî kurumlarında on

yıla, uluslararası kuruluşlarda yirmibir yıla kadar aylıksız izin verilebilir.”

MADDE 75- 657 sayılı Kanunun 91 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 91- Kadrosu kaldırılan memurlar, en geç altı ay içinde kendi kurumlarında

niteliklerine uygun bir kadroya atanırlar. Bu memurlar, kurumlarında atama imkânı

bulunmaması hâlinde aynı süre içinde başka bir kurumdaki kadrolara atanmak üzere Devlet

Personel Başkanlığına bildirilir. Bunlar, atama işlemi yapılıncaya kadar kurumlarında

niteliklerine uygun işlerde çalıştırılır ve yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait

malî haklardan ve sosyal yardımlardan yararlanmaya devam ederler.

Söz konusu memurların eski kadrolarına ait en son ayda aldığı malî haklar kapsamında

fiilen yapılmakta olan her türlü ödemeler toplamının net tutarının, atandıkları yeni kadrolarına

ait malî haklar kapsamında fiilen yapılmakta olan her türlü ödemeler toplamının net tutarından

fazla olması hâlinde, aradaki fark, farklılık giderilinceye kadar, atandıkları kadrolarda veya bu

kadrolardan istekleri dışında atandıkları başka kadrolarda kaldıkları sürece, herhangi bir vergi

ve kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. Aylık mutad olarak yapılmayıp belirli

bir dönemi kapsayan ödemelerin ödendiği tarih itibarıyla net tutarları toplamının yılı içinde

çalışılan aylara bölünmesi suretiyle bulunacak tutarı, en son ayda aldığı aylık tutarına ilave

edilir. Fazla çalışma ücreti, fiilen yapılan ders karşılığı ödenen ek ders ücreti ve nöbet ücreti

gibi ilave bir çalışmanın karşılığında elde edilen ödemeler aylık tutarına ilave edilmez.

Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına

bildirilen memurların 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan kamu

kurum ve kuruluşlarının boş kadrolarından Devlet Personel Başkanlığınca tespit edilen

kadroya, anılan Başkanlık tarafından kırkbeş gün içinde ataması teklif edilir. Devlet Personel

Başkanlığı tarafından gönderilen atama teklif yazısının atamayı yapacak kamu kurum ve

kuruluşuna intikalinden itibaren otuz gün içinde bu kurum ve kuruluş tarafından atama

işlemlerinin yapılması zorunludur. Bunlardan unvanları müdür ve daha üst olanlar ile danışma

ve denetim işlevlerine ilişkin kadrolarda çalışanlar Araştırmacı kadrolarına, diğerleri ise

durumlarına uygun kadrolara atanırlar.”

MADDE 76- 657 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkralar

eklenmiştir.

“Ancak özürlüler için; özür durumu, hizmet gerekleri, iklim ve ulaşım şartları göz

önünde bulundurulmak suretiyle günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile öğle dinlenme

süreleri merkezde üst yönetici, taşrada mülki amirlerce farklı belirlenebilir.

Memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, bu madde uyarınca tespit edilen

çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkündür. Bu

hususa ilişkin usûl ve esaslar, Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar

Kurulunca belirlenir.”

MADDE 77- 657 sayılı Kanunun 101 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 101- Günün yirmidört saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan

memurların çalışma saat ve şekilleri kurumlarınca düzenlenir.

Ancak, kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde hamileliğin

yirmidördüncü haftasından önce ve her hâlde hamileliğin yirmidördüncü haftasından itibaren

ve doğumdan sonraki bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemez. Özürlü

memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemez.”

44

MADDE 78- 657 sayılı Kanunun 104 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 104- A) Kadın memura; doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta

olmak üzere toplam onaltı hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik durumunda, doğum

öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden

sekiz hafta öncesine kadar sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip raporuyla

belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki üç haftaya kadar kurumunda

çalışabilir. Bu durumda, doğum öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler doğum

sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi

sekiz haftalık analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine

ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü

hâlinde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir.

B) Memura, eşinin doğum yapması hâlinde, isteği üzerine on gün babalık izni;

kendisinin veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana,

baba ve kardeşinin ölümü hâllerinde isteği üzerine yedi gün izin verilir.

C) (A) ve (B) fıkralarında belirtilen hâller dışında, merkezde atamaya yetkili amir, ilde

vali, ilçede kaymakam ve yurt dışında diplomatik misyon şefi tarafından, birim amirinin

muvafakati ile bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde, mazeretleri sebebiyle memurlara

on gün izin verilebilir. Zaruret hâlinde öğretmenler hariç olmak üzere, aynı usûlle on gün daha

mazeret izni verilebilir. Bu takdirde, ikinci kez verilen bu izin, yıllık izinden düşülür.

D) Kadın memura, çocuğunu emzirmesi için doğum tarihinden itibaren ilk altı ayda

günde üç saat, ikinci altı ayda günde birbuçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler

arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memurun tercihi esastır.

E) Yıllık izin ve mazeret izinleri sırasında malî haklar ile sosyal yardımlara

dokunulmaz.”

MADDE 79- 657 sayılı Kanunun 105 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Hastalık ve refakat izni:

MADDE 105- Memura, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın, verilecek raporda

gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye

ihtiyaç gösteren hastalığı hâlinde onsekiz aya kadar, diğer hastalık hâllerinde ise oniki aya

kadar izin verilir.

Memurun, hastalığı sebebiyle yataklı tedavi kurumunda yatarak gördüğü tedavi

süreleri, hastalık iznine ait sürenin hesabında dikkate alınır.

Bu maddede yazılı azamî süreler kadar izin verilen memurun, bu iznin sonunda işe

başlayabilmesi için, iyileştiğine dair raporu (yurt dışındaki memurlar için mahallî usûle göre

verilecek raporu) ibraz etmesi zorunludur. İzin süresinin sonunda, hastalığının devam ettiği

resmî sağlık kurulu raporu ile tespit edilen memurun izni, birinci fıkrada belirtilen süreler

kadar uzatılır, bu sürenin sonunda da iyileşemeyen memur hakkında emeklilik hükümleri

uygulanır.

Bunlardan gerekli sağlık şartlarını yeniden kazandıkları resmî sağlık kurullarınca tespit

edilen ve emeklilik hakkını elde etmemiş olanlar, yeniden memuriyete dönmek istemeleri

hâlinde, niteliklerine uygun kadrolara öncelikle atanırlar.

Görevi sırasında veya görevinden dolayı bir kazaya veya saldırıya uğrayan veya bir

meslek hastalığına tutulan memur, iyileşinceye kadar izinli sayılır.

Hastalık raporlarının hangi hallerde, hangi hekimler veya sağlık kurulları tarafından

verileceği ve süreleri ile bu konuya ilişkin diğer hususlar, Sağlık, Maliye ve Dışişleri

Bakanlıkları ile Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşleri alınarak Devlet Personel

Başkanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir.

Ayrıca, memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı

tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya

tedavisi uzun süren bir hastalığının bulunması hâllerinde, bu hâllerin sağlık kurulu raporuyla

45

belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük haklarına dokunulmaksızın, üç aya kadar izin verilir.

Gerektiğinde bu süre bir katına kadar uzatılır.”

MADDE 80- 657 sayılı Kanunun 108 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 108- A) Memura, 105 inci maddenin son fıkrası uyarınca verilen iznin

bitiminden itibaren, sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, istekleri üzerine

onsekiz aya kadar aylıksız izin verilebilir.

B) Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum sonrası analık izni

süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri

üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir.

C) Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen

memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan

eşlerine, çocuğun ana ve babasının rızasının kesinleştiği tarihten veya vesayet dairelerinin izin

verme tarihinden itibaren, istekleri üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir. Evlat

edinen her iki eşin memur olması durumunda bu süre, eşlerin talebi üzerine yirmidört aylık

süreyi geçmeyecek şekilde, birbirini izleyen iki bölüm hâlinde eşlere kullandırılabilir.

D) Özel burs sağlayan ve bu burstan istifade etmesi için kendilerine aylıksız izin

verilenler de dâhil olmak üzere burslu olarak ya da bütçe imkânlarıyla yetiştirilmek üzere

yurtdışına gönderilen veya sürekli görevle yurtdışına atanan memurlar veya diğer personel

kanunlarına tâbi olanlar ile yurtdışına kamu kurumlarınca gönderilmiş olan öğrencilerin

memur olan eşleri ile 77 nci maddeye göre izin verilenlerin memur olan eşlerine, toplamı

sekiz yılı geçmemek üzere görev veya öğrenim süresi içinde aylıksız izin verilebilir.

E) Memura, yıllık izinde esas alınan süreler itibarıyla beş hizmet yılını tamamlamış

olması ve isteği hâlinde memuriyeti boyunca ve en fazla iki defada kullanılmak üzere, toplam

bir yıla kadar aylıksız izin verilebilir. Ancak, sıkıyönetim, olağanüstü hâl veya genel hayata

müessir afet hâli ilan edilen bölgelere 72 nci madde gereğince belli bir süre görev yapmak

üzere zorunlu olarak sürekli görevle atananlar hakkında bu bölgelerdeki görev süreleri içinde

bu fıkra hükmü uygulanmaz.

F) Aylıksız izin süresinin bitiminden önce mazereti gerektiren sebebin ortadan

kalkması hâlinde, on gün içinde göreve dönülmesi zorunludur. Aylıksız izin süresinin

bitiminde veya mazeret sebebinin kalkmasını izleyen on gün içinde görevine dönmeyenler,

memuriyetten çekilmiş sayılır.

G) Muvazzaf askerliğe ayrılan memurlar askerlik süresince görev yeri saklı kalarak

aylıksız izinli sayılır.”

MADDE 81- 657 sayılı Kanunun 109 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Memur bilgi sistemi, özlük dosyası:

MADDE 109- Memurlar, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası esas alınarak

kurumlarınca tutulacak personel bilgi sistemine kaydolunurlar. Her memur için bir özlük

dosyası tutulur.

Özlük dosyasına, memurun kişisel ve mesleki bilgileri, mal bildirimleri; varsa

inceleme, soruşturma, denetim raporları, disiplin cezaları ile ödül ve başarı belgesi

verilmesine ilişkin bilgi ve belgeler konulur.

Memurların başarı, yeterlik ve ehliyetlerinin tespitinde, kademe ilerlemelerinde,

derece yükselmelerinde, emekliye ayrılmalarında veya hizmetle ilişkilerinin kesilmesinde,

hizmet gerekleri yanında özlük dosyaları göz önünde bulundurulur.

Özlük dosyalarının tutulma esasları ile özlük dosyalarında yer alacak belgelere ilişkin

usûl ve esaslar Devlet Personel Başkanlığınca belirlenir.”

MADDE 82- 657 sayılı Kanunun 122 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde

değiştirilmiştir.

“Başarı, üstün başarı değerlendirmesi ve ödül:

MADDE 122- Görevli oldukları kurumlarda olağanüstü gayret ve çalışmaları ile

46

emsallerine göre başarılı görev yapmak suretiyle; yüksek miktarda kamu kaynağında tasarruf

sağlanmasında, kamu zararının oluşmasının önlenmesinde, kamusal fayda ve gelirlerin

beklenenin üzerinde artırılmasında veya sunulan hizmetlerin etkinlik ve kalitesinin

yükseltilmesinde somut olaylara ve verilere dayalı olarak katkı sağladıkları tespit edilen

memurlara, merkezde bağlı veya ilgili bakan, illerde valiler tarafından başarı belgesi

verilebilir. Üç defa başarı belgesi alanlara üstün başarı belgesi verilir.

Üstün başarı belgesi verilenlere, merkezde bağlı veya ilgili bakan ve illerde valiler

tarafından uygun görülmesi hâlinde en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) %

200’üne kadar ödül verilebilir.

Bu maddeye göre bir malî yıl içinde ödüllendirileceklerin sayısı, kurumun yılbaşındaki

dolu kadro mevcudunun binde onundan, Gümrük Müsteşarlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve

Emniyet Genel Müdürlüğü kadroları için binde yirmisinden fazla olamaz. Yıl içinde

ödüllendirilen personel sayısı kurumlarınca izleyen yılın Ocak ayı sonuna kadar Devlet

Personel Başkanlığına bildirilir.

Kamu kurum ve kuruluşları yürütmekte oldukları hizmetlerin özelliklerini göz önünde

bulundurarak memurlarının başarı, verimlilik ve gayretlerini ölçmek üzere, Devlet Personel

Başkanlığının uygun görüşü alınmak kaydıyla, değerlendirme ölçütleri belirleyebilir.”

MADDE 83- 657 sayılı Kanunun 124 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Disiplin cezası vermeye yetkili disiplin amirleri; yürütülen hizmetin özellikleri ve

çalışma şartları dikkate alınarak genel yönetmelikte belirtilen esas ve usûller çerçevesinde,

kurumlarınca tayin ve tespit edilen amirlerdir. Valiler il, kaymakamlar ilçe sınırları

dâhilindeki kamu kurum ve kuruluşlarının taşra teşkilatında görev yapan her düzey personelin

üst disiplin amiridir.”

MADDE 84- 657 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin, (C) bendinin (g), (h) ve (j) alt

bentleri yürürlükten kaldırılmış; (E) bendinin (a) alt bendinde yer alan “engelleme” ibaresi

“kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme” olarak, (f) alt bendi aşağıdaki şekilde

değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan “sicilden” ibaresi “özlük dosyasından” ve üçüncü

fıkrasında yer alan “iyi veya çok iyi derecede sicil alan” ibaresi “ödül veya başarı belgesi

alan” olarak değiştirilmiştir.

“f) Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,”

MADDE 85- 657 sayılı Kanunun 132 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan

“sıralı sicil amirine” ibaresi “üst disiplin amirine” olarak değiştirilmiş, dördüncü fıkrası

aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“Aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilenler,

daire başkanı kadrolarına, daire başkanı kadrosunun dengi ve daha üstü kadrolara, bölge ve il

teşkilatlarının en üst yönetici kadrolarına, düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanlık ve

üyeliklerine, vali ve büyükelçi kadrolarına atanamazlar.”

MADDE 86- 657 sayılı Kanunun 135 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 135- Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme

cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek

disiplin kuruluna itiraz edilebilir.

İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz

edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.

İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren

otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır.

İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı

hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler.

Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.”

47

MADDE 87- 657 sayılı Kanunun 214 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Memurların yetiştirilmesi:

MADDE 214- Memurların yetiştirilmesi kapsamında;

a) Kamu yönetiminin orta ve uzun vadeli insan gücü ihtiyacına göre planlanması

amacıyla, yükseköğretim kurumları ile ortak çalışmalar yapılarak insan kaynakları ihtiyaç ve

önceliklerinin tespit edilmesi,

b) Kamu personelinin adaylıktan başlamak üzere hizmet içinde eğitilmesi ve

yetiştirilmesi,

c) Orta ve üst kademe yöneticilerinin yetiştirilmesine ilişkin her türlü çalışmanın

yapılması, eğitim merkezlerinin kurulması, eğitim programlarının uygulanması,

ile bu konulara ilişkin koordinasyon, takip ve denetim Devlet Personel Başkanlığınca

yürütülür.

Devlet Personel Başkanlığı bu eğitimleri doğrudan yapabileceği gibi, kamuya ait

eğitim kurumlarından veya özel eğitim kurumlarından da eğitim hizmeti sağlayabilir. Kamu

kurum ve kuruluşları, Devlet Personel Başkanlığının kamu personelinin eğitimi ve

yetiştirilmesi için ihtiyaç duyduğu personeli, eğitim süresince Başkanlık emrine

görevlendirebilir.”

MADDE 88- 657 sayılı Kanunun 231 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Kamu personeli bilgi sistemi:

MADDE 231- Devlet Personel Başkanlığı, kuruluş kanunlarına ve bütçe türlerine bağlı

kalınmaksızın, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat yapılarına ve personeline ilişkin

konularda, gerekli gördüğü bilgi ve belgeleri kamu kurum ve kuruluşlarından talep eder.

Kamu kurum ve kuruluşları bu bilgi ve belgeleri vermekle yükümlüdür.

Kamu kurum ve kuruluşları; atama, yer değiştirme, görevde yükselme, unvan

değişikliği ve Devlet Personel Başkanlığınca belirlenecek diğer personel hareketlerini

bildirmek zorundadır. Bu bildirim şartına uyulmaksızın gerçekleştirilecek işlemlerden

herhangi bir malî hak kaybı, malî sorumluluk veya kamu zararı doğması hâlinde ilgili

kurumun en üst amirine rücu edilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar ile istisna tutulacak kamu kurum

ve kuruluşları Bakanlar Kurulunca belirlenir.”

MADDE 89- 657 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki

şekilde değiştirilmiştir.

“Kurumlar arası geçici süreli görevlendirme:

EK MADDE 8- Memurlar, geçici görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve

çalıştıkları kurumun izni ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında aşağıda belirtilen şartlarla

geçici süreli olarak görevlendirilebilir:

a) Yurtdışında görevlendirilen güvenlik görevlileri hariç olmak üzere, memurun

görevlendirileceği kurumda göreve ilişkin 4 üncü ve daha yukarı bir dereceden boş bir

kadronun bulunması şarttır.

b) Geçici süreli görevlendirilen memurlar, geçici süreli olarak görevlendirildikleri

kurumların mevzuatına uymakla yükümlüdür. c) Geçici süreli olarak görevlendirilen memurlar, yurtdışında görevlendirilen güvenlik

görevlileri hariç olmak üzere, aylıkları ile diğer malî ve sosyal haklarını kurumlarından alır.

Bu memurların kadroları ile ilişkileri, kendi sınıf ve derecelerindeki terfi ve emeklilik hakları

devam eder.

d) Geçici süreli görevlendirme süresi bir yılda altı ayı geçemez. Yurtdışına atanan

güvenlik görevlileri için geçici görevlendirme süresi en çok iki yıldır; gerekli görülmesi

hâlinde bu süre bir katına kadar uzatılabilir.

e) Geçici süreli görevlendirmenin, memurların mesleği ile ilgili olması şarttır.

48

f) Geçici süreli görevlendirmede memurun muvafakati aranır.

Birinci fıkrada belirtilen hâller dışında memurlar, kamu yararı ve hizmet gerekleri

sebebiyle ihtiyaç duyulması hâlinde kurumlarınca, Devlet Personel Başkanlığının uygun

görüşü alınarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında altı aya kadar geçici süreli olarak

görevlendirilebilir.”

MADDE 90- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Uzman istihdamı:

EK MADDE 40- A) Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim,

Bayındırlık ve İskân, Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlıkları ile

Devlet Su İşleri, Karayolları, Orman, Basın Yayın ve Enformasyon, Sosyal Hizmetler ve

Çocuk Esirgeme Kurumu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Gençlik ve Spor,

Maden Tetkik ve Arama genel müdürlükleri, Yükseköğretim Kurulu, Öğrenci Seçme ve

Yerleştirme Merkezi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Özel Çevre Koruma

Kurumu başkanlıkları merkez teşkilatında ana hizmet birimlerinde, uzman ve uzman

yardımcısı istihdam edilir. İçişleri, Millî Eğitim, Bayındırlık ve İskân, Sağlık ile Tarım ve

Köyişleri bakanlıklarının uzman ve uzman yardımcıları taşra teşkilatında görevlendirilebilir.

B) Uzman yardımcılığına atanabilmek için; 48 inci maddede sayılan şartlara ek olarak,

yapılacak yarışma sınavında başarılı olma ve sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının ilk gününde

otuz yaşını doldurmamış olma ile;

1. Adalet Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal

bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden,

2. Millî Savunma Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren

hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden,

3. İçişleri Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk,

siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden,

4. Dışişleri Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk,

siyasal bilgiler, uluslararası ilişkiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden,

5. Millî Eğitim Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk,

siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, eğitim ve fen-edebiyat

fakültelerinden,

6. Bayındırlık ve İskân Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren

hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri ile fakültelerin

inşaat mühendisliği, mimarlık, şehir ve bölge planlaması bölümlerinden,

7. Sağlık Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal

bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, tıp, eczacılık ve diş hekimliği

fakültelerinden,

8. Tarım ve Köyişleri Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren

hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, veterinerlik ve ziraat

fakültelerinden,

9. Enerji ve Tabii Kaynaklar Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi

veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden, 10. Devlet Su İşleri Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren

hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri ile fakültelerin

inşaat mühendisliği, mimarlık, şehir ve bölge planlaması bölümlerinden,

11. Karayolları Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk,

siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri ile fakültelerin inşaat

mühendisliği, mimarlık, şehir ve bölge planlaması bölümlerinden,

12. Orman Genel Müdürlüğü Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi

veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, orman ve ziraat

fakültelerinden,

13. Basın Yayın ve Enformasyon Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans

49

eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler ve iletişim

fakültelerinden,

14. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Uzman Yardımcılığı için, en az dört

yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler

fakülteleri ile fakültelerin sosyal hizmetler bölümünden,

15. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Uzman Yardımcılığı için, en az dört

yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler

fakültelerinden,

16. Gençlik ve Spor Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren

hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden,

17. Maden Tetkik ve Arama Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi

veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri ile

fakültelerin maden mühendisliği bölümünden,

18. Yükseköğretim Kurulu Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi

veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden,

19. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık

lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler

fakültelerinden,

20. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Uzman yardımcılığı için, en az dört

yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler

fakülteleri ile fakültelerin Türk dili ve edebiyatı ve tarih bölümlerinden,

21. Özel Çevre Koruma Uzman Yardımcılığı için, en az dört yıllık lisans eğitimi veren

hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakülteleri ile fakültelerin

çevre mühendisliği, inşaat mühendisliği, mimarlık, şehir ve bölge planlaması bölümlerinden,

veya bu bakanlıklar ve kurumlarca yürütülen kurumsal hizmet gerekleri çerçevesinde

yönetmelikle belirlenen fakültelerden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu

tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olma

şartı aranır.

Uzman yardımcıları mesleğe özel yarışma sınavı ile alınır. Uzman yardımcılığı giriş

sınavı ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılan eleme sınavı sonuçlarına göre; yazılı ve sözlü

sınav veya yalnızca sözlü sınavdan oluşur. Öğrenim dalları itibarıyla belirlenecek uzman

yardımcılığı kadrolarına giriş sınavı için, eleme sınavı sonucunda aranacak puan türleri, taban

puanları ve sınavda alınan başarı derecelerine göre çağrılacak aday sayısı tespit edilerek, giriş

sınavı duyurusuyla ilan yapılır. Ancak, giriş sınavına çağrılacak aday sayısı, atama yapılacak

kadro sayısının yirmi katından, yalnızca sözlü sınav yapılması hâlinde sözlü sınava çağrılacak

aday sayısı giriş sınavı duyurusunda belirtilen kadronun dört katından fazla olamaz. Yazılı

sınav; kurumun görev alanına göre yönetmelikle belirlenen konulardan yapılır. Yazılı sınav

sonucunda yetmiş puandan az olmamak üzere, en yüksek puandan başlanarak giriş sınavı

duyurusunda belirtilen kadronun dört katına kadar aday sözlü sınava çağrılır. Sözlü sınav

adayların;

a) Sınav konularına ilişkin bilgi düzeyi,

b) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücü,

c) Liyakati, temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu,

d) Özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığı,

e) Genel yetenek ve genel kültürü,

f) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı,

yönlerinden değerlendirilerek, ayrı ayrı puan verilmek suretiyle gerçekleştirilir.

Adaylar, komisyon tarafından (a) bendi için elli puan (b) ila (f) bentlerinde yazılı

özelliklerin her biri için onar puan üzerinden değerlendirilir ve verilen puanlar ayrı ayrı

tutanağa geçirilir. Bunun dışında sözlü sınav ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz.

Sınav komisyonu; kurum içinden veya dışından yönetmelikle belirlenen kişilerden oluşur.

50

Sözlü sınavda başarılı sayılmak için, komisyon başkan ve üyelerinin yüz tam puan üzerinden

verdikleri puanların aritmetik ortalamasının en az yetmiş olması şarttır. Başarı puanı en

yüksek olan adaydan başlanmak suretiyle giriş sınavı duyurusunda belirtilen uzman

yardımcısı kadro sayısı kadar asıl adayın isimleri ile yazılı ve/veya sözlü sınavda başarılı

olmak şartıyla, giriş sınavı duyurusunda belirtilen uzman yardımcısı kadro sayısının yarısını

geçmemek üzere komisyon tarafından belirlenen sayıda yedek adayın isimlerini kapsayan bir

liste belirlenerek ilan edilir.

C) Uzman yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve istihdam edildikleri

birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları uzmanlık tezinin, oluşturulacak tez jürisi

tarafından kabul edilmesi kaydıyla, yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi

içinde tezlerini sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir

tez hazırlamaları için altı ayı aşmamak üzere ilave süre verilir.

Yeterlik sınavında başarılı olanların uzman kadrolarına atanabilmeleri, Kamu

Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C), Dışişleri Uzmanlığı için

asgarî (B) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası

geçerliliği bulunan başka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip

olma şartına bağlıdır.

Sınavda başarılı olamayanlar veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli

mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı

verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de

kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar

ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği şartını yerine getirmeyenler, uzman yardımcısı unvanını

kaybederler ve kurumlarında durumlarına uygun kadrolara atanırlar.

D) 152 nci maddenin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı”

bendinin (ğ) alt bendinde yer alan uzman ve uzman yardımcısı kadrolarından merkez

teşkilatına ait olanlarda bulunan personel, kadroları karşılık gösterilmek kaydıyla bu Kanun

ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı

olmaksızın sözleşmeli olarak çalıştırılabilir. Bunlara atandığı kadronun unvan ve derecesine

göre ekli (V) sayılı cetvelde yer alan taban ve tavan arasında kalmak kaydıyla Bakanlar

Kurulunca belirlenen tutarda aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Anılan cetvelde yer alan taban

ve tavan ücretler Bakanlar Kurulu kararıyla artırılabilir. Ayrıca, anılan uzman ve uzman

yardımcıları 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde yer alan fazla

çalışma ücretinden aynı usûl ve esaslar çerçevesinde yararlanır. Bu kadrolarda fiilen çalışan

personelden üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre daha başarılı çalışma

yaptıkları tespit edilenlere, bağlı oldukları birim amirinin teklifi ve üst yöneticinin onayı ile

Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi

ödenebilir. Bu ödeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi değildir. Ancak;

a) Uyarma ve kınama cezası alanlar ile birim amirleri tarafından çalışmalarında

başarısız olduğu veya verimsiz çalıştığı bildirilenlere altı aylık dönem için,

b) Aylıktan kesme cezası alanlara bir yıllık dönem için,

c) Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanlara iki yıllık dönem için, teşvik

ikramiyesi ödenmez.

Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar ile birinci paragrafta belirtilen

personele yapılacak diğer ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.

Bu fıkraya göre kadro karşılığı sözleşmeli olarak istihdam edilen uzman ve uzman

yardımcılarına, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ile 71 inci

maddesinin son fıkrası, 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, 4/1/1961 tarihli

ve 213 sayılı Kanunun ek 13 üncü maddesi, 5/3/1964 tarihli ve 439 sayılı Kanunun ek 1 inci

maddesi, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun ek 17 nci maddesinin (C) fıkrası,

21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi, 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı

Kanunun 19 uncu maddesi, 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Kanunun 39 uncu maddesi,

51

9/4/1987 tarihli ve 3348 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi, 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı

Kanunun 2/A maddesi, 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi,

27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Kanunun 221 inci ve 222 nci maddeleri, 2/5/2001 tarihli ve

4668 sayılı Kanunun 17 nci maddesi, 16/4/2003 tarihli ve 4848 sayılı Kanunun 32 nci

maddesi, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Kanunun 35 inci maddesi, 25/6/2003 tarihli ve 4904

sayılı Kanunun 15 inci maddesi, 3/3/2004 tarihli ve 5102 sayılı Kanunun 5 inci maddesi,

25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Kanunun 66 ncı maddesi, 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı

Kanunun 28 inci maddesi, 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Kanunun 25 inci maddesi,

20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Kanunun 72 nci maddesi ve 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı

Kanunun geçici 6 ncı maddesinde öngörülen ödemeler ile diğer mevzuat uyarınca görev

yaptıkları kurum personelinin yararlandığı tazminat, ek ödeme, döner sermaye, ikramiye,

fazla mesai ve benzeri başka bir ad altında herhangi bir ödeme yapılmaz.

Bu fıkrada yer alan hükümler Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman ve uzman

yardımcıları ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı

cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların başuzman, uzman ve uzman

yardımcıları hakkında da uygulanır. Başuzman istihdam edilen düzenleyici ve denetleyici

kurumların başuzman, uzman ve uzman yardımcılarının brüt sözleşme ücretleri ekli (V) sayılı

cetvelde yer alan taban ve tavan arasında kalmak kaydıyla Bakanlar Kurulunca belirlenir.

Düzenleyici ve denetleyici kurumların başuzman, uzman ve uzman yardımcılarına bu fıkra

uyarınca yapılacak ödemeler dışında, malî ve sosyal haklar kapsamında aynî ve nakdî

herhangi bir ödeme yapılmaz. Emeklilik bakımından; düzenleyici ve denetleyici kurumların

başuzman ve uzmanları Başbakanlık uzmanı ile denk kabul edilir.

E) Uzman ve uzman yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma

sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavı, taşrada görevlendirilme esasları ile uzman ve uzman

yardımcılarıyla ilgili diğer hususlar, Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınarak

kurumlarınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.

F) (B) fıkrasının ikinci ve üçüncü paragrafları 36 ncı maddenin “Ortak Hükümler”

bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde belirtilen kadroların yardımcıları ve

stajyerleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman yardımcıları ile 5018 sayılı Kamu Malî

Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici

kurumların uzman yardımcıları ile diğer meslek personelinin yardımcı ve stajyerleri hakkında

da uygulanır.

(C) ve (E) fıkralarında yer alan hükümler, 36 ncı maddenin “Ortak Hükümler”

bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde belirtilen uzman yardımcıları ve uzmanlar,

Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman yardımcıları ve uzmanları ile 5018 sayılı Kamu Malî

Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici

kurumların uzman yardımcısı, uzman ve başuzmanları hakkında da uygulanır.”

MADDE 91- 657 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Geçiş hükümleri:

GEÇİCİ MADDE 36- A) Bu maddenin yayımı tarihinde, bu Kanunla Maliye ile

Çalışma ve Sosyal Güvenlik uzmanı ve uzman yardımcısı kadrolarına atanmış sayılanlar da

dâhil olmak üzere, 152 nci maddenin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(A) Özel Hizmet

Tazminatı” bendinin (ğ) alt bendinde yer alan uzman ve uzman yardımcısı kadrolarından

merkez teşkilatına ait olanlar ile Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman ve uzman yardımcısı

kadrolarında ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı

cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların başuzman, uzman ve uzman

yardımcısı kadrolarında bulunanlara, bu maddenin yayımı tarihinde yürürlükte bulunan

mevzuat hükümlerine göre, malî haklar kapsamında fiilen yapılması öngörülen her türlü

ödemeler (ikramiyelerin bir aya isabet eden tutarı dâhil) toplamı net tutarının; ek 40 ıncı

maddenin (D) fıkrasına göre uzman ve uzman yardımcıları için malî haklar kapsamında fiilen

yapılması öngörülen her türlü ödemeler toplamı net tutarından fazla olması hâlinde, bu

52

maddenin yayımı tarihinde uzman yardımcısı kadrosunda bulunanlardan uzmanlığa geçenler

de dâhil olmak üzere bunlar hakkında, bu maddenin yayımı tarihinden önce yürürlükte

bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam edilir; bu maddenin yayımı tarihinden

önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam edilirken söz konusu

mevzuat hükümlerine göre malî haklar kapsamında fiilen yapılması öngörülen her türlü

ödemeler toplamı net tutarının, herhangi bir nedenle ek 40 ıncı maddenin (D) fıkrasına göre

malî haklar kapsamında fiilen yapılması öngörülen her türlü ödemeler toplamı net tutarından

daha düşük kaldığı tarihten itibaren, bunların malî hakları ek 40 ıncı maddenin (D) fıkrasına

göre belirlenir.

Bu maddenin yayımı tarihinde, bu Kanunla Maliye ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik

uzmanı ve uzman yardımcısı kadrolarına atanmış sayılanlar da dâhil olmak üzere, 152 nci

maddenin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (ğ) alt bendinde

belirtilen kadrolar ile bunların yardımcılıklarına ait kadrolarda bulunanlardan, bu maddenin

yayımı tarihi itibarıyla, malî haklar kapsamında fiilen yapılan her türlü ödemeler

(ikramiyelerin bir aya isabet eden tutarı dâhil) toplamı net tutarının, ek 40 ıncı maddenin (D)

fıkrasına göre malî haklar kapsamında fiilen yapılması öngörülen her türlü ödemeler toplamı

net tutarından daha az olanların malî hakları, ek 40 ıncı maddenin (D) fıkrasına göre

belirlenir. Ancak, bunlardan uzmanların malî haklarının hesabında bu Kanuna ekli (V) sayılı

cetvelde yer alan taban ve tavan ücretlerin;

a) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ile 14/7/2011 tarihleri arasında yüzde sekseni,

b) 15/7/2011 ile 14/1/2012 tarihleri arasında yüzde doksanı, esas alınır. Anılan

personele (a) ve (b) bentlerine göre belirlenmiş olan ücretlerin

uygulanması sonucunda ödenmesi gereken toplam net tutarın, bu maddenin yayımı tarihinden

önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre bunlara, malî haklar kapsamında fiilen

yapılması öngörülen her türlü ödemeler (ikramiyelerin bir aya isabet eden tutarı dâhil) toplam

net tutarından daha az olması hâlinde, (a) ve (b) bentlerine göre belirlenmiş olan ücretlerin

uygulanması sonucunda ödenmesi gereken toplam net tutar ile bu maddenin yayımı tarihinden

önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanması sonucunda ödenmesi gereken

toplam net tutar arasındaki farklılık giderilinceye kadar, bunlar hakkında bu maddenin yayımı

tarihinden önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.

B) Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim, Bayındırlık ve İskân,

Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Enerji ve Tabii Kaynaklar

bakanlıkları ve Devlet Su İşleri, Karayolları, Orman, Basın Yayın ve Enformasyon, Sosyal

Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Gençlik

ve Spor, Maden Tetkik ve Arama genel müdürlükleri, Yükseköğretim Kurulu, Öğrenci Seçme

ve Yerleştirme Merkezi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Özel Çevre Koruma

Kurumu başkanlıklarında kullanılmak üzere, genel idare hizmetleri sınıfından üçüncü dereceli

binyüzkırk adet uzman, dokuzuncu dereceli ikibinbeşyüzkırk adet uzman yardımcısı kadrosu

ihdas edilmiştir. Bu kadroları derece değişikliği yapmak suretiyle anılan bakanlıklar ve

kurumlara tahsis etmeye, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine

Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu fıkraya göre bakanlıklar ve kurumlara tahsis edilen kadrolar,

152 nci maddenin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (ğ) alt

bendinde belirtilen anılan bakanlıklar ile kurumlara ait kadro unvanları ile 190 sayılı Kanun

Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin ilgili bölümüne eklenmiş sayılır. Anılan kadrolara

yapılacak atamalar, iki yıl süreyle merkezî yönetim bütçe kanunlarında yer alan açıktan veya

naklen atamaya ilişkin kadro sayısı kısıtlamalarına tâbi değildir.

C) Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren beş yıl süreyle, bakanlıklar ve kurumlar

tarafından yapılacak kadro değişikliklerinde, iptal edilen Genel Müdür Yardımcısı, Daire

Başkanı ve Şube Müdürü kadroları için üçer adet, diğer kadrolardan iptal edilen her dört

kadro için birer adet, anılan bakanlıklar ve kurumların 36 ncı maddenin “Ortak Hükümler”

bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde belirtilen uzman veya uzman yardımcısı

53

kadroları, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen süre kaydı aranmaksızın ihdas

edilebilir.

D) Bu Kanunla ihdas edilen uzman yardımcısı kadrolarına bu Kanunun yayımı

tarihinden itibaren üç yıl süreyle ek 40 ıncı maddeye göre yapılacak uzman yardımcılığı

alımında uygulanacak merkezî eleme sınavı, öğrenim dalları itibarıyla belirlenecek puan

türleri, yabancı dil bilgisi seviyesi ile sözlü sınav komisyonunun oluşumu, uzman yardımcısı

kadrosu ihdas edilen bakanlık ve kurumların görüşleri alınarak Devlet Personel Başkanlığı

tarafından hazırlanan ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki ay içinde Bakanlar Kurulu

kararıyla yürürlüğe konulan bir yönetmelikle belirlenir.

E) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tutulmakta olan sicil dosyaları, bu

Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen beşinci yılın sonuna kadar muhafaza edilir. Bu

Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce olumsuz sicil almış olan memurların itirazları ve bu

itirazların sonuçlandırılması, 657 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen veya yürürlükten

kaldırılan hükümlerine göre sonuçlandırılır.

Bu Kanunun yayımı tarihinden önceki son altı yıllık sicil notu ortalaması doksan ve

daha yukarı olanlardan 37 nci maddede yer alan bir üst dereceye yükseltme uygulamasından

yararlanmamış olanlar hakkında, bu Kanunla değiştirilen 37 nci maddenin değişiklikten

önceki hükmü uygulanır. Bu Kanunla değiştirilen 37 nci maddede yer alan on yıllık süre, ilk

on yıllık dönem için, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki;

a) Son beş yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için beş yıl,

b) Son dört yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için altı yıl,

c) Son üç yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için yedi yıl,

d) Son iki yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için sekiz yıl,

e) Son sicil notu doksan ve daha yukarı olanlar için dokuz yıl, olarak uygulanır. Bu

Kanunun yayımı tarihinden önceki son altı yıllık sicil notu ortalaması doksan ve

daha yukarı olanlardan bir kademe ilerlemesi uygulamasından yararlanmamış olanlar

hakkında, bu Kanunla değiştirilen 64 üncü maddenin ikinci fıkrasının değişiklikten önceki

hükmü uygulanır. Bu Kanunla değiştirilen 64 üncü maddenin dördüncü fıkrasında yer alan on

yıllık süre, ilk on yıllık dönem için, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki;

a) Son beş yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için beş yıl,

b) Son dört yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için altı yıl,

c) Son üç yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için yedi yıl,

d) Son iki yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yukarı olanlar için sekiz yıl,

e) Son sicil notu doksan ve daha yukarı olanlar için dokuz yıl,

olarak uygulanır.

F) 657 sayılı Kanunun bu Kanunla değiştirilen hükümleri gereğince, ilgililere geriye

dönük olarak herhangi bir şekilde malî ve sosyal hak sağlanamaz ve hiçbir şekilde ödeme

yapılmaz.

G) 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvelde yer alan kurumların 152

nci maddenin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (ğ) alt

bendinde yer alan uzman ve uzman yardımcısı kadrolarından teknik hizmetler sınıfında

bulunanların hizmet sınıfı, genel idare hizmetleri olarak değiştirilmiştir. 152 nci maddenin “IITazminatlar”

fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (ğ) alt bendinde yer alan

uzman ve uzman yardımcılarından (A) fıkrasının birinci paragrafında yer alanlardan, bu

maddenin yayımı tarihinden önce teknik hizmetler sınıfında bulunanlar için, bu maddenin

yayımı tarihinden önce uygulanmakta olan özel hizmet tazminatı oranının uygulanması

sonucunda bulunacak tutar ile hizmet sınıfının değişmesi sonucu belirlenen özel hizmet

tazminatı oranının uygulanması sonucunda bulunacak tutar arasındaki fark, farklılık

giderilinceye kadar herhangi bir vergi ve kesintiye tabi olmaksızın tazminat olarak ödenir.

54

MADDE 92- 1) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 33 üncü

maddesinin (b) bendine “Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanı ve üyeleri,” ibaresinden

sonra gelmek üzere “Yükseköğretim Başdenetçileri, Denetçileri ve Denetçi Yardımcıları,”

ibaresi eklenmiştir.

2) 657 sayılı Kanunun;

a) 36 ncı maddesinin “Ortak Hükümler” bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı

bendine “Başbakanlık Uzman Yardımcıları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Adalet Uzman

Yardımcıları, Millî Savunma Uzman Yardımcıları, İçişleri Uzman Yardımcıları, Dışişleri

Uzman Yardımcıları, Maliye Uzman Yardımcıları, Millî Eğitim Uzman Yardımcıları,

Bayındırlık ve İskân Uzman Yardımcıları, Sağlık Uzman Yardımcıları, Tarım ve Köyişleri

Uzman Yardımcıları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcıları, Enerji ve Tabii

Kaynaklar Uzman Yardımcıları, Savunma Sanayii Müsteşarlığı Uzman Yardımcıları,

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Uzman Yardımcıları, Devlet Meteoroloji İşleri Genel

Müdürlüğü Uzman Yardımcıları, Devlet Su İşleri Uzman Yardımcıları, Karayolları Uzman

Yardımcıları, Orman Genel Müdürlüğü Uzman Yardımcıları, Basın Yayın ve Enformasyon

Uzman Yardımcıları, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Uzman Yardımcıları,

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Uzman Yardımcıları, Gençlik ve Spor Uzman

Yardımcıları, Maden Tetkik ve Arama Uzman Yardımcıları, Yükseköğretim Kurulu Uzman

Yardımcıları, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Uzman Yardımcıları, Atatürk Kültür,

Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Uzman Yardımcıları, Özel Çevre Koruma Uzman Yardımcıları,

Defterdarlık Uzman Yardımcıları, Yükseköğretim Denetçi Yardımcıları, Sosyal Güvenlik

Denetmen Yardımcıları” ibaresi, “Başbakanlık Uzmanlığına,” ibaresinden sonra gelmek üzere

“Adalet Uzmanlığına, Millî Savunma Uzmanlığına, İçişleri Uzmanlığına, Dışişleri

Uzmanlığına, Maliye Uzmanlığına, Millî Eğitim Uzmanlığına, Bayındırlık ve İskân

Uzmanlığına, Sağlık Uzmanlığına, Tarım ve Köyişleri Uzmanlığına, Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Uzmanlığına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Uzmanlığına, Savunma Sanayii

Müsteşarlığı Uzmanlığına, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Uzmanlığına, Devlet Meteoroloji

İşleri Genel Müdürlüğü Uzmanlığına, Devlet Su İşleri Uzmanlığına, Karayolları Uzmanlığına,

Orman Genel Müdürlüğü Uzmanlığına, Basın Yayın ve Enformasyon Uzmanlığına, Sosyal

Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Uzmanlığına, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar

Kurumu Uzmanlığına, Gençlik ve Spor Uzmanlığına, Maden Tetkik ve Arama Uzmanlığına,

Yükseköğretim Kurulu Uzmanlığına, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Uzmanlığına,

Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Uzmanlığına, Özel Çevre Koruma Uzmanlığına,

Defterdarlık Uzmanlığına, Yükseköğretim Denetçiliğine, Sosyal Güvenlik Denetmenliğine”

ibaresi eklenmiş, aynı bentte yer alan “Devlet Bütçe Uzman Yardımcıları,”, “Mali Suçları

Araştırma Uzman Yardımcıları,”, “Çalışma Uzman Yardımcıları ve Sosyal Güvenlik Eğitim

Uzman Yardımcıları,”, “Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzman Yardımcıları,”, “İş Sağlığı ve

Güvenliği Uzman Yardımcıları,”, “Devlet Muhasebe Uzman Yardımcıları,”, “Devlet Malları

Uzman Yardımcıları,”, “Maliye Uzman Yardımcıları,”, “Milli Emlak Uzman Yardımcıları,”,

“Devlet Bütçe Uzmanlığına,”, “Çalışma Uzmanlığına,”, “Mali Suçları Araştırma

Uzmanlığına,”, “Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Uzmanlığına,”, “İş Sağlığı ve Güvenliği

Uzmanlığına,”, “Devlet Muhasebe Uzmanlığına,”, “Devlet Malları Uzmanlığına,”, “Maliye

Uzmanlığına,”, “Milli Emlak Uzmanlığına,” ibareleri metinden çıkarılmıştır. Anılan bölümün

(C) fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan “Bu kanunun 4 üncü ve 237 nci maddesinin (e)

fıkrasına göre sözleşme ile istihdam edilenlerin, memuriyete geçirilmeleri hâlinde,” ibaresi

“Bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan hükümler uyarınca sözleşmeli personel statüsünde

istihdam edilenlerden sonradan memur kadrolarına atananların,” olarak değiştirilmiştir.

b) 37 nci maddesinde yer alan “son altı yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha

yukarı olanlardan son sicil notu olumlu bulunanların” ibaresi “son on yıllık süre içinde

herhangi bir disiplin cezası almayanların” olarak değiştirilmiştir.

c) 43 üncü maddesinin (B) bendinin üçüncü paragrafında yer alan “Müşavir ve 1′inci

55

dereceden uzman ünvanlı kadrolara atananlara” ibaresi “Müşavir ve 1 inci dereceden uzman

unvanlı kadrolar ile 36 ncı maddenin Ortak Hükümler bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı

bendinde belirtilen kariyer görevlere ilişkin 1 inci dereceli kadrolara atananlara” olarak

değiştirilmiştir.

ç) 56 ncı maddesinde yer alan “sicil” ibaresi “disiplin” olarak değiştirilmiştir.

d) 57 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Adaylardan en geç iki yıl içinde

Devlet memuru olabilmeleri için olumlu sicil alamayanların sicil amirlerinin teklifi” ibaresi

“Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi” olarak

değiştirilmiştir.

e) 58 inci maddesinde yer alan “ ve olumlu sicil alan adaylar sicil amirlerinin teklifi”

ibaresi “adaylar disiplin amirlerinin teklifi” olarak değiştirilmiştir.

f) 59 uncu maddesinde yer alan “Savunma Sanayii Müsteşarlığı” ibaresi “Savunma

Sanayii Müsteşarlığına ait Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, I.Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı

ve Müşavir Avukatlar” olarak değiştirilmiştir.

g) 92 nci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Bu

şekilde atananların çekilmiş oldukları görevlerde geçen hizmet süreleri, her yıl için bir

kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir.”

ğ) “Hizmet Şartları ve Şekilleri” başlıklı (IV) numaralı kısmının 6 ncı bölümünün

başlığı “Özlük Dosyası” olarak değiştirilmiştir.

h) 129 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sicil dosyasını” ibaresi “özlük

dosyasını” olarak değiştirilmiştir.

ı) 133 üncü maddesinin madde başlığında yer alan “sicilden” ibaresi “özlük

dosyasından”, birinci fıkrasında yer alan “siciline” ibaresi “özlük dosyasına”, “sicil

dosyasından” ibaresi “özlük dosyasından”, ikinci fıkrasında yer alan “sicil dosyasına” ibaresi

“özlük dosyasına”, üçüncü fıkrasında yer alan “sicilden silinmesinde” ibaresi “özlük

dosyasından çıkarılmasında” olarak değiştirilmiştir.

i) 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı”

bendinin (h) alt bendinde yer alan “Başbakanlık Uzmanları,”, “D.P.T. Planlama Uzmanları,”,

“Hazine Uzmanları,”, “Dış Ticaret Uzmanları,”, “Diyanet İşleri Uzmanları,”, “Din İşleri

Yüksek Kurulu Uzmanları,”, “Avrupa Birliği İşleri Uzmanları,”, “Yurtdışı Türkler ve Akraba

Topluluklar Uzmanları,”, “Türkiye İstatistik Kurumu Uzmanları,”, “Devlet Personel

Uzmanları,”, “Afet ve Acil Durum Yönetimi Uzmanları,”, “Devlet Bütçe Uzmanları,”,

“Sosyal Güvenlik Uzmanları,”, “Çalışma Uzmanları,”, “Yurt Dışı İşçi Hizmetleri

Uzmanları,”, “İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları,”, “Sosyal Yardım Uzmanları,” ibareleri ile

(i) alt bendinde yer alan “Mali Suçları Araştırma Uzmanları,”, “Devlet Muhasebe

Uzmanları,”, “Devlet Gelir Uzmanları,”, “Devlet Malları Uzmanları,”, “Maliye Uzmanları,”,

“Milli Emlak Uzmanları,”, “Çevre ve Orman Uzmanları,”, “Sanayi ve Ticaret Uzmanları,”,

“Marka Uzmanları,”, “Patent Uzmanları,”, “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Uzmanları,”,

“Denizcilik Uzmanları,”, “Gümrük Uzmanları,”, “Teknik Yardım Uzmanları,”, “Bakanlık ve

Bağlı Kuruluşların Avrupa Birliği Uzmanları,”, “Savunma Sanayi Müsteşarlığı Uzmanları,”,

“Özürlüler Uzmanları,”, “Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanları,”, “Kadının Statüsü

Uzmanları,”, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanları,”, “İstihdam ve Meslek

Uzmanları,”, “Kültür ve Turizm Uzmanları,”, “Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanları,”, “Vakıf

Uzmanları,” ibareleri metinden çıkarılmış, (g) alt bendine “İçişleri Bakanlığı Dernekler

Denetçisi ve Dernekler Denetçi Yardımcıları,” ibaresinden sonra gelmek üzere

“Yükseköğretim Denetçisi ve Yükseköğretim Denetçi Yardımcıları,” ibaresi eklenmiş, (i) alt

bendine “Mali Hizmetler Uzmanları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “İçişleri Bakanlığı İl

Planlama Uzmanları, Defterdarlık Uzmanları, Sosyal Güvenlik Denetmenleri” ibaresi ile

anılan bende aşağıdaki alt bent eklenmiş ve anılan bendin (k) alt bendi yürürlükten

kaldırılmıştır.

56

“ğ) Başbakanlık Uzmanları, Adalet Uzmanları, Millî Savunma Uzmanları, İçişleri

Uzmanları, Dışişleri Uzmanları, Maliye Uzmanları, Millî Eğitim Uzmanları, Bayındırlık ve

İskân Uzmanları, Sağlık Uzmanları, Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanları, Tarım ve Köyişleri

Uzmanları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzmanları, Sanayi ve Ticaret Uzmanları, Enerji ve

Tabii Kaynaklar Uzmanları, Kültür ve Turizm Uzmanları, Çevre ve Orman Uzmanları, D.P.T.

Planlama Uzmanları, Hazine Uzmanları, Dış Ticaret Uzmanları, Gümrük Uzmanları,

Denizcilik Uzmanları, Savunma Sanayii Müsteşarlığı Uzmanları, Avrupa Birliği İşleri

Uzmanları, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Uzmanları, Devlet Personel Uzmanları,

Diyanet İşleri Uzmanları, Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanları, Sosyal Güvenlik Uzmanları,

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Uzmanları, Devlet Gelir Uzmanları, Türkiye İstatistik

Kurumu Uzmanları, Teknik Yardım Uzmanları, Afet ve Acil Durum Yönetimi Uzmanları,

Bakanlık ve Bağlı Kuruluşların Avrupa Birliği Uzmanları, Vakıf Uzmanları, Özürlüler

Uzmanları, Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanları, Kadının Statüsü Uzmanları, Sosyal Yardım

Uzmanları, Marka Uzmanları, Patent Uzmanları, İstihdam ve Meslek Uzmanları, Çalışma ve

Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanları, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Uzmanları,

Devlet Su İşleri Uzmanları, Karayolları Uzmanları, Orman Genel Müdürlüğü Uzmanları,

Basın Yayın ve Enformasyon Uzmanları, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu

Uzmanları, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Uzmanları, Gençlik ve Spor

Uzmanları, Maden Tetkik ve Arama Uzmanları, Yükseköğretim Kurulu Uzmanları, Öğrenci

Seçme ve Yerleştirme Merkezi Uzmanları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu

Uzmanları, Özel Çevre Koruma Uzmanları ile bunların yardımcıları için % 130’una”

j) 152 nci maddesinin “II- Tazminatlar” fıkrasının “(F) Denetim Tazminatı” bendinin

(b) alt bendinde yer alan “(h), (i), (j) ve (k) sırasında sayılanlar” ibaresi “(ğ), (h), (i) ve (j)

sırasında sayılanlar” olarak değiştirilmiştir.

k) 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi, 26 ncı maddesinin birinci fıkrası,

98 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “ve sicil” ibaresi, 129 uncu

maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “sicil dosyası hariç,” ibaresi, 160 ıncı maddesinin ikinci

fıkrası, 202 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi, 208 inci maddesinin birinci

fıkrasında yer alan “ikiden fazla dahi olsa” ibaresi ile 38 inci, 65 inci, 66 ncı, 106 ncı, 110

uncu, 111 inci, 112 nci, 113 üncü, 115 inci, 117 nci, 118 inci, 119 uncu, 120 nci, 121 inci, 123

üncü, 136 ncı, 226 ncı, 227 nci, ek 2 nci, ek 3 üncü, ek 4 üncü, ek 6 ncı, ek 7 nci, ek 9 uncu,

ek 12 nci, ek 13 üncü, ek 16 ncı, ek 17 nci, ek 18 inci, ek 20 nci, ek 21 inci, ek 25 inci, ek 30

uncu; geçici 5 inci, geçici 6 ncı, geçici 8 inci, geçici 12 nci, geçici 13 üncü, geçici 20 nci,

geçici 23 üncü, geçici 26 ncı, geçici 27 nci, geçici 28 inci, geçici 29 uncu, geçici 30 uncu,

geçici 31 inci, geçici 32 nci, geçici 33 üncü; ek geçici 4 üncü, ek geçici 6 ncı, ek geçici 7 nci,

ek geçici 8 inci, ek geçici 11 inci, ek geçici 18 inci, ek geçici 22 nci, ek geçici 23 üncü, ek

geçici 24 üncü, ek geçici 26 ncı, ek geçici 28 inci, ek geçici 30 uncu, ek geçici 32 nci, ek

geçici 33 üncü, ek geçici 34 üncü, ek geçici 35 inci, ek geçici 37 nci, ek geçici 40 ıncı, ek

geçici 41 inci, ek geçici 42 nci, ek geçici 43 üncü, ek geçici 44 üncü, ek geçici 46 ncı, ek

geçici 47 nci, ek geçici 49 uncu, ek geçici 50 nci, ek geçici 51 inci, ek geçici 52 nci, ek geçici

54 üncü, ek geçici 55 inci, ek geçici 56 ncı, ek geçici 57 nci, ek geçici 58 inci maddeleri ve

22/9/1991 tarihli ve 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen ek geçici maddesi

yürürlükten kaldırılmıştır.

l) Eki (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin “I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı” bölümünün

(c) bendinde yer alan “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı” ibaresinden sonra

gelmek üzere “, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı” ibaresi eklenmiş, anılan bölümün

(g) bendine “İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçileri” ibaresinden sonra gelmek üzere “,

Yükseköğretim Denetçileri” ibaresi eklenmiş, anılan bölümün (h) bendinde yer alan “Devlet

Personel Uzmanları,”, “Afet ve Acil Durum Yönetimi Uzmanları,”, “Maliye Bakanlığı Devlet

Bütçe Uzmanları,”, “Konsolosluk ve İhtisas Memurları,”, “Çalışma Uzmanları,”, “Yurt Dışı

İşçi Hizmetleri Uzmanları,”, “İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları,”, “Çalışma ve Sosyal

57

Güvenlik Eğitim Uzmanları,”, “Mali Suçları Araştırma Uzmanları,”, “Devlet Muhasebe

Uzmanları,”, “Devlet Gelir Uzmanları,”, “Devlet Malları Uzmanları,”, “Maliye Uzmanı,”,

“Bakanlık ve bağlı kuruluşların A.B Uzmanları,”, “Çevre ve Orman Uzmanları,”, “Özürlüler

Uzmanı,”, “Sosyal Yardım Uzmanları,”, “Aile ve Sosyal Araştırma Uzmanları,”, “Kadının

Statüsü uzmanları,”, “Kültür ve Turizm Uzmanları,”, “Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanları,”,

“Vakıf Uzmanları,”, “Diyanet İşleri Uzmanları”, “Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanları”,

“Sanayi ve Ticaret Uzmanları,”, “Denizcilik Uzmanları,”, “Gümrük Uzmanları,”, “Yurtdışı

Türkler ve Akraba Topluluklar Uzmanları,”, “Teknik Yardım Uzmanları,”, “İstihdam ve

Meslek Uzmanları,”, “Marka Uzmanı,”, “Patent Uzmanı,” ibareleri metinden çıkarılmış, (h)

bendinde yer alan “Milli Emlak Uzmanları,” ibaresi “Defterdarlık Uzmanları,” olarak

değiştirilmiş, aynı bende “Sosyal Güvenlik Denetmenleri” ibaresi eklenmiş ve anılan bölümün

(g) bendine “Başbakanlık Uzmanları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Adalet Uzmanları,

Millî Savunma Uzmanları, İçişleri Uzmanları, Konsolosluk ve İhtisas Memurları, Dışişleri

Uzmanları, Maliye Uzmanları, Millî Eğitim Uzmanları, Bayındırlık ve İskân Uzmanları,

Sağlık Uzmanları, Ulaştırma ve Haberleşme Uzmanları, Tarım ve Köyişleri Uzmanları,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzmanları, Sanayi ve Ticaret Uzmanları, Enerji ve Tabii

Kaynaklar Uzmanları, Kültür ve Turizm Uzmanları, Çevre ve Orman Uzmanları, Gümrük

Uzmanları, Denizcilik Uzmanları, Savunma Sanayii Uzmanları, Özelleştirme İdaresi

Başkanlığı Uzmanları, Devlet Personel Uzmanları, Teknik Yardım Uzmanları, Yurtdışı

Türkler ve Akraba Topluluklar Uzmanları, Devlet Gelir Uzmanları, Afet ve Acil Durum

Yönetimi Uzmanları, Özürlüler Uzmanları, Sosyal Yardım Uzmanları, Aile ve Sosyal

Araştırma Uzmanları, Kadının Statüsü Uzmanları, Vakıf Uzmanları, Devlet Meteoroloji İşleri

Genel Müdürlüğü Uzmanları, Bakanlık ve Bağlı Kuruluşların Avrupa Birliği Uzmanları,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzmanları, İstihdam ve Meslek Uzmanları, Marka

Uzmanları, Patent Uzmanları, Devlet Su İşleri Uzmanları, Karayolları Uzmanları, Orman

Genel Müdürlüğü Uzmanları, Basın Yayın ve Enformasyon Uzmanları, Sosyal Hizmetler ve

Çocuk Esirgeme Kurumu Uzmanları, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Uzmanları,

Gençlik ve Spor Uzmanları, Maden Tetkik ve Arama Uzmanları, Yükseköğretim Kurulu

Uzmanları, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Uzmanları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih

Yüksek Kurumu Uzmanları, Özel Çevre Koruma Uzmanları,” ibaresi eklenmiştir.

m) Eki (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin, ikinci sırasına “Avrupa Birliği Genel

Sekreteri” ibaresinden sonra gelmek üzere “, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri” ibaresi,

sekizinci sırasının (a) bendine “İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçileri” ibaresinden sonra

gelmek üzere “, Yükseköğretim Denetçileri” ibaresi eklenmiş ve aynı sıranın (b) bendi

aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b) En az dört yıl süreli yüksek öğrenim veren fakülte veya yüksekokulları bitirmiş

olmak ve birinci dereceli kadroya atanmış olmak şartıyla, 152 nci maddenin “II- Tazminatlar”

fıkrasının “(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin (ğ) alt bendinde yer alan uzmanlardan

merkez teşkilatına ait olan kadrolarda bulunanlar 2000”

3) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun;

a) 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve anılan Kanuna aşağıdaki geçici

madde eklenmiştir.

“MADDE 8- a. Yükseköğretim Denetleme Kurulu, Yükseköğretim Kurulu adına

yükseköğretim üst kuruluşları ile üniversiteleri ve bağlı birimlerini, öğretim elemanlarını ve

bunların faaliyetlerini gözetim ve denetim altında bulunduran, Yükseköğretim Kuruluna bağlı

bir kuruldur.

b. Yükseköğretim Denetleme Kurulu;

1) Yükseköğretim Kurulu tarafından tercihen rektörlük, rektör yardımcılığı, dekanlık

veya bölüm başkanlığı gibi idarî görevler yapmış olanlar arasından önerilecek dokuz profesör

üyeden,

58

2) Danıştay ve Sayıştay tarafından gösterilecek üçer aday arasından Yükseköğretim

Kurulu tarafından seçilip önerilecek birer üyeden,

3) Millî Eğitim Bakanlığınca seçilecek bir üyeden,

oluşur.

Bu suretle tespit edilen Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyelerinin atanmaları, cari

usullere göre yapılır.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanı, Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeleri

arasından Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından atanır.

Kurul üyelerinin görev süresi altı yıldır. Süresi sona eren üyenin yeniden seçilmesi

mümkündür. Kurul üyelerinin kurumları ile ilişikleri kesilir, üyelerin yaş haddi öğretim

üyelerinde olduğu gibidir.

Kurul üyelerinin ücretleri, Yükseköğretim Yürütme Kurulu üyelerine ödenen ücreti

geçmeyecek şekilde Bakanlar Kurulunca tespit edilir.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeleri, Bakanlar Kurulu ve Yükseköğretim Kurulu

tarafından verilen istisnaî geçici görevler dışında hiçbir kamu kuruluşu veya özel kuruluşta

ücretli ve ücretsiz çalışamazlar. Üyelerden geçici görevlendirme dışında herhangi bir nedenle

bir yıl içinde, yıllık izin hariç, toplam üç ay hizmete devam etmeyenler Kuruldan ayrılmış

sayılır.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyelerinden görev süreleri sona ereceklerin yerine

yapılacak seçimler Eylül ayında yapılır ve atanan üyeler seçimi izleyen Ocak ayı başında

göreve başlarlar.

c. Yükseköğretim Denetleme Kurulunda Yükseköğretim başdenetçisi, denetçisi ve

denetçi yardımcısı istihdam edilir.

Yükseköğretim denetçi yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları

Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:

1) En az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî

ve idarî bilimler fakültelerinden veya kurumsal hizmet gerekleri çerçevesinde yönetmelikle

belirlenen fakültelerden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen

yurt içindeki veya yurt dışındaki öğretim kurumlarından mezun olmak.

2) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak.

3) Sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının ilk günü itibarıyla otuz yaşını doldurmamış

olmak.

Yükseköğretim denetçi yardımcılığı kadrolarına atananlar, en az üç yıl çalışmak,

Yükseköğretim Denetleme Kurulunca belirlenecek bir konuda hazırlayacakları yeterlik tezinin

tez jürisi tarafından kabul edilmesi ve denetçi yardımcısı yetiştirme programında yeterli puan

almak kaydıyla, yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan

veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı

ayı aşmamak üzere ilave süre verilir.

Yeterlik sınavında başarılı olanların denetçi kadrolarına atanabilmeleri, Kamu

Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C) düzeyinde veya dil

yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir

belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma şartına bağlıdır.

Sınavda başarılı olamayanlar veya sınava girmeye hak kazandığı hâlde geçerli

mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı

verilir. Denetçi yardımcısı yetiştirme programında yeterli puan alamayanlar, verilen ilave süre

içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci

sınavda da başarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı

dil yeterliliği şartını yerine getirmeyenler, denetçi yardımcısı unvanını kaybederler ve

Yükseköğretim Kurulunda durumlarına uygun kadrolara atanırlar.

Yükseköğretim Denetleme Kurulunda fiilen en az on yıl denetçi olarak çalışmış olan

denetçiler, meslekî yeteneği, kıdemi ve başarısı esas alınarak, Yükseköğretim Denetleme

59

Kurulunun olumlu görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından başdenetçiliğe

atanırlar.

d. Başdenetçi, denetçi ve yetkili denetçi yardımcıları, araştırma, inceleme, denetleme

ve soruşturma yetkilerine sahiptir. Yükseköğretim Kurulu üyeleri, Denetleme Kurulu üyeleri

ve ÖSYM Başkanı ile rektör, rektör yardımcısı ve dekan hakkındaki soruşturmalar,

Denetleme Kurulu üyeleri tarafından bizzat veya Kurul üyeleri başkanlığında denetçiler ile

birlikte yapılır. Diğer görevlilerin soruşturmaları, Kurul üyelerinin gözetiminde denetçiler

tarafından münferiden yapılabilir.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeleri ve denetçileri, görevlerinin yerine

getirilmesi sırasında resmî veya özel bütün kurum, kuruluş ve kişilerden görev konusuyla

ilgili elektronik ortamdakiler de dâhil olmak üzere her türlü bilgi, belge ve doküman ile nakit,

kıymetli evrak ve diğer varlıkların ibrazını veya gösterilmesini isteyebilir, her türlü doküman

veya malzeme üzerinde arama ve tutanak düzenleyerek el koyma işlemi yapabilir. Denetleme

Kurulu üyeleri, soruşturma göreviyle ilgili konularda adlî makamlardan her türlü ihtiyatî

tedbir veya delillerin teminine dönük talepte bulunmaya yetkilidirler. Belge, bilgi ve

görüşlerin istenilen süre içinde verilmesi zorunludur. Bu çerçevede kendilerinden bilgi

istenilen gerçek veya tüzel kişiler, savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla,

özel kanunlarda yazılı gizlilik ve sır saklama gibi gerekçelerle bilgi ve belge vermekten

kaçınamazlar. Bu fıkra hükümlerini ihlal edenler hakkında ilgili mevzuatı gereğince disiplin

cezası uygulanır ve ayrıca, fiillerinin özelliğine göre haklarında ceza kovuşturması yapılır.

Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanı, üyeleri ve denetçiler ile diğer personel,

çalışmaları ve denetlemeleri sırasında ilgililere ve üçüncü kişilere ait öğrendikleri sırları

açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından

sonra da devam eder.

e. İnceleme ve soruşturma işlemlerine yardımcı olmak üzere, Yükseköğretim Kurulu

Başkanının yazılı talebi üzerine ilgili kamu idaresince uygun görülen uzman personel

görevlendirilir ve her türlü yardım sağlanır. Bu şekilde görevlendirilenlerin görev süresi üç

ayı geçemez, bunlar görevli oldukları sürece kurumlarından izinli sayılır ve aylık, tazminat,

yan ödeme ile diğer özlük ve sosyal haklarından yararlanmaya devam eder. Bu personele

fiilen görev yaptığı sürece (10.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı

sonucunda bulunacak tutarı geçmemek üzere, aylık ek ödemede bulunulur. Ek ödeme, bir

aydan kısa süreli görevlendirmelerde, görev süresiyle orantılı olarak ödenir.

f. Denetleme Kurulu; çalışmalarında, ulusal veya uluslararası değerlendirme ve

derecelendirme kuruluşları tarafından yükseköğretim kurumlarının akademik faaliyetleriyle

ilgili olarak hazırlanan raporlarından da yararlanabilir. Yükseköğretim kurumları;

Yükseköğretim Kurulunca tanınan değerlendirme ve derecelendirme kuruluşlarına, yılı

bütçesinde ödeneği bulunması kaydıyla üye olabilir, hizmet karşılığı ödeme yapabilir ve yıllık

üyelik aidatı ödeyebilir.

g. Yükseköğretim Denetleme Kurulunun çalışma usûl ve esasları, başdenetçi, denetçi

ve denetçi yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri, yarışma sınavı, tez hazırlama,

yetiştirme programı, yeterlik sınavı, başdenetçiliğe atanma ile başdenetçi, denetçi ve denetçi

yardımcılarıyla ilgili diğer hususlar Yükseköğretim Kurulu tarafından yönetmelikle

düzenlenir.”

“GEÇİCİ MADDE 58- Mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve belirli süreli meslek

içi eğitimden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda atanan bakanlıkların merkez teşkilatı

denetim elemanlarından, en az beş yıl bu görevde çalışmış, kırk yaşından gün almamış ve

Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C) düzeyinde veya dil

yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan başka bir

belgeye sahip olanlar, bu maddenin yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde Yükseköğretim

Kurulu Başkanınca Yükseköğretim denetçisi olarak atanabilirler. Ancak, bu şekilde

atanacakların sayısı onu geçemez.

60

Bu madde hükümlerine göre denetçiliğe atananlar için başdenetçiliğe atanmada aranan

fiilen en az on yıl denetçi olarak çalışmış olma şartı, Yükseköğretim Denetleme Kurulunda

fiilen en az beş yıl denetçi olarak çalışmış olma olarak uygulanır.”

b) 21/1/2010 tarihli ve 5947 sayılı Kanunla değişik 58 inci maddesinin (c) fıkrasının

(2) numaralı bendinde yer alan “657 sayılı Devlet Memurları Kanununa” ibaresinden önce

gelmek üzere “Diğer öğretim elemanlarına ve” ibaresi, “başhemşireler için” ibaresinden önce

gelmek üzere “diğer öğretim elemanları ile” ibaresi eklenmiştir.

4) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde

Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası

aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, 35 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel Müdür

ve Genel Müdür Yardımcıları,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Strateji Geliştirme Başkanı,”

ibaresi eklenmiş ve anılan fıkrada yer alan “Uzman” ve “Uzman Yardımcısı” ibareleri

“Başbakanlık Uzmanı” ve “Başbakanlık Uzman Yardımcısı” olarak değiştirilmiştir.

“Başbakana danışmanlık görevi yapmak üzere Başbakan Başmüşaviri ve Başbakan

Müşaviri atanabilir. Ayrıca, 36 ncı maddeye göre görevlendirilenlere Başbakan Başmüşaviri

ve Başbakan Müşaviri unvanı verilebilir.”

5) 9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve

Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik uzman ve uzman yardımcılığına atanmış sayılma GEÇİCİ

MADDE 15- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Çalışma Uzmanı, Yurtdışı İşçi Hizmetleri

Uzmanı ve İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olarak görev yapanlar, Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Uzmanı kadrolarına; Çalışma Uzman Yardımcısı, Yurtdışı İşçi Hizmetleri Uzman

Yardımcısı ve İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman Yardımcısı olarak görev yapanlar ise Çalışma

ve Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı kadrolarına bu maddenin yayımlandığı tarihte başka

bir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılırlar. Çalışma Uzmanı, Yurtdışı İşçi Hizmetleri

Uzmanı ve İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı kadrolarında geçirilen süreler Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Uzmanı kadrosunda, Çalışma Uzman Yardımcısı, Yurtdışı İşçi Hizmetleri Uzman

Yardımcısı ve İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman Yardımcısı kadrolarında geçirilen süreler,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı kadrosunda geçmiş sayılır.”

6) 22/7/1998 tarihli ve 4369 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin (c) fıkrası

yürürlükten kaldırılmıştır.

7) 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi

Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları yürürlükten

kaldırılmıştır.

8) 13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde

değiştirilmiş ve anılan Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“b) Uzman çalıştırılması: Bakanlık merkez teşkilatı ana hizmet birimleriyle Strateji

Geliştirme Başkanlığında Maliye Uzmanı çalıştırılabilir. Maliye Uzmanlarına diğer

görevlerinin yanı sıra bağlı oldukları başkanlık ve genel müdürlüklerin görev alanına giren

konularda ilgili kuruluşlar nezdinde araştırma, inceleme ve analiz yaptırılabilir. Bakanlık

merkez saymanlık müdürlükleri ile taşra teşkilatı muhasebat ve millî emlak birimlerinde

Defterdarlık Uzmanı çalıştırılabilir. Bunlar en az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim

kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler fakültelerinden

ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yüksek öğretim

kurumlarından mezun olanlar arasından yapılacak özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe

uzman yardımcısı olarak alınırlar.”

61

“GEÇİCİ MADDE 11 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte;

a) Devlet Bütçe Uzmanı, Mali Suçları Araştırma Uzmanı, Devlet Muhasebe Uzmanı

ve Devlet Malları Uzmanı kadrolarında görev yapmakta olanlar, Maliye Uzmanı kadrolarına,

bunların yardımcıları Maliye Uzman Yardımcısı kadrolarına,

b) Muhasebe Uzmanı ve Millî Emlak Uzmanı kadrolarında görev yapmakta olanlar,

Defterdarlık Uzmanı kadrolarına, bunların yardımcıları Defterdarlık Uzman Yardımcısı

kadrolarına,

başka bir işleme gerek kalmaksızın hâlen bulundukları kadro dereceleriyle atanmış

sayılırlar.

Devlet Bütçe Uzmanı, Mali Suçları Araştırma Uzmanı, Devlet Muhasebe Uzmanı ve

Devlet Malları Uzmanı kadrolarında geçirilen süreler Maliye Uzmanı, Muhasebe Uzmanı ve

Millî Emlak Uzmanı kadrolarında geçirilen süreler Defterdarlık Uzmanı kadrosunda geçmiş

sayılır.

Maliye Uzman Yardımcısı veya Defterdarlık Uzman Yardımcısı kadrolarına birinci

fıkraya göre atananların;

a) Devlet Bütçe Uzman Yardımcısı, Mali Suçları Araştırma Uzman Yardımcısı,

Devlet Muhasebe Uzman Yardımcısı ve Devlet Malları Uzman Yardımcısı olarak geçirdikleri

süreler Maliye Uzman Yardımcısı,

b) Muhasebe Uzman Yardımcısı ve Millî Emlak Uzman Yardımcısı olarak geçirdikleri

süreler Defterdarlık Uzman Yardımcısı,

kadrosunda geçmiş sayılır ve bunların yeterlik sınavları bu atamadan önce tabi

oldukları Yönetmelik hükümlerine göre yapılarak başarılı olanlar ilgisine göre Maliye

Uzmanı veya Defterdarlık Uzmanı kadrolarına atanırlar.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Devlet Bütçe Uzmanı, Mali Suçları

Araştırma Uzmanı, Devlet Muhasebe Uzmanı ve Devlet Malları Uzmanı unvanını kazanmış

olanlardan kamu kurum ve kuruluşlarında başka görevlerde bulunanlar, talep etmeleri hâlinde

durumlarına uygun Maliye Uzmanı kadrolarına atanabilirler.

Mevzuatta Devlet Bütçe Uzmanı, Mali Suçları Araştırma Uzmanı, Devlet Muhasebe

Uzmanı ve Devlet Malları Uzmanı ile bunların yardımcılarına yapılan atıflar ilgisine göre

Maliye Uzmanı veya Maliye Uzman Yardımcısına; Muhasebe Uzmanı ve Millî Emlak

Uzmanı ile bunların yardımcılarına yapılan atıflar ise ilgisine göre Defterdarlık Uzmanı veya

Defterdarlık Uzman Yardımcısına yapılmış sayılır.”

9) Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı

Genel Kadro ve Usûlü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin ilgili

bakanlıklara ve Sosyal Güvenlik Kurumuna ait bölümünden çıkarılmış ve ekli (2) sayılı

listede yer alan kadrolar ihdas edilerek aynı Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin

Başbakanlığa, ilgili bakanlıklara, Savunma Sanayii Müsteşarlığına, Yükseköğretim Kuruluna,

Türkiye İş Kurumuna, Sosyal Güvenlik Kurumuna ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine,

(III) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezine ait

bölümlerine eklenmiş, aynı Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Başbakanlığa ait bölümünde

yer alan “Uzman” ibaresi “Başbakanlık Uzmanı”, “Uzman Yardımcısı” ibaresi “Başbakanlık

Uzman Yardımcısı” olarak değiştirilmiştir.

10) 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde yer alan İtfaiyeci

kadrolarının hizmet sınıfı, genel idare hizmetleri olarak değiştirilmiştir.

11) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin

(D) bendinde yer alan “beşyüz milyon lira” ibaresi “yediyüzelli Türk Lirası” şeklinde, ek 4

üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve söz konusu Kanun Hükmünde Kararnameye

aşağıdaki ek 8 inci madde eklenmiştir.

“EK MADDE 4- 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları

Kanunu hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden

üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında aylık

62

veya ücretleri ile birlikte 45 Türk Lirası toplu sözleşme primi ödenir. Bu madde uyarınca

yapılan ödeme, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz ve ilgili

mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye,

ücret ve her ne ad altında olursa olsun benzer ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.”

“EK MADDE 8- Ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi

kısmi zamanlı çalışan sözleşmeli personel hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının

merkez ve taşra teşkilatları ile döner sermaye işletmelerinde sözleşmeli personel

pozisyonlarında istihdam edilenlerden aile yardımı ödeneğinden veya başka bir ad altında da

olsa aynı amaçla yapılan herhangi bir ödemeden yararlanamayanlara, Devlet memurlarına

verilen aile yardımı ödeneği, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın aynı usul ve

esaslar çerçevesinde ödenir.”

12) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü

maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 13/A maddesi eklenmiş, 14 üncü maddesi

başlığıyla birlikte, 25 inci maddesinin (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sendika Kurma

MADDE 13/A- Sözleşmeli personel, Anayasada ve özel kanununda belirtilen

hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilir ve bunlara üye olabilir.”

“Grev Yasağı

MADDE 14- Sözleşmeli personelin grev kararı vermesi, bu yolda propaganda

yapması, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılması, grevi desteklemesi yahut teşvik

etmesi yasaktır.”

“b) Teşebbüs ve bağlı ortaklıkların üretim, satış, karlılık, verimlilik, ihracat gibi iş ve

hizmet özellikleri ile kamu kesimi genel ücret dengesi dikkate alınarak (1) sayılı cetvele dahil

kadrolara atananlara, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının %

200’ünü (Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü için % 100’ünü) geçmemek

üzere Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığı tarafından belirlenecek

oran ve esaslar çerçevesinde ek tazminat ödenir. Bu şekilde tespit edilecek ek tazminat damga

vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.”

13) 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri

Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci maddesinin onikinci fıkrasında yer alan

“Rehberler hariç olmak üzere Merkezde her ne şekilde olursa olsun istihdam edilecek

personel sayısı” ibaresinden sonra gelen “yüz” ibaresi “yüzyetmiş” olarak değiştirilmiştir.

14) 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesinin

(c) bendinde yer alan “beşyüz milyon lirayı” ibaresi “yediyüzelli Türk Lirasını” şeklinde

değiştirilmiştir.

MADDE 93- 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında

Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 25- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla özelleştirme

işlemleri tamamlanarak devir işlemleri sonuçlandırılan ve devralan tarafından özelleştirme

öncesi duruma dönülmesine imkan vermeyecek şekilde devredilen kuruluş için üretim amaçlı

yatırım ve buna bağlı ticari, mali ve hukuki tasarruflarda bulunulmuş olanlara ilişkin;

mahkemelerce verilen iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarıyla ilgili olarak İdarece herhangi

bir işlem tesis edilmez, bu konuda açılan davalardan feragat edilir.”

MADDE 94- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü

Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek ve geçici maddeler eklenmiştir.

“EK MADDE 2- Bu Kanuna göre inşa edilen barajlardan ve/veya tesislerden içme suyu

tahsisi yapılanların bu yatırımda içme suyuna isabet eden yatırım bedellerinin geri ödemeleri ve

süreleri için 3/7/1968 tarihli ve 1053 sayılı Belediye Teşkîlatı Olan Yerleşim Yerlerine İçme,

Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.”

“GEÇİCİ MADDE 7- Bu Kanun ile 1053 sayılı Kanun hükümlerine göre inşa edilen

barajlardan ve/veya tesislerden içme suyu tahsisi yapılanların bu yatırımda içme suyuna isabet

63

eden yatırım bedellerinin, geri ödemeleri ve süreleri protokole bağlanmış olanlarından,

31/7/2010 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla

ödenmemiş olanlar için bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar Devlet

Su İşleri Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunulması ve bu başvurular üzerine bu Kanunun

yayımlandığı tarihi izleyen dokuzuncu ayın sonuna kadar durumları Devlet Su İşleri Genel

Müdürlüğünce tespit edilen borçlulara yapılan bildirim üzerine alacak asıllarının, bildirimi takip

eden aydan başlamak ve ikişer aylık dönemler halinde azami oniki eşit taksitte ödenmesi

şartıyla ödenen kısma ilişkin fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir. Protokole

bağlanmış yatırım bedeli geri ödemesinden kalan alacaklar, toplam süre 30 yılı geçmemek

üzere, 1053 sayılı Kanuna göre ek protokol yapılmak ve fer’i alacak hesaplanmamak suretiyle

revize edilir. Bu alacaklardan maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılmış olan tahsilat red

ve iade edilmez.

Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi

başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda

bulunması halinde, dava ve icra takiplerinden vazgeçilir. Bu takdirde borçluların mahkeme ve

icra masrafları ile vekalet ücretini ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır.”

MADDE 95- 13/12/1983 tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi

aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“j) Bakanlık hizmet binalarının yapımını programlamak, satın alma işlemlerini

yürütmek ve bunların onarımlarını yapmak,”

MADDE 96- 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere

aşağıdaki (c) bendi eklenmiş ve diğer bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.

“c) Hükümet konaklarının yapımını programlamak, satın alma ile kiralanması

işlemlerini yürütmek ve bunların onarımlarını yapmak,”

MADDE 97- 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-

Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanunun;

a) 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddeye aşağıdaki

fıkralar eklenmiştir.

“Bu Kanunda öngörülen yatırım ve hizmetleri yap-işlet-devret modeline göre

yaptırmak isteyen idare, projeye ilişkin ön yapılabilirlik etüdüyle Yüksek Planlama Kuruluna

müracaat eder ve Yüksek Planlama Kurulu tarafından söz konusu yatırım ve hizmetleri

gerçekleştirmek için yetkilendirilebilir.

Bu Kanun kapsamında yap-işlet-devret modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek yatırım

ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmeleri, Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı

Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığının görüşleri alındıktan sonra, yetkili idarelerin bağlı,

ilgili veya ilişkili olduğu bakanın onayı alınarak sermaye şirketi veya yabancı şirket ile

imzalanır.”

b) 12 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Yap-işlet-devret modeli ile yapılacak projelerde 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu

İhale Kanununa tabi olunmadan müşavirlik hizmet alımı yapılabilir. Söz konusu hizmet

alımına ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.”

c) 14 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 1- Bu Kanun kapsamında gerçekleştirilecek yatırım ve hizmetler için

görevli şirketin kullanımına bırakılacak olan mülkiyeti kamu kurum veya kuruluşlarına (kamu

iktisadi teşebbüsleri dahil) ve Hazineye ait taşınmazlar ile bedeli idare tarafından ödenmek

suretiyle kamulaştırılarak tapuda idare veya Hazine adına tescil ya da tapudan terkin edilen

taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler için kullanım bedeli ve

hasılat payı alınmaz.”

64

MADDE 98- 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında

Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “açmaya ve değiştirmeye” ibaresi

“açmaya, değiştirmeye ve bunlara ilişkin usul ve esasları belirlemeye” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 99- 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun mülga 244 üncü

maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“MADDE 244- (1) Beyan ile gümrük idaresince yapılan tespit sonucunda belirlenen

farklılıklara ilişkin tebliğ edilen gümrük vergileri alacakları ile bu Kanunda ve ilgili diğer

kanunlarda öngörülen cezalar hakkında; yükümlü veya ceza muhatabı tarafından, söz konusu

eksiklik veya aykırılıkların kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten veya kanun

hükümlerini yanlış yorumlamaktan kaynaklandığının veya yargı kararları ile idarenin ihtilaf

konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idare bu maddede yer

alan hükümler çerçevesinde yükümlüler veya cezanın muhatabı ile uzlaşabilir. Uzlaşma talebi,

tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde, henüz itiraz başvurusu yapılmamış gümrük

vergileri ve cezalar için yapılır. Uzlaşma talebinde bulunulması halinde, itiraz veya dava açma

süresi durur, uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde süre kaldığı yerden

işlemeye başlar, ancak sürenin bitimine üç günden az kalmış olması halinde süre üç gün uzar.

Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde

bulunulamaz.

(2) Gümrük vergileri alacakları ile cezaların, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı

Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan kaçakçılık suçlarına ilişkin

olması halinde bu madde hükmü uygulanmaz.

(3) Bu madde kapsamında yapılan uzlaşma talepleri, gümrük uzlaşma komisyonları

tarafından değerlendirilir. Gümrük uzlaşma komisyonlarının kurulması ve çalışma usul ve

esaslarına ilişkin hususlar ile bu madde kapsamında yapılacak başvurulara ilişkin usul ve

esaslar yönetmelikle düzenlenir.

(4) Gümrük uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesin olup gereği

idarece derhal yerine getirilir. Yükümlü veya ceza muhatabı; üzerinde uzlaşılan ve tutanakla

tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz ve hiçbir mercie şikâyette bulunamaz.

(5) Uzlaşma konusu yapılan gümrük vergileri ve cezalar, uzlaşma gerçekleştiği

takdirde, uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. Uzlaşılan vergilerin

alınması gerektiği tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre

için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenen gecikme zammı oranında gecikme faizi

uygulanır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi takdirde, genel hükümlere

göre işlem yapılır.

(6) Bu madde uyarınca üzerinde uzlaşılan cezalar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326

sayılı Kabahatler Kanununun 17 nci maddesi uyarınca ayrıca peşin ödeme indiriminden

yararlanılamaz.”

MADDE 100- 25/1/2006 tarihli ve 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu,

Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 5- Bu Kanunun 20 nci maddesinin son fıkrası 2013 bütçe yılına

kadar uygulanmaz.”

MADDE 101- 22/5/2007 tarihli ve 5664 sayılı Konut Edindirme Yardımı Hak

Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna

aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Bu fıkrada tanımlanan hak sahiplerine EGYO tarafından ödenen kâr paylarının EGYO’nun

yükümlülüğünü aşan kısmı, konunun Hazine kontrolörlerince incelenmesini müteakip

düzenlenecek rapora istinaden Hazine tarafından EGYO’ya ödenir.”

MADDE 102- 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından

Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin ikinci

fıkrasında yer alan “avans olarak” ibaresi madde metninden çıkartılmış ve aynı maddeye

aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

65__

BAZI ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI İKİNCİ BÖLÜM

“(3) 15/11/2000 tarihli ve 4603 sayılı Kanun ile bu Kanuna istinaden T.C. ZiraatBankası A.Ş.’ye, ödemeleri T.C. Ziraat Bankası A.Ş. kanalıyla yapılmak üzere tarım kredikooperatiflerine ve Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye yürürlükte bulunan ve/veya müteakip yıllariçinde yürürlüğe konulacak olan Bakanlar Kurulu kararları uyarınca verilen görevlernedeniyle doğan ve bankalar ile tarım kredi kooperatifleri kayıtlarına göre gerçekleşen gelirkayıpları ve görev zararları, bankalar ve tarım kredi kooperatifleri tarafından yapılacak ödemetalebine istinaden, ilgili mevzuatında belirlenen usul ve esaslar kapsamında HazineMüsteşarlığı bütçesinde yer alan ilgili harcama tertiplerinden gider kaydedilerek ödenir. Buödemeler, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 35 inci maddesihükümlerine tabi değildir.(4) Yapılan ödemeler yıllık bazda Hazine Kontrolörleri Kurulunca incelenir.İncelemeler sonucunda düzenlenen raporlarda; hesaplanan tutar ile Hazine Müsteşarlığıbütçesinden yapılmış bulunan ödemeler arasında fark bulunduğunun tespit edilmesi halindetaraflar yükümlülüklerini faizsiz olarak yerine getirir.”MADDE 103- 14/10/1999 tarihli ve 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası AnonimŞirketinin Kuruluşu Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.“Bankanın merkezi ana sözleşmesi ile belirlenir.”MADDE 104- 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun;a) 73 üncü maddesinin ikinci fıkrasının dördüncü cümlesi ile üçüncü ve dördüncüfıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, cezasoruşturması ve kovuşturması kapsamında savcılıklar ile ceza mahkemeleri, görevdenayrılmış olsalar dahi, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri iddia edilen suçlardan dolayıbaşlatılan soruşturma ve kovuşturmalar ile bağlantılı olarak talepte bulunacak Kurul Başkanıve üyeleri ile Kurum personeli dışında hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez.”“Sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait sırları öğrenenler, sözkonusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasınaaçıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder. 22/4/1926 tarihlive 818 sayılı Borçlar Kanunu, 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde ÇalışanlarlaÇalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 20/4/1967 tarihli ve 854sayılı Deniz İş Kanunu ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalıştırılanişçi, gemi adamı ve gazetecinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikte her çeşit istihkaködemelerinin özel olarak açılan banka hesabına yapılması halinde, bu hesaplara ilişkin bilgi vebelgelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığıile bunlara bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlara verilmesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılıSosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 8 inci ve 100 üncü maddelerininuygulanması ile genel sağlık sigortalılığında gelir testinin yapılmasına ilişkin bilgi vebelgelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi sırrın ifşası sayılmaz. Bu bilgi ve belgelerinverilmesine ilişkin usûl ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile Kurulca belirlenir.Kurumun gözetim ve denetimine tabi kuruluşların, bunların ortaklarına, bağlı ortaklık,iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıklarının faaliyetlerine veya müşterilerine ilişkin yabancıülke kanunlarına göre denetime yetkili ve Kurum muadili mercilerin taleplerinin Kurumcakarşılanması, gizlilik sözleşmesi yapılması ve sadece belirtilen amaçlar ile sınırlı kalınmasıkoşuluyla bankaların ve finansal kuruluşların, kendi aralarında doğrudan doğruya ya da riskmerkezi veya en az beş banka ya da finansal kuruluş tarafından kurulacak şirketler vasıtasıylayapacakları her türlü bilgi ve belge alışverişinin yanı sıra doğrudan veya dolaylı pay sahipliğiyoluyla sermayelerinin yüzde onunu ve daha fazlasını temsil eden paylarının satışı amacıylamuhtemel alıcıların yapacakları değerleme çalışmalarında ya da sermayelerinin yüzde on veyadaha fazlasına sahip olan kredi kuruluşu ile finansal kuruluşlar da dahil ana ortaklıkların66

konsolide finansal tablo hazırlama çalışmalarında, risk yönetimi ve iç denetimuygulamalarında veya kredileri de dahil varlıklarının ya da bunlara dayalı menkul kıymetlerinsatışı amacıyla yapılacak değerleme çalışmalarında ya da değerleme, derecelendirme veyadestek hizmeti alınması ile bağımsız denetim faaliyetlerinde ve gerekli tedbirlerin alınmasıkaydıyla hizmet alımlarına yönelik işlemlerde kullanılmak üzere bilgi ve belge taleplerininkarşılanması sırasında banka ya da müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin öğrenilmesi sırsaklama yükümlülüğü dışındadır.”b) 82 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“Kurumun merkezi İstanbul’dadır.”c) 95 inci maddesinin altıncı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Ankara’da AsliyeTicaret Mahkemesinde” ibaresi “İstanbul’da Asliye Ticaret Mahkemesinde” şeklindedeğiştirilmiştir.ç) 169 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ek madde eklenmiştir.“Risk MerkeziEK MADDE 1- Türkiye Bankalar Birliği nezdinde, kredi kuruluşları ile Kurulcauygun görülecek finansal kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerini toplamak ve söz konusubilgileri bu kuruluşlar ile gerçek veya tüzel kişilerin kendileriyle ya da onay vermelerikoşuluyla özel hukuk tüzel kişileri ile de paylaşılmasını sağlamak üzere Risk Merkezikurulmuştur.Kredi kuruluşları ile Kurulca uygun görülecek finansal kuruluşlar, Risk Merkezine üyeolmak zorundadır. Üye kuruluşlar, Risk Merkezince istenilen, müşterileri ile ilgili her türlübilgiyi vermekle yükümlüdür. Risk Merkezi, bu yükümlülüğe uymayanlara bilgi akışınıdurdurmaya yetkilidir.Risk Merkezi, Kurumun ve Merkez Bankasının personeli arasından belirleyeceği birerüye dahil olmak üzere dokuz üyeden oluşan bir yönetim tarafından idare edilir. Risk Merkeziyönetimini oluşturan üyeler üç yıllık dönem için görev yapmak üzere seçilir.Risk Merkezi yönetimi, Risk Merkezinin kuruluş amaçları doğrultusunda özel hukuktüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarından bilgi talep etmeye ve bu kurum vekuruluşlarla Kurulun uygun görüşüne istinaden bilgi alış-verişine yönelik sözleşmelerimzalamaya yetkilidir. Kredi kuruluşları ile Kurulca uygun görülecek finansal kuruluşlarınmüşterilerinin onay vermesi koşuluyla, Risk Merkezi ile bilgi alış-verişi sözleşmesi imzalayanözel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurum ve kuruluşlarına verilecek, müşterilerin bu kuruluşlarnezdindeki risk bilgileri Kanunun 73 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamındadeğerlendirilir.Risk Merkezinin kuruluşuna, faaliyetine ve çalışmasına, Risk Merkezi yönetimininoluşumuna, toplanmasına ve karar almasına, Risk Merkezine verilen bilgilerin kapsam, biçimve içeriğine ve bunların paylaşılmasına, paylaşılacak bilgilerin kapsam ve içeriğine,ücretlendirilmesine ve üyelerce ödenecek aidatların belirlenmesine ilişkin usul ve esaslar,Türkiye Katılım Bankaları Birliği ve Kurul tarafından belirlenen finansal kuruluşların üyeoldukları meslek örgütlerinin görüşü ile Kurulun ve Merkez Bankasının uygun görüşüalınarak Türkiye Bankalar Birliğince belirlenir ve Resmi Gazetede yayımlanır.Süresinde üyeler tarafından ödenmeyen aidatlar ve komisyonlar Türkiye BankalarBirliğince kanuni yollara başvurularak tahsil edilir.Kurum, gerektiğinde Risk Merkezini denetler, denetime ilişkin usul ve esaslar Kurumtarafından belirlenir.Risk Merkezi, topladığı her türlü bilgiyi, Kurum ve Merkez Bankasına istenen biçimve sürede vermekle yükümlüdür. Ayrıca, gerçek ya da tüzel kişilerin gerekçesini belirterekrisk bilgilerinin kendilerine verilmesi için yazılı talepte bulunmaları ya da kredi kuruluşları ileKurulca uygun görülecek finansal kuruluşlar dışındaki bir özel hukuk tüzel kişisine bunitelikteki bilgilerin verilmesi için onay verdiklerinin ispat edilmesi halinde bahse konubilgiler de talepte bulunan tarafça karşılanacak belli bir ücret karşılığında verilir.67

Risk Merkezinin bütün işlem ve kayıtları gizlidir. Sır sahibinin bilgilerinin açıklanmasıkonusunda açık rızasının bulunması durumunda belirlediği kişiye risk bilgileri verilir. Kişininrızasına dayanan bilgilerin verilmesine ilişkin usul ve esaslar, Kurulun ve Merkez Bankasınınuygun görüşü, Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin ve Kurulun belirleyeceği kurum vekuruluşların görüşü alınarak Türkiye Bankalar Birliğince belirlenir ve Resmi Gazetedeyayımlanır.Risk Merkezi nezdinde bulunan sır niteliğindeki bilgileri, bu konuda kanunen yetkilikılınan mercilerden başkalarına açıklayanlar, hukuka aykırı olarak kendisi ya da başkasıyararına kullananlar, yayanlar, verenler, aktaranlar veya ele geçirenler hakkında 159 uncumadde hükümleri uygulanır. Bu fıkrada tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyetiçerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilereözgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.Risk Merkezi, nezdindeki her türlü bilgi alışverişini 73 üncü maddenin dördüncüfıkrası uyarınca en az beş banka tarafından kurulmuş şirketler aracılığı ile ve bu şirketlerleyapılacak sözleşmeler çerçevesinde de gerçekleştirebilir.”d) Geçici 27 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddelereklenmiştir.“GEÇİCİ MADDE 28- Risk Merkezinin çalışma usul ve esasları bu Kanunun yayımıtarihinden itibaren en geç bir yıl içinde ek 1 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen usulçerçevesinde Türkiye Bankalar Birliğince belirlenir.Bu Kanuna göre kurulan Risk Merkezi faaliyete geçinceye kadar, Merkez Bankasıbünyesinde bulunan Risk Merkezi, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümler uyarıncafaaliyetlerini yürütür.Merkez Bankası nezdindeki Risk Merkezi bilgileri, bu Kanuna göre kurulan RiskMerkezine aktarılır.GEÇİCİ MADDE 29- Kurumun merkezinin İstanbul’a taşınmasına ilişkin iş veişlemler tamamlanıncaya kadar Kurumun idari merkezi Ankara’dır. Merkezin nakli, iki yıliçinde tamamlanır. Bakanlar Kurulu bu süreyi uzatmaya yetkilidir.”MADDE 105- 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun;a) 10/A maddesine beşinci fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiştir.“Kayden izlenen sermaye piyasası araçlarına ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlüidari ve adli talepler ilgili hesaplara bağlı ayrı alt hesaplar oluşturulması suretiyle MerkeziKayıt Kuruluşunun üyeleri tarafından yerine getirilir. Bu taleplerin doğrudan doğruya MerkeziKayıt Kuruluşuna iletilmesi halinde Merkezi Kayıt Kuruluşu bu talebi ilgili hesaplarınbulunduğu üyelere elektronik ortamda yönlendirir ve bu üye listesini talepte bulunan kurumabildirir. Bu durumda söz konusu talep üyeye yönlendirme tarihinde ilgili üyeye yapılmış gibihüküm doğurur. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 79 uncumaddesi hükmü uyarınca elektronik ortamda tebligatı yapılan alacakların takip ve tahsilineilişkin hükümler saklıdır.”b) 17 nci maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlesi aşağıdaki şekildedeğiştirilmiştir.“Merkezi İstanbul’dadır. Kurul, yurt içinde gerekli gördüğü yerlerde temsilcilik açabilir vesermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde Bakanlar Kurulukararıyla yurtdışı temsilcilik açılabilir.”c) 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin üçüncücümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bende bu cümleden sonra gelmek üzere aşağıdakidördüncü cümle eklenmiş ve aynı maddenin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.“Bu konudaki soruşturma izni, Kurul Başkanı ve üyeleri için ilgili Bakan, personeli içinBaşkan tarafından verilir. Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurul personelinin cezai ve hukukisorumluluğuna ilişkin olarak, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 104üncü maddesi hükümleri uygulanır.”68

ç) 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine dördüncü paragraf olarakaşağıdaki paragraf eklenmiştir.“Kurul tarafından izlenen ve denetlenen borsalar, piyasalar ve diğer teşkilatlanmışpiyasaların, takas ve saklama kurumlarının ve Merkezi Kayıt Kuruluşunun faaliyetlerindenelde ettikleri faiz gelirleri hariç tüm gelirlerinin azami %10’u Kurul bütçesine Kurultarafından gelir olarak kaydedilebilir. Ancak, bu maddeye göre yapılacak ödemelerin zamanıve tutarları, gelirin elde edildiği yılı izleyen takvim yılında Kurulun nakit durumu dikkatealınarak Kurul tarafından en az 30 gün öncesinden ilgili kurumlara bildirilir. Bir takvim yılıiçinde talep edilmeyen tutarlar izleyen yıllarda ödenecek tutara eklenir ve Kurul tarafındanaynı usul ile talep edilebilir. Bu gelirlerin hangi kurumdan ne oranda tahsil edileceği hertakvim yılı için Kurul tarafından belirlenir.”d) 30 uncu maddesine (f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (g) bendi eklenmişve mevcut (g) bendi (h) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.“g) Döviz, mal, kıymetli maden veya Kurulca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlıalım satımı,”e) 40 ıncı maddesinin son fıkrasının dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci cümleleriyürürlükten kaldırılmıştır.f) Geçici 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bufıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra dördüncü fıkra olarak eklenmiştir.“İkinci fıkrada belirlenen sürenin sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasasıaraçları, bu tarihten sonra borsada işlem göremez, aracı kurumlarca alım satımına aracılıkedilemez ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamaz. Teslim edilerek kayden izlenmesinebaşlanmış olan sermaye piyasası araçlarını temsil eden senetler merasime gerek kalmaksızınhükümsüz hale gelir ve imha edilir.Her bir sermaye piyasası aracı için Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından kaydenizlemenin başladığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmeyen sermayepiyasası araçları hisse senedi ise, ihraççıya kanunen intikal eder. Bu durumda paydan doğmuşolan haklar, hisse senetlerinin ihraççıya intikal tarihinde kendiliğinden sona ermiş sayılır. Sözkonusu payların satışı, ihraççılarca üç ay içerisinde yapılır. Teslim edilmeyen diğer sermayepiyasası araçlarından doğan alacaklar, bu tarihte zamanaşımına uğrar.”g) Geçici 12 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.“GEÇİCİ MADDE 13- Kurul merkezinin İstanbul’a taşınmasına ilişkin iş ve işlemlertamamlanıncaya kadar Kurulun idari merkezi Ankara’dır. Merkezin nakli, iki yıl içindetamamlanır. Bakanlar Kurulu bu süreyi uzatmaya yetkilidir.”MADDE 106- 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez BankasıKanununun;a) 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“f) Bilgi istemeye ve istatistiki bilgileri toplamaya ilişkin usul ve esaslarınbelirlenmesi,”b) 41 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“Mali ve ekonomik müşavirlik ve mali ajanlıkMADDE 41- Banka, Hükümetin mali ve ekonomik istişare organıdır. Bu sıfatlaBanka, para ve kredi politikası konusunda Hükümetçe incelenmesi istenilecek hususlarhakkında mütalaa beyan eder.Devletin milletlerarası mali ve iktisadi münasebetlerinde Bankaya, Hükümetin maliajanlığı verilebilir.Banka, her nevi Devlet iç borçlanma senetlerinin mali servisini, özel kanunlara veyabunlara dayanan kararlara göre kambiyo denetlemesini ve dış ticaret rejimi tatbikatını veyabenzeri işlemleri yapmakla görevlendirilebilir. Bu sıfatla yaptığı işlemlerden dolayı üçüncüşahıslar tarafından Bankaya sorumluluk tevcih edilemez.69

Banka, Hazine Müsteşarlığının talebi üzerine Devletin gerek içerde ve gerekse yabancımemleketlerde tahsilat ve tediyatını ve bütün Hazine işlemlerini ve memleket içi ve dışı hernevi para nakil ve havale işlerini yapar veya yaptırır. Bu işler için uygulanacak ücret Bankatarafından tespit edilir.Hazine Müsteşarlığına ait tevdiatın nemalandırılmasına ilişkin usul ve esaslar Bankaile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken tespit olunur.”c) 68 inci maddesinin (I) numaralı fıkrasının (b) bendindeki “43 üncü maddesininbirinci ve ikinci fıkraları ile 44 üncü maddesinde belirtilen bilgi ve belgeleri vermeyen veyagerçeğe aykırı bilgi ve belge veren” ibaresi “43 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarındabelirtilen bilgi ve belgeleri vermeyen veya gerçeğe aykırı bilgi ve belge veren” şeklindedeğiştirilmiştir.ç) (IV) numaralı Kısmının (IV) numaralı Bölümünün başlığı “Bilgi isteme” olarakdeğiştirilmiş ve 44 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.MADDE 107- 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun;a) 31 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“Sosyal Güvenlik Denetmenliği ve Sosyal Güvenlik Denetmen YardımcılığıMADDE 31- Kurum taşra teşkilatında Sosyal Güvenlik Denetmeni ve SosyalGüvenlik Denetmen Yardımcısı istihdam edilir.Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı DevletMemurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak aşağıdaki şartlar aranır:a) En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler,iktisadî ve idarî bilimler, iktisat, işletme, matematik, istatistik, aktüerya, bankacılık,sigortacılık, işletme mühendisliği, endüstri mühendisliği, yazılım mühendisliği, elektronikmühendisliği, elektrik ve elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, sosyal hizmetlerve sağlık idaresi/yönetimi fakülte, yüksek okul veya bölümlerinden ya da bunlara denkliğiYükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarındanmezun olmak,b) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak,c) Sınavın yapıldığı gün itibariyle 30 yaşından gün almamış olmak.Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalışmak ve olumlusicil almak kaydıyla yapılacak Denetmenlik yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar.Denetmenlik yeterlik sınavında başarılı olanlar Sosyal Güvenlik Denetmeni kadrolarınaatanır. Sınavda başarılı olamayanlar bir yıl içinde ikinci kez sınava tâbi tutulur. Bu sınavda dabaşarı gösteremeyenler Kurum taşra teşkilatında durumlarına uygun başka kadrolara atanır.Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiştirilmeleri,yarışma ve yeterlilik sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Sosyal Güvenlik Denetmenlerive Sosyal Güvenlik Denetmen Yardımcılarının görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usulve esasları yönetmelikle düzenlenir.Sosyal Güvenlik Denetmenleri sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasına ilişkintespit, denetim ve taramalarda görevlendirilirler ve görevleriyle ilgili kayıt ve belgeleriinceleme yetkisine sahiptir.”b) Geçici 7 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.“Personele dair geçiş hükümleriGEÇİCİ MADDE 8- Bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla,a) Kurum Sosyal Güvenlik Kontrol Memuru kadrolarında çalışanlardan altı ay içindeaçılacak yeterlik sınavını başarmaları halinde Sosyal Güvenlik Denetmeni kadrolarınaatanırlar. Bunların Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğunda geçen süreleri Sosyal GüvenlikDenetmenliğinde geçmiş sayılır.b) (a) bendi gereği Sosyal Güvenlik Denetmeni kadrolarına atanamayan SosyalGüvenlik Kontrol Memuru kadrolarında çalışanlar, bu Kanuna ekli ihdas edilen şahsa bağlıSosyal Güvenlik Kontrol Memuru kadrolarına atanmış sayılırlar. Bunların herhangi bir70

şekilde bu kadrolardan ayrılmaları halinde, şahsa bağlı olarak ihdas edilen Sosyal GüvenlikKontrol Memuru kadroları kendiliğinden iptal edilmiş olur.”Bu maddeye göre yapılacak yeterlik sınavlarının usul ve esasları Kurumca belirlenir.MADDE 108- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil UsulüHakkında Kanunun 36/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.İKİNCİ BÖLÜMSon HükümlerMahalli idarelerin ihtiyaç fazlası işçilerine ilişkin hükümlerMADDE 109- (1) İl özel idareleri ile belediyelerin (bağlı kuruluşları hariç) sürekliişçi kadrolarında çalışan ihtiyaç fazlası işçiler, Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet GenelMüdürlüğünün taşra teşkilatındaki sürekli işçi kadrolarına atanır.(2) İhtiyaç fazlası işçilerin tespitini yapmak üzere vali veya görevlendireceği valiyardımcısının başkanlığında, il emniyet müdürü, defterdar, il milli eğitim müdürü, Türkiye İşKurumu il müdürü ve il mahalli idareler müdüründen oluşan bir komisyon kurulur.(3) Tespitin yapılmasına esas işçilerin listesi; birinci fıkrada belirtilen mahalli idarelertarafından bu Kanunun yayımından itibaren kırkbeş gün içinde gerekçesi ile birliktekomisyona sunulur. İhtiyaç fazlası olarak bildirilen işçilerden norm kadro fazlası olanlarkomisyon tarafından birinci fıkrada belirtilen kurumlara atanmak üzere tespit edilir. Mahalliidarelerin norm kadrosu dâhilinde olup da ihtiyaç fazlası olarak bildirilen işçiler ise, 3/7/2005tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesindeki oranlar, kurumun bütçedengesi, norm kadrosu ve yürütmekle görevli olduğu hizmetin gereği ile nüfus kriterlerideğerlendirilmek suretiyle birinci fıkrada belirtilen kurumlara atanmak üzere tespit edilir.İldeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarının talepte bulunması halinde, mahalli idareler ileözelleştirme programında bulunan kuruluşlar hariç olmak üzere bu idarelerde sürekli işçistatüsünde istihdam edilmek üzere atama işlemi yapılabilir. Komisyon çalışmasını kırkbeşgün içinde tamamlar. Bu listelerin tespitinden sonra valilerce atama yapılır. (4) Bu madde kapsamında valilikler tarafından atama işleminin kamu kurum vekuruluşlarına bildirim yapıldığı tarih itibarıyla sürekli işçi kadroları, diğer kanunlardakihükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ihdas ve tahsis edilmişsayılır. İlgili kurumlar sürekli işçi kadrolarına yapılan atama işlemini onbeş gün içindetekemmül ettirerek sonuçlandırır. Atama işlemi yapılan personel ilgili valilikler tarafından engeç on gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.(5) Ataması tekemmül ettirilen işçiler, çalıştıkları kurumlarınca atama emirlerinintebliğini izleyen günden itibaren beş iş günü içinde yeni görevlerine başlamak zorundadırlar.Bu süre içinde yeni kurumunda işe başlamayan işçilerin atamaları iptal edilerek 22/5/2003tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 17 nci maddesine göre iş sözleşmeleri sona erdirilir.(6) Devredilen işçilerin ücret ile diğer malî ve sosyal hakları; toplu iş sözleşmesibulunan işçiler bakımından yenileri düzenleninceye kadar devir işleminden önce tabioldukları toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre, toplu iş sözleşmesi olmayan işçilerbakımından 2010 yılı Kasım ayında geçerli olan bireysel iş sözleşmesi hükümlerine görebelirlenir. Devre konu işçiler bakımından devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihindeödenmesi gereken borçlardan devralan kurum sorumlu tutulamaz. Kıdem tazminatına ilişkinhükümler saklıdır.(7) Bu madde kapsamında işçi nakleden mahalli idarelerin nakil sonrasında oluşanişçi sayısında beş yıl süreyle artış yapılamaz.(8) Bu madde kapsamında işçi nakleden mahalli idarelerce üç yıl süreyle, gerçekleşenen son yıl bütçe gideri içinde yer alan hizmet alımı tutarının, 213 sayılı Vergi Usul Kanununagöre belirlenecek yeniden değerleme oranında artırılarak hesaplanacak tutarı aşmayacakşekilde hizmet alımı için harcama yapılabilir. Bu kapsamda yapılacak harcamaların hizmet71

gereklerine dayalı olarak belirlenen sınırdan fazla yapılması gerekmesi halinde İçişleriBakanlığından izin alınması zorunludur.(9) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak gerekli görülmesi halinde, MaliyeBakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı ve ilgili diğerkurumların görüşünü alarak uygulamayı yönlendirmeye ve ortaya çıkabilecek tereddütlerigidermeye İçişleri Bakanlığı yetkilidir.Bazı mahalli idarelerin borç ve alacaklarının takas ve mahsubu MADDE 110- (1)10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesikapsamında daha önce uzlaşmaya girmemiş olan büyükşehir belediyeleri ve bağlı idareleri ileHazine Müsteşarlığına borcu olan ve üyeleri belediyelerden oluşan mahalli idare birlikleri bumaddenin yürürlük tarihinden itibaren otuz gün içinde başvurmaları halinde borç ve alacakları5216 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi hükümleri kapsamında takas ve mahsup edilir.(2) Birinci fıkra kapsamındaki mahalli idare birlikleri başvurularını üye belediyelerinyetkili mercileri ile birlikte yaparlar. Uzlaşması yapılan mahalli idare birliğinin uzlaşmakapsamındaki borçları birlik üyesi belediyelerin genel bütçe vergi gelir paylarından 2/7/2008tarihli ve 5779 sayılı Kanunun 7 nci maddesi çerçevesinde kesinti yapılarak tahsil edilir.(3) 18/4/2001 tarihli ve 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununun geçici 3 üncümaddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında yapılacak işlemler bu madde kapsamıdışındadır.YetkiMADDE 111- (1) Bakanlar Kurulu, bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve DördüncüKısımlarında öngörülen başvuru ve ilk taksit ödeme sürelerini bir aya kadar uzatmayayetkilidir.(2) Bu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarının uygulanmasınailişkin usul ve esasları belirlemeye ilgisine göre Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı veyaSosyal Güvenlik Kurumu yetkilidir. İl özel idareleri ve belediyelere ait amme alacaklarınailişkin hükümlerin uygulamasına dair usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca, TEDAŞ vehissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin alacaklarına ilişkin hükümler Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak TEDAŞ, diğer kurumlaraait alacaklara ilişkin usul ve esaslar bu kurumlar tarafından belirlenir.GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelentrafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafındankarşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 32 nci maddesine görebelirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıcaaktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerisona erer. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve SosyalGüvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren altı ay içindeSağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün trafik kazalarındankaynaklanan tedavi giderlerinin tahsili için kurduğu sistem mevcut haliyle Sosyal GüvenlikKurumuna devredilir. Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün tasfiyesineilişkin iş ve işlemler aynı tarih itibarıyla Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilir.GEÇİCİ MADDE 3- (1) 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların MilliEkonomiye Kazandırılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin;a) Birinci fıkrasına göre bildirim veya beyanda bulunanlardan yurt dışında bulunanvarlıklarını süresi içinde Türkiye’ye getiremeyen veya Türkiye’deki banka ya da aracıkurumlarda açılacak bir hesaba transfer etmeyenler ile,b) İkinci fıkrasına göre beyanda bulunanlardan bilanço esasına göre defter tutanmükelleflerce süresi içinde sermaye artırımında bulunmayanların,72

ilgili sürenin bitim tarihinden itibaren bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi izleyenikinci ayın sonuna kadar, bildirim veya beyana konu yurt dışında bulunan varlıklardan para,döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını Türkiye’ye getirmeleri veyaTürkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer etmeleri, beyana konuyurt içinde bulunan varlıkları nedeniyle sermaye artırımında bulunmaları halinde, 5811 sayılıKanunda yer alan diğer şartları da taşımaları kaydıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihtenitibaren diğer nedenlerle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak yapılacak vergiincelemeleri hakkında anılan Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası hükmündenyararlanabilirler.(2) 5811 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasına göre bildirilen veyabeyan edilen varlıklar nedeniyle tarh edilen vergileri vadesinde ödemeyenlerden; daha önceödemede bulunanlar ile vergi aslı ve bu Kanunun ikinci maddesinin birinci fıkrasının (a)bendine göre hesaplanacak gecikme zammı tutarını, bu Kanunun 18 inci maddesi hükümlerihariç olmak üzere, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadarödeyenler, 5811 sayılı Kanunda yer alan diğer şartları da taşımaları kaydıyla, bu maddeninyürürlük tarihinden itibaren diğer nedenlerle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkinolarak yapılacak vergi incelemeleri hakkında anılan Kanunun 3 üncü maddesinin beşincifıkrası hükmünden yararlanabilirler.(3) 5811 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin; a) Birinci ve ikinci fıkralarına göre bildirim veya beyanda bulunan mükelleflerden,diğer nedenlerle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemelerine bağlıolarak vergi incelemesine yetkili olanların talebi üzerine matrah takdiri için takdirkomisyonlarına sevk edilenler, takdir komisyonlarınca gelir, kurumlar ve katma değer vergisi(indirimi reddedilen katma değer vergisi dahil) yönünden haklarında takdir edilen matrahfarkları açısından,b) İkinci fıkrasına göre beyanda bulunanlar, taşınmazlar dışındaki varlıklarını beyantarihinden sonra sermaye artırımının gerçekleştirilmesi gereken tarihe kadar banka veya aracıkurumlarda açılacak hesaplara yatırmak suretiyle ilgili varlıkların tevsik şartını sonradangerçekleştirenler,5811 sayılı Kanunda yer alan diğer şartları da taşımaları kaydıyla anılan Kanunun 3üncü maddesinin beşinci fıkrası hükmünden yararlanabilirler.(4) Bu maddenin yürürlük tarihinden önce haklarında yapılan vergi incelemelerinebağlı olarak vergi incelemesine yetkili olanların talebi üzerine matrah takdiri için takdirkomisyonlarına sevk edilen ve takdir komisyonu kararlarına göre matrah takdir edilerektarhiyat yapılan mükelleflerden, söz konusu matrah takdirine ilişkin tarhiyat yapılmadan önce5811 sayılı Kanuna göre bildirim veya beyanda bulunanlar ile taşınmazlar dışındakivarlıklarını beyan tarihinden sonra banka veya aracı kurumlarda açılacak hesaplara yatırmaksuretiyle ilgili varlıkların tevsik şartını sonradan gerçekleştirenler hakkında, diğer nedenlerle1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin yapılan tarhiyatlar, 5811 sayılı Kanunda yer alandiğer şartları da taşımaları kaydıyla, bildirim veya beyan edilen tutarlar dikkate alınmaksuretiyle, 213 sayılı Kanunun düzeltme hükümlerine göre düzeltilir; tahakkuk eden vergiler,bu alacaklarla ilgili olarak açılmış bulunan tüm davalardan bu Kanunun yürürlüğe girdiğitarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar vazgeçilmesi şartıyla terkin edilir, varsa tahsil edilentutarlar red ve iade olunur. Bu fıkrada belirtilen düzeltmelerin yapılabilmesi için 5811 sayılıKanunda aranılan diğer şartların varlığına ilişkin hususların vergi incelemesine yetkiliolanlarca tespit edilmesi şarttır.GEÇİCİ MADDE 4- (1) 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi MemleketlereGönderilecek Talebe Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrası, 4/11/1981tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun geçici 53 üncü maddesinin birinci fıkrası ile14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun geçici 34 üncü maddesininbirinci fıkrası kapsamına girmesine rağmen anılan maddelerde belirtilen sürelerde borçlarının73

yeniden hesaplanması için müracaat etmeyenler ile söz konusu maddelerin yürürlüğe girdiğitarihten bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar geçen süre içerisinde anılan düzenlemelerdebelirtilen nedenlerle haklarında borç takibi yapılanlar veya yapılması gerekenlerin, kendilerinedöviz olarak yapılmış olan her türlü masrafa ilişkin borç tutarları, bu Kanunun yayımlandığıtarihi izleyen üç ay içerisinde borçlu oldukları idarelere başvurmaları halinde, imzaladıklarıyüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefalet senedi hükümleri dikkate alınmaksızınve ilgililere ödeme yapma sonucunu doğurmaksızın aşağıdaki şekilde yeniden hesaplanır vebaşvuru süresi içerisinde tahsilat işlemi durdurulur.a) 5/8/1996 tarihinden sonra yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefaletsenedi alınanlar hakkında, 657 sayılı Kanunun ek 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasıhükümlerine göre bu Kanunun yayımlandığı tarihten önceki süreler için herhangi bir fer’ialacak hesaplanmaz.b) 5/8/1996 tarihinden önce yüklenme senedi ile muteber imzalı müteselsil kefaletsenedi alınanlar hakkında, ilgili adına fiilen ödemenin yapıldığı tarihteki Türkiye CumhuriyetMerkez Bankasınca tespit ve ilân edilen efektif satış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerekbulunacak tutar ile bu tutara sarf tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçensüre için 1/1/2006 tarihinden geçerli olmak üzere tespit ve ilân edilen kanunî faiz işletilerekhesaplama yapılır. Ancak, bu hükümlere göre hesaplama yapılması sonucunda borçlununaleyhine bir durum ortaya çıkması halinde (a) bendi hükümleri uygulanır.(2) Bunların daha önce ödemiş oldukları tutar ile mecburi hizmetlerindedeğerlendirilen sürelere isabet eden tutar, yukarıdaki şekilde belirlenecek tutardan düşülür. Bumadde uyarınca vazgeçilen borç tutarına isabet eden vekalet ücreti de dahil yargılamagiderleri tahsil edilmez. Hesaplanan borç tutarı, ilgilinin durumu ve ödenmesi gereken meblağdikkate alınarak azamî beş yıla kadar taksitlendirilebilir.(3) Birinci fıkra kapsamında bulunanlardan, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihtenönce borcunun tamamını ödemeden veya mecburi hizmetini tamamlamadan vefat edenlerinborç yükümlülükleri ortadan kalkar. Buna bağlı olarak, borçlunun kendisi, mirasçıları vekefilleri hakkında her türlü borç yükümlülükleri ortadan kaldırılır ve her türlü borç takibiişlemlerine son verilir.GEÇİCİ MADDE 5- (1) Bu Kanunla 5326 sayılı Kanunun 20 nci maddesine eklenenhüküm kapsamına giren ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce işlenmiş olan kabahatlereilişkin olarak verilmeyen ya da verildiği halde ilgilisine tebliğ edilmemiş olan idari paracezasına ilişkin yaptırım kararları, bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren, maddedeyapılan değişiklik öncesi hükümlere göre işlemiş olan soruşturma zamanaşımı süresinin kalankısmını aşmamak kaydıyla, bir yıl içerisinde verilerek ilgilisine tebliğ edilmediği takdirdedüşer.GEÇİCİ MADDE 6- (1) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar VergisiKanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki geçmiş beş yıllık dönemdekibirikmiş zararın taşınması ile ilgili sınırlama Tasfiye Halinde T. Emlak Bankası AnonimŞirketi yönünden tasfiye süresince uygulanmaz.GEÇİCİ MADDE 7- (1) 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve BorçYönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 14 üncü ve 16 ncı maddelerine istinadençıkarılan Dış Proje Kredilerinin Dış Borç Kaydına İlişkin Esas ve Usuller HakkındaYönetmeliğin 8 inci maddesi çerçevesinde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ve genelbütçe kapsamı dışındaki kurum ve kuruluşların 1/1/2003 ile 31/12/2008 tarihleri arasındayapmış oldukları doğrudan kullanımlardan Hazine Müsteşarlığı kayıtlarına göre teyitsiz kalankullanımlar, ilgili yıllar bütçe ödeneği ile ilişkilendirilmeksizin, kullanıma ilişkin muhasebekayıtlarının yapılarak Hazine Müsteşarlığına bildirilmesi şartıyla teyit edilmiş sayılır.74

YürürlükMADDE 112- (1) Bu Kanunun;a) Aşağıdaki alt bentlerde belirtilen hükümleri 1/10/2008 tarihinden geçerli olmaküzere yayımı tarihinde;1) 24 üncü maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birincifıkrasının (g) bendinin sonuna eklenen cümle,2) 25 inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birincifıkrasının (ı) bendine eklenen “ile 65 yaşını dolduranlardan talepte bulunanlar,” ibaresi,3) 26 ncı maddesiyle 5510 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (b)bendine “bildirimin Kuruma yapıldığı tarihten” ibaresinden sonra gelmek üzere eklenen ibare,4) 5510 sayılı Kanunun 67 nci maddesinin birinci fıkrasına eklenen ibare hariç 36 ncımaddesi,5) 27 nci, 28 inci, 43 üncü, 46 ncı ve 48 inci maddeleri,6) 51 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 30 uncu maddesi. b) 23 üncü maddesi, 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (g)bendinin sonuna eklenen cümle hariç 24 üncü maddesi, 30 uncu, 33 üncü, 34 üncü, 35 inci, 37nci, 38 inci, 39 uncu, 40 ıncı, 42 nci maddeleri ile 51 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanunaeklenen geçici 29 uncu ve geçici 32 nci maddeleri yayımını takip eden ayın birinci gününde,c) 51 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 34 üncü maddesi ile 69 uncumaddesi 1/1/2011 tarihinde,ç) 50 nci maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen ek 5 inci ve ek 6 ncı maddeleri ile 59uncu maddesiyle 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 10 uncu maddesi 1/2/2011 tarihinde,d) 100 üncü maddesi 8/2/2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,e) 105 inci maddesinin (a) bendi yayımını izleyen üçüncü ayın sonunda,f) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,yürürlüğe girer.YürütmeMADDE 113- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.75

(1) Sayılı Cetvel(I) SAYILI LİSTE(A) CETVELİ*G.T.İ.P. NO Mal İsmiVergi Tutarı(TL) Birimi2710.11.11.00.00(Hafif yağlar ve müstahzarları)Özel bir işleme tabi tutulacak olanlar(Yalnız nafta)2,5000 Kilogram2710.11.31.00.002710.11.41.00.002710.11.45.00.112710.11.45.00.122710.11.45.00.192710.11.49.00.112710.11.49.00.192710.11.51.00.00Uçak benzini(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)Oktanı (RON) 95′den az olanlar(Kurşunsuz normal benzin)(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)(Oktanı (RON) 95 veya daha fazla fakat 98′den az olanlar)Kurşunsuz benzin 95 oktan(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)(Oktanı (RON) 95 veya daha fazla fakat 98′den az olanlar)Katkılı kurşunsuz benzin 95 oktan(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)(Oktanı (RON) 95 veya daha fazla fakat 98′den az olanlar)Diğerleri(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)(Oktanı (RON) 98 veya daha fazla olanlar)Kurşunsuz benzin 98 oktan(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)(Oktanı (RON) 98 veya daha fazla olanlar)Diğerleri(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçenler)Oktanı (RON) 98′den az olanlar(Kurşunlu normal benzin)(Kurşunlu süper benzin)2,50001, 85001,89151,89151,89152,01352,01351, 8800LitreLitreLitreLitreLitreLitreLitreL i t r e(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçenler)Oktanı (RON) 98 veya daha fazla olanlar 1,8800 L i t r e(Kurşunlu süper benzin)(*) G.T.İ.P. NO: Türk Gümrük Tarife Cetvelindeki Gümrük Tarife İstatistik Pozisyon Numaralarıdır.2710.11.70.00.00 Benzin tipi jet yakıtı 2,5000 Litre762710.11.59.00.00

2710.19.21.00.00 Jet yakıtı (Kerosen) 2,5000 Litre2710.19.41.00.11(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçmeyenler)Motorin 1, 3045 L i t r e2710.19.41.00.13(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçmeyenler)Kırsal Motorin 1,3045 Litre2710.19.41.00.29(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçmeyenler)Diğerleri 1, 3045 L i t r e2710.19.45.00.12(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçen fakat % 0,2′yigeçmeyenler)Kırsal Motorin 1,2345 Litre2710.19.45.00.13(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçen fakat % 0,2′yigeçmeyenler)Deniz motorini (DMX) 1,2345 Litre2710.19.45.00.14(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçen fakat % 0,2′yigeçmeyenler)Deniz motorini (DMA) 1,2345 Litre2710.19.45.00.15(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçen fakat % 0,2′yigeçmeyenler)Deniz motorini (DMB) 1,2345 Litre2710.19.45.00.16(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçen fakat % 0,2′yigeçmeyenler)Deniz motorini (DMC) 1,2345 Litre2710.19.45.00.29(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,05′i geçen fakat % 0,2′yigeçmeyenler)Diğerleri 1 , 2345 L i t r e2710.19.49.00.13(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,2′yi geçenler)Deniz motorini (DMX) 1,2345 Litre2710.19.49.00.14(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,2′yi geçenler)Deniz motorini (DMA) 1,2345 Litre2710.19.49.00.15(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,2′yi geçenler)Deniz motorini (DMB) 1,2345 Litre2710.19.49.00.16(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,2′yi geçenler)Deniz motorini (DMC) 1,2345 Litre(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,2′yi geçenler)77

2710.19.49.00.18 Diğerleri 1, 2345 L i t r e2710.19.61.00.112710.19.61.00.122710.19.61.00.132710.19.61.00.142710.19.61.00.152710.19.61.00.162710.19.61.00.172710.19.61.00.182710.19.61.00.212710.19.61.00.222710.19.61.00.23(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Fuel oil 3(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMA-30)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMB-30)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMD-80)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RME-180)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMF-180)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMG-380)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMH-380)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMK-380)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMH-700)(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMK-700)0,23700,23700,23700,23700,23700,23700,23700,23700,23700,23700,2370KilogramKilogramKilogramKilogramKilogramKilogramKilogramKilogramKilogramKilogramKilogram(Fuel oiller)78

2710.19.61.00.29(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçmeyenler)Diğerleri 0,2370 Kilogram2710.19.63.00.11(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Fuel oil 4 (Kalorifer yakıtı) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.12(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMA-30) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.13(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMB-30) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.14(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMD-80) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.15(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RME-180) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.16(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMF-180) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.17(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMG-380) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.18(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMH-380) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.21(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMK-380) 0,4760 Kilogram(Fuel oiller)79

2710.19.63.00.22(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMH-700) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.23(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMK-700) 0,4760 Kilogram2710.19.63.00.29(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 1′i geçen fakat % 2′yigeçmeyenler)Diğerleri 0,4760 Kilogram2710.19.65.00.11(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Fuel oil 5 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.12(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMA-30) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.13(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMB-30) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.14(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMD-80) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.15(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RME-180) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.16(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMF-180) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.17(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMG-380) 0,2240 Kilogram(Fuel oiller)80

2710.19.65.00.18(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMH-380) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.21(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMK-380) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.22(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMH-700) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.23(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Denizcilik yakıtı (RMK-700) 0,2240 Kilogram2710.19.65.00.29(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı %2′yi geçen fakat % 2,8′igeçmeyenler)Diğerleri 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.11(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Fuel oil 6 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.12(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMA-30) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.13(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMB-30) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.14(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMD-80) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.15(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RME-180) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.16(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMF-180) 0,2240 Kilogram81

2710.19.69.00.17(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMG-380) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.18(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMH-380) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.21(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMK-380) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.22(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMH-700) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.23(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)Denizcilik yakıtı (RMK-700) 0,2240 Kilogram2710.19.69.00.9927.11(Fuel oiller)(Ağırlık itibariyle kükürt miktarı % 2,8′i geçenler)DiğerleriPetrol gazları ve diğer gazlı hidrokarbonlar(2711.11.00.00.00; 2711.12; 2711.13; 2711.19.00.00.11;2711.21.00.00.00; 2711.29.00.00.11 ve 2711.29.00.00.12 hariç)0,22402, 5000KilogramK i l og r a m(Sıvılaştırılmış)2711.11.00.00.00 Doğal gazMotorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılacak olanlar 0,6964 MetreküpDiğerleri 0,0230 Metreküp(Sıvılaştırılmış)2711.12 Propan(Sıvılaştırılmış)1, 2100 K i l og r a m2711.13 Bütan 1,2100 Kilogram2711.19.00.00.11 Sıvılaştırılmış petrol gazı (L.P.G.)Motorlu Taşıtlarda Yakıt Olarak Kullanılacak Olanlar (Otogaz)1,2780 KilogramDiğerleri 1,2100 Kilogram(Gaz halinde)2711.21.00.00.00 Doğal gazMotorlu Taşıtlarda Yakıt Olarak Kullanılacak Olanlar 0,6964 MetreküpDiğerleri 0,0230 Metreküp82

2711.29.00.00.112711.29.00.00.122713.11.00.00.002713.12.00.00.002713.20.00.00.192713.903824.90.97.90.543824.90.97.90.55(Gaz halinde)Propan(Gaz halinde)Bütan(Petrol koku)Kalsine edilmemiş(Petrol koku)Kalsine edilmiş(Petrol bitümeni)DiğerleriPetrol yağlarının veya bitümenli minerallerden elde edilenyağların diğer kalıntıları(28.03 pozisyonundaki her nevi karbon imaline mahsus olanlarhariç)Oto BiodizelYakıt Biodizel1, 2100 K i l og r a m1, 2100 K i l og r a m2,5000 KilogramKilogram2,5000Kilogram2,5000 Kilogram0,91000,9100(B) CETVELİG.T.İ.P. NO2707.10 2707.202707.50.90.00.112710.11.21.00.002710.11.25.00.002710.11.90.00.112710.11.90.00.192710.19.29.00.00Benzol(Benzen)Toluol(toluen)Solvent nafta(Çözücü nafta)White spiritDiğerleriDiğer solventler(Çözücüler) (Petrol eteri)Diğerleri(Petrol eteri)Diğerleri2,5000LitreLitre

Mal İsmiVergi Tutarı(TL) BirimiKilogram2,0135KilogramK i l og r amKilogram2,0135KilogramK i l og r am2, 0135 K i l og r am2, 0135 K i l og r am832,01352, 01352,01352, 0135

2901.10.00.90.112901.10.00.90.122901.10.00.90.132902.20.00.00.002902.30.00.00.002909.19.90.00.133811.21.00.10.00(Petrol eteri)HekzanHeptanPentanBenzen (Benzol)Toluen (Toluol)Metil tersiyer bütil eter (MTBE)(Petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağlarıiçerenler)Mineral yağlar veya mineral yağlar gibi aynı amaçlakullanılan diğer sıvı yağlar için diğer müstahzar katkılar2,0135 Kilogram2,0135 Kilogram2,0135 Kilogram2,0135 Kilogram2,0135 Kilogram2,0135 KilogramKilogram3811.29.00.10.003811.90.00.10.123814.00.903824.90.40.00.002710.19.71.00.002710.19.75.00.002710.19.81.00.002710.19.83.00.00(Petrol yağları veya bitümenli minerallerden elde edilen yağlarıiçermeyenler)Mineral yağlar veya mineral yağlar gibi aynı amaçlakullanılan diğer sıvı yağlar için diğer müstahzar katkılarHafif mineral yağlar için müstahzar katkılarTarifenin başka yerinde belirtilmeyen veya yer almayan organikkarma çözücüler ve incelticiler; boya ve vernik çıkarmadakullanılan müstahzarlarDiğerleri(Esası bütil asetat olanlar hariç)Vernikler ve benzeri ürünler için anorganik karmaçözücüler ve incelticiler(Yağlama yağları; diğer yağlar)Özel bir işleme tabi tutulacak olanlar(Yağlama yağları; diğer yağlar)2710.19.71.00 Alt pozisyonunda belirtilen işlemlerden başkabir işlemle kimyasal değişime tabi tutulacak olanlar(Yağlama yağları; diğer yağlar)Motor yağları, kompresör yağlama yağları, türbin yağlamayağları(Yağlama yağları; diğer yağlar)Hidrolik amaçlara mahsus sıvı yağlarKilogramKilogram0,0650KilogramKilogram K i l og ra mKilogram2,01352,01352,01350,06501, 05601,05601,05601,0560

Kilo gram Kilogram84

2710.19.85.00.002710.19.87.00.002710.19.91.00.002710.19.93.00.002710.19.99.00.252710.19.99.00.212710.19.99.00.222710.19.99.00.232710.19.99.00.242710.19.99.00.982710.19.25.00.112710.19.25.00.193403.11.00.00.003403.19.10.00.00(Yağlama yağları; diğer yağlar)Beyaz yağlar, sıvı parafin 1,0560 Kilogram(Yağlama yağları; diğer yağlar)Dişli yağları ve redüktör yağları 1,0560 Kilogram(Yağlama yağları; diğer yağlar)Metal işlemeye mahsus bileşikler, kalıp çıkarma yağları,aşınmayı önleyici yağlar(Yağlama yağları; diğer yağlar)Elektrik izolasyonuna mahsus yağlar(Yağlama yağları; diğer yağlar)Diğer madeni yağlar(Yağlama yağları; diğer yağlar)Spindle oil(Yağlama yağları; diğer yağlar)Light neutral(Yağlama yağları; diğer yağlar)Heavy neutral(Yağlama yağları; diğer yağlar)Bright stock(Yağlama yağları; diğer yağlarDiğerleri(Yalnız baz yağlar)Gazyağı Diğerleri(Yağlama müstahzarları)Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post vekürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsusmüstahzarlar(Yağlama müstahzarları)Esas madde olarak kabul edilmemek şartıyla, ağırlıkitibarıyla % 70 veya daha fazla petrol yağları veya bitümenliminerallerden elde edilen yağları içerenler 1,0560 Kilogram851,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram0,7605 Litre0,7605 Litre1,0560 Kilogram

3403.19.90.00.003403.91.00.00.003403.99.00.00.00(Yağlama müstahzarları)Diğerleri(Yağlama müstahzarları)Dokumaya elverişli maddelerin, deri ve köselenin, post vekürklerin veya diğer maddelerin işlenmesine mahsusmüstahzarlar(Yağlama müstahzarları)Diğerleri1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram1,0560 Kilogram86

G.T.İ.P. NO8701.20(2) Sayılı Cetvel(II) SAYILI LİSTEMal İsmiYarı römorkler için çekicilerVergiOranı (%)487.02 10 veya daha fazla kişi taşımaya mahsus (sürücü dahil) motorlu taşıtlarOtobüsMidibüsMinibüs14 987.03 Binek otomobilleri ve esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğermotorlu taşıtlar (87.02 pozisyonuna girenler hariç) (steyşın vagonlar ve yarışarabaları dahil) [Yalnız binek otomobilleri, steyşın vagonlar, yarış arabaları,arazi taşıtları vb., (Para arabaları dahil), motorlu karavanlar, elektrik, gaz,güneş enerjili vb. motorlu taşıtlar.] [Ambulanslar, mahkum taşımaya mahsusarabalar, cenaze arabaları, itfaiye öncü arabaları gibi özel amaçla yapılmışmotorlu taşıtlar, özellikle kar üzerinde hareket etmek için dizayn edilmişsıkıştırma ateşlemeli içten yanmalı pistonlu motorlu olanlar (dizel veya yarı dizel)veya kıvılcım ateşlemeli içten yanmalı pistonlu motorlu taşıtlar, diğerleri (Golfarabaları vb. taşıtlar) hariç]-Yük taşımasında kullanılıp azami ağırlığı 3,5 tonu aşmayan ve yolcu taşımakapasitesi (Yolcu taşıma kapasitesi sürücü dâhil toplam yolcu sayısının 70kilogramla çarpılması suretiyle hesaplanır. Bu hesaplamada koltuk olmasa dahi,koltuk montajı için bulunan sabit tertibatlar da koltuk olarak dikkate alınır) istiaphaddinin (bir aracın güvenle taşıyabileceği sürücü ve yolcu dâhil toplam yükağırlığı) % 50′sinin altında olan motorlu araçlardan (bütün tekerlekleri motordangüç alan veya alabilenler, binek otomobilleri, steyşın vagonlar, yarış arabaları,arazi taşıtları hariç)İstiap haddi 850 kilogramı geçmeyip motor silindir hacmi 2000 cm³’ün altındaolanlarİstiap haddi 850 kilogramı geçip motor silindir hacmi 2800 cm³’ün altındaolanlar-Motor silindir hacmi 3200 cm³’ü geçmeyen sürücü dahil 9 kişilik oturma yeriolanlar-DiğerleriMotor silindir hacmi 1600 cm3′ü geçmeyenlerMotor silindir hacmi 1600 cm3′ü geçen fakat 2000 cm3′ü geçmeyenlerMotor silindir hacmi 2000 cm3′ü geçenler1010103760848703.10.11.00.00 Özellikle kar üzerinde hareket etmek için dizayn edilmiş sıkıştırmaateşlemeli içten yanmalı pistonlu motorlu olanlar (dizel veya yarı dizel) veyakıvılcım ateşlemeli içten yanmalı pistonlu motorlu taşıtlar 6,78703.10.18.00.00 Diğerleri 6, 7(Golf arabaları vb. taşıtlar)87.04 Eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar87

(Yalnız kayıt ve tescile tabi olanlar )- Azami yüklü kütlesi 4700 kilogramı geçmeyip sürücü sırasından başka oturmayeri veya sürücü sırası dışında yanda pencereleri olanlar (kapalı kasalıolmayanlardan motor silindir hacmi 3200 cm³’ü geçmeyenler hariç);Motor silindir hacmi 3000 cm³’ü geçmeyenler 10Motor silindir hacmi 3000 cm³’ü geçen fakat 4000 cm³’ü geçmeyenler 52Motor silindir hacmi 4000 cm³’ü geçenler 75- Kapalı kasalı olup istiap haddi 620 kilogramın altında olanlar 10- Diğerleri 487.05 Özel amaçlı motorlu taşıtlar (insan veya eşya taşımak üzere özel olarakyapılmış olanlar hariç) (Örneğin; kurtarıcılar, vinçli taşıtlar, itfaiye taşıtları,beton karıştırıcı ile mücehhez taşıtlar, yol süpürmeye mahsus arabalar,tohum, gübre, zift, su ve benzerlerini püskürten arabalar, seyyar atölyeler,seyyar radyoloji üniteleri) 4[(Yalnız kayıt ve tescile tabi olanlar) (İtfaiye taşıtları hariç)]87.09 Fabrika, antrepo, liman veya hava limanlarında kısa mesafelerde eşyataşımaya mahsus, kaldırma tertibatı ile donatılmamış kendinden hareketliyük arabaları; demiryolu istasyon platformlarında kullanılan türdeçekiciler; bu taşıtların aksam ve parçaları 487.11 Motosikletler (mopedler dahil) ve bir yardımcı motoru bulunan tekerleklitaşıtlar (sepetli olsun olmasın); sepetler(sepetler hariç)Motor silindir hacmi 250 cm³’ü geçmeyenler 22Motor silindir hacmi 250 cm³’ü geçenler 3788.02 Diğer hava taşıtları (helikopterler, uçaklar gibi); uzay araçları (uydulardahil), uzay araçlarını fırlatıcı araçlar ve yörünge-altı araçları 0,5[(Yalnız helikopterler ve uçaklar) (Askeri, zirai, yangınla mücadelede kullanılanözel yapıdaki helikopterler ve uçaklar hariç)]8901.10.10.00.11 18 Gros tonilatoyu geçmeyen gezinti gemileri 6,7(Denizde seyretmeye mahsus olanlar)8901.10.90.00.11 Yolcu ve gezinti gemileri 6,7(Denizde seyretmeye mahsus olmayanlar)89.03 Yatlar ve diğer eğlence ve spor tekneleri; kürekli kayıklar ve kanolar 8(Şişirilebilir olanlar, birim ağırlığı 100 kg.ı geçmeyenler, kürekli kayıklar vekanolar hariç)NOT : Bu listedeki malların aksam ve parçaları kapsama dahil değildir.88

(3) Sayılı CetvelG.T.İ.P. NO2202.10.00.00.13(III) SAYILI LİSTE(A) CETVELİMal İsmiKolalı GazozlarAsgariMaktu VergiVergi TutarıOranı (%) (TL/Lt)25 -2203.0022.04Malttan üretilen biralar 63,3Taze üzüm şarabı (kuvvetlendirilmişşaraplar dahil); üzüm şırası (20.09pozisyonunda yer alanlar hariç) 63,3(2204.10 köpüklü şaraplar ve 2204.30 diğerüzüm şıraları hariç)0,442,442204.1022.05Köpüklü şaraplar 275,6Vermut ve diğer taze üzüm şarapları(bitkiler veya kokulu maddelerle 275,6aromalandırılmış) (2205.10.10.00.00,2205.10.90.00.12 hariç)16,1222,12205.10.10.00.002206.002205.10.90.00.122207.20Alkol derecesi hacim itibariyle % 18 veyadaha az olanlar 275,6Fermente edilmiş diğer içecekler (elmaşarabı, armut şarabı, bal şarabı gibi),tarifenin başka yerinde belirtilmeyen veyayer almayan fermente edilmiş içeceklerinkarışımları ve fermente edilmiş içeceklerlealkolsüz içeceklerin karışımları 275,6Alkol derecesi hacim itibariyle % 22′denfazla olanlar 275,6Alkol derecesi ne olursa olsun tağyir(denatüre) edilmiş etil alkol ve damıtımyoluyla elde edilen diğer alkollü içkiler 275,6(Alkol derecesi ne olursa olsun tağyir(denatüre) edilmiş etil alkol hariç)17,552,4485,885,822.08 Alkol derecesi hacim itibariyle % 80′den azolan tağyir (denatüre) edilmemiş etil alkol;damıtım yoluyla elde edilen alkollü içkiler,likörler ve diğer alkollü içecekler[(2208.90.91; 2208.90.99) Alkol derecesihacim itibariyle % 80'den az olan tağyir(denatüre) edilmemiş etil alkol hariç,(2208.20; 2208.50; 2208.60; 2208.70 ve2208.90 hariç)]275,6 85,889

2208.202208.502208.602208.60.91.00.002208.60.99.00.00Üzüm şarabı veya üzüm cibresinindamıtılması yolu ile elde edilen alkollüiçkilerCin ve GenevaVotka (2208.60.91.00.00, 2208.60.99.00.00hariç)Muhtevası 2 litreyi geçmeyen kaplardaolanlar (Alkol derecesi hacim itibariyle %45.4′den fazla olanlar)Muhtevası 2 litreyi geçen kaplarda olanlar(Alkol derecesi hacim itibariyle % 45.4′denfazla olanlar)71,5275,6275,6 57,2275,6 57,2275,6 85,8275,6 85,82208.702208.902208.90.48.00.112208.90.71.00.11Likörler 275,6 78,65Diğerleri (2208.90.48.00.11,2208.90.71.00.11 hariç)275,6 85,8Rakı(Muhtevası 2 litreyi geçmeyen kaplardaolanlar)275,6 51,48Rakı 275,6(Muhtevası 2 litreyi geçen kaplarda olanlar)(B) CETVELİG.T.İ.P. NO2402.10.00.00.112402.10.00.00.122402.10.00.00.192402.202402.90.00.00.00Mal İsmiTütün içeren purolarUçları açık purolarSigarillolarTütün içeren sigaralarDiğerleri (Tütün yerine geçen maddelerdenyapılmış purolar, uçları açık purolar, sigarillolarve sigaralar)VergiOranı (%)AsgariMaktuVergiTutarı (TL63 0,132563 0,132563 0,132563 0,13259051,48

2403.102403.10.10.00.19-Tütün yerine geçen maddelerden yapılmışpurolar, uçları açık purolar ve sigarillolar-Tütün yerine geçen maddelerden yapılmışsigaralarİçilen tütün (Herhangi bir oranda tütünyerine geçen maddeleri içersin içermesin)(2403.10.10.00.19 ve 2403.10.90.00.19 hariç)Diğerleri(Net muhtevası 500 gramı geçmeyenambalajlarda olanlar)63 0,132563 0,132563 0,132563 0,13252403.10.90.00.19 Diğerleri(Net muhtevası 500 gramı geçen ambalajlardaolanlar)63 0,13252403.99.10.00.00 Enfiye ve çiğnemeye mahsus tütün 63 0,132591

G.T.İ.P. NO1604.30(4) Sayılı Cetvel(IV) SAYILI LİSTEMal İsmiHavyar ve havyar yerine kullanılan ürünlerVergiOranı (%)203303.00 Parfümler ve tuvalet suları (3303.00.90.00.11 Kolonyalar hariç) 2033.04Güzellik veya makyaj müstahzarları ve cilt bakımı için müstahzarlar(İlaçlar hariç) (güneş kremleri veya güneşlenme müstahzarları dahil);manikür ve pedikür müstahzarları3305.20.00.00.00 Perma ve defrize müstahzarları3305.30.00.00.00 Saç spreyleri2020203305.90(Saç losyonları, boyaları, v.b)Diğerleri 2033.07 Traş öncesi, traş sırasında veya traştan sonra kullanılanmüstahzarlar, vücut deodorantları, banyo müstahzarları, tüydökücüler ve tarifenin başka yerinde yer almayan veya belirtilmeyendiğer parfümeri, kozmetik veya tuvalet müstahzarları, kapalı yerlerdekullanılan müstahzar deodorantlar (parfümlü veya dezenfekte edicivasfı olsun olmasın)Traş köpüğü ve traş kremi206,73401.11.00.90.00 Diğerleri (Yalnız traş sabunu) 6,74103.90.90.00.11 Diğer hayvanların yaş derileri(Koyun ve kuzuların yaş derileri hariç)[Yalnız develerin (tek hörgüçlü dahil) ham derileri]204103.90.90.00.12 Diğer hayvanların kuru derileri(Koyun ve kuzuların kuru derileri hariç)[Yalnız develerin (tek hörgüçlü dahil) ham derileri]204103.90.90.00.13 Diğer hayvanların pikle derileri(Koyun ve kuzuların pikle derileri hariç)[Yalnız develerin (tek hörgüçlü dahil) ham derileri]204103.90.90.00.19 Diğerleri(Koyun ve kuzu ile keçi ve oğlakların ham postları hariç)[Yalnız develerin (tek hörgüçlü dahil) ham derileri]2043 Postlar, kürkler ve taklit kürkler; bunların mamülleri[Bu fasılda yer alan koyun, kuzu, keçi, oğlak ve sığırların (bufalo dahil)2092

postları, kürkleri ve taklit kürkleri ile bunlardan mamul giyim eşyası,aksesuarları ve diğer eşya hariç]49.1 Kitaplar, broşürler, risaleler ve benzeri matbuat (ayrı ayrı sayfalar halindeolsun olmasın) 20(Yalnız 3266 sayılı Kanunla değişik 1117 sayılı Kanun hükümlerine görepoşetlenerek satılanlar)49.2 Gazeteler ve periyodik yayınlar (resimli olsun olmasın veya reklam içersiniçermesin) 20(Yalnız 3266 sayılı Kanunla değişik 1117 sayılı Kanun hükümlerine görepoşetlenerek satılanlar)(Cam seramiğinden sofra ve mutfak eşyası)7013.10.00.10.00 Sofra ve mutfak işleri için olanlar 20(Kurşun kristalden ayaklı bardak)7013.22.10.00.00 El imali olanlar 20(Kurşun kristalden ayaklı bardak)7013.22.90.00.00 Makine imali olanlar 20(Kurşun kristalden el imali bardak)7013.33.11.00.00 Kesilmiş veya başka şekilde dekorlanmış 20(Kurşun kristalden el imali bardak)7013.33.19.00.00 Diğerleri 20(Kurşun kristalden makine imali bardak)7013.33.91.00.00 Kesilmiş veya başka şekilde dekorlanmış 20(Kurşun kristalden makine imali bardak)7013.33.99.00.00 Diğerleri 20(Kurşun kristalden sofra ve mutfak eşyası)7013.41.10.00.00 El imali olanlar 20(Bardak hariç)(Kurşun kristalden sofra ve mutfak eşyası)7013.41.90.00.00 Makine imali olanlar 20(Bardak hariç)(Kurşun kristalden tuvalet, yazıhane ve ev tezyinatı ve benzeri işler içindiğer cam eşya)7013.91.10.00.00 El imali olanlar 20(Kurşun kristalden tuvalet, yazıhane ve ev tezyinatı ve benzeri işler içindiğer cam eşya)7013.91.90.00.00 Makine imali olanlar 2093

71.1 Tabii inci veya kültür incileri (işlenmiş veya tasnife tabi tutulmuş olsunolmasın) (fakat ipliğe dizilmemiş, mıhlanmamış veya takılmamış); tabii inciveya kültür incileri (taşınmasında kolaylık sağlamak amacıyla geçici olarakipliğe dizilmiş) 2071.2 Elmaslar (işlenmiş olsun olmasın, fakat mıhlanmamış veyatakılmamış) 20(Sanayide kullanılanlar hariç)71.3 Kıymetli taşlar (elmaslar hariç) veya yarı kıymetli taşlar (işlenmiş veya tasnifetabi tutulmuş olsun olmasın) (fakat ipliğe dizilmemiş, mıhlanmamış veyatakılmamış); kıymetli taşlar (elmaslar hariç) veya yarı kıymetli taşlar (tasnifetabi tutulmamış) (taşınmasında kolaylık sağlamak amacıyla geçici olarak ipliğedizilmiş) 20(Sanayide kullanılmayan sentetik veya terkip yoluyla elde edilen kıymetliveya yarı kıymetli taşlar)7104.90.00.00.19 Diğerleri 2071.05 Tabii veya sentetik, kıymetli veya yarı kıymetli taşların toz vepudraları 20(Sanayide kullanılanlar hariç)71.16 Tabii inci veya kültür incilerinden, kıymetli ya da yarı kıymetlitaşlardan eşya (tabii, sentetik veya terkip yoluyla elde edilmiş) 208214.20.00.00.00 Manikür ve pedikür takım ve aletleri (tırnak törpüleri dahil) 20(Kaşık, çatal vb. takım halinde)8215.10.20.00.11 Altın ve gümüşle kaplamalı olanlar 20(Tek kaşık, çatal vb.)8215.91.00.90.11 Altın ve gümüşle kaplamalı olanlar 2084.15 Klima cihazları (motorlu bir vantilatör ile nem ve ısıyı değiştirmeyemahsus tertibatı olanlar) (nemin ayrı olarak ayarlanamadığı cihazlardahil) 6,7[(Yalnız 8415.10.10.00.00 Tek bir gövde halinde (Self-contained);8415.10.90.00.00 Ayrı elemanlı sistemler (split sistem); 8415.81.00.90.00Diğerleri (Bir soğutucu ünite ve soğutma-ısıtma çevrimini tersinedeğiştiren bir valf içerenler) (ters çevrimli ısı pompaları); (sivil havataşıtlarında kullanılmaya, binek otolarına, diğer karayolu taşıtlarınamahsus olmayanlar); 8415.82.00.90.00 Diğerleri (Bir soğutucu üniteiçeren, sivil hava taşıtlarında kullanılmaya, binek otolarına, diğer karayolutaşıtlarına mahsus olmayan, pencere ve duvar tipi olmayan, motorlutaşıtlarda şahıslar için kullanılmayan klima cihazı); 8415.83.00.90.00Diğerleri (Bir soğutucu ünite içermeyen, sivil hava taşıtlarındakullanılmaya, binek otolarına, diğer karayolu taşıtlarına mahsus olmayan,pencere ve duvar tipi olmayan motorlu taşıtlarda şahıslar içinkullanılmayan klima cihazı)94

84.18 Buzdolapları, dondurucular ve diğer soğutucu ve dondurucu cihazlar(elektrikli olsun olmasın); ısı pompaları (84.15 pozisyonundaki klimacihazları hariç) 6,7(Diğer soğutucu veya dondurucu cihazlar; ısı pompaları hariç)8419.11.00.00.00 Gazla çalışan anında su ısıtıcılar 6,7(Katı yakıtlı)8419.19.00.00.11 Termosifonlar (depolu su ısıtıcıları) 6,7(Termosifonlar ve güneş enerjili su ısıtıcıları dışındaki elektrikli olmayananında veya depolu su ısıtıcıları)8419.19.00.00.19 Diğerleri 6,7(Çamaşır kurutma makinaları)8421.12.00.00.11 Bir defada kurutacağı çamaşırın kuru ağırlığı 6 kg'ı geçmeyecekkapasitede olanlar 6,7(Bulaşık yıkama makinaları)8422.11.00.00.00 Evlerde kullanılanlar 6,7(Kuru çamaşır kapasitesi 6 kg.ı geçmeyen tam otomatik çamaşır yıkamamakinası)8450.11.11.00.00 Çamaşırı önden yüklemeli olanlar 6,7(Kuru çamaşır kapasitesi 6 kg.ı geçmeyen tam otomatik çamaşır yıkamamakinası)8450.11.19.00.00 Çamaşırı üstten yüklemeli olanlar 6,7(Tam otomatik çamaşır yıkama makinası)8450.11.90.00.00 Kuru çamaşır kapasitesi 6 kg'ı geçen fakat 10 kg'ı geçmeyenler 6,7(Çamaşır yıkama makinası)8450.12.00.00.00 Diğer çamaşır makinaları (Santrifüjlü kurutma tertibatlı olanlar) 6,7(Kuru çamaşır kapasitesi 10 kg.ı geçmeyen, santrifüjlü kurutma tertibatıolmayan çamaşır yıkama makinası)8450.19.00.00.11 Elektrikli olanlar 6,7(Elektrikli olmayan çamaşır yıkama makinası)8450.19.00.00.19 Diğerleri 6,7(Kuru çamaşır kapasitesi 10 kg.ı geçmeyen kurutma makinaları)8451.21.00.00.11 Evlerde kullanılanlar 6,785.08 Vakumlu elektrik süpürgeleri 6,795

(Gıda maddelerini öğütücüler ve karıştırıcılar; meyva veya sebze presleri,vb.; et kıyma makinaları vb.)85.09 Ev işlerinde kullanılmaya mahsus kendinden elektrik motorlu elektromekanikcihazlar (85.08 pozisyonunda yer alan vakumlu elektriksüpürgeleri hariç) 6,7(Elektrikli)8510.10.00.00.00 Traş makinaları 6,785.16 Elektrikli anında veya depolu su ısıtıcılar ve daldırma tipi ısıtıcılar;herhangi bir mahallin veya toprak ve benzeri yerlerin ısıtılmasınamahsus elektrikli cihazlar; berber işleri için elektrotermik cihazlar(örneğin; saç kurutucular, saç kıvırma cihazları, saç kıvırmamaşalarını ısıtma cihazları) ve el kurutma makinaları; elektrikliütüler; ev işlerinde kullanılan diğer elektrotermik cihazlar; elektrikliısıtıcı rezistanslar (85.45 pozisyonundakiler hariç) (8516.40 Elektrikliütüler hariç) 6,78517.11.00.00.00 Kordonsuz ahizeli telli telefon cihazları 208517.12.00.00.11 Alıcısı bulunan verici portatif (cellular) telsiz telefon cihazları208517.12.00.00.12 Alıcısı bulunan verici mobil araç (cellular) telsiz telefon cihazları 208517.12.00.00.13 Alçak güçlü (100 miliwatt'dan küçük) mobil telsiz telefon cihazları 208517.69.31.00.00 Arama, uyarma veya çağırma sistemlerinde kullanılan taşınabiliralıcılar 208517.69.39.00.00 Diğerleri 20(Yalnız amatör telsiz alıcı cihazları)8517.69.90.90.14 Alıcısı bulunan verici halk bandı (CB) ve 49 MHz alçak güçlü (100miliwatt'dan küçük) telsiz cihazları 208517.69.90.90.15 Alıcısı bulunan verici kablosuz mikrofon cihazları 208517.69.90.90.18 Alıcısı bulunan verici amatör telsiz telefon cihazları 208517.69.90.90.21 Alıcısı bulunan verici alçak güçlü ve oyuncak telsiz cihazları (gücü 100miliwatt'dan az olanlar) 208517.69.90.90.29 Diğerleri 20(Yalnız amatör telsiz telefon verici cihazları ve telsiz alarm cihazları)85.18 Mikrofonlar ve bunların mesnetleri; hoparlörler (kabinlerine monteedilmiş olsun olmasın); başa takılan kulaklıklar, kulağa takılankulaklıklar (bir mikrofonla kombine halde olsun olmasın), birmikrofon ve bir veya daha fazla hoparlör içeren setler; elektrikli sesfrekansı yükselteçleri, takım halindeki ses amplifikatörleri 2096

85.19 Ses kaydetme veya kaydedilen sesi tekrar vermeye mahsus cihazlar 6,7(8519.81.81.00.00, 8519.81.85.00.00, 8519.81.95.00.00, 8519.89.90.10.00.8519.89.90.90.00 hariç)85.21 Video kayıt veya gösterme cihazları (bir video tunerle birlikte olsunolmasın) 6,7(Manyetik mesnetler)8523.29.15.00.18 Video bantları 6,7(Diğer manyetik mesnetler)8523.29.39.00.16 Video bantları 6,7(Kayıt yapılmamış optik mesnetler)8523.40.11.00.11 Lazer diskler 6,7(Kayıt yapılmamış optik mesnetler)8523.40.13.00.11 Lazer diskler 6,7(Kayıt yapılmamış optik mesnetler)8523.40.19.00.11 Lazer diskler 6,7(Otomatik bilgi işlem makinası dışında kullanılanlar)8523.40.51.00.00 Dijital çok yönlü diskler (DVD) 6,7(Dijital çok yönlü olmayan diskler)8523.40.59.00.00 Diğerleri 6,78525.80 Televizyon kameraları, dijital kameralar ve görüntü kaydedicikameralar [Yalnız 8525.80.11 Üç veya daha fazla kamera tüpü olan 20televizyon kameraları; 8525.80.19 Televizyon kameraları (8525.80.11pozisyonunda olmayan televizyon kameraları); 8525.80.30.00.00 Dijitalkameralar]8526.92 Uzaktan kumanda etmeye mahsus telsiz cihazları 208527.12 Cep tipi radyo kaset çalar 208527.13 Ses kayıt veya kaydedilen sesi tekrar vermeye mahsus cihaz ile birlikte olandiğer cihazlar 20(Harici bir güç kaynağı olmaksızın çalışan radyo yayınlarını alıcı diğercihazlar)8527.19.00.00.00 Diğerleri 6,7(Sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlu taşıtlarda kullanılantürde numerik radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.21.20.00.00 Lazer okuma sistemli olanlar 2097

(Sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlu taşıtlarda kullanılantürde numerik radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.21.52.00.00 Kaset tipi olup analog ve dijital okuma sistemli olanlar 20(Kaset tipi olmayan) (Sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlutaşıtlarda kullanılan türde numerik radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.21.59.00.00 Diğerleri 20(Sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlu taşıtlarda kullanılantürde numerik radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.21.70.00.00 Lazer okuma sistemli olanlar 20(Sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlu taşıtlarda kullanılantürde numerik radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.21.92.00.00 Kaset tipi olup analog ve dijital okuma sistemli olanlar 20(Kaset tipi olmayan, sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlutaşıtlarda kullanılan türde numerik radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.21.98.00.00 Diğerleri 20(Sadece harici bir güç kaynağı ile çalışabilen motorlu taşıtlarda kullanılantürde ses kayıt cihazı ile birlikte olmayan radyo yayınlarını alıcı cihazlar)8527.29.00.00.00 Diğerleri 20(Radyo yayınlarını alıcı diğer cihazlar)8527.91.11.00.00 Kaset tipi olup analog ve dijital okuma sistemli olanlar 6,7(Radyo yayınlarını alıcı diğer cihazlar)8527.91.19.00.00 Diğerleri 6,7(Radyo yayınlarını alıcı diğer cihazlar)8527.91.35.00.00 Lazer okuma sistemli olanlar 6,7(Radyo yayınlarını alıcı diğer cihazlar)8527.91.91.00.00 Kaset tipi olup analog ve dijital okuma sistemli olanlar 6,7(Radyo yayınlarını alıcı diğer cihazlar)8527.91.99.00.00 Diğerleri 6,78527.92.10.00.00 Çalar saatli radyolar 6,7(Saatli radyolar)8527.92.90.00.00 Diğerleri 6,7(Radyo yayınlarını alıcı diğer cihazlar)8527.99.00.00.00 Diğerleri 6,785.28 Monitörler ve projektörler (televizyon alıcı cihazı ile mücehhezolmayanlar); televizyon alıcı cihazları (radyo yayınlarını alıcı cihazıveya ses veya görüntü kayıt veya tekrar verme cihazıyla birlikte olsunolmasın) (8528.41.00.00.00 ; 8528.51.00.00.00 ; 8528.61.00.00.00 hariç) 6, 798

8543.70.90.00.15 Infrared ile çalışan uzaktan kumanda cihazları (remote control) 20(Saat kayışları)9113.90.80.20.00 İnci, kıymetli taş; sentetik veya terkip yoluyla elde edilen taşlardanmamül olanlar 209302.00.00.00.00 Revolverler ve tabancalar (93.03 veya 93.04 pozisyonundakiler hariç) 2093.03 Bir patlayıcının itiş gücü ile çalışan diğer ateşli silahlar ve benzericihazlar (spor için av tüfekleri ve tüfekler, ağızdan doldurulan ateşlisilahlar, sadece işaret fişeği atmak üzere imal edilmiş tabanca ve diğercihazlar, manevra fişeği atmak için tabanca ve revolverler, hayvanöldürmeye mahsus sürgülü silahlar, ok-atar tüfekler gibi) 209405.10.50.10.11 Kristal avizeler 2095.04 Lunaparklar benzeri yerler için oyun eşyası, tilt makinası, bilardo,kumarhane oyunları için özel masalar, salon veya masa oyunları veotomatik bowling oyun ekipmanları dahil 2096.01 İşlenmiş fildişi, kemik, bağa, boynuz, çatallı boynuz, mercan, sedef veyontulmaya elverişli diğer hayvansal maddeler ve bu maddelerdeneşya (kalıplama suretiyle elde edilen eşya dahil) 20NOT: Bu listedeki malların aksam ve parçaları kapsama dahil değildir.99

(V) SAYILI CETVEL AYLIKSÖZLEŞME ÜCRETLERİ (BRÜT TL)GÖREV UNVANI Taban Ücret Tavan ÜcretUzmanKadro Derecesi 1 2.540 2.970Kadro Derecesi 2 2.380 2.800Kadro Derecesi 3 2.225 2.630Kadro Derecesi 4 2.100 2.460Kadro Derecesi 5 1.995 2.350Kadro Derecesi 6 1.915 2.250Kadro Derecesi 7 1.840 2.150Uzman Yardımcısı 1.320 1.555100

(1) SAYILI LİSTEKURUMU : MALİYE BAKANLIĞITEŞKİLATI : MERKEZİPTAL EDİLEN KADROLARSINIFIGİHUNVANIDevlet Bütçe UzmanıDERECESİ1SERBESTKADROADEDİ69GİH Devlet Bütçe Uzmanı 2 33GİH Devlet Bütçe Uzmanı 3 40GİH Devlet Bütçe Uzmanı 4 32GİH Devlet Bütçe Uzmanı 5 30GİH Devlet Bütçe Uzmanı 6 34GİH Devlet Bütçe Uzmanı 7 27GİH Devlet Muhasebe Uzmanı 1 70GİH Devlet Muhasebe Uzmanı 2 30GİH Devlet Muhasebe Uzmanı 3 23GİH Devlet Muhasebe Uzmanı 4 21GİH Devlet Muhasebe Uzmanı 5 59GİH Devlet Muhasebe Uzmanı 6 15GİH Devlet Malları Uzmanı 1 11GİH Devlet Malları Uzmanı 2 9GİH Devlet Malları Uzmanı 3 6GİH Devlet Malları Uzmanı 4 10GİH Devlet Malları Uzmanı 5 48GİH Devlet Malları Uzmanı 6 12GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 1 11GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 2 10GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 3 8GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 4 21GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 5 20GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 6 2GİH Mali Suçları Araştırma Uzmanı 7 1GİH Devlet Bütçe Uzman Yardımcısı 8 75101

GİH Devlet Bütçe Uzman YardımcısıGİH Devlet Muhasebe Uzman YardımcısıGİH Devlet Muhasebe Uzman YardımcısıGİH Devlet Muhasebe Uzman YardımcısıGİH Devlet Malları Uzman YardımcısıGİH Devlet Malları Uzman YardımcısıGİH Mali Suçları Araştırma Uzman YardımcısıGİH Mali Suçları Araştırma Uzman YardımcısıGİH Mali Suçları Araştırma Uzman YardımcısıGİH Mali Suçları Araştırma Uzman YardımcısıTOPLAM9 896 1007 388 266 337 326 17 298 129 31.090KURUMU : ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞITEŞKİLATI : MERKEZİPTAL EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Çalışma UzmanıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği UzmanıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği UzmanıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği UzmanıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri UzmanıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri UzmanıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri UzmanıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri UzmanıGİH Çalışma Uzman YardımcısıGİH Çalışma Uzman YardımcısıGİH Çalışma Uzman YardımcısıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman YardımcısıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman YardımcısıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri Uzman YardımcısıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri Uzman YardımcısıGİH Yurtdışı İşçi Hizmetleri Uzman YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ6 104 65 46 51 212 45 167 27 48 239 88 259 107 58 209 10173102

KURUMU : MALİYE BAKANLIĞITEŞKİLATI : TAŞRAİPTAL EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Milli Emlak UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Muhasebe UzmanıGİH Milli Emlak Uzman YardımcısıGİH Milli Emlak Uzman YardımcısıGİH Milli Emlak Uzman YardımcısıGİH Milli Emlak Uzman YardımcısıGİH Muhasebe Uzman YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ1 1052 413 894 1015 3466 1117 248 11 2502 2503 3004 2505 5506 2007 2508 256 1157 1208 909 1239 5753.916103

KURUMU : ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞITEŞKİLATI : TAŞRAİPTAL EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH İş Sağlığı ve Güvenliği UzmanıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği UzmanıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman YardımcısıGİH İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ5 136 77 88 2452KURUMU : SOSYAL GÜVENLİK KURUMUTEŞKİLATI : TAŞRAİPTAL EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıGİH Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıSERBEST KADRODERECESİ ADEDİ8 4060TOPLAM 1001049

(2) SAYILI LİSTEKURUMU : BAŞBAKANLIKTEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Başbakan BaşmüşaviriGİH Başbakan MüşaviriTOPLAMDERECESİ1SERBESTKADROADEDİ151 2035KURUMU : MALİYE BAKANLIĞITEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARGİH Maliye UzmanıGİH Maliye UzmanıGİH Maliye UzmanıGİH Maliye UzmanıGİH Maliye UzmanıGİH Maliye UzmanıGİH Maliye UzmanıGİH Maliye Uzman YardımcısıGİH Maliye Uzman YardımcısıGİH Maliye Uzman YardımcısıGİH Maliye Uzman YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ1 1612 823 774 845 1576 637 286 1347 998 1139 921.090105

KURUMU : ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞITEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıGİH İş MüfettişiGİH İş MüfettişiGİH İş Müfettişi YardımcısıGİH İş Müfettişi YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ1 212 44 65 836 727 526 507 1178 2429 285 2506 1507 3008 3001675KURUMU : ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA MERKEZİTEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim UzmanıGİH Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Uzman YardımcısıTOPLAMSERBEST KADRODERECESİ ADEDİ5 2550751068

KURUMU : SOSYAL GÜVENLİK KURUMUTEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Sosyal Güvenlik Uzman YardımcısıTOPLAMSERBEST KADRODERECESİ ADEDİ8 100100KURUMU : TÜRKİYE İŞ KURUMUTEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH İstihdam ve Meslek UzmanıGİH İstihdam ve Meslek Uzman YardımcısıTOPLAMSERBEST KADRODERECESİ ADEDİ5 150250400KURUMU : SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞITEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARGİH UzmanGİH UzmanGİH Uzman YardımcısıGİH Uzman YardımcısıGİH Özel Kalem MüdürüTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ5 286 127 318 781 11501078

KURUMU : AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİTEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Genel Sekreterlik MüşaviriSERBEST KADRODERECESİ ADEDİ1 7TOPLAM 7KURUMU : YÜKSEKÖĞRETİM KURULUTEŞKİLATI : MERKEZİHDAS EDİLEN KADROLARUNVANIGİH BaşdenetçiGİH DenetçiGİH DenetçiGİH DenetçiGİH DenetçiGİH DenetçiGİH Denetçi YardımcısıGİH Denetçi YardımcısıTOPLAMDERECESİ1SERBESTKADROADEDİ22 23 24 25 26 37 88 930108SINIFI

KURUMU : MALİYE BAKANLIĞITEŞKİLATI : TAŞRAİHDAS EDİLEN KADROLARGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık UzmanıGİH Defterdarlık Uzman YardımcısıGİH Defterdarlık Uzman YardımcısıGİH Defterdarlık Uzman YardımcısıGİH Defterdarlık Uzman YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ1 3552 2913 3894 3515 8966 3117 2748 266 1157 1208 909 6983.916KURUMU : SOSYAL GÜVENLİK KURUMUTEŞKİLATI : TAŞRAİHDAS EDİLEN KADROLARSINIFI UNVANIGİH Sosyal Güvenlik DenetmeniGİH Sosyal Güvenlik DenetmeniGİH Sosyal Güvenlik DenetmeniGİH Sosyal Güvenlik Denetmen YardımcısıTOPLAMSERBESTKADRODERECESİ ADEDİ1 5003 5005 5007 12502750109

GENEL GEREKÇEUluslararası finans piyasalarında başlayan ve tüm sektörleri etkisi altına alan küreselekonomik kriz, ülkemizde de dış talebin düşmesine bağlı olarak ekonomik daralmaya nedenolmuştur.Sağlam makro ekonomik temelleri ve kriz sürecinde aldığı önlemler sayesinde,Türkiye ekonomisi Dünyadan pozitif yönde ayrışarak hızlı bir toparlanma sürecine girmiş,2010 yılında da bu süreç devam etmiştir. Bununla birlikte, dış talebin düşmesi ve buna bağlımal ve hizmet satış gelirlerindeki azalma, kredi teminindeki güçlükler işletmelerin üretimkapasitelerini tam olarak kullanamamalarına ve buna bağlı olarak nakit dengelerininbozulmasına neden olmuş ve bazı işletmelerin kamuya yönelik yükümlülüklerinin yerinegetirilmesinde gecikmelere sebebiyet vermiştir.Yaşanan bu süreçten olumsuz etkilenen işletmelerin kamuya olan borçlarınauygulanan ek mali müeyyideler de borç tutarlarını artırmış, icra takibine maruz kalanborçlulara mevcut yasal düzenlemeler ile sağlanmaya çalışılan ödeme imkanları da buborçların tasfiyesinde yeterli olamamıştır.Kamuya olan borçların enflasyon oranında endekslenmek suretiyle ödenmesi, kamu ileolan mali ilişkinin belli bir plan dâhilinde çözümlenmesi suretiyle faaliyetlere devamedilmesine imkan verilmesi yönünde talepler artmıştır.Ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir şekilde devamlılığını temin etmek, yatırımortamını iyileştirmek, özel sektörün kamuya olan borç yükünü azaltmak, maliye ve parapolitikalarının daha etkin şekilde kullanılmasını sağlamak amaçlarıyla bu Kanun Tasarısıhazırlanmıştır.Tasarının kapsamı alacaklı idareler ve alacak türleri itibarıyla mümkün olduğuncageniş tutulmuştur. Ayrıca, yapılacak ödemelerde finansman sıkıntısı ile karşılaşılmaması içinuzun sürede taksitle ödeme imkânı getirilmiş ve borçların önemli bir tutarının ödeneceği ikiidare olan Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri ile Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsildairelerine yapılacak taksit ödemeleri aynı aya denk gelmeyecek şekilde düzenlenmiştir.Beş kısımdan oluşan Tasarının ilk dört kısmında kamu ile borçlular arasındaki alacakborçilişkisine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Tasarının beşinci kısmında ise SosyalSigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Hakkında Kanun, İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunuve diğer bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelere ilişkin değişikliklere ve Kanununuygulanması ile ilgili son hükümlere yer verilmiştir.Tasarının Birinci Kısmında Kanunun kapsamına yönelik genel hükümler yeralmaktadır.Tasarının İkinci Kısmının Birinci Bölümünde Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı,il özel idareleri ve belediyelere bağlı tahsil dairelerince takip edilen kesinleşmiş ammealacakları ile belediyeler (büyükşehir belediyeleri dahil) ve büyükşehir belediyeleri su vekanalizasyon idarelerince takip edilen kesinleşmiş bazı alacaklar yenidenyapılandırılmaktadır. Ayrıca, kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamualacaklarıyla ilgili olarak ödeme kolaylığı getirilmek suretiyle ihtilafların sonlandırılmasınayönelik düzenlemeler yapılmıştır.İkinci Kısmın İkinci Bölümünde vergileme süreçlerini kavramak amacıyla kapsamagiren vergi alacaklarına yönelik inceleme ve tarhiyat safhasındaki işlemler için düzenlemeyapılmıştır. Bu bölümde pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlar üzerine tarh edilenvergilere ilişkin düzenleme yapılmak suretiyle mükelleflerin beyan dışı bıraktıklarımatrahların beyan edilmesi teşvik edilmiştir.Tasarının İkinci Kısmının Üçüncü Bölümünde matrah ve vergi artırımına ilişkindüzenlemeler bulunmaktadır. Bu bölümde yer alan düzenlemelerle mükelleflerin geçmişvergilendirme dönemleri ile ilgili olası riskleri ortadan kaldırılarak geleceğe yönelik iş veyatırım kararlarına daha sıhhatli bir şekilde odaklanmalarına imkan sağlanması, vergi110

idaresinin de denetim kapasitesini cari vergilendirme dönemlerine odaklamak suretiyle vergikayıp ve kaçağının azaltılması ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin daha etkin bir şekildeyürütülmesi hedeflenmektedir.Tasarının İkinci Kısmının Dördüncü Bölümünde stoklara ilişkin düzenlemelere yerverilmiş olup, öngörülen düzenlemelerle işletme kayıtlarının gerçek duruma uygun halegetirilmesi amaçlanmıştır.Tasarının Üçüncü Kısmının Birinci Bölümünde Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlıtahsil dairelerince takip edilen kesinleşmiş sigorta prim alacakları yenidenyapılandırılmaktadır. Ayrıca, bu bölümde kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunansigorta prim alacaklarının yükümlüyle bir ortak noktada uzlaşarak tahsilini öngörendüzenlemeler bulunmaktadır. Bu bölümde daha önce 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 24üncü ve geçici 25 inci maddeler uyarınca tatbik edilmiş olan yapılandırma uygulamasındanyararlanma hakkını kaybedenlere belirli şartlar dahilinde yeniden bir hak verilmesinisağlayacak hükümler düzenlenmiştir. Bu bölümde yapılan diğer düzenlemeyle de, 1479 ve2926 sayılı Kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde prim borçları nedeniyle ilgili Kanunlarıuyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş olan hak sahiplerine yeniden bir imkan verilmekteve bu sigortalılık sürelerinin ihyası amaçlanmaktadır.Tasarının Dördüncü Kısmında çeşitli ve ortak hükümlere yer verilmiştir. Bu KısmınBirinci Bölümünde;- Tahsil dairelerinin iş yükünün azaltılması, daha etkin ve verimli çalışmalarınınsağlanması amacıyla küçük tutardaki alacakların tahsilinden vazgeçilmesine,- 2022 sayılı Kanuna göre aylık alanlara haksız yere yapılmış ödemelerin % 50fazlasıyla geri alınması uygulamasında ödemeye muhatap kişilerin çok zor duruma düştükleridikkate alınarak % 50 fazlaya ilişkin kısmın geri alınmasından vazgeçilmesine,- Kamu idarelerinin ödemesi gereken genel sağlık sigortası primlerine uygulanangecikme cezası ve gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmesine,- Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna (YURT-KUR) 351 sayılı Kanunungeçici 4 üncü maddesi kapsamında öğrenim ve katkı harcı borçlarını yapılandırdığı haldetaksitlerini süresinde ödeyemediği için yapılandırma uygulamasından yararlanma hakkınıkaybedenlere belirli şartlar dahilinde yeniden bir hak verilmesine,- Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun (TRT), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleriGeliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının (KOSGEB), Türkiye Elektrik DağıtımAnonim Şirketinin (TEDAŞ), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile bu Birliğe bağlıodaların ve Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) gibi bazı kurumların bu Kanunda belirtilenalacaklarının yapılandırılmasına,ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.Tasarının Dördüncü Kısmının İkinci Bölümünde başvuru ve ödeme süresi ile şekli,süresinde ödenmeyen taksitlere ve iade edilmeyecek alacaklara ilişkin düzenlemeler yeralmaktadır.Tasarının Beşinci Kısmında başta Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunuolmak üzere çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle ilgili değişikliklere ilişkinhükümlerle son hükümlere yer verilmiştir.Ülkemizin ve Dünyanın en büyük sosyal güvenlik reformlarından olan sosyal güvenlikreformunu düzenleyen kanun olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık SigortasıKanunu tüm hükümleriyle birlikte 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Zamaniçerisinde Kanunun uygulamasında tespit edilen eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi ilesosyal güvenlik kapsamının genişletilmesi, sosyal sigorta ve genel sağlık sigortasıuygulamasının kolaylaştırılması ve prim tahsilâtının artırılması amacıyla 5510 sayılı Kanundabazı düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.111

Bu kapsamda;Tarım veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanların bağımsızçalışan tarım sigortalılarında olduğu gibi düşük miktarda prim ödeyerek sosyal güvenlikkapsamına alınmalarının sağlanması,Gelir vergisinden muaf el sanatlarında çalışan kadınların düşük primdenyararlanmalarında, bu faaliyetin 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce yapılıyor olmaşartının kaldırılması,Ülkemizde yüksek öğrenim görmekte olan yabancı öğrencilerin genel sağlıksigortalılığının kolaylaştırılması amacıyla, Türkiye’de 1 yıl süreyle yerleşik olma şartıaranmaksızın genel sağlık sigortalısı olmaları ve öğrenimleri süresince asgari ücretin %12’siüzerinden prim ödeyerek genel sağlık sigortasından yararlanmalarının sağlanması,Çıraklar ve mesleki eğitim görenler, İŞKUR kursiyerleri ve staj gören öğrencilerinkendileri üzerinden genel sağlık sigortasından yararlanmaları, meslek liselerinde veüniversitelerde zorunlu staj şartı olmaksızın staj yaptırılanların sigortalı sayılmaları ve busürede genel sağlık sigortalısı sayılmaları,Tarımda kendi nam ve hesabına çalışan sigortalıların diğer statülere tabi çalışmalarıhalinde tarım sigortalılıklarının sona erdirilerek diğer sigortalılık statülerine tabi olmalarınınsağlanması, bu işlerden ayrılmalarında tarımsal faaliyetleri devam ettiği sürece tarımsigortalılıklarının Kurumca başlatılması ve 65 yaş üzerinde olmaları halinde taleplerine bağlıolarak tarım sigortalılıklarının sona erdirilmesi,2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalılar bakımından,sigortalı kadının çalışamayacak durumda malul olmayan veya 55 yaşından küçük kocası ilesigortalıların ana ve babalarının da 5510 sayılı Kanuna paralel olarak bakmakla yükümlü kişikapsamına alınmaları,İşten ayrılan zorunlu sigortalıların 10 güne ilaveten 90 gün daha öncekisigortalılıklarından dolayı prim ödeme veya gelir testi zorunluluğu olmaksızın sağlık yardımıgörebilmeleri, 4/a sigortalılarının iş kanunlarında belirtilen ücretsiz izin halleri dışındakiücretsiz izinlerde sağlık yardımlarından yararlanabilecekleri sürenin belirlenmesi ve buhallerde bir takvim yılında bir ay süreyle sağlık yardımlarının devam etmesinin sağlanması,Sosyal güvenceleri bulunmayan ve 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin (d) ve (g)bentlerine tabi genel sağlık sigortalılığının geçiş sürecinin 1/1/2012 tarihine ertelenmesi,Müteahhitlerce sözleşmesiz ülkelere götürülen işçilerin uzun vade sigortalılıkkapsamında isteğe bağlı sigortalı olarak ödeyecekleri primlerin 4/b yerine 4/a sigortalılıkkapsamına alınması,Kamu idarelerinde mevsimlik işçi olarak çalışanların iş akitleri askıda kaldığı sürede4/a ve 4/b kapsamında çalışmaları veya isteğe bağlı sigorta primi ödemeleri halinde, kamuidarelerinden ayrıca genel sağlık sigortası primi alınmaması,Sigortalıların bildiriminde vergi mükellefleri ve muhtarların bildirim sürelerininbaşlangıcı ile vergi mükelleflerinin sona erme bildirim süresinin başlangıcında değişiklikyapılarak bildirim yükümlülüğü bulunan vergi daireleri ve mülki amirliklerin kendikusurlarından kaynaklanmayan nedenlerle idari para cezalarına muhatap olmalarınınönlenmesinin; sigortalılık hallerinin birleşmesinde geçerli olacak sigortalılık statüsününbelirlenmesi,5510 sayılı Kanundan sonra ilk defa memur olanların aylıksız izinli oldukları süreleriçin genel sağlık sigortası primi alınmasının sağlanması,İşverenlere aylık prim hizmet belgesini işyerine asma yükümlülüğünün ve buna bağlıidari para cezasının kaldırılması, eksik gün bildirim belgelerini verme yükümlülüğünün kamuidareleri ve toplu iş sözleşmesi imzalanan işyerleri dışındaki işyerleri bakımından dabelirlenmesinde Kuruma yetki verilmesi, geçici iş göremezlik ödeneklerinde Kurumcaişverenlerden istenilen bildirimlerin yapılmaması veya geç yapılması halinde uygulanacak112

idari para cezasının 100 üncü madde için uygulanan idari para cezasından ayrılarak dahadüşük miktarda belirlenmesi,4/b statüsünde 1/10/2008 tarihinden öncesi için yapılan yurt dışı borçlanmasındaborçlanılan kazancın asgari kazanca oranının esas alınarak basamak tespitine esas göstergeninbelirlenerek, bağlanacak aylıkların hak edilen tutarın üzerine çıkmasının önlenmesi, 1479 ve2926 sayılı Kanunlara tabi veya 4/b statüsünde emekli olan sigortalılardan 10 yıldan az sağlıkprimi ödeyenlerden yapılacak kesintilerde, sağlık primi ödenen sürenin yalnızca bağımsızçalışılan statüde ödenen prim süresinden değil bütün statülere tabi hizmet süresinden tespitedilmesinin sağlanması,Kamu idarelerinin işyeri bildirgeleri ve 2008 Ekim, Kasım ve Aralık ayları primbelgelerini geç vermelerinden dolayı uygulanacak idari para cezası miktarının düşürülmesi,Usta öğreticilerin geriye dönük 30 günden eksik kalan sürelerini borçlanabilmeleri,Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında gelir/aylıkalmakta olanlara 2011 yılı Ocak ve Temmuz ödeme dönemlerinde yapılacak artışlarındüzenlenmesi,amaçlanmaktadır.Diğer taraftan;Yeşil kartlı vatandaşlarımızın hizmet akdine tabi ya da gelir vergisinden muaf olupesnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olarak veya tarımsal faaliyet kapsamında bağımsızçalışmaları halinde bakmakla yükümlü oldukları kişilerle birlikte yeşil kartlarının iptaledilmeyerek askıya alınması, çalışmalarının sona ermesinden sonra başvurularına gerekkalmaksızın yeşil kartlarının aktif hale getirilmesi,2022 sayılı Kanuna göre yersiz aylık ödemelerinin %50 fazlasıyla geri alınması yerine,yersiz ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Kanuna göre gecikme zammıuygulanarak bu ödemelerin geri alınması,hususları düzenlenmektedir.Sosyal hukuk devletinin, somut göstergelerinden biri olan sosyal güvenlik hakkınınyer aldığı Anayasanın 60 ıncı maddesinin “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet,bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” hükmü dikkate alındığında,sosyal güvenliğin; bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin vegeçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcıetkilerini en aza indirgemek, ayrıca sağlıklı bir asgari hayat standardını güvence altınaalabilmek olduğu görülmektedir.Bu itibarla, Devletin Anayasanın 56 ncı maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşincifıkralarında yer alan “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesinisağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini geliştirmekamacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bugörevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onlarıdenetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi içinkanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” hükmünü dikkate alarak, sağlık hizmetleriniyürütürken herkesin bu hizmetten yararlanmasını sağlayacak genel esasları belirlemesigerekmektedir. Bu madde bağlamında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık SigortasıKanunu ile sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için genel sağlık sigortasıkurulması öngörülmüştür. Dolayısıyla sosyal güvenlik hakkı Anayasamız ile teminat altınaalınmış olup, bu haktan önceden vazgeçilemeyeceği gibi bu hakkın kanuni çerçevesinindaraltılması da mümkün değildir.Bu noktada sosyal güvenlik teminatı ile trafik kazaları nedeniyle ilgilere sağlanan özelsigorta teminatları örtüşmekte olup, özellikle motorlu araç işletilmesinden kaynaklanansorumluluğun zorunlu olarak sigorta teminatına bağlandığı modern sigortacılık anlayışında,her iki sistemin ödeme ve birbirlerinden olan alacaklarının tahsil ve tasfiyesi konusudüzenlenmesi gereken bir alan olarak ortaya çıkmaktadır.113

Nitekim uygulamada trafik kazaları nedeniyle sağlık yardımı sağlanan kişilerin tedavibedellerinin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında (TrafikSigortası) ve diğer bağlantılı sigortalar ile sosyal güvenlik rejimi kapsamında karşılanmasıkonusunda tereddütler bulunmaktadır. Bu durum her iki sistemin sonuçta sağlık teminatısunmasına rağmen farklı kurallarının bulunmasının bir sonucu olup, uygulamadaki tereddütlerhak kayıplarına ve mağduriyetlere neden olduğu gibi tedavi giderinin tahsilinde olayınmahiyetine aykırı işlem yapılmasına bağlı olarak kamuca karşılanmaması gereken masraflarınDevlet tarafından ödenmesine ve hasarın bilinememesine bağlı olarak özel sigorta primlerininve Devlet tarafından belirlenen asgari teminatların yanlış tespitine de neden olmaktadır.Bu itibarla sosyal devlet olmanın bir gereği olarak, 5510 sayılı Kanun ile sağlıkhizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak amacıyla genel sağlık sigortasıkurulmasının öngörüldüğü gerçeğinden yola çıkarak, trafik kazasına uğramaları halinde sağlıkgüvencesi kapsamı dışında kalan vatandaşların da sağlık güvencesine kavuşturulması,geçmişten kaynaklanan alacakların tahsili, bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması, trafikkazaları nedeniyle yapılan tedavi giderlerinin tahsilinin tek elden takip ve tahsilininsağlanarak uygulama birliğinin temini ve bu şekilde zaman ve emek tasarrufu yanında sigortaşirketlerine karşı işlemlerin herhangi bir hak kaybına neden olmayacak şekilde tek eldenyürütülerek kamu zararının engellenmesi ile halen uygulamada ortaya çıkan sorunların vemağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmıştır.3308 sayılı Kanun kapsamında staj gören meslek yüksek okulu öğrencilerinin stajdönemlerinde hastalık, iş kazası ve meslek hastalıkları ile genel sağlık sigortasındanyararlanmaları, staj yapılabilecek işyerlerinin kapsamının genişletilerek mesleki öğrenimgören öğrencilerin staj imkanlarının genişletilmesi öngörülmekte ve bu öğrencilerin ücretleriyeniden düzenlenmektedir.İstihdam artışına elverişli bir iklimin oluşturulması; iki önkoşul olan sürdürülebilirbüyüme ve düşük enflasyona yönelik belirlenen/belirlenecek makro ekonomik politikalarınizlenmesiyle mümkündür.Ancak, istihdam sorununu çözebilmek, sadece büyüme, istikrar, rekabet edebilirlik veistihdama yönelik makro ekonomik politikaları değil, aynı zamanda istihdam sürecini aktifolarak destekleyen ekonomik gelişme politikalarını da kucaklayan kapsamlı bir istihdamstratejisinin geliştirilmesini gerektirir. Başarılı bir istidam politikası için ekonomik ve sosyalpolitikaların birbirlerini karşılıklı destekleyecek şekilde etkin olarak uygulanması şarttır.Türkiye’de kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler ve özürlüler, yasalar önünde diğergruplarla eşit olmalarına rağmen; işgücü piyasasına sınırlı olarak katılmakta, “düzgün işkapsamı dışındaki işler” olarak adlandırılan kayıt dışı ve düşük ücretli işlerde istihdamedilmekte ve daha yüksek işsizlik riskine maruz kalmaktadırlar.İşgücü piyasasına katılamamak ya da olumsuz koşullarda istihdam edilmek, bugruplara mensup kişilerin yoksulluk riskini artırmakta, ekonomik ve toplumsal hayatınsınırında ya da dışında yaşamalarına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu gruplara yönelik özelistihdam stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.Kadın, genç, özürlü (ya da bunların bir kesişimi) olmak, istihdamdan uzun süre uzakkalmak ve kısmen bu nedenle iş bulma ümidini yitirmiş olmak, istihdama erişimde birerdezavantaj olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, hemen tüm ülkelerde kendinigöstermekte, bu nedenle toplumun bu kesimleri istihdama erişene kadar çeşitli politikalarladesteklenmektedirler.Kadınların işgücü piyasasına katılım oranlarının düşük olmasının yanı sıra işsizlikoranlarının yüksekliği nedeniyle Türkiye uluslararası karşılaştırmalarda sorunlu bir konumdabulunmaktadır.İşgücü piyasasına uyum sürecinde olan gençlerin ilk işlerini bulmakta zorlanmaları vegenel olarak iş değiştirmelerin ilk yıllarda ileriki yıllara göre daha sık olması, gençlerarasındaki işsizliğin ortalama işsizlikten yüksek olmasının temel nedenlerini oluşturmaktadır.114

İşgücü piyasası katılıkları ve ücret dışı işgücü maliyetinin yüksekliği, ekonomikbüyümenin istihdam yaratması önündeki engellerden bir diğeridir. Ücret dışı maliyetler 2004yılından bu yana yapılan çeşitli düzenlemelerle aşağı çekilmiştir. Prime esas kazanç altsınırının asgari ücrete eşitlenmesi, asgari geçim indirimi uygulaması, 5 puanlık sosyalgüvenlik primi indirimi ile birlikte istihdamın artırılmasına yönelik diğer teşvikler, ücret dışımaliyetleri aşağı çekmiştir.Bu kapsamda; işsizliğin azaltılması ve istihdamın artırılması amacıyla çıkarılan15/5/2008 tarihli ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik YapılmasıHakkında Kanunla; kadınların ve 18-29 yaş arası gençlerin istihdamını teşvik amacıyla,mevcut istihdama ilave olarak işe alınmaları halinde 5 yıl boyunca kademeli prim indirimigetirilmiş, 18/2/2009 tarihli ve 5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması HakkındaKanunla; teşvikin süresi bir yıl daha uzatılmıştır. Ancak, bu teşvik için başvuru süresi30/6/2010 tarihi itibarıyla sona ermiştir.Kadınların ve gençlerin işgücüne katılımını ve istihdamını artırmak, yeni istihdamyaratılmasını teşvik etmek ve çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak,mesleki ve teknik eğitimi özendirmek, kalite ve etkinliğini artırmak amacıyla prim teşvikiyeniden düzenlenmiştir.Ayrıca, çalışma hayatındaki esnek çalışma biçimlerinin uygulanabilirliğini artırmak,yaygınlaştırmak ve bu şekilde çalışanlar arasındaki kayıt dışılığı azaltmak amacıyla;Kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara aiteksik sürelerini ileriki yıllarda geriye dönük olarak borçlanabilmeleri imkanı getirilmiş,İsteğe bağlı sigorta hükümleri içerisinde işsizlik sigortası primlerinin de ödenmesiimkânı sağlanarak, işsizlik sigortası ödeneği alınabilmesi için gereken prim ödeme günsayısına ulaşabilmeleri imkânı sağlanmıştır.Bilindiği üzere yabancıların ülkemizde çalışmaları temel olarak 4817 sayılıYabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunda düzenlenmiştir. Kanun hükümlerine aykırıolarak çalışan yabancılar ve bunları çalıştıranlar için de yaptırımlar öngörülmüştür.Yaptırımların uygulanmasında ortaya çıkan hukuki boşlukların giderilmesi amacıyla 4817sayılı Kanunun ilgili maddesinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulmuştur.İşçi – işveren ilişkilerini düzenleyen temel kanunlar olan İş Kanunları, ekonomik vesosyal hayatın gelişmelerine ve gerekliliklerine hızla uyum sağlamak durumundadır. Bunedenle uzun vadelerde kanunlar bütünlüklü olarak yenilenirken ihtiyaç duyuldukça da bazımaddelerinde değişikliğe gidilmektedir. 1990’lı yıllarla başlayıp 2000’li yıllarda hız kazanansosyo-ekonomik gelişmeler çalışma ilişkilerinde de ciddi değişimleri beraberinde getirmiştir.Çalışma hayatında yaşanan gelişmeler, yasal çerçevede bütünlüklü bir yenilenme ihtiyacıdoğurmuş ve 2003 yılında, 1971 tarihli 1475 sayılı İş Kanunu yerini 4857 sayılı İş Kanununabırakmıştır.1990’lı yıllarla birlikte hızlı teknolojik gelişme, piyasaların entegrasyonu ve artanrekabet işgücü piyasalarında da yansımalarını bulmuş, üretimin esnekleşmesi ve tüketimkalıplarının değişmesi çalışma ilişkilerinde de değişik yönelimleri beraberinde getirmiştir. Busürecin önemli çıktılarından biri yeni istihdam modellerinin ortaya çıkmasıdır. 4857 sayılı İşKanunu, bazı esnek çalışma modellerini düzenlemiştir. Bununla birlikte uygulamadagörülmesine karşın Kanunda açıkça düzenlenmemiş çalışma biçimleri özellikle işçilerinkorunması açısından bazı zafiyetler barındırmaktadır. Bu tespitten hareketle yeni bazı esnekçalışma biçimleri; uzaktan çalışma ve evden çalışma İş Kanununda düzenlenmektedir. Yenidüzenlemeler ile işçilerin Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak korunmasına yönelikkurallar getirilirken diğer taraftan İş Kanunu daha kapsayıcı ve dinamik hale getirilmektedir.Bununla birlikte, özürlülerin toplumsal yaşama kazandırılmalarının en önemli aracı,onların kendilerine uygun işlerde istihdam edilmelerini sağlamaktır. Avrupa Birliğininistihdamla içerme yaklaşımına paralel bu tespit özürlülerin istihdam imkanlarını artırmaya veistihdam koşullarını iyileştirmeye yönelik bazı tedbirlerin alınması gerekliliğini beraberinde115

getirmektedir. 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinde düzenlenen zorunlu istihdam,özürlülerin istihdamı açısından büyük önem arz etmektedir. Önemi dolayısıyla, düzenlemeninsınırlarının genişletilmesi ve işverenler açısından özürlü istihdamına ilişkin bazı kısıtlılıklarınaşılması öngörülmektedir. Bu çerçevede, 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesineeklenen hükümle, birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlerin, bu kapsamda çalıştırmaklayükümlü olduğu işçi sayısının, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre hesaplanmasıdüzenlenmektedir. Böylece hem yükümlülüğün artırılması hem de bu kapsamdaki işyerlerininyükümlülüklerini ülke çapında yerine getirebilmelerine imkan sağlanmaktadır.Öte yandan işyerlerinin etkin ve amaca uygun bir şekilde denetlenmesi ve işçişikâyetlerinin hızlı ve doğru bir şekilde sonuçlandırılması büyük önem arz ettiğinden 4857sayılı Kanun kapsamında yapılan denetim ve incelemelerin etkinliğinin arttırılması vehızlandırılmasına yönelik düzenleme öngörülmüştür.Kamu çalışanlarının çoğunluğunu teşkil eden memur statüsündeki personelin hizmetşartlarını, niteliklerini, atanma ve yetiştirilmelerini, ilerleme ve yükselmelerini, ödev, hak,yükümlülük ve sorumluluklarını, aylıklarını, ödeneklerini ve diğer özlük işlerini düzenleyentemel mevzuat 657 sayılı Devlet Memurları Kanunudur.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, memur statüsünde olmamakla birlikte özelkanunlarda yer alan atıflar gereği, diğer kamu personelinin idarî, malî ve diğer bazı sosyalhakları bakımından da uygulanması sebebiyle geniş bir kitleyi ilgilendirmektedir. Kanun,görevde bulunanlar dışında, görevlerinden emekli olanların malî hakları açısından dabelirleyici olma vasfını sürdürmektedir.Özellikle son yıllarda toplumsal hayatta yaşanan gelişme ve değişimler sebebiyle, ilgilikesimlerin talepleri artmış, bu durum, kamusal hayatta hizmet gören memurların haklarında,yükümlülüklerinde, iş ve işlemlerinde tâbi olacakları kurallarda da değişimi zorunlu kılmıştır.Sendikal örgütlenmeler sonucu yapılanan memur sendikaları yanında, muhtelif sivil toplumkuruluşlarının ve çalışanların da mâkûl ve uygun görülebilir talepleri, konu hakkında yenidüzenlemelerin gerçekleştirilmesinin dayanaklarından birini oluşturmaktadır.Sosyal yapıdaki değişimin sonucu olarak, geniş aile yapısının yerini çekirdek aileninalması, devletin istihdamdaki payının artarak devam etmesi, merkezî yerleştirmelerle personelalımının yaygınlaşması yoluyla memuriyete adım atan geniş bir kitlenin yaşadıkları sosyalçevreden ayrılmak zorunda kalması gibi sebepler, memurların gerek kendileri gerekseyakınlarının hastalık, kaza veya doğum-ölüm vakalarındaki aylıklı ve aylıksız izin süreleri ilehastaya refakat gibi konularda düzenleme yapılmasını mecbur hâle getirmiştir.Yıllardır süren uygulamalar, Devlet memurları için gizli sicil raporu doldurulmasısuretiyle başarı ve başarısızlığın tespitinin mümkün olamadığını göstermiştir. 4982 sayılıBilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamındaki başvurularla birlikte, gizli olması gereken sicilraporlarının aleniyet kazanması, çalışanlar ile idarecileri karşı karşıya getirmiş, bu alandakiidarî yargı davalarında büyük bir artışa yol açmıştır. Özellikle yıl sonunun gelmesiyle sicilamirleri açısından bir külfet hâlini alan sicil değerlendirmesi, memurların yükselmesinde veliyakatin tespitinde başlıca dayanak olma vasfını yitirmiş, bürokratik bir formaliteyedönüşmüştür. Gelinen noktada, gerek değerlendirme makamları, gerekse değerlendirilenleraçısından inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitirmiş olan sicil sisteminin kaldırılmasının kamuyararı açısından daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.Kamu hizmetinden yararlananların daha kaliteli, daha hızlı ve etkin hizmet talepetmesi, beraberinde iyi yetişmiş, nitelikli, eğitimli bir memur profilinin kamuda istihdamedilmesi zorunluluğunu getirmiştir. Bu anlamda, bazı kurumlarda başarıyla uygulanan kariyeruzmanlık sisteminin bütün bakanlıkları kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmasının kamuhizmeti kalitesinde artışa yol açacağına olan inanç artmıştır. Kamuda nitelikli personelistihdam edilmesi ve bu personelin görevde tutulması ise bunların genel uygulamadan farklıişe alım, yetiştirme, eğitim ve daha iyi bir özlük hakları sistemine tabi olmasını zorunlu hâle116

getirmiştir.Diğer taraftan, memur istihdamına dair ayrıntılı düzenlemelere yer vermiş olan 657sayılı Devlet Memurları Kanununun işlemez hâle gelen hükümlerinin ortadan kaldırılması,uygulayıcılara kolaylık sağlanması bakımından sözü edilen Kanunda basitleştirme vesadeleştirme yapılması da kaçınılmaz hâle gelmiştir.Tasarı ile;- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun güncelliğini yitiren hükümlerigüncelleştirilmekte, işlerliği kalmayan maddeler yürürlükten kaldırılmakta,- Kamu personel yönetimine ilişkin bürokrasinin azaltılmasına yönelik düzenlemelergetirilmekte,- Kadına ve anneye verilen önem çerçevesinde koruyucu önlemlere yer verilmekte,- Memurların esnek çalışabilmeleri sağlanmakta, onayları alınmak suretiyle belirlisürelerle kurumlar arasında geçici görevlendirilmeleri uygulanabilir hâle getirilmekte,- Etkin bir kamu personel bilgi sisteminin altyapısı oluşturulmakta,- Memurların yetiştirilmesinde yeni bir bakış açısı getirilmekte,- İşlevsiz hâle gelen sicil sistemi kaldırılarak başarılı ve üstün başarılı personelinödüllendirilmesine yönelik düzenleme yapılmakta,- Disiplin hükümlerinde kamu hizmetini öne çıkaran ve vatandaşa hizmet odaklı biryaklaşım esas alınarak düzenlemeler yapılmakta,- 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylaması ile kabul edilen Anayasa değişikliği ileuyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu açıldığından 657 sayılı Kanunda da bu paraleldedüzenleme yapılmakta, – Kamu hizmeti sunumunda etkinlik ve verimliliğin artırılması amacıyla, kariyeresasına dayalı uzmanlık bulunmayan bakanlıklar ile bazı kurumlarda uzman ve uzmanyardımcısı istihdamı öngörülerek, bakanlık ve kurumların nitelikli personel ihtiyacıgiderilmekte,- Kamu görevlileri sendikalarının ve ilgili kesimlerin talepleri de dikkate alınarak,memurların aylıklı ve aylıksız izin haklarında iyileştirmeler yapılmakta, günün şartlarınauygun yeni sosyal haklar sağlanmaktadır.Sonuç olarak, söz konusu düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile Avrupa Birliğineüyelik sürecinde mevzuat uyumu sağlanması yönünde önemli gelişme kaydedilmesi vebundan daha da önemlisi hem işçiler hem de işverenler açısından günümüzün şartlarına uygunolarak önemli kazanımlar sağlaması amaçlanmaktadır.117

MADDE GEREKÇELERİMADDE 1- Madde ile Tasarının kapsamı düzenlenmektedir. Tasarının Bir ilaDördüncü Kısımlarında yer alan hükümlerin yapılandırmaya ilişkin olduğu belirtilmiş, BeşinciKısımda ise bazı kanunlarda değişiklik ve yeni hüküm ihdas edilmesine ilişkin hükümlerikapsadığı açıklanmıştır.Maddede yapılandırmaya konu olacak alacaklar; alacaklı idare, alacak türü ve alacağındönemi itibarıyla belirlenmiştir.Yapılandırmaya konu alacakların ait olduğu idareler; Maliye Bakanlığı, GümrükMüsteşarlığı, il özel idareleri, belediyeler (büyükşehir belediyeleri dahil), Sosyal GüvenlikKurumu, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idareleri ile ilgili maddelerde belirtilenidareler şeklinde düzenlenmiştir. İlgili maddelerde de TEDAŞ, YURT-KUR, TRT, KOSGEB,TOBB ve OSB bu Kanun kapsamında alacakları yeniden yapılandırılacak idareler olaraksayılmıştır.Yapılandırmaya konu alacaklar; vergiler ve vergi cezaları, 6183 sayılı AmmeAlacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Maliye Bakanlığına bağlıtahsil dairelerince takip edilen bazı amme alacakları, gümrük vergileri ve idari para cezaları,sosyal güvenlik primleri, il özel idarelerinin 6183 sayılı Kanun kapsamındaki bazı alacakları,belediyelerin; vergi, tarifeden doğan ücret ve su bedeli alacakları ile 6183 sayılı Kanunkapsamındaki bazı amme alacakları, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerininsu ve atık su bedeli alacakları, TEDAŞ’ın ve hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerininelektrik alacakları ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu DışındakiKuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi HakkındaKanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtımşirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans almadan önceki faaliyetdönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakları, YURT-KUR’un öğrenim vekatkı kredisi alacakları, TRT’nin elektrik enerjisi satış bedeli payı ve bandrol ücretlerindenkaynaklı alacakları, KOSGEB’in desteklerden kaynaklanan alacakları, TOBB’un ve bu birliğebağlı odaların aidatlarından kaynaklanan alacakları, OSB’lerin elektrik, doğalgaz, su veyönetim aidatlarından kaynaklanan alacakları, mülga 27/11/1984 tarihli 84/8800 sayılıBakanlar Kurulu Kararı ile kurulan Geliştirme ve Destekleme Fonu kaynaklı alacakları,orman köylüleri ile bu köylülerce oluşturulan kooperatiflere Çevre ve Orman Bakanlığıtarafından verilen desteklerden geri alınması gereken alacaklar, Devlet Su İşleri GenelMüdürlüğünün bazı alacakları ile bu alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı,gecikme faizi, cezai faiz, gecikme cezası gibi fer’i alacaklar şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca,Kanunun ilgili bölümlerinde alacaklı idarelerin takip ettiği bazı alacaklar için tahsildenvazgeçme hükümleri düzenlenmiştir. Bu alacakların bir kısmı ödeme yönünden Kanunkapsamına alınmamış olmakla birlikte, terkin hükümlerinin kapsamına dahil edilmiştir.Bu maddede yapılandırmaya konu olacak alacaklar 31/7/2010 tarihi esas alınarakbelirlenmiştir. Bu belirlemede, alacakların niteliği dikkate alınarak dönem, vade, beyannameverme, tahakkuk ve fiilin işlendiği tarihler esas alınmıştır.Son olarak Kanun metninde kullanılan bazı terimlerin ifade ettiği anlamlartanımlanmış ve bu suretle madde metinlerinde tekrardan kaçınılmıştır.MADDE 2- Madde ile Maliye Bakanlığına, Gümrük Müsteşarlığına, il özel idarelerineve belediyelere bağlı tahsil dairelerince takip edilen kesinleşmiş amme alacakları vebelediyelerin ve büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinin kesinleşmiş bazıalacaklarına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.Maddenin birinci fıkrasında, Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla vadesi geldiğihalde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan;- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren ve 31/7/2010tarihinden (bu tarih dahil) önceki dönemlere, beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar118

verilmesi gereken beyannamelere ilişkin vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikmefaizleri, gecikme zamları,- 2010 yılına ilişkin olarak 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce tahakkuk edenvergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları,- 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce yapılan tespitlere ilişkin vergi aslına bağlıolmayan vergi cezaları,- 31/7/2010 tarihinden (bu tarih dâhil) önce 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı GümrükKanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü doğan ve GümrükMüsteşarlığına bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilengümrük vergileri, para cezaları, faizler, zamlar, gecikme zammı alacakları,hakkında düzenleme yapılmaktadır.Vergi veya gümrük vergilerinin asıllarının tamamı ile bu asıllara bağlı faiz, gecikmefaizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihekadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemişalacağın sadece fer’i alacaktan ibaret olması halinde fer’i alacak yerine TEFE/ÜFE aylıkdeğişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekildetamamen ödenmesi şartıyla vergilere/gümrük vergilerine bağlı faiz, gecikme faizi, gecikmezammı gibi fer’i amme alacakları ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari para cezalarıile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği düzenlenmiştir.Gerek bu maddede, gerekse Kanunun diğer maddelerinde fer’i amme alacakları“yerine” hesaplanması öngörülen TEFE/ÜFE tutarlarının belirlenmesinde, bu alacaklarınhesaplanmasına ilişkin ilgili kanunda yer alan esaslar dikkate alınacaktır.Vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan vebir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş olan vergi cezaları ile iştirak, teşvik ve yardımfiilleri nedeniyle kesilmiş olan vergi cezalarının, 4458 sayılı Kanun ve ilgili diğer kanunlarkapsamında gümrük yükümlülüğü nedeniyle gümrük vergisi asıllarına bağlı olmaksızınkesilmiş olan idari para cezalarının ise % 50’sinin ve bunlara bağlı gecikme zammı yerine, buKanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarakhesaplanacak tutarın ödenmesi öngörülmüştür. Kanunda öngörülen süre ve şekilde yapılacaködemeyi müteakip cezaların kalan % 50’si ile bu cezaların tamamına daha önce uygulanmışolan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilecektir.Diğer taraftan, Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaolan idari para cezaları için cezanın tamamının ve bunlara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikmezammı gibi fer’i amme alacakları yerine, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFEaylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın ödenmesi şartıyla Kanundanyararlanma imkanı verilmiştir.Fıkra kapsamında düzenlenen vergi ve gümrük vergilerine yönelik hükümler Kanunkapsamına giren diğer amme alacakları için de aynı esaslarda düzenlenmiştir.Maddenin ikinci fıkrasında ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkukeden ve Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş olan vergileriçin kesinleşmiş alacaklara ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu alacaklar içinKanundan yararlanmak istenmesi durumunda ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerinetahakkuk eden vergilere ilişkin açılmış davaların yargıdaki aşamaları ödenecek tutarıetkilemeyecek ve beyan üzerine tahakkuk eden verginin tam olarak ödenmesi istenecektir.Maddede ayrıca, 2010 yılında tahakkuk eden geçici vergilerle ilgili düzenlemeyapılmakta ve Kanun kapsamında ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi için taksit ödemesüresince fenni muayene izni verileceği belirtilmektedir.Maddenin beş ve altıncı fıkralarında, belediyelerin 2464 sayılı Kanunun 97 ncimaddesine göre tahsili gereken ücret alacakları ile su bedeli alacaklarının, büyükşehirbelediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinin su ve atık su bedeli alacaklarının da Kanunkapsamında yapılandırılmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.119

Maddenin yedinci fıkrasında bu madde hükmünden yararlanmak isteyen borçlularınmaddede belirtilen diğer şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmelerive kanun yollarına başvurmamaları gerektiği hüküm altına alınmıştır.Maddenin sekizinci fıkrasında, 31.7.2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce dahildeişleme rejimi kapsamında ithalatın yapılması şartıyla, dış piyasalarda pazar daralması vebenzeri nedenlerle taahhüt edilen ihracatın öngörülen süre içinde yapılamaması nedeniyleihracat taahhüt hesabının müeyyideli kapatılması sonucu 4458 sayılı Gümrük Kanununa göreteminata bağlanan vergilerin tahsili ve para cezaları ile diğer feri alacakların tahakkuk vetahsil işlemlerinin, kesinleşmiş amme alacakları için öngörülen hükümler çerçevesindeyapılması ve bu durumdaki yükümlülerin Kanunla getirilen bu düzenlemedenyararlandırılması amacıyla düzenleme öngörülmektedir.MADDE 3- Madde ile kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan ammealacaklarının ne şekilde yapılandırılacağına ilişkin hükümler düzenlenmiştir.Maddenin birinci fıkrasıyla Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilk derece yargımercileri nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re’senveya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklarda;vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si ile bunlara bağlı faiz, gecikme faizi ve gecikme zammıyerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarakhesaplanacak tutarın ödenmesi halinde vergilerin/gümrük vergilerinin % 50’si ile bunlarabağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı ve asla bağlı olarak kesilen vergi cezaları/idari paracezaları ile bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği hükümaltına alınmaktadır.Maddenin ikinci fıkrasıyla Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla bölge idaremahkemeleri veya Danıştay nezdinde ilgisine göre itiraz veya temyiz süreleri geçmemiş ya daitiraz veya temyiz yoluna başvurulmuş ya da karar düzeltme talep süresi geçmemiş veya karardüzeltme yoluna başvurulmuş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ilegümrük vergilerine ilişkin tahakkuklarda, bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarınıntespitinde, bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla tarhiyatın/tahakkukun bulunduğu en sonsafhadaki tutarın esas alınacağı düzenlenmekte ve Kanunun yayımlandığı tarihten önceverilmiş en son kararın terkin, tasdik veya tadilen tasdik ya da bozma kararı olması hallerindeborçluların Kanundan hangi şekilde yararlanacağına ilişkin düzenleme yapılmaktadır.Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında sadece vergi cezalarına/gümrükyükümlülüğüyle ilgili idari para cezalarına veya Kanun kapsamındaki diğer idari paracezalarına ilişkin olarak dava açılmış olması halinde ödenecek tutarla ilgili düzenlemeyapılmaktadır.Maddeye göre ödenecek alacakların tespitinde esas alınacak olan en son kararın,tarhiyata/tahakkuka ilişkin verilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce taraflardanbirine tebliğ edilmiş olan karar olduğu belirtilmek suretiyle Kanun uygulamasında hangikararın esas alınacağına dönük temel ilke belirlenmektedir.Maddenin dokuzuncu fıkrasında, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takipedilmekte olan amme alacaklarından yıllık gelir veya kurumlar vergilerini, gelir (stopaj)vergisi, kurum (stopaj) vergisi, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi için bu madde ile 2nci madde hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükelleflerin taksit ödemesüresince bu vergi türleri ile ilgili verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri çokzor durum olmaksızın her bir vergi türü itibarıyla bir takvim yılında ikiden fazla vadesindeödememeleri halinde belirtilen madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalantaksitlerini ödeme haklarını kaybedecekleri düzenlenmektedir.Maddenin onuncu fıkrasında, bu madde hükmünden yararlanılması için maddekapsamına giren alacaklara karşı dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve kanunyollarına başvurulmaması şart olduğu hükmü getirilmiştir.120

Maddenin onbirinci fıkrasında bu madde hükmünden yararlanmak için başvurudabulunan ancak bu Kanunda belirtilen ödeme şartını yerine getirmeyen borçlulardan ilktarhiyata/tahakkuka göre belirlenen alacakların başka bir işleme gerek olmaksızın takipedileceği belirtilerek, Kanundan yararlanma hakkının kötüye kullanılmasının önüne geçilmesiamaçlanmıştır.MADDE 4- Maddeyle, Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanununyayımlandığı tarihten önce başlanıldığı halde tamamlanamamış olan vergi incelemeleri iletakdir işlemlerine devam edileceği belirtilerek bu safhada bulunan alacaklar da Kanunkapsamına alınmıştır.Düzenleme, bu Kanunun matrah artırımına ilişkin hükümlerini saklı tutmak suretiylebaşlanılmış işlemlere devam edileceği yönündedir.Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra, tarh edilen vergilerin % 50’si ile bunlara bağlıgecikme faizi yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranlarıesas alınarak hesaplanacak tutar ile bu tarihten sonra ihbarnamenin tebliği üzerine belirlenendava açma süresinin bitim tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizinin tamamının, vergiaslına bağlı olmayan cezalarda cezanın % 25’inin; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibarenotuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyenaydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla, vergiaslının % 50’sinin, vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın % 75’inin, vergilere buKanunun yayımlandığı tarihe kadar uygulanan gecikme faizinin ve vergi aslına bağlı cezalarıntamamının tahsilinden vazgeçileceği düzenlenmektedir.İştirak fiili nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları vergi aslına bağlı olarakhesaplanmakta ise de verginin mükellefi ile cezaya muhatap olan kişiler farklıdır. Bu nedenlebu fiiller için cezaya muhatap olanların madde hükmünden yararlanma şartları farklı birşekilde belirlenmiştir.Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, Kanunun yayımlandığı tarihten öncepişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği beyannameler ilekendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıylatebliğ edilmemiş olan vergi cezaları hakkında bu madde hükümlerinin uygulanacağı hükümaltına alınmıştır. Bununla birlikte, asla bağlı olan vergi cezalarının tahsilindenvazgeçilebilmesi için verginin bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödenmiş olması veyabu Kanunun 2 nci maddesine göre ödenmesi şartı aranmıştır.Diğer taraftan, bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, Kanunun yayımlandığıtarihten önce tamamlandığı halde bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarınaintikal eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli tarh vetebliğ işlemlerinin yapılması ve maddede belirlenen tutarın, belirtilen süre içerisindeödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılması sağlanmıştır.Ayrıca, mükelleflerin bu madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için maddedebelirtilen süre ve şekilde ödeme yapmaları ve dava açmamaları şartı getirilmiştir.Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla 213 sayılı Kanunun tarhiyat öncesi uzlaşmahükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya dauzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe tebliğedilmemiş alacaklar da bu madde hükmünden faydalandırılmıştır.Diğer taraftan madde hükmünden yararlanan mükelleflerin, 213 sayılı Kanununuzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve vergi cezalarında indirim hükümlerindenyararlanamayacağı açıklanmıştır.Ayrıca, ileride meydana gelebilecek ihtilafları önlemek amacıyla incelemeye başlamaifadesinden ne anlaşılması gerektiği tarif edilmiştir.MADDE 5- Maddenin birinci fıkrası ile Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak;bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar pişmanlıkla veyakendiliğinden yapılacak beyanlar düzenlenmektedir.121

Birinci fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde, 213 sayılı Kanunun 371 incimaddesine göre Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar pişmanlıklabeyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile pişmanlıkzammı yerine hesaplanan TEFE/ÜFE tutarının belli bir ödeme planı kapsamında ödenmesişartıyla pişmanlık zammı ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden vazgeçilmesi suretiylebu müesseseden faydalanılması teşvik edilmiştir.Aynı fıkranın (a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yapılan düzenleme ile de 213sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre kendiliğinden verilenbeyannameler üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile gecikme faizi yerinehesaplanan TEFE/ÜFE tutarının, belli bir ödeme planı kapsamında ödenmesi şartıyla gecikmefaizi ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği öngörülmüştür.Birinci fıkranın (b) bendi ile 4458 sayılı Gümrük Kanununa ve ilgili diğer kanunlaragöre tahakkuku ve tahsili gerektiği halde yükümlü tarafından beyan edilmeyen aykırılıkların,ilgili gümrük idaresine bildirilmesi durumunda, gümrük vergilerinin tamamı ile faiz yerinehesaplanan TEFE/ÜFE tutarının, belli bir ödeme planı kapsamında ödenmesi şartıyla faizlerinve idari para cezalarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği öngörülerek mükelleflerinaykırılıkları beyan etmelerinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır.Birinci fıkranın (c) bendi ile de 2010 yılı ve önceki vergilendirme dönemlerine ilişkinolarak emlak vergisi bildiriminde bulunmayan veya bildirimde bulunduğu halde vergisi eksiktahakkuk eden mükelleflerce bildirimde bulunulması ve tahakkuk eden vergi ve taşınmaz kültürvarlıklarının korunmasına katkı payının tamamı ile bunlara bağlı gecikme faizi ve gecikme zammıyerine hesaplanan TEFE/ÜFE tutarının, belli bir ödeme planı kapsamında ödenmesi şartıylabu alacaklara bağlı gecikme faizi, gecikme zammı ve vergi cezalarının tamamının tahsilindenvazgeçilerek emlak vergisi yükümlülüklerinin yerine getirilmesi özendirilmiştir.Maddenin ikinci fıkrasında da 193 sayılı Kanunun 64 üncü maddesine göre vergilendirilendiğer ücret mükelleflerinin; 2011 yılı Şubat ayı sonuna kadar vergi dairelerine başvurarak 2011takvim yılına ilişkin gelir vergilerini tarh ettirmeleri ve karnelerine işletmeleri kaydıyla, öncekidönemlere ilişkin olarak herhangi bir vergi ve ceza aranmaması suretiyle bu mükelleflerin kayıtaltına alınması hedeflenmiştir.MADDE 6- Maddeyle mükelleflerce çeşitli sebeplerle noksan beyan edilmiş ya dabeyan dışı bırakılmış geçmiş yıl gelirlerinin belli oran ve tutarlar dahilinde beyan edilmesisağlanmaktadır. Bu şekilde beyan edilecek gelirlere uygulanacak oran ve tutarların tespitindeekonomik gelişmelere paralel olarak tespit edilen matrahlar esas alınmıştır.Böylece mükelleflere, 213 sayılı Kanunda yer alan cezaları ve gecikme faiziniödemeden vergilerini ödeme imkânı sağlanmakta ve artırımda bulunulan vergiler ve dönemleriçin vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmamak suretiyle gelirlerin doğru beyan edilmesi teşvikedilmektedir.Ayrıca, matrah artırımında bulunan mükelleflerin beyan edecekleri ve üzerinden vergihesaplanacak matrahlar için asgarî tutarlar belirlenmekte, daha önce zarar beyan edilmişolması veya indirim ve istisnalar nedeniyle matrah oluşmaması ya da hiç beyannameverilmemiş yahut ilgili yıllarda faaliyette bulunulmuş veya gelir elde edilmiş olsa da bufaaliyetlerin ve gelirlerin vergi dairesinin bilgisi dışında bırakılmış olması nedeniyle matrahbulunmaması halleri ile mükellefler tarafından beyan edilen matrahlara uygulanan oranlarsonucu bulunan matrahlara alt sınır getirilmektedir. Maddede öngörülen asgari matrahtutarlarının, basit usulde vergilendirilen mükelleflere 1/10’unun, sadece gayrimenkul sermayeiradı elde edenler için ise 1/5’inin uygulanması öngörülmektedir.Artırılan matrahların % 20 oranında vergilendirilmesi öngörülmekte olup,vergilendirmeye ilişkin yükümlülüklerini zamanında yerine getiren mükellefler için bu oranın% 15 olarak uygulanması hükme bağlanmaktadır.Ayrıca, mükelleflerin incelenmeme ve tarhiyata muhatap tutulmama imkanındanyararlanabilmeleri için, kurumlar vergisi mükelleflerinin artırımda bulundukları kurumlar122

vergisi matrahlarının yanı sıra 193 sayılı Kanunun geçici 61 inci maddesi, geçici 67 ncimaddesinin sekizinci fıkrası ve 5520 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrasına görevergi tevkifatına tabi olan kazanç ve iratları üzerinden tevkif edilen vergileri, gelir vergisimükelleflerinin ise verdikleri yıllık beyannamede gelirden indirilen 193 sayılı Kanunun geçici61 inci maddesine göre vergi tevkifatına tabi olan kazanç ve iratları üzerinden tevkif edilenvergileri de ait olduğu yıla ilişkin olarak maddede belirtilen oranlarda artırmaları şartıgetirilmiştir. Söz konusu hükümlerde yer alan vergi tevkifatına tâbi kazanç ve iratların,muhtasar beyanname ile beyan edilmemiş olması halinde ise mükelleflerin bu kazanç veiratlara ait tevkifat matrahlarını, Kanunda belirtilen süre içinde beyan etmeleri ve beyan edilenbu matrahlar için % 15 oranında vergi hesaplamaları esası öngörülmektedir.Maddenin beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında yer alan hükümlerdenyararlanarak artırımda veya beyanda bulunan mükelleflerin, bu yıllara ilişkin olarak vergiincelemesi ve tarhiyata muhatap olmamaları için, ilgili yıllarda vergiye esas gelir veyakurumlar vergisi matrahlarını da artırmaları zorunluluğu getirilmektedir.Matrah artırımında bulunan mükelleflerin, daha önce beyan ettikleri matrahlar ile ilgilimatrah veya vergi azaltıcı yöndeki düzeltme taleplerinin bulunması durumunda butaleplerinden vazgeçtikleri kabul edilecek, düzeltme talepleri ile ilgili olarak başlanılmışincelemelere devam edilmeyecektir.Ayrıca, madde ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmündenyararlanarak beyan ettikleri matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif yoluyla ödemişoldukları vergilerin, artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsupedilmeyeceği, istisna ve indirimler nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusuyapılabilecek tutarlar ile geçmiş yıl zararlarının, bu madde hükmüne göre artırılanmatrahlardan indirilemeyeceği öngörülmüştür. Öte yandan, mükelleflerin matrah artırımındabulundukları yıllara ait zararların % 50’sinin 2010 ve izleyen yıllarda doğan kârlarındanindirilmesi öngörülmektedir.Ayrıca, yıllık gelir ve kurumlar vergisine mahsuben tevkif yoluyla ödenmiş vergilerin,nakden veya mahsuben iadesi ile ilgili taleplere ilişkin olarak sınırlı inceleme ve tarhiyatyapılacağı maddede belirtilmektedir.Öngörülen düzenlemede, işe başlama ve işi bırakma gibi nedenlerle kıst dönemdefaaliyette bulunmuş mükellefler hakkında ise ilgili yıllar için belirlenen asgari matrahların,faaliyette bulunulan ay sayısı dikkate alınarak hesaplanacağı, matrah artırımında bulunulanvergilendirme dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılıpkesinleşen tarhiyatların da ilgili dönem beyanına eklenmek suretiyle artırılacak matrahtutarının tespit edileceği hükme bağlanmaktadır.MADDE 7- Madde ile katma değer vergisi (KDV) mükelleflerinin 2006, 2007, 2008ve 2009 yılları için maddede belirtildiği şekilde vergi artırımında bulunmaları halinde,artırımda bulundukları dönemler için (madde hükmünde belirtilen durumlar hariç olmaküzere) haklarında KDV yönünden vergi incelemesi ve tarhiyatına muhatap tutulmamalarıimkanı sağlanmaktadır.Artırıma esas alınan tutar, yıl içinde verilen katma değer vergisi beyannamelerindegösterilen “hesaplanan katma değer vergisi”nin yıllık toplamıdır. Hesaplanan KDV,indirimlerden önceki vergi tutarıdır. Artırıma esas tutar olarak, “ödenmesi gereken KDV”yerine, “Hesaplanan KDV”nin esas alınmasının nedeni, indirimler yüzünden bazı dönemlerdebeyannamede ödenecek KDV çıkmamasıdır. Artırıma esas tutarın daha genel ve objektif birtabana dayandırılması ve uygulanabilirliğin sağlanması amacıyla “Hesaplanan KDV” tercihedilmiştir.Artırım tutarı, yıllık hesaplanan KDV toplamlarına her yıl için öngörülen ve % 3 ila %1,5 arasında değişen oranların uygulanması ile hesaplanacaktır.Yıl içinde vermeleri gereken KDV beyannamelerinin tamamını vermeyen mükelleflerde matrah artırımından faydalanabilecektir. Yılın tamamında beyanname vermesi gereken123

mükelleflerin, üç ya da daha fazla beyannameyi verip diğerlerini vermemiş olmalarıdurumunda, verilen beyannamelerdeki hesaplanan KDV ortalamasının yıla iblağ edilerekartırıma esas olacak tutarın bulunması benimsenmiştir.Mükelleflerin, iki veya daha az dönemde beyanname vermiş veya hiç beyannamevermemiş olmaları durumunda KDV artırımı, gelir veya kurumlar vergisi artırımlarına % 18oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır. Bu durumdaki mükellefler, gelir veya kurumlarvergisinde matrah artırımından yararlanmak üzere başvurmadıkları takdirde KDV bakımındanda matrah artırımından faydalanamayacaktır.Üç aylık vergilendirme dönemine tabi mükelleflerden bir, iki veya üç dönembeyanname verenlerde bunların ortalaması yıla iblağ edilecek ve yılına göre % 3 ila % 1,5olarak belirlenmiş olan oranlar uygulanarak artırım tutarı hesaplanacaktır. Hiç beyannameverilmemiş olması halinde, gelir veya kurumlar vergisi artırım tutarlarının % 18’i KDVartırım tutarı olarak kabul edilecektir.İlgili takvim yılının tamamında faaliyet göstermiş olmakla birlikte, sadece birkaçvergilendirme dönemi için madde ile getirilen imkândan yararlanılması söz konusuolmayacaktır. Ancak mükelleflerin, yıl bazında seçimlik hakları bulunmaktadır.Kanunun yayımlandığı tarihten önce vergi inceleme raporları ve takdir komisyonukararlarına dayanılarak yapılan ve kesinleşen tarhiyatlar, ilgili dönem beyanı ile birliktedikkate alınacaktır.Mükelleflerin sorumlu sıfatıyla verdikleri KDV beyannameleri için bu maddehükmünden yararlanmaları söz konusu değildir. Ayrıca, sorumlu sıfatıyla beyan edilenvergiler, vergi artırımına ilişkin yıllık toplam tutarın hesabında dikkate alınmayacaktır.Artırıma esas alınan dönemlere ilişkin hesaplanan KDV toplamı mükelleflerce vergidairesine bildirildikten sonra, bu bildirimlerin eksik olduğu ve ödenecek verginin eksikhesaplandığı anlaşıldığı takdirde eksik hesaplanan vergi, bu Kanunun 18 inci maddesindebelirtilen ilk taksit ödeme süresinde tahakkuk etmiş sayılacak ve bu Kanunda açıklandığışekilde tahsil edilecektir.Katma değer vergisi sisteminin işleyişini bozmamak açısından, bu madde kapsamındabeyan edilen katma değer vergisinin indirim veya mahsup konusu yapılamayacağı, gelir veyakurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkatealınamayacağı hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, artırımda bulunulan yılla ilgili olarak sonrakidönemlere devreden indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç kaydıyla teslimlerden veyaiade hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin, iade ve mahsup işlemleri yönündeninceleme ve tarhiyat yapma hakkı saklı tutulmuştur.MADDE 8- Madde ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1)numaralı bendi uyarınca hizmet erbabına ödenen ücretlerden vergi tevkifatı yapmaya mecburolanların, her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenlerdahil) muhtasar beyannamelerinde yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutarların yıllıktoplamını belli oran ve tutarlar dahilinde beyan etmeleri sağlanmaktadır.Bu madde hükmünden faydalanan mükellefler nezdinde, artırımda bulunulan vergiyiödemeyi kabul ettikleri vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak ücret yönünden gelir (stopaj)vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmayacağı öngörülmüştür.Gelir (stopaj) vergisi artırımı isteminde bulunan mükelleflerden, en az bir dönemdebeyanname vermiş olanların bu beyanname veya beyannamelerde yer alan, hiç beyannamevermemiş olanların ise bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce vermiş oldukları aylık prim vehizmet belgelerinde bildirilen ortalama işçi sayısına göre belirlenen ücret tutarı esas alınarakgelir (stopaj) vergisi matrahının hesaplanması suretiyle bu maddeden yararlanma imkanıgetirilmektedir.Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunmak isteyenlerin, yıl içinde işe başlamaları yada işi bırakmaları halinde, faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu maddede124

belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunma imkanı sağlanmakta olup, bu maddeninuygulanmasında ay kesirlerinin tam ay olarak dikkate alınması öngörülmektedir.Öte yandan, bu madde hükmüne göre artırıma esas ücret tutarı ve ödenen gelir vergisi,gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkatealınmayacak, gelir (stopaj) vergisi artırımından yararlanılarak hesaplanan gelir vergisine deherhangi bir indirim veya istisna uygulanmayacaktır.MADDE 9- Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine göre hesaplanan veyaartırılan gelir, kurumlar ve katma değer vergileri, mükelleflerin kendi beyanları üzerinehesaplandığından, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmemeleri halinde, 6183 sayılıKanuna göre takip ve tahsil edilecek, süresinde ödenmeyen taksitlere, 6183 sayılı Kanunun 51inci maddesine göre belirlenen oranın bir kat fazlası oranında uygulanacak gecikme zammıtatbik edilecektir.Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine göre hesaplanarak veya artırılaraködenen vergilerin gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyetunsuru olarak kabul edilmemesi ve herhangi bir nedenle indirim, mahsup ve iade konusuyapılmaması öngörülmektedir.Diğer taraftan, matrah veya vergi artırımında bulunan ve bu konudaki şartları yerinegetiren mükelleflerin, defter ve belgeleri incelenmeyecek ve artırıma konu olan vergilerleilgili olarak tarhiyat yapılmayacaktır. Artırımda bulunan mükelleflerin defter ve belgeleriartırıma konu vergi türleri için kendileri adına tarhiyat yapılmak amacıyla incelenmemesinerağmen, defter ve belgelere, diğer vergi türleri için inceleme yapılması, üçüncü kişilerle ilgiliolarak karşıt incelemeler yapılması, mahkemelerce belli konulara bakılması veya bilirkişilerceihtiyaç duyulması gibi nedenlerle müracaat edilebilecektir. Bu nedenle matrah artırımındanyararlanan mükelleflerin defter ve belgelerini 213 sayılı Kanun hükümleri uyarınca muhafazave ibraz edecekleri tabiidir. Mükelleflerin, defter ve belgeleri üzerinde daha önce vergiincelemesi yapılmış olması ilgili yıllar için mükellefler tarafından matrah veya vergiartırımında bulunulmasına engel olmadığı gibi idarenin, artırımda bulunulmayan yıllar veyadönemler için vergi incelemesi yapma hakkı saklıdır.Maddede öngörülen bir diğer düzenleme ise bu Kanuna göre matrah veya vergiartırımında bulunulmasının Kanunun yayımlandığı tarihten önce başlanılmış olan vergiincelemeleri ve takdir işlemlerine engel teşkil etmeyeceği hususudur. Ancak, 6 ncı, 7 nci ve 8inci maddelerde yer alan inceleme yapma hakkına yönelik hükümler saklı kalmak kaydıylavergi incelemeleri ve takdir işlemlerinin bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ayınbaşından itibaren bir ay içerisinde sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devamedilmeyecektir. Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleri ile ilgili tarhiyat öncesiuzlaşma talepleri dikkate alınmayacaktır. İnceleme ve takdir sonucu tarhiyata konu matrahfarkı tespit edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesikayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla incelemeve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 6 ncı, 7 nci ve 8 inci madde hükümleri ilebirlikte değerlendirilecektir. İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılması, incelemeraporları ve takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikaline bağlanmıştır.213 sayılı Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasında belirtilen defter, kayıt vebelgelerin yok edilmesi veya defter sahifelerinin yok edilerek yerine başka yapraklarkoyulması veya hiç yaprak koyulmaması veya belgelerin asıl veya suretlerinin tamamen veyakısmen sahte olarak düzenlenmesi fiillerini işleyenlerin, bu Kanunun matrah veya vergiartırımına ilişkin hükümlerinden yararlanamayacakları öngörülmektedir. Öte yandan, asılveya suretleri tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlenen belgeleri kullananların, buKanunun matrah veya vergi artırımı hükümlerinden yararlanmasına engel bir hususbulunmamaktadır.125

MADDE 10- Madde ile kayıt dışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için,işletmelerde mevcut olmasına rağmen kayıtlara yansıtılmamış emtia, makine, teçhizat vedemirbaşların kayıtlara intikal ettirilebilmesini sağlayacak düzenleme yapılmaktadır.Buna göre, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komanditşirketler dahil) işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine,teçhizat ve demirbaşların kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşlarınca tespitedilecek rayiç bedeliyle, Kanunda öngörülen süre içinde vergi dairelerine bir envanter listesiile bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebileceklerdir. Bu suretle gelir ve kurumlar vergisimükelleflerinin yasal kayıtlarının gerçek durumu yansıtır bir hale getirilmesihedeflenmektedir.Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler aktiflerine kaydettikleri emtia, makine,teçhizat ve demirbaşlar için iki ayrı karşılık hesabı açacaklardır.Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiyesi halindesermayenin bir unsuru olarak sayılmakta ve dolayısıyla vergilendirilmemektedir. Makine,teçhizat ve demirbaşlar için ayrılan karşılıklar ise birikmiş amortisman olarak kabuledilmiştir. Envantere dahil edilen bu kıymetler üzerinden ayrıca amortisman ayrılmayacaktır.İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise emtianın rayiç bedelinidefterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak, makine, teçhizat ve demirbaşların rayiçbedelini ise envantere kaydedeceklerdir.Mükelleflerin ellerinde bulunan belgesiz malların kayıt altına alınması, kayıt dışıekonominin daraltılması ve bundan böyle yaratılacak katma değer vergisinin kavranmasıamacıyla, bildirim konusu mallar için katma değer vergisi hesaplatılmakta ve bu vergininvergi sorumluları tarafından verilen beyanname ile beyanı sağlanmaktadır.Bu madde çerçevesinde beyan edilerek ödenecek olan verginin, mükellefin vergiyetâbi faaliyetleri üzerinden hesaplanan vergiden indirilmesi mümkündür. Ancak makine,teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan katma değer vergisindenindirilmeyecektir. Öte yandan söz konusu mallar ile makine, teçhizat ve demirbaşların satışısırasında ayrıca katma değer vergisi hesaplanarak beyan edilmesi gerektiği tabiidir.Ayrıca, kıymetli maden ve ziynet eşyası imalatı ve ticareti faaliyetinde bulunanmükelleflerin işletmelerde mevcut olmasına rağmen kayıtlarında yer almayan kıymetli maden(altın, platin ve gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir,zebercet, inci gibi) ile bunlardan mamul ziynet eşyasını kayıtlara intikal ettirilebilmesinisağlayacak düzenleme yapılmaktadır.Bu kıymetlerin maddede belirtilen süre ve şekilde bildirilmeleri halinde, bukıymetlerin bildirilen değeri üzerinden % 2,5 oranında vergi ödenmesi, bu suretle tahakkukettirilen vergilerin, gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilememesi ve gelir ve kurumlarvergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması sağlanmaktadır.Bu kıymetlerin beyan edilerek kayıtlara intikalinde, bilanço esasına göre defter tutanmükellefler, aktiflerine kaydettikleri kıymetler için özel karşılık hesabı açacaklar, bu hesaptaizlenen karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayeninunsuru sayılacak ve vergilendirilmeyecektir. İşletme hesabı esasına göre defter tutanmükellefler ise söz konusu kıymetleri defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarakkaydedeceklerdir.Ayrıca, madde kapsamında bildirilen kıymetlerin satılması halinde satış bedelinin,bunların deftere kaydedilen değerinden düşük olmaması, dolayısıyla, doğabilecek zararın gelirveya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaması, katma değervergisi matrahının ise aşındırılmaması sağlanmaktadır.MADDE 11- Maddenin birinci fıkrası ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerininkayıtlarının daha sağlıklı hale getirilebilmesi için kayıtlarında yer aldığı halde gerçektemevcut olmayan mallarını fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerinegetirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilmelerine imkân sağlanmaktadır. Diğer126

bir anlatımla, faturalı olarak alınıp kayıtlara geçen ancak belge düzenlenmeksizin satılanmalların halen stokta gözükmesi nedeniyle oluşan gerçek dışılık, fatura düzenlenerek kayıt vebeyanlara hasılat olarak intikal ettirilmesi sağlanmak suretiyle düzeltilmektedir.Faturalama işlemi kayıtlarda yer alan maliyete, bu maliyete aynı neviden mallarailişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen gayri safi kâr oranının uygulanması suretiylebulunan tutarın eklenmesi suretiyle yapılacaktır. Gayri safi kâr oranının, cari yıl kayıtlarınagöre tespit edilemediği hallerde, mükellefin bağlı olduğu meslek odasının belirleyeceği oranesas alınacaktır.Bu fıkra hükmünden yararlanmak isteyen mükelleflerin, bu Kanunda belirtilen süreiçinde faturalama işlemini yapmaları ve bu faturaları yasal kayıtlarına intikal ettirmelerigerekmektedir.Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik ceza ve faizuygulanmayacaktır. Yasal kayıtlara intikal ettirilen tutarlar, cari yıl gelir vergisi veyakurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınacaktır. Ayrıca, bu tutarlar ilgili dönemkatma değer vergisi beyannamesinde beyan edilecektir.Maddenin ikinci fıkrası ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisimükelleflerinin, 31/12/2009 tarihi itibarıyla bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerindebulunmayan kasa mevcutlarını, Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonunakadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilmelerine imkânsağlanmaktadır. Bu kapsamda beyan edilen tutarlar üzerinden % 10 oranında vergihesaplanarak beyanname verme süresi içinde ödenmesi öngörülmektedir.MADDE 12- Maddenin;Birinci fıkrası ile, 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanununyayımlandığı tarihten önce tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıylaödenmemiş olan; 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)bentleri kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan sigorta primi, emeklilik keseneğive kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu Kanuna göreyapılan başvuru tarihi itibarıyla ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkanı ortadan kalkmamışolan isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi ve Sosyal Güvenlik Kurumutarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitimekatkı payı alacak asılları ile bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibifer’i alacaklarının,İkinci fıkrası ile, yaşlılık, emekli aylığı veya malullük aylığı bağlandıktan sonra 5510sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sigortalılık statüsükapsamında sigortalı sayılmasını gerektirir nitelikte çalışması nedeniyle ilgili mevzuatına göresosyal güvenlik destek primi ödemesi gerekenlerden bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyenikinci ayın sonuna kadar tescili yapılmış olanların, 2010/Haziran ve önceki aylara ilişkin olupbu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan sosyal güvenlik destek primiasılları ile bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının,Üçüncü fıkrası ile, 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş özel niteliktekiinşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce Kurumcare’sen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edildiği halde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıylaödenmemiş olan özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme,araştırma veya tespitler sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primiasılları ile bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının,Dördüncü fıkrası ile, 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillere ilişkin olupbu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava açma süresi sona erdiği halde bu Kanununyayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan idari para cezası asılları ile bunlara uygulanangecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının,127

Beşinci fıkrası ile, bu madde kapsamına giren alacakların; asıllarının bu Kanununyayımlandığı tarihten önce ödenmiş olmasına rağmen, fer’ilerinin bu Kanunun yayımlandığıtarih itibarıyla ödenmemiş olduğu durumlarda, aslı ödenmiş fer’i alacağın,tahsil ve terkinin şekli düzenlenmiştir.MADDE 13- Madde ile, 31/7/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) işlenen fiillereilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar tahakkuk ettiğihalde dava açılmış veya dava açma süresi sona ermemiş olan idari para cezalarının ve idaripara cezasına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tahsil veterkinin şekli düzenlenmiştir.MADDE 14- Maddenin;Birinci fıkrası ile, 30/6/2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) bitirilmiş özel niteliktekiinşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce asgariişçilik tutarının tespitine ilişkin Kuruma başvuruda bulunulmasına rağmen, bu Kanununyayımlandığı tarihten önce Kurumca re’sen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edilememişolan özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin, yapılan ön değerlendirme,araştırma veya tespit sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigortaprimi asılları ve bunlara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarınıntahsil ve terkininin usulü ile başvuru ve taksitlendirme süresi düzenlenmiştir.İkinci fıkrası ile, 12 nci, 13 üncü ve bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyenborçluların maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardanvazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları gerektiği düzenlenmiştir.Üçüncü fıkrası ile, 12 nci, 13 üncü ve bu madde hükümlerinden yararlanmak üzerebaşvuruda bulunan borçluların taksit ödeme süresince tahakkuk eden sigorta primlerini çokzor durum olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri halinde,belirtilen madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödemehaklarını kaybedecekleri düzenlenmiştir.MADDE 15- Madde ile, Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları 5510 sayılıKanunun geçici 24 üncü veya geçici 25 inci maddeleri uyarınca yeniden yapılandırıldığıhalde, taksit ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmaları nedeniyle yenidenyapılandırma haklarını kaybetmiş olanlardan, yapılandırmaları on iki taksite kadar yapılmışolanların, ödenmemiş taksit sayısı dörtten fazla olmayanların; yapılandırmaları yirmidörttaksite kadar yapılmış olanların, ödenmemiş taksit sayısı sekizden fazla olmayanların;yapılandırmalarının ihya edilmesinin usulü ile başvuru ve ödeme süresi ile diğer esaslarıdüzenlenmiştir.MADDE 16- Madde ile, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendiadına ve hesabına bağımsız çalışanlardan 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleriyapıldığı halde prim borçları nedeniyle ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleridurdurulmuş ve bu sigortalılık süreleri Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle ihya edilmemişolanların kendileri veya hak sahiplerinin bu sigortalılık sürelerinin ihyası amacıyla 5510 sayılıKanunun geçici 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına istinaden bu Kanunun yayımlandığı tarihiizleyen ikinci ayın sonuna kadar yapacakları yazılı müracaatlarında, durdurulan bu sigortalılıksüreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibideğerlendirilerek bu Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasına göre hesaplanan tutarıntamamının maddede belirtilen sürede ödenmesinin usulü ve diğer esasları düzenlenmiştir.MADDE 17- Maddenin birinci fıkrası ile tahsil dairelerinin iş yükünün azaltılması veverimliliğin artırılması amacıyla, 31/7/2010 tarihinden önce idari yaptırım kararı verildiğihalde bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilgilisine tebliğ edilmemiş olan ve genelbütçeye gelir kaydedilen ve her bir kabahat için 120 liranın altında kalan idari para cezaları ilemülga 5539 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanungereğince verilen idari para cezası ile birlikte tebliği gereken ve tutarı 12 lira ve altında kalan128

geçiş ücretlerinin tebliğ edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden vazgeçileceğidüzenlenmiştir. Bununla birlikte, artan sigara tüketimi, tütün kullanımının sağlık üzerindekiolumsuz etkileri dikkate alınarak, tütün kullanımını azaltmak amacıyla sürdürülen temiz havasahası kampanyasına destek olmak üzere 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin ZararlarınınÖnlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ile 5326 sayılı KabahatlerKanunun 39 uncu maddesine göre verilen ve tütün mamulü tüketen kişiler hakkındauygulanan idari para cezaları bu hükmün dışında tutulmuştur.Maddenin ikinci fıkrası ile 31/12/2004 tarihinden önce vadesi geldiği halde buKanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş bulunan ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsildairelerince takip edilen ve 6183 sayılı Kanun kapsamına giren her bir alacağın türü, dönemidikkate alınmak suretiyle küçük tutardaki asli alacakların ve tutarına bakılmaksızın bu asıllarabağlı fer’i alacakların, ayrıca asılları ödenmiş küçük tutardaki fer’i alacakların da tahsilindenvazgeçilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.Maddenin üçüncü fıkrasında, Gümrük Müsteşarlığına bağlı tahsil dairelerince takipedilmekte olan ve vadesi 31/7/2010 tarihinden önce olduğu halde bu Kanunun yayımlandığıtarihe kadar ödenmemiş olan ve 6183 sayılı Kanun kapsamındaki her bir alacağın; türü,yükümlülüğü, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 50 lirayı aşmayan aslialacakların ve tutarına bakılmaksızın bu alacaklara bağlı fer’i alacakların, aslı ödenmiş fer’ialacaklarda toplamı 50 lirayı, para cezalarında ise 60 lirayı aşmayanların tahsilindenvazgeçileceği öngörülmektedir. Bu fıkrada belirlenen 60 liralık tutar, Gümrük Kanununun 241inci maddesinde belirtilen usulsüzlük cezası limitinin 60 lira olması ve aynı Kanunun 234 üncümaddesinin altıncı fıkrasında, cezaların 241 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen 60liradan az olamayacağı hükmü dikkate alınarak belirlenmiştir. Aksi takdirde para cezaları içinbu maddenin uygulanma imkânı kalmayacaktır.Dördüncü fıkrası ile; bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar 2022 sayılı 65 YaşınıDoldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması HakkındaKanun kapsamında aylık almaya müstahak olmadıkları halde yersiz olarak aylık aldığıanlaşılanlardan, yersiz ödenen aylıklarının % 50 oranındaki alınması gereken zam tahsiledilmemiş ise bu % 50 zammın tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmaktadır.Beşinci fıkrası ile; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunukapsamından çıkarılan işyerlerine ilişkin 2010/Haziran ve önceki dönemlere ait borç aslıtutarının 50 lirayı aşmaması halinde, bu 50 liraya kadar (dahil) asıl alacak ile buna bağlıgecikme cezası ve gecikme zammının; borcun sadece fer’i alacaktan ibaret olması halinde ise50 lirayı aşmayan fer’i alacak tutarının; tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmıştır.Altıncı fıkrası ile; 5510 sayılı Kanunun 87 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiuyarınca primleri yılı merkezi yönetim bütçesinden karşılanmak üzere ilgili kamu idarelerinceödenmesi gereken, aynı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde sayılangenel sağlık sigortalılarına ilişkin genel sağlık sigortası primleri ile 25/8/1999 tarihli ve 4447sayılı Kanunun 50 nci, geçici 7 nci ve geçici 9 uncu maddeleri uyarınca İşsizlik SigortasıFonundan karşılanması gerekip de Türkiye İş Kurumu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumunaödenmemiş sigorta primlerinin, bu Kanunun yayımlandığı ayın sonuna kadar olan gecikmecezası ve gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmesi amaçlanmıştır.Maddenin yedinci fıkrasında, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun (YURTKUR)öğrenim ve katkı kredisi alacaklarına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.5917 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı YüksekÖğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununa eklenen geçici 4 üncü madde hükümlerindenyararlanmak üzere başvuruda bulunarak Kuruma olan borçlarını ödeme taahhüdünde bulunanborçlulardan, bu taahhütlerini çeşitli sebeplerden dolayı yerine getiremeyenlere yeniden birhak verilmektedir. Ancak yapılan bu düzenlemeden yararlanmak yerine Kanunun ikincimaddesinden yararlanmak istenmesi halinde anılan madde hükümlerinden yararlanılabileceğitabiidir.129

351 sayılı Kanun ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunundandoğan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınabağlı tahsil dairelerine bildirilen alacaklar hakkında ise bu Kanunun 2 nci maddesihükümlerinin uygulanacağı belirtilerek Kurum alacakları açısından bütünlük sağlanmaktadır.Maddenin sekizinci fıkrasında Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ait alacaklarayönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Düzenleme kapsamına Kurumun önemli iki tür alacağıolan bandrol ücret alacakları ile elektrik enerjisi satış bedeli payı alınmıştır.3093 sayılı Kanunda süresinde ödenmeyen bandrol ücret gelirlerinin en yüksek ticarikredi faizi oranı uygulanmak suretiyle bulunacak faizle birlikte 6183 sayılı Kanunhükümlerine göre, elektrik enerjisi satış bedeli payı gelirlerinin ise 6183 sayılı Kanunun 51inci maddesinde belirlenen gecikme zammı oranında faizle birlikte genel hükümlere göretakip ve tahsil edileceği hüküm altına alınmıştır.Bugün itibarıyla bankaların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirmiş olduğuen yüksek ticari kredi faizi, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirlenen gecikmezammı oranının çok üzerindedir.3093 sayılı Kanun hükümlerinden kaynaklanan nedenlerle yaşanan mağduriyetleringiderilmesi için Kurum alacaklarından bandrol ve elektrik enerjisi satış bedeli payı gelirlerininKanun kapsamına alınması öngörülmektedir.3093 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince bandrolsüz cihaz satanlar hakkındauygulanan idari para cezası, satışa konu cihazın satış bedeli kadar idari para cezası kesilmesinigerektirmektedir. Üst sınırı bulunmayan bu ceza, cezaya muhatap olanları finansmansıkıntısına düşürecek, hatta faaliyetlerini sürdürmelerini engelleyecek kadar yüksek tutardaolabilmektedir. Söz konusu mağduriyetin giderilmesini teminen idari para cezalarının da buKanun kapsamına alınması amaçlanmaktadır.Yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmalar hakkında sürdürülen incelemelerintamamlanmasına bağlı olarak ödenmesi gerekecek bandrol ücreti ve elektrik enerjisi satışbedeli payı için de maddeden yararlanma imkanı verilmektedir.Maddenin dokuzuncu fıkrasında, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme veDestekleme İdaresi Başkanlığına (KOSGEB) ait alacaklara yönelik düzenlemeleryapılmaktadır.KOSGEB 2007-2008 yıllarında KOBİ’lere dönük değişik kredi faiz programlarıhazırlayarak uygulamaya koymuştur. Bu programlar çerçevesinde; KOSGEB’in vermişolduğu desteklerden, kullandırılmış olan “1000+1000 KOBİ Makine Teçhizat Yatırımı KrediFaiz Desteğinde” yeni makine teçhizatı almayı, bu makine teçhizat ile birlikte yeni ilaveistihdam oluşturmayı, “KOSGEB KOBİ Kayıtlı Eleman İstihdamını Destek Kredisinde” kredivadesi boyunca mevcut istihdamlarını korumayı buna ilave olarak istihdam oluşturmayı ve“Deri Sektörü OSB’ye Taşınma Destek Kredisinde” ise deri tabaklama işlemi yapanişletmelerin şehir içindeki çevre ve sağlık açısından olumsuz koşullardaki üretim faaliyetlerinikapatmayı, kredi süresi içerisinde OSB içerisinde modern üretim tesisleri inşa ederek buradafaaliyete geçmeyi taahhüt etmişlerdir.Küresel mali kriz, bazı işletmelerin planladıkları üretim, istihdam ve yatırımkararlarını, ihracat amaçlı kredi faiz desteklerinde de siparişlerinin iptali nedeniyle hedeflerinigerçekleştirememelerine sebep olmuştur. Dolayısıyla bu zor şartlar altında bazı işletmelerKOSGEB’e olan taahhütlerini yerine getirmemişlerdir.Ayrıca; bazı işletmeler kendilerinden kaynaklanan veya dolaylı olarak ortaya çıkmışolan uygunsuzluklar nedeniyle KOSGEB ile davalı durumuna düşmüşlerdir.KOSGEB’in amacının hedef kitlesi olan işletmelerin “Ülkenin ekonomik ve sosyalihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerinin payını ve etkinliğiniartırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, entegrasyonu ekonomik gelişmelereuygun biçimde gerçekleştirmek” olduğu da dikkate alındığında, ihtilafların ortadankaldırılması, kurum/hedef kitle barışının sağlanması, yeni desteklerden faydalandırılmalarının130

yolunun açılması ve varlıklarını sürdürmeleri amacıyla Kanunun genel yapısına uyumlu biryapılandırma maddesi önerilmektedir.Maddenin onuncu fıkrasında, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin (TEDAŞ)veya bu şirketin hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik tüketimindenkaynaklanan alacaklarından ve 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye Elektrik KurumuDışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile GörevlendirilmesiHakkında Kanun kapsamında mevcut sözleşmeleri uyarınca faaliyet göstermekte olan dağıtımşirketlerinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan lisans almadan önceki faaliyetdönemlerine ilişkin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarına yönelik düzenlemeleryapılmaktadır.Bu kuruluşların elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarından 31/7/2010 tarihiitibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş olanların asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkinfer’iler yerine TEFE/ÜFE tutarının; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayınsonuna kadar abonesi bulunulan dağıtım şirketine başvuruda bulunulması ve ödenmesigereken tutarın, ilk taksit bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamaküzere ikişer aylık dönemler halinde onsekiz eşit taksitte ödenmesi şartıyla hesaplananfer’ilerin tamamının tahsilinden vazgeçilmesi önerilmektedir. Bu şekilde, elektrik borçlarınınbelli bir ödeme planı çerçevesinde ödenmesi imkanı oluşturularak geniş kitlelerin elektrikborcu sorunu çözümlenmektedir.Bu fıkranın (b) bendi ile tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketimindenkaynaklanan alacakların; alacağın bulunduğu bölgeler, iller, ürünlerin hasat dönemleri dikkatealınarak bu Kanunda belirtilen taksit süreleri yerine, borçlu tarafından seçilen taksit sayısınıntekabül ettiği süreyi geçmemek üzere taksit süresinin her bir yılında ödenmesi gerekentaksitlerin ödeme zamanını değiştirmeye, birden fazla taksiti birleştirerek yeni ödeme zamanıtespit etmeye alacaklı şirketlerin yönetim kurullarına yetki verilmektedir.TEDAŞ’a ait olup tahsilatı özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerince sürdürülen vebu fıkra kapsamına giren alacaklar için de bu fıkra hükmünden yararlanılacağı belirtilmiştir.Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibibaşlatılmış alacaklar için de belli şartlar dahilinde Kanundan yararlanma imkanı verilmiştir.Özel sektör elektrik dağıtım şirketlerinin alacaklarını bu fıkrada öngörülen şekildeyapılandırabilecekleri belirtilerek, bunların Kanunun getirmiş olduğu imkanlar çerçevesindealacaklarını tasfiye etmeleri teşvik edilmiştir.Maddenin onbirinci fıkrasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar veBorsalar Kanunu hükümlerine göre üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların da TürkiyeOdalar ve Borsalar Birliğine olan alacaklarına yönelik düzenleme yapılmaktadır. Yapılan budüzenlemede aidat borçlarının asıllarının belli bir sürede ödenmesine bağlı olarak gecikmezamlarının tahsilinden vazgeçileceği belirtilmekte ve borçların ödenmesi teşvik edilmektedir.Maddenin onikinci fıkrasında, küresel krizden olumsuz etkilenen ve bu sebepleOrganize Sanayi Bölgeleri tüzel kişiliğine elektrik, su ve doğalgaz bedeli borçları ile yönetimaidatlarından kaynaklanan borçlarını zamanında ödeyemeyen katılımcı işletmelerin buborçlarının Kanun kapsamında yapılandırılmasına imkan verilmektedir.Maddenin onüçüncü fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birincifıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların bu Kanun kapsamındaki borçlarınıyapılandırmaları halinde, yapılandırılan borç haricinde 60 günden fazla prim ve prime ilişkinborçlarının bulunmaması veya 60 günden fazla prim ve prime ilişkin borçları bulunmaklabirlikte bu borçların ilgili kanunlara göre taksitlendirilmiş veya yapılandırılmış olup ödemeyükümlülüklerinin de yerine getiriliyor olması ve bu Kanuna göre yapılandırılan borçlarınınilk taksitini ödemeleri kaydıyla sigortalı ve hak sahiplerinin sağlık yardımı alabilmeleri imkansağlanmıştır.Maddenin ondördüncü fıkrasında, T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi GenelMüdürlüğünün, yol bakım ve onarım giderlerine karşılık Ulaştırma Bakanlığından alacağı131

olan tutarlar, bu Bakanlığın bütçesinde yeterli ödenek ayrılamaması nedeniyle tahsiledilemediğinden, mali yapısı bozulan Genel Müdürlük gerek vergi borçlarını gerekse 4749sayılı Kanun kapsamında ödenmesi gereken Hazine alacaklarını ödeyemez duruma gelmiştir.Genel Müdürlüğün, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan vergi borçları ile tahsildairelerine takip için intikal eden Hazine alacaklarının, Ulaştırma Bakanlığından olanalacaklarına karşılık mahsup ve terkin edilmesine imkan verilmesi amaçlanmaktadır.Maddenin onbeşinci fıkrasında öngörülen düzenlemeyle, Türk gemi inşa sektörününuluslararası rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi amacıyla, Hazine Müsteşarlığıtarafından düzenlenen yatırım teşvik belgelerine istinaden, inşa edilerek yurt içi veya yurtdışına satılan gemi ve yatlara ilişkin harcamalar üzerinden yatırım indirimi istisnasındanyararlanan mükellefler hakkında, Kanunun yayımlandığı tarihten önceki dönemler de dahilolmak üzere, bu kapsamda tarhiyat yapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan,varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçileceği, tahakkuk eden tutarlarınterkin edileceği ve tahsil edilmiş tutarların red ve iade olunmayacağı öngörülmektedir. Ayrıca,Kanunla 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde değişiklikyapılması da dikkate alınarak değişiklik hükmüyle istisna kapsamına alınan teslim vehizmetler bakımından Kanunun yayımlandığı tarihten önceki işlemler için tarhiyatyapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan, varsa açılmış davalardan feragatedilmesi kaydıyla vazgeçileceği, tahakkuk eden tutarların terkin edileceği ve tahsil edilmiştutarların red ve iade olunmayacağı hükmüne yer verilmektedir.Maddenin onaltıncı fıkrasında yapılan düzenlemeyle, bu Kanunun yayımlandığıtarihten önce Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri (TEKEL) Anonim Şirketive/veya bağlı şirketi Sigara Pazarlama ve Dağıtım Anonim Şirketi ile toptan satıcılar arasındadüzenlenen tekel ürünleri toptan satıcılık sözleşmeleri ile ilgili olarak damga vergisi tarhiyatıyapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan da varsa açılmış davalardan feragatedilmesi kaydıyla vazgeçilerek tahakkuk eden tutarların terkin edileceği ve tahsil edilmiştutarların ise red ve iade olunmayacağı öngörülmektedir.Maddenin onyedinci fıkrasının (a) bendinde mülga 27/11/1984 tarihli ve 84/8800sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan Geliştirme ve Destekleme Fonu kaynaklı olan ve31/10/2010 tarihi itibarıyla ödenmesi gerektiği halde Kanunun yayımlandığı tarih itibarıylaödenmemiş bulunan (taksitlendirilen ancak taksit ödeme süresi henüz gelmemiş olanlar dahil)afet kredilerinin dışındaki alacaklara yönelik düzenleme yapılmakta, (b) bendinde ise Fondanve çeşitli kaynaklardan kullandırılarak Hazine kaynağına dönüşen afet kredilerine ilişkindüzenleme getirilmektedir.Maddenin onsekizinci fıkrasında, orman köylüleri ile bu köylülerce oluşturulankooperatiflere Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen desteklerin geri ödemelerineyönelik yeniden yapılandırma yönünde düzenleme yapılmaktadır. Ormanların korunması,geliştirilmesi ve genişletilmesi amacıyla orman köylülerine ve köylülerce kurulankooperatiflere mülga Orman Köylüleri Kalkınma Fonundan ve daha sonra genel bütçedenmuhtelif kredi destekleri verilmektedir. Bu destekler, ülkenin gelir düzeyinin en düşük olduğukesime yapılmak suretiyle yeni işletmeler kurulması teşvik edilmekte ve kredilerin bu kesimingelir elde etme dönemlerine bağlı olarak geri ödenmesi yönünde sözleşmeler yapılmaktadır.Söz konusu desteklerle kurulan işletmelerin sürdürülebilirliği, genel ekonomikkoşulların yanında tarım alanlarının kısıtlı oluşu, tüketim merkezlerine olan uzaklığı, bilgiyeve teknik desteğe ulaşımındaki güçlükler, nüfusun demografik yapısı gibi olumsuzluklarorman köylerinde kurulan bir işletmeyi rekabet edebilirlikten uzak tutmaktadır. Bu bağlamda;bugüne kadar verilen desteklerin geri ödemelerinde bahsedilen nedenlerden dolayı aksaklıklarmeydana gelmiş, yapılan icra takibi ve borçlara uygulanan müeyyideler nedeniyle borçlarödenemez hale gelmiştir.132

Önerilen düzenleme ile söz konusu kredi borçlarını zamanında ödeyemeyen ve bunedenle de haklarında icrai takibata geçilen şahısların ve kooperatiflerin geri ödemelerindekolaylık sağlanarak tesislerin tekrar çalışabilir duruma getirilmesi amaçlanmaktadır.Maddenin ondokuzuncu fıkrasıyla yeraltı suyu kaynaklarından faydalanmak üzereteşekkül etmiş sulama kooperatiflerinin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce inşa edilenyeraltı suyu sulama tesisleri ve/veya şebekelerine yapılan yatırım bedellerini geriödemelerinde tahsil edilmeyen taksitlerin ödenebilmesine fırsat verilmesi ve ayrıca sulamakooperatifleri ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü arasında kuyuların açılmasına ilişkinönsözleşme imzalanıp, kuyuların işletmeye açılmasına rağmen yatırım bedellerinin geriödemesine ilişkin sözleşme imzalamayan kooperatiflere yeni bir imkan sağlanarak; bu kuyulariçin yapılan harcama bedellerinin fer’ilerinden vazgeçilerek tahsilinin sağlanmasına matufdüzenleme öngörülmüştür.Maddenin yirminci fıkrası ile gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerininmülkiyetinde bulunan korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının; korunması, bakım veonarımı için 2863 sayılı Kanun kapsamında verilen kredileri zamanında ödeyemeyen ve bunedenle de haklarında icrai takibata geçilen kişilerin geri ödemelerinde kolaylık sağlanmasıamaçlanmaktadır.Maddenin yirmibirinci fıkrasında yapılan düzenleme ile tarımsal amaçlıkooperatiflerin kalkınma planları ilkelerine ve politikalarına uygun olarak tarımsal üretimi veistihdamı artırmak ve ortaklarına uygun şartlarla girdi sağlamak için hazırladıkları projeleridesteklemek amacıyla verilen ve çeşitli nedenlerle geri ödemeleri yapılamayan kredilereuygulanan temerrüt faizi nedeniyle ağır bir yük oluşturan kredilerin ödenebilir hale getirilmesiamaçlanmaktadır.MADDE 18- Maddede başvuru ve ödeme süresine ilişkin hükümler yer almaktadır.Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, Kanunun ilgili bölümlerindekihükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonunakadar ilgili idareye yazılı başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Başvuruda bulunanborçluların borçlarını genel olarak ikişer aylık devreler halinde onsekiz eşit taksitte ödemeleriöngörülmüş, ancak daha kısa sürede ödeme seçenekleri de düzenlenmiştir.Borçların ilk taksit ödeme süresi içerisinde defaten ödenmesi halinde ilgili maddeleregöre yapılandırılmış olan borçlara herhangi bir ek mali müeyyide uygulanmayacaktır. Ancak,taksitler halinde bu borçların ödenmek istenmesi durumunda, söz konusu borçların maddedebelirtilen katsayılara göre arttırılmış şekliyle ödenmesi mümkün olacaktır.İlgili maddelerde yer alan azami süreler aşılmamak kaydıyla bu Kanuna göreyapılandırılan borçlar altı, dokuz, oniki veya onsekiz eşit taksitte ödenebilecektir. Borçlularınödeme seçeneklerinden birini başvuru esnasında tercih etmeleri gerekmektedir. Tercih edilentaksit süresinden daha uzun bir sürede ödeme yapılması mümkün olmadığı halde daha kısasürede ödeme yapılması mümkün olup, bu takdirde ödenecek tutar ilgili katsayıya göredüzeltilecektir.Maddenin dördüncü fıkrasında, Maliye Bakanlığına ve Sosyal Güvenlik Kurumunabağlı tahsil dairelerinin bu Kanun kapsamında ödenecek olan alacaklarının 6183 sayılıKanunun 41 inci maddesine göre kredi kartı kullanılmak suretiyle ödenmesi durumunda, varolan hükümlerden farklı olarak ödemeye aracılık yapan bankaların kredi kartına taksituygulamasını borç ödeme sistemine dahil etmeye yönelik hükümler eklenmektedir. Yapılandüzenlemede bankaların, borçluların kredi kartı ile ödedikleri taksit tutarlarını idareye taksitaylarında tahsilat kabul edilmek suretiyle aktarması ve borçlu hesaplarına ise taksit ayındayansıtması öngörülmektedir. Bu şekilde kart kullanıcısı tarafından yapılan ödeme üzerine kartkullanıldığı gün alacaklar tahsil edilmiş olarak kayıtlara işlenecek ve borçlu ile tahsil dairesiilişkisi ödenen tutar için sona erecektir. Ödeme tutarlarının Hazine/Sosyal Güvenlik Kurumuhesaplarına aktarılması ise banka ile idare arasında 6183 sayılı Kanunun 41 inci maddesi133

hükümlerine göre düzenlenecektir. Böylece bankaların kredili müşterilerine sunduğuhizmetten borçlular ve idare de yararlanmış olacaktır.Diğer taraftan maddenin beşinci fıkrasında Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerineödenmesi gereken amme alacaklarına uygulanmak üzere özel bir hüküm getirilmektedir. Buhükümle vergi dairesinden vergi mevzuatı gereği iade alacağı bulunan borçlular, bualacaklarının Kanuna göre vergi dairesine ödenmesi gereken taksitlerine mahsubunu talepedebileceklerdir. Mahsup talepleri sadece kendi borçlarıyla sınırlı olacaktır. Mahsup yoluylaödeme taleplerinin yerine getirilebilmesi için başvuru ve/veya taksit süresi içinde ilgilimevzuatın öngördüğü bilgi ve belgelerin tam ve eksiksiz olarak ibraz edilmesi şarttır. Butakdirde, ilgili mevzuatın borçlunun mahsup talebine esas aldığı tarih itibarıyla bu Kanunagöre ödenecek tutara mahsup işlemleri yapılacaktır. Ancak, mahsup talebine konu tutardandaha az tutarda mahsubun yapılması halinde, mahsuben ödeme suretiyle tahsil edilemeyentutar için borçluya bildirimde bulunularak eksik ödenen bu tutarın bir ay içerisinde ödenmesiistenilecektir. Bu süre içerisinde eksik ödenen tutarın, ödenmesi gerektiği tarihten ödendiğitarihe kadar geçen her ay ve kesri için ayrı ayrı 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine görebelirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesihalinde eksik ödenen tutar için bu Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılmayacaktır.MADDE 19- Maddede bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerin bir takvimyılında en fazla iki defa ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde, ödenmeyen bu tutarlarınson taksidi izleyen ayın sonuna kadar her ay ve kesri için ayrı ayrı 6183 sayılı Kanunun 51inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ilebirlikte ödenmesi halinde, kanun hükümlerinden yararlanmanın devamı sağlanmaktadır. Budüzenleme ile ödeme güçlüğüne düşen borçlulara yeni bir imkan verilmesi amaçlanmaktadır.Taksitlere yönelik küçük tutarlı eksik ödemelerin ihlal sayılmayacağı belirtilerektaksitlendirmenin devamı sağlanmaktadır.Kanunun bazı özel hükümleri saklı tutulmak suretiyle borçluların ödedikleri tutarkadar bu Kanundan yararlanmalarına imkan verilmektedir.MADDE 20- Maddenin birinci fıkrasında Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla gerek6183 sayılı Kanun gerekse diğer kanunlar uyarınca tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olaraködenmekte olan amme alacaklarının Kanun hükümlerinden ne şekilde yararlanacağıaçıklanmaktadır. Diğer taraftan, madde hükmünün uygulamasında 5458 sayılı Kanuna göreyapılmış teciller kapsam dışı bırakılmıştır.Maddenin ikinci fıkrasında, bu Kanuna göre ödenecek tutarlara Kanunun yayımlandığıtarihten sonraki süreler için faiz, gecikme zammı, gecikme cezası gibi fer’i amme alacağıhesaplanmayacağı öngörülmekte ve üçüncü fıkrasında bu Kanuna göre ödenecek alacaklarlailgili olarak, Kanunun yayımlandığı tarihten önce tatbik edilmiş hacizlerin yapılan ödemelernispetinde kaldırılacağı ve buna isabet eden teminatların iade edileceği hükmebağlanmaktadır.Maddenin dördüncü fıkrasında, 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesiile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi kapsamındauzlaşılan alacaklar hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmek suretiyledaha önce yapılandırılmış olan bu alacaklar kapsam dışında bırakılmıştır.Maddenin beşinci fıkrasında, Kanunun genel olarak yararlanma şartı olarak öngördüğüdavadan vazgeçme işlemlerinin ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir.Maddenin altıncı fıkrasında il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı müstakilbütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar hakkında vergi ve prim yükümlülükleriaçısından cari dönem ödeme şartı aranılmayacağı hususu düzenlenmiştir.Bu Kanun kapsamında ödenmesi gereken alacak asıllarına uygulanan faiz, gecikmefaizi, gecikme zammı, gecikme cezası, cezai faiz gibi fer’i alacaklar yerine TEFE/ÜFE aylıkdeğişim oranları esas alınarak tahsil edilecek tutar belirlenmektedir. Ancak TEFE/ÜFE aylıkdeğişim oranları Ocak/1980’den itibaren belirlendiğinden, bu tarihten önceki aylar için bu134

şekilde bir oran bulunmamaktadır. Tasarı kapsamına giren ve vade tarihleri bu tarihten deönce olan alacaklar olabileceğinden bu alacaklara Ocak/1980 tarihine kadar TEFE/ÜFE aylıkdeğişim oranları yerine uygulanacak müeyyidenin belirlenmesi amacıyla maddenin yedincifıkrasında düzenleme yapılmaktadır.MADDE 21- Maddede bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan ödemeler ilebu Kanunun Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kısımlarında yer alan alacaklara karşılıkyapılan ödemelerin, sonradan iadesini önlemek amacıyla red, iade ve mahsup yapılmayacağıdüzenlenmiştir. Ancak, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasında; şahısta, oranda hata gibihallerde ve mükerrer tahsilatlarda iade yapılabileceği tabiidir. Diğer taraftan, bu Kanunlasigortalılık süreleri durdurulanlar için prim borçlarının ihya edilmesine yönelik hüküm saklıtutulmuştur.Ayrıca, 6183 sayılı Kanun veya diğer kanunlar uyarınca ödenen faizlerin bu Kanunhükümlerine dayanılarak red ve iadesinin de yapılmayacağı açıklanmıştır.Ancak, dava konusu olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önceödeme yapılmış olması halinde, ödenen bu tutarların; vergi mahkemesinde devam edendavalar ile vergi mahkemesince daha önce verilmiş terkin kararları için kesinleşmemiş vedava safhasında bulunan alacaklara yönelik hükümlerden yararlanılmak üzere yapılanbaşvurular üzerine, nakden ya da mahsuben iade edilebileceği yönünde istisna getirilmiştir.Bu düzenlemenin amacı ise kamu alacağı tahakkuk etmeden emaneten yapılantahsilatlar ile yargı kararı gereği iadesi zorunlu olan tutarların bu Kanuna göre ödenecek tutaramahsubunu ve kalanın da nakden iadesini sağlamaktır.MADDE 22- 1111 sayılı Askerlik Kanunu, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu,2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıklarıve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, 3376 sayılı Anayasa DeğişikliklerininHalkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 5490 sayılıNüfus Hizmetleri Kanunu ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat veGörevleri Hakkında Kanunda belirtilen ve idari para cezasını gerektiren kabahat fiilleri,toplumun tüm bireylerini yakından ilgilendirmektedir. Bu fiillerden dolayı verilen idari paracezasına ilişkin yaptırım kararları çoğu zaman bu fiilleri işleyenlerin yokluklarında daverilebildiğinden, yıllar sonra beklenmedik durumlarda kişilerin karşısına çıkabilmekte veçeşitli mağduriyetlere neden olabilmektedir.Yapılan düzenlemeyle, maddede belirtilen kabahat fiillerinden dolayı verilecek idariyaptırım kararları için soruşturma zamanaşımının bir yıl ile sınırlandırılması vemağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla da yine aynı bir yıllık sürede muhatabına tebliğedilemeyen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararlarının ortadan kalkmasıöngörülmektedir.Yapılan düzenlemeyle, maddede belirtilen kabahat fiillerinden dolayı verilecek idariyaptırım kararları için soruşturma zamanaşımının fiilin işlendiği tarihi takip eden yılsonu ilesınırlandırılması ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi amacıyla da yine aynı süredemuhatabına tebliğ edilemeyen idari para cezasına ilişkin yaptırım kararlarının ortadankalkması öngörülmektedir.MADDE 23- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendikapsamındaki çıraklar ve staja tabi tutulan öğrenciler ile 2547 sayılı YükseköğretimKanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık primeesas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuzkatından fazla olmayanlar ve yabancı uyruklu öğrencilerin kendileri genel sağlık sigortasıkapsamına alındıklarından, bakmakla yükümlü olunan kişilerin belirlendiği 5510 sayılıKanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı alt bendi buna göre yenidendüzenlenmekte, bentteki sigortalı ibaresi genel sağlık sigortalısı olarak ve ayrıca asgari ücrettanımındaki 16 yaş ibaresi 18 olarak değiştirilmektedir.135

MADDE 24- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendikapsamındaki çıraklar ve staja tabi tutulan öğrenciler ile 2547 sayılı YükseköğretimKanununun 46 ncı maddesine tabi olarak kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerden aylık primeesas kazanç tutarı, 82 nci maddeye göre belirlenen günlük prime esas kazanç alt sınırının otuzkatından fazla olmayanlar ile (e) bendi kapsamındaki Türkiye İş Kurumu tarafındandüzenlenen meslek edindirme, geliştirme ve değiştirme eğitimine katılan kursiyerlerinkendileri üzerinden genel sağlık sigortası kapsamına girmeleri sağlanmaktadır.Ayrıca müteahhitlerce Türkiye ile aralarında sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayanülkelere götürülen işçilerin uzun vadeli sigorta kapsamında isteğe bağlı sigortalı olaraködeyecekleri primlerin bu çalışmaların esasen hizmet akdi kapsamında çalışma olmasınedeniyle 4/b yerine 4/a sigortalılık statüsü kapsamına alınması amaçlanmıştır.MADDE 25- 5510 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yapılan bu düzenleme ile birişveren tarafından süreksiz tarım işlerinde çalıştırılanların sosyal güvenlik kapsamınaalınmaları nedeniyle, bu durumdaki kişilerin sigortalı olmayacaklarına ilişkin hükümkaldırılmakta, ayrıca kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan 65 yaşınıdoldurmuş olanlara talepte bulunmaları halinde sigortalı olmama hakkı verilmektedir.MADDE 26- Tarımda kendi nam ve hesabına çalışan sigortalı olup 5510 sayılıKanunun 4 üncü maddesinin diğer bentlerine tabi çalışmaları nedeniyle sigortalılıkları sonaerenlerden, bu çalışmalarının sona erdiği tarihte tarımsal faaliyetinin devam ettiğianlaşılanların herhangi bir müracaat veya bildirim şartı aranmaksızın tarım sigortalılıklarınınyeniden başlatılmasına imkân sağlanmakta, ayrıca meslek liselerinde okumakta iken veyayüksek öğrenimleri sırasında zorunlu staja tabi tutulan öğrenciler için öngörülen sigortalılığınokulları veya üniversitelerince staj gördürülen öğrencileri de kapsayacak şekilde zorunlu stajibaresi staj olarak değiştirilmektedir.MADDE 27- Köy ve mahalle muhtarları ile vergi mükelleflerinin mülki amirlikler vevergi dairelerince Kuruma bildirilmesinde güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu nedenle, 5510sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan bu değişiklikle sigortalıların vergidairelerince, vergi mükellefiyetinin başlamasına ilişkin işlemlerin sonuçlandırıldığı tarihten,mülki amirlikler tarafından da köy ve mahalle muhtarlarının mazbatalarını aldıkları tarihtenitibaren 15 gün içinde bildirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, madde metnindeki esnaf sicilmemurluğu ibaresi Esnaf ve Sanatkâr Sicil Müdürlüğü olarak değiştirilmektedir.MADDE 28- 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendikapsamındaki sigortalılardan vergi mükellefiyetine bağlı olarak sigortalı olanların, vergimükellefiyetinin sona erdiğinin vergi dairelerince Kuruma bildirilmesi süresi başlangıcınınvergi mükellefiyetinin sona erdirilmesi işleminin sonuçlandırıldığı tarih olarak belirlenmekte,böylece vergi dairelerinin söz konusu bildirimleri yapmasında yaşanan ve idari para cezasınaneden olan gecikmelerin önlenmesi amaçlanmakta, ayrıca, tarımsal faaliyette bulunançiftçilerin tarımsal faaliyetlerini bitirdikleri ürün dönemlerinden sonra tarımsal faaliyetlerineilişkin kayıtları devam etmekle birlikte hizmet akdine dayalı çalışma yapmaları halinde 5510sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalısayılmaları ve bağımsız çalışan sigortalıların sigortalı hizmetlerinde çakışma olmaması için bustatüdeki sigortalılıklarını sona erdiren durumlardan bir gün önce sona erdirilmesiöngörülmektedir.Diğer taraftan, 65 yaşından büyük olduğu halde tarımsal faaliyette bulunanlaratalepleri halinde sigorta kapsamından çıkma hakkı getirilmektedir.MADDE 29- Çalışma esnekliğinin sağlanması amacıyla, maddenin yürürlüğe girdiğitarihten sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli işsözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik sürelerini 5510sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre borçlanmasına imkan sağlanmış, ayrıca borçlanılan busürelerin hizmet akdine istinaden gerçekleşen çalışma sürelerinde olduğu gibi 5510 sayılıKanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık türü olarak136

sayılmasına imkan sağlanmıştır. Kısmi süreli iş sözleşmesi, 4857 sayılı Kanunungerekçesinde belirtildiği gibi haftalık çalışma süresi 30 saatin altında olan tüm esnek çalışmatürlerini kapsamaktadır.MADDE 30- 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa buKanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak çalışanların aylıksızizinli oldukları süreler için genel sağlık sigortası primi alınması amaçlanmıştır.MADDE 31- Ay içerisinde 30 günden az çalışan veya 80 inci madde uyarınca primödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saatinin 4857 sayılı Kanuna göre belirlenengünlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalılardan, isteğe bağlısigorta primi ödeyerek 30 güne tamamlayanların sigortalılık statüsü 5510 sayılı Kanunun 4üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi olarak belirlenmiştir.MADDE 32- Ay içerisinde 30 günden az çalışan veya 80 inci madde uyarınca primödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saatinin 4857 sayılı Kanuna göre belirlenengünlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle hesaplanan sigortalıların, isteğe bağlısigorta hükümlerine istinaden yapacakları prim ödemelerinde, işsizlik sigortası primlerinin deödenmesi imkânı getirilerek, işsizlik sigortası ödeneği alınabilmesi için gereken prim ödemegün sayısına ulaşabilmeleri imkânı sağlanmıştır. Ayrıca, isteğe bağlı işsizlik sigortası primininait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmediği takdirde o aya ait işsizlik sigortasıprimi ödeme hakkının düşeceği hüküm altına alınmıştır.MADDE 33- 5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasının mevcuthaline göre sigortalıların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındageçen çalışmalarının çakışması halinde (c) bendine tabi çalışma, diğer bentler kapsamındaçakışma olması halinde ise önce başlayan sigortalılık esas alınmakta iken, yapılandüzenlemede sigortalıların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerikapsamında geçen çalışmalarının çakışması halinde (c) bendine tabi çalışmalarının esasalınması korunmuş, ancak (a) bendi kapsamında hizmet akdine tabi ve (b) bendi kapsamındakendi adına ve hesabına bağımsız olarak geçen çalışmalarının çakışması halinde ise öncelikliolarak (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmalarına imkan sağlanmıştır.MADDE 34- Kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararınafaaliyet gösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan veYükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dahilinde yükseköğrenim görenyabancı uyruklu öğrencilerin haricindeki 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa göreüniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerin, yükseköğrenimlerinindevam ettiği sürelerle sınırlı olarak 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının(d) bendindeki ve aynı Kanunun 52 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindekişartlar aranmaksızın, prime esas günlük kazanç alt sınırının 30 günlük tutarı üzerindenkendilerince genel sağlık sigortası primi ödenmek suretiyle genel sağlık sigortalısı olmalarıamaçlanmıştır. Kamu idareleri, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar, kamu yararına faaliyetgösteren dernekler ile vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından tam burs sağlanan veYükseköğretim Kurulu tarafından ayrılan kontenjanlar dahilinde yükseköğrenim görenyabancı uyruklu öğrencilerin ise sağlık giderlerinin 2547 sayılı Kanun hükümleri çerçevesindeüniversitelerin bütçelerine konulacak ödenekten karşılanması öngörülmüştür.MADDE 35- 5510 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendindeyapılan düzenleme ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendine göre ilk defa genelsağlık sigortalısı olacaklar ile genel sağlık sigortasından yararlanma hakları sona erenlerin,genel sağlık sigortalılıklarının sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı sona erdiği veya diğerbentler kapsamında genel sağlık sigortalısı olmadıkları tarihten itibaren Kurumca tesciledilmeleri ve üniversitelerde yükseköğrenim gören yabancı uyruklu öğrencilerinyükseköğrenimlerinin başladığı tarihten itibaren genel sağlık sigortası kapsamına alınmaları,genel sağlık sigortalılıklarının yükseköğrenimlerinin devam ettiği sürece devam etmesiöngörülmüştür.137

MADDE 36- Sosyal güvenlik mevzuatından farklı olarak özel sigortacılıkmevzuatında teminatın varlığı kişinin belli süre sigortalı olması veya prim borcununbulunmaması kriterlerine bağlı olmadığından, kurulan sistemin sonucu olarak trafik kazalarıbakımından teminatların aynı seviyeye getirilmesi bakımından, sosyal güvenlik mevzuatıçerçevesinde trafik kazaları her durumda sağlık yardımı alınacak kategoriler arasına dahiledilmiştir.5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamındaki sigortalıların işten ayrılmalarındanitibaren on güne ilaveten doksan gün süreyle daha gelir testi veya prim ödeme yükümlülüğüolmaksızın sağlıktan yararlanabilmelerinin sağlanması ile 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı ve74 üncü maddelerinde ücretsiz izin sayılan süreler haricinde bir takvim yılında toplam bir ayıaşmayan ve işverenlerince belgelendirilen ücretsiz izin sürelerinde sağlık yardımlarındanyararlanabilmeleri amaçlanmaktadır.MADDE 37- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindebelirtilen aday çırak, çırak ve öğrencilerle (e) bendinde belirtilen İŞKUR tarafındandüzenlenen kurslara katılan kursiyerler için alınacak primin hesaplanacağı prime esas kazançtutarları belirlenmiş ve ayrıca 60 ıncı maddenin (g) bendi kapsamındaki genel sağlıksigortalılarının gerek ilk defa bu kapsama girmeleri gerekse diğer statülerden bu kapsamagirmeleri halinde gelir testinin sonuçlanmasına kadar asgari ücretin iki katı yerine asgari ücrettutarından genel sağlık sigortası primi alınması, gelir testinin sonuçlanmasından sonra isegelir durumlarına göre işlem yapılması amaçlanmıştır.MADDE 38- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindebelirtilen aday çırak, çırak ve öğrencilerle (e) bendinde belirtilen İŞKUR tarafındandüzenlenen kurslara katılan kursiyerler genel sağlık sigortası kapsamına alındıklarından, budüzenlemeyle bunlar adına ödenecek prim oranları belirlenmiş, ayrıca 5 puanlık primindirimini içeren teşvik unsurunun, diğer teşviklerle aynı anda uygulanmasının sağlanmasıamaçlanmış ve 5 puanlık prim indirimini içeren teşvik unsurunun, Devlet İhale Kanunu,Kamu İhale Kanunu ve bu Kanundan istisna olan alımlar ile uluslararası anlaşma hükümlerineistinaden yapılan hizmet alımları ve yapım işlerini yürüten işyerleri hakkında uygulanmamasıamacıyla düzenlemeye gidilmiştir.MADDE 39- 18 yaşından küçük sigortalılar için, prime esas aylık kazanç alt sınırınınyaşlarına uygun asgari ücret tutarına çekilerek, bu sigortalılar yönünden, asgari ücret ilesigorta primine esas kazanç arasındaki farklılığın ortadan kaldırılması ve dolayısıylaişverenler üzerindeki prim yükünün hafifletilmesi amaçlanmıştır.MADDE 40- İşverenlere aylık prim hizmet belgesini işyerine asma yükümlülüğününkaldırılması ile işverenlerce eksik gün bildirim belgelerini verme yükümlülüğününbelirlenmesinde Kuruma yetki verilmesi amaçlanmıştır.MADDE 41- 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde yapılan değişikliğe paralelolarak “zorunlu” ibareleri madde metninden çıkartılmıştır.MADDE 42- Kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ayiçerisinde 30 günden az çalışan sigortalıların eksik günlerine ait genel sağlık sigortasıprimlerinin tahsil edilebilmesi için, öncelikle bahse konu sigortalıların ilgili ayda çalışmışoldukları sürelerin tespiti, ardından genel sağlık sigortası tahakkuk işleminin yapılması, dahasonra ilgililere borçlarının duyurulması gerektiğinden söz konusu işlemlerin yapılabilmesiamacıyla takip eden ayda ifadesi kaldırılıp en geç ifadesi konularak bahse konu sigortalılarcaödenmesi gereken primlerin ödeme süresinin bir ay uzatılması öngörülmüştür.MADDE 43- Devlet yardımı, teşvik ve desteklerden işverenlerin muaccel prim veidari para cezası borçlarının mahsup edilerek Kuruma aktarıldıktan sonra kalan kısmıüzerinden yararlanılabilmesi amaçlanmıştır.MADDE 44- Kurum hatasından kaynaklanan yersiz ödemelerin ilgililerindentahsilinde kanuni faiz uygulanmayacak ödeme süresinin üç aydan iki yıla çıkarılmasıöngörülmüştür.138

MADDE 45- Geçici iş göremezlik ödeneklerinde Kurumca işverenlerden istenilenbildirimlerin elektronik ortamda yapılmaması halinde uygulanacak idari para cezasının 100üncü madde için uygulanan idari para cezasından ayrılarak daha düşük belirlenmesi, böylecefiil ile ceza arasında denge sağlanması amaçlanmış, aylık prim ve hizmet belgelerini işyerineasma yükümlülüğünün kaldırılmasına paralel olarak idari para cezasının da kaldırılmasıöngörülmüştür.MADDE 46- 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalılarınbakmakla yükümlü olduğu kimseler aynı Kanunun 35 inci maddesine göre belirlenmektedir.Söz konusu Kanunun 35 inci maddesinde sigortalı kadının çalışamayacak durumda malûlolmayan veya 55 yaşından küçük kocası ile sigortalıların ana ve babaları bakmakla yükümlüolduğu kişi olarak sayılmamaktadır. 5510 sayılı Kanunda ise bu kişiler genel sağlıksigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak sayılmaktadır. Düzenleme ile eşitsizliğingiderilmesi amaçlanmaktadır.MADDE 47- 5510 sayılı Kanunla, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendikapsamındaki sigortalıların primlerinin ve aylıklarının hesabına esas gelir tablosuuygulamasına son verildiğinden 3201 sayılı Kanuna göre borçlandırılan 1/10/2008 tarihindenönceki yurtdışı sürelerinin basamak intibakında, bu tarihten önce yürürlükte bulunan gelirtablosunun kullanılmasına devam edilmektedir. Mevcut durumun devamı halinde, giderek beşyıl sonra 1/10/2008 tarihinden önceki süreler için bağlanacak aylıklar, gösterge tablosunun enüst basamağı üzerinden tespit edilecektir. Düzenleme ile yurtdışı sigortalılara bağlanacakborçlanma aylıklarındaki adaletsizliğin oluşmasının önlenmesi amaçlanmıştır.MADDE 48- 5510 sayılı Kanunun geçici 12 nci maddesinin beşinci fıkrası herhangibir sosyal güvencesi olmayan ve 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındagenel sağlık sigortalısı olanlar ile mütekabiliyet esası dikkate alınarak oturma izni almışyabancılardan yabancı bir ülke mevzuatına göre sigortalı olmayanların genel sağlıksigortalılığına ilişkin iki yıllık geçiş sürecini düzenlemektedir.Gelir testlerinin Kurumca henüz yapılamayıp mevcut yeşil kart birimlerindeyapılmakta olması nedeniyle sağlık hizmet sunucularına başvuru tarihleri ile gelir testlerininsonuçlandırılıp Kurumca tescil edilme tarihleri arasında uzun süre geçmektedir. Bundandolayı ilgili genel sağlık sigortalılarının 1/10/2010 tarihine kadarki geçiş sürecinin 1/1/2012tarihine ertelenmesi amaçlanmış, geçiş sürecinin ertelenmesine bağlı olarak halen kamuidarelerince sağlık yardımları karşılanan yatılı öğrencilerin sağlık yardımlarının ve kısmisüreli çalışanların genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama zorunluluğunun da1/1/2012 tarihine ertelenmesi öngörülmektedir.Ayrıca, 2925 sayılı Kanuna tabi sigortalıların bakmakla yükümlü olduğu kimselertanımının 5510 sayılı Kanunla paralel duruma getirilmesine ilişkin 106 ncı maddede yapılandeğişikliğe uygun değişiklik yapılmaktadır.MADDE 49- Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6)numaralı bendinde belirtilen işleri hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın süreklive kazanç getirici nitelikte 1/10/2008 tarihinden önce yapmaya başlayan ve bu tarihten sonrayapmaya devam eden isteğe bağlı kadın sigortalılara daha düşük prim ödeme imkânıgetirilmiş iken bu maddede yapılan düzenlemeyle 1/10/2008 tarihinden önce de yapmışolması şartı kaldırılarak bu tarihten sonra bu işleri yaptıklarını belgeleyenlerden taleptebulunanlara da daha düşük prim ödeyerek isteğe bağlı sigortalı olabilme hakkının verilmesiamaçlanmaktadır.1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre veya 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesininbirinci fıkrasının (b) bendi statüsünde emekli olan sigortalılardan 10 yıldan az sağlık primiödeyenlerden yapılan kesintilerde, sağlık primi ödenen sürenin yalnızca bağımsız çalışılanstatüde ödenen prim süresinden değil bütün statülere tabi hizmet süresinden tespit edilmesininsağlanması amaçlanmaktadır.139

MADDE 50- Madde ile tarım ve orman işlerinde süreksiz olarak çalışanlar kapsamaalınarak, bunların sigortalılıklarının başlangıcı, sona ermesi, prim oranları, primlerinödenmesi ve genel sağlık sigortalılıklarının usul ve esasları ile diğer hak ve yükümlülükleridüzenlenmektedir.Ayrıca, kayıtlı çalışmanın artırılması amacıyla ticari taksi, dolmuş ve benzerinitelikteki şehir içi toplu taşıma aracı işyerleri ile 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (b)bendinde belirtilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenecek işyerlerinde kısmi süreli işsözleşmeleriyle ay içerisinde bir veya birden fazla kişi tarafından çalıştırılan ve bir kişiye tabiolarak çalışma saati süresine göre belirlenen gün sayısı 10 günden az olan kişilerin sosyalgüvenliklerinin madde kapsamında sağlanması öngörülmektedir.MADDE 51- 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte 4/c kapsamındakikamu görevlilerini çalıştıran kamu idarelerine işyeri bildirgesi verme yükümlülüğü getirilmiş,ayrıca aylık olarak çalışanlara ait prim gün sayısı, prime esas kazanç bilgilerinin yer aldığıaylık prim ve hizmet belgeleri alınmaya başlanılmıştır. Kamu idareleri için ilk defa getirilenbu uygulamalarda bazı idarelerin işyeri bildirgesi ve/veya aylık prim ve hizmet belgelerinikanuni süresinde veremedikleri, bundan dolayı idari para cezasına muhatap olduklarıgörülmüştür. Kamu idarelerinin işyeri bildirgeleri ve 2008 Ekim, Kasım ve Aralık ayları primbelgelerini geç vermelerinden dolayı uygulanacak idari para cezası miktarının düşürülmesiamaçlanmıştır.Tarım ve orman işlerinde süreksiz olarak çalışanların kendi nam ve hesabına tarımsalfaaliyette bulunan sigortalılar gibi düşük miktarda prim ödemeleri öngörülmekte, 1/5/2008 ila30/9/2008 tarihleri arasında 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabisigortalı olanlar hakkında da bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren ayda 30 gün üzerindenve düşük miktarda prim ödemeleri, böylece anılan tarihler arasında 2925 sayılı Kanuna göresigortalı olanların prim gün sayılarından dolayı mağdur olmalarının önlenmesiamaçlanmaktadır.1/10/2008 ila bu maddenin yayımı tarihi arasında geçici 12 nci maddenin beşincifıkrası uyarınca 18 yaşını doldurmamış çocuklarından dolayı tescil süreci başlatılanlarınkendilerinin ve 18 yaşını doldurmamış çocukları hariç bakmakla yükümlü oldukları kişilerinsağlık hizmet sunucularına başvuru tarihi ile gelir testlerinin sonuçlanarak tescil edildikleritarihe kadarki genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarlarının Kurumca ödenmesi ve1/10/2008 ila 31/12/2011 tarihleri arasında, geçici 12 nci maddenin beşinci fıkrası uyarıncatescili yapılanların sağlık hizmet sunucusuna başvuru tarihinden gelir testlerinin sonuçlanarakKurumca tescil edildikleri tarihe kadarki sürede 18 yaşını doldurmamış çocukları adınadüzenlenen genel sağlık giderlerine ilişkin fatura tutarlarının Hazineden tahsil edilmesiamaçlanmaktadır.Kısmi süreli çalışanlara eksik kalan sürelerini borçlanabilmeleri ve bu borçlanmaların4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak sayılmasıyönünde bu Kanunla getirilen değişikliğin Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece vetürdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatıçerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanlar ile bunların hak sahipleri için geriyedoğru uygulanabilmesi suretiyle belgelendirilen eksik sürelerin borçlanılabilmesiamaçlanmaktadır.5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin yedinci fıkrasıyla genel sağlık sigortasıkapsamına alınan yabancı uyruklu öğrencilerden, anılan düzenlemenin yürürlük tarihindenönce öğrenci olanların genel sağlık sigortası giriş bildirgelerinin üniversitelerce bir ayiçerisinde verilmesi amaçlanmaktadır.5510 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinde yapılan değişikliğin maddenin yürürlüktarihinden sonraki sigortalılık statü çakışmalarına uygulanması öngörülmektedir.140

5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerikapsamında gelir/aylık almakta olanlara 2011 yılı Ocak ve Temmuz ödeme dönemlerindeartışlar düzenlenmektedir.5510 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 9 uncu maddesininbirinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler için aynı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilenyükümlülüklerden bu maddenin yürürlük tarihine kadar yerine getirilmiş olanlarının yasalsüresinde yerine getirilmiş sayılacağı ve idari para cezası uygulanmayacağı düzenlenmiştir.MADDE 52- Öngörülen sistem uyarınca yeni bir tahsilat rejimi benimsendiğindenuygulama olanağı bulunmayan 2918 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b)bendinin son üç paragrafının yürürlükten kaldırılması hükme bağlanmaktadır.Bilindiği üzere 2918 sayılı Kanun uyarınca motorlu araç işletenlerin zorunlu malisorumluluk sigortasının yaptırıldığını göstermek amacıyla trafik sigortası pulunu araçlarınınön camına yapıştırmaları öngörülmüştür. Sigorta denetiminin çağdaş uygulamalara görebilişim olanaklarından faydalanılarak hayata geçirildiği, pulların mahiyetleri gereği poliçeninyapıldığını ancak sigorta teminatının devam edip etmediği noktasında güvenilir bilgiyisağlayamadığı, hükmün uygulamada gereksiz kırtasiyeciliğe neden olduğu dikkate alınarakilgili maddenin yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir.Diğer taraftan 2918 sayılı Kanunla yabancı plakalı motorlu araçların ülkemizdeuluslararası anlaşmalar kapsamında geçerli trafik sigortalarının bulunmaması halinde anılanaraçlar için trafik sigortasının ülkemize girişleri esnasında yapılması hükme bağlanmışolmakla beraber sigorta hukukunun özel hukuk kapsamında ticari esaslara tabi olarakyürütülen bir faaliyet olması ve uluslararası anlaşma koşulunun aranmasının uygulamadagerekli süratin temininde güçlüğe yol açtığı dikkate alınarak maddede bu amaçla değişiklikyapılmıştır.MADDE 53- Bu madde ile vatandaş odaklı hizmet anlayışı ile kazazedenin sosyalgüvencesi olup olmadığına bakılmaksızın trafik kazası nedeniyle sağlık hizmet sunucularıncaverilen tedavi hizmet bedellerinin tamamının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafındankarşılanması esası getirilmektedir.Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen tutara karşılık, sigortacılık sektörü ve5684 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen durumlar için Güvence Hesabı tarafındanSosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak tutarın, her yıl için sigortacılık mevzuatı çerçevesindeyine maddede belirlenen azami oranı aşmamak üzere Hazine Müsteşarlığınca belirlenmesi,söz konusu azami oranın ise Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilmesi öngörülmektedir.Maddenin uygulamasına ilişkin olarak söz konusu tutarın tespiti, ödenme süresi,yöntemi ve diğer konuların Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarakHazine Müsteşarlığınca belirlenmesi esası getirilmektedir.MADDE 54- Meslek yüksek okulu öğrencilerinin 3308 sayılı Kanun kapsamınaalınarak staj dönemlerinde hastalık iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası primlerinin kamukaynaklarından karşılanmasının sağlanması amaçlanmıştır.Madde yer alan “yirmi” ibaresi “beş” olarak değiştirilerek yirmiden fazla işçi çalıştıranyerlerde yapılabilen staj uygulamasının kapsamı genişletilerek beşten fazla işçi çalıştıran işyerlerinin de sisteme dâhil edilmesi amaçlanmıştır.Halen kanun kapsamında staj görenlere brüt asgari ücret üzerinden ödenen ücretin netasgari ücret üzerinden ödenmesi amaçlanmıştır.MADDE 55- Sosyal yardımlardan faydalanan kişilerden çalışabilecek durumdaolanların bu yardımlardan yararlanma koşullarını kaybetme kaygısıyla işgücü piyasasınakatılmaktan imtina etmelerinin engellenmesi ve böylelikle söz konusu kişilerin kayıtlıistihdama yönlendirilmesi amaçlanmaktadır.MADDE 56- 2022 sayılı Kanuna göre aylık bağlanan kişilerin sonradan ibraz ettikleribelge ve bilgilerin gerçeğe uygun olmadığının anlaşılması halinde ödenmiş olan aylıkların141

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine görebelirlenen gecikme zammı ile birlikte geri alınması öngörülmektedir.Ayrıca Kanuna eklenen madde ile silikozis meslek hastalığında, kayıt dışı çalışmışolanların işyerleriyle çalışma ilişkisinin kurulamaması nedeniyle iş kazası ve meslek hastalığısigortasından yararlanamayanların 2022 sayılı Kanundan yararlandırılarak sosyalgüvenliklerinin sağlanması amaçlanmaktadır.MADDE 57- 4447 sayılı Kanunun kapsamının belirlendiği 46 ncı maddesindedeğişiklik yapılarak, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan ve işsizliksigortası primi ödeyen sigortalılar, İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamına alınmıştır.İstihdamı artırmaya yönelik politika ve tedbirleri uygulamak, işgücünün istihdamedilebilirliğini artırmak, çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak veteknolojik gelişmeler nedeniyle işsiz kalması beklenenlerin başka alanlara yönlendirilmesinisağlamak, istihdamı koruyucu diğer tedbirleri almak ve işgücü piyasası araştırma ve planlamaçalışmaları yapmak amacıyla işsizlik sigortası fonunun bir önceki yıl prim gelirlerininkullanılması öngörülmüştür.4447 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinde yapılan değişiklikle kısmi süreli çalışanlarınKanun kapsamına alınması öngörüldüğünden, bu düzenlemeye paralel olarak, 51 ncimaddenin birinci fıkrasında yer alan ve bu haliyle kısmi süreli çalışanların işsizliködeneğinden yararlanabilmelerine engel teşkil eden; “hizmet akitlerinin sona ermesindenönceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemişve işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olma” koşulu,“bu Kanunda yer verilen prim ödeme koşullarını sağlamış olma” şeklinde değiştirilmiştir.MADDE 58- 4447 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinde yer alan kısa çalışmayayönelik olarak 2008, 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleştirilen geçici kanun değişiklikleriyleödenek miktarının artırılmasının ve kısa çalışma süresinin uzatılmasının, krizin etkisininazaltılmasında etkili olduğu gözlemlenmiştir.Bu itibarla; genel ekonomik kriz ve zorlayıcı sebepler yanında, sektörel ve bölgeselkriz nedeniyle de, işyerlerinin kısa çalışma uygulamasından yararlanmasına olanaksağlanmıştır.Ayrıca kısa çalışma ödeneğinin uygulama alanının genişletilmesi nedeniyle, ödenekmiktarının hesaplama yöntemi yeniden tespit edilmiştir.Uygulamalara hız ve etkinlik kazandıracağı düşünülerek; kısa çalışma süresininuzatılması ile ödeneğin mahsup edilip edilemeyeceğine karar verilmek üzere BakanlarKuruluna yetki verilmiştir.Kısa çalışma ile ilgili ödemelerin işverenin beyanı doğrultusunda gerçekleştirilmesinedeniyle, işverenin hatalı bilgi ve belge vermesi sonucunda oluşan fazla ödemelerin yasalfaizi ile birlikte işverenden tahsil edilmesi yönünde düzenlemeye gidilmiştir.MADDE 59- 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 7 nci maddesinde yeralan ve kadınlar ile 18-29 yaş arası gençlere yönelik uygulanan sigorta prim teşviklerinin,5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birincifıkrasının (ı) bendinde yer alan 5 puanlık prim indirim ile birlikte uygulanabilmesini sağlamakamacıyla geçici 7 nci maddesinde yer alan ve bu teşviklerin aynı anda uygulanmasına engelteşkil eden; “Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıcayararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundanyararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destekunsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.Buna paralel olarak, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesi gereği işveren hissesine aitprimlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarakbu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal GüvenlikKurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabeteden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri,142

Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası vegecikme zammı borcu bulunmaması gerektiğinden, bu hükümle paralellik sağlanmasıamacıyla 4447 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesinde yer alan “Bu maddeye göre işverentarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası FonundanSosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikmezammı, işverenden tahsil edilir.” ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 9 uncu maddesinde yer alan ve31/12/2010 tarihine kadar, işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için prime esas kazanç alt sınırıüzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarının altı ay boyuncaİşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmasına yönelik uygulanan sigorta prim teşviklerinin, 5510sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 81 inci maddesinin birincifıkrasının (ı) bendinde yer alan 5 puanlık prim indirim ile birlikte uygulanabilmesini sağlamakamacıyla geçici 9 uncu maddesinde yer alan ve bu teşviklerin aynı anda uygulanmasına engelteşkil eden; “Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıcayararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundanyararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destekunsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.Buna paralel olarak, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesi gereği işveren hissesine aitprimlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarakbu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal GüvenlikKurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabeteden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri,Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası vegecikme zammı borcu bulunmaması gerektiğinden, bu hükümle paralellik sağlanmasıamacıyla 4447 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesinde yer alan “Bu maddeye göre işverentarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası FonundanSosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikmezammı, işverenden tahsil edilir.” ibaresi madde metninden çıkartılmıştır.Kadınların ve gençlerin işgücüne katılımını ve istihdamını artırmak, yeni istihdamyaratılmasını teşvik etmek ve çalışanların vasıflarını yükselterek işsizlik riskini azaltmak,mesleki ve teknik eğitimi özendirmek, kalite ve etkinliğini artırmak amacıyla;31/12/2015 tarihinde sona ermek,Her bir sigortalı için geçerli olmak,İşe alındıkları tarihten itibaren ve koşulların devamı süresince uygulanmak,Bu maddenin yayımı tarihinden itibaren özel sektör işverenlerince işe alınmak vefiilen çalıştırılmak,İşe alındıkları tarihten önceki altı aya ilişkin prim ve hizmet belgelerinde bildirilensigortalı sayısının ortalamasına ilave olmak,Aynı döneme ilişkin işe alındıkları işyerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna verilenprim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olmak,kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarıncabelirlenen prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerineait tutarı, koşulların devamı süresince İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacaktır.Bu şartların sağlanması durumunda;- 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile 18 yaşından büyük kadınların24 ay süreyle, meslek belgesi sahiplerinin belgelerinin niteliğine göre 48 ay veya 36 aysüreyle,- 29 yaşından büyük erkeklerin meslek belgelerine göre sırasıyla 24 ay süreyle,- Bunların Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler arasından temin edilmeleri halindeilave olarak altı ay süreyle,143

- Çalışmakta iken, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra mesleki yeterlikbelgesi alanlar, mesleki ve teknik eğitimi tamamlayanlar veya işgücü yetiştirme kurslarınıbitirenler için 12 ay süreyle,desteklenecektir.Ayrıca, sigortalıların sahip oldukları mesleki yeterlik, mesleki ve teknik eğitim veyaişgücü yetiştirme kurslarına ilişkin belgelerde belirtilen meslek ya da alanlarda işe alınmalarıve/veya çalışıyor olmaları,Destekten bir kez yararlanmaları ve hak sahipliği süresi tamamlanmadan işsizkalınması halinde, kalan süreden yeniden yararlanılamaması, ancak bir üst gruptaki belgelerintemin edilmesi halinde ikinci hak sahipliğinin oluşması, bu durumda ilk hak sahipliğininsüresinin, ikinci hak sahipliğinin süresinden düşülmesi,Bakanlar Kuruluna, bu maddenin uygulanma süresini 2015 yılından itibaren 5 yılakadar uzatmaya yetki verilmesi,öngörülmektedir.MADDE 60- 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun“Denetleme yetkisi” başlıklı 20 nci maddesinde, Kanun kapsamına giren yabancıların veişverenlerin Kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin Bakanlık işmüfettişleri ve Sosyal Sigortalar Kurumu sigorta müfettişleri tarafından denetleneceğiöngörüldüğünden madde metnindeki “Sosyal Sigortalar Kurumu” ifadesi “Sosyal GüvenlikKurumu” olarak güncellenmiştir. Ayrıca fıkraya eklenen ibare ile yapılacak denetim veyaptırımların 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre yapılacağı belirtilerek bu konudakieksiklik giderilmektedir.Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de kaçak yabancı istihdamıdır. Kayıt dışınıkayıt altına almak, vergi ve sigorta kayıplarını önlemek için 4817 sayılı Kanununuygulanmasının yanı sıra denetimin yaygınlığı ve etkinliği de önem arz etmektedir. Kaçakyabancı istihdamı ile daha etkin mücadele için, maddeye ilave edilen bir hüküm ile merkeziyönetim kapsamındaki kamu idarelerinin teftiş ve denetim elemanları ile denetime yetkilidiğer kamu görevlilerinin ve kolluk kuvvetlerinin yapacakları her türlü denetim, inceleme,teftiş ve kontroller sırasında, yabancı çalıştıran işverenler ile yabancıların, bu Kanundandoğan yükümlülüklerini yerine getirmediklerinin tespit edilmesi halinde, durumun Bakanlığaveya yetkili bölge müdürlüğüne bildirilmesi; bu bildirimler ve maddenin birinci fıkrasıgereğince düzenlenen denetim raporları doğrultusunda Kanunda yer alan idari yaptırımlarınBölge Müdürlerince uygulanması; yapılan düzenleme ile denetim mekanizmasınınetkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.MADDE 61- Çalışma mevzuatının, değişen ekonomik koşulları takip eden dinamikbir yapıya kavuşturulması ve karşılaşılan ekonomik kriz ve darboğazların aşılmasında çalışmamevzuatının esnekleştirilmesi kaçınılmazlık arz etmektedir. İşletmelerin özellikle ekonomikkriz ve darboğazlardan daha az kayıpla çıkabilmesi, küresel ekonomideki artan rekabet veişsizlikle mücadelede başarı sağlanması “evden çalışma” ve “uzaktan çalışma” gibi esnekçalışma modellerinin yasal dayanağa kavuşturulması ve uygulamanın yaygınlaşmasıylamümkün olacaktır.Uygulamada var olan ancak yasal dayanağı olmayan bir esnek çalışma biçimi olanevden çalışma, tarafların uzlaşmasını zorlaştırmakta ve yargısal bazı sorunların yaşanmasınasebep olmaktadır.Bu nedenle iş mevzuatımızda çağdaş çalışma ilişkileri normları ile uyum sağlayan,sosyal ve ekonomik değişimlere ayak uydurabilen, esnek çalışma modellerinden biri olanevden çalışmayla ilgili hukuksal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.Uzaktan çalışma içinde bulunduğumuz bilgi çağının sağladığı kolaylıklar, çalışmahayatında köklü değişiklikler yaratmaya başlamıştır. Günümüzde merkezi işyeri ve işçininişyerine bağımlılığı olgusu, yerini hızlanan teknolojik gelişmelere, işyerinin merkeziyetçiyapıdan uzaklaşmasına ve çalışmaların daha bağımsız olmasına yol açmıştır.144

Uzaktan çalışmanın ortaya çıkışı bilgisayar teknolojisinin ve haberleşme ağlarınıngelişimi ile olmuştur. Zamanımızda uzaktan çalışmayı daha çok emlak, bilgisayar-elektronik,bankacılık, sigorta, haberleşme, basın-yayın ve ticaret sektörü de dahil birçok kuruluşuygulamaktadır. Ayrıca internet ağının ve cep telefonu kullanımının artması uzaktançalışmayı daha da fazlalaştırmıştır.Bu nedenle iş mevzuatımızda çağdaş çalışma ilişkileri normları ile uyum sağlayan,sosyal ve ekonomik değişimlere ayak uydurabilen, esnek çalışma modellerinden biri olanuzaktan çalışmayla ilgili hukuksal düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.Uzaktan çalışma da evden çalışma gibi Avrupa Birliğinde, 2002 yılında sosyal taraflararasında imzalanan Avrupa Çerçeve Anlaşması ile düzenlenmiştir. Çerçeve Anlaşmanın esasamacı, uzaktan çalışanların çalışma koşullarına ilişkin genel bir çerçeve belirlemek ve asgarihaklarını güvence altına almaktır.Yapılan düzenleme ile bir yandan çalışma mevzuatının dinamik bir yapıyakavuşturulması amaçlanmakta, diğer yandan ilgili AB mevzuatına uygun olarak çalışanlarınhakları güvenceye alınmaktadır.Ekonomik kriz dönemlerinde, esnek çalışma modellerinin uygulanmasıyla; krizinetkilerine karşı işyerinin bir ölçüde korunması sağlanmakta, ayrıca vasıflı işgücü kaybınındaha az düzeyde kalması sağlanarak, işsizliğin minimize edilmesi hedeflenmektedir.İşgücü piyasasının esnekliğinin artırılması; çalışma hayatını düzenleyen yasalar, topluiş sözleşmeleri ve ulusal politikalar aracılığı ile gerçekleşmekte, işletme açısından işgücününgerekli zaman ve miktarda kullanılmasıyla kaynakların optimum kullanılması sağlanmaktadır.MADDE 62- Yapılan düzenleme iş sözleşmesine konulabilecek deneme süresi iki ayile sınırlandırılmakta, genç işçilerin tecrübelerinin ve istihdamlarının arttırılabilmesi amacıylayirmi beş yaş altındaki işçiler için iş sözleşmesine konulabilecek deneme süresinin dört ayakadar uzatılabilmesine imkân tanınmaktadır.MADDE 63- 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkranın sonunaeklenen cümle ile birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlerin, bu kapsamda çalıştırmaklayükümlü olduğu işçi sayısının, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına görehesaplanmasına imkân sağlanarak, hem yükümlülüğün artırılması hem de bu kapsamdakiişyerlerinin yükümlülüklerini ülke çapında yerine getirebilmelerine imkan sağlanmıştır.Maddeye yeni eklenen fıkra ile ilgili mevzuat, işin niteliği veya teminde güçlüknedenleriyle işyerlerinde özürlü çalıştırma konusunda güçlük yaşayan işverenlerin, başkaişverene ait işletmelerde, birden fazla işverence kurulan ortak işletmelerde veya özürlüçalıştırmak amacıyla kurulan işletmelerde (korumalı işyerleri) ilk defa işe alınan özürlülerinücretlerini karşılayarak özürlü çalıştırma zorunluluğunu yerine getirebilmelerine imkansağlanmaktadır.Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, yer altı ve su altı işlerinde özürlüişçi çalıştırılamayacağı ilkesi korunmuş, ancak sosyal Devlet ilkesine uygun olarak,işyerlerindeki işçi sayısının tespitinde yer altı ve su altı işlerinde çalışanların hesabakatılmayacağı yönündeki istisna kaldırılmıştır.Maddenin yedinci fıkrasında yapılan değişiklikle, 4857 sayılı Kanunun 101 incimaddesi uyarınca tahsil edilecek cezaların, özürlülerin ve eski hükümlülerin, kendi işinikurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojilerinin yanında özürlünün işeyerleştirilmesi, işe ve işyerine uyumunun sağlanması ve bu gibi projelerde kullanılmasıöngörülmüş ve böylece özürlülerin işe yerleştirilmeleri, işyerlerinin fiziksel ortamının özürlübireylere göre düzenlenmesi, araç ve gereçlerin ergonomik tasarımı konusunda işverenlerin,teknik ve mali yönden desteklenmesi öngörülmüştür.Ayrıca, 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesi,Anayasa Mahkemesinin 4/2/2010 tarihli ve E.2008/57, K.2010/26 sayılı Kararı ile iptaledilmiş olup Kararın Resmi Gazetede yayımlandığı 22/10/2010 tarihinden başlayarak bir yılsonra yürürlüğe girmesi hüküm altına alındığından, mahkeme kararı doğrultusunda145

düzenlemeye gidilerek en çok özürlüyü temsil eden konfederasyonun komisyon üyesi olmasıesası getirilmiştir.MADDE 64- Maddenin mevcut halinde denkleştirme süresinin toplu iş sözleşmeleriile dört aya kadar arttırılabilmesi hükmü mevcutsa da, uygulamada işletilmediğinden maddemetninden çıkarılmakta, turizm sektörünün özellikleri dikkate alınarak, turizm işletmebelgesine sahip işyerleri için denkleştirme süresinin dört ay olarak uygulanabilmesine imkânsağlanarak bu sektörde istihdamın artırılması amaçlanmaktadır.MADDE 65- 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 10 uncu maddesinde yer alanhükme istinaden vuku bulan işçi şikâyetleri hâlihazırda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıiş müfettişleri tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. İşçi şikâyetleri çok çeşitlikonularda olabilmektedir. İşyeri ve çalışma şartlarına, iş şartlarına, iş sağlığı ve güvenliğiönlemlerine, sigorta işlemlerine ilişkin şikâyetler olduğu gibi, işçilerin mali haklarına ilişkinşikâyetler de yoğun bir şekilde Bakanlığa intikal etmektedir.Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, işyerlerinin kapanması ya da istihdamdadaralmaya gidilmesi sonucu, işten çıkarılan işçilerin, işverenleri ile aralarında çıkan işuyuşmazlıklarının idari yönden çözümü için, bakanlık bölge müdürlüklerine çok yoğunbaşvuru olmaktadır.Asli görevleri işyeri denetimi olan iş müfettişlerince iş sözleşmesi sona ermiş işçileriniş sözleşmesinden kaynaklanan kişisel alacaklarına ilişkin şikâyetlerinin incelenmesi, buincelemenin işyeri denetimini gerektirmemesi, belgeye dayalı incelemeler olması nedeniyletam anlamıyla bir teftiş ve denetim faaliyeti olmayıp, bu şikâyetlerin sonuçlandırılmayaçalışılması, bugünkü haliyle hem uzun zaman almakta hem de iş müfettişlerinin asli görevleriolan işyeri denetimlerinden geri kalmalarına neden olmaktadır.Öte yandan çalışma hayatında emeğin karşılığı ve tek gelir kaynağı olan ücreti ilegeçinen işçilerin, iş sözleşmesinden kaynaklanan bireysel alacakları ile ilgili şikâyetlerinin enkısa zamanda çözülmesi veya en azından yol gösterilmesi bu kişiler açısından da büyük önemarz etmektedir.Maddeye eklenen fıkra ile iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin Kanundan, iş vetoplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin işçi şikâyetlerinin Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerince incelenebilmesine imkan tanınarak işmüfettişlerinin asli görevleri olan işyerlerinin teftiş ve denetimine yoğunlaşmaları, öte yandanişçi şikayetlerinin hızlı bir şekilde sonuçlandırılması amaçlanmaktadır.Maddede yapılması öngörülen değişikliklerle işçi şikâyetlerini inceleyecek olan bölgemüdürlüğü memurlarının yapacakları şikayet incelemelerinde kullanacakları yetkilerbelirlenmekte, talepleri halinde taraflara istenilen bilgi ve belgeleri sunma, çağrıldıklarındagelme ve ifade ve bilgi verme zorunluluğu getirilmekte, incelemeler sonucunda memurlarıntutacakları tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli kılınması, iş müfettişleri tarafındandüzenlenen raporlarda veya tutanaklarda tespit edilen işçi alacaklarının ilgililer tarafındanmaddede belirlenen süre içerisinde itiraz edilmemesi veya itirazın reddedilmesi halindekesinleşerek tahsil edilebilir hale gelmesi amaçlanmaktadır.Yapılan düzenleme ile Kanunun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında yapılandeğişikliğe paralel olarak, 108 inci maddesinin ikinci cümlesinde de değişiklik yapılmış,birden fazla ilde işyerleri bulunan işverenlere uygulanacak idari para cezasının, işyerlerininmerkezinin bulunduğu yerdeki Türkiye İş Kurumu il müdürünce uygulanması öngörülmüştür.MADDE 66- 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeyapılması öngörülen değişiklikle, faaliyetleri deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçlarınimal ve inşası olanlara bu araçların imal ve inşası ile ilgili olarak yapılan teslim ve hizmetler,anılan bentte yer alan diğer şartlara bağlı kalınmaksızın katma değer vergisinden istisnaedilmektedir.MADDE 67- 3065 sayılı Kanunun, ihraç edilecek malların üretiminde kullanılacakgirdilerin tecil-terkin uygulaması kapsamında yurt içinden temin edilebilmesine imkan veren146

geçici 17 nci maddesi ile aynı Kanunun Milli Eğitim Bakanlığına bilgisayar, donanımları veyazılımlarının bağışı ile bağışı yapacak olanların bunları temininde katma değer vergisiistisnası uygulanmasına yönelik geçici 23 üncü maddesinin yürürlük süresi 31/12/2010tarihinde sona ermekte olup, madde ile yapılan ibare değişikliği ile bu hükümlerin süresinin 5yıl daha uzatılması sağlanmaktadır.Aynı şekilde, Türkiye Jokey Kulübünce organize edilen yarışmalara katılan atlarınjokeyleri, jokey yamakları ve antrenörlerine ücret olarak yapılan ödemeler üzerinden % 20oranında gelir vergisi tevkifatı yapılmasına ilişkin 193 sayılı Kanunun geçici 68 incimaddesinin uygulama süresi 31/12/2015 tarihine kadar uzatılmaktadır.MADDE 68- Öngörülen düzenleme ile özel tüketim vergisi kapsamına giren mallarıntanımlandığı Türk Gümrük Tarife Cetvelindeki malların tarife numaraları ve tanımlarında2009 ve 2010 yılları için değişiklikler yapılmış olması nedeniyle, 4760 sayılı Kanuna ekli (I),(II), (III) ve (IV) sayılı listelerin güncellenmesi ve halen uygulanmakta olan vergi tutar veoranlarının bu listelerde yer alması amacıyla söz konusu listeler, ekli (1), (2), (3) ve (4) sayılıcetvellerde gösterildiği şekilde değiştirilmektedir. Yapılan bu değişikliğe pararlel olarak; 4760sayılı Kanunun 7/A ve geçici 5 inci maddelerinde yer alan G.T.İ.P. numaralarının dagüncellenmesi sağlanmaktadır.MADDE 69- 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tabloya eklenen (25)numaralı bent ile sözleşmeli personel (kadro karşılığı personel dahil) ile kurumları tarafındanimzalanan hizmet sözleşmeleri damga vergisinden istisna tutulmaktadır. Söz konususözleşmelere ilişkin olarak süre uzatımı, yenileme, tadil, fesih, taahhüt gibi amaçlarladüzenlenen diğer her türlü kağıtlar da anılan istisna kapsamında değerlendirilecektir.MADDE 70- Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan değişiklikle, 233 sayılıKanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesi uyarınca, verilen görevler neticesindedoğan ve teşebbüs kayıtlarına göre gerçekleşen görev zararlarının Hazine Müsteşarlığıbütçesinden ilgili teşebbüsçe yapılacak ödeme talebi çerçevesinde karşılanacağı hüküm altınaalınmıştır.8/10/2007 tarihinden itibaren özelleştirme programına alınarak KİT statüsündençıkarılan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin bu tarihten önce verilmiş görevler nedeniyledoğmuş görev zararları alacakları ile ilgili hususlar düzenlenmektedir.Yapılan görev zararı ödemelerinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 incimaddesinde öngörülen usule uygun olarak incelenmesi sonucunda hesaplanan tutar ile HazineMüsteşarlığı bütçesinden yapılmış bulunan ödemeler arasında fark bulunduğunun tespitedilmesi halinde ya da ilgili teşebbüs veya kuruluş tarafından yapılan talebin gerçek olmayanbelge ve işlemlere ilişkin tutarları da içerdiğinin tespiti halinde izlenmesi gereken usuldüzenlenmektedir.(b) bendiyle yapılan değişiklikle, Merkezi Kayıt Kuruluşu nezdinde kayden izlenmesizorunlu olan Hazine hisselerine ilişkin olarak, aracı kuruma yapılan komisyon ödemelerindedamga vergisinin ödemenin yapılması sırasında istihkaktan kesinti yapılarak ödenmesinedeniyle aracı kuruluşlar komisyon ödemelerini eksik almakta, bu nedenle aracı kurum ilesözleşme imzalanması mümkün olamamaktadır. Uygulamadaki bu sorunun giderilmesi veDevlete ait hisse senetlerine ilişkin her türlü ücret, komisyon, vergi, resim ve harçtan istisnasağlanması amaçlanmıştır.(c) bendiyle 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesinin üçüncüfıkrasına ilişkin değişiklik düzenlenmektedir. Birçok kamu kurum ve kuruluşu tarafındanözellikle eğitim, sağlık ve güvenlik benzeri amaçlarla kullanılmak üzere kamu iktisaditeşebbüslerine ait atıl durumda olan varlıkların değerlendirilmesine yönelik taleplerdebulunulmaktadır. Söz konusu taleplerin değerlendirilmesi ve karara bağlanmasında yaşanılansürecin uzaması nedeniyle öngörülen yatırımların etkinliği ve hayata geçirilmesindegecikmeler yaşanabilmektedir. Bu nedenle söz konusu atıl varlıkların belirli bir rayiç bedelsınırına göre bedelsiz veya rayiç bedelin altında devredilebilmesine yönelik sürecin yeniden147

tanımlanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Buna göre kamu iktisadi teşebbüslerinin atıl durumdabulunan varlıklarının kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz veya rayiç bedelin altındadevrinde; rayiç bedeli 10.000.000 TL’nin altında bulunan varlıkların devri, ilgili bakanınonayına tabi kılınarak söz konusu varlıkların değerlendirilmesine ilişkin sürecinhızlandırılması ve kolaylaştırılması amaçlanmaktadır. Atıl durumda bulunan ve belirlenensınırdan daha yüksek değerdeki varlıkların bedelsiz veya rayiç bedelin altında devrine ilişkintakdir yetkisi ise Bakanlar Kuruluna bırakılmaktadır. Rayiç bedelin tespiti, teşebbüstarafından yapılabileceği gibi bu konuda gerekli tecrübe ve yetkinliğe sahip diğer bir kamukuruluşuna veya bir özel sektör kuruluşuna da yaptırılabilir.MADDE 71- Madde ile VakıfBankın gerekli organizasyonu tamamlanmak suretiyleBanka Genel Kurulunun uygun göreceği bir zamanlama çerçevesinde Genel MüdürlüğününAnkara dışına nakledilmesine imkan sağlanmaktadır.Tahvil ihracında Maliye Bakanlığının muvafakati ve kefaletinin de aranması koşulunuiçeren hüküm ilga edilmektedir. Sözü edilen koşul, Bankanın kuruluş yıllarında finansmanihtiyacını karşılamada kolaylık sağlama amacıyla getirilmiştir. Başka bir anlatımla, anılankoşul, malî bakımdan güçlü, itibar sahibi bir kurum olan Maliye Bakanlığının, kısacasıDevletin/Hazinenin teminatıyla ihraç edilen tahvillerin rağbet göreceği, bu suretle Bankanınfinansman ihtiyacının daha kolay karşılanacağı gerekçesiyle getirilmiştir. Oysa, günümüzdeBanka açısından böyle bir ihtiyaç bulunmamaktadır. Ayrıca diğer banka ve anonimşirketlerden farklı olarak Bankanın tahvil ihracı için her durumda Maliye Bakanlığınınmutabakatını ve kefaletini aramasının olağan bir durum olmadığı, söz konusu mutabakatınverilmemesi hâlinde Bankanın tahvil ihraç edemeyeceği, bu durumun ise ekonomikgerçeklerle bağdaşmadığı açıktır. Genel düzenlemeler çerçevesinde yapılacak tahvil ihracıiçin söz konusu hükmün mevcudiyetine gerek olmadığından hüküm ilga edilmektedir.6219 sayılı “Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanunu” nun “HukukiRejim” başlıklı 18 inci maddesinde; Banka ve kuracağı ortaklıklar hakkında uygulanmayacakkanunlarda yapılan değişikliklerin işbu kanuna yansıtılmasını sağlamayı teminen gereklidüzeltmeler ve yine Bankanın işbu maddede sayılan kanunlar arasında yer almamasınedeniyle özellikle 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun ve 3624 sayılı Küçükve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması HakkındaKanun kapsamına dahil edilmesiyle uygulamada Banka aleyhine yaşanan haksız rekabetingiderilmesi amacıyla değişiklikler yapılmıştır.Yine aynı maddede 2490 sayılı Kanun yer almaktadır. Genel bütçeye dahil dairelerlekatma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa,mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri 2490 sayılı Arttırma Eksiltme ve İhaleKanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda yazılı hükümlere göre yürütülmekte idi. 2490sayılı Kanun, 2886 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin (a) bendi ile yürürlüktenkaldırıldığından madde metninde 2490 sayılı Kanuna yapılan atıf, 2886 sayılı Kanuna yapılanatıfla değiştirilmiştir. Yine 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu da benzeri iş ve ihalelerikapsadığından ve genel bütçeye dahil idareler, katma bütçeli idareler, özel idareler,belediyeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, birlikler, tüzel kişiler, kamu iktisadikuruluşları vb. kuruluşları kapsadığından, Bankanın bu Kanun kapsamında da olmamasınedeniyle maddeye 2886 sayılı Kanunla birlikte 4734 sayılı Kanunu da ekleme zorunluluğudoğmuştur.Aynı maddede sayılan bir diğer Kanun, 3460 sayılı Sermayesinin Tamamı DevletTarafından Verilmek Suretiyle Kurulan İktisadi Teşekküllerin Teşkilatıyla İdare veMurakabeleri Hakkında Kanundur. 3460 sayılı Kanun 440 sayılı Kanunla yürürlüktenkaldırıldığından, yerine kamu iktisadi teşebbüslerini düzenleyen 233 sayılı Kamu İktisadiTeşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 399 sayılı Kamu İktisadiTeşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde148

Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun HükmündeKararnameye yer verilmiştir.Tüm bu düzenlemeler ve 6219 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ortaya koyduğuduruma göre Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı, bir özel hukuk tüzel kişisidir,kamu hukukuna tabi bir idare değildir. Bankanın; kamusal bir sermayesi bulunmadığı gibi,Banka kamu kaynağı kullanmamakta, sermayesinin tamamı özel hukuk tüzel kişileri ilegerçek kişilere ait bulunmaktadır ve % 25’ i halka açık olan bir bankadır. Yine 6219 sayılıKanunun 17 nci maddesinde Banka ve kuracağı ortaklıkların personelinin özel hukukhükümlerine tabi olduğu ve personel hakkında 3659 sayılı Bankalar ve Devlet MüesseseleriMemurları Aylıklarının Tevhid ve Teadülü Hakkında Kanunun uygulanmayacağıbelirtilmektedir. Sadece bu hüküm bile Bankanın hukuki statüsünü ortaya koymaktadır.Ancak 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresiBaşkanlığı Kurulması Hakkında Kanun ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline DairKanun, kamu kurumlarına uygulanan kanunlar olmasına rağmen, 6219 sayılı Kanunun 18 incimaddesinde bu kanunlara atıf yapılmaması nedeniyle Banka kamu kurumu olarakdeğerlendirilmekte ve bu durum da haksız olarak Bankanın mali birtakım yükümlülükleraltına girmesine neden olmaktadır. Bu nedenle 6219 sayılı Kanunun 18 inci maddesine 195 ve3624 sayılı kanunların eklenmesi zorunlu hale gelmiştir.Nitekim 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunun 29 uncu maddesi (b)bendinde yer alan “Genel ve katma bütçeli idarelerle, il özel idareleri, belediyeler, köyler veiktisadi devlet teşekkülleri ve sermayesinin yarısından fazlası kamu kurumu tüzel kişilerine aitbulunan teşekküllerin verdikleri reklam mahiyetini taşımayan ilanlar resmi ilan sayılır.”Hükmü ve aynı Kanunun 42 nci maddesindeki “29. maddenin (b) bendinde anılan daire veteşekküllerle kanunla kurulan sair müesseselerin veya bunların iştiraklerinin Kurumun şubesibulunan yerlerde yayınlanan gazete ve dergilere verecekleri ilan ve reklamlar, ancak Basınİlan Kurumu aracılığı ile yayınlatılabilir.” hükmü ile Kanunun kapsamı belirlenmiş ve yineaynı Kanunun 24 üncü maddesiyle bu resmi ilanları veren kuruluşlara mali yükümlülükyüklenmiştir. 6219 sayılı Kanunun 18 inci maddesinde 195 sayılı Kanun yer almadığından,Banka kamu kuruluşlarından sayılmakta, dolayısıyla Kanunda yer alan mali yükümlülüğüüstlenmek zorunda kalmakta, bu durum da VakıfBankın halka açık bir banka olmasınedeniyle, yatırımcılarda belirsizlik doğmasına neden olmakta ve Bankanın hisse değeriniolumsuz etkilemektedir. Oysa 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye HalkBankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 1 incimaddesinde 195 sayılı Kanunun bu bankalara uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 6219sayılı Kanuna da söz konusu Kanunun eklenmesiyle kamu ve özel bankalar arasında yaratılanhaksız rekabet ve eşitsizlik giderilmiş olacaktır.Aynı şekilde 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Desteklemeİdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 14 üncü maddesi (c) bendinde yer alan“Sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait bankaların kurumlarvergisine matrah olan yıllık karlarının yüzde 2’si nispetinde ödeyecekleri aidatlar” hükmüne“(4603 sayılı Kanuna tabi bankalar hariç)” hükmü eklenmek suretiyle, 4603 sayılı Kanunatabi üç kamu bankası ayrık tutulmuştur. Sermayesinin tamamı Hazineye ait bankalarınKanuna tabi olmayıp, VakıfBank’ın tabi olması hakkaniyetsizliği ortaya koymaktadır.195 ve 3624 sayılı Kanunların Banka ve ortaklıklarına uygulanmayacağına ilişkinhükümle Bankanın hukuki statüsü de netlik kazanacaktır.6219 sayılı Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Kanununun “HukukiRejim” başlıklı 18 inci maddesinde öngörülen değişikliklerin 1/1/2000 tarihinden itibarengeçerli olmasını ve Banka ve ortaklıkları hakkında yargı mercilerine açılmış davalar ve icratakiplerini kapsamasını sağlamak için 6219 sayılı Kanuna geçici madde eklenmesiöngörülmüştür.149

MADDE 72- Madde ile kademe ilerlemesine dair muhtelif maddelerde yer alanhükümler tek madde hâlinde birleştirilmekte ve kademe ilerlemesi için gerekli şartlar yenidenbelirlenmektedir.MADDE 73- Madde ile bazı üst düzey kadrolara atanacakların özel kurumlarda veyaserbest olarak çalıştıkları sürelerin maddedeki sınırlamaya tabi olmaksızın dikkate alınmasıöngörülmektedir.MADDE 74- Madde ile yabancı memleketlerin resmî kurumlarında veya uluslararasıkuruluşlarda görev alacak memurlara üç yılda bir verilecek iznin, Başbakan yerine ilgili bakantarafından verilmesi öngörülmektedir.MADDE 75- Madde ile kadrosu kaldırılan memurların yeni kadrolarına atanmalarınailişkin hususlar yeniden düzenlenerek, bunların eski kadrosu ile yeni kadrosu arasında ücretfarklılığı olması hâlinde bu farkın tazminat olarak ödenmesi öngörülmektedir. Bu düzenlemeile teşkilat kanunlarında yapılan değişiklikler sırasında her kanuna ayrı ayrı konulan hükümleryerine, memurların temel kanunu olan 657 sayılı Kanuna hüküm konularak sürekliuygulanabilecek olan bir düzenleme yapılmaktadır.Hâlen, 4046 sayılı Kanunda, özelleştirilen kuruluşların nakle tabi personelinin diğerkamu kurumlarına nakledilmesine yetki veren ve bu personelin özlük haklarını düzenleyenözel bir düzenleme varken, teşkilat yapısının değişmesine bağlı olarak kadro niteliklerideğişen kurumlarda açığa çıkan personelin ihtiyaç duyulan kurumlara nakline ilişkin genel birdüzenleme bulunmamaktadır. Getirilen düzenleme ile Devlet Personel Başkanlığına verilengenel bir yetkiyle kamuda dengeli personel dağılımının sağlanmasına da yardımcı olunacaktır.MADDE 76- Madde ile özürlülerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla, iklimve ulaşım şartlarına bağlı olarak, özürlü memurların mesai saatlerinin farklı düzenlenebilmesikonusunda üst yöneticiler ve mülkî amirlere yetki verilmiştir.Ayrıca, kamu görevlilerine, teknolojik gelişmelere uygun olarak ve günün şartlarınagöre, gerektiğinde evlerinde, özel ofislerde veya benzeri başka yerlerde çalışabilmelerineimkân sağlamak amacıyla, yürütülen hizmetlerin özelliklerine göre, memurların çalışma saatve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmelerine ilişkin hususlardüzenlenmektedir.MADDE 77- Madde ile günün yirmidört saatinde devamlılık gösteren hizmetlerdeçalışan memurların çalışma saat ve şekillerinin kurumlarınca düzenlenmesine imkântanınmıştır. Hâlen Devlet Personel Başkanlığının muvafakati alınarak belirlenen çalışmasaatleri, bürokrasinin azaltılması anlayışı çerçevesinde kurumlara bırakılmaktadır.Ayrıca, kadının ve annenin korunması ilkesinden hareketle, kadın memurlarahamileliklerinin yirmi dördüncü haftasından itibaren veya doktor raporuna dayalı olarak dahaönceki süreler ile doğumdan sonraki bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası göreviverilemeyeceği, özürlü memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve gece vardiyası göreviverilemeyeceği hususunda düzenleme yapılmaktadır.MADDE 78- Madde ile sosyal devlet olmanın gereklilikleri, günümüzün değişenşartları, uluslararası sözleşmeler ve sendikalar ile sivil toplum kuruluşlarının önerileri dikkatealınarak, memurlara verilen mazeret izinleri yeniden düzenlenmektedir.MADDE 79- Madde ile sosyal devlet olmanın gereklilikleri, günümüzün değişenşartları, uluslararası sözleşmeler ve sendikalar ile sivil toplum kuruluşlarının önerileri dikkatealınarak, memurlara kendilerinin ve yakınlarının hastalanmaları hâlinde verilecek hastalık verefakat izinleri düzenlenmektedir. Özellikle ücretli refakat izni mevzuatımız açısından önemlibir yeniliktir. Memurların birinci derece yakınlarının bakıma muhtaç hâle gelmesi ve refakatintıbbî olarak zorunlu olması hâlinde üç aya kadar ücretli refakat izni verilmesi gerektiğinde busürenin bir katına kadar uzatılabilmesi öngörülmektedir. Mevcut mevzuat çerçevesinde, budurumdaki memurlar, refakat için yıllık izin veya mazeret izinlerini kullanmakta, aylıksız izinalmakta ya da etik dışı yollara başvurarak rapor almak zorunda kalmaktayken, getirilendüzenleme ile sorun kalıcı ve insanî bir şekilde çözüme kavuşturulmaktadır.150

MADDE 80- Madde ile sosyal devlet olmanın gereklilikleri, günümüzün değişenşartları, uluslararası sözleşmeler ve sendikalar ile sivil toplum kuruluşlarının önerileri dikkatealınarak, memurlara verilecek aylıksız izne ilişkin usûl ve esaslar yeniden belirlenmekte,memurun aylıksız izin alması kolaylaştırılmakta ve izin süresi artırılmaktadır.MADDE 81- Maddede memur bilgi sistemi ve özlük dosyalarının tutulmasına ilişkindüzenlemelere yer verilmiştir. Tüm vatandaşlık işlemlerinde olduğu gibi memur bilgisisteminde de Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının esas alınması öngörülmektedir.Düzenleme ile memurların başarı, yeterlik ve ehliyetlerinin tespitinde, kademeilerlemelerinde, derece yükselmelerinde, emekliye ayrılmasında veya hizmetle ilişkilerininkesilmesinde, hizmet gerekleri yanında özlük dosyalarının göz önünde bulundurulması esasalınmıştır.MADDE 82- Madde ile olağanüstü gayret ve çalışmaları ile emsallerine göre başarılıgörev yaparak kamusal fayda ve vatandaşa sunulan hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesindesomut olaylara ve verilere dayanılarak katkı sağladığı tespit edilen memurlara başarı belgesive ödül verilmesi hususları düzenlenmiştir. Ödül miktarı günün şartlarına göre yenidenbelirlenerek teşvik edici bir nitelik kazanmıştır.MADDE 83- Madde ile disiplin cezası vermeye yetkili disiplin amirlerinin tespitineilişkin düzenlemeye yer verilmektedir. Sicil sisteminin kaldırılmasıyla disiplin amirlerininrolü artmış, taşrada görev yapan memurların disiplin açısından takibinin merkezdenyapılmasının zorluğu dikkate alınarak valiler ve kaymakamların disiplin amiri olarakpozisyonları güçlendirilmiştir.MADDE 84- Madde ile disiplin cezası verilmesini gerektiren bazı fiil ve hâller, gününşartları, ilgili kesimlerin talepleri ve mevcut 125 inci maddenin uygulanmasında karşılaşılansorunlar dikkate alınarak yeniden düzenlenmektedir.MADDE 85- Mevcut düzenlemede, kendilerine disiplin cezası olarak aylıktan kesmeveya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilenlerin, Bakanlar Kurulu Kararı ile atamayapılan kadrolar ile valilik, büyükelçilik, müsteşarlık, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük,genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerine atanamayacakları belirtilmesinerağmen, maddede zikredilmeyen “kurum başkanı”, “genel sekreter”, “bölge ve il müdürü”gibi kadrolar açısından bir düzenleme yer almadığından, uygulamada tereddütleryaşanmaktadır. Madde ile aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası iletecziye edilenlerin atanamayacağı görevler yeniden belirlenerek mevcut uygulamadakitereddütler giderilmektedir.MADDE 86- Mevcut düzenlemede disiplin amirleri tarafından verilen uyarma vekınama cezalarına karşı itiraz, varsa bir üst disiplin amirine yoksa disiplin kurullarınayapılabilmekteyken, yapılan düzenleme ile söz konusu cezalara itirazların doğrudan disiplinkurullarına yapılabilmesinin önü açılmıştır. Memurların üyesi olduğu sendika temsilcilerininde disiplin kurullarına üye olduğu göz önüne alındığında; getirilen düzenleme ile uyarma vekınama cezalarına itiraz müessesesi daha etkin hâle getirilmektedir.Yine madde ile aylıktan kesme cezalarına karşı da disiplin kuruluna itiraz imkanıgetirilmekte, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı da yüksek disiplin kurulunaitiraz edilebilmesine imkân tanınmaktadır. Ayrıca Anayasada yapılan değişikliğe paralelolarak uyarma ve kınama cezalarına karşı da yargı yolu açılmıştır.MADDE 87- Madde ile kamu kurum ve kuruluşlarının her kademedeki personelininyetiştirilmesi ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanarak kamu hizmet kalitesinin artırılmasıkonularında Devlet Personel Başkanlığı görevli ve yetkili kılınmaktadır.MADDE 88- Hâlen, kamu personeline ilişkin veriler hem çok sınırlı bilgileriiçermekte hem de üç ay gecikmeli olarak tutulabilmektedir. Madde ile Devlet PersonelBaşkanlığının, kuruluş kanunlarına ve bütçe türlerine bağlı kalınmaksızın tüm kamu kurum vekuruluşlarının teşkilat yapılarına ve personeline ilişkin konularda gerekli gördüğü bilgi vedokümanları kamu kurum ve kuruluşlarından istemeye yetkili olduğu ve kamu kurum ve151

kuruluşlarının istenilen bilgi ve dokümanları vermekle yükümlü olduğu ve söz konusuyükümlülüğün yerine getirilmemesinden doğacak olan zararların ilgili kurumun üst amirinerücû edileceği hükme bağlanmaktadır. Böylece, kamu personeline ilişkin bilgiler güncelolarak kayıt altına alınabilecek, kamunun elindeki insan gücü profili görülecek, istatistiklerüretilecek, geleceğe dönük projeksiyonlar yapılabilecektir. Ayrıca şu an için önemli zamanalan bazı işlemler, çok basit bir şekilde sonuçlandırılabilecektir.MADDE 89- Madde ile memurların kurumlar arası geçici süreli görevlendirilmelerikonusu günün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmektedir. Kurumlar arası geçici süreligörevlendirme konusunda talep olmasına ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda hükümbulunmasına rağmen bu hükümlerin uygulama kabiliyeti çok sınırlı kalmıştır. Kurumlar arasıgeçici görevlendirme, ancak teşkilat kanunlarında yer alan sınırlı sayıda kurum için özelhükümlere göre yürütülmektedir. Getirilen düzenleme ile memurun isteği de dikkate alınarak,belirli koşullar altında ve belirli süreler ile kurumlar arasında geçici görevlendirmeyapılmasına imkân sağlanmaktadır.MADDE 90- Madde ile Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim,Bayındırlık ve İskân, Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlıkları ileDevlet Su İşleri, Karayolları, Orman, Basın Yayın ve Enformasyon, Sosyal Hizmetler veÇocuk Esirgeme Kurumu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Gençlik ve Spor,Maden Tetkik ve Arama genel müdürlükleri, Yükseköğretim Kurulu, Öğrenci Seçme veYerleştirme Merkezi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Özel Çevre KorumaKurumu başkanlıkları merkez teşkilatında kadro karşılığı sözleşmeli olarak, uzman ve uzmanyardımcısı istihdam edilebilmesi, ayrıca taşra teşkilatı bulunan bakanlıkların taşra teşkilatındauzman personel görevlendirebileceği hükme bağlanmaktadır.Getirilen düzenleme ile anılan bakanlık ve kurumlarda istihdam edilecek uzmanpersonelin göreve alınma koşulları ile uzmanlığa atanma usûl ve esasları ayrıntılı olarakdüzenlenmektedir. Diğer taraftan benzer nitelikte görev ifa eden kariyer uzmanlar arasındakiücret dengesizliklerinin giderilmesine yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Bu kapsamda;- Uzman yardımcılığına atanabilmek için aranacak şartlar,- Uzman yardımcılığı giriş, yazılı ve sözlü sınavlarının usûl ve esasları,- Uzman yardımcılığına atandıktan sonra uzmanlığa atanmada aranacak şartlar,- Uzman ve uzman yardımcılarına ödenecek ücretler, ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.Ayrıca, uzman ve uzman yardımcılarına ilişkin olarak maddede düzenlenen ücreteilişkin hususların sadece yeni ihdas edilen uzman ve uzman yardımcıları için değil, daha önceihdas edilmiş olan kariyer uzmanlıklardan, 152 nci maddenin “II- Tazminatlar” fıkrasının“(A) Özel Hizmet Tazminatı” bendinin bu Kanunla eklenen (ğ) alt bendinde belirtilenler,Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman ve uzman yardımları ile 5018 sayılı Kamu MalîYönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyicikurumların başuzman, uzman ve uzman yardımcıları hakkında da uygulanması hükmebağlanmaktadır. Bununla birlikte, kapsamdaki kariyer uzmanlar için belirlenmiş olanücretlerdeki standardizasyonun bozulmamasını teminen, kadro karşılığı sözleşmeli olarakistihdam edilecek uzmanların, diğer mevzuat uyarınca görev yaptıkları kurum personelininyararlandığı tazminat, ek ödeme, döner sermaye, ikramiye, fazla mesai ve benzeri başka bir adaltında herhangi bir ödemeden yararlanamayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır.Yine, uzman yardımcıları için belirlenen uzman yardımcılığına giriş, yazılı ve sözlüsınav usûl ve esasları, kariyer personelin düzenlendiği 36 ncı maddenin “Ortak Hükümler”bölümünün (A) fıkrasının (11) numaralı bendinde belirtilen kadroların yardımcıları vestajyerleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi uzman yardımları ile 5018 sayılı Kamu MalîYönetimi ve Kontrol Kanununun eki (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyicikurumların uzman yardımcıları ile diğer meslek personelinin yardımcı ve stajyerleri hakkındada uygulanacaktır.152

MADDE 91- Madde ile uzman ve uzman yardımcılarının özlük hakları, kadroları ilesicile ilişkin geçiş hükümleri düzenlenmektedir. Bu kapsamda,- Kanunun yayımı tarihinde görev yapmakta olan uzman yardımcısı, uzman vebaşuzmanların, almakta oldukları, her türlü ödemeler toplamı net tutarının, bu Kanunla yeniihdas edilen uzmanlar için belirlenen ek 40 ıncı maddenin (D) fıkrasına göre her türlüödemeler toplamı net tutarından daha fazla olması hâlinde, bunların malî hakları, bu Kanununyayımı tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre belirlenmeye devamedilecektir. Anılan personelin ücretleri dondurulmayacak, bunlar kadrolarında kaldıklarımüddetçe bu Kanunun yayımı tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri çerçevesindeücret almaya devam edecektir.- Kanunun yayımı tarihinde görev yapmakta olan uzman yardımcısı ve uzmanların,almakta oldukları, her türlü ödemeler toplamı net tutarının, ek 40 ıncı maddenin (D) fıkrasınagöre her türlü ödemeler toplamı net tutarından daha düşük olması hâlinde, bunların malîhakları yeni ücret miktarına yükseltilecektir.Ayrıca, sicil sistemi kaldırıldığından, kazanılmış hakların korunması ilkesindenhareketle, Kanunun yayımı tarihinden önceki son altı yıllık sicil notu ortalaması doksan vedaha yukarı olanlardan bir kademe ilerlemesi uygulamasından yararlanmamış olanlarhakkında, 64 üncü maddenin ikinci fıkrasının değişiklikten önceki hükmün uygulanacağıhükme bağlanmış, altı yıldan daha az süreyle doksan ve daha yukarı sicil notu ortalamasıbulunanlar için kademeli bir düzenleme öngörülmüştür.Diğer taraftan, benzer nitelikte görev ifa eden kariyer uzmanlar arasındaki ücretdengesizliklerinin giderilmesine yönelik düzenlemeler getirildiğinden, aynı unvanda olmaklabirlikte farklı hizmet sınıfında bulunma nedeniyle özlük hakları farklı olarak belirlenen bazıuzmanlıkların hizmet sınıfları, genel idare hizmetleri olarak değiştirilerek aynı unvana sahipuzmanlar arasındaki ücret farklılıkları giderilmektedir.MADDE 92- Madde ile yeni ihdas edilen kadroların özel hizmet ve denetimtazminatları, ek göstergeleri, makam tazminatları ve kadrolarına ilişkin düzenlemeler, sicilsisteminin kaldırılmasıyla ilgili hususlar, günün değişen şartları nedeniyle uygulama imkânıkalmayan, yeniden düzenlenmesi ya da değiştirilmesi gereken hükümlere ilişkin düzenlemeleryapılmaktadır. Bu kapsamda;- Çocuk için ödenmekte olan aile yardımı ödemesinde iki çocuk sınırlamasıkaldırılmaktadır.- 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun yürürlüğe girdiği tarihte 27 olan üniversitesayısının 146’ya çıkmış olması, mevcut yapısı ile Yükseköğretim Denetleme Kuruluna ilgilimevzuat çerçevesinde verilmiş olan görevlerin gerektiği gibi yürütülebilmesini oldukçagüçleştirmiş, hem üye sayısının artırılmasını, hem de denetlemenin gerektirdiği meslekîformasyona sahip yeterli sayıda denetim elemanının istihdamını öngören bir değişikliliğizorunlu kılmıştır. Bu çerçevede üyelerin belirleneceği kurum veya meslek grupları ile üyesayıları yeniden düzenlenmiş, ayrıca Denetleme Kurulunun görev tanımına ve iş yüküneuygun olarak yeteri kadar denetim elemanının istihdamı öngörülmektedir.- 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci maddesinin (D) bendine görebeşyüz TL tutarında yapılan ödeme tutarı yediyüzelli TL’ye yükseltilmektedir.- Sendika üyesi kamu görevlilerine üç ayda bir 45 TL toplu görüşme primi ödenmesiöngörülmektedir.- Değişik statülerde görev yapan sözleşmeli personelin de 657 sayılı Kanuna tabiDevlet memurlarla aynı usul ve esaslara göre aile yardımından faydalanması amacıyladüzenleme yapılmaktadır.- 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılarak sözleşmeli personelinsendikaya üye olamayacağı yönündeki uygulama imkanı olmayan hüküm yürürlüktenkaldırılmaktadır. Yine, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 sayılı cetvelinde yeralan personele ödenecek ek tazminat miktarı artırılmaktadır.153

- Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığında çalıştırılacakpersonel sayısı yüzden yüzyetmişbeşe çıkarılmaktadır.- 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14/A maddesi uyarınca beşyüz TL’yigeçmemek üzere ödenen tutar yediyüzelli TL’ye yükseltilmektedir.MADDE 93- Bu madde ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı ÖzelleştirmeUygulamaları Hakkında Kanuna bir geçici madde eklenmesi öngörülmektedir.Özelleştirme uygulamalarına yönelik olarak açılan iptal davalarında, idari yargımercilerince kimi zaman özelleştirme uygulamalarının bütün sonuçlarıyla birliktetamamlanarak, özelleştirme konusu kuruluşun ihaleyi kazanan yatırımcıya devir ve teslimedildiği aşamada yürütmenin durdurulması ve iptal kararları tesis edilebilmektedir.Özelleştirme uygulamalarına yönelik tesis edilen yürütmenin durdurulması ve iptalkararları üzerine yatırımcılara yapılan başvurulardan sonuç alınamaması üzerine özelleştirilenkuruluşun geri alınmasına ilişkin dava açma yoluna gidilmektedir. Davalara konu olankuruluşlarda devir sonrasında yatırımcı tarafından kimi zaman ticari gerekçelerle kimi zamanise ihale şartnamesinde yer alan yatırım taahhütleri ile devir sözleşmesinin gereği olarak idari,mali ve hukuki yönden bazı değişikliklere gidilmekte ve bir takım yatırımlarda, bazı borç vetaahhütlerde bulunulabilmektedir. Yeni durumun getirdiği mali tablo söz konusu davalardadavalı yatırımcı tarafından, karşı davalar açılmak suretiyle özelleştirme bedeli, yapılanyatırımların maliyeti ve mahrum kalınan karın İdareden faizi ile birlikte tazmini talepedilebilmektedir.Özelleştirme işlemleri tamamlanarak devir işlemleri sonuçlandırılan kuruluşlara ilişkinmahkemelerce verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının uygulanması, söz konusukuruluşları devralanlar tarafından üretim, yatırım, istihdam ve bunlara bağlı her türlü ticari vemali tasarruflarda bulunulması ve böylece devir tarihi ile yürütmenin durdurulması ve iptalkararları tarihi arasında önceki duruma göre fiilen geri dönülemeyecek bir yapı ortaya çıkmasınedenleriyle oluşan fiili imkansızlık karşısında hem alıcı firmalar hem de İdare büyüksıkıntılar yaşamaktadır.Geri alma davalarında tesis edilecek kararların kamuya olan maliyeti, özelleştirmegelirinden daha fazla geri alma bedeli ödenme ihtimali ve dolayısıyla kamunun daha fazlazarara uğramasının söz konusu olacağı, yatırımcıların belirsizlik sürecinde kuruluşa yatırımyapmada isteksiz davranma durumları nedeniyle ekonomiye olan katkısının azalması ileulusal ve uluslararası ticari çevrelerde özelleştirme uygulamalarına olan güvenirlilik dikkatealındığında, bu kararların infaz edilmemesi yönünde işlem tesis edilmesinin kamunun yararınaolacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.Bu çerçevede; verilen mahkeme kararları üzerine İdarece herhangi bir işlem tesisedilmeyeceği ve bu konuda İdarece açılan davalardan feragat edileceği yönünde maddedüzenlemesi önerilmektedir.MADDE 94- Madde ile 6200 sayılı Kanuna ek 2 nci ve geçici 7 nci madde eklenmesiönerilmektedir. Anılan Kanuna eklenmesi önerilen ek 2 nci madde ile Devlet Su İşleri GenelMüdürlüğünce 6200 ile 1053 sayılı Kanunlara göre yapılan barajlardan ve/veya tesislerdenbelediyelere sağlanan içme suyu tahsislerine ait tesislerin yatırım bedellerinin geriödemelerine ilişkin yeknesaklığın sağlanması öngörülmüştür.6200 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 7 nci madde ile Devlet Su İşleri GenelMüdürlüğünce 6200 ile 1053 sayılı Kanunlara göre yapılan barajlardan ve/veya tesislerdenbelediyelere sağlanan içme suyu tahsislerine ait tesislerin yatırım bedellerinin geriödemelerine ilişkin mevcut farklı uygulamalardan ve sair nedenlerden kaynaklananproblemlerin giderilmesi ve ödenmemiş geri ödemelerin tahsilatı için imkan tanınması ve bumeyanda protokollerinin revize edilmesi sağlanmaktadır.MADDE 95- Madde ile Maliye Bakanlığının hükümet konaklarının yapımınıprogramlama, satın alma işlemlerini yürütme ve bunların onarımlarını yapma yetkisi, 2009Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla İçişleri Bakanlığına devredilmiş ve uygulama 2010154

Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla devamettirilmiştir. Ancak, Anayasa Mahkemesinin 1/4/2010 tarihli ve E:2009/10, K:2010/56 sayılıKararıyla, bütçe ile ilgili olmayan ve diğer kanunlarla yapılması gereken düzenlemelerinbütçe kanunları dışındaki kanunlarla yapılması gerektiği gerekçesiyle, 2009 Yılı MerkeziYönetim Bütçe Kanununda yer alan hükümet konaklarının yapımını programlama, satın almaişlemlerini yürütme ve bunların onarımlarını yapma şeklindeki İçişleri Bakanlığına devredilenyetki iptal edilmiştir. Uygulamanın devamını sağlamak ve Anayasa Mahkemesi Kararınıngereğini yerine getirmek için, Maliye Bakanlığının görevleri arasından, hükümet konaklarınınyapımını programlama, satın alma işlemlerini yürütme ve bunların onarımlarını yapmayetkisinin çıkarılması amaçlanmaktadır.MADDE 96- Hükümet konaklarının yapımını programlama, satın alma işlemleriniyürütme ve bunların onarımlarını yapmaya yönelik 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin13 üncü maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak 3152 sayılı Kanunun 23 üncümaddesinde değişiklik yapılması amaçlanmaktadır.MADDE 97- Yap-işlet-devret (YİD) yatırım projelerinin karar ve uygulamasüreçlerinin hızlandırılması, uygulamanın kolaylaştırılması, sözleşme onayına ilişkin YPKsüreci nedeniyle uzayan sürelerin kısaltılması ve YİD projeleri uygulama sözleşmelerinindoğrudan ilgili bakanlık nezdinde onaylanabilmesine imkan tanınması ve böylece 3996 sayılıKanunun kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla bu madde hazırlanmıştır. YİD projelerininyüksek maddi kaynak veya ileri teknoloji gerektirmesi ve uluslararası boyutunun bulunmasıuzun bir hazırlık sürecini de beraberinde getirmekte olup, bu projelerin hazırlanması veyürütülmesi safhasındaki müşavirlik hizmeti alımının 4734 sayılı Kamu İhale Kanunundanmuaf tutulması ile sürecin kısaltılması ve uygulamanın kolaylaştırılması amaçlanmaktadır.Söz konusu hizmet alımına ilişkin esas ve usullerin Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenmesiöngörülmektedir.3996 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine dayanılarak hazırlanan ve 1/10/1994 tarihli ve22068 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6/8/1994 tarihli ve 94/5907 sayılıKararnamenin eki Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli ÇerçevesindeYaptırılması Hakkında 3996 Sayılı Kanunun Uygulama Usul ve Esaslarına İlişkin Kararın;“Taşınmaz Malların Kullanılması” başlıklı 38 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında;“uygulama sözleşmesinde gösterilmek kaydı ile kamulaştırma bedelinin kısmen idareceödenmesi halinde, taşınmazın tamamı üzerinde görevli şirket lehine daimi ve müstakil nitelikliüst hakkı tesis edilebileceği, bedeli idarece ödenen taşınmazlar için kullanım bedeli alınacağı,taşınmazın mülkiyetinin Hazineye veya ilgili kamu kurum veya kuruluşuna ait olması halinde,bedeli mukabilinde görevli şirket lehine daimi ve müstakil nitelikte üst hakkı tesisedilebileceği” yönünde düzenlemeler yapılmıştır.Diğer taraftan, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile bu Kanun hükümlerine göreyürürlüğe konulan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre;çeşitli yatırımların yapılması amacıyla Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlarınüzerinde ilgilileri lehine bedeli karşılığında irtifak hakkı tesis edilmekte, Devletin hüküm vetasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise yine bedeli karşılığında kullanma izniverilmektedir.Ayrıca, 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve KatmaDeğer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun ek 2 nci maddesininbirinci fıkrasında; “Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde tesis edilecekirtifak hakları ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde verilecekkullanma izinlerinden, irtifak hakkı veya kullanma izni bedellerine ilave olarak, bu alanlardayürütülen faaliyetlerden elde edilecek tüm hâsılatın yüzde 1’i oranında Hazinece payalınacağı” yönünde hükme yer verilmiş ve aynı maddenin ikinci fıkrasında ise hasılat payınınindirimli olarak alınacağı veya hiç alınmayacağı irtifak hakkı ve kullanma izinleri belirtilerekistisnalar sayılmıştır.155

Yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine göre; YİD modeliyle gerçekleştirilecekyatırım ve hizmetler için görevli şirketin kullanımına bırakılacak olan mülkiyeti kamu kurumveya kuruluşlarına (kamu iktisadi teşebbüsleri dahil) ve Hazineye ait taşınmazlar ile bedeliidare tarafından ödenmek suretiyle kamulaştırılarak tapuda idare veya Hazine adına tescil yada tapudan terkin edilen taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerleriçin yatırımcılar lehine tesis edilecek irtifak hakları veya yatırımcılara verilecek olan kullanmaizinleri için her yıl irtifak hakkı ve kullanma izni bedelleri ve ayrıca, bunların işletmeyegeçmesinden sonra ise, bunların işletilmelerinden elde edilecek tüm hasılattan Hazinece % 1oranında ayrıca pay alınmasının, bir kamu yatırımı olan YİD modeliyle yürütülecek proje veyatırımlara özel sektörün ilgisini azaltabileceği değerlendirilmektedir.Ayrıca, kamu-özel sektör işbirliği çerçevesinde veya özel sektörün finansmanimkanlarından faydalanmak üzere YİD modeli çerçevesinde yapılacak sözleşmelerde kamumallarının kullanımı ile ilgili alınacak paylar çok yüksek maliyet getireceği için, bu projeleriverimli olmaktan çıkaracaktır. Bu projeler, özel sektörün dinamizminden ve sermayegücünden yararlanmak için yapılmaktadır. Ancak, yukarıda belirtilen bedeller ve hasılat payıönemli bir maliyet oluşturmakta ve projelerin yapılamaz hale gelme riski bulunmaktadır. Budurumda ise idarece daha yüksek garantiler verilmek zorunda kalınmaktadır.Açıklanan sebeplerle, madde ile; Kanun kapsamında gerçekleştirilecek yatırım vehizmetler için görevli şirketin kullanımına bırakılacak olan mülkiyeti kamu kurum veyakuruluşlarına (kamu iktisadi teşebbüsleri dahil) ve Hazineye ait taşınmazlar ile bedeli idaretarafından ödenmek suretiyle kamulaştırılarak tapuda idare veya Hazine adına tescil ya datapudan terkin edilen taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler içinkullanım bedeli ve hasılat payı alınmaması amaçlanmıştır.MADDE 98- Gümrük Tarife Cetvelinin Avrupa Birliği (AB) mevzuatı veuygulamalarına uyumunun sağlanması, AB’nin kullandığı Avrupa Toplulukları EntegreTarifesi (TARIC) ile Entegre Tarife Yönetim Sistemi (ITMS)’nin altyapısının oluşturulması,vergilendirme ve ticaret politikası önlemlerinin etkin uygulanmasının temin edilmesiamacıyla, Kanunun Bakanlar Kuruluna verdiği yetki çerçevesinin netleştirilmesiamaçlanmıştır. Her yılbaşında yenilenen Gümrük Tarife Cetvelinin diğer vergilendirme veticaret politikası önlemlerini de içermesi, yıl içinde bu alanlarda yapılacak değişikliklerinilave bir düzenleme yapılmasına gerek olmaksızın, hızlı ve etkin bir şekilde GümrükMüsteşarlığı BİLGE sistemine ve uygulamalarına aktarılması hedeflenmiştir.MADDE 99- Uzlaşma, idare ile yükümlüler arasında ortaya çıkan ihtilafların yargıyoluna başvurulmadan, görüşme yoluyla çözümlenmesini öngören bir müessesedir.Uzlaşma idareye; yükümlüden istenilen vergi ve cezaların bir kısmından vazgeçilmesikarşılığında, vergi alacağının hemen tahsil edilmesi imkânını sağlamakta, bu sayede yargısürecinin uzaması nedeniyle doğacak sıkıntılar önlenmekte ve çok sayıda davanın takipkülfeti de ortadan kaldırılmaktadır.Yükümlü ise, yargıya gitmesi halinde faizleriyle birlikte daha büyük tutarlaraulaşabilecek vergi ve ceza borçlarının uzlaşılan kısmını ödemek suretiyle kalanındankurtulmakta, ayrıca dava takip külfetinden de kurtulmaktadır.Diğer taraftan, uzlaşma müessesesi sayesinde vergi mahkemelerinde gereksiz iş yüküoluşması da önlenmektedir.Sonuç olarak, uzlaşma tarafların kabul edebileceği bir çözüm olanağı sağlamaktadır.Uzlaşma müessesesi, Vergi Usul Kanununun 376 ncı maddesinden sonra gelen ekmaddelerde düzenlenmiştir.Ancak, Vergi Usul Kanununun “Gümrük ve tekel vergileri” başlıklı 2 nci maddesi,“Gümrük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler bu Kanuna tabi değildir. Bu vergi veresimlerle ilgili olarak 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 242 nci maddesihükümleri uygulanır.” hükmünü amir olduğundan, gümrük idaresince tahsil edilen vergileriçin uzlaşma imkanı bulunmamaktadır.156

Teklif edilen bu madde ile, uzlaşma müessesesinin Vergi Usul Kanununda yer alandüzenlemeye benzer şekilde Gümrük Kanununa alınması, bu sayede iç vergilerde olduğu gibigümrük idaresince alınan vergiler için de uzlaşma imkanından yararlanılabilmesinin teminiamaçlanmaktadır.MADDE 100-Mevcut düzenleme, ajans personel harcamalarının gerçekleşen en sonyıl bütçe gelirlerinin %15’ini aşamayacağını öngörmektedir. Ancak bu durum henüz yenikurulan ve yerel katkı paylarını tahsil etmekte zorlanan ajanslar bakımından büyük sıkıntıdoğurmaktadır. Bu nedenle madde ile 5449 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin son fıkrasınınuygulanması, kurumsallaşmanın ve gelirlerin yeterli düzeye ulaşacağı düşünülen 2013 bütçeyılına kadar ertelenmektedir.MADDE 101- 5664 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindetanımlanan hak sahiplerine yapılan KEY ödemelerinde EGYO’nun yükümlülüğünü aşankısmı Hazinece EGYO’ya ödenmektedir. Bu uygulamaya paralel olarak, EGYO tarafından5664 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde tanımlanan haksahiplerine ödenen kâr payının, EGYO’nun yükümlülüğünü aşan kısmının da Hazinetarafından karşılanmasını teminen bu madde düzenlenmiştir.MADDE 102- Her yıl bütçe kanunlarında yer alan hükümlerin, Sayıştay Başkanlığınıneleştirileri de dikkate alınarak düzeltilmiş hali ile ilgili Kanunda yer almasını teminendüzenleme yapılmıştır.MADDE 103- Türkiye Kalkınma Bankasının merkezinin belirlenmesi ana sözleşmeyebırakılmıştır.MADDE 104- 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinde yapılan değişiklik ile,Avrupa Birliği direktifleri ile uyumlu olarak sır niteliğini haiz bilgilerin üst seviyedekorunmasını teminen, Kurumun elde edeceği bilgileri ceza soruşturma ve kovuşturmalarıkapsamında savcılıklar ile ceza mahkemelerine verebileceği hüküm altına alınmaktadır.Madde ile ayrıca Kurul Başkan ve üyeleri ile Kurum personelinin görevleriyle bağlantılıolarak başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar ile ilgili bilgi taleplerinin yerine getirilmesineimkan tanınmıştır. Ayrıca, bankaların sır saklama yükümlülüğü dışında bulunan durumlar,sadece öngörülen amaçlar ile sınırlı kalınması ve gizlilik sözleşmesi yapılması koşuluylabelirlenmiştir. Bankaların sermayelerinin yüzde onu veya daha fazlasını temsil edenpaylarının satışı amacıyla muhtemel alıcıların yapacakları değerleme çalışmaları ilesermayelerinin yüzde on veya daha fazlasına sahip olan kredi kuruluşu ile finansalkuruluşların konsolide finansal tablo hazırlama çalışmalarında ve iç denetim uygulamalarındaveya alacaklarının ve alacaklarına dayalı menkul kıymetlerin satışı amacıyla yapılacakdeğerleme çalışmalarında ya da derecelendirme hizmeti alınmasına yönelik işlemlerdekullanılmak üzere bilgi ve belge taleplerinin sadece bu amaçlar ile sınırlı kalınması ve gizliliksözleşmesi yapılması koşuluyla bankalarca karşılanmasına imkan verilmiştir.5411 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde yapılan değişiklik ile, Bankacılık Düzenlemeve Denetleme Kurumunun Merkezi İstanbul olarak belirlenmiştir.5411 sayılı Kanunun 95 inci maddesinde yapılan değişiklik ile, Kurumun Merkezininİstanbul olarak belirlenmesine bağlı olarak Kurumun yerinde denetim yapacak meslekpersonelinin yemin edeceği mahkeme olarak “İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi”belirlenmektedir.5411 sayılı Bankacılık Kanununa eklenen ek 1 inci madde ile, kredi kuruluşları ilefinansal kuruluşların müşterilerinin risk bilgilerinin toplanması ve bu kuruluşlarlapaylaşılması amacıyla Türkiye Bankalar Birliği nezdinde Risk Merkezi kurulmasıöngörülmüştür. Kural olarak Risk Merkezi nezdindeki bütün işlem ve kayıtların gizli olması,Anayasanın ve Uluslararası Sözleşmelerin koruduğu özel hayatın gizliliği ilkesinin de birsonucudur. Bu çerçevede, sır sahibinin bilgilerinin açıklanması konusunda açık rızasınınbulunması durumunda ancak belirlediği kişiye risk bilgilerinin verilebilmesi benimsenmiştir.157

Buna ilişkin teknik alt yapının ekonomik hayatın gereklerine uygun olarak oluşturulabilmesiniteminen Türkiye Bankalar Birliğine yetki verilmiştir.5411 sayılı Bankacılık Kanununa eklenen geçici 28 inci madde ile, Türkiye BankalarBirliği nezdinde kurulan Risk Merkezi faaliyete geçinceye kadar geçiş sürecinde yapılacakişlemler düzenlenmiştir. Aynı Kanuna eklenen geçici 29 uncu madde ile de Kurummerkezinin taşınması için geçiş süreci öngörülmüştür.MADDE 105- Sermaye Piyasası Kanununun kaydi sistemi düzenleyen 10/Amaddesine eklenmesi öngörülen fıkrada Merkezi Kayıt Kuruluşu bünyesinde kayden izlenensermaye piyasası araçlarına ilişkin tedbir, haciz ve benzeri her türlü idari ve adli taleplerinilgili hesaplara bağlı ayrı alt hesaplar oluşturulması suretiyle Merkezi Kayıt Kuruluşununüyeleri tarafından yerine getirileceği hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, bu taleplerin doğrudandoğruya Merkezi Kayıt Kuruluşuna iletilmesi halinde ise Merkezi Kayıt Kuruluşunun butalebi ilgili hesapların bulunduğu üyelere elektronik ortamda yönlendirmesi ve bu üye listesinitalepte bulunan kuruma bildirmesi, bu durumda söz konusu talebin üyeye yönlendirmetarihinde ilgili üyeye yapılmış gibi hüküm doğurması yönünde düzenleme yapılmaktadır. Busuretle özellikle Devlet İç Borçlanma Senetlerinin kaydileştirilmesi çalışmaları sırasında ilerisürülen hukuki belirsizliklerin giderilmesi amaçlanmaktadır.Ayrıca, Sermaye Piyasası Kurulunun merkezinin İstanbul’da olacağı düzenlenmekte,sermaye piyasaları açısından yoğun ilişki içinde bulunulan ülkelerde Bakanlar Kurulukararıyla yurt dışında temsilcilik açılması ve Kurul tarafından yurt içinde gerekli görülenyerlerde temsilcilik açılması imkanı tanınmaktadır.Cezai ve hukuki sorumluluk bakımından, Kurul Başkan ve üyeleri ile personeli, 5411sayılı Bankacılık Kanununun ilgili maddelerine tabi tutulmaktadır.Sermaye Piyasası Kurulu giderlerini, kayda aldığı menkul kıymet tutarlarından çeşitlioranlarda kesinti yaparak oluşturduğu bütçesinden karşılamaktadır. Ancak, Kurul, sadecemenkul kıymetleri kayda almamakta, borsalar, piyasalar ve diğer teşkilatlanmış piyasalar,takas ve saklama kurumları ve MKK gibi piyasa aktörlerine ilişkin olarak da düzenleme,izleme, inceleme ve denetleme faaliyetlerini yerine getirmektedir. Bunun yanında Kurul, 5018sayılı Kanun uyarınca belirli dönemler içerisinde bütçe fazlasını genel bütçeye aktarmaktadır.Maddenin dördüncü fıkrasındaki bu düzenleme ile Sermaye Piyasası Kurulunun operasyonelkapasitesi ve faaliyetlerini sürdürürken her aşamada muhafaza etmek zorunda olduğubağımsızlığının ve mümkün mertebe istikrarlı, öngörülebilir ve planlanabilir bir bütçeye sahipolmasının temini açısından borsalar, piyasalar ve diğer teşkilatlanmış piyasaların, takas vesaklama kurumlarının ve MKK’nın faiz hariç gelirlerinin önceden belirlenmiş olan biroranının SPK’nın bütçesine gelir kaydedilmesi hedeflenmiştir.Son dönemlerde işlem hacmi çok yüksek boyutlara varmış olan ve tamamendüzenleme/denetim dışı olan kaldıraçlı döviz ve kıymetli maden ticareti özellikle küçüktasarruf sahipleri için muhtemel riskler oluşturmaktadır. Maddenin beşinci fıkrası bu ticaretindüzenlenebilmesi için gerekmektedir.Altıncı fıkrada, dördüncü fıkrada yapılan düzenleme karşısından eski hükümniteliğinde bulunan Sermaye Piyasası Kanununun 40 ıncı maddesinin ilgili hükümleriyürürlükten kaldırılmaktadır.Sermaye Piyasası Kanununda geçici 6 ncı maddesiyle sermaye piyasası araçlarınınkaydileştirilmesine ilişkin bir süreç belirlenmiş olmakla birlikte, bu sürece uygun olarakteslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarının hukuki akıbeti konusundaki boşlukdoldurulmamıştır. Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki altı yıllık süre 31/12/2008 tarihindesona ermiştir. Sermaye Piyasası Kanununun geçici 6 ncı maddesinde yapılan değişiklik ile,Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından kayden izlemenin başladığı tarihi izleyen beşinci yılınsonuna kadar maddenin birinci fıkrası uyarınca teslim edilmeyen sermaye piyasası araçlarıhisse senedi ise, ihraççıya kanunen intikal edecektir. Maddenin yürürlüğe girmesinden önceKurul tarafından kaydileştirilmelerine karar verilmiş olmakla birlikte geçici158

6 ncı maddenin ikinci fıkrasında belirlenen sürede Merkezi Kayıt Kuruluşuna teslimedilmemiş sermaye piyasası araçlarına ilişkin olarak bir hak düşürücü süre ihdas edilmiştir.Bu süre içinde hak sahipleri kendi isimlerine kaydileştirmeyi sağlayabilecekken bu sürenin degeçirilmesiyle teslim edilmemiş olan sermaye piyasası araçlarının mülkiyeti ihraççıya intikaledecektir.Mülkiyeti bu şekilde ihraççıya intikal eden sermaye piyasası araçlarından doğan haklarhisse senetlerinin ihraççıya intikal tarihinde kendiliğinden sona erecektir. Söz konususenetlerin temsil ettiği haklar Kanun hükümlerine göre Merkezi Kayıt Kuruluşundakaydedilerek, payların satışı ihraççılarca üç ay içerisinde yapılacaktır. Teslim edilmeyensermaye piyasası araçları borçlanma aracı ise, bu araçlardan doğan alacaklar, bu tarihtezamanaşımına uğrayacaktır. Maddede belirlenen yedi yıllık süre hak düşürücü süredir. Hakdüşürücü sürenin gerek öğretide gerek yargı kararları ile kabul edilen hukuki etkisi bu süreiçinde bir hakkın korunmasına yarayan eylemlerin yapılmamasıyla hakkın kendisini sonaerdirmesidir. Hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra bu kıymetlere ilişkin olarak hazinedışında hiç bir ayni, şahsi, yönetimsel ve mali hak iddiasında bulunulamayacağı yönündedüzenleme yapılarak, bu kıymetlere ilişkin tüm hakların bir bütün olarak ihraççıya geçtiğivurgulanmıştır.Sermaye Piyasası Kanununa eklenen geçici 13 üncü maddeyle Kurul merkezininİstanbul’a taşınmasına ilişkin hususlar düzenlenmektedir.MADDE 106- 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 22 ncimaddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde geçen “risk” ibaresi, Türkiye Cumhuriyet MerkezBankasının Risk Merkezine ilişkin görevlerinin sona ermesi nedeniyle maddedençıkartılmıştır.Merkez Bankasının mali bağımsızlığına ve kamuya kaynak sağlamaması yönündekiilkeye uygun olarak Hazine adına gerçekleştirdiği işlemlerden ücret almasına, buna karşınHazinenin etkin nakit yönetimi çerçevesinde Hazine hesaplarının belirlenen usul ve esaslardahilinde ve Banka’nın likidite yönetimi politikaları ile uyumlu şekilde Bankaca veyadoğrudan Hazine Müsteşarlığı’nca nemalandırılmasına olanak sağlanması amaçlanmaktadır.Bu hüküm, günümüz modern merkez bankacılığında Hazine işlemleri ve para politikasıuygulamalarının birbirleriyle uyumlu ancak bağımsız yürütülmesi yönündeki genel kabuleuygun olacağı gibi, hem Bankanın, hem de Hazinenin gelir ve giderlerinin şeffaflaşmasısürecini de destekleyecektir.1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 44 üncü maddesininyürürlükten kaldırılması öngörüldüğünden, bu madde ile ilgili cezalar yürürlüktenkaldırılmıştır.Risk Merkezinin Türkiye Bankalar Birliği nezdinde kurulması nedeniyle 1211 sayılıTürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun Risk Merkezine ilişkin 44 üncü maddesiyürürlükten kaldırılmıştır.MADDE 107- Sosyal Güvenlik Kurumunun denetim hizmetlerinin etkin bir şekildeyerine getirilerek istihdamda kayıt dışılığın önlenmesini sağlamak amacıyla Sosyal GüvenlikDenetmenliği kariyer meslek olarak ihdas edilmektedir. Halen bu görevi yürüten kontrolmemurlarının da bu göreve atanmaları ile ilgili usul ve esaslar belirlenmektedir.MADDE 108- 1/1/1954 tarihinde yürürlüğe giren 6183 sayılı Amme AlacaklarınınTahsil Usulü Hakkında Kanuna 4/6/2008 tarihli ve 5766 sayılı Amme Alacaklarının TahsilUsulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5inci maddesi ile eklenmiş olan 36/A maddesi hükmü, Anayasanın 7/5/2010 tarihli ve 5982sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması HakkındaKanunun 3 üncü maddesi ile değişik 23 üncü maddesine aykırı hale gelerek zımnen ilgaolmuştur. Önerilen maddeyle 6183 sayılı Kanunun 36/A maddesi yürürlüktenkaldırılmaktadır.159

MADDE 109- İl özel idareleri ile belediyelerin (bağlı kuruluşları hariç) sürekli işçikadrolarında çalışan ihtiyaç fazlası işçilerin ihtiyaç duyulan Milli Eğitim Bakanlığı veEmniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatındaki sürekli işçi kadrolarına atanmasıamaçlanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı okullarında ve Emniyet Genel Müdürlüğünün taşrateşkilatında hizmetli açığı söz konusudur. Bu kurumlarda hizmetlerin sağlıklı yürütülmesiniteminen personel ihtiyaçlarının acilen giderilmesi gerekmektedir.Öte yandan mahalli idarelerde 122.343 işçi norm kadrosu bulunmakta fakat, 174.644işçi çalışmaktadır. İşçi fazlalığının çeşitli sebepleri söz konusudur. Bunlar; 5747 sayılıKanunla kurulan ilçe belediyelerinde birleşme sonrası ortaya çıkan personel fazlası, BelediyeKanunu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve Norm Kadro Yönetmeliğinin yürürlüğegirmesinden önce belediyelerde uygulanan istihdam politikaları, 5620 sayılı Kanunla mahalliidarelerdeki 117.353 geçici işçinin, sürekli işçi kadrolarına geçirilmesinden dolayı oluşanistihdam fazlalığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden il özel idarelerine ve belediyeleredevredilen 43.274 personelden halen çalışan 31.646 personeldir.Mahalli idarelerin yerel nitelikteki hizmetlerini etkin bir şekilde sunmalarını teminenmali yapılarının dengeli hale getirilmesinin sağlanması önemlidir. Personel giderlerininbelediye ve il özel idarelerinin bütçelerine aşırı yük getirmesi sonucu özellikle bazıbelediyelerde arzu edilmeyen hizmet aksamaları söz konusu olabilmektedir. Bu itibarla ihtiyaçfazlası personelin diğer başka ihtiyaç alanlarına nakli kaynakların etkin kullanımı ilkesi ile deuyumludur. Düzenlemede ihtiyaç fazlası personel için iki ayrı kategori oluşturulmuştur.Birincisi norm fazlası işçiler, ikincisi ise norm içinde olup da ihtiyaç fazlası işçiler. Normfazlası işçiler ile norm içinde olup da ihtiyaç fazlası olan işçilerin belirtilen kurumlara geçişiayrı ayrı düzenlenmiştir. Norm içinde olup da ihtiyaç fazlası olan işçiler için çeşitli ve objektifkriterlere dayalı bir sistem getirilerek keyfi uygulamalar önlenmektedir.MADDE 110- Madde ile, 5216 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi ile getirilentakas ve mahsup işlemlerinden çeşitli sebeplerle zamanında yararlanamayan büyükşehirbelediyeleri ile bağlı idarelerinin kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacaklarınınborçlarına mahsup edilmesi amaçlanmaktadır. Düzenleme ile daha önce herhangi bir şekildeuzlaşmadan yararlanamamış mahalli idare birliklerinin uzlaşmadan yararlandırılarak ödemeyükümlülüklerini ifa eder hale gelmeleri ile Hazine alacakları kapsamında HazineMüsteşarlığının tahsil kapasitesinin artırılması hedeflenmektedir.MADDE 111- Madde ile Kanun kapsamında alacakları yapılandırılan alacaklıidarelerin sayısının çok olması nedeniyle bu Kanunda belirlenen başvuru ve ilk taksit ödemesürelerini bir aya kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır.Diğer taraftan, Kanunun uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ilgisine göreMaliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, TEDAŞ ve diğerkurumlar yetkili kılınmakta, ancak, il özel idareleri ve belediyelere ait amme alacaklarınailişkin hükümlerin uygulamasına dair usul ve esasların Maliye Bakanlığınca belirleneceğidüzenlenmektedir.GEÇİCİ MADDE 1- Kanunun yürürlük tarihinden önceki yıllarda gerçekleşen trafikkazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin tahsili rejimi hükme bağlanmaktadır.GEÇİCİ MADDE 2- Mevcut durumda Sağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri DönerSermaye İşletme Müdürlüğünce tesis edilen ve sigortacılık sistemi ile entegre olarak tahsilatıamaçlayan sistemin Sosyal Güvenlik Kurumuna devri hükme bağlanmaktadır. Bu çerçevedetrafik kazalarından kaynaklanan giderlerin doğru tespiti ve bunun genel sağlık bütçesi içindekiyeri belirlenebileceği gibi, başta trafik sigortası olmak üzere oto sigortalarında doğru prim veteminat tespiti sağlanabilecek, Müsteşarlıkça her yıl için tespit edilecek tutarın doğru vegüncel verilere dayandırılması sağlanacaktır.Öngörülen sistem ile trafik kazalarından kaynaklanan sağlık hizmet bedelleri globalolarak belirlenecek tutar dahilinde tahsil edileceğinden, fonksiyonu kalmayan Sağlık160

Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün tasfiyesine ilişkin iş veişlemlerin Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilmesi hükme bağlanmaktadır.GEÇİCİ MADDE 3- 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye KazandırılmasıHakkında Kanunun ile yurt dışında bulunan ve sahip olunan varlıklar ile yurt içindeişletmenin özkaynakları içerisinde olmayan varlıkların bildirim veya beyana konu edilmesineimkan tanınmış olup, 5811 sayılı Kanunda 5917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler sonucubildirim ve beyan süreleri 31/12/2009 tarihine kadar (bu tarih dahil) uzatılmıştır.Her iki uygulama döneminde de Kanundan beklenen amacın sağlanabilmesi için anılanKanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasında, bildirim veya beyandan hareketle vergiincelemesi yapılmaması yönünde düzenleme yapılmış ve bildirim veya beyan dışındakiherhangi bir nedenle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak vergi incelemesiyapılması halinde de bu incelemeler sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönündentespit edilen matrah farklarından, Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarlarınmahsup edilebilmesi şeklinde vergisel bir teşvik sağlanmıştır. Mahsup uygulamasındanfaydalanılabilmesi için bildirime ve beyana konu edilen para, döviz, altın, menkul kıymet vediğer sermaye piyasası araçlarının bildirim veya beyanın yapıldığı tarihten itibaren bir ayiçinde Türkiye’ye getirilmesi, yurt içinde bulunan varlıklara ilişkin beyan edilen tutarların özelbir fon hesabına alınması ve bu hesabın beyan tarihinden itibaren altı ay içerisinde sermayeyeilave edilmesi ve gerek yurtdışı gerekse yurt içi varlıklara ilişkin bildirim veya beyan edilentutarlar üzerinden tarh olunan verginin de vadesinde ödenmesi gerekmektedir.Öngörülen düzenleme ile süresi içinde varlıklarını Türkiye’ye getiremeyenlere,sermaye artırımında bulunamayanlara ve tahakkuk eden vergileri vadesinde ödeyemeyenlere,bu yükümlülükleri yerine getirebilmeleri için ek süre verilmekte ve bu süredeyükümlülüklerini yerine getirmeleri halinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonradiğer nedenlerle yapılabilecek incelemelerde tespit edilecek matrah farklarıyla ilgili olarakmahsup imkanından faydalanabilmelerine imkan tanınmakta olup mahsup için ayrıca 5811sayılı Kanunda aranan diğer şartların da sağlanmış olması gerektiği tabiidir. Bu kapsama girenkonularla ilgili olarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan tarhiyatlarhakkında ise düzeltme yapılması ve mahsup hükümlerinden faydalanılması mümkünbulunmamaktadır.Beyanda bulunan mükelleflerden taşınmazlar dışındaki varlıklarını beyan tarihindensonra banka veya aracı kurumlarda açılacak hesaplara yatırmak suretiyle ilgili varlıklarıntevsik şartını sonradan gerçekleştirenler ile 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin diğernedenlerle vergi incelemesine bağlı olarak vergi incelemesine yetkili olanların talebi üzerinetakdir komisyonlarına sevk edilen ve takdir komisyonlarınca matrah takdir edilenlerin, 5811sayılı Kanunda yer alan diğer şartları da taşımaları kaydıyla, anılan Kanunun 3 üncümaddesinin beşinci fıkrası hükmünden yararlanabilmelerine de imkan sağlanmaktadır. Ayrıca,bu maddenin yürürlük tarihinden önce haklarında diğer nedenlerle vergi incelemesine bağlıolarak vergi incelemesine yetkili olanların talebi üzerine takdir komisyonlarına sevk edilen vetakdir komisyonu kararlarına göre matrah takdir edilerek tarhiyat yapılan mükelleflerden sözkonusu matrah takdirine ilişkin tarhiyat yapılmadan önce bildirim veya beyanda bulunanlar iletaşınmazlar dışındaki varlıklarını beyan tarihinden sonra banka veya aracı kurumlardaaçılacak hesaplara yatırmak suretiyle ilgili varlıkların tevsik şartını sonradan gerçekleştirenlerhakkında 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin yapılan tarhiyatların, 5811 sayılıKanunda yer alan diğer şartları da taşımaları kaydıyla, bildirim veya beyan edilen tutarlardikkate alınarak düzeltileceği, tahakkuk eden vergilerin terkin edileceği, varsa tahsil edilenvergilerin red ve iade olunacağı öngörülmektedir. Geriye dönük düzeltme, vergi incelemesineyetkili olanlarca yapılacak tespitler suretiyle 5811 sayılı Kanundaki diğer şartların gerçekleşipgerçekleşmemesine bağlı olarak yapılacaktır.161

GEÇİCİ MADDE 4- 29/6/2006 tarihli ve 5535 sayılı Kanunla, 8/4/1929 tarihli ve1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna eklenen geçici 1inci madde, 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa eklenen geçici 53 üncümadde ve 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen geçici 34 üncümadde ile mecburi hizmet karşılığı yurt dışına gönderilenlerden çeşitli nedenlerle haklarındaborç takibi yapılanların borçlarının ödenmesinde bazı kolaylıklar sağlanmış ve değişiktarihlerde gidenler arasındaki yükümlülük farklılıkları giderilmişti. Anılan düzenlemelerdeöngörülen zaman diliminde müracaat edememeleri nedeniyle bu hükümlerdenyararlanamayanlar ile söz konusu tarihten bugüne kadar aynı durumda kalanlar için de benzerkolaylıkların sağlanması uygun görülmektedir.GEÇİCİ MADDE 5- Madde ile bu Kanunla 5326 sayılı Kanunun 20 nci maddesineeklenen hüküm kapsamına giren ve bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce işlenmiş olankabahatlere ilişkin olarak verilmeyen ya da verildiği halde ilgilisine tebliğ edilmemiş olanidari para cezasına ilişkin yaptırım kararları, bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren,maddede yapılan değişiklik öncesi hükümlere göre işlemiş olan soruşturma zamanaşımısüresinin kalan kısmını aşmamak kaydıyla, bir yıl içerisinde verilerek ilgilisine tebliğedilmediği takdirde düşeceğine ilişkin düzenleme getirilmektedir.GEÇİCİ MADDE 6- 4603 sayılı Kanuna 4684 sayılı Kanunla eklenen geçici 3 üncümadde ile Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’nin, bankacılık yapma yetkisi kaldırılmış ve28/3/2001 tarihli ve 2001/2202 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Toplu Konut İdaresiBaşkanlığına devredilen varlıkları hariç, bankacılıkla ilgili tüm aktif ve pasifleri T.C. ZiraatBankası A.Ş. veya Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye devredilmiş ve tasfiye süreci başlamıştır.Bilindiği gibi tasfiye işlemleri, Bankanın alacaklarının tahsil edilmesi, borçlarınınödenmesi ve geri kalanın da kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre şirket ortaklarına(Hazineye) dağıtılması ve şirket kaydının sicilden silinmesini sağlayan muamelelertopluluğudur. Dolayısıyla Banka tasfiye döneminde artık kar yaratacak herhangi bir ticarifaaliyet yapmamakta, sadece faaliyet gösterdiği dönemde başlamış olan işlemlerininsonuçlarını almaya çalışmaktadır. Bu nedenle, tasfiye döneminde elde edilen dönemkarlarından tasfiye öncesi son beş yılın birikmiş zararlarının tamamının mahsubu mümkünolmamıştır. Nitekim, tasfiye öncesi son beş yılda birikmiş Banka zararı olan 1,1 milyarTL’nin, 2007 yıl sonu itibarıyla 310 milyon TL’lik kısmının mahsubu yapılabilmiş ve 790milyon TL’lik bir geçmiş dönem zararı ise henüz mahsup edilememiştir. Bunun sebebi ise,takipteki alacakların teminatlarının yetersiz olması nedeni ile tahsilat süreçlerinin uzaması veburadan elde edilecek gelirlerin henüz tahsil edilememesidir. Dolayısıyla, zarar mahsubusüresinin beş yılla sınırlanması, Bankanın beş yıldan sonraki dönemlerde tasfiye işlemlerindenelde edeceği gelirlerden dolayı oluşacak karından geçmiş dönem zararlarının mahsupedilememesine (2008 yılı itibarıyla 660 milyon TL’lik bakiye kalmıştır.) neden olacaktır. Busebeple tasfiye sürecinin tamamı bir bütün olarak dikkate alınıp, tasfiye sonunda çıkacaktasfiye kar/zararına göre kurumlar vergisi ödenmesi uygun olacağından önerilen düzenlemeyapılmaktadır.GEÇİCİ MADDE 7- 2003-2008 yılları arasındaki dış finansmana ilişkin olarak,teyitsiz doğrudan dış proje kredi kullanımları hesabında, 307,6 milyon TL, genel bütçe dışıidareler teyitsiz doğrudan dış proje kredi kullanımları hesabında ise 296,7 milyon TLtutarında bakiye bulunmaktadır. Söz konusu hesapların teyit işlemleriningerçekleştirilememesinin en önemli nedeni, kurumların ilgili yıl bütçelerine dış proje kredileriiçin ödenek konulmaması dolayısıyla bütçeleştirme işleminin yapılamamasıdır.Bu çerçevede, bahse konu kurum ve kuruluşların 2003 yılından 2008 yılına kadaryapmış oldukları dış proje kredisi kullanımlarından, ödenek yokluğu nedeniyle teyidigerçekleştirilemeyen kullanımların; söz konusu idarelerin ilgili yıllara ait kesin hesapkanunlarının çıkmış olmasından dolayı, bu yıllara münhasır olmak üzere ilgili bütçe ödeneğiile ilişkilendirilmeksizin yapılacak muhasebeleştirme işlemleri ile teyidin sağlanması, öte162

yandan muhasebeleştirme kayıtlarının tamamlanarak elde edilen varlıkların ilgili idareninenvanterine dahil edilmesi amaçlanmaktadır.MADDE 112- Yürürlük maddesidir.MADDE 113- Yürütme maddesidir.163__

Sigarayı bırakma hattına yoğun ilgi

Sağlık Bakanlığı’nın sigara bırakma hattı ‘Alo 171′i iki ayda 200 bin kişi aradı.
Telefon hattını arayan vatandaşların hepsinin sigaraya bırakmaya istekli olması ve tedavi yollarını sorması dikkat çekiyor. Uzman ekipler gelen başvurular üzerine sigara bağımlılarını uygun merkezlere yönlendiriyor. Ayrıca başvuran kişilerin iletişim bilgileri kişiye en yakın sigara bırakma polikliniklerine veriliyor. Hatta 24 saat hizmet veren 15 kişiden oluşan hemşire ve sağlık personeline de yoğunluktan dolayı önümüzdeki günlerde ek takviye yapılacak. Türkiye’de, 15 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin yüzde 31,2’si yani yaklaşık 16 milyon kişi halen sigara içiyor. Sigara kullanımı erkeklerde yaklaşık yüzde 50, kadınlarda yüzde 15 oranında bulunuyor.

1 haftada 5 kilo verdiren diyet

Son günlerde sıkça duyduğumuz 1 haftada 5 kilo verdiren diyet olarak bilinen diyet hakkında bilgi vermek amaçlı bu konuyu açmak gereği duyduk. Öncelikle bu diyeti kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Çok tehlikeli olan bu diyeti asla ve asla diyetisyen kontrolü olmadan denemeyin. Aksi halde ciddi zararlar görebilirsiniz.
1 haftada 5 kilo verdiren diyet
1. Gün
Kahvaltı : Şekersiz bir bardak meyve suyu, bir ince dilim light ekmek, 40 gram peynir domates ve salatalık
Öğle : 50 gram light ekmek, tavuk söğüş, bir bardak ayran, bir tabak az yağlı salata
Akşam :Bir kase mercimek çorba, 180 gram ızgara köfte, üç yemek kaşığı light yoğurt ve salata
2. Gün
Kahvaltı : Şeker çay, bir adet yumurta, iki ince dilim light ekmek, beş adet zeytin, domates ve yeşil biber
Öğle : Bir adet sosisli sandviç (ketçap ve mayonesiz), 200 gram portakal, bir tabak yağsız salata
Akşam : 140 gram kıymayla hazırlanmış ıspanak yemeği, iki yemek kaşığı pilav, 100 gram light yoğurt ve salata
3. gün
Kahvaltı : Şekersiz ıhlamur, bir adet yağsız tost, bir elma, domates ve salatalık
Öğle : İki adet hamburger köftesi, üç – dört kızarmış patates, bir tabak az yağlı salata
Akşam : Bir tavuk but (derisiz), bir yemek kaşığı makarna, üç yemek kaşığı zeytinyağlı sebze ve salata
4. gün
Kahvaltı : Şekersiz bitkisel çay, iki yumurtayla omlet, bir dilim light ekmek, domates ve salata
Öğle : Yarım pizza, bir haşlanmış patates, bir bardak ayran ve salata
Akşam :İki adet kabak dolma, iki kibrit kutusu peynirli börek, bir çay bardağı yoğurt ve salata
5.gün
Kahvaltı : Şekersiz çay, iki sosis ızgara, bir dilim light ekmek, domates ve salat
Öğle : 140 gram dil füme veya dana jambon, bir tabak yağsız salata
Akşam : 210 gram karışık ızgara ve salata
6. gün
Kahvaltı : Şekersiz limonata, kaşarlı omlet (yağsız), 25 gram kepek ekmeği ve salat
Öğle :100 gram beyaz peynir, bir portakal ve salata
Akşam: Balık serbest, bir kibrit kutusu helva
7. gün
Kahvaltı:Şekersiz çay, 20 gram kaşar peyniri, 40 gram light ekmek, bir domates ve salata
Öğle : 300 gram yoğurt, 200 gram karnı-bahar haşlama, bir dilim light ekmek ve salata
Akşam : Meyve salata-sı serbest

Son günlerde sıkça duyduğumuz 1 haftada 5 kilo verdiren diyet olarak bilinen diyet hakkında bilgi vermek amaçlı bu konuyu açmak gereği duyduk. Öncelikle bu diyeti kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Çok tehlikeli olan bu diyeti asla ve asla diyetisyen kontrolü olmadan denemeyin. Aksi halde ciddi zararlar görebilirsiniz.
1 haftada 5 kilo verdiren diyet
1. Gün
Kahvaltı : Şekersiz bir bardak meyve suyu, bir ince dilim light ekmek, 40 gram peynir domates ve salatalıkÖğle : 50 gram light ekmek, tavuk söğüş, bir bardak ayran, bir tabak az yağlı salataAkşam :Bir kase mercimek çorba, 180 gram ızgara köfte, üç yemek kaşığı light yoğurt ve salata2. Gün
Kahvaltı : Şeker çay, bir adet yumurta, iki ince dilim light ekmek, beş adet zeytin, domates ve yeşil biberÖğle : Bir adet sosisli sandviç (ketçap ve mayonesiz), 200 gram portakal, bir tabak yağsız salataAkşam : 140 gram kıymayla hazırlanmış ıspanak yemeği, iki yemek kaşığı pilav, 100 gram light yoğurt ve salata3. gün
Kahvaltı : Şekersiz ıhlamur, bir adet yağsız tost, bir elma, domates ve salatalıkÖğle : İki adet hamburger köftesi, üç – dört kızarmış patates, bir tabak az yağlı salataAkşam : Bir tavuk but (derisiz), bir yemek kaşığı makarna, üç yemek kaşığı zeytinyağlı sebze ve salata4. gün
Kahvaltı : Şekersiz bitkisel çay, iki yumurtayla omlet, bir dilim light ekmek, domates ve salataÖğle : Yarım pizza, bir haşlanmış patates, bir bardak ayran ve salataAkşam :İki adet kabak dolma, iki kibrit kutusu peynirli börek, bir çay bardağı yoğurt ve salata5.gün
Kahvaltı : Şekersiz çay, iki sosis ızgara, bir dilim light ekmek, domates ve salatÖğle : 140 gram dil füme veya dana jambon, bir tabak yağsız salataAkşam : 210 gram karışık ızgara ve salata6. gün
Kahvaltı : Şekersiz limonata, kaşarlı omlet (yağsız), 25 gram kepek ekmeği ve salatÖğle :100 gram beyaz peynir, bir portakal ve salataAkşam: Balık serbest, bir kibrit kutusu helva7. gün
Kahvaltı:Şekersiz çay, 20 gram kaşar peyniri, 40 gram light ekmek, bir domates ve salataÖğle : 300 gram yoğurt, 200 gram karnı-bahar haşlama, bir dilim light ekmek ve salataAkşam : Meyve salata-sı serbest

2011 saç kesim modelleri

2010 ve 2011 yılı saç kesim modellerini bir araya getirmeye çalıştık. Esmer ve kumral tenlere ayrıca buğday tenli bayanlar için yeni şaç kesim modelleri.
Saç kesim stilleri 2010 yılı ve 2011 yılı yeni saç trendi

Makyaj temizleme tüyoları

Çoğu zaman cildimizin nefes almasını engelleyen makyajı temizlerken farkında olmadan ciltteki bakterilerden arınıyoruz, tıkanmış gözenekleri boşaltıyoruz.
Makyaj temizleme; her kadın için çoğu zaman rutin bir işlem… Oysa cilt bakımında oldukça önemli bir yere sahip ve dikkat edilmesi gereken bir dizi de kuralı bulunuyor. İşte makyaj temizleme hakkında en çok merak edilen sorular ve cevapları…
Makyajımı silmeden yattığım geceler oluyor. Böyle yaptığımda sabahları cildime nasıl bir işlem uygulamalıyım?
Akşam yapmanız gereken işlemi sabah yapabilirsiniz. Cildinizi makyaj temizleyicisi bir ürün ile temizledikten sonra sabah kullandığınız toniğinizi uygulayabilirsiniz. Ancak tekrar makyaj yapacaksanız, biraz beklemelisiniz. Temizleme işleminden hemen sonra fondöten sürerseniz, cildiniz parlar ve fondötenin dayanma süresinde azalma meydana gelebilir.
Piyasada satılan makyaj temizleyici ürünlerin cildi tedavi ettiği doğru mu?
Her gün cildinizi temizleyerek cildinizin yaşlanma sürecini geciktiriyorsunuz. Yani makyaj temizlemek gelecek için yatırım yapmak demektir. Bazen bu temizleme işlemi sayesinde farkında olmadan cildinizde meydana gelen bakterilerden arınıyorsunuz, bazen ise tıkanmış gözenekleri boşaltıyorsunuz. Bir şekilde cildinizin yaşlanmasına neden olan sorunları tedavi etmiş oluyorsunuz.
Koyu renk makyaj yapmayı seviyorum. Makyajımı silerken zorlanıyorum. Kirpiklerime zarar verir miyim?
Yoğun göz makyajı yapan kadınlara genellikle gözler için özel olarak üretilmiş makyaj temizleyici ürünler tavsiye ediliyor. Yalnız göz makyajınızı temizlerken kullandığınız pamuğa çok miktarda ürün dökmek yerine birden fazla pamuk kullanmaya özen göstermeli, pamuğu bir müddet gözünüzün üstünde tuttuktan sonra kirpiklerinizi aşağıdan yukarıya doğru silmeyi denemelisiniz. Böylece kirpiklerinizde herhangi bir kopma işlemi meydana gelmez.
Suya dayanıklı, kolay çıkmayan maskara kullanıyorum. Bu maskarayı çıkarabilmek için özel bir yöntem var mı?
Su ve yağ olmak üzere iki bazlı ürünleri tercih etmelisiniz. Ürünün yağ bazlı kısmı makyajı temizlerken, su bazlı kısmı yumuşatıyor ve kirpiklerin zarar görmesini engelliyor.
Sadece yüz için olan makyaj temizleyici ürünü gözlerimde de kullanabilir miyim?
Kullanabilirsiniz, ancak uygulama sırasında gözünüzü kapalı tuttuğunuza özen göstermeli ve gözünüzü açmadan önce iyice yıkamalısınız. Göz makyajınızın tamamen sildiğinden emin olmak için de pamukta herhangi bir iz görmeyene kadar silme işlemine devam etmelisiniz. Burada dikkat etmeniz gereken en önemli şey aynı pamuğu birkaç kez kullanmamak. Uzmanlar makyaj temizlerken sürekli temiz pamuk kullanılmasının daha yararlı olduğunu dile getiriyor

Prof. Dr. Necmettin Erbakan (1926 – 2011)

29 Ekim 1926 yılında Sinop’ta doğdu. Babası Adana’nın Kozan ve Saimbeyli bölgesinde yaşamış olan Kozanoğullarından Mehmet Sabri Erbakan. Ağır ceza reisi olan babasının birçok yerde görev yapmış olması dolayısıyla çocukluğu muhtelif Şehirlerde geçen ERBAKAN’ın annesi de Sinop’un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Kamer Hanım’dır.
Necmettin ERBAKAN ilkokul’a Kayseri Cumhuriyet İlkokulu’nda başladı, babasının Trabzon’a tayin olması dolayısıyla ilkokul öğrenimini burada okul birincisi olarak tamamladı. 1937 yılında ilk tahsilini tamamladıktan sonra aynı yıl İstanbul Erkek Lisesi’nde orta tahsiline başladı. İstanbul Erkek Lisesi’ni 1943 yılında birincilikle bitirdi.
1948 yılı yaz döneminde İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun olan ERBAKAN aynı yılın 1 Temmuz’unda Makine Fakültesi Motorlar Kürsü’nde asistan olarak göreve başladı.
1948-1951 yılları arasındaki bu 3 yıllık asistanlık döneminde o zaman doktora tezine tekabül eden yeterlilik tezini hazırladı. Sınıflarda ders vermek doçent ve profesörlerin yetkisinde olmasına rağmen kendisi asistan olduğu halde ders vermesine izin verilmiştir. Yeterlilik tezindeki başarısından dolayı üniversite tarafından 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesi’nde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve görgüsünü artırmak üzere Almanya’ya gönderilen ERBAKAN, Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde Profesör Schimit ile birlikte çok başarılı çalışmalar yaptı.
Aachen Teknik Üniversitesi’nde çalıştığı 1.5 yıl süre içerisinde, bir tanesi doktora tezi olmak üzere 3 tez hazırlayan ERBAKAN, Alman üniversitelerinde geçerli olan “DOKTOR” unvanını aldı.
Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt yakmaları konusunda araştırmalar yaparak rapor veren ve bu arada da doçentlik tezini hazırlayan ERBAKAN’ın “Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu” matematiksel olarak izah eden bu tez, Alman ilim çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Tezin mecmualarda neşredilmesi üzerine o tarihte Almanya’nın en büyük motor fabrikası olan DEUTZ motor fabrikalarının umum müdürü Prof. Dr. FLATS tarafından Leopar tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. Alman Ekonomik Bakanlığı’nın RUHR sahasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak için görevlendirilen heyette kendisinin de yer almasının istenmesi üzerine 15 gün RUHR sahasındaki bütün Ağır Sanayi fabrikalarını gezip inceleme fırsatı buldu.
II. Dünya Harbi’nden sonra Alman üniversitelerinde ilk Türk ilim adamı olan ERBAKAN, 1953 yılında doçentlik imtihanını vermek üzere İstanbul’a döndü. İmtihan sonucunda 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti olma başarısını gösteren Necmettin ERBAKAN, araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya’nın DEUTZ fabrikalarına gitti. Burada 6 ay süreyle motor araştırmaları başmühendisi olarak, Alman ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katıldı.
1953′ün Kasım ayında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönen ERBAKAN, Mayıs 1954 – Ekim 1955 yılları arasında askerlik görevini ifa etti. İstanbul Kağıthane’deki 6 aylık yedek subay öğreniminden sonra Halıcıoğlu’ndaki istihkam bakım bölüğünde 6 ay asteğmen, 6 ay da teğmen olarak makinelerin bakım ve tamiratları kısmında görev yaptı.
Askerlik görevinden sonra tekrar üniversiteye dönen Necmettin ERBAKAN 1956 yılında Türkiye’de ilk yerli motoru imal edecek olan, 200 ortaklı Gümüş Motor A.Ş.’yi kurdu. ERBAKAN da böyle bir fabrika kurma fikri Almanya’da çalışmaları esnasında, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun sipariş verdiği motorları görünce iyice uyanmıştı.
Yurda dönünce bu çalışmayı başlattı. Ve bugün Pancar Motor adı altında çalışan fabrikanın temelini 1 Temmuz 1956′da attı. Gümüş Motor fabrikasında seri imalat 1 Mart 1960 tarihinde başlamıştır. 1960 yılında Ankara’da yapılan Sanayi Kongresi’nde Gümüş Motor’un yaptığı imalatları sunan ERBAKAN “Yeni hedef otomobillerin Türkiye’de yapılmasıdır” fikrini ortaya atmış, o zaman yönetimde olan askerler tarafından revac bulan bu fikir üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde “DEVRİM OTOMOBİLİ” adıyla ilk yerli otomobil ERBAKAN tarafından imal edilmiştir. Askeri yönetim Gümüş Motor fabrikasını gezmiş, büyük ilgi ve heyecan duymuşlar, bunun üzerine 200′e yakın General ve üst rütbeli subaya ERBAKAN tarafından bir Sanayi Konferansı verilmiştir.
1965 yılında profesör olan ERBAKAN, Şubat 1966′da Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığına getirildi. Daha sonra Genel Sekreter olan ERBAKAN, 1968 Mayıs’ında Odalar Birliği İdare Heyeti Üyesi, Mayıs 1969′da da Odalar Birliği Başkanı oldu.
Necmettin ERBAKAN 1967 yılında evlendi. Sanayiye gerekli ilginin gösterilmemesi üzerine siyasete atılmaya karar verdi. ERBAKAN, 1969 seçimlerinde Konya’dan bağımsız olarak adaylığını koydu ve seçilerek Meclis’e girdi.
24 Ocak 1970 yılında Milli Görüş’ün ilk partisi olan Milli Nizam Partisi’ni kuran ERBAKAN, 1971 Nisan’ında ihtilal yönetiminin de baskısıyla, Milli Nizam Partisi kapatıldı. Daha sonra 11 Ekim 1972 tarihinde kurulan Milli Selamet Partisi, ERBAKAN liderliğinde girdiği 1973 seçimlerinde % 12 oyla 48 Milletvekilliği ve 3 Senatörlük kazanarak 51 parlamenterle Meclis’e girdi.
1974 yılı başında kurulan MSP-CHP koalisyonunun bozdurulmasından sonra kurulan dörtlü koalisyonda da yer alan MSP’nin Genel Başkanı yine Başbakan Yardımcılığı ve Ekonomik Kurul Başkanlığı görevlerini üstlendi. 5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra kurulan 3′lü koalisyonda da bu görevini devam ettiren ERBAKAN liderliğindeki MSP, böylece toplam 4 yıl süreyle hükümet ortağı oldu.
1978 yılı başında 12 Eylül 1980′e kadar muhalefette kalan MSP’nin Genel Başkanlığını yürüten Necmettin ERBAKAN, 12 Eylül İhtilali’nin getirdiği yasaklarla Eylül 1987 yılına kadar politikadan uzak kaldı. Eylül 1987′deki referandumla yeniden siyasi haklarını elde eden ERBAKAN, 19 Temmuz 1983 tarihinde kurulmuş olan Refah Partisi’nin, 11 Ekim 1987 tarihinde yapılan kongresinde oy birliği ile Genel Başkanlığa seçilen Necmettin ERBAKAN 20 Ekim 1991 seçimlerinde Konya’dan yeniden Milletvekili seçildi.
1995 genel seçimlerinde tekrar Konya’dan Milletvekili seçilerek meclise girdi. Bu seçimlerde Refah Partisi %21.7 ile birinci olmuştur. Bunun üzerine 28 Haziran da hükümeti kurma görevini alarak 7 Temmuz da güvenoyuyla Türkiye’nin Başbakanı olmuştur. Koalisyon hükümeti sırasında halkın desteğini alan bir çok önemli başarının yanında uluslararası alanda gelişmekte olan 8 ülkenin işbirliğine öncülük yaparak büyük bir gayretle bir yıl gibi kısa bir sürede D-8 (Development-8) oluşumunu meydana getirmesi önemli bir olaydır.
1998 yılı Şubat ayında Genel Başkanı olduğu Refah Partisi’nin kapanmasıyla 5 yıl siyasi yasaklı hale gelen Erbakan 11 Mayıs 2003′te Saadet Partisi’ne Genel Başkan seçilmiştir.
Erbakan, kamuoyunda “Kayıp Trilyon” davası olarak bilinen davada, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Mart 2002′de “özel evrakta sahtecilik” suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum oldu.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erbakan’ın cezasını onadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “Kayıp Trilyon Davası”nda mahkum olan ve mahkumiyet kararları kesinleşen Erbakan dahil 6 kişinin parti üyeliğinden çıkarılması ve partideki organlardaki görevlerine son verilmesini isteyince Erbakan, 30 Ocak 2004′te Saadet Partisi Genel Başkanlığından ve parti üyeliğinden ayrıldı.
Ankara Numune Hastanesi’nden aldığı sağlık raporu doğrultusunda infazı ertelen Erbakan’ın “Kayıp Trilyon” davasında aldığı hapis cezası TCK’da yapılan değişiklik uyarınca ev hapsine çevrildi. Erbakan ev hapsini çekerken Adli Tıp Kurumunun “sürekli hastalık” raporu doğrultusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 19 Ağustos 2008′de affedildi.
Evli ve 3 çocuk babasıdır.
Sol ayak damarlarındaki iltihaplanma nedeniyle uzun zamandan beri özel Güven Hastanesi’nde tedavi gören Milli Görüş lideri 54. Hükümet Başbakanı ve Saadet Partisi Genel Başkanı Erbakan, kalp yetmezliği nedeniyle 27 Şubat 2011 günü öğle saatlerinde yaşamını yitirdi.
Erbakan’ın cenazesi 1 Mart 2011 Salı günü İstanbul Fatih Cami’nde öğle namazından sonra kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul Merkez Efendi’deki aile kabristanlığına defnedilecek.

29 Ekim 1926 yılında Sinop’ta doğdu. Babası Adana’nın Kozan ve Saimbeyli bölgesinde yaşamış olan Kozanoğullarından Mehmet Sabri Erbakan. Ağır ceza reisi olan babasının birçok yerde görev yapmış olması dolayısıyla çocukluğu muhtelif Şehirlerde geçen ERBAKAN’ın annesi de Sinop’un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Kamer Hanım’dır.
Necmettin ERBAKAN ilkokul’a Kayseri Cumhuriyet İlkokulu’nda başladı, babasının Trabzon’a tayin olması dolayısıyla ilkokul öğrenimini burada okul birincisi olarak tamamladı. 1937 yılında ilk tahsilini tamamladıktan sonra aynı yıl İstanbul Erkek Lisesi’nde orta tahsiline başladı. İstanbul Erkek Lisesi’ni 1943 yılında birincilikle bitirdi.
1948 yılı yaz döneminde İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun olan ERBAKAN aynı yılın 1 Temmuz’unda Makine Fakültesi Motorlar Kürsü’nde asistan olarak göreve başladı.
1948-1951 yılları arasındaki bu 3 yıllık asistanlık döneminde o zaman doktora tezine tekabül eden yeterlilik tezini hazırladı. Sınıflarda ders vermek doçent ve profesörlerin yetkisinde olmasına rağmen kendisi asistan olduğu halde ders vermesine izin verilmiştir. Yeterlilik tezindeki başarısından dolayı üniversite tarafından 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesi’nde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve görgüsünü artırmak üzere Almanya’ya gönderilen ERBAKAN, Alman ordusu için araştırma yapan DVL araştırma merkezinde Profesör Schimit ile birlikte çok başarılı çalışmalar yaptı.
Aachen Teknik Üniversitesi’nde çalıştığı 1.5 yıl süre içerisinde, bir tanesi doktora tezi olmak üzere 3 tez hazırlayan ERBAKAN, Alman üniversitelerinde geçerli olan “DOKTOR” unvanını aldı.
Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt yakmaları konusunda araştırmalar yaparak rapor veren ve bu arada da doçentlik tezini hazırlayan ERBAKAN’ın “Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunu” matematiksel olarak izah eden bu tez, Alman ilim çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Tezin mecmualarda neşredilmesi üzerine o tarihte Almanya’nın en büyük motor fabrikası olan DEUTZ motor fabrikalarının umum müdürü Prof. Dr. FLATS tarafından Leopar tanklarının motorları ile ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildi. Alman Ekonomik Bakanlığı’nın RUHR sahasındaki fabrikalar üzerinde araştırma yapmak için görevlendirilen heyette kendisinin de yer almasının istenmesi üzerine 15 gün RUHR sahasındaki bütün Ağır Sanayi fabrikalarını gezip inceleme fırsatı buldu.
II. Dünya Harbi’nden sonra Alman üniversitelerinde ilk Türk ilim adamı olan ERBAKAN, 1953 yılında doçentlik imtihanını vermek üzere İstanbul’a döndü. İmtihan sonucunda 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti olma başarısını gösteren Necmettin ERBAKAN, araştırmalar yapmak üzere tekrar Almanya’nın DEUTZ fabrikalarına gitti. Burada 6 ay süreyle motor araştırmaları başmühendisi olarak, Alman ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katıldı.
1953′ün Kasım ayında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönen ERBAKAN, Mayıs 1954 – Ekim 1955 yılları arasında askerlik görevini ifa etti. İstanbul Kağıthane’deki 6 aylık yedek subay öğreniminden sonra Halıcıoğlu’ndaki istihkam bakım bölüğünde 6 ay asteğmen, 6 ay da teğmen olarak makinelerin bakım ve tamiratları kısmında görev yaptı.
Askerlik görevinden sonra tekrar üniversiteye dönen Necmettin ERBAKAN 1956 yılında Türkiye’de ilk yerli motoru imal edecek olan, 200 ortaklı Gümüş Motor A.Ş.’yi kurdu. ERBAKAN da böyle bir fabrika kurma fikri Almanya’da çalışmaları esnasında, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun sipariş verdiği motorları görünce iyice uyanmıştı.
Yurda dönünce bu çalışmayı başlattı. Ve bugün Pancar Motor adı altında çalışan fabrikanın temelini 1 Temmuz 1956′da attı. Gümüş Motor fabrikasında seri imalat 1 Mart 1960 tarihinde başlamıştır. 1960 yılında Ankara’da yapılan Sanayi Kongresi’nde Gümüş Motor’un yaptığı imalatları sunan ERBAKAN “Yeni hedef otomobillerin Türkiye’de yapılmasıdır” fikrini ortaya atmış, o zaman yönetimde olan askerler tarafından revac bulan bu fikir üzerine Eskişehir Demiryolları CER atölyesinde “DEVRİM OTOMOBİLİ” adıyla ilk yerli otomobil ERBAKAN tarafından imal edilmiştir. Askeri yönetim Gümüş Motor fabrikasını gezmiş, büyük ilgi ve heyecan duymuşlar, bunun üzerine 200′e yakın General ve üst rütbeli subaya ERBAKAN tarafından bir Sanayi Konferansı verilmiştir.
1965 yılında profesör olan ERBAKAN, Şubat 1966′da Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığına getirildi. Daha sonra Genel Sekreter olan ERBAKAN, 1968 Mayıs’ında Odalar Birliği İdare Heyeti Üyesi, Mayıs 1969′da da Odalar Birliği Başkanı oldu.
Necmettin ERBAKAN 1967 yılında evlendi. Sanayiye gerekli ilginin gösterilmemesi üzerine siyasete atılmaya karar verdi. ERBAKAN, 1969 seçimlerinde Konya’dan bağımsız olarak adaylığını koydu ve seçilerek Meclis’e girdi.
24 Ocak 1970 yılında Milli Görüş’ün ilk partisi olan Milli Nizam Partisi’ni kuran ERBAKAN, 1971 Nisan’ında ihtilal yönetiminin de baskısıyla, Milli Nizam Partisi kapatıldı. Daha sonra 11 Ekim 1972 tarihinde kurulan Milli Selamet Partisi, ERBAKAN liderliğinde girdiği 1973 seçimlerinde % 12 oyla 48 Milletvekilliği ve 3 Senatörlük kazanarak 51 parlamenterle Meclis’e girdi.
1974 yılı başında kurulan MSP-CHP koalisyonunun bozdurulmasından sonra kurulan dörtlü koalisyonda da yer alan MSP’nin Genel Başkanı yine Başbakan Yardımcılığı ve Ekonomik Kurul Başkanlığı görevlerini üstlendi. 5 Haziran 1977 seçimlerinden sonra kurulan 3′lü koalisyonda da bu görevini devam ettiren ERBAKAN liderliğindeki MSP, böylece toplam 4 yıl süreyle hükümet ortağı oldu.
1978 yılı başında 12 Eylül 1980′e kadar muhalefette kalan MSP’nin Genel Başkanlığını yürüten Necmettin ERBAKAN, 12 Eylül İhtilali’nin getirdiği yasaklarla Eylül 1987 yılına kadar politikadan uzak kaldı. Eylül 1987′deki referandumla yeniden siyasi haklarını elde eden ERBAKAN, 19 Temmuz 1983 tarihinde kurulmuş olan Refah Partisi’nin, 11 Ekim 1987 tarihinde yapılan kongresinde oy birliği ile Genel Başkanlığa seçilen Necmettin ERBAKAN 20 Ekim 1991 seçimlerinde Konya’dan yeniden Milletvekili seçildi.
1995 genel seçimlerinde tekrar Konya’dan Milletvekili seçilerek meclise girdi. Bu seçimlerde Refah Partisi %21.7 ile birinci olmuştur. Bunun üzerine 28 Haziran da hükümeti kurma görevini alarak 7 Temmuz da güvenoyuyla Türkiye’nin Başbakanı olmuştur. Koalisyon hükümeti sırasında halkın desteğini alan bir çok önemli başarının yanında uluslararası alanda gelişmekte olan 8 ülkenin işbirliğine öncülük yaparak büyük bir gayretle bir yıl gibi kısa bir sürede D-8 (Development-8) oluşumunu meydana getirmesi önemli bir olaydır.
1998 yılı Şubat ayında Genel Başkanı olduğu Refah Partisi’nin kapanmasıyla 5 yıl siyasi yasaklı hale gelen Erbakan 11 Mayıs 2003′te Saadet Partisi’ne Genel Başkan seçilmiştir.
Erbakan, kamuoyunda “Kayıp Trilyon” davası olarak bilinen davada, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Mart 2002′de “özel evrakta sahtecilik” suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum oldu.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erbakan’ın cezasını onadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “Kayıp Trilyon Davası”nda mahkum olan ve mahkumiyet kararları kesinleşen Erbakan dahil 6 kişinin parti üyeliğinden çıkarılması ve partideki organlardaki görevlerine son verilmesini isteyince Erbakan, 30 Ocak 2004′te Saadet Partisi Genel Başkanlığından ve parti üyeliğinden ayrıldı.
Ankara Numune Hastanesi’nden aldığı sağlık raporu doğrultusunda infazı ertelen Erbakan’ın “Kayıp Trilyon” davasında aldığı hapis cezası TCK’da yapılan değişiklik uyarınca ev hapsine çevrildi. Erbakan ev hapsini çekerken Adli Tıp Kurumunun “sürekli hastalık” raporu doğrultusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 19 Ağustos 2008′de affedildi.
Evli ve 3 çocuk babasıdır.
Sol ayak damarlarındaki iltihaplanma nedeniyle uzun zamandan beri özel Güven Hastanesi’nde tedavi gören Milli Görüş lideri 54. Hükümet Başbakanı ve Saadet Partisi Genel Başkanı Erbakan, kalp yetmezliği nedeniyle 27 Şubat 2011 günü öğle saatlerinde yaşamını yitirdi.
Erbakan’ın cenazesi 1 Mart 2011 Salı günü İstanbul Fatih Cami’nde öğle namazından sonra kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul Merkez Efendi’deki aile kabristanlığına defnedilecek.

AHUDUDU ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI

Hollywood’un “en iyileri” seçtiği Oscar ödüllerinden bir gün önce açıklanan ve yılın en kötülerinin ödüllendirildiği “Ahududu Ödülleri”nde (Razzie Award) en kötü film ödülü The Last Airbender/Son Hava Bükücü’ye verildi.

Jessica Alba “Valentine’s Day” filmindeki rolüyle en kötü yardımcı kadın oyuncu seçilirken, Jackson Rathbone “The Last Airbender” ve “The Twilight Saga: Eclipse” filmlerindeki performansıyla en kötü yardımcı erkek oyuncu ödülünün sahibi oldu.
M. Night Shyamalan’ın “The Last Airbender”ı yılın en kötü filmi ödülünün yanı sıra en kötü senaryo ve en kötü yönetmen ödüllerini de aldı.

Aref’i ARkadaşlarından Dinleyin

ODTÜ’deki arkadaşları sınavlarda yeteneğini kullanması için ısrar etmiş. Aref “Bu güçler kötüye kullanılırsa kaybolur” diyerek reddetmiş. Ayrıca, Aref’in kız arkadaşı da ODTÜ’de okuyor
ODTÜ kampüsünde Endüstriyel Tasarım bölümüne gidiyorum. Amacım, “Yetenek Sizsiniz Türkiye” programındaki illüzyon şovuyla Türkiye’nin en çok konuşulan adamı olan Aref Ghafouri’nin sınıf arkadaşları ile tanışmak. Ne de olsa, hakkında bunca şey söylenen bu genç adam henüz 22 yaşında bir öğrenci.
Arkadaşları ikinci sınıfta ama Aref okula fazla gelmediği için geçemediği çok fazla dersi var. (Yani kağıt üzerinde ikinci sınıfta ama fiili olarak sınıfta kalmış durumda diye özetleyebiliriz). Geçen seneki derslerini tekrar etmek durumunda. Hocaları ondan oldukça şikayetçi: “İllüzyon yapacağına okuluna gelsin” diyorlar, devamsızlığından bahsediyorlar. Ama gizemli bir tarafı olduğunu da teslim ediyorlar elbette.
Aref arkadaşlarına bu işlere dayısı sayesinde başladığını, ardından uzun yıllar çalışarak bu noktaya geldiğini anlatmış. Ünlü Amerikalı illüzyonist Criss Angel’in büyük hayranı olduğunu öğreniyorum. Okula geldiği hemen hemen her gün sınıf arkadaşlarına çeşitli gösteriler yaparmış. Herkesin düşüncesi, o şovların sadece illüzyondan ibaret olmadığı. “Sihir” becerisi olduğuna inanan çok.
Aref’in sevgilisi: “Bir gün elinden alev çıkardı, sonra o alev güle dönüştü”
Öğreniyorum ki Aref’in kız arkadaşı da ODTÜ’de okuyormuş. Pek göz önüne çıkmak istemiyor. Adının bende gizli kalacağı sözünü vererek, ondan da Aref’i anlatmasını istiyorum:
* Bana ilk yaptığı şov kaşık bükmeydi. Çok etkilenmiştim. Bence Aref’in illüzyon dışında başka bir enerjisi var. Onun yanındayken bunu hissedebiliyorsunuz. İllüzyonla ilgili sırlarını hiç anlatmadı.
* Bir gün elinden bir alev çıkarttı ve bir anda o alev, güle dönüştü.
* Aref bana özel gösteriler de yapıyor. Örneğin bazen benim ne düşündüğümü anlıyor. Ama bu beni korkutmuyor.
“Endüstriyel tasarım okumak istemesinin sebebi şovu için ürün tasarlamakmış”
Berk İlhan (21)
* Aref’le birinci sınıfı birlikte okuduk, o kaldığı için ikinci sınıfa geçemedi. “Yetenek Sizsiniz Türkiye” oldu!
* İlk günden beri gizemli bir havası vardı. Hatta Endüstriyel Tasarım bölümüne de kendi şovlarında kullanmak için ürünler tasarlamak istediği için geldiğini söylüyordu.
* Biz Aref’in illüzyon becerisini öğrendikten sonra onu sıkıştırmaya başladık, bize de şovlar yapsın diye. O da bu işten zevk aldığı için her gün farklı şovlar yapıyordu. Çok sormamıza rağmen hiçbir zaman bunu nasıl yaptığını anlatmadı.
* Geçen sene bayramda Aref’i evime davet etmiştim. Ekranda yaptığı kaşık bükme olayını bizim kaşıklarımızla da yaptı. Çok şaşırmıştık.
* Aref’e “Hocaların sana iyi not vermesini nasıl sağlayamıyorsun, sınav sorularını nasıl tahmin edemiyorsun?” diye sitem ediyorduk. O da bize “Bu güçler kötüye kullanılırsa işler hale gelmez” diyordu. Zaten kullansaydı sınıfı çoktan geçmiş olurdu.
* Aref illüzyon da yapıyor ama kesinlikle kendi güçleri de var. Bana ait anahtarı kendi elimin içinde dokunmadan büktü. Bir numarası daha vardı: Sağ elinin bir parmağını hafifçe kesiyordu. Kestiği parmağı kanamıyordu. Sol elinin bir parmağı kanıyordu. Bu da çok enteresandı.
* Aref yarışmada birinci olur. “Yetenek Sizsiniz Türkiye”deki diğer şovlar onunkinin yanında yavan kalır.
“Telefonuma bakarak tuş kilidini açtı, boş pet şişesine cep telefonu soktu”
Burak Aktaş (21)
* Aref’le proje derslerinde beraber sabahlıyorduk. Yaptığı en ilginç şovlardan biri şuydu: Benim cep telefonumu eline almıştı. Masaya koydu, sadece telefonuma baktı ve bir anda telefonun tuş kilidi açıldı. Hiç unutmadığım bir şey daha yapmıştı. Boş pet şişesinin içine cep telefonu soktu. Bir elinde pet şişe, diğer elinde de telefon vardı. İkisini birbirine vurdu ve telefon o pet şişesinin içine girdi. Pet şişede kesik, yırtık ya da buna benzer hiçbir iz yoktu. Telefonu çıkarmak için şişeyi kesmek zorunda kaldık.
* Aref bazı numaralarının illüzyon olduğunu kabul ediyordu. Ama bazılarının da illüzyon olmadığını söylemişti.

samast çocuk mahkemesinde yarılanacak

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada dosyası ayrılan tutuklu sanık Ogün Samast’ın İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılamasına bugün başlanıyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 19 sanıkla birlikte yargılanan Ogün Samast’ın suç tarihinde 17 yaşında olduğu gerekçesiyle dosyası ayrılarak, “görevsizlik kararı” ile İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. Dosyası ayrılan Ogün Samast’ın Çocuk Mahkemesi’ndeki yargılamasına bugün başlanıyor. Samast, bugün ilk kez Çocuk Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacak.

BEYÎN İLTİHABI (ENSEFALİT),NEDENLERİ,

BEYÎN İLTİHABI (ENSEFALİT)

Doğrudan beyin zarında yayılan ya da kan ve lenf yoluyla gelip beyne yerleşen değişik etkenler (bakteri, spiroket, virüs, asalaklar, zehir), iltihabi bir süreç başlata­bilir. Bu süreç farklı özellikler gösterebi­lir. İltihabın yayılım düzeyine, yerleşimi­ne, irinli kanamalı oluşuna ya da doku ölümüne yol açma eğilimine, ayrıca sinir dokusunun etkilenen bölgelerinin genişli­ğine göre farklı tablolar ortaya çıkar.

NEDENLERİ

Çeşitli bakteri, mantar ve asalaklar beyin beyin zarı (meninks) iltihabı yapabi­lir, ama ensefalit terimi genellikle yalnız­ca virüslerin neden olduğu iltihaplar için kullanılır. Merkez sinir sistemindeki akut virüs iltihapları genellikle şöyle sınıflan­dırılır: Akut viral beyin iltihabı (ensefa­lit) beyin dokusunu ilgilendirir; enfeksi­yon sonrası beyin-omurilik iltihabı (ensefalomiyelitler) bir enfeksiyonun komplikasyonu olarak gelişir.

Günümüzde, bazıları mevsimlerle il­gili ve coğrafi özellikler gösteren 40′tan fazla virüs merkez sinir sistemi enfeksiyonlarından sorumlu tutulur.

HASTALIK NASIL ORTAYA ÇIKAR

Nedenleri çok çeşitli olduğundan ve beynin çok değişik bölgelerinde görül­düğü için ensefalit farklı belirtiler vere­bilir. Olguların büyük bir bölümünde en özgül belirti olan uyku eğilimi bazı ol­gularda görülmez. Hatta bazen olağan­dışı uyuşukluk (letarji) belirtileri yerine psikomotor aşın uyarılmayla (eksitasyon) seyreden inatçı bir uykusuzluk gö­rülebilir (psikomotor: Zihinsel ya da ruhsal etkinliğe bağlı kas hareketi). Kli­nik tablonun çeşitlilik göstermesi, bu tablolar arasında önde giden belirtilere ya da belirti gruplarına göre ayrım yap­mayı gerektirir. Bilinen başlıca türler oküloletarjik, hiperkinetik, amiyosta- tik-akinetik, miyoklonik, koreik ve konfüzyonel periferiktir. Bu tabloların her birinin ayrıntılı bir biçimde tanım­lanması da hastalığın eksiksiz bir gö­rüntüsünü saptamak için yeterli değil­dir. Bu nedenle önce tek tek belirtiler, daha sonra bu belirtilerin en sık görül­düğü gruplar incelenecektir.

En özgül ve yaygın tablo olan okü­loletarjik tipte başlıca üç önemli klinik belirti görülür: Baş ağrısının eşlik ettiği yüksek ateş, uykuya eğilim (ya da uyku düzeninin bozulması), gözlerde felç.

• Ateş. Genellikle çok yüksek değildir ve kısa sürer. Kırıklık, halsizlik, iştah­sızlık, baş ağrısı, hafif yutak iltihabı (farenjit), bazen hafif beyin zarı örse­lenmesi belirtileri (hafif ense sertliği) gibi hastalık öncesi bulgular görülebi­lir. Bazı olgularda ateş hiç yükselmez, genellikle birkaç gün süreyle 37°C- 38°C arasında gider, sonra birden dü­şer. Bazen düzensiz gerilemeler göstermekle birlikte, çok daha yüksek olabi­lir. Özellikle ağır ve ölümcül olgularda, hastalığın kısa seyri boyunca yüksektir; hastalık çok seyrek de olsa uzarsa bir­ kaç hafta boyunca sürekli ve fazla yük­selmeden sürebilir. Genellikle yaygın ve hafif baş ağrısı ile birliktedir.

• Uyku düzeni bozuklukları. Hastalı­ğın en özgül belirtilerindendir. Genel­likle sürekli bir uykuya eğilim ya da aşın uyku, bazen de gerçek bir uyuşuk­luk görülür. Bu durum birkaç gün, bir­kaç hafta ya da birkaç ay sürebilir. Ba­sit bir uyku eğilimi ya da uyku fazlalığı görülen hafif olgularda hasta kolay uya­nır, uyaranlara yanıt verir, otonom sinir sisteminin olağan işlevleri sürer. Ama dış uyaranlar gelmezse hasta hemen uyuklamaya başlar. Genellikle oturur oturmaz, hatta bazen yemek yerken bile uyuklar. Ağır letarji durumunda uyku daha derin ve uzundur, şiddetli uyarılar bile hastayı ancak birkaç saniye uyandı­rabilir. Çok seyrek olarak letarjinin ko­maya değin ilerlediği, hastanın idrar ve dışkısını kaçırdığı, beslenemediği ve şiddetli uyaranlarla bile uyanmadığı ol­gular görülebilir. Bazen uykuya eğilim belirli aralıklarla gelir ya da nöbetler halindedir, yani düzenli ya da düzensiz aralıklarla aniden başlar; bazen de alı­şılmış uykudan farklı olarak, zihinsel etkinliklerin normal olarak süregeldiği bir uyku durumu görülür.Birçok olguda uyku eğilimi yalnız gündüzleri görülür, hasta gecelerini hu­zursuz geçirir ve bir türlü uyuyamaz, yani uyku düzeni ters dönmüştür. Bu ol­gularda gün içinde aşın uyuma, uykuya eğilim ya da letarji görülürse de tablo hiçbir zaman gerçek bir komaya dönüş­mez. Bazen aşın uyku yerine “agripnia” yani gece ve gündüz süren inatçı bir uy­kusuzluk görülebilir ve günlerce sürebi­lir. Bu olgularda agripnia özellikle ge­celeri ortaya çıkan huzursuzlukla, bazen gerçek bir psikomotor aşırı uyarılmayla birlikte görülebilir.

  • Göz bozuklukları. Gözkapaklarının düşmesi (ptoz) ve çift görme (diplopi) ile birlikte şaşılık gelişir. Ptoz bazen yalnızca biçimseldir, yani gözkapakları­nın düşmesi uyku eğilimine bağlıdır. Gene de, birçok olguda hasta uyarıldığında gözkapaklarını kaldıramaz. Göz kaslarının felci (oftalmopleji) genellikle tam değildir. Hemen ardından içe ya da dışa dönük bir şaşılık ve buna bağlı çift görme gelişir. Göz kaslarının felci geçi­cidir; genellikle aşın uykuyla birlikte birkaç gün ya da birkaç hafta sürer.

Öbür kafa çiftleri (kafa çift sinirleri) hastalığa çok daha seyrek yakalanır. Bazen tek ya da iki taraflı bir yüz felci, daha seyrek olarak da yutma, konuşma ve çiğneme bozuklukları görülür. Kol ve bacaklardaki felçler enderdir ve hafif gidişlidir. Kas gerginliği (tonus) bozuk­lukları çok daha yaygındır.

  • Kas gerginliği (tonus) bozuklukları. Bu bozukluklar ekstrapiramidal sistem tutulması sonucunda özellikle kas ger­ginliğinin azalması (hipotoni) ya da art­ması (hipertoni) biçiminde ortaya çıkan ve parkinson belirtilerine benzer yapıda­dır. Parkinson sendromu olarak adlandırılan bu durum hastalığın akut dönemin­den bazen birkaç ay ya da birkaç yıl son­ra gelişebilir, ama amyostatik akinetik tabloda sürecin başında görülür. Tüm hareketler yavaşlamıştır (bradikinezi), yüz görünümü maske katılığındadır, ses monotondur, kas tonusu artmıştır; ref­lekslerde değişmezlik (fıksasyon) belir­gindir, bazen gerçek bir katalepsi (dona- kalım) görülür.
  • Ruhsal bozukluklar. Genellikle her zaman hastalığın akut evresinde görü­lürler, akut tutulmanın belirtisiz gittiği olgular bu kuralın dışındadır. Ağır ol­mayan tablolarda ruhsal bozukluklar ha­fif duyarsızlık, apati (duyumsamazlık) ve karar alma güçlüğü ile düşünce ya­vaşlaması biçiminde ortaya çıkar. Bazı olgularda huzursuzluk kaygı ile birlikte görülür ve bu durum ağır bir psikomo­tor aşın uyarılma aşamasına değin vara­bilir. Bu sürece her zaman varsanılar, bunamaya benzer bir bilinç bulanıklığı ya da ruhsal çöküntü eşlik eder.

• Çevrel (periferik) sinir sisteminin tutulması ile ilgili belirtiler. Parestezi (uyuşma ve karıncalanma), vücudun değişik bölümlerini tutan ağrılar (nev­ralji) ve sinir köklerindeki baskıdan kaynaklanan ağrılar görülür.

Yukarda belirtilen ruhsal ve sinir sistemi belirtilerinin yanı sıra, otonom sinir sistemiyle ve başka organlarla ilgi­li bozukluklar da görülür. Ateşle birlik­te bazen dudak herpesi de (uçuk) ortaya çıkar. Ter, yağ ve tükürük salgısında artma gibi salgıbezi bozuklukları da yaygındır.

İNCELEMELER

Beyin-omurilik sıvısının incelenmesi yararlı bilgiler sağlar. Bazen enfeksi­yon etkeni olan virüs, kandan ayrıştırılabilir; daha seyrek olarak beyin- omurilik sıvısından da elde edilir. Beyin omurilik sıvısının basıncı ve içerdi­ği protein oranı genellikle artmıştır. Lenfositlerde de artış görülür. Bazı ensefalit tablolarında, hastalığın ilk döne­minden başlayarak, parçalı çekirdekli akyuvarlara rastlanabilir.

KLİNİK TABLOLAR

• Herpes ensefaliti. Batı dünyasında ve özellikle Akdeniz bölgesinde en sık görülen akut viral ensefalit türüdür; her bir milyon kişide yılda 1-3 olgu görü­lür. Özellikle 20 yaşın altında ve 40 ya­şın üstünde yaygındır. Yılın her döne­minde görülebilir; belirli bir coğrafi bölge ile sınırlı değildir. Birincil ya da ikincil olabilen enfeksiyonun etkenleri herpes simpleks virüs 1 (HSV-1) ve HSV-2′dir. HSV-2 doğum kanalından geçerken enfeksiyon kapan yeni doğanlarda ölümle sonlanabilen birincil ensefalite, HSV-1 ise çocuklarda ve erişkin­lerde tedavi edilmezse ölüme yol açan birincil ve ikincil beyin-beyin zan ilti­habına neden olabilir.

Ateş, davranış bozuklukları, çırpın­ma nöbetleri stupor (uyaranlara tümüy­le tepkisiz kalma) ve koma gibi klinik belirtiler akut ya da subakut gidişlidir. Hastalığa özgü lezyonlar, beynin alın lobu alt bölümü ve şakak lobu düzeyin­dedir; bilgisayarlı beyin tomografisi ile tanı kolaylaşır.

  • Arbovirüs ensefaliti. Arbovirüsler (eklembacaklılarla taşınan virüsler) in­sana, sivrisinek ve kenelerin sokmasıy­la bulaşır. Değişik hayvanlarda (kuşlar, memeliler ve kemiriciler) bulunan 400′den fazla arbovirüsten 100 kadarı insanlar için hastalık yapıcı olabilir. Bu virüsler daha çok tropikal ülkelerde yaygındır; bu ülkelerde erişkin nüfusun yüzde 90′ının kanında bir ya da daha çok arbovirüse karşı antikor bulunur. Arbovirüs enfeksiyonları daha çok yaz ve sonbahar aylarında görülür.

Arbovirüs enfeksiyonlarının klinik belirtileri oldukça değişkendir, hastalı­ğa neden olan virüsün tipine ve tutulan kişinin yaşma bağlıdır. Genellikle ço­cuklarda ve 50 yaşın üstündekilerde ensefalite bağlı komplikasyonlar daha yaygındır. Sinir sistemi belirtileri, bir­kaç gün süren bir başlangıç evresinden sonra ortaya çıkar; bu evrede kırıklık, mide bağırsak ve solunum yolu rahat­sızlıktan, ateş ve kas ağrıları görülür. Bazen ensefalit birden bire başlar. Baş­lıca sinir sistemi belirtileri şunlardır: Baş ağrısı, bulantı, kusma, bilinç bula­nıklığı, yönelim bozukluğu ve derin ko­maya değin varabilen uyku eğilimi, çır­pınma nöbetleri, varsanılar ve davranış bozuklukları. Öteki sinir sistemi bulgu- lan değişken olabilir. Bunlar arasında, ense sertliği, titreme, şiddetli kas kasıl­maları, kasılmalı felç ve hastalıklı böl­gede görülen başka sinirsel belirtiler sa­yılabilir. Hastalıktan kalan en yaygın izler davranış bozuklukları ve felçtir.

Genel laboratuvar incelemelerinin, tanı açısından fazla bir değeri yoktur.

  • Enterovirüs ensefalitleri. Enterovirüsler grubundaki Coxsachie A ve B vi­rüsleri, ekovirüs ve polyovirüsler çok seyrek olarak ensefalite yol açar. Bunlar daha çok paralitik olan ve olmayan (gevşek felç, kol ve bacaklarda asimetri) beyin zarı iltihaplarından (menenjit) so­rumludurlar. Bu enfeksiyonlar yıl içinde tek tük görülürler ve yaz sonbahar dö­neminde yaygınlaşırlar. Aşılama sonu­cunda çocuk felci (polyomiyelit) belir­gin ölçüde azalmıştır, ama azgelişmiş ülkelerde halen önemini korumaktadır. Bazı hastalarda akut bir çocuk felci (poliomiyelit) tutulumundan uzun yıllar sonra, ilerleyici bir kas zayıflığı ve kas erimesi (atrofı) görülebilir. Bu durum vi­rüsün yeniden etkinleşmesiyle ortaya çı­kar (çocuk felci sonrası [postpolyomiye- litik] sendrom). Makûl (deride renk değişiklikliği oluşturan ama elle hissedil­meyen lezyon), papül (deride kabarıklık oluşturan küçük lezyon) ve püstüllerle (irinli sivilce) seyreden, kol ve bacaklar­da görülen bir döküntü yaz aylarında or­taya çıkarsa, bir ekovirüs enfeksiyonu düşünülür. Veziküllerle (kabarcık) sey­reden anjin Coxsackie virüslerinin belir­tisidir. Tanı dışkı, yutak salgısı ve beyin-omurilik sıvısından elde edilebilen virüsün ayrıştırılması ile konur.
  • Kabakulak ensefaliti. Kabakulak vi­rüsü genellikle ağır bir beyin zan tahri­şine neden olur; bazı olgularda çenealtı tükürük bezi de (parotis) şişer. Ensefalit seyrek görülür; erken ya da geç dönem­de ortaya çıkabilir. Ensefalitin başlama­sı tablonun kötüleşmesine neden olur. Virüs kafa çiftlerinin (sinirlerin) çevrel tipte felcine neden olur. Görme siniri­nin virüsten etkilenmesi körlüğe yol açar. İşitme sinirinin etkilenmesi ise tek ya da çift yanlı sağırlığa neden olabilir. Bu sağırlığın, duymaya yardımcı aletler kullanılarak düzeltilmesi olanaksızdır. Hastalık erkeklerde kadınlardan iki ya da üç kat daha sık görülür; kış, ilkbahar mevsimlerinde yaygınlaşır.

Klinik tablo yüksek ateş, şiddetli ve delici baş ağrısı, ense sertliği, bulantı, kusma, karın ağrıları, apati (duyumsa­mazlık), uyku eğilimi ve bilinç bulanıklığıyla seyreder. Virüsün beyin- omurilik sıvısından ayrıştırılma olasılığı yüksektir. Kanda amilaz (pankreastan salgılanan bir enzim) değerleri genellik­le yükselir.

  • Bağışıklık sistemi baskılanmış (immünodepresif) kişilerin ensefalitleri.

Gammaglobülin yetersizliği olan hasta­lar yineleyici polyovirüs ya da ekovirüs ensefalitleri geçirebilirler. Hücre bağı­şıklıkları zedelenmiş hastalarda, çok en­der görülen herpes virüs ensefalitleri ya da miyelitleri (omurilik iltihabı), subakut kızamık virüsü ensefaliti ya da kro­nik adenovirüs ensefaliti görülebilir.

Edinilmiş bağışıklık yetersizliği sendromunda (AİDS) virüs kökenli fır­satçı enfeksiyonlar merkez sinir siste­mini tutabilir. Başlıca etkenleri herpes virüsler (HSV, CMV) ve çok odaklı ilerleyici lökoensefalopati etkeni olan papovavirüstür.

AİDS sürecinde bunamanın görül­mesi, HlV’e bağlı özgül bir sinir sistemi enfeksiyonunun sonucudur. Görülme sıklığı tam olarak bilinmemekle birlik­te, AİDS hastalarının 2/3′ünden fazla­sında bu komplikasyonun ortaya çıktığı sanılır.

• Enfeksiyon ya da aşılama sonrası ensefalit. Enfeksiyonlardan sonra ya da enfeksiyon sırasında ortaya çıkan ensefalitlerin virüs kökenli olduğu bilin­mekle birlikte, bunların, virüsün sinir dokusunu doğrudan tutması sonucu oluştuğu söylenemez; iltihaplanma aler­jik bir süreç sonucunda gelişen bir doku tepkimesine bağlıdır. Virüs doğrudan sinir dokusuna saldırmaz, ama sinir sis­temini zedeleyici etkisi olan antijen ya­pısında bir etkeni serbestleştirerek, vü­cudun kendi dokularına saldırdığı bir süreci başlatır.

Ensefalit döküntülü hastalıklar sıra­sında ya da çiçek aşısından sonra baş­larsa, sinir sistemi belirtileri hastalığın akut evresinden ya da aşının uygulan­masından bir süre sonra ortaya çıkar ve özellikle enfeksiyon hastalığının ya da aşı lezyonunun hafif gidişli olduğu kişi­lerde görülür. Başlangıç dönemi belirti­lerinden (kırıklık, baş ağrısı, yaygın ağ­rılar, kusma) sonra ortaya çıkan ensefa­lit belirtilerinin başlangıcı genellikle anidir. Bazen akut bir inme biçiminde olabilir. Bilinç bulanıklığı, psikomotor aşın uyarılma ya da derin bir uyku hali biçiminde ortaya çıkabilir. Sık olarak beyin zarı tahrişi belirtileri de görülür. Vücut ısısı genellikle çok yükselir. İlk belirtilerden sonra tek taraflı kas zayıf­laması (hemiparezi), felç ve hareket bo­zuklukları gibi süreçler hızla gelişir. Felç durumunda kas gerginliği azalır, refleksler kaybolabilir. Okülomotor kas­ları (gözleri hareket ettiren kaslar) başta olmak üzere kafa çiftlerinin (sinirleri­nin) uyardığı kaslarda da bozukluk gö­rülür. Bazen görme siniri iltihabı gelişe­bilir. Büzgen kas bozuklukları (idrar ve dışkı tutamama) görülür. Başlangıç be­lirtilerinden sonra, bazen ani çırpınma nöbetleri ardından da felç görülür. Çır­pınma nöbetleri çocukta çok sık, eriş­kinlerde ise seyrektir. Hastalık ilk bir­kaç gün içinde ölümle sonlanmazsa, be­lirtiler kısa ya da uzun bir süre değiş­mez; daha sonra yavaş yavaş gerilemeye başlar. Bu gerileme genellikle tam­dır; ama felçler, konuşma bozuklukları, ekstrapiramidal sistem ve beyincik be­lirtileri, çırpınma nöbetleri kalabilir.

Yineleme yaygındır; ilk tutulmadan aylar sonra ve belirtiler tam olarak iyi­leştiği halde hastalık yineleyebilir.

Akut disseminan (yaygın) beyin omurilik iltihabının klinik özellikleri, çok akut bir başlangıç, belirtilerin hızla yayılması, belirli bir duraklama döne­minden sonra kısmi ya da tam iyileşme ve yinelemelerdir.

İz kalan bazı olgularda belirtiler yaygın (multipl) skleroz tablosuna ben­zer. Bu hastalıkta da uzun durgunluk dönemleri, iyileşmeler ve alevlenmeler gözlenir.

  • Toksoplazma ensefaliti. Toksoplazma ensefaliti anne karnında enfestasyona (asalakla bulaşma) bağlıdır. İnsana pişmemiş etten ve kediyle temas sonucu geçen bir protozoon olan toksoplazma, asalakların anneden (genellikle annede bir bozukluk görülmez) dölüte geçme­siyle ensefalite yol açabilir. Doğumdan başlayarak ya da ilk çocukluk dönemin­de, seyrek olarak da daha geç görülür. Klinik özellikleri hidrosefali (beyin ka­rıncıklarında aşın beyin-omurilik sıvısı birikmesi), çırpınma nöbetleri, koryoretinit (gözde damar tabaka ve ağtabaka il­tihabı) odaklandır.

Tanı hidrosefali, iki taraflı koryoretinit ve beyin-omurilik iltihabı üçlüsüne dayanarak konur; olguların yarısından çoğunda ek olarak kafaiçi kalsiyum çökme odakları da bulunur. Her zaman ölümcül gidişlidir, birkaç gün ya da bir­kaç ay içinde ölümle sonlanır.

Etkili tedavi yöntemleri yoktur, anti­biyotikler genellikle etkisizdir. Özellik­le koryoretinit üzerinde sulfonamitlerin geçici iyileşme sağladığı birkaç olgu bildirilmiştir.

  • Döküntülü tifüs ensefaliti. Döküntülü tifüs etkeni Rickettsia Prowazeki adlı yuvarlak ya da uzun, çok küçük (yakla­şık 2 mikron) bir mikroorganizmadır. Bu mikroorganizma porselen filtrelerden ge­çebilir ve hastalığı maymunlara geçirebi­lir. Genellikle insana bitlerle bulaşır; ba­zı ülkelerde salgınlar yapar. Rusya’da özellikle I. ve II. Dünya Savaşı sırasında döküntülü tifüs salgınları yaşanmıştır. Rus cephesindeki Osmanlı ordusu bu hastalıktan ağır zarar görmüştür.

Belirtiler baş ağrısı, eklem ağrıları, baş dönmesi ve kusma ile seyreden kısa bir başlangıç döneminden sonra akut bir biçimde başlar. Yüksek ateş, ağır ruhsal bozukluklar (şaşkınlık, hezeyan ve varsanılarla seyreden tablolar), hu­zursuzluk, beyin zarı tahrişi belirtileri, bir olgudan ötekine değişen piramidal ve ekstrapiramidal sistem belirtileri (tit­remeler, kasılmalar, çırpınma nöbetleri, felçler, kaslarda katılaşma, garip davra­nışlar), konuşma bozuklukları ve bazı olgularda göz felci görülür. Tükürük salgısında artma, el ve ayaklarda mo­rarma, solunum ve nabız düzensizliği, kan basıncında düşme gibi otonom sinir sistemi bozuklukları çok yaygındır. Hastalığın başlagıcından birkaç gün sonra, sırt, kol ve bacaklarda çok sayıda küçük kanamalı lekeler görülür.

Hastalığın süresi bir olgudan öbürü­ne değişir. Ölümcül gidişli olan ağır ol­gularda, hastalık seyrek olarak birkaç haftadan daha uzun sürer. Ölüm oranı yüksektir (yüzde 30-60); hastaların yaşı ne kadar ilerlemişse ölüm oranı o ölçü­de yükselir.

Ağır gidişli türlerin yanı sıra hastalı­ğın daha hafif türleri de vardır. Bunlar­da klinik tablo nevrasteniye benzer (baş ağnsı, güçsüzlük, çabuk sinirlenme, uy­kusuzluk). Başlangıçta ağır gidişli gibi görünen olgular, hiçbir iz bırakmadan kendiliğinden bütünüyle iyileşebilir.

• Sıtma ensefaliti. Sıtma enfeksiyonu kanamalı ve iltihaplı akut beyin hasta­lıklarına neden olabilir. Anatomik tab­lo, asalakların tıkadığı küçük damarla­rın çevresinde nokta şeklinde kanama­lardan oluşur. Kanama, pıhtılaşma ve iltihap odaklan genellikle beyinciğin ve beyin yarıkürelerinin ak ve gri madde­lerini tutar.

Başlangıcı akut ya da çok akut olan klinik belirtilerin en önemlisi komaya değin varabilen ve çırpınma nöbetleriyle seyreden stupordur (uyaranlara karşı tü­müyle tepkisiz olma, yer ve zaman bil­meme, insanları tanıyamama durumu). Olayın beyinciğe yerleştiği olgularda (sıtma serebelliti), hastalık inme benzeri belirtilerle başlar. Tedavinin temeli do­ğal olarak sıtma tedavisidir (kinin ve arsenobenzol); damar içine adrenalin veri­lerek de iyi sonuçlar elde edilmiştir. Te­davinin etkisiyle en ağır olgularda bile hastalık iz bırakmadan iyileşebilir.

• Metastaz ensefalitleri. Metastaz (yayılım) ensefalitleri bakteri kümecikle­rinden oluşan septik embolilerin (mik­roplu pıhtıların) beyin atardamarları yo­luyla yayılmasına bağlıdır. En yaygın nedeni, stafilokok ya da streptokokların etken olduğu ülserli kalp iç zarı iltiha­bıdır, ama pnömokoklar ve tifo basili gibi başka mikroplar da metastaz ense­faliti yapabilir.

Belirtileri daha önce anlatılan, en­feksiyonla birlikte ortaya çıkan ensefalitlerinkine benzer; çok akut, inmeye benzer bir başlangıcı vardır. Şiddetli odak belirtilerinin yanı sıra felç, konuş­ma yitimi, bilinç bozuklukları ve beyin zarı tahrişi belirtileri görülür. Odak be­lirtileri birkaç haftadan birkaç aya değin değişen bir dönem boyunca sürer, daha sonra gerilemeye başlar; iyi gidişli olgu­larda tam iyileşme görülebilir. Ölümcül gidişli olgularda ise, hastalık birkaç gün içinde ölümle sonlanır.

Tedavide aşılar ve serumlarla altta yatan hastalığın iyileştirilmesi amaçla­nır. Başarı sağlanamazsa antibiyotikler­le geleneksel enfeksiyon tedavisi uygu­lanır.

• Kronik ensefalit. Bazı olgular birkaç gün ya da birkaç hafta sonra iyileşmiş görünürler. Bu olguların büyük bölü­münde, birkaç yıla varabilen sessiz bir dönemden sonra ya da hemen Parkinson hastalığına klinik olarak çok benze­yen ve ensefalit sonrası parkinsonizm adı verilen bir hastalık gelişebilir.

Hastalığın akut dönemi ile Parkinson benzeri tablonun başlaması arasın­da geçen süre, bir olgudan öbürüne, bir­kaç haftadan birkaç aya, hatta birkaç yı­la kadar değişebilir. Bu dönem boyunca hastalar bütünüyle sağlıklı olabilir. Ama hastalığın hiçbir iz bırakmadığı düşünülmemelidir. Akut ensefalitin bü­tünüyle iyileştiği görüntüsü veren, ama birkaç yıl içinde klasik Parkinson ben­zeri bir tablonun geliştiği olgularda, hasta tarafından fark edilmese de, göz­kapağı hareketlerinde azalma, hareket bozuklukları, fiksasyon reflekslerinde artma gibi bazı küçük ekstrapiramidal sistem belirtileri saptanabilir.

Hastalık, akut dönemin hemen ar­dından gelişmezse, yavaşça ilerleyerek ağırlaşır ve sessizce yerleşir. Hastalar başlangıçta hareketlerde zorlanma, aşırı yorgunluk, bazen ense ve sırt kaslarında ağrı duyarlar. Daha sonra istemli hare­ketler yavaşlar, apati (duyumsamazlık) ve inisiyatif eksikliği gelişir.

Ensefalite bağlı Parkinson benzeri tablo ortaya çıktığında başlıca iki tür be­lirti ön plandadır: Kaslarda gerginlik ar­tışı (hipertoni) ve istemli hareketlerde yavaşlama. Kas gerginliği (tonusu) artışı ekstrapiramidal sistemin hastalığa yaka­lanmasının sonucudur. Kol ve bacaklara pasif hareketler yaptırılırken, uzatma ve bükmede eşit bir dirençle karşılaşılır ve bu organların hemen eski konumlarını almadığı görülür. Aksine bazı olgularda kol ve bacaklar pasif olarak kendilerine verilen pozisyonu uzunca bir süre korur­lar (katalepsi). Aktif ve pasif hareketler­de, karşıt işlevli (antagonist) kaslar ke­sintisiz bir biçimde değil, küçük aralık­larla gevşer. Bu olgu pasif bükme ve uzatma hareketlerinde özellikle bilek ve kol kaslarında belirgindir, ama bacak, solunum ve göz kaslarında da gözlenebi­lir. Örneğin, karnın üstüne konan bir el solunum hareketlerinin kısa süreler için durduğunu kolayca duyumsar.

Kas tonusu artışı ileri düzeyde oldu­ğunda gerçek bir kas sertliği (rijidite), çok ağır olgularda ise aşın kas sertleş­meleri (kontraktür) gelişebilir. Bu du­rum kol ve bacakların uç kısmında daha belirgindir ve kalıcı olabilir.

İstemli hareketlerin yavaşlaması doğrudan kas tonusu artışının sonucu­dur. Hastalarda genellikle hastalığa öz­gü bir duruş gözlenir; baş hafif öne eğik, gövde eğilmiş, kollar yan bükük ve vücuda yaklaşmış, bacaklar ise hafif bükülmüştür. Tüm istemli hareketler yavaşlar (bradikinezi). Hasta küçük ve kısa adımlarla yürür; kollarda olağan sallanma hareketleri yoktur ve gövdeye bitişik dururlar.

Yüzde hastalığa özgü değişmeyen bir maske görüntüsü vardır; göz kapaklarında olağan ve kendiliğinden kapa­nıp açılma hareketleri görülmez. Ya­vaşlayan ve seyrekleşen mimikler ruh­sal nedenler ortadan kalktıktan sonra da sürer. Çok ender olarak spastik gülme ve ağlama nöbetleri gözlenir.

Yüz mimikleri gibi ses de anlamsız, tekdüze ve tonsuzdur. Konuşma genel­likle yavaş ve karmaşıktır.

Hastalık, ifade ile ilgili başka etkin­liklerde de değişikliğe yol açabilir. Ya­zı tipik bir biçimde küçülür (mikrografi); bazen aynı sözcüğün ya da hecenin sürekli yinelendiği görülebilir.

Hareketlerin yavaşlaması ile çelişki­li olarak, paradoksal kinezi denen dizi hareketler görülebilir. Bu durum zorla­narak başlatılan otomatik hareketleri durdurma becerisinin yitirilmesinden kaynaklanır. En tipik belirti yürümenin paradoksal kinezisidir; yavaş atılan ilk adımlardan sonra, hasta hızla hareket eder ve bir engele rastlayıncaya kadar duramaz. Gövde öne eğik olarak sürdü­rülen bu yürüme biçimi hastanın “kendi ağırlık merkezinin ardından koştuğu” izlenimini verir. Yürümenin her zaman­ki yavaşlığı ile, hastaların bazen durma­yı başaramadan koşmaları çelişir. Para­doksal kinezinin bir başka görünümü, yavaşça söylenen ilk kelimelerden son­ra hastanın konuşmasının hızlanmasıdır. Bir sözcük, cümle ya da cümle par­çasının art arda hızla yinelenmesi duru­muna “palilali” denir. Palilali de aynı belirti grubunda yer alır.

Kas tonusu artması, hareketlerin ya­vaşlaması ve paradoksal kinezi belirti­lerinin yanı sıra özellikle titreme ve gözlerin yukarıya istemsiz hareketleri (okülojen nöbet) gibi hiperkinezi bulguları da önemlidir. Titremeler geniş, görece yavaş (saniyede 4-5) ve düzenli yinelenen salınımlardan oluşur; ellerde, önkolda, başta ve bacaklarda görülebi­lir; bazen sık ve düzensiz de olabilirler. Dinlenme ve enerjik hareketler sırasın­da titreme azalır ya da kaybolur; kaslar yan kasılı iken en şiddetli düzeye ula­şır. Titremeler değişken özelliktedir; gerçek Parkinson hastalığına özgü baş­parmak ve işaret parmağınm ritmik ha­reketleri görülmez. Kas sertliği (rijidi­te) geliştiğinde titreme tek taraflı olabi­lir.

Okülojen nöbetler, gözlerin yukarı­ya, bazen de aşağıya ya da bir yana doğ­ru istemsiz dönmesidir. Gözlerin dön­mesiyle birlikte baş da genellikle aynı yöne döner; bu sırada bütün vücutta tit­reme ve kas sertliğinin arttığı görülür. Okülojen nöbetler birden ortaya çıkar, birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir. Nöbetler aniden ya da aşamalı olarak geriler, bazen de belli aralıklarla yinele­nir. Hasta belirli bir çaba harcayarak bir­kaç saniye için istemli olarak nöbeti durdurabilir. Nöbet sırasında genellikle otonom sinir sistemi bozuklukları (yü­zün kızarması, terleme, tükürük artması) ve çeşitli ruhsal bozukluklar görülebilir. Bazen düşünce yavaşlaması ile birlikte sıkıntı, keyifsizlik ve takıntı (obsesyon) belirtileri görülür. Obsessif düşünceler, ısrarla yinelenen davranışlar ya da bazı sözcük ve cümleleri zihinde karşı konulamayan bir yineleme isteğiyle ortaya çı­kar. Bazen gerçek psikomotor aşın uya­rılma tabloları da gelişebilir. Okülojen nöbetler, gerek zorunlu hareketsizliğe yol açtığından, gerek sıkıntı ve takıntı belirtilerinden ötürü hasta için çok zor ve sıkıntılı durumlardır.

• Ruhsal bozukluklar. Okülojen nö­betlere eşlik edenler dışında, her zaman kolay değerlendirilemeseler de oldukça sık görülürler. Yanıtların gecikmesi, inisiyatif ve konuşmanın sınırlanması, düşünce düzeyinde yavaşlama ve kısıt­lanma gözlenir.

Duygulanım bozuklukları da olduk­ça yaygındır. Belli bir edilgenlik, mi­miklerin genellikle sabit olmasından kaynaklanan kayıtsız bir görünüm ve duygusal değişkenlik gözlenir. Bazı Parkinson hastalarının ısrarı çok belir­gindir; aynı soru ve yakınmaları sürekli yinelerler. Bazı olgularda şizofrenlere benzer ruhsal değişiklikler görülür.

Beyin iltihabına bağlı gerçek psi­kozlara (ruhsal bozukluk) az rastlanır. Bunlar özellikle erişkin kronik beyin il­tihabı olgularında çok seyrektir. Hasta­lık uzun sürerse, bunama gelişebilir. Öte yandan çocuklarda ensefalitten son­ra her zaman kişilik değişiklikleri göz­lenir. Parkinson benzeri hastalık tablosu çocuklarda erişkinlere oranla daha sey­rek görülür ama daha ağır gidişlidir. Ruhsal bozukluklar ise daha yaygındır. Bunlar ahlak yönünden gerçek bir sap­maya değin varabilen kişilik değişimle­ridir. Ensefalitli çocuklar sıkıntılı, ra­hatsızlık verici ve kötü huyludur; yaşlı­lara ve kendilerini koruyamayan hasta­lara karşı öfkeli ve çok kötü davranır­lar; aileleri ve hastaneler için gerçek bir sorun oluştururlar.

Otonom sinir sistemi işlevindeki bo­zukluklar da önemlidir. Bunlar arasında en sık ve belirgin olan tükürük salgısı­nın artmasıdır (siyalore). Genellikle yağ salgısında da bir artma gözlenir ve yüz­de hastalığa özgü yağlı bir görünüm be­lirir. Terleme artışı, solunum bozukluk­ları (yüzeysel ve düzensiz solunum), tır­naklarda beslenme bozuklukları gibi be­lirtiler her zaman görülmez. Uyku bo­zuklukları çok yaygındır ve hastalığın kronik evrelerinde görülür. Genellikle inatçı ve rahatsızlık verici bir uykusuz­luk vardır; bazen ani uyuklama nöbetle­ri ve uyku-uyanıklık düzeni bozukluk­ları da görülebilir.

TEDAVÎ

Virüslerin etken olduğu beyin-beyin za­rı iltihabının özgün bir tedavisi yoktur; bu nedenle hastanın sıkıntılarını hafifletebilen ve hastalığın gidişini iyileştirebilen tüm önlemler büyük önem taşır. Hastalığın klinik gidişi oldukça üzücü olsa da, sonucu genellikle iyidir. Akut virütik beyin zan iltihaplarında yapılabi­lecek fazla bir şey yoktur. Hasta yatakta tutulur, çevreden akılcı bir şekilde so­yutlanır ve genellikle tam olarak bilin­meyen enfeksiyon etkeninin yayılmasını önlemeye yönelik bazı sağlık önlemleri alınır (dışkının uzaklaştırılması, kişisel eşyasını başkalarının kullanmaması vb). İki temel belirti olan baş ağrısı ve ateş aspirin ile denetlenebilir. Çırpınma nö­betleri görülürse, barbitürat türevleri (fenobarbital) verilebilir.

Virüslerin etken olduğu beyin ilti­haplarında, daha önce değinilen önlem­lerin yanı sıra, hastanın kolayca girebi­leceği stupor ya da koma durumunu yönlendirmek gerekir. Özellikle solu­num yollarına yabancı maddelerin kaç­ması sonucunda gelişen zatürreeler, id­rar yolu enfeksiyonları ve yatak (dekubitus) ülserleri gibi istenmeyen sonuçla­rı önlemeye yönelik önlemler alınır. En iyisi hastayı yüzü aşağıya dönük olarak yatırmaktır, böylece mide içeriğinin ak­ciğerlere kaçması önlenebilir. Aynı so­nuç yatağın ayakucunun başucuna göre biraz yüksek tutulmasıyla da sağlanabi­lir. Bu yatış biçimi soluk borusu ve bronş salgılarının çıkarılmasını da ko­laylaştırır. Bu salgılardan korunmak için gerekirse, burun-yutak ya da burun soluk borusu yoluyla konulan sondalarla emilim (aspirasyon) uygulanabilir. Fizik tedavi uzmanı denetimindeki hemşireler yatak ülserlerini önlemek için hastanın konumunu sürekli değiştirmeli ve aşın kas sertleşmelerini (kontraktür) önle­mek için hastaya uygun hareketler yap­tırmalıdır. Beslenmenin burun-mide sondası ile yapılması en iyi yöntemdir.

Virüs ensefalitlerinde en önemli teh­likelerden biri sinir dokusunda önemli miktarda sıvı tutulmasıdır (beyin öde­mi). Beyin kütlesi, esneme yeteneği ol­mayan bir kutu olan kafatasında yer alır. Dolayısıyla beyin hacmindeki küçük bir artış bile mekanik bir baskıya ve buna bağlı sinir ve damar zedelenmelerine yol açabilir. Beyin ödemi gelişirse alına­cak ilk önlem, damar yoluyla yüzde yir­milik mannitol eriyiği verilmesidir.

Bilmek istedikleriniz

Bu maddenin böbrek glomerül (kıl­cal damar yumağı) süzgeçlerinde yüksek yoğunlukta bulunması, nefron borucukları düzeyinde suyun geri emilimini sı­nırlar ve idrar yapımını artırır. İdrar ya­pımının artması, kan hacmini azaltarak interstisyel (doku ve organ yapısındaki küçük boşluk ve aralıklardaki/aralıksal) sıvıların dolaşıma dönmesini sağlar ve böylece beyin ödemi azalır. Beyin öde­minin uzun süreli tedavisinde kortikosteroitler yararlı olabilir. Son zamanlarda virüslere karşı etkili bazı ilaçların bulun­ması, virüs ensefalitlerinde özgün bir te­davi sağlayamamıştır, yalnızca de­neysel olarak bazı umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Enfeksiyonlarla birlikte gelişen ya da aşılan izleyen beyin omurilik iltihaplarında tedavi önlemleri daha önce anlatıldığı gibidir, yalnız has­talığın klinik belirtilerinin şiddetine bağ­lı olarak bazı değişiklikler yapılabilir

İstanbul’a Genel Bakış

Astay Gayrimenkul,“OnaltıDokuz İstanbul”projesi ile İstanbullulara,en alttan en üst kata kadar deniz manzarası görebilmeyi sunuyor

OnaltıDokuz İstanbul
Four Seasons Bosphorus ve Four Seasons Sultanahmet otellerinin yatırımcısı Astay Gayrimenkul, 175 milyon dolar yatırım yaptığı ilk konut projesi “OnaltıDokuz İstanbul” ile İstanbullulara, en alttan en üst kata kadar deniz manzarası görebilme ve şehrin keyfini farklı bir cepheden sürme fırsatı sunuyor. 496 dairenin yüzde 25’inin şimdiden satıldığı projede, Eylül ayına kadar bütün dairelerin satılmış olması hedefleniyor.
Four Seasons Bosphorus ve Four Seasons Sultanahmet otellerinin yatırımcısı Astay Gayrimenkul, ilk konut projesi “OnaltıDokuz İstanbul”u düzenlediği bir basın toplantısıyla tanıttı. Şehir yaşamının tanımlanmasına yepyeni bir anlayış getiren ve İstanbul’un gelişen merkezi Zeytinburnu’nda yükselen OnaltıDokuz İstanbul daireleri, en alttan en üst kata kadar, Marmara’dan Haliç’e ve Boğaz’a hakim bir manzara sunuyor.
OnaltıDokuz İstanbul, Four Seasons otellerinin başarısının bir yansıması
Dünya konut trendinde, projelerin ağırlıklı olarak şehir merkezlerine doğru kaydığını belirten Astay Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Toprak, “Biz de İstanbullular için Marmara Denizi’nin kucağında, şehir dinamizminin ortasında ama aynı zamanda en dingin noktasında bir yaşam merkezi ürettik” dedi. Toprak sözlerine şöyle devam etti:
“Biz yola çıkarken yaptığımız her işte en’lere ulaşma kararı aldık. Bunu sağlamak için enerjimizi ve kaynaklarımızı; müşterilerimize benzersiz bir keyif ve konfor garanti edecek gayrimenkul projelerine kanalize ettik. Astay olarak gerçekleştirdiğimiz ilk yatırımlar olan Four Seasons otelleri ile ‘en’lere ulaşmayı başardık. Four Seasons otellerinin başarısından aldığımız gücün ve edindiğimiz bilgi birikiminin bir yansıması olan ilk konut projemiz OnaltıDokuz İstanbul’u hayata geçirdik. Projemize kısa sürede gösterilen ilgi bizi son derece mutlu etti.”
Dairelerin tamamı Eylül ayına kadar satılmış olacak
OnaltıDokuz İstanbul’a 175 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını ve 496 dairenin yüzde 25’ini şimdiden sattıklarını söyleyen Astay Gayrimenkul Genel Müdürü Atilla Öztürk “Eylül ayına kadar dairelerimizin tamamını satmış olmayı planlıyoruz. Dairelerimizin, teslim tarihinden çok önce satılmış olmaları doğru bir iş yaptığımızın en net göstergesi” dedi.
Yeni projelerde de aynı başarıyı sürdürmeyi, sektörün sofistike liderliğini üstlenmeyi hedeflediklerini sözlerine ekleyen Öztürk, önümüzdeki dönemde Avcılar, Bodrum ve İstanbul’da yeni projelere imza atacaklarını ifade etti.
İstanbul kanatlarınızın altında
36, 32 ve 27 katlı üç bloktan, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1, 3+2 ve 6,5+2 olmak üzere 6 tip rezidans ya da apart daire seçenekleriyle toplam 496 daireden oluşan OnaltıDokuz İstanbul projesinde, dairelerin metrekare fiyatı 5.000 TL ile 11.000 TL arasında değişiyor.
Sahil yolu üzerinde, Marmaray ve tüp tünel girişine komşu olan proje, Boğaziçi Köprüsüne 16 km, Atatürk Havalimanı’na 8 km, E–5 karayolu ve İDO Yenikapı iskelesine de 4 km uzaklıkta bulunuyor, Sirkeci ve Taksim gibi İstanbul’un kalbi olan merkezlerin tam ortasında yer alıyor.
25.000m2 yaşam alanı ile küçük bir şehir
Rezidansların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, her şeyin rahatlıkla temin edilebileceği hizmet noktaları, OnaltıDokuz İstanbul’un 25 bin m2’lik alışveriş ve yaşam alanında, dairelerin hemen altında bulunuyor. Kuaförden lostraya, SPA merkezinden restoranlara kadar her günü keyifle yaşanacak hale getirecek tüm özel hizmetleriyle OnaltıDokuz İstanbul, şehirde yeni ve nitelikli bir yaşam vaadi sunuyor.
Dört mevsim boyunca faaliyet gösterecek açık ve kapalı yüzme havuzları ve fitness merkezi sporseverlerin hizmetine sunuluyor. Tenis Kortu, Basketbol Sahası, Tartan Pist ve Koşu Parkuru gibi pek çok aktivite mekanı, OnaltıDokuz İstanbul sakinlerinin kullanımına hazır bulunuyor. Ayrıca çocukların rahatı için özel oyun alanları ve kreşler yer alıyor.
Yeşil ve mavi renklerini şehir yaşamında bir araya getirmeyi başaran OnaltıDokuz İstanbul’da doğanın yeşili, denizin kokusuyla biraraya geliyor. Özenle tasarlanmış peyzaj mimarisiyle OnaltıDokuz İstanbul, doğayla iç içe bir yaşam sunuyor.
Depreme dayanıklı radyejeneral sistem ve Fore kazıklar
OnaltıDokuz İstanbul, hayatı kolaylaştıran araç kiralamadan 2. el gayrimenkul değerlendirme hizmetine, çocuk bakıcılığından, ev içi temizliğine, fatura ödemeden çiçek siparişine, kuru temizlemeden anahtar teslim servisine kadar sayısız olanaklar sunan Concierge hizmetiyle en küçük ayrıntıyı bile planlıyor. OnaltıDokuz İstanbul’da, her türlü bakım ve basit ev içi tamirat hizmetleri, konusunda uzman teknik servis ekibi tarafından gerçekleştiriliyor. OnaltıDokuz İstanbul, 24 saat güvenlik hizmetiyle şehrin tam ortasında yaşanacak güvenli bir ortam sunuyor.
Radyejeneral sistem ve depreme dayanıklı Fore kazıklarla depreme karşı güvenli bir yapı olarak geliştirilen OnaltıDokuz İstanbul, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin danışmanlığıyla mevcut deprem yönetmeliğine uygun olarak hazırlanan zemin etüt, statik, betonarme raporlarıyla da projenin güvenliliğinin altını çiziyor.

OnaltıDokuz İstanbul
Four Seasons Bosphorus ve Four Seasons Sultanahmet otellerinin yatırımcısı Astay Gayrimenkul, 175 milyon dolar yatırım yaptığı ilk konut projesi “OnaltıDokuz İstanbul” ile İstanbullulara, en alttan en üst kata kadar deniz manzarası görebilme ve şehrin keyfini farklı bir cepheden sürme fırsatı sunuyor. 496 dairenin yüzde 25’inin şimdiden satıldığı projede, Eylül ayına kadar bütün dairelerin satılmış olması hedefleniyor.
Four Seasons Bosphorus ve Four Seasons Sultanahmet otellerinin yatırımcısı Astay Gayrimenkul, ilk konut projesi “OnaltıDokuz İstanbul”u düzenlediği bir basın toplantısıyla tanıttı. Şehir yaşamının tanımlanmasına yepyeni bir anlayış getiren ve İstanbul’un gelişen merkezi Zeytinburnu’nda yükselen OnaltıDokuz İstanbul daireleri, en alttan en üst kata kadar, Marmara’dan Haliç’e ve Boğaz’a hakim bir manzara sunuyor.
OnaltıDokuz İstanbul, Four Seasons otellerinin başarısının bir yansıması
Dünya konut trendinde, projelerin ağırlıklı olarak şehir merkezlerine doğru kaydığını belirten Astay Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Toprak, “Biz de İstanbullular için Marmara Denizi’nin kucağında, şehir dinamizminin ortasında ama aynı zamanda en dingin noktasında bir yaşam merkezi ürettik” dedi. Toprak sözlerine şöyle devam etti:
“Biz yola çıkarken yaptığımız her işte en’lere ulaşma kararı aldık. Bunu sağlamak için enerjimizi ve kaynaklarımızı; müşterilerimize benzersiz bir keyif ve konfor garanti edecek gayrimenkul projelerine kanalize ettik. Astay olarak gerçekleştirdiğimiz ilk yatırımlar olan Four Seasons otelleri ile ‘en’lere ulaşmayı başardık. Four Seasons otellerinin başarısından aldığımız gücün ve edindiğimiz bilgi birikiminin bir yansıması olan ilk konut projemiz OnaltıDokuz İstanbul’u hayata geçirdik. Projemize kısa sürede gösterilen ilgi bizi son derece mutlu etti.”
Dairelerin tamamı Eylül ayına kadar satılmış olacak
OnaltıDokuz İstanbul’a 175 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını ve 496 dairenin yüzde 25’ini şimdiden sattıklarını söyleyen Astay Gayrimenkul Genel Müdürü Atilla Öztürk “Eylül ayına kadar dairelerimizin tamamını satmış olmayı planlıyoruz. Dairelerimizin, teslim tarihinden çok önce satılmış olmaları doğru bir iş yaptığımızın en net göstergesi” dedi.
Yeni projelerde de aynı başarıyı sürdürmeyi, sektörün sofistike liderliğini üstlenmeyi hedeflediklerini sözlerine ekleyen Öztürk, önümüzdeki dönemde Avcılar, Bodrum ve İstanbul’da yeni projelere imza atacaklarını ifade etti.
İstanbul kanatlarınızın altında
36, 32 ve 27 katlı üç bloktan, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1, 3+2 ve 6,5+2 olmak üzere 6 tip rezidans ya da apart daire seçenekleriyle toplam 496 daireden oluşan OnaltıDokuz İstanbul projesinde, dairelerin metrekare fiyatı 5.000 TL ile 11.000 TL arasında değişiyor.
Sahil yolu üzerinde, Marmaray ve tüp tünel girişine komşu olan proje, Boğaziçi Köprüsüne 16 km, Atatürk Havalimanı’na 8 km, E–5 karayolu ve İDO Yenikapı iskelesine de 4 km uzaklıkta bulunuyor, Sirkeci ve Taksim gibi İstanbul’un kalbi olan merkezlerin tam ortasında yer alıyor.
25.000m2 yaşam alanı ile küçük bir şehir
Rezidansların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak, her şeyin rahatlıkla temin edilebileceği hizmet noktaları, OnaltıDokuz İstanbul’un 25 bin m2’lik alışveriş ve yaşam alanında, dairelerin hemen altında bulunuyor. Kuaförden lostraya, SPA merkezinden restoranlara kadar her günü keyifle yaşanacak hale getirecek tüm özel hizmetleriyle OnaltıDokuz İstanbul, şehirde yeni ve nitelikli bir yaşam vaadi sunuyor.
Dört mevsim boyunca faaliyet gösterecek açık ve kapalı yüzme havuzları ve fitness merkezi sporseverlerin hizmetine sunuluyor. Tenis Kortu, Basketbol Sahası, Tartan Pist ve Koşu Parkuru gibi pek çok aktivite mekanı, OnaltıDokuz İstanbul sakinlerinin kullanımına hazır bulunuyor. Ayrıca çocukların rahatı için özel oyun alanları ve kreşler yer alıyor.
Yeşil ve mavi renklerini şehir yaşamında bir araya getirmeyi başaran OnaltıDokuz İstanbul’da doğanın yeşili, denizin kokusuyla biraraya geliyor. Özenle tasarlanmış peyzaj mimarisiyle OnaltıDokuz İstanbul, doğayla iç içe bir yaşam sunuyor.
Depreme dayanıklı radyejeneral sistem ve Fore kazıklar
OnaltıDokuz İstanbul, hayatı kolaylaştıran araç kiralamadan 2. el gayrimenkul değerlendirme hizmetine, çocuk bakıcılığından, ev içi temizliğine, fatura ödemeden çiçek siparişine, kuru temizlemeden anahtar teslim servisine kadar sayısız olanaklar sunan Concierge hizmetiyle en küçük ayrıntıyı bile planlıyor. OnaltıDokuz İstanbul’da, her türlü bakım ve basit ev içi tamirat hizmetleri, konusunda uzman teknik servis ekibi tarafından gerçekleştiriliyor. OnaltıDokuz İstanbul, 24 saat güvenlik hizmetiyle şehrin tam ortasında yaşanacak güvenli bir ortam sunuyor.
Radyejeneral sistem ve depreme dayanıklı Fore kazıklarla depreme karşı güvenli bir yapı olarak geliştirilen OnaltıDokuz İstanbul, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin danışmanlığıyla mevcut deprem yönetmeliğine uygun olarak hazırlanan zemin etüt, statik, betonarme raporlarıyla da projenin güvenliliğinin altını çiziyor.

KADDAFİ, TANSU ÇİLLER’E AŞIKTI

Eski Libya Büyükelçisi Uluç Özülker, Taraf gazetesinden Neşe Düzel’e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Uluç Özülker, Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin Tansu Çiller’e aşık olduğunu, Libya gezisinde hediye ettiği altınlar nedeniyle Tansu Çiller’in boynunu kaldırmakta güçlük çektiğini söyledi.Muammer Kaddafi’nin Hayat Hikayesi – GALERİBu yanıt akla Tansu Çiller’in malvarlığı soruşturmasında izah edemediği altınlar için “Annemin Çıkınından çıktı” açıklamasını akla getirdi.TBMM Malvarlığı Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede servetlerinin kaynağını ‘‘kaynana çıkını’’ olarak gösteren Özer Çiller, böylece daha önceki tavırlarına benzer bir tutum sergiledi. Tansu Çiller, daha önce servetlerinin kaynağını açıklarken, ‘‘Babamdan kalan 437 bin 900 lirayı değerlendirdik, 1994′de 676 milyar liraya çıktı’’ demişti.Uluç Özülker, ülkesindeki isyan nedeniyle zor günler geçiren Libya lideri Muammer Kaddafi’nin eski Başbakan Tansu Çiller’e adeta aşık olduğunu söyledi.Emekli Büyükelçi Özülker, 1994 yılında Çiller’i Libya’ya davet eden Kaddafi’nin kendisiyle yaklaşık bir saat başbaşa görüştüğünü ifade etti.Özülker, şöyle konuştu: “Kaddafi, Tansu Çiller’e çok bayılırdı. Aşıktı ‘Müslüman kadının simgesi. Cumhurbaşkanı olacak inşallah’ derdi. Kaddafi’nin hediye ettiği altınlardan boynu düşüyordu Tansu Hanım’ın o gün.”Yıllar sonra ortaya çıkan bu gerçek akla şu soruyu getirdi: Acaba Tansu Çiller o altınları Başbakanlık envanterine kaydettirdi mi?TARTIŞMALI SERVETİN KAYNAĞI KAYNANA ÇIKINITBMM Malvarlığı Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede servetlerinin kaynağını ‘‘kaynana çıkını’’ olarak gösteren Özer Çiller servetlerinin kaynağına dair ipucu vermişti. Tansu Çiller, daha önce servetlerinin kaynağını açıklarken, ‘‘Babamdan kalan 437 bin 900 lirayı değerlendirdik, 1994′de 676 milyar liraya çıktı’’ demişti.Özer Çiller’in TBMM Malvarlığı Araştırma Komisyonu’nda yaptığı son açıklamalar, Çiller Ailesi’nin servetlerinin kaynağını hep ‘‘mirasla açıklamaya çalıştığını’’ ortaya koydu.. Özer Çiller önceki gün Komisyon’a verdiği ifadede, servetlerinin kaynağı olarak ölen kayınvalidesinin, çıkınında buldukları döviz ve altını gösterdi. Tansu Çiller, daha önce de servetlerinin babalarından kalan 437 bin 900 liradan kaynaklandığını açıklamıştı. Çiller’in hesabına göre, bu para 21 yılda getiri rekorları kırarak 676 milyar liraya yükselmişti.Özer Çiller önceki gün TBMM Malvarlığı Soruşturma Komisyonu’na verdiği ifadede, kayınvalidesi Muazzez Çiller’in vefatından sonra evde buldukları çıkın içinden o zamanki değeriyle 50 milyar liralık altın, pırlanta yüzükler, dolar ve mark çıkınca şaşırdıklarını açıkladı. Sadece çıkından çıkan dövizlerin bugünkü yaklaşık değeri 250 milyar lirayı aşıyor. Altınlarla birlikte bu miktar 270 milyar liraya ulaşıyor.TEMEL KAYINPEDERDENÇiller Ailesi’nin servetlerinin temeli ise daha önceki açıklamalarına göre babalarından kalan mirastı. Tansu Çiller’in babasından kalan 437 bin 900 lira, 21 yıl sonra 676 milyar liraya yükselmişti. Bu ilk miras Çillerler’in servetinin temelini oluşturmuştu. Çillerler’in serveti, daha sonraki yıllarda hızla büyürken son olarak 1995 yılında Tansu Çiller’in annesi Muazzez Çiller’in vefatıyla birlikte katlandı.1973 yılında Tansu Çiller’e babasından 437 bin 900 lira nakit, bir arsa, ev, 7 katlı işhanı, zeytinlik ve 4 yalı dairesi kaldı. Çiller, Başbakanlığı döneminde yapılan malvarlığı soruşturmasında servetinin kaynağı olarak babasından kalan mirası gösterirken, kendi hesabına göre, bu servetin artış öyküsünü anlatmıştı. 1973 yılında babasından kalan 437 bin 900 lira, 1980′de 19 milyon 390 bin lira, 1990′da 26 milyar 384 milyon lira, 1994′te 676 milyar 969 milyon liraya çıktı. Yine Tansu Çiller’in hesabına göre bu artış konut, mevduat faizi, dolar, altın, Hazine Bonosu, hisse senedi gibi çeşitli yatırım araçları kullanılarak yapıldı. Bu arada çeşitli gayrimenkuller alınıp satıldı. Çiller Ailesi, 1987 ile 1991 arasında 2 yalı, 1 işhanı, 13 arsa ve 2 ahşap ev sattı.KİRASINI ÖDEYEMİYORDU1995 yılında vefat eden Tansu Çiller’in annesi Muazzez Çiller, kızına oldukça büyük bir miras bıraktı. Anne Muazzez Çiller, böylesine bir servet sahibiyken, zor günler de geçirmişti. Uzun yıllar oturduğu apartmandan kirasını ödemediği için icra yoluyla çıkarılan anne Muazzez Çiller, yaşamının son günlerini kızı Tansu Çiller’in yalısında geçirmişti.VERASET 9.9 MİLYARMaliye Bakanlığı 1995′te Tansu Çiller’e annesi Muazzez Çiller’den kalan yaklaşık 50 milyar liralık servet için 1995 yılında 9 milyar 908 milyon liralık Veraset ve İntikal Vergi borcu çıkarmıştı. Çiller, bu borcu peşin ödemek yerine taksitle ödemek için Maliye ile anlaşmıştı.Babadan kalan 437 bin liranın 21 yıllık hesabı1973 437.9401975 874.4151980 19.380.5711985 225.956.3391990 26.384.233.4071994 676.969.372.538* Tansu Çiller’in hesabına göre, babasından kalan 437 milyon 940 bin lira 21 yılda 676 milyar 969 milyon liraya yükseldi.Kaynana çıkınından çıkanlar1 pırlanta saat *2 çift pırlanta küpe *3 adet pırlanta yüzük *20 Cumhuriyet Altını *5 bilezik *2 altın zincir *880 Cumhuriyet Altını570 bin Amerikan Doları690 bin Alman Markı432 milyon Türk Lirası* Hediye gelenler.Not: Para miktarları sıfırları atılmamış TL üzerinden hesaplanmıştır.

BEL SOGUKLUGU,korunma yöntemleri,Belsoğukluğu Tanısı Nasıl Konur,nedenleri, YAYILMASI,BELİRTİLERİ

BEL SOGUKLUGU

Gonore adıyla da bilinen belsoğuklu­ğu akut ya da kronik gidişli, daha çok id­rar yollan ve üreme organlarının muko­zasına yerleşen ve cinsel ilişkiyle bulaşan bir hastalıktır. Enfeksiyon kan dolaşımı yoluyla vücudun dölyolu, dölyatağı tüp­leri, epididim kanalı, prostat, eklemler, konjunktiva (göz dış zan), yutak ve kalp gibi başka bölümlerine de yayılabilir.

NEDENLERİ

Belsoğukluğu Tanısı Nasıl Konur?

Belsoğukluğu tanısında en güvenilir yöntem irinli akıntıda gonokokların aranmasıdır. Akıntı bir lam üzerinde toplanır, sabitleştirilir, bo­yanır ve opak mikroskopla incelenir. Enfeksiyon varsa mikroskopta çok sayıda granüllü nötrofıl ve bunların sitoplazmasında yer alan gonokoklar görülür. Aşağıdaki mikroskop fotoğrafında okla işaretli ola­rak küçük kahve çekirdeklerini andıran gonokoklar görülmektedir. Bunlar kullanılan boyama yöntemine göre koyu mavi ya da kırmızı renkli olabilir. Enfeksiyon uzun süredir varsa mikroorganizmalar hüc­re sitoplazmasının dışında da görülebilir.

Belsoğukluğunun etkeni, gonokok cin­sinden Neisseria gonorrhoeae türü bak­teridir. Bu mikroplar bir kapsül içinde ve genellikle ikili gruplar halinde bulu­nur. Mikroskopla bakıldığında kahve çekirdeklerini andıran tipik bir görü­nümleri vardır. Erkekte siyekten alınan irinli akıntı örneği incelendiğinde gono­koklar akyuvarların içinde görülür. Özellikle hastalığın kronik biçiminde serbest bakterilere de rastlanır.

YAYILMASI

Belsoğukluğu cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıkların en yaygınıdır; erişkinler arasında tek bulaşma yolu da cinsel iliş­kidir. Özellikle 1960′ların başından bu yana hastalık gençler arasında daha sık görülmektedir. Gonokokların en önemli kaynağı, enfeksiyonun kuluçka döne­minde olduğu hastalar ve belirti verme­yen kronik olgulardır.

BELİRTİLERİ

Hastalığın 48-72 saat süren kuluçka dö­neminden sonra ilk klinik belirti ortaya çıkar. Hasta siyeğin dış ucunda yanma duyar. Siyeğin ucu kızarmış, şişmiş ve aşın kanlanmış durumdadır. Birkaç saat sonra san-yeşil renkte irinli bir akıntı başlar. Akıntı kendiliğinden ya da penis başı sıkıldığında bol miktarda gelir. İd­rar yaparken duyulan yanma gittikçe ar­tar ve bazen idrar yapmayı zorlaştırır. Hastada baş ağrısı, halsizlik ve hafif ateş görülebilir, ama hastalık genellikle ağır belirtilere yol açmaz. Hastanın iki ayrı kaba idrar yapması istendiğinde (Thompson testi) ilk kaptaki idrarın da­ha bulanık olduğu ve içinde hemen dibe çöken artıkların bulunduğu saptanır. Bu­na karşılık ikinci kaptaki idrar daha ber­raktır. Bu durumda hastada ön siyek akut gonokok enfeksiyonu olduğu düşü­nülür. Ön siyek deyimi enfeksiyonun si­yeğin dışa yakın bölümünde bulunduğu­nu anlatır. Bu bölüm yapısından ötürü sandalsı çukur denen genişlemiş alandır.

Enfeksiyon önemsenmez ya da tam tedavi edilmezse kronikleşir. Kronikle­şen enfeksiyonda akıntı gittikçe azalır ve belirtiler büyük ölçüde geriler.

Önce sülfamitlerin, daha sonra da penisilinin kullanıma girmesiyle belso­ğukluğunun komplikasyonları çok azal­mıştır. Bu tür ikincil sorunlardan örne­ğin anüs çevresinde dolgunluk duygusu, dışkılama ve idrar yapma sırasında ağ­rıyla kendini belli eden prostat iltihabı günümüzde ender görülmektedir. Pros­tatın düz bağırsak (rektum) yoluyla ya­pılan muayenesi hastaya çok ağrı verir ve prostat bezinin elle sıkılmasıyla idrar yolundan hastalığa özgü parçacıklar atı­lır. Belsoğukluğunun günümüzde de gö­rülen bir komplikasyonu epididim ilti­habıdır (epididimit). Bu hastalığın belir­tileri siyekte irinli akıntı birikmesiyle birdenbire ortaya çıkar. Başlıca belirti­ler şiddetli ağrı, enfeksiyonun yerleştiği erbezinde şişme, yüksek ateş ve genel durum bozukluğudur. Hastalığın her iki erbezine yayıldığı durumlarda erken te­davi yapılmazsa, ersuyu (sperma) kanalı tıkanmasına bağlı kısırlık gelişir.

Belsoğukluğu kadınlarda erkeklere göre çok daha sessiz gidişlidir. Genel­likle fark edilmez ya da kadınlarda sık görülen sıradan bir “akıntı” olduğu dü­şünülerek önemsenmez. Belsoğukluğu kadınlarda daha çok dölyatağı (rahim) boynu kanalına yerleşir; bu kanal dölyatağıyla dölyolu arasındaki geçiş bölgesi­dir. Bazen de hastalık siyektedir. Kadın­larda siyek daha kısa ve az karmaşık ya­pıda olduğundan, enfeksiyon siyekteyse şiddetli belirtiler görülmez; yalnız idrar yaparken ağrı vardır. Buna karşılık en­feksiyon dölyatağı boynundaysa dölyolundan bol miktarda sarı-yeşil renkte akıntı gelir. Bu dönemde yapılan jineko­lojik muayenede dölyatağının dölyoluna açılan ağzında ödem, kan toplanması, şişkinlik ve kızarıklık gözlenir. Bölge yüzeyini döşeyen mukoza örtüsü zede­lenmiştir ve kolayca kanar. Ayrıca döl­yatağı boynu kanalından bol miktarda akıntı gelir. Bu akıntıdan alınan örneğin bir lam üzerine damlatılıp metilen mavi­si ile boyanarak mikroskopta incelen­mesiyle hemen tanıya varılır.

Hastalığın komplikasyonları erkek­lerde olduğu gibi kadınlarda da enfeksi­yonun yukarıya doğru yayılmasına bağ­lıdır. Başlıca komplikasyonları dölyolu ağzının her iki yanında bulunan Bartholin bezlerinin enfeksiyonu, dölyatağı iç duvarının enfeksiyonu (endometrit), yu­murtalık iltihabı ve tüplerin iltihabıdır (salpenjit). Bunlardan özellikle yumur­talık ve tüplerin iltihabı çok ciddi so­nuçlar doğurur; iltihabın her iki yumur­talığa yerleşmesiyle tüpler tıkanır ve kı­sırlık gelişir. Bartholin bezlerinin iltiha­bında büyük dudaklarda belirgin şişme, ayrıca şiddetli ağrı, kızarıklık ve bezle­rin salgı kanalından çıkan irinli akıntı görülür. Eskiden çok yüksek ateş yapan bu iltihap uzun süreli tedavi, hatta ba­zen bu bezlerin kesilmesini ve irinin dışarı akıtılmasını gerektirmekteydi. Gü­nümüzde ise tıbbi tedavi bu hastalıkta başarılı sonuçlar vermektedir. Enfeksi­yonun yumurtalık ve tüplere yayılması durumunda başlıca belirtiler karnın de­rinliklerinde duyulan ağrı ve bazen peri­ton zedelenmesi sonucunda gelişen karın ön duvarı kaslarında sertleşmedir. Bütün bu komplikasyonlarda ayrıca ateş yükselir ve genel durum bozulur.

Gonokok enfeksiyonları bebek ve çocuklarda da görülebilir. Ama yeni doğanda konjunktivit ve göz iltihabı (panoftalmit) sonucunda körlüğe neden olan belsoğukluğu olguları artık tarihe karışmıştır. Eskiden belsoğukluğunun bu korkunç komplikasyonundan korun­mak için doğumdan hemen sonra bebe­ğin gözüne gümüş nitrat damlatılması pek çok ülkede yasal zorunluluktu. Crede yöntemi denen bu yolla hastalı­ğın doğum anında annenin dölyolundan bebeğin gözlerine bulaşması önleniyor­du. Erişkin kadınlarda dölyolunun yapı­sal özelliği gonokok enfeksiyonlarının dölyolunda yerleşmesine olanak ver­mez. Oysa çocuklarda kirli bezler, ter­mometre ve tedavi malzemesinin kulla­nılması ya da çocuğun tecavüze uğra­ması sonucunda dölyolunda gonokok enfeksiyonu görülebilir. Çocukta bu en­feksiyonların klinik belirtileri çok ağır­dır. İdrar yaparken ağrı ve yanma, bü­yük ve küçük dudaklarda ödem, kızarıklık, kan toplanması ve bol miktarda irinli dölyolu akıntısı vardır. Ateş çok yüksektir ve çocuğun genel durumu be­lirgin biçimde bozulmuştur. Bu olgular­da erken ve kesin tanı çok önemlidir.

İNCELEMELER

Enfeksiyon belirtilerinin ortaya çıkma­sını izleyen bir hafta içinde siyekten alınan irinli akıntı örneğinin mikros­kopla incelenmesi erkek hastalarda ge­nellikle olumlu (pozitif) sonuç verir. Bu durum kadınlarda değişebilir. Bu nedenle gonokok enfeksiyonundan kuş­kulanılan, ama irinli akıntı incelemesi­nin olumsuz çıktığı bütün olgularda bakteri kültürü istenmelidir. Kültür, hastadan alınan irinli örneğin yapay besi yerine ekilmesi ve mikrobun laboratuvar koşullarında üretilmesidir. Enfeksi­yonun düz bagırsağa yerleşen biçimle­rinde hastalığı benzer belirtiler veren frengi, kasık lenfogranülomu gibi hastalıklardan ayırmak için rektoskopiye başvurulur. Salpenjit kuşkusunun bu­lunduğu durumlarda laparoskopi yardı­mıyla tanıya gidilebilir. Belsoğukluğu bulunan bütün hastalarda frengi olasılı­ğını araştırmak üzere kan testlerinin ya­pılması da kesinlikle gereklidir.

TEDAVİ

Belsoğukluğu tedavisinde artık sülfamitler gibi eski ilaçların yerini antibiyo­tikler almıştır. Önceleri etkili olabilen sülfamitler, bakterilerin direnç geliştirmesiyle tedavi edici özelliklerini büyük ölçüde yitirmiştir. Hemen hemen bütün antibiyotiklerin etkili olduğu gonokok enfeksiyonunda gene dirençli bakteri çeşitlerinin ortaya çıkmasına bağlı ola­rak penisilin kullanımı da azalmaktadır. Penisilin yerine daha çok spektinomisin, seftriakson ve sefoksitin gibi ilaçlar kullanılmaktadır.

Bulaşmadan hemen önce ya da sonra alman antibiyotikler belsoğukluğuna karşı en etkili korunmayı sağlar. Yerel korunmanın etkisi daha azdır; ancak antibiyotik tedavisi ile birlikte uygulandığında yararlı ola­bilir. Cinsel ilişkiden sonraki bir saat içinde dış cinsel organların sa­bunla yıkanması ve dezenfekte edici bir maddeyle temizlenmesi en­feksiyon olasılığını azaltır. Antibiyotiklerin yalnızca enfeksiyon tehli­kesi olan cinsel ilişkiden önce alınmasıyla da korunma sağlanabilir. Bu korunma yöntemi frengi için de geçerlidir.

Antibiyotik tedavisinin en sakıncalı yanı, bu tedavinin yeni yakalanılan bir frengiyi maskelemesi olasılığıdır. Belsoğukluğu için yeterli olabilen antibi­yotik tedavisi, frengi için yeterli değil­dir ve yarım kalan bir tedavi programı frenginin gidişini değiştirir. Kuluçka dönemi uzar; iltihabın başlangıç belirti­leri (birinci evre frengi) görülmez; tah­lil Wasserman tepkimesi gibi tahlil so­nuçları ancak geç dönemlerde olumlu sonuç verir.

BESÎN ALERJİSİ,GÖRÜLME SIKLIĞI,KOLAYLAŞTIRICI ETKENLER,YALANCI BESÎN ALERJİLERİ,

BESÎN ALERJİSİ

Alerji, normal kişilerde herhangi bir rahatsızlığa yol açmayan bir ya da birkaç maddeye karşı aşırı duyarlılık­tır. Alerji yapan maddeler solunum, ağız ya da enjeksiyon yoluyla vücuda girebilir. Böyle bir madde vücutta ya­bancı ve özümsenemez bir cisim ola­rak tanınır; bir başka deyişle antijen etkisi gösterir ve kendisine karşı anti­kor denen engelleyici ya da etkisizleştirici maddelerin oluşumunu uyarır. Antikorun antijenle birleşmesiyle alerjik tepki başlar. Alerjik tepkiye neden olabilen maddeler arasında çi­çek tozları, ev tozları, kozmetik ürün­ler, evde beslenen hayvanların kılları, değişik fiziksel etkenler, bitkisel maddeler, ilaçlar, aşılar ve çeşitli besinler sayılabilir. Besin alerjisine yol açan maddeler besinlerde bulunan protein­lerdir; bazı besinlerin çok az protein içermesi de bu gerçeği değiştirmez. Yatkınlığı olan kişilerde alerjinin or­taya çıkması için çok küçük miktarda protein bile yeterlidir. Ama bu prote­inlerin bağırsaklardan kimyasal bü­tünlük içinde, yani normal sindirim süreçlerinde parçalanmadan emilmiş olmaları gerekir.

GÖRÜLME SIKLIĞI

Besin alerjisi bebeklik çağında daha sık görülür; yıllar geçtikçe azalır. Bunun çe­şitli nedenleri vardır. Bebeğin sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması, gün­de birkaç öğün alerji yapma olasılığı yüksek tek bir besinle (süt) beslenmesi, alerji yapan besinle erken ve sürekli kar­şılaşması başlıca nedenlerdir.

Besin Alerjisine Bağlı Olabilen Belirtiler

  • Mide-bağırsak: ishal, kusma, sindirim güçlüğü, kanlı kusma, dışkıda kan gö­rülmesi, sancı, emilim bozuklukları, yineleyen ağız içi iltihapları, dil yüzeyi­ni kaplayan kırmızı lekeler.
  • Solunum: Yineleyen iltihaplar, astım, burun hastalıkları, akciğer hemosiderozu, hırıltılı öksürük.
  • Böbrek: İdrarda kan, idrarda protein, idrar kaçırma, nefroz.
  • Deri: Deri iltihabı, ürtiker, anjiyonörotik ödem.
  • Kan: Demir eksikliğine bağlı kansızlık, trombositopeni.
  • Göz: Konjunktivit, keratit (kornea iltihabı), uveit.
  • Kemik eklem: Eklem ağrıları, romatoit artrit.
  • Sinir sistemi: Baş ağrısı, huzursuzluk, ruhsal çöküntü.
  • Çeşitli belirtiler: Anafilaktik şok (ikinci kez karşılaşılan antijene karşı şid­detli alerji tepkisi), sütçocuğunda ani ölüm, kortikal hiperostoz, (yoğun kemik

dokusunda artış), yineleyen ateş, vücut gelişiminin durması, ortakulakta sivili iltihap.

Besin alerjisinin görülme sıklığı ko­nusunda kesin bir şey söylemek zordur. Kuşkusuz erişkinlerde görece seyrek ortaya çıktığı ve alerjik hastalıkların küçük bir bölümünü oluşturduğu söyle­nebilir. Ama konserve yiyeceklerin yaygınlaşması ve gıda sanayisi teknik­lerinin gelişmesiyle besin alerjisinin gittikçe daha çok görüldüğü yaygın bir görüştür.

Bütün besinler alerji yapabilir, ama bazılarının alerjik tepkiye yol açma ola­sılığı daha yüksektir. Hayvansal besin­ler arasında en sık süt ve yumurta alerji yapar; etler daha çok pişirilerek tüketil­diğinden alerjiye seyrek olarak yol açar. Bitkisel kökenli besinler arasında ise en çok çilek, ceviz, çikolata ve tahıl­lar antijen özelliği kazanır. Bununla birlikte bilinen bütün besinlerin alerji yapabildiği kesinlikle unutulmamalıdır.

Bir besinin alerji yapıp yapmaması bir ölçüde tüketilmeden önce geçtiği iş­lemlere bağlıdır. Pişirilme genellikle alerjik etkiyi azaltır ya da yok eder. Sü­tün içerdiği albüminin alınması alerji yapma olasılığının azalmasına yol açar. Örneğin peynirlere karşı alerji çok sey­rek görülür, çünkü peynirin üretim sü­recinde sütteki albümin (laktalbümin) genellikle ayrılmaktadır. Az sayıdaki peynir alerjisi olguları yumurta, un, ni­şasta koku ve tat vericiler, küf gibi süt dışı maddelere bağlıdır. Sanayide kullanılan koruyucu maddeler de besinlerin alerji yapma özelliklerini değiştirebilir.

Besinlerin çoğu bir antijenler moza­iği gibi düşünülebilir Örneğin yumur­tadaki albümin görece basit yapılı bir besin olmasına karşın beş ayrı antijen içerir. Karmaşık yapılı besinlerde bu bi­leşenlerin sayısı çok daha fazladır.

Doğal bileşenlerin yanı sıra besinle­re bulaşmış maddeler de antijen etkisi gösterebilir. “Bulaşma ürünü” denen bu maddeler besin olmadıkları halde besin alerjisi yapabilir. Bu yabancı maddeler besinlere kaza ya da rastlantıyla bulaşa­bilir. Örneğin süt hayvanlarında meme iltihabını (mastit) tedavi etmek ya da önlemek amacıyla kullanılan antibiyo­tikler (özellikle penisilin) inek sütüne geçebilir. Emziren kadınların aldıkları ilaçlar da sütlerine geçebilir. Bu yolla süte geçen, ama sütün normal yapısına yabancı bulaşma ürünü maddeler süt çocuğunda alerji tepkimesine yol açabilir. Gerçekte bebekte anne sütüne karşı alerji gelişmesinin tek yolu budur.

Besinlere yabancı madde bulaşması­nın bir aracı da üretim teknolojisidir. Besinlerin bozulmasını önlemek ama­cıyla çok yaygın olarak kullanılan salisilik ve antiseptik maddelerle gene gıda sanayisinde çok kullanılan renklendiriciler besin alerjisine yol açabilen yaban­cı maddelerdir.

Besinlere sık sık bulaşan bir madde de nikeldir. Nikel özellikle baklagillere ve çileğe, ayrıca ekmeğe, etlere ve balığa bulaşabilir. Mutfak tuzunda ve margarin­lerde de bulunur. Besinlerin paslanmaz çelik tencerede pişirilmesi oksalik asit (ıspanak, ravent), malik asit (elma) ve sit­rik asit (özellikle turunçgiller) içermeleri durumunda nikel yoğunluğunu önemli ölçüde artırır. Bu yiyeceklerin yenmesi (5,6 mgr nikel=25 mgr nikel sülfat) ge­cikmiş bir aşın duyarlılığa bağlı bir egza­mayı, ama aynı zamanda ürtiker ya da kı­zarıklığı da yeniden başlatabilir.

Besinleri korumak, renklendirmek gibi bazı belirli amaçlara yönelik olmak koşuluyla gıda sanayisinde kullanılması­na izin verilen katkı maddeleri vardır. Ama bunlar ülkelere göre yüzde 0,03 ile yüzde 0,15 arasında değişen oranlarda istenmeyen yan etkilere yol açmaktadır.

KOLAYLAŞTIRICI ETKENLER

Sindirim sistemi mukozasında enfeksi­yon, zedelenme gibi etkenlere bağlı olarak çok miktarda besinsel antijenin parçalanmamış halde emilimi kolayla­şır. Böylece kişide duyarlılık gelişme tehlikesi de artar. Sindirim mukozasın­da değişiklikler yaparak besin alerjisine zemin hazırlayan birçok etken vardır:

  • Epitel dokuya giren bakteriler ve ba­ğırsaklara yerleşen virüsler özellikle yeni doğanlarda alerji ortamını hazırlar.
  • Asalakların epitele zarar vererek aler­ji sürecini başlatacak antikorların bire­şimini hızlandırması görece seyrektir. Bağırsak enfeksiyonuyla birlikte ürtiker gibi deri döküntülerine de yol açan asa­lak türü daha çok giardia lamblia!dır.
  • Sindirim sisteminde mantar enfeksi­yonları sık görülür. Bunlar besin alerjisi olgularının yüzde 25′ini oluşturur.
  • Besin alerjisi taşıyanların yüzde 22′si düzenli olarak aspirin ve iltihap giderici ilaç kullanan kişilerdir. Besin alerjileri, mukozayı koruyan mukoprotein bireşi­minin aksamasıyla birlikte görülür.
  • Fenolftalein gibi örseleyici müshiller gittikçe daha az kullanıldığından alerjik etkisi de belirgin biçimde azalmıştır; . Aşın miktarda alkol ve çeşitli katkı maddeleri kullanmak alerjiyi özellikle kolaylaştırır.

Besin alerjisi olan hastaların yüzde 7′sinden çoğunun dengesiz beslendiği ve alerjik etkisi yüksek besinleri aşırı tükettiği saptanmıştır.

YALANCI BESÎN ALERJİLERİ

Alerji yapan besinle vücudun buna karşı ürettiği antikor arasındaki tepkimenin neden olduğu gerçek besin alerjisinde vücutta bazı maddeler açığa çıkar. Bun­lardan özellikle histamin alerjiyle ilgili belirti ve bozukluklardan sorumlu olan önemli bir maddedir. Ama kendi yapı­sında çok miktarda histamin bulunan ya da sindirildiğinde alerjik bir mekanizma­dan bağımsız olarak vücutta histamin salgısını uyaran birçok besin de vardır.

Eleme Yöntemiyle Beslenme Programı
Diyet I Diyet II Diyet III Diyet IV

tapokya beyaz patates

pirinç tapokya

buğday

mısır

çavdar

pancar

kuşkonmaz

enginar

tavuk eti

jambon

kayısı

erik

şeftali

ananas

şeker

domates havuç bezelye bakla

sığır eti

jambon

limon

şeftali

kayısı

şeker

ayçiçekyağı

su

tuz

marul, yabani hindiba

yabani enginar

ıspanak

tatlıpatates

rezene

koyun eti

tavşan eti

limon

armut

şeker

zeytinyağı

ayçiçekyağı

tuz

su

Bu besinlerin başlıcaları şunlardır:

  • Yumurta akı çok etkili bir histamin serbestleştiricidir.
  • Kabuklu deniz hayvanları (karides ve daha az olmak üzere yengeçler), çilek, domates, çikolata, balık ve domuz eti de benzer bir etki yapar.
  • Ananas ve papaya gibi bazı tropik meyveler histamin serbestleştirici mad­deler içerir.
  • Bakla, bezelye, fasulye gibi bazı seb­zeler, tahıllar, ceviz, yerfıstığı gibi çe­şitli besinler histamin serbestleştirici bir madde olan lesitin içerir.

Bütün bunlardan başka protein yapı­sında olmayan bazı besinler de böyle et­ki gösterebilir.

Aynca alkolün iyi bilinen damar ge­nişletici etkisiyle histamin serbestleştiri­ci etkisinin birlikte görüldüğü unutul­mamalıdır.

  • Histamin açısından zengin besinler

Aşırı histamin yüklenmesi doğal olarak histamin açısından zengin ya da maya­lanmayla sonradan zenginleşmiş besin­lerin alınmasından kaynaklanır. Etteki histamin miktarının hayvanın öldürül­me anında arttığı bilinmektedir. Ruhsal gerginlik de adrenalin salgısını artırarak plazmada histamin düzeyini yükseltir. Histamin yüksek sıcaklıklara dayanıklı­dır; yiyeceğin pişirilmesiyle ya da hava­sı alınmış kapta ısıtılmasıyla yok ol­maz. Lahana turşusu, salam, mayalı peynirler ve özellikle konserve olmak üzere balık gibi besinlerde bol histamin bulunur.

  • Karbonhidratlar- Bazı bitkisel ürün­lerde nişasta ve selüloz oranı yüksektir. Tahıllar, ekmek ve unlu besinler, tatlı ve şekerlemeler, ayrıca bezelye ve mer­cimek, fasulye gibi kuru sebzeler bunla­rın başında gelir. Selülozun tamamı, ni­şastanın ise bir bölümü çıkan kalınba­ğırsakta bulunan bakteriler tarafından parçalanır. Parçalanma ürünleri, gaz ve organik asitlerdir. Bunlar bağırsak flo­rasında yoğun mayalanma yapan bakte­riler tarafından büyük miktarlarda üreti- lirse sindirim sistemi mukozası zedele­nebilir. Organik asitlerin varlığında aşı­rı nişasta tüketilmesi mukozanın kolay­ca zedelenmesine yol açar. Mikropların etkisiyle kısır bir döngü oluşur. Maya­lanmaya bağlı kalınbağırsak hastalıkları belirtilerine kaşıntı ve ürtiker gibi histamine bağlı belirtiler de eklenir. Gerçek-

Balık

Yumurta

Süt

Kabuklu Deniz Ürünleri

Kereviz

Un

Elma, şeftali

Ceviz, yerfıstığı S

Sığır eti

Baklagiller

Midye 9

Patates

Domuz eti

Üzüm

Çilek Muz Hardal Tavuk eti Enginar

ten de yapılan birçok araştırma çeşitli bağırsak bakterilerinin histamin bireşimlediğini göstermiştir.

  • Benzoat dokunması- Benzoat özel­likle meyvelerde bulunan doğal bir maddedir. Üzüm, ahududu, dut ve yabanmersini bol miktarda benzoat içerir. Besinlerin bozulmasını önlemek ama­cıyla gıda sanayisinde de kullanılan bu madde nüfusun yüzde 10′undan çoğun­da alerjik tepkilere neden olabilir.
  • Sodyum nitrat dokunması- Sodyum nitrat güçlü bir mikrop öldürücü ve ok­sitlenme önleyicidir. Jambon, salam, salamura peynir, işlenmiş ringa balığı gibi çeşitli ürünlerde kullanılır. Sodyum nitrata tepkiyi ölçmek için 20 mgr sodyum nitrat verilerek yapılan test so­nuçlarına göre bu madde insanların yüzde 5′ten biraz fazlasına dokunur; da­mar kaynaklı baş ağrıları, bağırsak bo­zuklukları ve ürtiker nöbetleri yapar.

Besinlerin Alerji Yapma Sıklığı

% 16,3 % 14,4 % 13,8 % 13,8 % 6,9 % 4,4 % 4,4 % 4,4 % 3,7 % 3,7 % 3,1 % 2,5 % 1,2 % 1,2

% 1,2 % 1,2 % 1,2 % 0,9 % 0,9

• Alkol dokunması- Yalancı besin alerjisi olgularının yüzde 38′inde aşın alkol tüketimi saptanmıştır. Bu olgular­da alkol çeşitli etkilerine bağlı olarak kolaylaştırıcı bir rol oynar. Örneğin da­marları genişleterek besinlerin sindirim sistemi mukozasından hızla geçmesini sağlar. Ayrıca alkolden elde edilen asetaldehit güçlü bir histamin serbestleş­tiricidir. Şarap ve hafif alkollü öbür iç­kilerin dokunma olasılığı daha düşük­tür. Vücudun alkolü kaldıramaması du­rumunda çarpıntı, kalp atışlarında hız­lanma, kaslarda güçsüzlük, baş ağrısı, ayrıca astım ve nezle gibi solunum sis­temiyle. ilgili belirtiler ortaya çıkar. Çok seyrek olarak gerçek alerji de gö­rülebilir. Bunda asetaldehidin histamin serbestleştirici etkisi belirleyici görün­mektedir. Bazı beyaz ve kırmızı şarapların çok miktarda histamin içermesi histamine aşın tepki gösteren kişilerde­ki belirtileri açıklayabilir. Üzümde çok

Alerji Uyarıcı Beslenme Programı

  • Tahıl (taze beyaz ekmek ya da tost ekmeği, bisküvi, krakerler, makarna ve hamur işi)
  • Süt (tereyağı, krema, kaymak, peynir).
  • Et (sığır, dana, karaciğer, dil, beyin).
  • Yumurta.
  • Patates.
  • Portakal (portakal suyu, marmelat, reçel, dondur­ma).
  • Vanilyalı dondurma.
  • miktarda bulunan benzoat burun çevresi sinüslerinde polip olan ve aspirin ala­mayan astımlı hastalarda nezle ve astım nöbeti başlatabilir. Ayrıca bazı astım hastaları şaraplarda koruyucu madde olarak çok kullanılan kükürt dioksiti kaldıramama belirtileri gösterebilir.

BELİRTİLERİ

Besin alerjisinin belirtileri öbür alerji bi­çimlerinde görülenlerden pek farklı de­ğildir. Bu belirtiler sindirim, solunum, deri, kalp-dolaşım, boşaltım, üreme, ek­lem ve sinir sistemleriyle ilgilidir. Belli bir yiyeceğe karşı alerjik yanıt hemen ya da gecikmeli olarak ortaya çıkabilir. Ay­nı kişide iki yanıt tipi de görülebilir, ama bunlar farklı antijenlere karşıdır. Ayrıca aynı antijen bir hastada erken ya­nıta, bir başkasında ise gecikmeli yanıta yol açabilir. Besin alerjisi solunum siste­mi düzeyinde astım ya da burun muko­zası iltihabı (nezle) belirtileriyle ortaya çıkabilir. Sindirim sisteminde mide- bağırsak iltihabı, ağız içi iltihabı, bulan­tı, kusma, karın ağrıları, ishal, kalınba­ğırsak iltihabı belirtileri verebilir. Deride kaşıntı, ürtiker, purpura ve anjiyonörotik ödem biçiminde ortaya çıkabilir. Sinir sistemiyle ilgili olarak baş dönmesi ya da baş ağrısı nöbetleri yapabilir. Boşal­tım sisteminde kan işeme (hematuri), dış cinsel organlarda kaşıntı ve eklem siste­minde çeşitli eklemlerde ağrı biçiminde görülebilir. Ama bütün belirtilere karşın hastalığın alerjik kökenini kanıtlamak çok güç olabilir. Bunaltı, huzursuzluk, saplantı gibi bazı ruhsal etkenler gizli alerji belirtilerini ortaya çıkararak ya da güçlendirerek nöbeti başlatabilir.

Besin alerjisine bağlı belirtilerin ço­ğunlukla besinin her alınışında değil, yalnızca arada sırada ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Bunun çeşitli ne­denleri olabilir. Birincisi hastalığın olu­şumu yalnızca bağışıklık sistemiyle il­gili olmayabilir, ama belirtileri alerjiye benzeyebilir. İkincisi, belirtiler ancak alerjik olaya bir ya da birkaç kolaylaştı­rıcı etkenin eklenmesiyle ortaya çıkabi­lir. Son bir olasılık da alerjen maddeyle her karşılaşıldığında göreli bir duyar­sızlaşmanın gerçekleşmesi ve vücut ye­niden yeterli antikor üretinceye değin klinik belirtileri başlatacak düzeyde an­tikor bulunmamasıdır.

TANI

Alerjik hastalıklarda belirtilerin değer­lendirilmesi ve sorumlu etkenlerin sap­tanmasıyla doğru tanıya ulaşılabilmesi büyük ölçüde hastadan alınacak bilgile­re bağlıdır.

Alerjinin tipik olarak bir aile özelli­ği biçiminde ortaya çıktığı kabul edilir, ama birçok başka hastalıktan farklı ola­rak kalıtımla nasıl aktarıldığı henüz ay­dınlatılmamıştır. Hatta alerji oluşumun­da kalıtımın dışında çevre, yaşama alış­kanlıkları, ruhsal koşullar gibi birçok başka etkenin de belirleyici olduğu bi­linmektedir.

Gebelik dönemi bebekte alerji olu­şumu açısından çok önemlidir. Gebelik­te anne ile dölüt arasındaki ilişki nede­niyle annenin etkisi büyüktür. Daha çok alerji yapıcı maddelerle (süt ve yumur­ta) beslenen annenin dölyatağında bir duyarlılık gelişebilir. Son araştırmalara göre sigara dumanının alerjik tepkiye yol açan IgE grubu antikor oluşumunu uyarıcı etkisi dölütte de görülmektedir. Bu etki annenin içtiği günlük sigara sa­yısıyla orantılı olarak artmaktadır. An­nenin doğumdan önceki alışkanlıklarıy­la alerji arasında herhangi bir ilişki ola­bileceği uzun süre kabul edilmemiştir. Oysa günümüzde bu bilgilerin iyi de­ğerlendirilmesi tanı açısından büyük önem taşımaktadır.

Değerlendirilmesi gereken önemli bir öğe de çocuğa verilen besinlerin tü­rüdür. Bebekte en erken ortaya çıkan alerjinin inek sütüne bağlı olduğu artık kesinleşmiştir. Ayrıca inek sütü üzerin­de en çok araştırma yapılan ve en iyi bilinen alerji nedenidir, çünkü bebeğin yalnızca inek sütüyle beslendiği dö­nemde alerjinin ayırıcı tanısı kolaydır. Alerjik duyarlılık genellikle yaşamın üçüncü yılına doğru kendiliğinden ge­çer. Bu durum özellikle üç yaşından sonra, alerjinin kesin kanıtları olmadı­ğında dikkate alınmalıdır.

Besinlerin içeriği başlı başına bir araştırma konusudur. Az miktarda, ama sürekli alınan besinlerin bir kez büyük miktarda alınanlardan daha çok alerji yaptığı kanısı yaygınsa da, alman besin miktarının önemi henüz tartışılmaktadır. Bazı besinler gerçek besin alerjisi belir­tilerine yol açan maddeler açısından özellikle zengindir. Bunlar yendiğinde “yalancı alerji” olarak nitelenen durum ortaya çıkar ve besin miktarı arttıkça ya­lancı alerji etkisi de güçlenir. Bununla birlikte bazı besinlerin hem alerji, hem de yalancı alerji yapıcı etkileri vardır. Bir besinin alerji yapıp yapmayacağı ay­nı anda alman öbür yiyeceklere, ilaçlara ve fiziksel gerginliğe bağlıdır. Dolayı­sıyla da sorun çok karmaşıktır.

Besinlerin tazelik ve pişirilme dere­cesi alerjik özelliklerini etkiler, çünkü ısı besinlerin protein bileşenlerini deği­şime uğratır. Ama bu değişim her besin­de aynı ölçüde değildir. Örneğin yerfıstığında bulunan alerji yapıcı maddeler pek değişmez; oysa domatestekiler ısı­dan çok etkilenir. İnek sütünün uzun sü­re ısıda kaldıktan sonra da alerji yapıcı özelliğini koruduğu kanıtlanmıştır.

Kişinin birçok maddeye karşı duyar­lılık geliştirmiş olabileceği unutulma­malıdır. Bu durumda tanı koymak çok güçleşir, çünkü alerji her gün tüketilen yüzlerce besinden herhangi birine bağlı olabilir. Beslenme ne kadar çeşitliyse alerji tehlikesi de o ölçüde yüksektir. Süt, un ve yumurta hem en çok alerji yapan besinler arasındadır, hem de üçü birlikte Akdeniz tipi beslenmenin teme­lini oluşturur. Bu koşullarda alınan be­sinle hastalık belirtisi arasında neden- sonuç ilişkisi kurmak oldukça zordur. Bu zorluğu aşmak için genellikle özel beslenme programlan ve alerji uyarma testleri uygulanır.

Besin alerjisi tanısını karmaşıklaştı- ran bir başka olgu da, bütün besinlerin ne süre içinde alerjik tepkimeye yol açacağının önceden bilinememesidir. Bütün belirtiler bir süre için gizli kalır. Hatta aynı kişide, aynı besin için, deği­şik zamanlarda değişik tepkiler görüle­bilir. Bu karmaşık durumun birçok ne­deni vardır. Her şeyden önce sindirim sistemindeki koşullara bağlı olarak emilim hızlanabilir ya da yavaşlayabilir. Örneğin bağırsak mukozasının yaşamın ilk yıllarında işlevsel koşullara, daha sonra da iltihaplara bağlı olarak değişik­lik göstermesi sindirilecek moleküllerin hızlı ve kitlesel emilimine yol açar. Ba­zı aşın duyarlılık olguları böyle başlar. Aynı etki sindirim sürecinde de oluşabi­lir. Deneyler alerji yapan bazı protein moleküllerinin kimyasal sindirim işle­minden geçirildiği halde IgE oluşumu­nu uyarma yeteneğini yitirmediğini gös­termektedir. Bu durumda alerji başlatıcı besin bileşenleri çok artarken bunları saptamak uygulamada olanaksızlaşır. Hastadan alman bilgiler dışında laboratuvar testleri tanı açısından fazla yararlı değildir. Buna karşılık deneme beslen­melerinden elde edilen sonuçlar önemli­dir.

Yumurta albümüni, süt proteinleri ve deniz kabuklularıyla ilgili az sayıda­ki olgu dışında yoğunlaştırılmış besin­lerle yapılan deri testlerinin yararı az­dır, çünkü alerji yapan madde genellik­le besin molekülünün kendisi değil, onun bir parçalanma ürünüdür. Bebek­lerde hemen her zaman süte bağlı olan besin alerjilerinde deri testlerinin yaran çok azdır ya da hiç yoktur.

En doğru ve güvenilir tanı yöntemi, değişik ölçütlere göre yürütülen besin deneme programlandır.

  • Ekleme yöntemiyle beslenme prog­ramı» Hasta 24-48 saat aç bırakıldıktan sonra, her öğünde ya da her gün değişik bir besin eklenerek beslenir. îlk öğün­lerde alerjiye neden olmayan besinler verilir. Öbürleri yavaş yavaş eklenir ya da bunların yerini alır.

Bir besin alındıktan sonra alerji be­lirtileri ortaya çıkarsa, test sonucunun olumlu (pozitif) olduğu söylenir. Ek­mek gibi karmaşık yapılı bir besine kar­şı duyarlılık geliştiğinde beslenme testi ilkeleri uyarınca bu besini oluşturan maddelerden hangisinin (un, yağ, maya vb) alerji yaptığı araştırılır.

  • Eleme yöntemiyle beslenme progra­mı- Değişmeyen diyet listeleri kullanı­lır. Bu listeler yeterli miktarda kalori içeren ve olabildiğince çeşitli besinler­den oluşur. ilk diyet listesindeki besin­lere karşı tepki gelişirse öbürlerine ge­çilir ve her diyet yaklaşık bir hafta de­nenerek test sürdürülür. Diyet listelerin­den birine iyi uyum gösterildiği sapta­nırsa, ilk yöntemde olduğu gibi bu liste­ye birer birer başka besinler eklenir.
  • Alerji uyarıcı beslenme programı-

Alerji belirtilerini ortaya çıkarmaya, böylece sorumlu etkenleri saptamaya yöneliktir; bu nedenle hastaya en çok alerji yapacağı düşünülen besinler veri­lir. Daha önce anlatılanlardan daha kar­maşık bir araştırma yöntemidir, çünkü yanıt elde edildikten sonra çok uzun sü­rebilen bir inceleme işlemi gerektirir. Bu tür bir program uygulandığında alerjiyi kolaylaştıncı etkisinden yarar­lanmak amacıyla hastaya genellikle al­kollü içki de verilir.

• Beslenme günlüğü- Özellikle alerji­nin zaman zaman görüldüğü olgularda beslenme serbest bırakılarak hastanın aynntılı bir günlük tutması istenir. Has­ta o gün bütün yediklerini, içtiklerini ve ortaya çıkan belirtileri saatleriyle birlik­te kaydeder.

GÎDİŞİ

Bebeklik çağında ortaya çıkan ve ge­nellikle sindirim sisteminin işlevsel az­gelişmişliğine bağlı olan besin alerjisi, sindirim sisteminin gelişmesiyle kendi­liğinden iyileşebilir.

Alerji Yapabilecek Besinlerin Bulunacağı Bazı Yiyecekler

  • Tahıl: Ekmek, hamur işi, tatlılar, bisküvi, özel diyet ürünleri, kutu salçalar ve soslar.
  • Süt: Tatlılar, ekmek, çikolata, dondurma, hamur, salça, peynir, tereyağı.
  • Yumurta: Krema, dondurma, tatlılar, kurabiye, bisküvi, hamur işi, Hollan­da peyniri, et suyu tabletleri.

Domuz ve sığır eti: Jambon, salam, sosis vb, konserve et ve hazır çorbalar, et suyu tabletleri, jöle, bazı dondurulmuş hazır yiyecekler.

Buna karşılık erişkinlerde besin alerjisinin kendiliğinden iyileşme olası­lığı düşüktür, ama yaş ilerledikçe alerji de genellikle hafifler. Bazen hasta alerji etkeninden yeterince uzun bir süre uzaklaşırsa, daha sonra bu maddelerle karşılaştığında hastalık belirtisi göstermeyebilir.

TEDAVİ

Besin alerjisinin tedavisi öbür alerjik hastalıkların tedavisinden farklı değil­dir. Tedavide bir yandan alerji yaptığı düşünülen etkenlerin elenmesine, bir yandan da belirtilerin ortadan kaldırılmasına çalışılır.

• Beslenme tedavisi- Alerjinin beslen­meyle tedavisi, ilk bakışta kolay görü­nebilir. Hastaya dokunan besin ya da besinler saptandıktan sonra, bunları bes­lenmeden çıkarmak yeterlidir. Söz ko­nusu besinlerin besleyici değerinin az ve fıstık, deniz ürünleri, çilek gibi göre­ce olağandışı türler olması durumunda bu yöntem kolayca uygulanabilir.

Ama alerji yapan besinlerin besleyi­ci değeri yüksekse ve bunlar her gün tü­ketilen temel besinlerin yapısında bulu­nuyorsa sorun daha karmaşıktır.

• Aile öyküsü.

• Gelişme ve büyüme durumu.

Beslenme tedavisinin başarısı çeşitli etkenlere bağlıdır. En önemli önlemler­den biri kuşkulu yiyecek ya da yiyecek­lerin beslenme programından tümüyle çıkarılmasıdır, çünkü duyarlılığı hafif olan kişilerde çok küçük miktarlar bile bazen görünür olmayan hafif belirtilere yol açabilir; böylece duyarlılığın süresi­ni uzatarak, besine uyum geliştirilmesi­ni geciktirebilir.

Besin Alerjisinden Kuşkulanılan Hastada Dikkatle Değerlendirilmesi Gereken Bilgiler

• Hastanın fiziksel ve ruhsal-toplumsal durumu (aile bireyleri ile ilişkileri).

• Kuşkulanılan yiyecekler:

— alınan miktar

— tazelik ve pişirme derecesi

— besinin alınmasıyla alerjik tepki arasındaki süre

— birden çok duyarlılık gelişmesi

— biriken etkileri

— sindirimi ve emilimi

— bulaşma

• Aynı besinin her alınmasından sonra yineleyen belirtiler (her zaman besin alerjisine bağlı olmayabilir).

• Tedavi eden hekimin ya da anne babanın yorumları.

• Beslenmeyi etkileyen kültürel ve dinsel gelenekler.

• Klinik belirtilerin işaret ettiği hastalıklar.

Yumurta ve inek sütünün tümüyle kaldırılması güç olabilir. Oysa bunlar yerleşik beslenme alışkanlığının parçası olan bisküvi, tatlılar, karamela, dondur­ma gibi birçok besinde bulunur. Eleme yöntemine dayalı beslenme programla­rıyla besin alerjisi deneyimli uzmanların denetiminde tehlikesizce tedavi edilebi­lir. Tedavi sırasında bazı beslenme ye­tersizlikleri ortaya çıkabilir. İshal, şid­detli sancı, kabızlık, gaz fazlalığı gibi bazı belirtiler görüldüğünde beslenme­nin aşırı kısıtlanması ya da bu kısıtlama­nın gerektiğinden uzun bir süre uygulan­ması böyle bir gelişmeye yol açabilir.

Ama bu tür bir kısıtlamanın tanıya götü­rücü incelemelerin yapılabilmesi için ba­zen zorunlu olduğu ve tedavi sırasında gelişen besin yetersizliğinin de genellik­le fazlaca önemsendiği unutulmamalıdır.

Bir başka tehlike hastaya bir süre hiç verilmeyen bir besinin yeniden verildi­ğinde yaygın ve ağır tepkilere yol açma­sıdır. Böyle ağır tepkiler hastanın geç­mişinde benzer olaylar bulunmaması durumunda da ortaya çıkabilir. Tepki besinin yeniden alınmasından sonraki birkaç dakika ile saat içinde görülebilir. Alerjik olduğu bilinen insanlar arasında görülme olasılığı da yüzde 5 kadardır. Ama alerjik tepkinin şiddetli olması, ay­rıca hastadan alman bilgilere ve testlere dayanılarak önceden belirlenememesi nedeniyle, alerji yapan besinin uygun ortamlarda ve sıkı denetim altında yeni­den verilmesi zorunludur.

Genel görüşe göre besin alerjisi ço­cuklarda bütünüyle iyileşme eğilimin­dedir. Bu nedenle hastanın geçmişinde çok şiddetli tepki görülmemişse alerji yapan besin her 6-12 ayda bir yeniden verilerek tedavi sürdürülebilir.

İyi gidişli olgularda belirtilerin şid­deti gittikçe azalır; alerjinin ortaya çık­ması için gerekli besin miktarı ise git­tikçe artar. Böylece yaklaşık 3-4 yaşla­rında besine tam bir uyum gelişir. Ol­guların büyük bölümünde bu süreç ger­çekleşir. Ama 8-10 yaşlarına ve hatta erişkinlik dönemine değin süren besin alerjileri de vardır.

• İlaç tedavisi- Bazen ilaç tedavisine geçilmesi zorunlu olur. Aşağıdaki du­rumlarda bu yola başvurulur:

- Beslenme açısından yerlerinin doldu­rulması güç çok sayıda besine karşı aşı­rı duyarlılık gelişmesi.

- Hastanın önerilen beslenme rejimini kabul etmemesi.

- Alerji yapmayan besin ağırlıklı bir

Ekleme Yöntemiyle Beslenme Programı Örneği
1. gün çay ve şeker
2. gün bir önceki besinler + haşlanmış dana eti
3. gün bir önceki besinler + zeytinyağı
4. gün bir önceki besinler + patates
5. gün bir önceki besinler + elma

Bundan sonra her gün sıradan bir besin programa eklenir; belirli bir kalori düzeyine ulaşılınca, daha önce denenen besinler benzerleriyle değiştirilir (pirinç yerine makarna, yağ yerine margarin, dana eti yerine tavuk eti vb)

beslenme programı uygulanmasına kar­şın alerji belirtilerinin sürmesi.

- Hastalığın ağır olması ve hasta vücu­dunda deneme araştırma yapılmasına olanak vermemesi.

- Alerji yapan besinin alınmasının önle­nememesi.

Alerjik hastalıkların tedavisinde etkili birçok ilaç vardır. Ama bu ilaçlardan ba­zılarının yanlış kullanılması alerjiyi teda­vi etmek yerine ağırlaştırabilir. Dolayı­sıyla seçilen ilacın tedavi edilmek iste­nen alerjiye uygun olması çok önemlidir.

Antihistaminikler ürtiker, alerjik nezle (rinit) ve ikinci kez karşılaşılan bir antijene karşı çok şiddetli alerji tepkile­rinde (anafılaktik tepki) özellikle yararlı­dır. Ama henüz tam bilinmeyen neden­lerle bu ilaçlar astım ve alerjik deri ilti­habı (dermatit) gibi bazı alerjik hastalık­larda etkisiz kalabilir, hatta zararlı olabi­lir. Ağır alerjilerde yarar sağlar, ama ağır alerjilere bağlı acil durumlarda ilk ilaç olarak kullanılmaz, adrenalinin ar­dından verilebilirler. Antihistaminikler kaşıntıyı önlediğinden histaminin temel bir rol oynamadığı, temasa bağlı alerjik deri iltihaplarında yararlı olabilir. Sakin­leştirici yan etkisi bazen sakıncalı olabilirse de bazı olgularda yarar sağlar. Antihistaminiklerin pomat ya da krem biçi­minde sürülmesi çok zararlıdır, çünkü aşırı duyarlılık yapabilir; ışığa karşı du­yarlılık gelişmesine ve özellikle hasta güneşe çıktığında yaygın alerji belirtile­rinin görülmesine yol açabilir.

ğında bu uygulamanın yararları çok önemsiz kalır.

İlacı kaldıramamaya bağlı mide yanması, ağız kuruması gibi belirtiler az görülür, ama antihistaminikler her zaman uyku verici etki yapar. İlaç öne­rilirken uykuya eğilim, reflekslerde azalma ve yönelim bozukluğu yapma olasılığı düşünülmelidir. Alkol bu yan etkileri artırdığından ilaçlarla birlikte alınması kesinlikle yasaklanmalıdır.

Bazı antihistaminikler antikolinerjik ilaçlar gibi etki gösterir ve tıpkı bu ilaç­lar gibi göz tansiyonu, prostat büyümesi ve miyasteni olgularında ya da ruhsal

Elma temas alerjisine neden olabilir.

Bu yüzden antihistaminikler hiçbir zaman yerel olarak kullanılmamalıdır; tehlikeli yan etkileriyle karşılaştırıldı çöküntü giderici ilaçlarla tedavi gören­lerde kullanılmaz. Bazı antihistaminik­ler iştahı artırır; bazıları içkulak rahat­sızlıklarını azalttığından taşıt tutmaları­na karşı kullanılır. Alerji dışı hastalık­larda kullanılan ve özel etkileri bulunan­ların dışında hastaya önerilecek antihis taminiklerin seçimi, ilacın uyumsuzluk yapma olasılığına ve etki süresine bağlı­dır. Yatıştırıcı yan etkisi güçlü antihis taminiklerin akşamlan alınması daha uy­gundur. Bazıları uzun etkili olduğundan günde tek doz olarak verilir. Bununla birlikte antihistaminik seçiminde her za­man hastanın durumu ve özellikleri dik­kate alınır. Bir hastanın yakın­malarını hafifleten ilaç bir başka­sında etkisiz kalabilir ya da uy­kusuzluk ve aşırı hareketliliğe yol açabilir. Oysa en sık görülen yan etki uyuklama halidir.

Kortizonlu ilaçlar da alerjik hastalıkların tedavisinde çok kullanılır. Bu ilaçların etkisi iltihap bastırıcı özelliklerinden kaynaklanır. Kortikosteroitler temasa H bağlı alerjik deri iltihabı gibi geçikmiş aşın duyarlılık tepkilerin de ve astımda yararlıdır, ama ürtiker olgularında etkileri azdır.

Hastanın Öyküsünü Yanlış Değerlendirme Nedenleri

Belirtilerin son yenen yiyeceğe bağlı olduğunu düşünme eğilimi.

Hastalığı bir akrabanın besin alerjisine benzetme eğilimi.

Kortizonlu ilaçlar uzun süre kullanıldığında büyümenin dur­ması, kas hastalıkları, Cushing hastalığı belirtileri, yüksek tansi­yon, mide ülseri, şeker hastalığı ve su-elektrolit dengesi bozuk­lukları gibi istenmeyen yan etki­lere yol açar. Bu yüzden de yal­nızca başka ilaçlarla denetlenemeyen ya da yaşamsal tehlike bulunan olgularda kullanılır. Ayrıca damar yoluyla verildi­ğinde bile kortizon çok hızlı etki göster­mediğinden acil alerji durumlarında ilk ilaç olarak seçilmez. Alerjik hastalıkların büyük bölümü başka tedavi yöntemleriy­le denetlenebildiğinden genel etkili kor­tizon tedavisi çok ender gerekir ve yal­nızca hekim denetiminde uygulanabilir.

Kortizonların uzun süre kullanılması zorunlu olduğunda, kısa etkili bir ilaç se­çip günaşırı sabahlan vermek uygundur. Ağır gidişli ve uzun süreli astım olgularıyla başka tedavilere yanıt vermeyen atopik dermatitte hastaya enjeksiyonla kortizonlu ilaçlar verilir. Tedavinin 8-10 günü geçmesinden kesinlikle kaçınmak gerekir. Bu kadar uzun süreli bir tedavi ancak uykuyu önleyecek şiddette kaşıntı­lı ve eksüda birikimli geniş kızarıklıklar bulunduğunda uygulanabilir.

BESİNLERE BAĞLI TEMAS ALERJİSİ

Besinler deri teması sonucunda da aler­jik deri tepkilerine neden olabilirler. Te­mas alerjisi hastaların el parmaklarında egzamaya benzer lezyonlar biçiminde görülür; bunlar aşçıların genellikle sol elindedir, çünkü deri iltihabına yol açan besin çoğunlukla sol elle, bıçak da sağ elle tutulur. İltihap sık sık alevlenir; be­sinlerle temastan birkaç dakika sonra de­ride aşırı kızarıklık ve kabarcıklarla or­taya çıkar. Aşçılarda ve ev hanımlarında en çok uskumru, İstakoz, morina, marul gibi besinlerle temastan sonra görülür. Alerji yapan hayvansal kökenli başka ürünler de vardır; kasaplarda domuz ba­ğırsağının, veterinerlerde brusellozlu ge­be ineklerin dölyatağı sıvılarının, temas ürtikeri yaptığı bilinmektedir.

Alerjik temas dermatiti yaptığı bili­nen besinler bitkisel ya da hayvansal kökenli olabilir; karaciğer, tavuk, süt, peynir, yumurta, balık, un, marul, do­mates, soğan, sarmısak, maydanoz, pa­tates, havuç, elma, muz, kivi, şeftali, bal bu tür alerji yapabilir. Bu tür alerji­nin nasıl oluştuğu tam bilinmemekte­dir. Hastalığın üstderiden alerji yapıcı proteinlerin geçişinin kolaylaşması ve bunların henüz aydınlatılmamış olan bir bağışıklık tepkisine yol açmasıyla başladığı düşünülmektedir.

Hastalığa tanı koymak için daha ön­ce egzama lezyonlarının görüldüğü sağlıklı deri üzerinde alerji yaptığı var­sayılan etkenlerle deri testleri yapılır ve hemen değerlendirilir. Testten 10- 30 dakika sonra kızarıklık ve şiddetli kaşıntı, bazen de içi sıvı dolu küçük kabarcıklar görülürse sonuç olumludur. Deri testinde çeşitli yöntemler kullanı­labilir, ama bunların en uygunu, hasta­lığın örselediği deri bölümünde hemen değerlendirmeye dayanan “açık test”

Bilmek İstedikleriniz

Egzama denince ne anlaşılır?

Egzama deride kızarıklık ve içi sıvı dolu kabarcık biçimindeki belirtilerini an­latan bir kavramdır. Alerjide önemli olan biçimleri a) özellikle çocuklarda de­rinin belirli bölgelerinde kaşıntılı kızarıklık biçiminde görülen atopik dermatit ya da egzama; b) temas dermatiti ya da egzamasıdır. Atopik dermatit bebek 3- 6 aylık olunca daha çok deri kıvrımlarında ve ağız çevresinde görülür, ama bütün vücuda da yayılabilir. Kural olarak 3 yaşına doğru iyileşirse de deri ku­ru ve ince kalabilir. Ergenlik çağında tümüyle ortadan kalkabilir ya da kötüleşebilir; bu durumda yakınmalar yıllarca sürer.

Genellikle deri belirtileri geriledikten sonra alerji astım, nezle gibi başka bi­çimlerde ortaya çıkar. Hastaların yaklaşık yarısında başka alerji biçimleri geli­şir. Temas dermatiti vernik, çimento, mineral tuzları gibi bazı basit kimyasal bileşiklerin ya da nikel, krom gibi metallerin deriyi doğrudan etkilemesiyle or­taya çıkar. İltihap daha çok maddelerin deriye değdiği bölgelere yerleşir; el, bilek ve kulaklarda sık görülür. Başlıca nedenleri kozmetik ürünleri, saat, kü­pe ve kolye gibi metal takılar ve çeşitli sanayi ürünü maddelerdir.

Egzamalı çocuğu rahatlatacak önlemler var mıdır?

Evet, bazı uygulamalar özellikle yararlıdır. Örneğin sabun tahriş edicidir ve kullanılmaması önerilir. Bütün deri yüzeyi her gün yıkanmamalıdır. Ilık bir duş, sabunla uzun uzun yıkanmaktan çok daha iyidir. Suya sodyum bikarbonat eklenmesi ve temizleyici olarak özel kremler kullanılması önerilir. Ayrıca ço­cuğun aşırı terlemesi, aşın hareket etmesi ve heyecanlanması önlenmelidir. Yatağı soba ya da radyatöre yakın olmamalıdır. Derisini tırmalaması önlenme­lidir. Çocuğa pamuk gibi doğal elyaftan yapılmış giysiler giydirilmelidir. Be­lirli aralarla ortamı değiştirmek de yararlıdır.

Ürtiker denince ne anlaşılır?

Ürtiker deride şiddetli kaşıntı yapan küçük kızarıklık ve kabarıklıklardır. Belli bir bölgede görülebileceği gibi bütün vücuda yayıldığı da olur. Yüzde anjiyo- nörotik ödem ya da Quincke ödemi biçiminde görülür. Mukozalarda görülme­si özellikle tehlikelidir, çünkü glottis ödemi boğulmaya neden olabilir.

Çocukta belirli bir yiyeceğe karşı aniden beliren isteksizlik, besin alerjisi­ne bağlı olabilir mi?

Böyle bir kural yoktur. Eğer yiyecek hemen sancı gibi önemli belirtilere ne­den olursa, çocuk bunu istemeyecektir. Ama yiyecekler alerjik etkilerini bir­kaç saat sonra gösterdiğinden çocuk zararlı yiyecekleri geri çevirmez.

Temas dermatiti sık görülen bir hastalık mıdır?

tir. Zaten zor tanı konan alerjik deri hastalıklarında bazen “açık test” de olumsuz sonuç verir ve tanı başka yön­temlerle konur.

En iyi sonuçlar denenen besini, ör­neğin yenecek et ve sebzeleri olduğu gibi kullanarak elde edilir. Konserve, marmelat, dondurulmuş olarak durmuş besinler ve özütlerle yapılan testlerde daha az etki görülür.

Evet, deri hastalıklarının sık görülen bir türüdür. Hastalığın ortaya çıkmasına neden olan çok sayıda alerji yapıcı madde vardır. Bunlar fabrikalardaki çalışma ortamında bulunduklarından sorun çok sayıda sanayi işçisini ilgilendirir. Alerji yapıcı maddelere bağlı aşırı duyarlılık ve bunu izleyen egzama giysi, kozmetik ürünleri ve toz, pomat, krem biçiminde deriye uygulanan ilaçların kullanılma­sından sonra görülür. Temas dermatit bir meslek hastalığı kabul edilir ve top­lumsal ekonomiyle üretim maliyetlerini büyük ölçüde etkileyebilir

BAŞ AĞRISI,MÎGREN,Nedenleri,Salkım tipi baş ağrısı,Nedeni bilinmeyen kronik baş ağrıları

BAŞ AĞRISI

Baş ağnsı çok çeşitli hastalıklarla birlikte ortaya çıkabilen bir belirtidir. Genellikle basit rahatsızlıkların, ama bazen de ağır hastalıkların belirtisidir ve bu nedenle küçümsenmemelidir. Baş ağrısının nedenlerinin aydınlatılması çok önemlidir.

Tıbbi uygulamada baş ağasının bir­biriyle ilişkili üç ana biçiminden söz edilir: Bütün başın içinde tam bir ağrı­nın görüldüğü olgular, yüzeysel nitelik­te ağrının bir duyu siniri boyunca yayıl­dığı olgular ve başın genellikle bir ya­nında migren tipi ağrının görüldüğü ol­gular. Migrende ruhsal ve görsel bozuk­luklarla bulantı ve kusma gibi genel be­lirtiler birlikte görülür. Baş ağrıları bir başka ölçüte göre de iki grupta toplanır. Birinci grupta tanısı yalnız hastadan alı­nan öyküye dayanan migren ve gerilim tipi baş ağrıları yer alır. Öbüründe ise tanının muayene ve bazı incelemelerle konduğu kafaiçi hastalık süreçleriyle, genel hastalıklarla ya da yerel hastalık­larla birlikte görülen baş ağrıları bulu­nur.

MÎGREN

Migren öncesinde hastalar genel bir kı­rıklık ve nöbetin başlamasından 12-24 saat kadar önceye uzanabilen tanımlayamadıkları bir huzursuzluk yaşarlar; böylece nöbetin yaklaştığını anlarlar. Bazen migren nöbeti ön belirti verme­den, beklenmedik bir anda, örneğin ra­hat bir uykudan sonra başlar. Ama ge­nellikle ruhsal gerginlik ya da âdet dö­neminin yaklaşması gibi hızlandırıcı etkenler vardır.

Migrenden hemen önce yaşanan ve baş ağrısının başlayacağını gösteren “aura” dönemi, belirtileri sara nöbeti öncesindekilere benzediği için bu adla anılır. Hastaların çoğunda ayrıca kısa bir süre için bir gözde görme alanını sı­nırlayan canlı bir ışık çizgisi (parıltılı skotom) belirir; bu görme kusuru başın karşı tarafında ağrı başlayınca ortadan kalkar.

Ağrı şiddetli, zonklayıcı ve ilerleyi­ci özelliktedir. Başlangıçta gözün üze­rinde yoğunlaşır, sonra şakak bölgesine yayılır. Migrenin tuttuğu baş yansında deri duyarlığı artmıştır; deriye dokun­mak ya da en küçük baş hareketleri ağ­rıyı başlatabilir. Hasta ses ve ışığa karşı da aşırı duyarlılaşır; bu nedenle sessiz ve karanlık bir ortam ister. İştahı kesi­lir. Bulantı, kusma ve halsizlik sık görü­len öbür belirtilerdir.

Migren nöbetlerinin süresi çok de­ğişkendir; kısa süreli nöbetler birkaç sa­atten 12-24 saate kadar, ağır migren nö­betleri ise birkaç gün sürebilir.

Aşırı idrar çıkartılan hızlı bir çözül­me dönemiyle nöbet biter. Migrenden hiçbir iz kalmayan hasta normal yaşa­mına döner.

Nedenleri

Migrenin nedenleri ancak varsayımlarla açıklanmaktadır. Bugüne değin yapılan gözlem ve deneyler, hastalığın klinik tablosuyla ilgili sınırlı bilgilere doyuru­cu bir yorum getirememiştir.

Migren uzun zamandır damar ya da sinir sistemine bağlı bir hastalık olarak açıklanmaktadır. Damar sistemiyle ilgi­li olduğu varsayımı önceleri daha çok benimsenmiştir. Ama son zamanlarda sinir sistemine bağlı olduğu görüşü yay­gınlaşmaktadır. Damar sistemini temel alan görüş, migrenin kafa atardamarları­nın ağrılı genişlemesinden kaynaklandı­ğını savunur. Gene bu kurama göre ge­nişleme öncesinde de belirli bir odakta şiddetli bir damar büzülmesi görülür. Büzülme nedeniyle beynin bazı bölge­lerine gelen kan akımı yavaşlar; buna bağlı olarak da bazı oksijen yetersizliği ve belli noktalarda geçici sinir sistemi belirtileri (aura) ortaya çıkar.

Hastalığı öncelikle sinir sistemine bağlayan yaklaşım, migren nöbetinden sorumlu birincil etkenin beyinde damar gerginliğini denetleyen bir merkez ol­duğunu savunur. Bu merkezin dış ve iç uyaranlara verdiği yanıtlar, migrenle il­gili damar değişikliklerine neden olur. Bu değişiklikler ve atardamar duvarla­rındaki ödem sonucunda migren ortaya çıkar. Sinir sistemi ya da damarlardaki yanıtın serotonin, histamin, prostaglandinler, pıhtılaşma etkenleri, endorfinler ve monoaminoksidazlar gibi bazı mad­delerin serbestleşmesi sonucunda orta­ya çıktığı da öne sürülmüştür.

Nedeni Bilinmeyen (Birincil) Baş Ağrıları

• Migren

Nöbetler halinde gelen ve nedeni tam Bilinmeyen bir baş ağrısıdır. Akut gidişlidir. Genel nüfusun yaklaşık yüzde 2-5′inde görülür. Ağrı genellikle tek yanlıdır; bulantı, kusma yapar ve saatlerce sürebilir. Migrenin bazı beyin moleküllerinin metabolizmasındaki genetik bir kusurdan kaynaklandığı sanılır. Bu durum kafaiçi damar sisteminin zayıf kalmasına, dolayısıyla da damar genişlemesi ve büzüşmesiyle migrenin belirmesine neden olur.

• Salkım tipi baş ağrısı

Genellikle erkeklerde görülen nedeni bilinmeyen ve az rastlanan bir baş ağrısı biçimidir. Uzun iyilik dönemlerinden sonra sık nöbetler ha­linde ortaya çıkar; belli bir dönem boyunca birbirine yakın aralıklarla gelen bu nöbetler salkıma benzetilmiştir. Ağrı genellikle kaş kemeri üzerindedir; şiddetli, zonklayıcı ve kısa sürelidir. Bulantı, burun akın­tısı ve yüzde kızarmayla birlikte ortaya çıkar.

• Nedeni bilinmeyen kronik baş ağrıları

Nedeni bilinmeyen baş ağrılarının yüzde 50′si kroniktir. Bu tip baş ağ­rısı süreklidir ya da her gün vardır. Kafaiçi yapılarda kronik iltihapla ortaya çıkan kronik konjestif baş ağrıları ve boyun kaslarının ağrılı gerginliğiyle birlikte görülen kas gerilimi baş ağrıları bu gruba girer.

Migrenin oluşum sürecinde kişisel bir yatkınlık ya da eğilim ve kalıtsal et­kenlere bağlı ağrı eşiği düşüklüğü de önemlidir. Bu nedenle birçok olguda migren nöbetini önceden tahmin etmek tümüyle olanaksızdır. Çok çeşitli etken­ler nöbeti başlatabilir. Heyecan, beden­sel ve/ya da zihinsel yorgunluk, güneşte kalma, kapalı ortam, sigara dumanı, ani hareket, iklim değişikliği, gürültü, alış­kanlıklarda değişiklik ve bazı besinler etken olabilir.

Tedavi

Migrende belirtilere yönelik ve koruyu­cu olmak üzere iki çeşit tedavi uygula­nır. Belirtilere yönelik tedavi aralıklı olarak baş ağrısı çeken, nöbet sayısı ay­da ikiyi bulmayan, her gün ilaç kullan­mak istemeyen ya da bazı nedenlerle ilaç kullanamayan hastalar için uygun­dur.

Koruyucu tedavi ise nöbet sayısı ay­da ikiyi aşan, nöbetlerin sıklığı ve şid­deti nedeniyle düzenli ilaç kullanmaya hazır olan hastalara önerilir. Koruyucu migren tedavisinde kullanılan birçok ilaç vardır.

Uygulamada ilaçlar yalnız etkililiği­ne değil, hastalık tablosuna ve hastanın biyoLojik davranışsal özelliklerine de bağlı olarak seçilir. Örneğin fiunarizin, siproheptadin gibi genellikle iştah açıcı, uyku verici ve şişmanlatıcı etkileri olan ilaçlar iştahsız, zayıf ve uykusuzluk çe­ken hastalara verilir; şişman ve uyanık­lık gerektiren işlerde çalışan hastalarda ise kullanılmaz. Propranol kalp atışları normalden yavaş olan hastalara veril­mez, ama tansiyonu yüksek veya da kalp atışları hızlı olan hastalarda önce­likle kullanılacak bir ilaçtır.

Hastaların büyük bölümü daha önce bazı koruyucu ilaçlan kullanmış oldu­ğundan koruyucu migren tedavisinde uygun ilaçların seçilmesi zor olmaz. Önceden kullanılmış ilaçların dikkatle sorgulanması, birkaç seçenek arasından ilaç seçiminin yapılmasını sağlayabilir.

Kronik bir hastalığın tedavisinde bir ilaç uzun süre kullanılınca hastada bazı yan etkilere yol açabilir. İlacın tedavi edici değeri yüksek olduğu halde, hasta yan etkileri nedeniyle tedaviye ara ve­rebilir.

Migrenin belirtilere yönelik tedavi­sinde kullanılan ilaçlar son 30-40 yılda fazla değişmemiştir. Bunların başlıcaları ağrı kesiciler, çavdarmahmuzu türev­leri, barbitürat ağrı kesici karışımları ve ağrı kesici etkisi olan küçük ve büyük grup uyuşturuculardır (narkotik).

Migrene karşı etkileri iyi bilinen as­pirin, steroit yapısında olmayan öbür il­tihap giderici ilaçlar ve asetaminofen en çok kullanılan ağrı kesicilerdir. Bunlar genellikle reçeteyle değil, hastaların kendi kendilerine aldıkları ilaçlardır. Aspirin bazı hastaların ara sıra gelen baş ağrıların gidermede de çok etkilidir.

Çavdarmahmuzu türevlerinin migre­ne iyi geldiği geçen yüzyıldan beri bilin­mektedir. Bu konudaki araştırmaların bü­yük bir bölümü de bu yüzyılın başlarında yapılmıştır. Ayda iki kez den fazla baş ağ­rısı nöbeti tutmayan hastalarda çavdar­mahmuzu türevleri çok yararlı olabilir.

Bu ilaçlarla tedavi edilen hastalar, ilaç kesildikten sonra “geri gelen” ( rebound ) baş ağrıları ve kolayca oluşan ilaç bağımlılığı nedeniyle yakından iz­lenmelidir. Baş ağrısı başladığında ağız ya da dilaltı yoluyla 1-2 mg’lik dozlar önerilir; bu miktar 30-60 dakika sonra yeniden verilebilir ve gerekirse bir saat­lik aralarla yinelenir. Hastaya verilecek en yüksek doz 6 günde mg’yi, haftada ise 10-12 mg’yi geçmemelidir.

20. yüzyılın başında kullanıma giren barbitüratlar da migren tedavisinde ya­rarlanılan ilaçlardır. Ama özellikle kısa etkili barbitüratlann alışkanlık yapma tehlikesi oldukça yüksektir. Çavdar­mahmuzu türevleri gibi bu ilaçların da aralıklı olarak kullanılması yeterlidir. Bir ay içinde 20′den fazla kısa etkili barbitürat tableti alan bir hastada alış­kanlık oluştuğunu düşünmek gerekir.

Küçük uyuşturucular grubuna giren ilaçların başlıcaları kodein ve asetaminofendir. Bunlar özellikle hafif ağrı ke­sici ya da barbitürat tedavisine yanıt vermeyen ve çavdarmahmuzu türevleri­ni alamayan hastalarda yararlıdırlar. Bu ilaçlarda da alışkanlık tehlikesi vardır ve ayda 20 tabletten fazla alan hastalar­da bağımlılık geliştiği düşünülmelidir.

Ağrı kesici etkisi bulunan büyük uyuşturucular ise morfin ve türevleridir. Bunlar da bazen migren ve öbür baş ağ­rılarının tedavisinde kullanılır.

İlaç bağımlılığı tehlikesinin yukarıda sayılan bütün ilaçlar için geçerli olduğu unutulmamalıdır. Alışkanlık gelişen bir hastada ilaç kesildikten sonra “geri ge­len” baş ağrısı nöbetleri görülebilir. Ör­neğin, barbitüratlarla tedavi edilen bir hasta, baş ağrısını hafifletmek için dü­zenli olarak günde birkaç kez ilaç alabi­lir. Hasta dikkatle izlendiğinde barbitü­rat yoksunluğu belirtileri gösterdiği ve bu belirtilerden biri olan baş ağrısını gi­dermek için ilacın dozunu gittikçe artır­dığı görülür. Aynı süreç çavdarmahmuzu türevleri, çeşitli ağrı kesiciler ve her iki gruptan uyuşturucular için de geçerli­dir. Tedavinin önemli bir yönü de nöbe­tin ortaya çıktığı koşulların değerlendi­rilmesi ve olabildiğince düzeltilmesidir.

Nöbeti başlatan ruhsal gerginlik, heye­can, hafta sonu ya da tatillerin ilk günle­rindeki ani gevşemeler, peynir, çikolata, şarap gibi tiramin ya da feniletilamin içeren yiyecek ve içecekler, yaşam alış­kanlıklarında önemli değişiklikler, aç­lık, iklim değişikliği ve hormonal etken­ler dikkatle izlenmelidir.

Hastanın daha önceki tedavilere verdiği yanıt çok önemlidir. Hastalık öyküsü alınırken bu konu üzerinde özellikle durulmalıdır. Baş ağrısını şid­detlendiren menopoz, yüksek tansiyon, boyun ve/ya da ağız-çene bölgelerinde çeşitli işlev bozukluklarıyla ruhsal ve duygusal bozukluklar da titizlikle de­ğerlendirilmelidir.

ÇEŞİTLİ BAŞ AĞRILARI

Baş ağrısının migren dışında da birçok çeşidi vardır. Baş ağrısı yaralanma; ilti­hap, tümör, damar bozuklukları gibi yerel ya da metabolizma hastalıkları, zehirlenmeler, yüksek tansiyon gibi ge­nel nedenlerle ortaya çıkabilir. Ruhsal gerginlik ve çatışmalardan ya da yor­gunluktan kaynaklanabilir. Çeşitli ana­tomik yapıların uyarılması da baş ağrı­sına neden olur. Bunlar arasında başın derisi ve derialtı dokusu, kafadaki kas­lar, kafatasını örten bağdoku yapısında­ki zar, kafatası içindeki toplardamar sinüsleriyle bunlara dökülen büyük top­lardamarlar, beyin ve omuriliği saran zarlarla (meninks) onları besleyen atar­damarlar, ağrı uyarılarım merkeze taşı­yan kafa sinirleri lifleri, trigeminus, dil yutak ve vagus sinirleri ile ilk üç boyun omuru siniri sayılabilir. Ayrıca burun, kulak ve göz hastalıkları baş ağ­rısı yapabilir. Traksiyon (çekme) teda­visi, ağrıya duyarlı damar, sinir, me­ninks gibi anatomik yapıların gerilmesi ve/ya da baskıya uğraması da baş ağrı­sını başlatır. Organik nedenlerin yanında ruhsal ve duygusal nedenlere bağlı baş ağrıları da vardır.Bunaltı, ruhsal çöküntü ve histeri olgularında baş ağrı­sı çok sık görülür. Bazı kişilik özellik­leri de baş ağrısı olasılığını artırır. Baş ağrısına eğilimli insanlar genellikle sı­kıntılı, katı, yalnızlığı seven, üstbenliği fazla gelişmiş, kusursuzluk arayan ve sürekli hoşnutsuzluk içinde kişilerdir. Baş ağrısı bilinçaltı ruhsal çatışmaların bir dışavurumu da olabilir; uzun süre bastırılmış düşmanlık duygularının be­densel yakınmalara dönüşmesiyle orta­ya çıkabilir. Organik ve ruhsal duygusal etkenlerin yanı sıra birçok baş ağrısını beyin damarlarının noradrenalin, adrenalin, serotonin, histamin gibi sinir ileticisi kimyasal maddelere aşın duyarlılık kazanmasına ve ağrı kesici özellikteki endorfin salgısının azalma­sına bağlayan bir kuram gittikçe ilgi toplamaktadır.

Tedavi

Baş ağrısı çok çeşitli ve karmaşık ne­denlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ama ilgili yapıların geçici ya da kalıcı hastalıklarının ve baş ağrısı yapabilecek genel ve yerel hastalıkların doğru tanı­sı, tedavi açısından çok önemlidir. Ta­nıya yardımcı olabilecek hiçbir ayrıntı göz ardı edilmemelidir.

Tedavi yöntemi büyük ölçüde tanıya bağlıdır. Baş ağrısı yalnızca çeşitli ilaç ve genel önlemlerle hafifletilebilen bir belirti değildir; öncelikle onu yaratan nedenin bulunup giderilmesi gerekir.

Bununla birlikte temel nedeni bul­mak genellikle çok zordur; dolayısıyla da tedavide çoğu kez deneme-yanılma yöntemine başvurulur. Bu yöntem an­cak temel bir ilkenin gözetilmesi koşu­luyla uygulanabilir. Yani bütün ilaçların zehirleyici etkisi olduğu dikate alınarak hekim gözetimi altında sürdürülen teda­vide en hafif etkili ilaçla başlanarak en ağır etkisi olana doğru adım adım ilerlenmesi zorunludur. Kuşkusuz ilaç teda­visinden önce ve onunla birlikte hekim­le hastanın el ele vererek hastalığı önle­me olanaklarını araştırmaları ve hasta­nın ilaç dışı savunma yeteneklerini ge­liştirmeye çalışmaları gerekir.

Birçok baş ağrısı aşırı beslenmeye ve özellikle çok miktarda alkol almaya bağ­lıdır. Bu durum saptandıktan sonra ön­lem alınması kolaylaşır. Besin alerjileri­nin bazen örtük biçimde de olsa sık sık baş ağrısına yol açtığı unutulmamalıdır. Başta tahıllar, portakal, yumurta, çay, kahve, çikolata, süt, et, buğday, şeker (şekerkamışı şekeri) ve maya olmak üze­re çeşitli besinler alerji sonucu baş ağrısı yapabilir. Baş ağrısının besin alerjisin­den kaynaklandığı kuşkusu varsa hasta­ya en az bir hafta boyunca yalnız alerji yapma olasılığı düşük besinler verilir. Ardından alerji yapan besinleri saptama­ya yönelik bir plan uyarınca bu besinler yavaş yavaş beslenme programına alınır. Böylece alerji yapan besinler saptanır ve bunlar beslenmeden çıkarılınca baş ağrı­ları ortadan kalkar. Alerji kökenli baş ağ­rılarının doğum kontrol hapları, sigara dumanı ve. migren tedavisinde kullanılan ergotamin (bir çavdarmahmuzu alkaloi­ti) gibi ilaçların etkisiyle arttığı ya da da­ha kolay başladığı da unutulmamalıdır.

Düzenli yaşama, aşırı içki ve sigara­dan kaçınma, yeterince dinlenme, rahat bir ortamda çalışma ve arada yeterli be­densel etkinlik yapma gibi genel önlem­ler baş ağrısında çok yararlıdır. Hoşgö­rü ve içtenliğe dayalı insan ilişkileri de günümüz dünyasında zor bulunmakla birlikte hastalan çok rahatlatır.

İlaç tedavisine gelince, bu konuda izlenebilecek birçok program vardır. Ayrıca hastaların kendi kedilerine ilaç kullanmaları çok yaygındır. Ama ne ka­dar yaşanmış deneyimlere dayanırsa da­yansın her tedavi yönteminin eleştiriye açık yanlan vardır ve hangi ilaca önce­lik tanınırsa tanınsın, en zararsız görü­len ilacın bile istenmeyen etkileri olabi­leceği unutulmamalıdır.

Aşın yorgunluk, geçici çatışmalar gibi nedenlere bağlı olağan baş ağrıları 24 saat içinde ağız yoluyla üç dört kez 0,5 gr aspirin alınarak geçirilebilir; bu arada baş ağrısını kolaylaştıran alkol, sigara, ruhsal karışıklık gibi etkenler­den korunmak gerekir. Adet öncesi gö­rülen baş ağrısı, âdet kanamasından ön­ceki sekiz gün boyunca idrar söktürücü bir ilaç alınarak önlenebilir; bu yöntem baş ağrısını hazırlayan sürecin âdet ön­cesi dönemde vücutta sıvı tutulması ol­duğu varsayımına dayanır. İdrar söktürücü alınırken ayrıca sıvı ve tuz alımı sınırlanmalıdır. Doğum kontrol hapları da dikkatle kullanılmalıdır. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda baş ağrıları sıklaşır ve şiddetlenir. Âdet ön­cesi sendromda olduğu gibi bu durum­da da baş ağrısının nedeni prolaktin sal­gısının artması olabilir; prolaktin salgı­sı bu kez haplardaki hormonların etki­siyle arttığından doğum kontrol hapı kullanımına son verilmelidir. Boyun omurlarının artrozuna bağlı olarak özel­likle sabahlan artkafa bölgesinde duyu­lan şiddetli baş ağrısı, 0,5 gr aspirinle hemen geçebilir. Ancak boyun omurlarındaki hastalığı beden eğitimi ve fizik tedaviyle gidermek daha doğrudur. Kas gerilimine bağlı baş ağrıları sıcak ban­yo, hafif masaj ya da kas gevşetici ilaç­larla gerginliğin giderilmesiyle iyileşir.

Baş ağrısını başlatan ya da şiddet­lendiren nedenlerin öncelikle ruhsal- duygusal nitelikte olması durumunda psikoterapiye başvurulmalıdır.

  • Akupunktur- Akupunkturla ağrı gide­rilmesinin biri refleks, öbürü sinir-salgı sistemi etkisine bağlı olmak üzere iki ayrı yolu vardır. Refleks yoluyla etki, belirli bir bölgeye verilen özgül bir uya- nya sinir sisteminin yanıtıdır. Bu yanıt ilgili organın duyu, gerginlik, hareket ve damarlanmasında değişiklik yaparak ağrıyı giderir. İkinci yol akupunktur uyansıyla organizmada endorfinlerin belirgin biçimde artmasıdır. Endorfinler beyinde üretilen morfin kadar güçlü ağrı kesici maddelerdir. Belirli noktalar akupunk­turla uyarıldığında sinir-iç salgı sistemi harekete geçerek ağrı uyarısının etkisizleştirilmesini sağlar. Akupunktur ağrı yerindeki ya da uzağındaki standart nok­taların 30 dakika süreyle 4-10 kez uyarılması biçiminde de uygulanabilir. En başarılı (yüzde 75) sonuçlar kas gergin­liğine bağlı ağrılarda elde edilmiştir; bu­nu migren (yüzde 50) ve bileşik etkenli baş ağrıları (yüzde 35) izler. Akupunk­tur uygulaması bütün hastalarda ilaç kul­lanımını azaltmaktadır.

• Kafatası içi hastalıklara bağlı baş ağrısı

Baş ağrısına neden olan başlıca kafaiçi lezyonları tümörler, apseler, beyin kanamaları, kafa içinde atardamar balonlaşmaları ve menenjit­tir. Sinir dokusunu etkileyen kanamalarda ağrı ani ve şiddetlidir. Tü­mör ve apselerde ağrı genellikle sinir sistemi belirtileriyle birlikte görülür. Menenjitte ise ense sertliği çok tipiktir.

• Kafatası dışındaki hastalıklara bağlı baş ağrısı

Baş ağrısına neden olan başlıca göz hastalıkları glokom, iriste ve gö­zün iç yapılarında iltihap ve merceklerle düzeltilemediğinden göz kas­larını sürekli zorlayan kırılma kusurlarıdır. Ortakulağın ve burun çev­resindeki sinüslerin iltihaplan ile diş hastalıkları da önemli baş ağrısı nedenlerindendir.

  • Hipnoz- Hipnoz ağrı kesici olarak anestezi, psikoterapi ve hastayı gevşet­me amacıyla kullanılabilir. Otonom si­nir sistemine ve bilinçaltına doğrudan girilerek içgüdüsel eğilimlerin açığa çıkarılmasını sağlar. Hipnotik yanıt bey­nin düş gücü ve düş kurmayla ilgili sağ yansının bir işlevi olabilir. Baş ağrısı çeken bir hastada hipnozun amacı ağrıyı ortadan kaldırmak ya da hafifletmek­tir. Bunun için hastaya, baş ağrısına en uygun biçimde müdahale etme yeteneği kazandırılmaya çalışılır. Böylece hasta ağrı uyarısını algılar, ama acı duymaz ve nöbetlerini daha iyi denetlemeyi öğ­renir (otohipnoz). Hipnoz psikoterapide de kullanılır. Davranış tedavisinde doğ­rudan telkin edici hipnoza ve duyarsız­laştırma yöntemlerine başvurulur. Hipnoanalizde hastanın olayın geçtiği yeri düşlemesi, düşlerini ortaya koyması, o ana ilişkin duygularını canlandırması, deneysel çatışmaları yaşaması ve geç­miş yıllara dönmesi amaçlanır. Psikosomatik tıpta hipnoz bedende birikmiş enerjiyi harekete geçirmek ve benliğe doğrudan ulaşmak amacıyla da kullanı­labilir. Ama hipnoz mucizeler yaratan bir teknik değildir; hastayı çok iyi tanı­mayı, belirtilerini anlamayı gerektirir.

• Biyolojik geribesleme: Biyolojik ge­ribildirim olarak da bilinen bu yöntem ağrı tedavisinde son yıllarda kullanıl­maya başlamıştır. Hastanın fizyolojik işlevlere ilişkin bilgi edinmesine ve bu işlevleri denetlemeyi öğrenmesine da­yanır. Böylece hasta kendi iyileşme sü­recini kendi yaratır. Biyolojik geri beslemenin çeşitli uygulama alanları vardır. Psikolojide bunaltı tedavisinde ve ge­nellikle psikoterapiyle birlikte uygula­nır. Raynaud hastalığı gibi iç hastalıkla­rında da yararlı olabilir. Baş ağrısı teda­visinde ise özellikle yüz güldürücü so­nuçlar verir. Biyolojik geri besleme yöntemi migrende vücut sıcaklığını de­netlemenin, gerilime bağlı baş ağrıların­da ise kas gerginliğini azaltmanın öğre­nilmesine dayanır. Elektronik olarak iz­lenen bu etkinliklere ilişkin bilgiler anında hastaya iletilir. Örneğin migren­de hasta çevresel damar genişlemesinin göstergesi kabul edilen deri sıcaklığını denetlemesini öğrenir. Vücut sıcaklığın­da bir artış sağlayarak damar etkinliğini kendiliğinden denetler ve böylece baş ağrısını başlatan damar büzüşmesini gi­derir. Yönetimin başarı oranı yüzde 60 gibi oldukça yüksek bir düzeydedir. Ge­rilime bağlı baş ağrısında biyolojik geri beslemenin amacı kas gevşemesini sağ­lamaktadır. Şiddetli kas gerginliği bulu­nan hasta bunu normale dönüştürmeyi öğrenir. Biyolojik geri beslemenin başa­rısı uygulanan yönteme, ruhsal etkenle­re, plasebo ve tedavi eden uzmanın has­ta üzerindeki etkisine göre değişebilir.

Bilmek İstedikleriniz

Baş ağrısı tanısı nasıl konur?

  • Hekimin ilk görevi sinüzit, tümör ya da başka bir organik süreçle ilgili ikincil baş ağrısı olasılığını araştırmaktır. Genel eğilim son migren nöbetiyle ilgilenmektir, çünkü son birkaç ay içinde ortaya çıkan ağrı da­ha çok dikkat çeker. Hatta hasta çoğu kez yıllarca ağrı çektikten sonra hekime başvurmuştur. Bulantı, üşüme, ışıktan rahatsız olma gibi belir­tilerle ortaya çıkan bir baş ağrısı nöbeti varsa migrenden başka bir hastalığın düşünülmesi çok güçtür.
  • Nöbetler halinde gelen baş ağrısı nedir?
  • Hasta günlerce iyi olabilir. Sonra aniden şiddetli bir nöbet gelir ve bir ay içinde birkaç kez yineleyebilir. Nöbetler arasında da genellikle yal­nızca birkaç gün geçer. “Karma” denen baş ağrılarında, sürekli ağrının yanında ayda iki ya da üç kez gelen şiddetli nöbetler görülür.
  • Salkım tipi baş ağrısı nedir?
  • Daha çok erkeklerde, ama genel olarak az görülen bir türdür. Her 100 erkeğe karşılık 3 kadında görülür. Nöbetler 40-60 günlük bir dönem içinde günde en az bir kez gelir ve 20 dakika-yarım saat kadar sürer. Nöbetlerin aşın şiddeti nedeniyle bu tip baş ağrısına intihar baş ağrısı da denir. Ağrı başın bir yanında (sağ ya da sol) görülür.
  • Baş ağrısının komplikasyonları olabilir mi?
  • Baş ağrısı başta sinir sistemi olmak üzere birçok sistemle ilgili sorun­lara yol açabilir, çünkü algılama sistemiyle düşünsel ve duygusal sü­reçler arasında büyük ölçüde bağlantı vardır. Baş ağrısı duygusal bir fırtına yarattığından yineleyen nöbetler ruhsal dengenin bozulmasına neden olabilir.
  • Baş ağrısı en çok kimlerde görülür?
  • Baş ağrısı her üç kadına karşılık yalnızca bir erkekte görülür, çünkü bütün hayvan türleri gibi insanda da dişilerin biyolojik yapısı daha karmaşıktır. Bu nedenle kadınlarda bedensel işlevleri düzenleyen sü­reçlerde bozukluklara ve zedelenmelere daha sık rastlanır. Gene de bu görüşün varsayımsal olduğunu belirtmekte yarar vardır. Baş ağrısı en çok ev kadınlarında görülür; erkeklerde gerilimli işlerle uğraşanlar ve kalabalık kentlerde yaşayanlar arasında daha yaygındır. Ama kırsal kesimde yaşayanlarda ve görece eğitimsiz kişilerde de görülebilir.
  • Çocuklarda da görülür mü?

Evet. Çocuklarda da yaygındır. Baş ağrısına tutulan çocukların oranı­nın erişkinlerden biraz düşük olduğu sanılır. Çocukluk çağında kız ve erkeklerde aynı oranda görülmesi dikkat çekicidir. Hastalık genellikle okul çağında başlar. Çocuk ruhsal açıdan erişkinlerden daha duyarlıdır ve hastalığının okul ya da aile çevresinde nasıl algılandığına çok dik­kat eder. Anne babası ve öğretmenleri ağrıların gerçek olduğuna inan­maz, çalışmamak, istenenleri yapmamak için bir gerekçe uydurduğu­nu düşünürlerse, bunu fark eden çocuk daha sonraki ağrı nöbetlerini kesinlikle dışa vurmaz. Zamanla bunaltı ve engellenme duygulan ar­tar; okuldaki başarısı düşer; içe kapanık, sessiz, iletişime isteksiz bir çocuk olmaya başlar

200 Hp’lik 159 Türkiye’de

Alfa Romeo Türkiye, lüks orta sınıfta yer alan 159 modelinin yeni turbo beslemeli benzinli motorlu versiyonunu Türkiye’ye ithal etmeye başladı.
42 bin Euro’dan başlayan anahtar teslim satış fiyatına sahip Alfa 159 1.8 TBI, sadece sedan karoser seçeneğiyle satışa sunuluyor. Tofaş çatısı altında yer alan Alfa Romeo Türkiye tarafından Distinctive Plus adı verilen zengin donanım seviyesiyle satışa sunulan Alfa 159 1.8 TBI, fiyat/fayda karşılaştırmasında sunduğu avantajlarla dikka çekiyor. Alfa Romeo 159 1.8 TBI’ın standart donanımında EBD destekli ABS, Elektronik Denge Kontrol Sistemi-VDC (ESP), Patinaj Önleyici Sistem-ASR, sürücü ve ön yolcu havayastığı, yan havayastıkları, pencere havayastıkları, sürücü diz havayastığı, hız sabitleyici, deri direksiyon simidi üzerinden kontrol edilebilen CD çalarlı müzik sistemi, üç bölge otomatik klima, deri döşeme, ön park mesafe sensörleri arka park sensörü, yağmur sensörü ve 17 inçlik alaşım jant gibi donanımlara yer veriliyor.
200 HP’lik Alfa gücü!
3.0 litrelik benzinli motorlara denk gelecek bir performans sergilemeyi başaran 1.75 litrelik silindir hacimli turbo beslemeli benzinli motor, değişken supap zamanlaması gibi yeni nesil teknolojileriyle dikkat çekiyor. Alfa 159′un şık kaputu altında yer alan 16 supaplı motor, ürettiği 200 HP güç ve 320 Nm’lik maksimum tork ile dikkat çekiyor. 6 ileri manuel şanzıman ile kombine edilen sedan karoserli Alfa 159 1.8 TBI, 235 km/s’lik maksimum hıza erişebiliyor. Statik konumdan 100 km/s’ye 7.7 sn’de çıkan Alfa Romeo 159 1.8 TBI, 100 km’de ortalama 8.1 litrelik yakıt tüketim değeriyle de dikkat çekiyor.
Yeni motor, üstün İtalyan teknolojisi!
Alfa Romeo’nun ilk olarak 159 modelinde kullanmaya başladığı 1.75 litrelik yeni benzinli motoru, birçok üstün teknolojik özelliği bünyesinde barındırıyor. Bu teknolojilerden ilkini temsil eden Egzoz Gazı Tahliyesi, çok düşük hızlarda torku azami düzeye çıkaran ve böylelikle sürücünün talebine uygun olarak inanılmaz bir motor hızı temin etmeye yardımcı oluyor. Egzoz Gazı Tahliyesi, yakıt ölçümü, iki fazlı değiştiricilerin konumu, gelişmiş ateşleme ve püskürtme zamanlaması gibi motor parametrelerini anlık olarak takip ederek, ideal konuma getirmekte. Alfa Romeo’nun yeni motorunda yer alan bu sistem, hava akışını doğrudan emme manifoldundan egzoz manifolduna doğru yönlendirmek ve böylelikle de turboşarjı çok çabuk etkinleştirmek adına supapların üst üste biniş açısını ve zamanlarını son derece keskin bir şekilde ayarlamakta. Sistem, tüm parametreleri idare eden ultra modern bir yazılımı içeren yeni bir motor yönetim bilgisayarı tarafından yönetiliyor. Böylece 1500 d/d’deki azami tork, geleneksel turbo beslemeli motorlara göre %70 oranında artırılmış olup, tepki zamanları yarıdan da aza indirilerek normal emmeli bir motorunkine yaklaşılmış.
Değişken Supap Zamanlama Sistemi ise giriş ve çıkış taraflarındaki eksantriklerde yer alan iki adet sürekli fazlı değiştirici sayesinde tüm hızlarda ve motor yüklerinde fazları ideal seviyeye taşırken, tüketimi ve emisyonları asgari seviyeye indiriyor. Ayrıca, iki değiştiriciyi turbo beslemeye bağlayarak ve geçişler sırasında doğru üst üste binişleri tanımlayarak Egzoz Gazı Tahliye stratejisini efektif olarak uygulamakta.
Bununla birlikte motorun tamamı, sürtünme nedeniyle meydana gelen kayıpları azaltmak amacı da gözetilerek tasarlanmış olmasıyla dikkat çekiyor. Bu sonuca varabilmek için ise pistonların teğetsel yükü sınırlayan elastik halkalar ve aşınmayı en aza indirmek için geliştirilmiş farklı materyallerin kullanılması ayrıca ön plana çıkıyor.Silindir başlığının tasarımı, Twin Spark motorların silindir başlıklarına göre 2000 d/dk’da hareketli temas aracılığıyla kayıpları %65 azaltan döner başlıkları içermekte. Nispeten kısa strokla birleştirilen çok uzun bağlantı çubuğu ile en uygun mekanik düzeye getirme, yüksek motor hızlarında çalışma sırasında dört silindirli motorlarda o tipik titreşimi asgari seviyeye indirilmiş. Bu da denge şaftlarını kullanmadan, motorun yakıt tüketiminin daha da geliştirilmesine imkân vermiş.

Güvenli Sürüş

Trafik kurallarına uymak bir zorunluluktur. Ancak, trafiğe çıkan her sürücü, bu kurallara uymayı bir ilke olarak kabul etmelidir. Hepimiz kuralsızlığın kargaşaya yol açtığını biliriz. Ancak, trafikte kuralsızlık, kazaları, en kötüsü de yaralanma ve ölümleri beraberinde getiriyor.
SÜRÜCÜLÜK
Trafik kurallarına uymak bir zorunluluktur. Ancak, trafiğe çıkan her sürücü, bu kurallara uymayı bir ilke olarak kabul etmelidir. Hepimiz kuralsızlığın kargaşaya yol açtığını biliriz. Ancak, trafikte kuralsızlık, kazaları, en kötüsü de yaralanma ve ölümleri beraberinde getiriyor.
“Yalnızca kuralları bilmekle, hata yapmamakla iyi sürücü olunmaz. Eğer karşındakinin yaptığı hatayı giderebiliyorsan, o zaman iyi sürücü olursun.”
Bu bölümde; “iyi bir sürücünün” sahip olması gereken kimi özellik ve durumlar ele alınacak…
GÜVENLİ BİR SÜRÜŞ İÇİN MERHABA!…
Sürücü belgenizi aldınız. Artık trafiğe çıkmaya hazırsınız. O halde, “karayolu”nun trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olduğunu lütfen unutmayalım.
Trafiğe çıkmak ciddi bir karardır. Sürücü belgesi almış olmak bunun ilk koşulu olsa da, deneyimsizlikler trafiği aksatmamalıdır. Bu nedenle deneyimsiz sürücüler, trafiğin az olduğu saatler ve güzergahları seçmeli, deneyim biraz daha arttığında yoğun trafiğe girilmelidir.
Trafik kurallarına uymak bir zorunluluktur. Ancak, trafiğe çıkan her sürücü, bu kurallara uymayı bir ilke olarak kabul etmelidir. Hepimiz kuralsızlığın kargaşaya yol açtığını biliriz. Ancak, trafikte kuralsızlık, kazaları, en kötüsü de yaralanma ve ölümleri beraberinde getiriyor.
Öyleyse ne yapmalıyız?
*Sürücü koltuğuna oturduğumuz andan itibaren kafamızdaki her şeyi atmalı ve dikkatimizi sadece yola vermeyi bir alışkanlık haline getirmeliyiz.
*Lütfen dikkat! Yola zamanında çıkmamışsak, zamanında varmaya çalışmayalım. Telaş kazayı davet eder. Telaş yerine sakinliği, sinirlenme yerine ise hoşgörülü olmayı sağlamalıyız.
*Trafiğe çıkardığınız araç bakımlı olmalı. Düzenli bakımı yapılmamış bir araçla trafiğe çıkmak, hem kendimiz hem de diğer insanlar için tehlike oluşturacaktır.
*Yine araçta bulundurulması gerekli olan malzemelerin tam olmasına özen gösterilmelidir.
*Bu malzemeler, yalnızca bulundurulması zorunlu olduğu için değil, gerçekten gerekli oldukları bilinciyle araca konmalıdır. Malzemeler zaman zaman kontrol edilmelidir. Gerekiyorsa yenileriyle değiştirilmelidir. Yangın söndürme cihazı ise 3 ayda bir kontrol ettirilmelidir.
*Ve lütfen yangın söndürme cihazını sürücü koltuğunun yanına kolay erişilebilir bir yere koyalım. Unutmayalım ki, yangın söndürücü bir aksesuar değil, tehlike anında bir cankurtarandır. O nedenle yalnızca standartlara uygun yangın söndürücü satın alalım.
HER ŞEY GÜVENLİĞİNİZ İÇİN
Emniyet Kemeri:
Aracınız size çarpmaz siz aracınıza çarparsınız. Tabii emniyet kemerini takmamışsanız!
Emniyet kemerini takmak zorundayız. Ancak, çarpma anında araçtan fırlamamızı veya ölümcül yara almamızı engelleyecek tek şey de işte bu kemerdir.
Çarpma sonucu araçtan fırlamışsanız, hep söylene geldiği gibi “emniyet kemeri sıkıyor beni” sözünü belki bir kez daha söyleme şansına sahip olamayacaksınız. Lütfen unutmayınız: “Emniyet kemerleri, tekerlekli sandalyeler kadar sıkıcı ve bağlayıcı değildir.”
Araç suya gömüldüğünde ya da araçta yangın çıktığında emniyet kemeri bağlı ise ölüm riskinin arttığı kanısı vardır. Oysa, emniyet kemeri takılmadığında çarpma sonucu genelde bilinç kaybı oluşur ve kazazede bu nedenle dışarıya çıkamaz. Kemer takıldığında, başın alacağı darbe azalacağı için, bilinç kaybı oranı azalacaktır. Dolayısıyla bilinci yerinde kazazede, ister su altında olsun, isterse yangın tehlikesi olan araçta, emniyet kemerini açarak dışarı çıkabilecektir.
İki küçük uyarı daha:
*Emniyet kemeri ne çok sıkı ne de gevşek olmalı.
*Kısa mesafelerde bile takılmalı. Ya karşıdan gelenler sizin gibi dikkatli değilse?
Koltuk başları sizce aksesuar mı?
Çarpmalarda yaralanma ve ölüm nedenleri arasında oldukça önemli yer tutan bir öge de “ikinci darbe” denilen, başın hızla arkaya kaymasıdır. İşte boyun kırılmalarıyla gelebilecek felç ya da ölümleri koltuk başları önler. Tabii emniyet kemeri takılmak kaydıyla…
Lütfen onları aksesuar olarak görmeyelim.
ÇOCUKLARI TANIYOR MUSUNUZ?
Sevgili sürücümüz, sürücü eğitiminden geçtiniz.
Saatte 50 km hızla giden bir aracın kaç metrede durabileceğini ya da kavşaklarda ilk geçiş hakkını biliyorsunuz; peki ya çocuklar?…
Çocuklara ilişkin her şeyi biliyor muyuz?
Çocuk bir şeye yoğunlaşmışsa, diğer tüm nesneler önemini yitirir. Kaçan bir top, ona hızla akan trafiği unutturabilir.
Çocuk bir şeyi görüyorsa, gördüğü şey tarafından da görüldüğünü düşünür. Bir aracın ya da minik bir çalının ardından aracınızı görüyorsa, sizin de onu gördüğünüzü sanır. Ayrıca çocuk, otomobillerin farlarını göz yerine koyarak, araçların çevreyi gördüğüne inanır. Ağzı, gözü olan araçların yer aldığı çocuk resimlerini bir hatırlayın isterseniz!
Çocukların görüş açısı, kafalarının anatomik yapısı nedeniyle yetişkinlerden daha dardır. Yani size oranla daha dar bir alanı görebilir.
Koşan bir köpeğin tüy, kuyruk ve kulaklarına bakarak, hareketini ve hızını algılayabilen çocuk, karşıdan üzerine gelen aracın hareketini ve hızını algılayamaz.
Çocukların dikkatleri çok daha çabuk dağılır. Önceden sizi görmüş olmasına karşın, ani bir gelişme, başka bir şeye yoğunlaşmasına yol açabilir ve yaklaşan tehlikeyi unutabilir.
Çocukları korna ile uyarmaya kalkışmayınız. Bu dikkatlerini dağıtabileceği gibi, paniğe kapılmalarına da yol açabilir.
Öyleyse ne yapmalı?
Lütfen yerleşim birimlerinden geçerken, okul ve yaya geçitlerine yaklaşırken hızınızı iyice azaltın ve çok daha dikkatli olun.
Sürücülük yaşamınızda çok yararını göreceğiniz bir davranış kuralı daha: “Sağ ayağınızı frene basmak için değil, gazdan çekmek için kullanınız.”
Ya çocuk aramızdaysa?
Genelde öne oturmak isterler. Israrları sizi bıktırmasın. 10 yaşına kadar arkada oturmalarının yararlarını anlatın ve bu durumun yasal bir zorunluluk olduğundan söz edin. Bilgilendirirseniz ikna olacaklardır. Lütfen geleceğimiz ve herşeyimiz olan çocukları düşünelim.
YAYALAR…
Yayalar trafiğin en güçsüz ögeleridir. Bir yanda hızı yüz kilometreyi bulan ve ağırlığı 1 tona yaklaşan ağırlıktaki metal kütleler, diğer yanda, saatteki hızı 5 kilometreyi bulmayan, ortalama 70 kilogram ağırlığındaki et ve kemikten oluşmuş yaşayan organizmalar…
Öyleyse lütfen yayalara karşı biraz daha dikkat!…Özellikle de çocuklara…Yaya ve okul geçitlerine yaklaşırken hızımızı azaltalım. Ve daha da dikkatli olalım.
ALKOL ve SİGARA
Pek çok kazanın nedeni olan alkol:
Alkol miktarı arttığında, kandaki oksijen azalır ve beyin yeterince oksijen alamadığı için fonksiyonlarını kaybetmeye başlar. Denge, görme, işitme fonksiyonlarında zayıflama olur. Yorgunluk, dikkat azalması, hafıza kaybı, intikal eksikliği, uyuşukluk, uyuklama, tepkisizlik, karar yanlışlığı oluşur. Uyarıcı etkileri de vardır alkolün. Korku azalır, kendine güven artar. Aşırı hız isteği artabilir. Lütfen alkollü araç kullanmayalım.
Dikkat sigara!
Sürücü koltuğunda sigara içmek riski az da olsa tehlikelidir. Sigarayı paketten çıkartmak ve yakmak dikkati bir an da olsa akan trafikten uzaklaştırır. Bu durum özellikle yoğun kentiçi trafiğinde tehlike oluşturur. Eğer kesinlikle sigara yakacaksanız, kırmızı ışıklarda, araç tümüyle durunca gerçekleştirin bu işlemi. Sigaranın külünü, kültablasına bakmadan silkeleyin. Külünüzü kesinlikle açık camdan silkelemeye kalkışmayın. Hava akımı nedeniyle sıcak kül aracın içine yayılabilir ve gözünüze kaçabilir.
Eğer herhangi bir nedenle sigaranın ateşi üstünüze ya da koltuğa düşmüşse, onu oradan atmak için can havliyle direksiyon güvenliğini tehlikeye atmayın. Ya yanınızdakinden yardım isteyin ya da aracınızı güvenli bir biçimde yavaşlatarak sağa alın ve tümüyle durduktan sonra ateşten kurtulun. Belki gömleğiniz ya da pantolonunuz yanabilir ama, yanık bir pantolon, çarpışmış bir araçtan daha az can yakıcıdır.
Sigara izmariti ve külünü araç dışına atmak yasaklanmıştır. Çevre kirliliğine yol açan bu davranış, bir de sönmemiş sigarayla yapılırsa, yangınlara yol açabilir. Orman yangınlarının bazıları ne yazık ki bu nedenle çıkıyor. Hele akaryakıt istasyonuna girmeden önce sigaramızı mutlaka söndürelim. Söndürmeyen kişileri de uyaralım.
Daha da iyisi, gelin sürüş sırasında sigara içmeyip, bu olumsuzlukların tümünden kurtulalım.
ARACINIZ TEMİZ Mİ?
Bakım kadar periyodik temizlik de önemlidir. Camları, farları, lambaları, aynaları kirli bir araç görüş durumumuzu da olumsuz etkiler.
Araç temizliği konusunda size bir kaç önerimiz var:
*Aracınızı kendiniz yıkamak istiyorsanız gölgeye park etmenizde yarar var. Böylece, temizlik malzemeleri araç üzerinde hemen kurumaz.
*Yıkamada sabun ya da oto şampuanı kullanın. Fırça yerine de gözeneksiz sünger. Fırça ve gözenekli sünger, kum ve tozlarla dolar. Dolayısıyla aracın boyasını çizer. Paspaslar yağlanmışsa yıkayın. Islak olarak yerleştirirseniz aracın tabanında çürümeye yol açarsınız. Dış yıkamaya tavandan başlanmalıdır. Kovanın dibindeki pisliği süngere bulaştırmamak için köpükle yıkamak gerekir. Kurulama temiz bir bezle yapılmalıdır. Yıl boyunca arcınızı zaman zaman tümüyle yıkatmakta yarar vardır. Yıkama sırasında frenler ıslanacağı için tamamıyla kuruyana kadar aracı yavaş kullanmak gerekir.
ÇEVRE
Çevre konusunda duyarlı olmak gerekiyor. Aşırı yakıt tüketimine yol açabilecek her arızayı vakit geçirmeden gidermeli. Egzoz gazı hem insanları hem de doğayı etkiliyor. En çok da yaşlıları ve bebekleri…
Araca gereğinden fazla yük yüklemek, aşırı hızla sürmek, gereksiz aksesuarlar takmak (aracın üstüne bagaj bağlayıp yük almak, fazladan dış aynalar takmak, süsleyici şeyler ilave etmek, öne ve arkaya tamponların altına yere kadar sarkan panel saclar takmak gibi), sıcak havalarda camları sonuna kadar açmak, lastik havalarını kontrol etmemek, gereksiz yere aracı çalışır durumda tutmak, hem yakıt tüketimini arttırır hem de havayı kirletir.
Gereksiz yere yapılan sert frenler, ani kalkışlar, hızlı dönüşler, hem lastikleri yıpratır hem de yakıt israfına yol açar. Ayrıca, yol yüzeyinde sürtünen lastiklerden kopan parçacıklar toprağı kirletir.
Araçların bakımı tamircilerde yapılmalıdır. Akaryakıt alırken, yağ değiştirirken, bakım ve onarım yaparken yere dökülen yakıt veya motor yağı toprağı kirletecektir.
Ayrıca araç yıkarken de çevreyi kirletmemeye özen göstermeliyiz.
MÜZİK DİNLEMEYİ SEVER MİSİNİZ?
Aman ne olur yüksek sesle dinlemeyelim. Hem diğer araçların uyarı için çalacakları korna sesini duyamayız hem de dikkatimiz dağılabilir. Hele kaset değiştirme işini araçtaki diğer yolculara bırakalım. Yalnız mısınız? Radyo ne güne duruyor?…
Bir de camlarımızın ardına sızan müzik çevreyi rahatsız edebilir. Müziği kendimiz dinleyelim başka ortaklar aramayalım.
ELİMİZ KORNAYA NE ZAMAN GİTMELİ?
*Yakın ileriyi göremediğimiz kavşak, dönemeç ve tepe üstü gibi yerlere yaklaşırken, gelişimizi haber vermek için,
*Gerektiğinde karayolunu kullananları uyarmak için,
*Gündüz öndeki sürücüye geçme isteğimizi belirtmek için.
Bu durumlar dışında korna kullanılmamalıdır. Gereksiz yere kornaya basmak ya da gereğinden uzun basmak çevremizdekileri rahatsız edecektir. Geçiş üstünlüğüne sahip araçlarda bulundurulması gereken tipte korna ise takılamaz.
Korna ayarına da dikkat!
YOLCULUK
Yerleşim birimi dışında araç kullanmak, yerleşim birimi içinde araç kullanmaktan daha kolay gelebilir size. Ancak bu doğru bir kanı değildir. Yerleşim birimi içinde yeterince deneyim kazandıktan sonra yerleşim birimi dışında araç kullanılmalıdır. Uzun bir yolculuğa çıkmaya karar vermişsek, lütfen aracımızıiyi bir bakımdan geçirelim. Ayrıca, lastiklerimizin hava basınçlarını ölçelim.
Dinlenme
Unutmamamız gereken bir kural da, ticari amaçla yolcu ve yük taşıyan araç sürücülerinin karayolunda 24 saatlik bir süre içinde en fazla 9 saat araç kullanabileceğidir. İlk 5 saat sonunda ise 30 dakika dinlenmek gerekir. Bundan sonraki saatlerde yorgunluk daha da artacağı için sık sık molalar vermekte yarar vardır. Özel araç sürücüleri için bir sınırlama olmamasına karşın, onların da 2-3 saatte bir mola vermesinde yarar vardır.
Mola yalnızca bizim için değildir
Lütfen dayanıklılığımızı direksiyon başında sınamaya çalışmayalım. Bu molalar sadece bizim için değil, ısınmış lastiklerimiz için de gereklidir. Çünkü, araç hızla ve uzun kilometre yol aldığı sürece, lastik içindeki hava devamlı olarak hareket eder. Lastik gittikçe ısınır ve hava basıncı artar. Lastikler orta kısımlarından aşınmaya başlar. Tıpkı fazla şişirilmiş lastiklerde olduğu gibi…
Uykunuz gelirse
Kalan yolun kısalığı uykuyu engelleyemez. Bu nedenle uykunuz gelirse, uygun bir yerde durup, yarım saat kadar uyuyun. Uyandıktan sonra, açık havada yapacağınız basit birkaç egzersiz çok yararlıdır. Bu koşullarda yarım saatlik uykunuz, 2 saat daha araç kullanmanızı sağlayabilecektir.
Durduğunuz yerde koşullar uygunsa, 5-10 dakika toprak ya da çimde yatmanız, vücudunuzda biriken durağan elektriğin boşalmasını sağlayacaktır.
Molalar kesinlikle araç dışında geçirilmelidir.
Verilen yemek aralarında ise hafif yiyecekler yemek gerekir. Direksiyon başında ise bir şey yemek ya da içmek son derece sakıncalıdır.
HAVA KOŞULLARI ve SÜRÜCÜLÜK
YAZ:
Kış aylarının güç hava ve yol koşullarından çıkan araçların bakımı çok önemlidir. Bahar sonu-yaz başında alınması gereken önlemlerin başlıcaları şunlardır:
*Aracın alt bölümü toz ve çamurdan temizlenmelidir.
*Soğutma ve yağlama sistemi kontrol edilmeli, gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
*Soğutma sıvısındaki antifiriz oranı kontrol edilmelidir.
*Klimalı araçlarda, klima gazı kontrol edilmelidir.
*Fren hidroliği değiştirilmelidir.
*Lastiklerin hava ayarları yaz ölçülerinde yapılmalıdır.
*Gerekiyorsa lastik değişimleri yapılmalıdır.
*Araç uzun süre parkedilecekse güneşlik, mümkünse tente kullanılmalıdır.
Yazın araç kullanırken unutulmaması gereken bir kaç nokta:
*Camlarınızı açmak yerine havalandırmayı kullanınız. Açık camlar hem aracınızın dengesini bozacak, hem de yakıt tüketimini artıracaktır.
*Kaliteli bir güneş gözlüğü yansımaları azaltacağı gibi, gözünüzün yorulmasını da önleyecektir. Hele açık renkli gözlere sahipseniz, “gözlüksüz yola çıkmayın” deriz.
*Aşırı sıcak uykunuzu getirebilir. Bu nedenle molalara ve yiyeceklere dikkat etmenizi öneririz.
KIŞ:
Sonbaharın o güzelim günleri geride kaldı. Siz ve aracınız artık yağmur, kar, çamur, sis, rüzgar ve buzun etkisi altındasınız. Görüş mesafeniz eskiye oranla çok azaldı. Aracınızın bakım ve kontrolleri çok daha fazla önem kazandı. Bu kontrol ve önlemleri şöyle sıralayabiliriz:
*Antifrizinizin donma derecesi ayarlanmalıdır.
*Termostatın durumu kontrol edilmelidir.
*Soğutma sisteminde kaçak olup olmadığı kontrol edilmelidir.
*Kalorifer sistemi gözden geçirilmelidir.
*Lastiklerin kontrolü ve hava ayarları yapılmalıdır. Kışın kullanacağınız lastiklerin diş derinliği en az 3mm. olmalıdır.
*Akümülatör kontrol edilmelidir.
*Işık sisteminin ayarları ve şiddetleri kontrol edilmelidir.
*Fren sistemi gözden geçirilmelidir.
*Aracın boyası gözden geçirilmelidir.
*Silecekler ve su püskürtme sisteminin iyi durumda olması gerekir.
*Araçta bulundurulması zorunlu olan araç ve gereçlere, patinaj zinciri ve çekme halatını eklemek gerekir.
Kış aylarında yollar kaygan ve görüş mesafesi az olduğu için hızın azaltılması gerekmektedir. Lastik değiştirmek için en uygun mevsim sonbahardır. Böylece kışa yeni lastiklerle girme şansı elde edilir.
*Islak ve kaygan yollarda hızınızı düşürün. Unutmayın ki durma mesafeniz yaz aylarına oranla daha uzundur.
*Su birikintilerinden geçerken hızınızı iyice düşürün. Saatte 40 km’nin üzerindeki hızlar, kızaklanmaya ve aracın kontrolden çıkmasına yol açabilir.
*Su birikintilerine olabildiğince tek taraflı girmemeye çalışın.
*Yağışlı havalarda erken ve yumuşak fren yapın. Daha da iyisi,sağ ayağınızı frene basmak için değil, gazdan çekmek için kullanın.Uygun vitesin size sağlayacağı kompresyon freni servis freninden daha güvenlidir.
*Karlı havalarda yola çıkmadan önce, aracınızın üzerinde biriken karı tümüyle temizleyin, yalnızca camları temizlemekle yetinmeyin.
*Gerektiğinde zincir takmaya üşenmeyin.
*Buzlanan camları temizlemek için eritici spreyler kullanın.
*Aracınızı çalıştırırken, radyatörün önüne koyacağınız bir karton ya da mukavva, aracınızın daha çabuk ısınmasını sağlayacaktır. İlk ısınmayı çok uzun tutmadan, düşük vitesle 1-2 km yol yapmak, aracınızı uygun ısıya getirecektir.
*Jigle kullanma, aracın çalışmasını çabuklaştırır.
Küçük bir hatırlatma:
Kış aylarıyla birlikte, ayağımızı sıcak tutan bot ve çizmeler ne yazık ki, güvenli ve kolay sürüş için tehlike oluşturur. Kalın ve geniş tabanlı bot ve çizmeler, hem pedalları hissetmemizi engeller, hem de bileğimizin esnekliğini azalttığından, pedal hakimiyetini güçleştirir. Tabandaki yivlere dolan kar ve çamurun pedallarda yaratacağı ıslaklık ve kir de cabası. Öyleyse ne yapmalı?
Aracınızda bulunduracağınız yumuşak, ince tabanlı bir ayakkabı tüm bu sorunlara çözüm olacaktır. Aracınıza binip inerken yalnızca 1-2 dakika alacak bu değiştirme işlemi, sürüş güçlüğü ve güvensizliğinden daha iyi değil midir?
İŞARETLEME
Bir kaza klasiği: İşaretlememe ve yanlış işaretleme
Kaza nedenleri arsında arızalı aracın taşıt yolundan çıkartılmaması, işaretlenmemesi ya da yanlış işaretlenmesi önemli bir yer tutmaktadır.
Pek çok sürücü bir dönemeçten ya da tepe üstünden sonra ansızın karşılarına çıkan arızalı bir aracın yarattığı tehlikeyi yaşamışlardır. Hiç bir işaret koymaksızın ya da taş dizerek, yola ilk yardım çantası, bidon, kriko ve benzeri şeyleri koyarak; üstüpü, eski lastik yakarak yanlış işaretleme yapan araç sahipleri, ne yazık ki ölümcül kazaların sorumlusu olmaktadırlar. Ünlü ralli sürücüsü Renç Koçibey’in de işaretlenmemiş bir araca çarparak yaşamını yitirdiğini hatırlayalım ve lütfen kurallara uygun işaretleme yapalım.
Uygun işaretleme, aracın acil uyarı ışıklarını yakarak ve aracın önüne ve arkasına, uygun yerlere reflektör konularak yapılır. Reflektörün bir kenarı 45 cm uzunluğunda eşkenar üçgen biçiminde olması ve her kenarında 5 cm’lik yansıtıcı yüzey bulunması zorunludur. Ayrıca reflektörün, rüzgar nedeniyle devrilmeyecek yapıda ayaklarının olması da kurallardandır.
Görüşü kapalı, dönemeç ve tepe üstü gibi yerlerde reflektörün araçtan en az 30 metre uzağa ve diğer sürücüler tarafından en az 150 metreden görülebilecek biçimde yerleştirilmesi zorunludur.
Tehlikeli madde taşıyan araçların bozulup yolda kalması durumunda, kesinlikle kırmızı ışıkla işaretlenmesi ve başında beklenerek gözetim altında tutulması zorunludur.
ARKA CAM GERİYİ GÖRMEK İÇİNDİR
Arka cam sürücülerin geriyi görebilmeleri içindir. Ne var ki, kimi sürücüler arka camın önünü geriyi göremeyecek tarzda kullanmaktadırlar.
Camın önündeki bölmeye giyecek, çanta, fotoğraf makinesi, yiyecek ve içecek malzemeleri koydukları gibi gereksiz aksesuarlarla da doldurmaktadırlar. Arka cama çeşitli tip ve boylarda çıkartmalar yapıştırmaktadırlar. Oysa bunların tümü yasaktır. Ve bu yasaklar, trafiğin güvenli bir biçimde yürümesi için konulmaktadır.
Arka camın önündeki bölmeye konulan sert cisimler ciddi bir tehlike kaynağıdır. Bu cisimler sert bir frende, yolcuların başlarına bir mermi hızıyla çarparak ciddi yaralanma ve kazalara yol açabilmektedirler. Lütfen biraz daha dikkat!
SAVUNUCU SÜRÜCÜLÜK
“Yalnızca kuralları bilmekle, hata yapmamakla iyi sürücü olunmaz. Eğer karşındakinin yaptığı hatayı giderebiliyorsan, o zaman iyi sürücü olursun.”
1960′lı yıllarda Ankara’da taksi sürücülüğü yapan bir bayana ait bu sözler. Ve bu sözler “savunucu sürücülük” kavramının temel bir ilkesini tanımlıyor: Trafik ancak tüm ögelerinin kaçınılmaz bir uyum içinde olmasını gerektiriyor.
Yani siz hata yapmayabilirsiniz, kurallara tümüyle uyarsınız. Ancak, bir başkasının hatası yine ölümcül kazalara yol açabilir.
Öyleyse ne yapmalı?
“Hakkınızdan vazgeçebilirsiniz; aklınızdan asla!…”İşte savunucu sürücülüğün en temel ilkesi: Hoşgörü. Hata yapanları bağışlayabilirsiniz. Tabi ki aynı yanlışı yinelememesi için uyarmayı gözardı etmeden.
Sabır…
Eğer gece yarısı boş bir yolda kırmızı ışıkta durduğunuz için size korna çalan, sellektör yapan bir sürücü olursa, lütfen yeşil ışık yanana kadar hareket etmeyin ve ısrarla diğer sürücüye ışığı gösterin. Gerekirse aracınızdan inip, sabırla trafik kurallarının herkesin can ve mal güvenliği için konduğunu anımsatın ona.
İyiniyet…
İki yönlü bir yolda karşıdan gelen ve sola dönmeye çalışan bir araca yaklaşıyorsunuz. Trafiği tehlikeye düşürmemek koşuluyla, ayağınızı gaz pedalından 1-2 saniye kaldırmakla ve yol verdiğinizi gösterecek bir işaretle, diğer sürücüye dönüş şansı verebilirsiniz. Böylece hem diğer sürücüyü bir sıkıntıdan kurtarırsınız, hem de trafiğin sıkışmasını önlemiş olursunuz. Sıkışık ve çok ağır akmakta olan bir trafik ortamında park yerinden trafiğe katılmaya çalışan bir sürücüye yol vermeniz, size bir şey kaybettirmez; diğer sürücünün riske girmesini engeller.
Yakın bir gelecekte yol verdiğiniz insanların, diğer sürücülere, kimbilir belkide size yol verdiğini görmek mutluluğunu da yaşayabilirsiniz.
Savunucu sürücü, trafiğin tüm ögelerini kollayan, koruyan ve potansiyel tehlikeleri göz önünde bulunduran sürücüdür. Dolayısıyla trafiğin ögelerinden biri olan karayolu ve elemanlarını da korur. Karayollarının yapım, bakım, onarım çalışmaları, gerekli trafik işaretlemelerinin yapılması milyonlarca liraya mal olmaktadır. Yapılan çalışmalar trafikteki güvenliğimiz içindir. Ancak, kötü kullanım nedeniyle yapılan harcamalar artmaktadır.
Yol çizgileri üzerinde araç sürmek nedeniyle, çizgiler kısa sürede silinmektedir.
Trafik işaret levhaları üzerine yazı yazmak, çizmek, şekillerini bozmak, yerlerini değiştirmek, hatta ortadan kaldırmak, önlerine görülmelerini engelleyecek şeyler koymak yasaklanmıştır. Ancak ne yazık ki bunlar da yapılmaktadır.
İşte savunucu sürücülük, bütün bunları yapmamaktır.
ŞEHRİNİZİ TANIYOR MUSUNUZ?
Gideceğimiz yeri iyi biliyorsak, kısa mesafeden ve fazla yakıt tüketmeden ve çevreyi daha çok kirletmeden oraya ulaşabiliriz.
Bir düşünün, gideceğiniz adresi sora sora bulmaya çalışmak, trafiği aksatacak, yanlış tarifler fazla yol katetmenize neden olacak, yakıt tüketiminiz artacaktır. Üstelik yorulacak ve sinirleneceksiniz. İşte bu nedenle gelin siz de bir şehir planı edinin. Yolda zaman yitireceğinize şehir planı üzerinde biraz zaman yitirin. Bunu lütfen bir alışkanlığa dönüştürelim.
SİZİN BİR GÜZERGAHINIZ OLMALI
Belirli yollardan gitmek yolu tanımanızı ve olası tehlikeleri bilmenizi sağlar. Bu güzergahı seçerken trafik yoğunluğunun fazla olmamasına dikkat edin. Çünkü, yoğun trafik hem aracınızı hem de sizi yorar. Zaman kaybı, yakıt tüketimi, kazaya karışma riski yoğun olmayan trafikte daha azdır.
KARAYOLU HARİTASINI KULLANABİLMEK
Yolculuk öncesi gidilecek yer karayolları haritasından saptanmalı. Böylece varmak istediğiniz yerin kaç kilometre olduğunu bilir, hangi yolları kullanacağınıza karar verir ve hatta mola yerlerinizi bile saptayabilirsiniz.
Bütün bunlara ek olarak bir de trafik işaretlerine dikkat etmemiz gerekiyor…

Dizel Otomobilin Püf Noktaları

Türkiye’de dizel motora sahip bir çok otomobil 1.6 litrenin üzerinde. Bu yüzden vergi dezavantajına sahip. Bu durum tüketiciye ekstra ücret olarak geri dönüyor.
Türkiye’de dizel motora sahip bir çok otomobil 1.6 litrenin üzerinde. Bu yüzden vergi dezavantajına sahip. Bu durum tüketiciye ekstra ücret olarak geri dönüyor. Otomobili kullanırken sağlanan ekonomi, ilk satın aldığınızdaki fiyat farkı altında eziliyor.
Eğer satın aldığınız otomobili uzun süre kullanan veya çok uzun yol kat eden bir tüketiciyseniz, dizel motorlu bir otomobil kazandırıyor. Yılda 40-50 bin kilometreyi geçmeyen bir tüketiciyseniz veya otomobilinizi 3 yıldan az kullanacaksanız, dizel motorlu bir otomobil kullanmak ekonomik değil.
Yeni teknoloji dizel motorlu otomobiller, görünüm olarak benzinli kardeşlerinden farksız. Bu yüzden yakıt alırken siz ‘motorin’ deseniz bile pompacılar ‘kurşunsuz’ gibi algılıyor. Yanlışlıkla depoya benzin konulması gibi olaylar sıkça yaşanıyor. Eğer depoya yanlışlıkla benzin konulmuşsa, motoru çalıştırmadan konulan benzinin mutlaka depodan çıkartılması gerekiyor.
Motor soğukken mutlaka kontağı yarım çevirerek uyarı ışıkların sönmesini bekleyin. Gerekli sistemler ısındığında ışıklar sönecek ve motor soğuk olmasına rağmen bir seferde çalışacaktır.
Motor soğukken ısınmasını bekleyin. Dizel motorlar benzinlilere göre daha yavaş ısınmaktadır. Kalkışta soğuk motor, konforu bozacak şekilde sarsıntılı olur.

ABT’den Altıncı Nesil Golf GT

Yan kısımda en çok dikkat çeken kırmızı, siyah renkli alüminyum jantlar oluyor. Jantlar 18 ve 19 inç çapında tercih ediliyor. Kırmızı renge ön difüzör, yan marşbiellerde de yer verilmiş ve siyah olan otomobillin daha dikkat çekici olması sağlanmış.

Volkswagen modellerini modifiye etmek konusunda uzmanlaşmış firmalardan biri olan ABT, altıncı nesil Golf’ün aşırı yüklenmiş bir versiyonunu tanıttı.
Volkswagen Golf GTİ üzerine çalışan ABT, yeni bir ön tamponla işe başlamış. Tampona sis farlarının yanına yerleştirilen gündüz sürüş farları son dönemde seri üretim otomobillerde de görmeye başladığımız bir özellik. Konumu nedeni ile ülkemizde trafik polisleri ile sürücüleri karşı karşıya getirmesi muhtemel olan bu farlar esasında oldukça yararlı bir donanım. Ön tamponun altında kullanılan difüzör he aerodinamik özellikleri hem de görünümü arttırıyor. Radyatör ızgarası da ABT imzalı yenisiyle değiştirilmiş.
Yan kısımda en çok dikkat çeken kırmızı, siyah renkli alüminyum jantlar oluyor. Jantlar 18 ve 19 inç çapında tercih ediliyor. Kırmızı renge ön difüzör, yan marşbiellerde de yer verilmiş ve siyah olan otomobillin daha dikkat çekici olması sağlanmış.
Arka tarafta sağ ve solda ikişer adet olan ve üst üste konumlandırılan egzoz çıkışları otomobilin gücü hakkında ipucu veriyor. Arka tampona eklenen difüzör sayesinde otomobilin saldırgan görünümünü pekiştirmiş. Cam üstünde kullanılan kanatta otomobilin rüzgarın bastırma kuvvetinden en üst düzeyde yararlanmasını sağlıyor.
İç mekana geldiğimizde ise kırmızı detaylar gene göze çarpıyor. Kırmızı rengin Golf için bir başka önemi daha var. İlk nesil Golf GTİ’da ön ızgaranın etrafında kullanılan kırmızı şerit zaman içersinde yerini kırmızı renkli logoya bırakarak GTİ’ların diğer versiyonlar ile karıştırılmasını engelledi. Buna gönderme yapan ABT kendi hazırladığı otomobilde de kırmızı detaylara bolca yer vermiş. İç mekânda direksiyon üzerinde, gösterge panelinde, kapı içlerinde ve daha bir çok yerde kırmızı renge rastlamak mümkün.
Volkswagen Golf GTİ, standart olarak 2.0 TSİ motor ile yollara çıkıyor. Standart versiyonu 210 beygir güç üreten motor ABT’nin sihirli dokunuşları sayesinde 260 beygir güç üretebilecek kapasiteye çıkmış. Bu bana yetmez diyenleri de düşünen ABT aynı motorun sınırlarını zorlayarak 300 beygirlik bir versiyon daha hazırlamış.
Bu kadar güçlü bir otomobil aynı zamanda iyi de durabilmelidir. Fren sistemi 345 milimetre çapında diskler ile değiştirilmiş. Fren kaliperleri de kırmızı renkli detaylar arasında.
Yol tutuşu daha iyi bir hale getirmek için ABT, Golf’ün ağırlık merkezini yere yaklaştırmış. Bunu içinde yüksekliği ayarlanabilir süspasiyon sistemini (coil over) tercih etmiş. Bu sistemin özelliği otomobilin yüksekliği ile beraber amortisörlerin sertliğini de değiştirerek sürüş stilinize en uygun ayarı bulabilmeniz.
Otomobil dünyasının sayılı modellerinden biri olan Golf tuning firmalarının her zaman ilgisini çekmiştir. ABT’nin Golf üzerinde yaptığı bu çalışma tuning dünyasını sallayacak gibi duruyor.

Paslanma Ve Çürümeye Karşı Otomobilinizin Bakımı

Atmosferden gelen atıklar, çamur, tuz vb durumlarda aracınızda oluşan pas araçlara zarar veren en önemli unsurlardan biridir. Araçların dış yüzeyleri boya ile bir nebze korunsada açık olarak duran metaller paslanma riski ile karşı karşıyadır.
Atmosferden gelen atıklar, çamur, tuz vb durumlarda aracınızda oluşan pas araçlara zarar veren en önemli unsurlardan biridir. Araçların dış yüzeyleri boya ile bir nebze korunsada açık olarak duran metaller paslanma riski ile karşı karşıyadır. Kaput, bagaj, kapı içleri, yürüyen aksam gibi yerlerde karşınıza çıkabilecek paslanma sorunu rutubet, toz, toprak gibi etkenlerle baş göstermektedir.
Üretici firmalar genellikle çevre kirlilikleri, çamur, atmosferik atıklar gibi sebeplerle oluşan paslanmaları garanti kapsamı dışında tutmaktadır. Paslanmaya karşı yapabileceğiniz ilk müdahele aracınız yeniyken araç bakım merkelerinin uyguladığı Pas Önleme Sistemlerini aracınıza uygulatmaktır.Aracın taban sacının yalıtımı sık sık kontrol edilmelidir, yalıtım kabarmışsa paslanma tehlikesi baş göstermiş demektir.
Aracınızın su tahliye delik ve kanallarının açık olmasına dikkat etmeniz,
Aracınızın alt kısmını periyodik biçimde yıkatmanız,
Aracınızı yıkadıktan sonra Kapı altları, çamurluk içleri, çamurluk kenarları, bagaj olukları, motor bölümü, marşpiye profillerinin içleri, taşıyıcı sistem profil içleri ile kapı direkleri gibi hassas bölümleri iyice temizlendiğinden ve kuruduğundan emin olmanız,
Aracınızın kaportasında paslanmaya yol açabilecek küçük vurukları, çizikleri dış etkenlere karşı korumasız hale getirecek pasta cila yerine rötuşlayarak gidermeniz,
Aracınızı fırça yerine süngerle yıkamanız ve oluşması muhtemel ince çizikleri engellemeniz,
Aracınızın paslanmasını engelleyecek önlemlerdir.

Otomobilde Cep Telefonu Tehlikesi!

Otomobil kullanırken cep telefonu ile kısa mesaj göndermenin tepki süresini uzattığı ortaya çıktı.

Car & Driver dergisi tarafından yapılan bir yol testinde iki sürücünün kısa mesaj okurken ve mesaj yazarken verdiği tepkilerin süresi ölçüldü. Bu tip bir çalışma daha önce sadece otomobil simülasyonlarında yapılmıştı. Amerikan dergisi ise ilk defa gerçek yol şartlarında gerçek bir otomobille bu testi gerçekleştirdi.
Farklı yaş grupları kapsaması için iki farklı yaştaki sürücü üzerinde testler uygulandı. 22 yaşındaki Jordan Brown ve 37 yaşındaki derginin şef editörü Eddie Alterman teste katıldı.
Test aracı olarak Honda Pilot süren her iki sürücüye, düz bir çizgide giderken gösterge ekranında çıkan bir işarete cevap olarak frene basmaları söylendi. Böylece sürücülerin tepki süresi ölçüldü.
İkinci testte de sürücülerden, otomobil sürerken bir mesaj okuması istendi. Üçüncü testte de direksiyon başında onlardan mesaj yazması istendi.

Karda Sürüş Teknikleri

Hemen hemen tüm sürücülerin korkulu rüyası haline gelen kar ve buzlanmaya karşı güvenli sürüş için yapılması gerekenleri yeterince biliyor musunuz?

Kötü hava şartlarında güvenli sürüş için, sürüş tekniğinin yanında, araçta bulundurulması gereken malzemeler de önemli rol oynuyor. Bu arada karlı ve buzlu havada trafiğe çıkacak sürücülerin sürüş stilini yol ve hava şartlarına uydurmk ve her zamankinden daha dikkatli araç kullanmak büyük önem taşıyor.
Sürüş Teknikleri
- Bir kazadan kaçınmanın en iyi yolu önceden tahmin etmektir. Bu nedenle önünüzdeki araçla aranızdaki takip mesafesini normalin iki katına çıkarın. Manuel şanzımanlı araç kullananlar debriyaj pedalını dikkatli kullanmalı, pedalı sertçe bırakmamalı. Otomatik şanzımanlı araç kullananlarsa hızlanmalarda asla gaz pedalına sonuna kadar basmamalı.
- Buzlu ya da karla kaplı bir yokuş inerken mümkün olduğunca motorun frenleme gücünden faydalanılmalı, belirli aralıklarla fren pedalına hafifçe basılmalı.
- Cam ve silecek süpürgeleri arasına karton koyarak soğuk gecelerde sileceklerin donup cama yapışmasını önlemeye çalışın.
- Camlar buğulandığında ise yan camlardan birini hafifçe aralayın, havalandırmayı en sıcak konuma getirin, fanı en yüksek hıza getirip ön cama yönlendirin.
- Sağlam bir çekme halatı, takoz, yedek ampuller, eldiven ve sizi sıcak tutacak yedek giysiler acil durumlardan kurtulmanızı kolaylaştıracaktır.
- Öndeki aracın izinden giderek patinaj riskini azaltabilirsiniz.
- Kar küreği, buz kazıyıcısı ve buğu çözücü spreyler otomobilini açık havaya park eden sürücüler için en gerekli ekipmanlar arasında yer alıyor.
- Yolda kaldığınızda açlığınız bastıracak ve enerji verecek bir paket çikolata da otomobilde bulunmalı.
Gerekli malzemeler
Karlı havalarda emniyetli sürüş için araçlarda bulundurulması gereken malzemeler:
- Zincir, takoz ve çekme halatını mutlaka aracınızda bulundurun: Kar üzerinde tutunmayı sağlayan zincir, kış günlerinin en önemli yardımcılarında birisidir. Ancak zincirin takılmasında dikkat edilmesi gereken noktalar mevcuttur. Eski tip zincirleri takmak zaman ve araç gereç açısından yeni tiplerle karşılaştırıldığında oldukça zahmetlidir. Eski tip zinciri tekerleğe takabilmek için önce aracı krikoyla kaldırmak, ya da zinciri yola sererek aracı üzerine çıkarmak gerekir. Lastik tam olarak zincirin üzerine çıktığında dışta kalan baklalara üstteki halkaları takmak ve gergilerle sabitlemek gerekiyor. Zincir takma sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli konuysa zincirdeki baklaların tamamının aynı yönde durması ve herhangi bir dönmenin olmaması. Aksi halde zincir birkaç metre sonra kopabiliyor. Takmatik zincirleri takmak için zincirin kasnak görevini üstlenen çelik tel ya da halatın lastiğin üst tarafından geçirilmesi, bağlantı kancalarının takılması ve gergi lastiğiyle sabitlenmesi yeterli oluyor. Dikkat edilmesi gereken en önemli konuysa, zincir takılı haldeyken 100-200 metre kadar gidip sonra durarak, zincirin yerleşmesiyle oluşan boşlukları, gergileri yeniden ayarlayarak ortadan kaldırmak. Böylece zincir tekerleği tam olarak saracağı için maksimum güvenlik sağlanmış olacaktır.
- Buz kazıma aleti ve buz çözücü: Isıtıcınız ve buz çözücünüz camlarınızı buzdan ve kardan arındırmak için yeterli olmayabilir. İyi bir buz kazıyıcı ve ön cam için buz çözücü, kalın buz tabakasını temizleyerek camınızdan uzak tutmaya yardımcı olabilir.
- Yedek silecek lastiği: Kar ve buz, silecek lastiğinin camla temas eden yüzünü kolaylıkla tahrip ederek hasara uğratabilir. Yanınızda bir takım yedek silecek lastiği bulundurmanız ve lastiklerinizi altı ayda bir değiştirmeniz gerekli.
- Akü güçlendirme paketi: Akünüz soğuğa dayanamaz ya da kazara akünüzü boşaltacak olursanız; taşınabilir akü güçlendirme paketi yola devam etmeniz yardımcı olabilir.
- Yakıt sistemi antifrizi: Otomobilinizin yakıt kanallarında biriken nem, soğuk havada donarak sizi zor durumda bırakabilir.Yakıt deponuza düzenli aralıklarla yakıt sistemi antifrizi dökerek nemi otomobilinizin yakıt sisteminden uzak tutun.
- Battaniye ve öbür temel gereçler: Ne kadar çok önlem alırsanız alın, yine de kış mevsiminin hava koşullarında yolda kalabilirsiniz. Otomobilinize eski battaniyeler koyarak kendinizi koruyun. Ayrıca sizi sıcak tutacak giysiler, cep fenerleri ve işaret fişeklerini de unutmayın.

Trafik Tescilde Yeni Dönem

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 81 ilin emniyet müdürlüğüne gönderdiği genelgeyle, 1 Mayıs’ta trafik tescil işlemlerinde yeni dönem başlıyor.
1 Mayıs itibariyle yürürlüğe girecek uygulamayla mevcut tescilli araçlar plaka numaraları ile ilk defa tescil edilecek araçlara verilecek plaka numaraları, bazı haller dışında hurdaya ayrılıncaya kadar değiştirilemeyecek.
Tescil plaka numaralar, sadece can ve mal güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde ve araç sahibinin yazılı müracaatına bağlı olarak, ikamet ettiği yerin mülki amirinin talebi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile değiştirilebilecek.
SATIŞ VE DEVİR İŞLEMİNİ NOTERLER YAPACAK
Genelgeye göre yeni dönemde, satış veya devir işlemleri noterlerce yapılacak.Satış veya devir işlemi yevmiye tarihi ve numarası ile birlikte, siciline işlenmek üzere noter tarafından elektronik sistemle Emniyet Genel Müdürlüğü bilgi sistemine iletilecek.
Elektronik sistemle temin edilen satış veya devir işlemleri ile birlikte araç tescil bilgileri de Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından elektronik sistem üzerinden Maliye Bakanlığı’na iletilecek.
Bildirimlerin elektronik sistemle gönderilmesine ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığı arasındaki sistem oluşturuluncaya kadar, noter tarafından üç iş günü içerisinde Maliye Bakanlığına veya ilgili vergi dairesine bildirimde bulunulacak.
Yapılan satış veya devir işlemi üzerine ilgili noter tarafından, yeni malik adına bir ay süreyle geçerli ”Tescile İlişkin Geçici Belge” adıyla iki suret olarak düzenlenecek, belgeler noterce onaylandıktan sonra, bir sureti araç sahibine verilecek, bir sureti ise satış sözleşmesi ve diğer belgelerle birlikte noterde muhafaza edilecek.
Aracın alıcısı adına düzenlenecek olan araç tescil belgesi ile gerekmesi halinde motorlu araç trafik belgesi ücreti, satış veya devir esnasında noter tarafından tahsil edilecek ve tahsil bilgisi elektronik sistemle Emniyet Genel Müdürlüğü’ne iletilecek.
Noterde işlemleri tamamlananların tescil belgeleri vatandaşların istemesi durumunda 15 gün içerisinde trafik tescil büroları tarafından elden teslim edilecek.
Bu süre içerisinde elden teslim alınmayan araç tescil belgeleri, 16. gün gönderi ücreti teslimat sırasında araç sahibince ödenmek üzere, araç sahibinin ikamet adresine postayla gönderilecek.
BELGELER KAYBOLURSA DURUM TRAFİK TESCİL BÜROLARINA BİLDİRİLECEK
Tescilli araçların her çeşit satış ve devirleri, araç sahibi adına düzenlenmiş araç tescil belgesi veya geçerlilik süresi bitmemiş olması şartıyla tescile ilişkin geçici belge, bu belgelerin zayi olduğunun anlaşılması halinde ise trafik tescil bilgisayar kayıtları esas alınarak yapılacak.
Satış sırasında araç sahibi adına düzenlenmiş araç tescil belgesinin zayi olduğunun beyan edilmesi ve zayi bilgisinin trafik tescil bilgisayar kayıtlarında görülmemesi halinde, araç sahibi trafik tescil kuruluşlarına yönlendirilecek, zayi bilgisi tescil kuruluşunca bilgisayar kayıtlarına eklendikten sonra aracın satış veya devir işlemi noter tarafından yapılacak.
Genelgeye göre, satış veya devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunup bulunmadığı ile araç üzerinde satış veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunup bulunmadığı Emniyet Genel Müdürlüğü bilgisayar sistemi aracılığıyla Gelir İdaresi Başkanlığı bilgi sisteminden kontrol edilecek, borç veya kısıtlayıcı şerh bulunmadığının anlaşılması halinde aracın satış veya devir işlemi yapılabilecek.

İkinci Elde Kolaylık Sistemler Arası Uyuşmazlığa Takıldı

Noterler ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasındaki veri alış-verişinde yaşanan sistem uyuşmazlığı nedeniyle devir işlemi yaptırmak isteyen vatandaşlar, noterlerde uzun süre beklemek zorunda kalıyor.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, uygulamanın başladığı ilk 3 günde, araç devir işlemleri için noterlere 8 binin üzerinde başvuru gelmesine karşın, ancak 4 bine yakın devir işlemi yapılabildi. Sistemden kaynaklanan sorunun çözümü için, Türkiye Noterler Birliği ile Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri çalışmalarını sürdürüyor.
Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Yunus Tutar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sistem günlük 15 bin devir işlemini sonuçlandırmaya göre kurulduğunu, halen 6 bin noktadan sisteme giriş yapılabildiğini belirtirken, ancak veri alışverişinde yaşanan sorun nedeniyle sistemin tam olarak işlemediğini söyledi.
Trafik Trafik Kanunu’nda ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik uyarınca, 1 Mayıs’tan itibaren ikinci el araç satış veya devir işlemlerinin noterler tarafından sonuçlandırıldığını hatırlatan Tutar, uygulamada sorun yaşanmaması için, Nisan ayında belli noterler belirlenerek pilot uygulama başlatıldığını ve bu sırada herhangi bir sorun yaşanmadığını anlattı. Ancak şu anda uygulamada teknik nedenlerle sorun yaşandığını kaydeden Tutar, şu bilgiyi verdi:
”Aslında sistem tam olarak işlediğinde, vatandaşın araç devir ve tescil işlemleri en fazla 5-6 dakikada sonuçlandırılacak. Ancak, şu anda ilk 3 günde 8 binden fazla başvuru olmasına karşın, yaşanan sorun nedeniyle yaklaşık 4 bin işlem sonuçlandırılabildi. Bugün, sistem saat 08.30′da açıldı, 09.15′e kadar Türkiye genelinde 800 işlem yapıldı. Ondan sonra da bağlantı kurulamadı. Türkiye genelinde 1600 noter var ve 6 bin noktada veri girişi mümkün. Türkiye’de genelde günde ortalama 7 bin 500 devir yapıldığı göz önüne bakılarak sistem kuruldu. Günde 13-20 bin devir yapılabilir. Bir kapasite sorunu yok. Ancak şu anda veri sorgulama ve kayıt sırasında sorun yaşanıyor, çözmeye çalışıyoruz.”
Yeni sistemin vatandaşa büyük kolaylık getirdiğini vurgulayan Yunus Tutar, alım-satım yapan vatandaşların ruhsat devir ve tescili için sadece nüfus cüzdanı ve ruhsatla noterlere başvurmasının yeterli olduğunu kaydetti. Noterde, veri sistemine girilerek, aracın hem emniyet hem de vergi ve trafik cezası borcu, sigorta durumu ile ilgili bilgilerin görülebildiğini, bu verilere göre satış sözleşmesi onaylanarak ruhsat tescili yapıldığını kaydeden Tutar, şöyle devam etti:
”Araçta bir sorun yoksa satış yapıldıktan sonra ruhsat tescili yapılıyor. Vatandaşa geçici ruhsat veriliyor. Vatandaş isterse gidip yeni ruhsatını emniyetten alacak veya isterse 15 gün içinde adresine gönderilecek. Aslında vatandaşa büyük kolaylık. Önceden birkaç gün süren işlemler şimdi 5-6 dakikada bitiyor. Sorun çözülürse işlemler çok kolay yapılacak. Önceden bu işlerin maliyeti 200-300 liraya kadar çıkıyordu. Şimdi, 20 lirası noter ücreti olmak üzere en fazla yaklaşık 70 liraya bitiyor. Aslında rekor bir uygulama.”
-”İKİNCİ EL ARAÇ SATIŞ İŞLEMLERİ DURDU DENEBİLİR”-
Ankara’da Bahçelievler Semtinde bulunan ve önceden günde ortalama 70-80 araç devir işlemi yapan 58. Noter İbrahim Taşdemir, sistemde yaşanan sorun nedeniyle ikinci el araç satış işlemlerinin durduğunu söylemenin mümkün olduğunu ifade etti.
Taşdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, önceden günde 70-80 devir işlemini sonuçlandırırken, bugün ancak 4 tane sonuçlandırabildiklerini, son 3 günde ise sadece yaklaşık 40 işlem yaptıklarını söyledi.
Nisan’da pilot uygulama kapsamındaki noterlerden biri olarak çalıştıklarını ve bir sorunla karşılaşmadıklarını belirten Taşdemir, şöyle devam etti:
”Önceden vatandaş, işlem yapabilmek için maliyeden (vergi-trafik borcu yoktur) yazısı getiriyordu. Trafikte bir sorunu olup olmadığına bakılıyordu. Aracın kasko bedeline göre devir masrafları, değerli kağıt, harç ve noter ücretleri nedeniyle bin liraya kadar çıkabiliyordu. Devlet şimdi devlet harçlardan, damga, değerli kağıt ve posta gibi masraflardan vazgeçti. Önceden, tescil yapıldıktan sonra bir örneği Maliye’ye, bir örneği emniyete gönderiliyordu. Şimdi bütün işlemler elektronik ortamda yapılıyor. 10-20 liralık posta ücreti de alınmıyor. Sadece KDV hariç 20 lira noter ücreti, ayrıca 46 lira ruhsat bedeli alınıyor. Toplam masraf 69,40 lira. Vatandaş için büyük kolaylık. Araç satışlarında önemli bir yük ortadan kalktı. Sistemdeki sorun ortadan kalkarsa, vatandaş açısından büyük kolaylık.”
Taşdemir, devletin harç, damga ve değerli kağıtlardaki yüksek bedellerden vazgeçmesi halinde, özellikle ihale kanunu kapsamındaki işlemlerde vatandaşın notere yönelmesinin sağlanabileceğini, bununda ilerde çıkabilecek hukuki sorunların çözümünü kolaylaştıracağını belirtti.
Ankara 62. Noter Katibi Seyhan Uygurtaş da sistemdeki sorun nedeniyle, günde ortalama 50 başvuru olmasına karşın, ilk gün 6 işlem yaptıklarını, dün hiç sisteme giremediklerini bugün ise sadece 1 tane işlem sonuçlandırabildiklerini söyledi.
Bu ay başından itibaren, satış veya devir işlemleri noterlerce yapılıyor. Satış veya devir işlemi, yevmiye tarihi ve numarası ile birlikte, sicile işlenmek üzere noter tarafından elektronik sistemle Emniyet Genel Müdürlüğü bilgi sistemine iletiliyor. Elektronik sistemle temin edilen satış veya devir işlemleri ile birlikte araç tescil bilgileri de Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından elektronik sistem üzerinden Maliye Bakanlığına iletilecek. Yapılan satış veya devir işlemi üzerine ilgili noter tarafından, yeni malik adına bir ay süreyle geçerli ”Tescile İlişkin Geçici Belge” adıyla iki suret olarak belge düzenleniyor. Belgeler noterce onaylandıktan sonra, bir sureti araç sahibine veriliyor, bir sureti ise satış sözleşmesi ve diğer belgelerle birlikte noterde muhafaza ediliyor. Aracın alıcısı adına düzenlenecek olan araç tescil belgesi ile gerekmesi halinde motorlu araç trafik belgesi ücreti, satış veya devir esnasında noter tarafından tahsil edilecek ve tahsil bilgisi elektronik sistemle Emniyet Genel Müdürlüğü’ne iletiliyor. Noterde işlemleri tamamlananların tescil belgeleri vatandaşların istemesi durumunda 15 gün içerisinde trafik tescil büroları tarafından elden teslim edilecek. Bu süre içerisinde elden teslim alınmayan araç tescil belgeleri, 16. gün gönderi ücreti teslimat sırasında araç sahibince ödenmek üzere, araç sahibinin ikamet adresine postayla gönderilecek.
Uygulamaya göre, satış veya devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunup bulunmadığı ile araç üzerinde satış veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunup bulunmadığı Emniyet Genel Müdürlüğü bilgisayar sistemi aracılığıyla Gelir İdaresi Başkanlığı bilgi sisteminden kontrol edilecek, borç veya kısıtlayıcı şerh bulunmadığının anlaşılması halinde aracın satış veya devir işlemi yapılabilecek

Çocuk Koltuğu Zorunlu Oluyor

Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre çocukların, otomobillerde çocuk koltuğunda yolculuk etmeleri 1 Hazirandan itibaren zorunlu hale gelecek. Bu uygulama, oto koltuğu pazarının 2010 yılında 3 kat büyümesini sağlayacak.

Chicco Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Erkin Ültanır yaptığı açıklamada, Karayolları Kanunu’na dayanılarak çıkarılmış Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150. maddesine göre, araçlarda 150 santimetreden kısa ve 36 kilogramın altındaki çocuklarda, ağırlığına uygun çocuk bağlama sistemlerinin kullanılmasının zorunlu hale geleceğini söyledi.
Bu zorunluluğun 1 Hazirandan itibaren geçerli olacağını belirten Ültanır, uygulama sayesinde çocukların daha güvenli seyahat edeceğini ve muhtemel kazalarda ölüm ve yaralanmaların önüne geçileceğini bildirdi.
Erkin Ültanır, ülkede yılda ortalama 40 bin oto koltuğu satıldığını dile getirerek, Türkiye’de her yıl 1 milyon 200 bin bebeğin dünyaya geldiği dikkate alındığında, oto koltuğu kullanım oranının yüzde 3′lerde kaldığını vurguladı.
Yapılan bazı açıklamalarda, ülkedeki çocuk oto koltuğu kullanım oranının yüzde 20 civarında olduğunun ifade edildiğini belirten Ültanır, şöyle devam etti:
”Bazı kişilerin açıklamalarını ve araştırmalarını bir daha gözden geçirmelerini tavsiye etmek isterim. Bahsedilen yüzde 20′lik oran, çocukların oto koltuğu kullanımının yanında otomobillerdeki emniyet kemeri kullanımını da kapsar. Ülkemizde her yıl ortalama 1 milyon 200 bin bebek doğuyor ve her bebek doğumuyla birlikte potansiyel bir oto koltuğu kullanıcısı haline geliyor. Buradan yola çıkarak yaptığımız hesapla ülkemizde 8 milyon civarında çocuk, oto koltuğu kullanmıyor.”
“ZORUNLULUKLA PAZAR BÜYÜYECEK”
Ültanır, çocuk oto koltuğunun kullanımının zorunlu hale gelmesinden sonra 2010 yılında oto koltuğu pazarının 3 kat kadar büyüyeceğini öngördüklerine işaret ederek, önümüzdeki 4 yılda oto koltuğu pazarının ebeveynlerin bilinçlenmesi ve denetimlerin de katkısıyla 10 katına kadar çıkmasının beklendiğini söyledi.
Çocuk oto koltuğu satışının önümüzdeki 3 yıl içinde 120-150, 10 yılda ise 400-500 bin adete çıkacağına dikkati çeken Ültanır, 10 yıl içinde pazarın, 50 ile 70 milyon avro seviyesine ulaşacağının tahmin edildiğini kaydetti.
“KAZALARDA ÖLÜM YA DA YARALANMA RİSKİNİ AZALTIYOR”
Ültanır, Avrupa Birliği’ne (AB) üye bütün ülkelerde oto koltuğu kullanımının zorunlu olduğunu vurgulayarak, ABD’de de eyaletten eyalete göre değişkenlik göstermekle birlikte aynı zorunluluğun uygulandığını anlattı.
Oto koltuğu üretimi ve kullanımında uygulanan Avrupa standartlarının, ABD standartlarından daha yüksek olduğunu belirten Ültanır, şunları kaydetti:
”Bu nedenle, AB’ye üye ülkelerde, Amerikan standartlarıyla üretilmiş oto koltuğu satışı yasaktır. Ülkemizde, hayata geçirilecek yeni kanunla birlikte, Avrupa standartlarına uygun oto koltuğu satışına izin verilecektir. Çocuğun çarpışma anında koltuktaki güvenliği, oto koltuğunun otomobile güvenle monte edilmesi ve konfor gibi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu testler yapılır. Testler sonucunda oto koltukları standartlara uygunluklarına göre 1 ile 5 yıldız arasında değerlendirilirler. 5 yıldız çok da sık rastlanan bir derece olmasa da 4 yıldız, bir oto koltuğunun satın alınabilmesi için yeterli bir derecedir. 3 yıldızlı oto koltukları da fiyatları dikkate alınarak satın alınılabilir. İyi bir oto koltuğu, meydana gelen trafik kazalarında çocuğun ölüm ya da yaralanma riskini yüzde 40 ile 70 arasında azaltıyor. Bu açıdan bakıldığında zorunluluk aile bireylerinde başlamalı.”
Ültanır, ortalama oto koltuğu fiyatlarının 250 ile bin lira arasında satıldığını bildirerek, 250 liranın altında perakende satış fiyatı olan oto koltuklarının, Avrupa standartlarına uygun üretilmesinin çok mümkün olmadığını sözlerine ekledi.

Plakaya Ceza Yok

Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, trafik polislerinin plakaya ceza yazma uygulamasına son verileceğini açıkladı.

Oğuz Kaan Köksal, “Polis yolda plakasını aldığı araca cezayı kesiyor. Cezanın ulaşması 15 günü buluyor.
Sürücü hangi hatayı yaptığını bile unutuyor. Halbuki sürücü ne hata yaptığını bilmeli ve bir daha yapmamalı.
Polislerimiz cezayı kesip sürücüye orada versin” dedi.


Çocuklarla Seyahat Ederken Nelere Dikkat Edilmeli?

Araba yolculuklarında ailenizin güvenliğini sağlamak en büyük öneme sahiptir. Yolcuların emniyet kemerlerinin her zaman takılı olmasını sağlamak ve çocukların uygun bir çocuk koltuğunda güvenli bir şekilde oturduklarından emin olmak, güvenli ve rahat bir tatil yolculuğu yapmanıza yardımcı olacaktır.
Genellikle uzun yaz seyahatlerinde çocuklarınızın güvenliğini ve rahatını sağlamanın önemi her şeyden önce gelir. Daima çocuğunuzun bedenine en uygun kemerin kullanılması ve bunların doğru şekilde takılması zorunludur. Haziran 2010’dan bu yana ülkemizde de geçerli olan Avrupa Birliği Direktifi boyu 1,50 metreden kısa çocukların uygunluğu onaylanmış çocuk koltuğunda seyahat etmesi gerektiğini beyan etmiştir:
* 13 kg’dan hafif çocuklar: bebek koltuğu
* 9 ila 18 kg arasındaki çocuklar: çocuk araç koltuğu
* 15 kg’dan ağır çocuklar: araç koltuğu
Çocuğunuzun, her seyahat esnasında güvenli bir şekilde bağlanmış olmasının ne kadar güvenli olduğunu anlamasına yardımcı olun. Siz araba kullanırken onların bunu yapmayacaklarından emin olamayacağınız için, çocuğunuza, emniyet kemerini açıp kapatmayı mümkün olduğunca geç öğretin .
Onların güvende olmasını sağlayın.
Yola çıkmadan önce çocukların güvenliğini veya çocuk koltuklarının uygun şekilde yerleştirip yerleştirilmediğini iki kez kontrol edin. Çocuk koltuğunun yeni olmaması durumunda, onun çocuğunuzun boyu ve kilosu için uygun olup olmadığından emin olun.
Molalarınızı sık aralıklarla planlayın.
Çocuklarla beraber uzun yolculuklar planlamanız durumunda günün daha serin saatlerinde seyahat ediniz ve sıcak olan saatlerde uzun molalar veriniz. Her iki saatte bir mola verebilirseniz, bu şekilde yolcuların da birkaç dakika serbest hareket edebilmelerini sağlamış olursunuz.
Sıcaklığı göz ardı etmeyin.
Aracın camlarında güneşlik yoksa yaz ayları bunları almanız için iyi bir zaman olacaktır. Çocuklarınızın da sizinle beraber geliyor olması durumunda onların rahatını sağlayarak araç içerisinde kaliteli zaman geçirmelerine yardımcı olun.
Seyahat esnasında herkesin yeterli şekilde sıvı tükettiğinden emin olun. Birkaç dakikalığına bile olsa çocuklarınızı araç içerisinde yalnız bırakmayın. Döndüğünüzde ısınan metal aksamlardan dolayı çocuğunuzun cildinin yanmasını önlemek amacı ile sıcak günlerde park halinde iken çocuk koltuğunun üzerini örtmeyi unutmayın. Uzun seyahatlerde çocuklara rahat ve hava geçiren giysiler giydirin.
Çocuklarınızı eğlendirin.
Çocuklarınıza seyahat esnasında oynayabilecekleri oyuncaklar verin, ancak yumuşak olanları tercih edin. Ağır veya keskin oyuncakları seyahat esnasında araç içerisinde bulundurmayın. Özel çocuk CD ve DVD’leri ve çocuk kitapları da uzun yolda çocukların sıkılmasını önleyecektir.
Her zaman yola konsantre olun.
Arkaya dönmek veya dikiz aynasından çocukları izlemek, sürücünün trafik üzerindeki dikkatini dağıtacak ve kaza yapma riskini artıracaktır. Seyahat esnasında çocuklar arka koltukta ne yaparsa yapsın sürücü için yola tam olarak yoğunlaşmak öncelikli olmalıdır. Sürücü asla gözlerini yoldan ayırmamalıdır.
Aracın dışında da çocukların güvenliğini sağlayın.
Arıza durumu, stresli bir durum olabilir ve bu herkesin başına gelebilir. Araştırma[1], sönük lastikle sürüş yapan Avrupalı araç sürücülerinin %85’inin en çok endişeli olduğu anın çocukların araç içerisinde oldukları an olduğunu göstermektedir.
Goodyear RunOnFlat lastiklerinin takılması ile bu gibi durumlar önlenebilir. RunOnFlat Teknolojisi sayesinde sürücüler, artık lastik değiştirmek için tehlikeli yol kenarlarında durmaya gerek duymaz. RunOnFlat lastikler sayesinde sürücüler, lastiğin patlamasından veya lastik içerisindeki hava basıncının tamamen bitmesinden sonra bile 80km mesafe içerisinde sürüşe devam edebilmekte, evlerine veya en yakındaki tamirhaneye kadar maksimum 80km/saat hızında gidebilmektedir.
Goodyear Lastik Test Departmanı Başkanı Pierre Poncelet şöyle diyor: “Otobanın yanında, özellikle de araç içerisinde küçük çocuklar ile birlikte kalmak korkutucu bir deneyim olabilir. Araç sürücüleri yardım çağırırken araç içerisindeki yolcuları asla yalnız bırakmamalıdır.”
Bir arıza durumunda Goodyear aşağıdakileri öneriyor:
* Otoyol kenarlarındaki acil durak yerine gidin ve mümkün olduğunca sağa doğru park edin. Dörtlü flâşörlerinizi yakın.
* Sağ kapı tarafından araçtan çıkın ve yolcuların tamamının aynı şeyi yaptığından emin olun.
* Yolcuların hepsinin yansıtıcı ceket giymesini sağlayın.
* Yolcuların akan trafikten uzak olmasını sağlayın.
* Çocuklarınızı kontrol altında tutun! Mümkünse bir bariyerin arkasında bekleyin.